Etiket: aile

  • Doğalgaz kaçağı var diye giden ekip, 6 cansız beden buldu

    Doğalgaz kaçağı var diye giden ekip, 6 cansız beden buldu

    Elazığ’da bir evde aynı aileden 6 kişinin cansız bedeni bulundu. Öğretmen olan bir kişinin, ailesini silahla öldürdükten sonra intihar ettiği öne sürülüyor.

    Olay, merkez Salıbaba Mahallesi Ümran Sokak’ta meydana geldi. Olayı gerçekleştirdiği iddia edilen öğretmen Hüseyin F., henüz bilinmeyen bir nedenle evde ailesiyle tartıştı.

    Tartışmanın ardından Hüseyin F., yanında getirdiği pompalı tüfekle dehşet saçtı. Hüseyin F., babası Cuma Ali, annesi Zeynep, kardeşi Remziye ve engelli kardeşleri Yusuf ve Mesut’a ateş ettikten sonra silahı başına dayayarak intihar etti.

    Doğalgaz kaçağı ihbarı yapılmasının ardından polis ve itfaiye ekipleri bölgeye intikal etti. İhbarın yapıldığı eve giren ekipler, içeride 6 kişiyi kafasından vurulmuş halde buldu.

    Haber verilmesi üzerine olay yerine sağlık, özel harekat ve destek ekipleri sevk edildi. İçeri giren sağlık ekipleri, yaptıkları ilk incelemede 6 kişinin de hayatını kaybettiğini belirledi.

    Hüseyin, Zeynep, Remziye, Cuma Ali, Yusuf ve Mesut F.’nin cansız bedenleri otopsi yapılmak üzere morga kaldırılırken, olayla ilgili geniş çapta inceleme başlatıldı.

  • E-Devlet’ten gelen ihtarı kontrol etmedi

    E-Devlet’ten gelen ihtarı kontrol etmedi

    Muratpaşa ilçesi Güzeloba Mahallesi’nde yaşayan elektronik tamircisi Deniz Yıldız (44), bundan 1,5 yıl önce 4 katlı bir apartmanda kiralık daire tuttu. Eşi ve 2 çocuğuyla burada yaşamaya başlayan Yıldız’dan iddiaya göre ev sahibi yüksek kira istedi. Yıldız’ın belirtilen kirayı ödeyemeyeceğini söylemesi üzerine ev sahibi tahliye taahhütnamesini devreye soktu. Dün kapısında icra memurları, polis ve hamalları gören Yıldız neye uğradığını şaşırdı. Eşyalarıyla birlikte evden çıkartılan Yıldız ailesi, sokakta kaldı.

    “E-Devlet’ten ihtar göndermişler”

    Yaşananları anlatan Yıldız, “Kapıyı açtığımızda 10-11 tane polis, 10-15 hamal vardı ve icra memurları vardı. Acil evi boşaltmamızı istediler. Karşı tarafın avukatından 12 saat süre istedik, onu da vermediler. Yasal olarak hiçbir şey yapma hakkımız yoktu, her şey kesinleşmişti. Evi tutarken tahliye taahhütnamesi bize mecbur kılıyorlar, Ona istinaden boşaltıldı. E-Devlet’ten ihtar göndermişler, biz de dikkat etmedik. İcra memuru görevini yapacağını söyledi ve yaptı. Akşam çoluk çocuk burada kaldık, eşyalarımızın çalınmaması için. Ev arıyorum ama ilanları Rusça vermeye başlamışlar. Türkçe ilan yok. Antalya’nın köylerine falan bakacağız. O da olmazsa memleketimize döneceğiz” dedi.

