Etiket: afet

  • Bu merkez afetlerin araştırma üssü olacak

    Bu merkez afetlerin araştırma üssü olacak

    Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) çalışmalarına bir süre önce başlayan Deprem ve Yapı Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin açılışı gerçekleştirildi.

    İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde gerçekleştirilen açılışa KTÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı, Trabzon Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Mustafa Yaylalı, KTÜ Deprem ve Yapı Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi (DE-YAS) Müdürü Prof. Dr. Ahmet Can Altunışık, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

    Açılış konuşmalarının ardından kurdele kesimi ile merkezinin açılışı gerçekleştirilirken, Prof. Dr. Ahmet Can Altunışık, Deprem ve Yapı Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin yaklaşık bir yıla yakın bir süredir çalışmalarına çok hızlı bir şekilde devam ettiğini söyledi.
    Deprem ile ilgili çok önemli yerli ve milli yazılımlar geliştirdiklerinin altını çizen Altunışık, “Şu ana kadar yapmış olduğumuz çalışmalarla birlikte önümüzde de hedeflediğimiz bir çok çalışma mevcut.

    Özellikle bu ekip 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde alanda çok önemli çalışmalara imza attı. Bu çalışmalarla birlikte çok önemli veriler topladı. Bu verilerin değerlendirilmesi, yapılarımızı depremden önce sağlıklarını izleyerek olası bir depremde hasar görebilecek yapıları önceden tespit etme veya depremlerden sonra hızlı hasar tespit yapmak konusunda çok önemli yerli ve milli yazılımlar geliştirdik. Bu geliştirdiğimiz yazılımlara birçok bilimsel ödül kazandık.

    En son geçen haftalarda Adana’da yapılan Teknofest’te de 354 patent arasından da birinciliği elde ettik. Buna ilaveten bir çalışma ekibimizde bu tüm verileri dijitalleştirme konusunda çalışıyor. Robotik köpekler olsun drone görüntüleri olsun uydu görüntüleri olsun bunun yanında akıllı gözlükler ve öğrenme teknikleriyle birlikte elde ettiğimiz verileri dijitalleştirme ve görselleştirme üzerine de çalışılıyor” şeklinde konuştu.

    “Heyelan ve kaya düşmesi erken tespit edilebilecek”
    Heyelan erken uyarı sistemi ile ilgili metodoloji geliştirmeye çalıştıklarını vurgulayan Altunışık, “Şu ana kadar ülkemizdeki birçok bakanlığa önemli çalışmalarda hizmet verdik. Bunlar arasında Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Enerji Bakanlığını sayabiliriz.

    Bunun haricinde yüzlerce firmadan merkezimizde ilgili testlerle birlikte bizden hizmet alımı yaptılar. Şu ana kadar yaptığımız çalışmalar bundan sonraki yapacak olduğumuz çalışmalara da bir ışık tutuyor. Şu an önümüzde özellikle bölgemizin en büyük problemlerinden biri olan heyelan ve kaya düşmesini erken tespit edebileceğimiz heyelan erken uyarı sistemini yapı sağlığı izleme sistemleri kullanılarak tespiti ile alakalı hem drone hem de GPR kullanarak bir metodoloji geliştirmeye çalışıyoruz. Proje aşamasındayız. Bunun haricinde diğer çok önemli bir projemiz sismik izolatörlerle alakalı.

    Biliyorsunuz depremlerden sonra sismik izolatörlü binalar hayat kurtaran nesneler olarak karşımıza çıktı. Ama sismik izolatörlü binalarda depremden sonra kalıcı deplasmanlar, izolasyonun çalışmaması gibi bazı problemlerle karşılaştığını gördük. Biz de bu izolatörleri şekil hafızalı elemanlarla birlikte ortak çalıştırma konusunda çok önemli bir proje aşamasındayız.

    Bunun haricinde geçen haftalarda İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Sağlığı İzleme laboratuvarında gerçekleştirdiğimiz yenilikçi CLT ahşap malzemelerin testlerini gerçekleştirmiştik. Bu malzemelerin de yine betonarme binaların güçlendirilmesinde kullanılması veya ne türlü kullanılabilme kriterlerinin oluşturulması konusunda ARGE çalışmalarımız devam ediyor.

