AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “İsrail Lübnan’ı yeni Gazze yapmak istiyorlar”
-“Gazze’de bütün dünyanın önünde bu tablo izlendi ve durdurulamadı”
-“Şehitlerin yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Soykırımcı Netanyahu’nun eylemleri devam ediyor”
-“Batı toplumlarında hükümet ile halklar arasında büyük ayrım var. Hükümetler soykırımcı siyasete destek veriyor”
-“İsrail uluslararası ceza mahkemesini de tehdit etti. Guterres’i istenmeyen adam ilan etti. Soykırımcı katiller şebekesi ile karşı karşıyayız”
-“Uluslararası sistem ikiyüzlü. Bir yandan Akdeniz’in her yanını savaş gemileri ile doldurdular. İsrail’in kendini savunma hakkı var deniliyor denildikçe İsrail daha çok kadın ve çocuk öldürülüyor”
-“Sivil cihazları ölümcül cihaz olarak kullanılıyor. Yeni bir suça imza attılar”
-“Uluslararası sistemin namusu Netanyahu’nun yargılanıp yargılanmamasından geçiyor”
-“Cumhurbaşkanımız en başından beri insanlık cephesinin kurulmasını ifade etti”
-“Bunca acıdan sonra birileri düşük sesle de olsa insanlık cephesine dair bu cümleleri kurmaya başladı”
-“BM’den İsrail’le ilgili çıkması gereken kararlardan hiçbiri çıkmadı”
Etiket: – AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik
-
“İsrail Lübnan’ı yeni Gazze yapmak istiyor”
-
“Rakip olabiliriz ama hasım değiliz”
Adana’nın merkez Seyhan ilçesindeki Namık Kemal Mahallesi’nde 5 yıl okuduğu Lütfiye Kısacak İlkokulu’na gelen Çelik, önce seçmenler ve sandık görevlileriyle tokalaştı. Okuldaki 1072 nolu sandıkta oyunu kullanan Ömer Çelik, çıkışta gazetecilere açıklama yaptı.
“Bütün siyasetçilerin sicil amiri aziz milletimizdir”
Çelik, “Bu seçim milletimize hayırlı olsun. Bir kere daha demokrasimizin gücünü göstereceğimiz yüksek katılımlı olmasını umduğumuz bir seçime gidiyoruz. Türkiye etrafındaki bütün istikrarsızlıklara rağmen, dünyadaki bütün problemlere rağmen, demokrasinin gücünü koruyan, istikrarını koruyan bir ülke olarak sandık yoluyla hem genel yönetimi, hem yerel yönetimleri belirleme kabiliyetine yüksek bir şekilde sahip. Yine bu seçim boyunca da ufak tefek meseleler haricinde yüksek bir güvenlik içerisinde bütün demokratik usullere uygun olarak bütün siyasi partilerin kampanyalarını rahatça yaptığı demokratik bir biçimde kendisini ifade ettiği bir kampanya dönemi geçirdik. Tabi bütün siyasi partiler giderler, bütün adaylar giderler millete görüşlerini arz ederler. Milletin taleplerine uygun olarak bir siyasi temsil üretme konusundaki kabiliyetlerini sergilerler ama sonuç olarak kararda, sözde milletimizindir. Bütün siyaset kurumunun ve bütün siyasetçilerin sicil amiri aziz milletimizdir” ifadelerini kullandı.