    Evi, eşyayı geçtim, çocuklarımın eğitimini kurtarmak istiyorum”

    Kirasını günü gününe ödediğini savunan Yıldız, Antalya’da bütçelerine uygun kiralık bir ev bulmanın oldukça zor olduğunu belirterek, “10 bin liradan aşağı ev yok. Sokakta kalacak halimizde yok. 2 çocuğum var aynı zamanda depremzede bir gencimize kapımızı açmıştık. Üniversitede okuyan kızım var. Yetişkin oğlum var, o da üniversite sınavlarına hazırlanıyordu. Evi, eşyayı geçtik artık çocukların eğitimini kurtarmak istiyoruz. Zaten eşyalarımızın çoğu rezil oldu” ifadelerini kullandı.

  • Depremzede aileler şehir turu atıp müze gezdi

    Depremzede aileler şehir turu atıp müze gezdi

    Nilüfer Belediyesi, konaklama tesislerinde ağırladığı depremzede ailelerin sosyal yaşama dönebilmeleri için çeşitli etkinlikler düzenliyor. Bu çerçevede hafta sonunda Vosgarage16 grubu iş birliğiyle bir etkinlik gerçekleştirildi.

    Bursa’nın yanı sıra çevre illerden de Nilüfer’e gelen vosvos araç sahipleri, Nilüfer Belediyesi Bizim Bahçe Engelsiz Yaşam Merkezi ile Nilüfer Belediyesi İzzet Şadi Sayarel Huzurevi’nde konaklayan depremzede ailelere, çocuklarıyla birlikte şehir turu düzenledi. 25 vosvos tarzı klasik araçlarla önce şehir turu atan depremzede aileler ve çocukları, ardından yine aynı araçlarla Nilüfer Belediyesi Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol Müzik Enstrümanları Müzesi’ni (MEM) ziyaret etti.

    Farklı coğrafyalara ait çok özel enstrümanların bir arada olduğu müzeyi rehber eşliğinde gezen aileler, bu enstrümanları yakından gördü. Ailelere, kısa bir piyano konseri de sunuldu. Meraklı gözlerle müzeyi gezen çocuklar piyano başına geçerek, farklı bir deneyim de yaşadı.
    Keyifli geçen gün, Nilbel Sosyal Tesisleri’nde çay sohbetiyle sona erdi.

  • HDP önünde evlat nöbeti kararlılıkla sürüyor

    HDP önünde evlat nöbeti kararlılıkla sürüyor

    3 Eylül 2019 tarihinde farklı şehirlerden Diyarbakır’a gelerek oturma eylemi başlatan ailelerin evlat direnişi bin 287 gündür sürüyor.

    Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde tekstil fabrikasında çalışan 19 yaşındaki Enes Görmez’in annesi Çiğdem Adak’ın iddiasına göre 31 Mayıs 2021’de HDP ve yandaşları tarafından oğlu kaçırıldı.

    Adak, “Buradan tüm evlatlara sesleniyorum, beni duyuyorsanız ne olur yüreğimizin yangını duyup annelerinize geri gelin.

    Siz orada bir oyun içerisindesiniz ne olur o oyuna kanmayın. Evlatlarımız için bu çadırdan ayrılmadık ayrılmayacağız, kimse bizim üzerimizden siyaset yapmasın.

    Biz buraya bir dava için geldik evlatlarımızı kandırdılar diğer annelerin yüreği yanmasın evlatlarına sahip çıksın. Bu yolda gitmelerine izin vermesinler, HDP ve Kandil artık ellerini evlatlarımızın üzerinden çeksinler, bizim üzerimize oynamasınlar” dedi.

  • Ailesinden geriye fotoğraf kaldı

    Ailesinden geriye fotoğraf kaldı

    Depremden önce en son annesi Gülten Gülaslan (44) ile görüşen Esra Durgut, ayakkabı imalat işiyle uğraşan baba Yusuf Gülaslan’ın (49) pazar günü yaptıkları sabah kahvaltısının resimlerini attığını belirterek, “Demek ki son kahvaltılarıymış” dedi. Kız kardeşi Gülşah Gülaslan’ın üniversiteyi yeni bitirdiğini belirten acılı kadın “Kız kardeşim sözlüydü, sevgilisi onu 14 Şubat sevgililer gününde toprağa koydu” dedi. Erkek kardeşinin 15 yaşında lisede okuduğunu ve genç yaşta depremde hayatını kaybettiğini söyledi.