    Şehrimizin içinde yine Ortahisar ilçemiz başta olmak üzere 18 ilçemizde yapı envanterinin çıkarılması, dijital ikizlerinin oluşturulması konusunda da ön protokollerini imzaladık. Bu konuda da çalışmalarımız devam ediyor” ifadelerini kullandı.

  • Afet Yönetimi Platformu ilk çalıştayını gerçekleştirdi

    Afet Yönetimi Platformu ilk çalıştayını gerçekleştirdi

    Türkiye Bilişim Vakfı çatısı altında Başlangıç Noktası, SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri, Eczacıbaşı Holding ve Kanyon Yönetimi iş birliğiyle geliştirdiği Afet Platformu’nun ilk çalıştayı, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Faruk Eczacıbaşı’nın katılımıyla Kanyon Ofisleri’nde gerçekleşti. Etkinlikte, şirketlerin afet yönetimi ve iş sürekliliğini destekleyen platformun yenilikçi çözümleri tanıtılırken, yapay zekâ destekli veri analitiği araçlarıyla sunulan demo gösterimi yapıldı.

    Çalıştay teknoloji, finans, inşaat, perakende sektörlerinin yanı sıra sağlık, eğitim ve lojistik alanlarından geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Etkinlikte, afet senaryoları üzerinden platformun işlev ve faydaları değerlendirildi. Afet öncesi, anı ve sonrasını bütünsel bir yaklaşımla ele alan Platformun, çalışanlar, şirket varlıkları, tedarik zinciri ve toplumun dayanıklılığına veri odaklı bir çözüm oluşturması amaçlanıyor.

    Pilot uygulama Kanyon AVM’de
    Afet Platformu’nun ilk pilot uygulaması, insan trafiği ve ticari yoğunluğuyla öne çıkan Kanyon AVM’de gerçekleştiriliyor. Platformun gerçek ortamda test edilmesi ve geri bildirimlerle geliştirilmesi amacıyla yürütülen bu yöntem, geniş çapta uygulanabilirliği değerlendirmek için ilk adımlardan biri olarak öne çıkıyor. 2024 yılı sonunda test sürecinin tamamlanması ve 2025 itibarıyla yaygın kullanıma geçilmesi hedefleniyor.

  • “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulmalı”

    “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulmalı”

    Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi, BAOB Akademik Odalar Birliği’nde 17 Ağustos 1999’da meydana gelen Gölcük merkezli depremin 25’inci yıl dönümünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

    “6 Şubat depremlerinin maliyeti 104 milyar dolar”

    Depremlerin yaşanması sonrası birçok doğal afetin de tetiklendiğini vurgulayan Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldız, “17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Marmara Depremi’nin üzerinden 25 yıl geçti. Bu büyük felaket, ülkemizin deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmesine neden olmuş ve binlerce vatandaşımızı kaybetmemize, yüzbinlerce insanımızın evsiz kalmasına yol açmıştır. Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, bu acı olayın yıldönümünde bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği asla unutulmamalıdır. Depremler, jeolojik yapımızın bir sonucu olarak her an karşımıza çıkabilecek ve mevcut durumumuz itibarıyla da maalesef ülkemizde afete dönüşebilecek doğa olaylarıdır. Bu nedenle, depreme karşı bilinçli, hazırlıklı ve dirençli bir toplum oluşturmak, en temel sorumluluğumuzdur. Deprem öncesi alınması gereken önlemler, sadece binaların depreme dayanıklı inşası ile sınırlı kalmamalı; aynı zamanda Parsel Bazında Zemin Etütleri, İmar Planına Esas Mikrobölgeleme Etüt çalışmaları ve yerleşim alanlarının doğru seçimi gibi jeolojik veriler ışığında bilimsel yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu çalışmaların yapılmadığı, bilimin ve mühendislik ilkelerinin göz ardı edildiği her durumda, yaşanacak kayıplar kaçınılmaz olacaktır.