“Büyük bir demokrasi şöleni var”
Sandık yoluyla yönetimi seçmenin Türkiye’nin en büyük gücü olduğunu vurgulayan Ömer Çelik, daha sonra şunları söyledi:
“Bugün bir kere daha demokrasimizi ayakta tutan, siyasete güç veren milletimizin iradesi sandık başına gidiyor. Sandık yoluyla bu yönetimleri seçmek hem genelde hem yerelde Türkiye’nin en büyük gücüdür. En büyük kapasitesidir. Bunu titizlikle korumaya devam ediyoruz. Bir kere daha gördük ki demokrasimiz son derece güçlüdür. Şimdi de huzur içerisinde oy kullanmaya devam ediyoruz. İnşallah herhangi bir sıkıntı olmadan bu süreçte tamamlanacak. Tabi sandıkların başında bekleyen bütün arkadaşlarımıza, görev yapanlara şükranlarımızı sunuyoruz. Bütün siyasi partilerden vatandaşlarımız milli iradeye sahip çıkıyorlar. Sokaklarda görüldüğü gibi büyük bir demokrasi şöleni var. Bu demokrasi şöleninin bu şekilde kutlanması siyasi geleneğimizin ve siyasi gücümüzün bir göstergesi. Bütün vatandaşlarımızın oy kullanarak demokrasimize güç vermesi ve bunu dünyaya göstermesi son derece kıymetli.”“Türkiye’de kaybeden kimse yoktur”
Seçimlerdeki rakiplerin birbirleriyle hasım olmaması gerektiğini aktaran Çelik, “Seçim bir rekabet dönemi ama hep şunu aklımızda tutalım. Rakip olabiliriz ama hasım değiliz. O sebeple herkesin şiddet olaylarından, birbirini incitici davranışlardan uzak durması gerekir. Herkes kendi adayının kazanmasını istiyor. Sonuç olarak yarın uyandığımızda biz her zaman kazandıktan sonra şunu söyleriz. Türkiye’de kaybeden kimse yoktur. Biz yine aynı şuurla, aynı bilinçle şimdiye kadar olduğu gibi bu seçime de bu şekilde bakıyoruz” dedi.
-
Sözcü Çelik’ten Belçika saldırılarına kınama
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “Bölücü terör örgütü PKK yandaşlarının Belçika’daki vatandaşlarımıza yönelik saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Hadisede yaralanan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi bildiriyoruz. İlgili kurumlarımız süreçle ilgili her türlü yasal takibi yapmaktadır” ifadelerini kullandı.
-
AK Parti’den yerel seçim açıklaması
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hem bölgedeki gelişmelerle ilgili hem de Gazze esas olmak üzere Gazze’de meydana gelen katliamların durdurulması ve bir ateşkese varılması ilgili diplomasi trafiği yoğun bir şekilde devam ettiğini vurguladı. Türkiye açısından da yerel seçimlerin yaklaştığına dikkat çeken Çelik, “Cumhurbaşkanımız bu yoğunluğunun içerisinde partimizde mesai harcayarak yerel seçime dönük olarak hazırlıklara başkanlık ediyor. Evvelki haftalarda yoğun bir mesaiyi genel merkezimizde geçirerek devam ettirmişti. Hem devlet işlerinin yanı sıra aynı zamanda da seçimlere hazırlıklarla ilgili mesaisi bu yoğunlukta devam ediyor.
Şimdiye kadar birkaç aşamalı adayların değerlendirilmesi ve belirlenmesiyle ilgili birkaç aşamalı yöntem takip ettik. Birincisi teşkilatlarımızla temayül yoklaması arkasından burada cumhurbaşkanımız büyükşehirleri ve şehirleri toplayarak bu değerlendirmeleri yaptı ve bu şekilde çalışmalar devam etti. Şu an ki geldiğimiz noktada artık adayların ismi belirlenmeye başlandı. Adaylarımızın ilk açıklamasını belirli bir bölümünü bu pazar günü İstanbul’da Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştireceğiz. Ayın 15’inde hem seçim beyannamemizi hem de kalan adaylarımızı Ankara’da açıklayacağız. Bunlar şehirler ve büyükşehirlerin bir kısmını kapsayacak. Böylece 2 parçalı bir takvim halinde adaylarımızın açıklanması çalışmasını gerçekleştirmiş olacağız. Cumhurbaşkanımız başkanlığında çalışmalar devam ediyor” diye konuştu.
“Pazar günü Ankara ve İstanbul adaylarının açıklanacak mı?” ilişkin soruya Çelik, “O genel başkanımızın takdirinde” dedi.
Beyannameye ilişkin çalışmaların devam ettiğini belirten Çelik, “Biz yerel yönetimi yüksek olan bir bakıma da bizim siyasi hareketimizin öncesinde Recep Tayyip Erdoğan belediyeciliği dediğimiz bir belediyecilik geleneği içerisinde siyasi hareketimize de evrilmiş bir yapıyız. Bu sebeple de yerel yönetimler konusunda hem söyleyeceğimiz çok şey var bir yandan da 20 yıldır bu konuda yaptığımız bir çok şey var. Cumhurbaşkanımızın daha önceki belediye başkanlığı döneminden deneyimleri var ama tabii hayat devam ediyor. Toplumsal değişim, şehirlerdeki değişim, şimdiye kadar sürdürdüğümüz iyi uygulamaları sürdürmeyi ama aynı zamanda da yeni siyasetler geliştirmeyi de gerektiriyor” şeklinde konuştu.