    “Hepsini kaybedince boşlukta kimsesiz gibi hissediyorum”

    Durgut yaşanılanları şöyle anlattı:
    “Antakya merkezde yaşıyorduk biz. Annem, babam, kardeşlerim. Depremde hepsi vefat etti. 4 katlı apartmanın giriş katında oturuyorlardı. Ben haberi dayımlardan aldım. Telefonları çalıyordu ama cevap veren yoktu, ulaşamadık. Annem babam 1 ay önce yanıma ziyarete gelmişlerdi ama her gün görüntülü konuşuyorduk. En son annemle görüştük. Çalıştığı yeri gösterdi, ‘yoruluyorum’ dedi. Babam da pazar günü yaptığı sabah kahvaltısının resimlerini atmıştı. Demek ki son kahvaltılarıymış. O gün annemle çok konuşamamıştık, internet olmayınca, yorgundur diye akşam da aramamıştım. Sabah da haberleri geldi. Hepsini kaybedince boşlukta kimsesiz gibi hissediyorum.”

    “Sevgililer gününde sevgilisini toprağa koydu”

    Tarif edilemeyen bir duygu yaşadığını belirten Durgut, “Kız kardeşim üniversite mezunuydu, erkek kardeşim daha 15 yaşındaydı, lisede okuyordu. Babam ayakkabı imalatçısıydı, annem de yeni işe başlamıştı. Hepsini kaybettim, yalnız kaldım. Deprem haberini alınca hemen Antakya’ya gittik. Gece oradaydık, enkaz yerine geldiğimde evimiz tanınmayacak haldeydi. Orada 6 aylık çocuğumla çadırda kaldık. Eşim enkazın başında kaldı, her gün bir umut bekledik ama olmadı. Hepsinin 8. gün art arda enkazdan cesetleri çıktı. Ertesi gün 14 Şubat’tı hatta kız kardeşimin sözlüsü de oradaydı. Sevgililer gününde sevgilisini toprağa koydu” dedi.

  • Erdoğan, depremzede aileyi ziyaret etti

    Erdoğan, depremzede aileyi ziyaret etti

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde depreme yakalanan Hülya Çelebi ve ailesinin Çankaya’da kaldığı evi ziyaret etti.

    Evde iki kızı, iki damadı ve torunuyla kalan Hülya Çelebi’nin eşini, oğlunu, kızını ve torununu depremde kaybettiği öğrenildi.

    Aileyi ziyaret eden Erdoğan çifti, depremde hayatını kaybedenler için dua etti.

  • Ev ortamına kavuştular, mutlulukları yüzlerine yansıdı

    Ev ortamına kavuştular, mutlulukları yüzlerine yansıdı

    Hatay Büyükdalyan’da İl Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından daha önce kurulumu yapılan konteyner kente depremzedeler yerleştirilmeye başlandı. Etap etap 918 konteynere yaklaşık 4 bine yakın depremzede taşınacak.

    Konteyner kentte okul öncesi eğitimin yanı sıra depremzede çocuklar için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Cami ve marketin de yer aldığı konteyner kentte depremzede vatandaşların yemek ihtiyacı da 3 öğün karşılanıyor. Mahalle ortamının oluştuğu kentte, kadınların konteynerlerin önünde oturup sohbet ettikleri misafirlerine kahve ikram ettikleri görüldü.

    “Sıcak suyu bile var”

    Kuzeytepe Mahallesi’nde 3 katlı evinin yıkılmasıyla eşini ve çocuklarını kaybeden Mehmet Öztürk, “Büyük bir felaket yaşadık. Gece çalıştığım için ben ayaktaydım ama ailemi kaybettim. Eşim, kızım ve oğlumu kaybettim. Torunlarımı kurtardım. Kısa süre önce konteynere yerleştik, alışmaya çalışıyoruz. Şu an iyiyiz. Konteynerde mutfağı, odası, tuvaleti banyosu sıcak suyu var. O nedenle rahatız. Genel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Yiyecek giyecek her türlü ihtiyacımız karşılanıyor. Bu süreci böyle atlatacağız” dedi.