    17 Ağustos 1999 tarihinde, saat 03.02’de Gölcük merkezli meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki deprem, Kocaeli, Sakarya, Düzce, İstanbul, Yalova ve Bolu illerimizde resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişinin yaşamını yitirmesine, yaklaşık 50 bin kişinin yaralanmasına, 375 bin konut ve iş yerinin yıkılması veya hasar görmesine neden olmuştur. Bu büyük felaketin üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına rağmen ülkemizde yeterli tedbirlerin alınmaması nedeniyle sadece depremler değil çok sayıda doğa kaynaklı afet her yıl yüzlerce yurttaşımızın can kaybına, milyarlarca lira ekonomik kayıplara neden olmaya devam etmektedir. Ülkemiz, bulunduğu coğrafyanın jeolojik, jeomorfolojik ve tektonik yapısı gereği depremler başta olmak üzere heyelan, kaya düşmesi, sel, taşkın, çığ, oturma-çökme, obruk, tıbbi jeolojik riskler gibi jeolojik ve hidrolojik kökenli afetlerin yanı sıra kuraklık, fırtına, hortum, aşırı sıcaklık ve kar yağışı gibi meteorolojik afetler ile yüzey ve yeraltı yangınları, salgın hastalıklar, musilaj gibi biyolojik afetlerin etkisi altında yaşamaya devam ediyor. Resmi rakamlara göre sadece 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin maliyeti 104 milyar dolar olarak açıklanmış olup, tamamen normale dönüş ise hala tamamlanamamıştır” dedi.

    “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulmalı”

    Afetlerle bütünleşik mücadele için Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulması gerektiğini söyleyen Yıldız, “Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerle mücadele için milat olduğu varsayılan 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen, doğa kaynaklı afetler karşısındaki toplumsal, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknik altyapımızdaki kırılganlık katlanarak artmış, getirilen çözümler ise afet risklerini azaltmak yerine, ‘pansuman olmanın’ ötesine geçememiştir. ‘Neşter vurmanın’ zamanı ise elbette gelmiştir. Ülkemizde afet yönetimi anlayışının, sadece kriz anlarında değil, proaktif bir yaklaşım benimsenerek risk azaltma ve zarar önleme odaklı olarak geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, jeoloji mühendislerinin bilgi ve deneyimlerinin, deprem risklerinin azaltılmasına yönelik olarak etkin bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha yetkililere hatırlatıyoruz. Deprem, sel, taşkın, heyelan gibi doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa ve insan kaynaklı afet risklerine karşı ‘etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu’ oluşturmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız.

    Bu çerçevede risk azaltma odaklı ve bütünleşik bir afet yönetim sisteminin kurumsal yapılanması yeniden düzenlenmeli, tüm afet hizmetleri için dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, acilen ‘Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ kurulmalıdır. 39 yıl önce yürürlüğe giren ve ‘Amaç’ başlığı altında dahi afet güvenliğini göz ardı etmiş olan 3194 sayılı İmar Kanunu günümüz şehircilik, planlama, yapı üretim ve denetim hizmet ihtiyaçlarına yanıt veremez ve ulusal afet mevzuatıyla kopuk bir durumdadır. İmar yasasının BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan ‘İnsan Odaklı Dirençli Kentler’ oluşturulmasına hizmet edecek, afet mevzuatı ile uyumlu, mevcut planlama sürecindeki karmaşayı giderecek şekilde yeni bir ‘İmar Kanunu’ hazırlanmalıdır. Yıkılan veya hasar gören binalarımız üzerinde yapılan incelemelerde, bina yıkımlarının dört ana temel nedenden kaynaklandığı bilinmektedir. Bunlar, binanın oturduğu zeminin niteliğinden kaynaklanan sorunlar, inanın taşıyıcı sisteminden kaynaklanan sorunlar, binada kullanılan malzeme ve işçilikten kaynaklanan sorunlar, yapı üretim süreçlerinin denetiminden veya denetimsizliğinden kaynaklanan sorunlar, şeklinde sıralanabilir. Yukarıda belirtilen sorunların çözümü için yapı risklerinin yönetimini esas alan müstakil bir ‘Yapı Üretim ve Denetim Kanunu’na ihtiyaç olduğu açıktır. Bu durum 2004 yılında toplanan ‘Deprem Şurası’nın sonuçlarından biri olup, böylece yapı üretimini ve işletimini ilgilendiren tüm hususların bütüncül bir yaklaşımla ele alınması önerilmiştir. Yapılacak yeni düzenleme ile imar ve afet mevzuatıyla uyumlu, afet risklerini azaltmaya odaklanan yeni bir yapı üretim ve denetim sistemi oluşturulmalıdır. Böylece planlama ve yer seçiminden başlamak üzere zemin ve temel etüdü, güçlendirme/iyileştirme, projelendirme, yapıda kullanılan malzeme ve işçilik ile denetim süreçleri yeniden tanımlanmalıdır. Bu sistemde yapı denetimi; kamusal denetimi esas alan bir anlayışla, zemin ve temel etütlerinin yerinde denetimini de esas alacak bir biçimde inşa süreçlerinin her aşamasında etkin bir şekilde işletilmelidir” şeklinde konuştu.