“Adayların açıklanmadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir görüşmesi olur mu?” sorusu üzerine Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Bahçeli’nin hem dünya gündemiyle ilgili hem Türkiye gündemiyle ilgili ihtiyaç olduğunda her zaman görüşmeleri olabiliyor. Şuanda takvimle ilgili diyeceğimiz bir şey değil. İhtiyaç duyulduğunda hemen yapılabilen son derece iyi bir istişarenin olduğu görüşme trafiğidir” dedi.
-
Erdoğan, AKP Genel Merkezi’ne gitti
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ı Genel Merkez girişinde AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları ve partililer karşıladı.
-
Çelik’ten, Kur’an-ı Kerim yakılmasına sert tepki
AK Parti’den, Danimarka’daki Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemine sert tepki geldi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Twitter’daki hesabından yaptığı açıklamada,
“Danimarka’da İslam düşmanı bir grubun kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik gerçekleştirdiği eylemi lanetliyoruz. Din ve vicdan hürriyetine karşı gerçekleştirilen bu lanetli eylem, açık bir nefret suçudur. İslam’a ve Müslümanlara yönelik provokasyonlar karşısında Danimarka yetkililerinin duyarsızlığı bu nefret suçlarına destek vermeleri anlamına gelmektedir” dedi.
-
‘İmamoğlu ve Yavaş milletimize özür borçlular’
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) sonrası AK Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Seçimlerin sorunsuz bir şekilde geçtiğini belirterek, millete hayırlı olmasını dileyen Çelik, “Tüm sonuçları kapsamlı bir biçimde değerlendirdik. Önümüzdeki dönemde yine milletimizin huzurunda aynı siyasi değerlerle, aynı zamanda bir tecrübeye sahip olan kampanyamızı yürüteceğiz ve sonuç olarak da bu siyasi irade net bir şekilde sonucu kaydedecek. Tabii bütün bu dönem içerisinde bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen Türkiye’nin büyük demokrasi tecrübesi olmuştur. Vatandaşlarımızın demokrasiye olan inançları, demokrasiyi koruma konusundaki hassasiyetleri bütün dünyanın gözlerinin önünde gerçekleşmiş ve Türkiye gıptayla bakan bir ülke olmuştur. Aynı şekilde sandığın kurulması bütün vatandaşlarımızın hangi partiye oy vermiş olurlarsa olsunlar, hangi düşünceye sahip olurlarsa olsunlar sandıklara sahip çıkıyor olması son derece kıymetli olmuştur. Bu da Türkiye’de yönetimin sandık yoluyla belirlenmesi prensibinin ne kadar kökleştiğini ve kurumsallaştığını göstermiştir. Aslında bir bakıma da Türkiye’deki siyasi mücadelenin ve siyasi tarihinin esas konusu budur. Vatandaşlarımız ülke yönetiminin sandıkla belirlenmesi konusunda irade ortaya koymuştur çok partili hayata geçtiğimizden beri. Ama vatandaşlarımızın bu iradesi darbelerle, muhtıralarla, askeri yargı vesayeti, baskılarıyla sürekli olarak engellenmiştir. Vatandaşlarımız bütün bu baskı, engellemeler, iç ve dış provokasyonlar karşısında güçlü bir şekilde sandık iradesini koruyarak geleceğe sürekli olarak demokrasi yoluyla bakmış, demokrasiyi kurumsallaştırmaya büyük bir önem vermiştir. Şimdi gelinen noktada da görülmektedir ki yüzde 90’a yakın bir katılım dünyada çok önemli bir yere sahiptir. Bu demokrasimizin ne kadar kökleştiğini, her bir insanımızın birer siyasi özne olarak ne kadar büyük bir katkı verdiğini bir kere daha göstermiştir. Aynı şekilde sandıklara sahip çıkılması hususunda hangi partiden, hangi kesimden olursa olsun tüm arkadaşlarımızın gösterdiği hassasiyet, Türkiye’nin demokratik değerlere verdiği önemi göstermesi bakımından da son derece dikkat çekici olmuştur. Bu demokrasi kazanımlarımıza destek veren, kazanımlarımızı zenginleştiren her bir vatandaşımıza bir kere daha şükranlarımızı arz ediyoruz” diye konuştu.