    “İnsana bir konteyner de yetiyormuş”

    Narlıca Mahallesi’nde depreme yakalandıklarını anlatan Şekip Yiğit ise, “Panikle heyecanla çocuğumu tuttum hemen eşimle dışarı çıktık. Hayal gibi geliyor ama çok etkilendik. 10 gün çadırda yaşadık. Şu an çadır sıkıntısı da yok. Şansımıza konteyner de çıktı. Konteyner güzel hiçbir eksiğimiz yok. Beyaz eşyası dahil her şey içinde var. Çocuklarımız için etkinlik alanı var. Güvenli bir yer, aile ortamı güzel oldu. İnsana bir konteyner de yetiyormuş. Devletimizi Allah’ımız başımızdan eksik etmesin” dedi.


    “Huzurluyuz, mutluyuz”

    Ev ortamına kavuşan Fadime Yiğit de depremden çok korktuklarını ve günlerdir uyuyamadıklarını söyledi.
    Her dakika deprem olacakmış gibi bir hissin içinde olduklarını anlatan Yiğit, “Çok şükür çadırın ardından konteynere geçtik. Şu an çok mutluyuz, huzurluyuz. Üç öğün yemeğimiz çıkıyor. Kadınlar Günümüz dahi kutlandı. Konteynerde beyaz eşyamız, halımız var. Mutfak dolabımız, sıcak suyumuz, buzdolabımıza kadar her şeyi düşünmüşler. Bizi düşünen herkese teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

  • Yangına uykuda yakalanan o aile konuştu

    Yangına uykuda yakalanan o aile konuştu

    Olay, merkez Gürsu ilçesi İpekyolu Mahallesi’nde meydana geldi. Anne Emel Zeydan Becruk ve 4 yaşındaki oğlu Mohommed Velid Becruk’un yaşadığı 11 katlı binanın 4.katındaki yaşadıkları evde elektrik kontağından yangın çıktı.


    Anne ve çocuğu uykuda oldukları için çıkan dumanlar nedeniyle etkilenirken ihbar üzerine olay yerine sağlık, itfaiye ve İpekyolu Jandarma Karakol Komutanlığı’na bağlı ekipler sevk edildi. Olay yerine hızlı bir şekilde gelen jandarma, vatandaşların yardımıyla 4 yaşındaki çocuğu balkondan bir alt katın balkonuna doğru ulaştırıp kurtarırken; kapının kırılmasıyla birlikte anne de son anda jandarma ve site yönetimini tarafından kendi sırtlarında taşınarak kurtarıldı. Olay sonrası 2 jandarma personeli, site görevlisi, anne ve çocuğu dumandan etkilenirken ilk müdahalelerin ardından Şehit Cüneyt Yıldız Devlet Hastanesi’ne götürüldüler. Tedavileri tamamlanan aile, site görevlisi ve 2 jandarma personeli taburcu oldu.

    Öte yandan o esnada diğer çocuğu Nasır Becruk’un okulda, eşi Ahmed Becruk’un ise işte olduğu öğrenildi.

    İşte olduğunu söyleyen baba Ahmed Becruk, “İşteydim duyunca hemen arabaya bindim ve geldim. Geldiğimde jandarma personeli, komşular ve site yönetimi ailemi çıkardı. Kapıyı kırarak zorla açtılar. Çocuğumu balkondan alt kata bırakarak kurtardılar, eşimi ise kapıyı kırarak kurtardılar. Çok şükür ki durumları şuanda iyi. Sadece evde maddi hasar oluştu” dedi.