    “Zemin etütleri hızlanmalı”

    Depremlere karşı alınacak önlemlerin sadece bina odaklı olarak kalmamasını söyleyen Yıldız, “Deprem öncesi alınması gereken önlemler, sadece binaların depreme dayanıklı inşası ile sınırlı kalmamalı; aynı zamanda başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere ülkemizdeki tüm illerin 1’e 1000 ölçekli Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etütleri hızla tamamlanmalı; bu etütlerin sonuçlarına göre Bütünleşik Afet Yönetimini esas alan, bütün doğal tehlikeleri göz önüne alan ‘Master Planlar’ hazırlanarak afet güvenliğinin gerektirdiği imar plan revizyonları ve diğer risk azaltma önlemleri birlikte uygulanmalıdır. Deprem, sel, taşkın, heyelan gibi doğa kaynaklı her bir afet tehlikesi için tekil veya çoklu tehlike haritaları üretilerek mekânsal planlama sürecine entegre edilmeli, fay zonları üzerinde yapılacak paleosismolojik araştırmalar sonucu belirlenen sakınım bantları ile DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan havza plan ve raporlarında belirtilen ‘Taşkın Tehlike Haritaları’ndaki riskli alanlar imar planlarına işlenmeli, bu alanlarda bina ve bina türü yapıların yapılmasına sınırlama getirecek ve mevcut risk altındaki yapıların geleceğini planlayan düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir. 2023 yılında Resmî Gazete’de yayımlanan ‘Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik’ değişikliği ile Büyükşehir Belediyelerinde ‘Afet İşleri Daire Başkanlığı’, İlçe Belediyelerinde ise ‘Afet İşleri Müdürlüğü’ kurulması zorunlu hale gelmiştir. Ancak bu birimlerin görev tanımları, amaç ve organizasyon şemaları olmadığından bazı belediyelerde maalesef yanlış yorumlanmakta ve görevlendirmeler yapılmaktadır. Bu birimlerde jeoloji mühendislerinin yetkilendirilmesi, doğa kaynaklı afetlerin kök nedenlerinin tespiti, risklerin giderilmesi veya azaltılması, İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP) ve ‘Türkiye Afet Risk Azaltma Planı 2022-2030 (TARAP)’ çalışmalarında etkin rol alınması açısından önem arz etmektedir. Aksi takdirde mevcut durumu ile tüm çalışmaların daha önce çok sayıda örnekte yaşandığı gibi, eyleme dönüşemeden ‘tozlu raflarda’ kalma ihtimali büyüktür. Bu daire başkanlığında ve müdürlüklerinde yapılan tüm çalışmaların yaşama geçirilebilmesi için eylemliliklerden sorumlu birimlerin bilgilendirilmesi, bu eylemlilikleri yerine getirebilmek için gerekli finansal kaynakların oluşturulması, sürekli izleme, kontrol ve denetim mekanizmaları oluşturularak eylemliliklerin hayata geçirilip geçirilmediğine ilişkin bilgiler kamuoyu ile paylaşılmalıdır. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak hemen hemen her ağızdan duymaya alıştığımız ‘17 Ağustos’u Unutmadık’ söylemi yerine başta Bursa Valisi, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve İlçe Belediye Başkanlarımız olmak üzere ilgili ve sorumlu tüm kurumlar ile vatandaşlarımıza şu soruyu yöneltiyoruz; ‘gerçekten de unutmadık mı’” ifadelerini kullandı.