“Cumhurbaşkanımız büyük bir teveccühle her zaman olduğu gibi milletimizin büyük bir desteğiyle önde bitirmiştir” diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İkinci tura kalmasına rağmen seçim aynı şekilde Cumhur İttifakı ve AK Parti Mecliste güçlü bir çoğunluk elde etmiştir. Cumhurbaşkanımıza gösterilen teveccüh ve cumhurbaşkanımıza verilen bu destek, cumhurbaşkanımızın siyasi hayatında yeni bir rekor daha göstermektedir. İnşallah milletimizin huzuruna giderek bu süreci ikinci turda tamamlayarak sonuca ulaştırmış olacağız. Tabii dünden beri, oyların sayımına başlanmasından beri bir kampanyayla karşı karşıyayız. Aslında seçim döneminde de bu devam etmişti. Bir şekilde CHP lastiğiyle önümüze getirildi. Oldu bittiyle bir aday ilan ediliyor. Hemen arkasından ‘Ezici alacağız’ diyerekten bir propaganda aygıtı çalıştırılmaya başlanıyor. Arkasından buna karşı çıkan her kesime karşı bir dayatma, hatta aday olan insanlara karşı bir sindirme kampanyası şeklinde antidemokratik faaliyet bu şekilde yürütülüyor. Daha vatandaşın huzuruna gidilmemiş, oy verilmemiş, buna rağmen sonuçlar ilan ediliyor. Ve hangi bürokratların görevden alınacağına dair bir takım listeler yayınlamaya başlıyorlar. Bütün antidemokrasi refleksleri sergiliyorlar. Dün çıktılar ekranlara ve ‘Anadolu Ajansı’nın bazı partilerdeki verilerinin manipülasyon olduğu’nu iddia ettiler. CHP adına iki büyükşehir belediye başkanı Sayın Yavaş ve Sayın İmamoğlu konuştu. Konuşmaya başlarken şöyle bir cümle kullandılar; ‘13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz’ dediler. Yani sandık sayımı devam ediyor, vatandaşımızın iradesi tecelli etmemiş ama onlar çıkıyorlar, milli iradeye karşı yakışıksız bir biçimde cumhurbaşkanının kim olduğunu ilan etmeye çalışıyorlar. Üstelik de cumhurbaşkanı ilan ettikten sonra kendilerine bir yetki atfederek, onun adına konuştuklarını söylüyorlar. Dün ilk açıklamamızda bunu da söyledik. Bu yapılan milli iradeye yönelik bir yetki gaspıdır. Sandık tecelli etmeden bu durumun ortaya koyulması, milli iradeye yönelik değerler ve demokrasi ahlakı açısından son derece yanlış dedik. Bunun neticesinde en azından ‘yanlış yaptık’ demelerini bekliyorduk. Fakat daha sonraki açıklamalarda da bunu aynen devam ettirdiler. Bu siyasi tarihimize milletin iradesine saygısızlığın en çarpıcı örneklerinden biri olarak geçmiştir. Daha sonra yaptıkları yanlışı bir şekilde esnetmek için ‘Biz temennimizi ifade ettik’ gibisinden bir cümle söylediler. Ama esasında dört beş kere üstüne basa basa ‘Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz’ diyorlar. Dün sadece ve sadece herkes elindeki verileri doğru bir biçimde paylaşmaya çalıştı. Onlar saldırırken herkes gördü ki aslında manipülasyonun olduğu yer, yani veri akışı Sayın İmamoğlu ve ortaya koyduğu değerlendirmeler. Dolayısıyla manipülasyon bu iddiayı ortaya sürenler tarafından yapılmıştır. Dün söyledikleri şeylerin tamamı yanlış çıkmıştır. Dün itibarıyla başkalarına saldırarak tek yönlü olarak kendi verilerini dayatmak, kendi verilerini herkesin kabul etmesi gereken mutlak bir gerçekmiş gibi yaklaşımları tamamen çökmesine rağmen bugün yine her zamanki gibi hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyorlar. O sebeple şunun altını çizmek gerekir. Dün manipülasyon yapılan tek yer Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş’ın açıklamalarıdır. Milletimize karşı yalan beyanda bulunmuşlardır. Bunun karşısında milletimize özür borçları vardır. O nedenle başkalarını