    4 yaşındaki çocuğu mecburen balkondan alt kata bırakarak tuttuklarını söyleyen site görevlisi Emrah Kaputsuz,”Bloğumuzdaki bir dairede yangın çıktı. Bir kadın ile bir çocuk yangına uykuda yakalanınca ve içeride mahsur kaldı. Jandarma personeliyle birlikte önce balkondan çocuğu aldık daha sonra ise çelik kapıyı kırarak kadını kurtardık. Kurtardıktan sonra insan gurur duyuyor şükrediyor. Çocuğu balkondan aldık ama mecburduk. Üst kattan alt kata çocuğu bıraktılar öyle aldık. Jandarma personeli ve karakol komutanı kadını kurtardı o sırada dumandan etkilenince ben kadının omzundan tuttum ve hep birlikte çıktık” dedi.

    Anne ve çocuğun kurtarılma anına ait o anlar kameraya yansıdı.
    Yangınla ilgili tahkikat sürüyor.

  • Danimarka’dan Hatay’a geldi, ailesini arıyor

    Danimarka’dan Hatay’a geldi, ailesini arıyor

    Danimarka’nın Kopenhag şehrinde yaşayan Soner Yalçın, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin haberini alır almaz memleketi Hatay’a döndü. Annesi ve ablasının yaşadığı İskenderun’daki binaya gelen genç adam, arkadaşları ve yakınları ile birlikte onları bulmak için enkazda arama çalışmasına başladı. Günler geçtikçe enkazdan birçok cansız beden çıkartıldı ancak Yalçın’ın annesi Betül Nuran Çelik ve ablası Güldem Çelik’e ya da onlara ait bir ize rastlanamadı. Tam 1 aydır aramasına rağmen ailesini bulamayan Yalçın, depremden sonraki ilk anlarda enkazdan sağ olarak çıkartılmış olabileceklerini düşündüğünü söyledi. Yalçın, silesinin bulunabilmesi için en etkili ve hızlı yolun hastanelerin yoğun bakımlarındaki hastaların parmak izlerinin alınarak sistemde eşleştirme yapılması olduğunu belirtti.

    “Bir umut, her gün buradayız”

    Kopenhag’dan Hatay’a gelerek ailesini aramaya başlayan Soner Yalçın, “Ben deprem anında yurt dışındaydım. Olayı duyar duymaz, ilk andan itibaren enkazın başına geldim. Danimarka’da yaşıyorum, Kopenhag’daydım. Haberi alır almaz, 12-13’üncü saatte itibaren enkazın başına yetiştim. O andan itibaren çalışmalara başladık. Apartmanımızda yaşayan herkesi çıkardık, sadece annem, ablam ve son katta yaşan komşularımız çıkmadı. Onlara ait herhangi bir iz de bulamadık. Her gün buradayız, bir umut. Her geldiğimde enkazdan evimin parçalarını buluyorum. Bir umut burada olur mu diye. Tüm çalışmalarda, kadavra köpeklerine kadar aramaları yaptık ama enkazda herhangi bir şeyin kalmadığını düşünüyoruz.

    Aklımdaki ihtimal şu anda bilinçleri hala kapalı halde yoğun bakımda oldukları. Şu an yoğum bakımda yatmakta olan hastalardan parmak izleri alınır ve sistemde eşleştirme yapılırsa bu şekilde bizim gibi ailelerini arayan herkese bir umut olur. Bir yardımı olacağını, en kısa ve en etkili çözümün bu olduğunu düşünüyoruz. Bu şekilde bir talebimiz var. En kısa sürede ailemize ulaşmak istiyoruz. İlk andan beri bulunmayan, kimsenin görmediği üst komşumuzu 10 gün sonra Mersin’de canlı olarak bulduk. Birilerinin çıkardığını, yardım ettiğini biliyoruz. O yüzden aynı şekilde ailemize de yardım ettiklerini düşünüyoruz. Şu anda görgü tanığı aramaya çalışıyoruz. Kendi başımıza çalışıp, görgü tanıklarına, kameralara erişip en azından o gece burada yaşananları görmek istiyoruz” dedi.