  • Tunceli’de afetle mücadele eğitimleri

    Tunceli’de afetle mücadele eğitimleri

    Tunceli kent genelinde, kamu kurum ve kuruluşları ve gönüllü ekiplere afetlerle mücadele eğitimleri devam ediyor. Bu çerçevede, Çemişgezek Meslek Yüksekokulu öğrencileri, gönüllülük çalışmaları derslerinde, muhtemel afetlere karşı mücadele ve bilinçlendirme eğitimleri gördü. AFAD’ın düzenlemiş olduğu eğitim programına katılım sağlayan yaklaşık 100 gönüllü öğrenciye sertifikalı afetle mücadele temel eğitimleri verildi.

    Munzur Üniversitesi Çemişgezek Meslek Yüksekokulunda görevli öğretim görevlisi Muhammed Demir, “Ülkemizde son yıllarda yaşanan doğal afetler hepimizi derinden etkilemiştir. Felaketlerle sonuçlanan doğa olaylarıyla mücadele edilmesi ve bu mücadelenin en önemli aşamasının olaylara karşı hazırlıklı olma düşüncesiyle öğrencilerimizle birlikte neler yapabiliriz üzerine bir değerlendirme yaptık. 6 Şubat 2023 depreminden sonra gönüllülük çalışmaları dersinde öğrencilerimizle birlikte afetle mücadele ve bilinçlendirme kapsamında AFAD’ın düzenlemiş olduğu AFAD gönüllüsü eğitim programına katılım sağlamaya başladık. 2023 ve 2024 yıllarında yaklaşık yüz öğrencimize temel eğitimleri aldırarak sertifikalarını aldırdık. Mezun olup giden öğrencilerimizin bir kısmı memleketlerinde ileri seviye AFAD eğitimlerini alarak arama kurtarma ekiplerine dahil oldular. Bundan sonraki süreçlerde de Gönüllülük Çalışmaları dersinde öğrencilerimizle birlikte bu eğitimleri devam ettirme gayretinde olacağız’’ dedi.

  • Karabük’te afetlere hazırlık toplantısı

    Karabük’te afetlere hazırlık toplantısı

    Valilik Toplantı Salonu’nda düzenlenen toplantıda, afetlere etkin ve süratli bir şekilde müdahale edebilmek amacıyla oluşturulan Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında afet ve acil durum hazırlıkları ele alındı.

    Toplantıda; muhtemel afet ve acil durumlara karşı planlama süreci, aşamaları, hizmet gruplarının sorumlulukları, ana çözüm ortağı ile destek çözüm ortağı kuruluşların görevleri, afet ve acil durum sonrasında yürütülecek işlemler ve yapılacak eğitim çalışmaları konusunda İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü görevlileri tarafından sunum yapıldı. Kurumların imkan, kabiliyet ve hazırlık çalışmaları hakkında değerlendirmelerde bulunulan toplantıda Vali Yavuz, afet öncesi hazırlık ve risk azaltma çalışmalarının çok önemli olduğunu, tüm kurumların öncelikle kapasite ve eksikliklerini belirleyerek hazırlıklarını tamamlamaları gerektiğini kaydetti.

    Toplantıya, Vali Yavuz’un yanı sıra; Vali Yardımcısı Muhittin Gürel, Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya, ilçe kaymakamları, ilçe belediye başkanları, İl Emniyet Müdürü Mehmet Ali Hasan Köse, İl Jandarma Komutan Vekili Ercan Özkan, Bölge Müdürleri, İl Afet ve Acil Durum Müdürü Gazanfer Erbay ile daire amirleri ve diğer yetkililer de katıldı.

  • Engellilik ve afetlere hazırlık BUÜ’de masaya yatırıldı

    Engellilik ve afetlere hazırlık BUÜ’de masaya yatırıldı

    ÖZAUM’ın organize ettiği programda konuşmacı olarak yer alan Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsü araştırmacılarından Prof. Dr. Onur Kurt, “Öze Bireylerin Afetlere Hazırlanması” konusunda geniş çaplı bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansa Bursa Büyük Şehir Belediyesi Engelliler Şube Müdürlüğü yöneticileri, birçok sivil toplum kuruluşu üyeleri, AFAD Bursa Müdürlüğü çalışanları, aileler, öğretmenler ve öğretmen adayları yoğun katılım gösterdi.