suçlamadan önce son derece dikkatli davranılması gerektiğiyle ilgili bir örnek olarak da o siyasi hayatımızın hafızasına geçmiştir. Birtakım terör örgütlerinden Batılı basın yayın organlarına kadar milletimizin büyük demokrasi duyarlılığı karşısında bunu manipüle edebilecekler, yönlendirebilecekler diye düşündüler. Ama netice itibarıyla milletimizin büyük demokrasi tecrübesi bütün bu etkileri bir kenara iterek kendi yolunda ilerledi. Biz cumhurbaşkanımız açık ara önde olmasına rağmen, Cumhur İttifakı açık ara önde olmasına rağmen bütün bu süre boyunca hep şunu söyledik; ‘tam olarak tabloyu görünceye kadar, sandıkların yüzde yüzü açılıncaya kadar herhangi bir şekilde sonuç şudur, herkesin kabul etmesi gereken bir veridir’ gibi bir açıklama yapmayacağız. Sürece saygı duyanlar olarak sonuca da saygı duyalım dedik. Neticede Türkiye seçimlere tüm dünyada siyasal katılımın zayıfladığı, siyasal katılım oranlarının çok aşağılara düştüğü bir dönemde sandığı kurarak, çok yüksek bir siyasal katılımla dünya demokrasileri içerisinde pozitif bir ayrışma içerisinde olduğunu, son derece olumlu değerlere sahip olduğunu bir kere daha göstermiştir. Bu tabii demokrasimizin de gücünü göstermektedir. Çünkü büyük milletimiz bu demokrasimizi korurken ve demokratik kazanımları elde ederken büyük bedeller ödemiştir. O sebeple hangi partiden olursa olsun sandığa gider. Oy kullanan, bu büyük siyasal katılımı ortaya çıkaran bütün vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Tabii ki sandıkları koruyan tüm vatandaşlarımıza da teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu demokratik değerlerimizin zenginleşmesi bakımından son derece kayda değer bir nokta olmuştur” şeklinde konuştu.
“Biz ikinci tur için de çalışmalarımızı aynı güçle, aynı şekilde yapacağız”
İkinci tur için çalışmalarını aynı güçle aynı şekilde yapacaklarını vurgulayan Çelik, “Bütün teşkilatlarımızla birlikte yine milletimizin huzuruna çıkacağız. Milli iradeye saygı konusunda Türkiye’de bir sürü dış etki üretilmeye çalışılmasına rağmen son derece güçlü bir bağışıklık sistemi olduğu da net bir şekilde görüldü. Aynı şekilde birtakım sanki sokağa şiddet hakimmiş, sokakta şiddet yoluyla sandık manipüle edilebilecekmiş gibisinden bir takım atmosfer oluşturulmasına karşı da emniyet güçleri, jandarma, bütün güvenlik demokratik değerler içerisinde, hukuk devletinin kuralları içerisinde bütün bu süreci son derece sağlıklı bir şekilde geçirebilmemiz için çok değerli katkılar sağladılar. Ve bu katkıların neticesi olarak da Türkiye güvenli bir şekilde seçime gitmiş, sandığın iradesini ortaya çıkarabilmiştir. Biliyorsunuz bu kampanya başladığı günden bugüne kadar iki tane sembol ortaya çıktı. Bir tanesi karşımızdaki ittifakın genel başkanlarından biri kampanya sürecinin sağa sola mermi atarak başlatmıştı. Haftalardır önümüze sürekli olarak şunu getirdiler; siz eğer seçim sonucu olarak arzu etmediğiniz bir tablo ortaya çıkarsa buna saygılı olacak mısınız diye. Defalarca bize soruldu. Halbuki şunu söyleyeyim ki bizim geçmişimizde sandık sonucunu tanımamak ya da seçim sonucunu tanımama gibi bir leke yok. Ama karşımızdakilerin geçmişinde bunlar var. Sandık sonuçlarını maalesef demokrasi dışı bir takım girişimlerle yok etmeye dönük olarak da siyasi tarihlerinde birçok olay var. Dolayısıyla bu bize sorulduğu zaman biz kurumsal geleneğimiz itibariyle her zaman olduğu gibi ‘bizi millet getirir bizi millet götürür’ ilkesine sıkı bağlı olduğumuzu ifade ettik” dedi.