    “Bunu hiç unutmayacağız”

    Enkazda arama çalışması yaparken yaşadığı bir anı hiç unutamayacağını dile getiren Yalçın, “Çalışmaların ikinci gününde yanık bir ceset olduğu söylendi. Enkaza yanaşmak istedim ama içim gitmedi, elim ayağım oraya gitmedi. Çünkü kendi ailemin hala orada olabileceği ihtimaline karşı. Çıkan cenazenin erkek olduğu söylenince bir yandan seviniyorsunuz ama diğer yandan birlikte yaşadığınız insanlar. Biz herhangi bir komşumuza üzülemedik bile. Bunu hiç unutamayacağız. Ben depremi burada yaşamamama rağmen hala geceleri enkaz altında uyanıyorum” diye konuştu.
    Yalçın’ın ailesinden geriye ise birlikteyken mutlu anlarını çektiği bir video kaldı. Görüntüde, ablasının doğum gününü kutladıkları, videoyu çeken Soner Yalçın’ın, “İyi ki doğdun, Güldem” dediği ifadeleri yer aldı.

  • Çadırda yaşayan aile, depremi anlattı

    Çadırda yaşayan aile, depremi anlattı

    Kahramanmaraş’ta meydana gelen 2 büyük deprem 11 ilde büyük yıkımlara ve binlerce vatandaşın hayatını kaybetmesine neden oldu. Deprem mağduru binlerce aileden bazıları şehrin belirli noktalarına kurulan çadır kentlerde yaşamını sürdürürken birçok aile ise yurdun dört bir yanında çevre il ve ilçelere gitti. Depremin en fazla yıkıma neden olduğu Kahramanmaraş’ta evleri yan yatan Çalık ailesi, Sütçü İmam Üniversitesi yerleşkesi içerisine kurulan çadır kentte hayatlarını sürdürürken, aile fertleri yaşadıkları korku dolu anları anlattı.

    “Maraş eski Maraş değil”

    Yaşadıkları korku ve panik anlarını anlatan ailenin en büyük çocuğu Sariye Çalık,” O olay anlatılmaz yaşanır diye bir şey var ya öyle bir şeydi. Kısacası kıyamet gibi bir şeydi. Çünkü o an gördüğün o şey, insanların koşuşturması, merdivenlerden indiğimiz anlar sonra arkamdan gelen insanları görüyorum kar yağıyor ve etrafa bakıyorum Maraş eski Maraş değil. Evde de deprem anında bir sağa bir sola gittiğimi, binanın iki yana doğru gittiğini gördüm. Yıkıldı dedim, öleceğiz demim ama Allah yaşattı. Evden deprem durduğu zaman çıktık. Ben sonra hemen kardeşim Tolga, Kevser ve Asel çıktık. Ben hemen montları aldım üşümemek için. Annem ve babam ise sonradan ve diğer eşyalarımızı aldıktan sonra geldiler. En küçük kardeşimiz Asel’i Tolga almış ve düşmüşler. Ama Allah korumuş kardeşimizi bir şey olmamış. Sonra onları önüme alarak hep beraber çıktık dışarı” dedi.

    “Deprem o kadar şiddetliydi ki bizi dışarı atacaktı”