    Etkili bir koordinasyon ağı kurulmalı

    Prof. Dr. Onur Kurt, Türkiye’de yapılan çalışmaları detaylı olarak aktardı. Kurt, engelli birey tanımının tüm değişkenler göz önüne alınarak yapılması gerektiğini veyerleşim yerlerindeki engelli bireylerin demografik olarak tespit edilmesine yönelik çalışmalara gerek olduğunu ifade etti. Engelli bireyler için afete hazırlık, afet sırasında tahliye, afet sonrası acil ihtiyaçların sağlanması gibi konularda da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Onur Kurt, yerel yönetimler ve ilgili diğer birimler arasında etkili koordinasyonlar kurulması gerektiğinin altını çizdi.
    ÖZAUM Müdürü Dr. Öğr. Ü. Mustafa Kurt ise konuşmasında merkez olarak Ar-Ge çalışmalarının yanı sıra üniversite-toplum etkileşimini artırmayı da hedeflediklerini, BUÜ’nünüretilen bilginin tüm paydaşlara sunularak toplumsal gelişime katkı sağlama vizyonu doğrultusunda çalışmalarını sürdüreceklerini ifade etti.

  • Küresel ısınma, çığların düşme zamanını değiştirdi

    Küresel ısınma, çığların düşme zamanını değiştirdi

    2020 yılı 4-5 Şubat tarihlerinde Van-Bahçesaray karayoluna düşen çığ, 42 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Özellikle son yıllarda şubat ayının ilk haftalarında farklı noktalarda meydana gelen çığlar dikkat çekerken, geçtiğimiz günlerde ise Özalp ilçesine bağlı Seydibey Mahallesi’nde gece yarısı oluşan çığ, bir evin duvarlarının yıkılmasıyla sonuçlanmıştı.
    Konuyla ilgili açıklamada bulunan Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, havaların ısınmasına bağlı olarak şubat sonu veya mart ayı başlarında düşen çığların küresel ısınmaya bağlı olarak zaman değiştirdiğine dikkat çekti. Çığ kopmalarının normal bir doğa olayı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Alaeddinoğlu, bu durumun faciaya yol açmaması için de gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini bildirdi.

    “Çığlar doğal olaylardır”

    Alaeddinoğlu, Van Gölü Havzası’nın sıcaklık ortalamasının her yıl artığını belirtti. Havza çevresinin yüksek dağlarla kaplı olmasından dolayı yağışların kar şeklinde düşmesinin doğal olduğunu ifade eden Alaeddinoğlu, “Düşen kar yağışının çığ olarak bir felakete dönüşmesi, zamansal olarak farklılaşıyor. Bir defa çığlar her zaman olur. Bizim tanıklık etmediğimiz bütün alanlarda da olur. Ancak beşeri faaliyetin zarar görmesiyle birlikte gündeme gelir. Yoksa çığlar doğal olaylardır. Son dönemde temelde değişen iki şey var. Bunlardan bir tanesi çığın zaman farklılığı başladı. Sıcaklıklardaki artış kış ayların daralmasına neden oldu. Eskiden kasım-mart ayları arasında kış belirleyici olurken, bugün ise bunun böyle olmadığını görüyoruz. Bu mevsimde havanın ve toprağın ısındığına tanıklık ediyoruz. Bu da eğimli alanlarda toprağın üzerindeki kar örtüsünün çözüldüğünü dolayısıyla eğim doğrusu akışa geçtiğini görüyoruz” dedi.