Çelik, “Vatandaşımızı doğru okuyamayan, vatandaşımızın taleplerini doğru bir biçimde konumlandıramayan pek çok kesim çok erken kendilerini konumlandırmışlardır. Bunların hepsi boşa çıktı. Cumhurbaşkanımıza dönük olarak yapılan kirli kampanyanın hepsi boşa çıktığı zaman, hepsinin milletimiz tarafından bir kenara itildiği görüldü. Şunu net bir şekilde söylemek isterim. Tek bir vatandaşımız yoktur ve olmayacaktır. Şimdi zaman zaman bazı yorumlar görüyoruz. Böyle karamsarlık yaymaya çalışan, işte seçim sonuçlarına dönük olarak kendilerince ülkemizle ilgili olarak karamsar bir tablo çizmeye çalışan bazı kesimler görüyoruz. Bunların hiçbirinin karamsarlığının ya da Türkiye’nin yeri geldiğinde kara propagandasının bir önemi yoktur. Önemli olan demokrasinin gücüdür. Sandığın gücüdür. Defalarca seçim yaptık. Yine seçim yoluyla bu süreci belirleyeceğiz, ortaya çıkacak. Kimliklerimiz farklı olabilir. Partilerimiz farklı olabilir. Ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye’de ikinci sınıf vatandaş yoktur. Herkes birinci sınıf vatandaştır. Bu anlayış çerçeve sonuçta biz seçim yapıyoruz. Siyaset alanı bir rekabet alanıdır. Bir husumet alanı değildir. Birbirimizin hasmı değiliz. Sadece siyasi partiler arasında bir rekabet. Hepimiz kardeşiz, komşuyuz, akrabayız, maneviyiz, hemşehriyiz. Bu duyguyla bu seçim sürecini yürüttük ve bundan sonrasında da böyle gideceğiz” dedi.
-
Çelik’ten İsrail’e kınama
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırıya ilişkin açıklama yaptı.
Sözcü Çelik, “İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik başlattığı saldırıyı şiddetle kınıyoruz. İsrail yönetimi, gerilimi tırmandıran adımlar atarak masum insanların hayatını ve bölge barışını tehdit etmektedir. Netenyahu yönetimi şiddeti artıran tehlikeli bir saldırganlık içerisindedir. Uluslararası toplum, tüm bölgeyi ateşe atan bu tehlikeli saldırganlığa karşı net bir tutum almalıdır” ifadelerini kullandı.
-
Ömer Çelik’ten Bursaspor-Amedspor maçı açıklaması
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Bursaspor ile Amedspor arasında oynanan futbol müsabakasında yaşanan olaylara ilişkin açıklamalarda bulundu. Sözcü Çelik, “Bu provokasyonu yapanları şiddetle kınıyoruz. Spora ve sporun ruhuna aykırı provokatif girişimlere hiçbir surette müsaade edilmeyecektir. Bu olayın her yönüyle araştırılması için gereken soruşturma başlatılmıştır. Bu provokasyonu yapanları şiddetle kınıyoruz. Spora ve sporun ruhuna aykırı provokatif girişimlere hiçbir surette müsaade edilmeyecektir. Bu olayın her yönüyle araştırılması için gereken soruşturma başlatılmıştır” açıklamasında bulundu.