    Depremin çok şiddetli olduğunu kendilerini aşağı atacak büyüklükte olduğunu dile getiren Kevser Çalık, “Deprem anını özetlemem gerekirse ben uyanmadım çünkü uykusu ağır olan birisiyim. Deprem anında benim en büyük şansım üniversiteden gelen ablam ile birlikte uyumaktı. Eğer ablam üniversiteden gelmeseydi ben uykudan uyanamazdım. Sonrasında tekrardan uykuya daldım, uyku sersemiydim, o esnada kafama köpük düştü o şekilde uyandım. Deprem o kadar şiddetliydi ki, bizi aşağıya atıyordu. Evimizin içerisinde duvara monteli olmayan eşyalar üzerimize uçuyordu ve duvarlar yıkılsaydı biz dışarı çıkamayacaktık. Depremlerin bitmesini beklemek zorunda kaldık. Bizim en büyük şanssızlığımız deprem çantası hazırlamamış olmamızdı. Çünkü annem kardeşimin çantasını hazırlamak zorunda kaldı, erkek ve kız kardeşim mont için tekrardan içeri girdi. Babam da yoktu o anda ve korkumuz çok büyüktü. Daha sonrasında annemin arabanın anahtarını alması ile hayatımızı o şekilde kurtardık” diye konuştu.

    “Kendime hepimiz öleceğiz ama en azından çocuklarımız korkmadan ölsünler dedim “

    Anne Huriye Çalık ise, deprem anında büyük dehşet yaşadıklarını dile getirerek, “Çok kötü bir uğultuydu, mahşer gibi bir şeydi çok kötü bir şeydi o uğultu. Daha sonra bir ışıklar yandı ve kendi kendine söndü çok kötü sallandı. O esnada kendi kendime dedim hepimiz öleceğiz ama en azından çocuklarımız korkmadan ölsünler dedim ve o an çok kötü oldum. Deprem durduktan sonra herkes bağırmaya başladı, her yerler kırık dökük bizim koridorlarımız falan çok kötü uçmuş. Çocuğumu aldılar en önden gittiler, benim aklıma gelen ilk şey çocuğumun bez çantası oldu. Karanlıkta bulamadım o esnada ama sonunda buldum ve üzerimdeki battaniye ile direkt çıktım. Herkesten Allah razı olsun, tüm insanlara teşekkür ederim. Bir depremzede olarak şu an çok çükür iyiyiz. Her şey var. Tabi ki evimiz gibi olmaz ama Allah razı olsun devletimiz yapar verirse ona da şükür. Elimizden geleni biz de devletimize yapmak zorundayız. Allah kimsenin başına vermesin, başkasının başına da gelirse biz de bunları yapmamız gerekiyor. Böyle bir şeyi hiç kimse yaşamasın” şeklinde konuştu

    “2 gün su dolu ayakkabıyı giymek zorunda kaldım”

    Depreme çalıştığı iş yerinde yakalanan baba Abbas Çalık da,“ Sabit bir şeyin 2,5 metre gidip geldiğini gördüm ve hızla dışarı attım kendimi. Toplandık ve ilk yaptığım şey ailemi aramak oldu ve ulaştım. Onların sağ olduğunu duyduktan sonra rahatladım. Ama o esnada kar yağıyordu ve ayaklar su dolu. 2 gün boyunca su dolu ayakkabıyı giymek zorunda kaldım. Olağanüstü bir şey var ama yardımlaşmalar falan oldukça önemliydi. KKTC Cumhurbaşkanının buraya gelip bizi ziyaret etmesine memnun olduk. Devletimiz her zaman bizlere moral veriyor. Burası tabi ki evimiz gibi olmuyor ama buna çok şükür. Daha kötü durumda olan insanlar vardır halen bilmiyorum ama devletimiz ve milletimiz her şeyimizi veriyor. Olağanüstü yardımlaşma var herkes üzerimize düşüyor” dedi.

    “Küçük kardeşimiz Asel’i aldığım gibi dışarıya koştum”

    Ailenin tek erkek çocuğu olan Ali Tolga Çalık, “Ben yatakta yatıyordum depremden 5 dakika önce kalkmıştım uyuyamamıştım. Deprem oldu ve depremin durmasını bekledim hemen ailemin yanına koştum. Daha sonra en küçük kardeşimiz Asel’i aldığım gibi dışarıya koştum. Merdivenin yanındaki duvarlar merdivene düşmüş ona takıldım ve düştüm. Ama çocuğa zarar gelmedi” ifadelerini kullandı.