    “Küresel ısınmanın bir yansıması”

    Geçmişte mart ayında yaşanan çığ olaylarının günümüzde ocak ayının sonlarında gerçekleşmeye başladığına dikkat çeken Alaeddinoğlu, “Bu durum küresel ısınmanın bir yansımasıdır. Ortam sıcaklığındaki artışın yüzeyde oluşturduğu etkilerdir. Dolayısıyla şubat ayının sonunda değil de şubat aylarının başında çığ felaketlerinin varlığını yönetmek durumunda kalıyoruz. Dünyada bununla mücadelede örnekler var. Çığ, hayatın bir gerçeğidir. Kar yağışı, eğim varsa ve oradan yol da geçiyorsa çığın bu yolu kapatması doğaldır. Bu durumda yetkililer o kar kütlesini tespit edebilirler. O kar kütlesi kontrollü bir şekilde aşağı indirilebilir. Dolayısıyla bir felaket olma noktasında insanların zarar görmeyeceği bir ortam oluşturulmuş olur” diye konuştu.
    Heyelan veya çığın düşme riskinin olduğu yamaçlara ev yapılmasının önüne geçilmesi gerektiğini de dile getiren Alaeddinoğlu, yetkililerin bu konuda bilim insanlarının desteğini alarak havzada bir çalışma yapması gerektiğini kaydetti.

  • Depremi yaşayan öğretim üyesinden afeti anlatan çalışma

    Depremi yaşayan öğretim üyesinden afeti anlatan çalışma

    Mustafa Kemal Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Gönülay Çalımlı, 16 eserin yer aldığı 24 parçadan oluşan ‘Arafta’ yağlı boya resim sergisinin ortaya çıkış hikayesini anlattı. 6 Şubat depremine Hatay’da ailesi ile birlikte yakalandığını ve sonraki süreçte Mersin Erdemli’ye geldiğini belirten Çalımlı, o günleri anlatan yağlı boya çalışması yaptığını kaydetti.
    Serginin kendisi için anlamının büyük olduğunu belirten Çalımlı, “İsmi ‘Arafta.’ Çünkü depremden sonra ben bir arafta kaldım. Nerede olduğumu bilemedim. Duygusal bir boşluk yaşadım. İlk 3 ay zaten kayıplarımız çok oldu. Arkadaşlarımızı, eşlerimizi, dostlarımızı çok kaybettik. Öğrencilerimi kaybettim. Çok ağır bir duygusal yoğunluk yaşadığım için kendimi sanatla ifade etmek istedim” dedi.

    “Bazı şeylerin unutulmaması gerektiğini düşünüyorum”

    Depremde yaşanılanların unutulmaması gerektiğini ve sanat sayesinde görselleştirilerek hafızalara kazınabileceğini düşündüğünü aktaran Çalımlı, “Türk milleti olarak biz çok unutkanız. Çok çabuk unutuyoruz. Bazı şeylerin unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu sebepten dolayı görselleştirerek belki hafızalara kazınabileceğini düşünmekteyim. Ne kadar farklı görünsek de zengin olsak da fakir olsak da aynı konumda, aynı gemide kaldık. Aynı şekilde bakmak zorunda kaldık dünyaya. Burada ne zenginlik, ne fakirlik, ne etnik kimlik ya da başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Ben burada göz renklerini değiştirerek bunu anlatmaya çalıştım. Mavi gözlü olsak da, yeşil gözlü olsak da, kahve gözlü olsak da, zengin olsak da, fakir olsak da aynı yerde kaldık. Onu anlatmak istedim orada da” şeklinde konuştu.

    “Kendimi parça parça hissediyorum”

    Sergide bulunan eserlerin anlamlarından da söz eden Çalımlı, “16 tane eserim var ve 24 parçadan oluşuyor. Eserlerin isimlerinde ayrıca parça isimleri çok geçmekte. Kendimi parça parça hissediyorum. Belki bunu da anlatmak istedim o yüzden çok parçalı eserler düşündüm. ‘Paramparça’ serim var. Duygusal olarak ‘Kalp’ serim var. Kalbin duvarlar içerisinde sıkıştığı görüntüler benim kalbimi çok yaraladı. Duvarlardaki çatlaklardan esinlendiğim ‘Duvar’ serim var. Ne kadar çok duyulursa o kadar iyi olacağını düşünmüştüm. Çünkü bir şeyler ne kadar çok anlatılırsa o kadar çok akılda kalıyor. Bu sebepten yoğun ilginin olmasına çok memnun oldum” şeklinde konuştu.