-
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten “6’lı masa” sözleri
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti Merkez Kurulu Yönetme (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
Muhalefetin bir anayasa taslağını açıkladığını hatırlatan Çelik, “Bu anayasa taslağında hem Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor, hem Başbakanlık tarafından seçiliyor ama Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının hiçbir şeye karışmayacağını hatta görev süresini tamamladıktan sonra hiçbir siyasi partiye üye bile olmayacağını iddia eden apolitik bir yaklaşım söz konusu. Kafalarında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yok. Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Başbakan arasında ağır bir siyasi tartışmanın her an orada bir nükleer bomba gibi durduğu bir modeli ortaya çıkarır, devlet çekirdeği Cumhurbaşkanı, Başbakan geriliminde ortadan ikiye bölünür ve Türkiye’de o ortadan ikiye bölünmede geçmişten daha tehlikeli daha acı vesayet türleri hem siyasi hayatımızı kuşatır hem demokrasimizi felç eder. Dolayısıyla bu model bu şekilde ortaya sunulan model sivil siyaseti demokratik kazanımları ileriye götüren bir yaklaşım değil, sivil siyaseti felç eden demokratik kazananları yok eden bir yaklaşımdır. Bu modelin nasıl uygulanacağına dair bu geçiş döneminde kendilerinin kafasındaki geçiş döneminde bir yaklaşım ortaya koydular. Orada da net bir şekilde şunu söylüyorlar ‘Cumhurbaşkanı bu 6 kişinin ya da daha fazlasının neyse onayını almadan herhangi bir siyasi karar alamayacak ve herhangi bir şekilde atama yapamayacak’. Atama yaparlarsa ne olur ? O zaman mutabakat bozulur. Ülke seçime gider. Bu şekildeki bir model demokratik bir model değil. Bu model bir polit büro modeli ve kendi Cumhurbaşkanı adaylarını şimdiden etkisiz eleman olarak kendilerinin kuracağı bir denetleme iktidarının nesnesi olarak konumlandırdıklarını gösteriyor. Bu haliyle altılı eş başkanlık sistemidir. Cumhurbaşkanlığı olduğu zaman yedili eş başkanlık sistemi ya da masanın gizli ortağı varsa o da masada söz talep ettiğinde 8 ile 9’u Eş başkanlık sistemi olur” diye konuştu.Sözcü Çelik sistemle alakalı sözlerine şu şekilde devam etti:
“Şimdi bunu eleştirdiğiniz zaman diyorlar ki işte bu aslında demokratik bir sistemdir bu bütün meselelerin istişareyle yürüyeceği bir şeydir. Şimdi devlet hayatı içerisinde ortak karar üretmenin, ortak karar almanın mekanizmaları belli güvenlik alanında Milli Güvenlik Kurulu var, ekonomik alanında başka alanlar var, Meclisin merkezde olduğu alanları var, anayasal düzen içerisinde ki durum belli şimdi bu yaklaşım anayasal düzeninin dışında siyasi bir paralel yapı ortaya çıkarıp anayasal düzenin bu siyasi paralel yapı tarafından o düzenin üstüne çıkarak denetlenmesi kısıtlanması çeşitli şekillerde ona bir sınır biçilmesi ona bir yön verilmesi anlamına geliyor. Şimdi bunu Türkiye eskiden gördü eskiden ne oluyordu eskiden seçilmiş hükümetin üstünde vesayet zamanlarında seçilmiş hükümetin üstünde parlamentonun üstünde Milli Güvenlik Kurulu konumlandıran, Milli Güvenlik kurumunu vesayet mekanizması haline getirip hükümetin üstünde bir yapı olarak konumlandıranlar vardı. Cumhurbaşkanlığı makamını, vesayet zamanlarından bahsediyorum. Seçilme hükümetin üzerinde seçilmiş hükümetin üzerinde, onun herhangi bir şekilde milli irade adına yönetirken yönetme kabiliyetlerini kısırlaştıran ve kısıtlayan bir yapı olarak işlevselleştirilmesini sağlayan dönemler yaşadı Türkiye. Anayasanın üzerinde sadece kendilerinin okuduğu kendilerinin yorumladığı Milli Güvenlik siyaset belgesine göre böyle deniyor diyerekten anayasanın üzerinde bir siyasallaşma