    “Yeğenimle gurur duyuyorum”

    Ortaya çıkardığı sanat eserlerinden dolayı yeğeni ile gurur duyduğunu belirten Kiraz Kaya ise, “Yeğenime başarılar diliyorum. Başarılarının devamını diliyorum. Gurur duyuyorum onunla sanat eserleri ortaya çıkardığı için. Çok seviyorum ben yeğenimi. Zaten biz 6 Şubat’tan bu yana yeğenim yaşadığı için biz her gün deprem olayını yaşıyoruz. Şu anda bile tüylerim diyen diken oldu, Allah kimseye bir daha böyle acılar yaşatmasın” şeklinde konuştu.
    Mersin Güzel Sanatlar Galerisi’nde Erdemli Kaymakamı Aydın Tetikoğlu ile birçok davetlinin katılımı ile 5 gün açık kalacak olan sergininin açılışı gerçekleştirildi.

  • Kırsal afet konutları Düzce’de yükseliyor

    Kırsal afet konutları Düzce’de yükseliyor

    Düzce’de TOKİ tarafından yapımı devam eden kırsal afet konularında sona gelindi. 23 Kasım 2022’de meydana gelen depremin ardından hasar alan evlerin yıkılmasının ardından yapılan binaları Düzce Valisi Selçuk Aslan inceledi.

    Çilimli’ye bağlı İshaklar ve merkeze bağlı Kaymakçı köyünde yapılan konutları inceleyen Vali Aslan, daha sonra köylüler ile bir araya gelerek talep, sorun, şikayet ve sıkıntıları dinledi.

  • Sahildeki çalışmalar sürüyor

    Sahildeki çalışmalar sürüyor

    Kdz. Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık, 19 Kasım tarihinde yaşanan büyük felaketin ardından felaketin izlerini silmek için yapılan çalışmaları yerinde takip ediyor.

    Başkan Posbıyık, ekibiyle birlikte sahilde süren devam eden çalışmaları yerinde denetledi. Beraberinde yardımcıları, sorumlu müdür, teknik ekip ve peyzajcılarla birlikte sahil boyunca gezen ve çalışan ekiplere kolaylık dileyen Başkan posbıyık, halka verdiği sözü tutacağını ve yaz ayında pırıl pırıl bir sahil olacağını söyledi.

    Posbıyık, şunları söyledi:

    “Sahildeki çalışmalarımız bütün hızıyla devam ediyoruz. Sözümüzde duracağız. Yaz ayında buralar pırıl pırıl olacak inşallah. Şuanda ekiplerimiz eksiklikleri tamamlıyor. Yıkılan yerleri yapıyor. Yeni istinat duvarı ihalesine çıktık. İhaleden sonra taş duvarlar, istinat duvarları yapılacak. Bu arada deniz kenarına düz beton yapacağız. Helikopter betonu diye adlandırılıyor. O betondan yapacağız ki taş sıyrılması olmasın. Bir taraftan da Park ve Bahçe ekipleri çimleme çalışmalarını yapıyorlar. Şuanda 4 tane başkan yardımcımız İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çağrıldılar. Orada hazırlanan proje üzerinde çalışıyorlar. İBB’den gelecek bir takım malzemelerle beraber burayı yeniden güzelleştirmeye çalışacağız. Bütün hedefimiz yaz ayında halkımızın rahat bir şekilde gezebileceği, eski ortamlardan daha güzel bir yenilik yapmak için bütün ekiplerimiz canla başla çalışıyor. Eskiyi yeni yapmak kadar zor bir şey yok ama biz bu işte tecrübeliyiz. Bu sahili 25 senede oya işler gibi işleye işleye bu hale getirdik. Felaket, fırtına perişan etti ortalığı. Ama yine bu sahili daha güzel hale getirmek için bütün gücümüzle çalışacağız. İnşallah her şey çok güzel olacak.”

    Başkan Posbıyık’ın incelemeleri sırasında sahilde karşılaştığı bir çok vatandaş; “Biz sana güveniyoruz başkanım, sahili eskisinden daha güzel yaparsınız” dediler. Başkan Posbıyık, “Hiç merak etmeyin, her şey çok güzel olacak” yanıtını verdi.