öğretiyorlardı. Bütün bu şey içerisinde baktığınızda tablo içerisinde O vesayet dönemlerinin Türkiye’yi demokratik olarak nasıl büyük sıkıntıların içine soktu devlet millet ilişkisi açısından toplumsal dokumuzu Bozan kardeşliğimizi zedeleyen birlik ve bütünlüğümüzü delik deşik eden ne gibi sonuçlar doğurdu geçmişte çok görüldü. Devlet hayatının her tarafında gruplaşmaların milletten kopuk bir şekilde milletin üzerinden milletin seçtiklerinin üzerinde bir vesayet alanı olarak ortaya çıkmasının acı bedellerini darbeleri, vesayet dönemlerini memleket gördü. Devlet çekirdeğini nasıl bölündüğünü gördü devlet içerisindeki kavgaların milletin hayatına ve ülkenin geleceğine nelere mal olduğunu gördü. Şimdi bu modelin o modellerine farkı var? Oradaki milletin seçtiğinin milletin verdiği yetkiyle, milletin verdiği talimatla yönetimini kısıtlayan o modellemenin başka bir şekilde ortaya çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla bu bir siyasi politbüro modelidir. Buradan demokratik bir şey çıkmaz. ““Buradan güçlendirilmiş bir parlamenter sistemde çıkmıyor”
Muhalefetin güçlendirilmiş bir parlamenter sistem olduğunu belirten Çelik, “Buradan güçlendirilmiş bir parlamenter sistemde çıkmıyor. Bütün yönetim mekanizması geliyor oradaki bir altı yedi sekiz neyse işte o kadar kişilik bir yapının iş dengelerine mahkum ediliyor. O yapının işten engelleri içerisinde yani siyasi sistem, memleketi yönetmek ülkenin sorunlarını çözmek yerine o yapının dengelerini yönetmek üzere kodlanmış oluyor o şekilde işlevselleştirilmiş oluyor. Dolayısıyla ortaya çıkan bu tablo demokrasimizi felç edecek demokratik kazanımlarımızın tamamını ortadan kaldıracak ve büyük devlet krizleri ortaya çıkaracak milletin geleceğinden çok şey çalacak bir yaklaşımdır. Ondan sonra bunun tahsil edilmesi için bir sürü yeni ek şeyler koyuldu. O vesayet yazılımına yeni aplikasyonlar eklendi. Ama ortaya çıkan tablo şudur buradan demokratik bir model çıkmıyor. Bu kadar ki toplantıdan sonra haklı olarak kamuoyu da bir demokrasi hakkında bir şey söyleyecekler mi ya da geçmişte o masada geçmişte parlamenter sistem varken, parlamenter sistemin iyi işlemesini felç eden her türlü vesayeti tahrik eden siyasi parti var. Masaya liderlik ediyor, onun geçmişteki vesayet modelinden kurtulmasına dönük ne gibi bir tecrübenin içinden geçerek ne tür sonuçlar çıkardığını, iyi kötü herkes merak ediyordu. Sonuç olarak ne olmuş retorik değişmiş şekil değişmiş, ama içerik aynen kalmış hiçbir şekilde Türkiye’nin sorunlarıyla yüzleşemeyecek Türkiye’nin geleceğine hiçbir katkısı olmayacak. Bu haliyle de zaten milletten herhangi bir şekilde onay alamayacak bir yapının ortaya çıktığını görüyoruz” diye konuştu.Mültecilerle ilgili yeni yılda da gündemin devam ettiğini aktaran Çelik, “Akdeniz ve Avrupa’ya ulaşmaya çalışmaya dönük birtakım vahşi şekilde görülmeye devam ediyor. 1951 Mülteci Sözleşmesi’nin geri gönderme ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Toplu sınır dışı etme yasağının ihlali anlamına gelmektedir. Adil yargılanma hakkı temelindeki bütün hükümlere aykırı bir uygulamadır. AB sığınma yasasında, temel haklar şartında tarif edilen bütün ilke ve prensiplerin ihlali anlamına gelmektedir.
Akdeniz, Frontex işbirliğiyle ölümden kaçan insanlara mezar haline getirilmektedir. Bunlara işkence ederek bu uygulamaları devam ettiriyorlar. Aynı zamanda işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden bir yaklaşımdır.Bu yıl da daha da vahşi bir şekilde devam etmesi karşısında AB’ye bir uyarı daha yapıyoruz. Yunanistan, Frontex işbirliği temelindeki bu zulüm sizin bütün yaklaşımlarınızı berhava etmektedir” şeklinde konuştu.