Etiket: alerji

  • Sonbahar alerjilerine dikkat

    Sonbahar alerjilerine dikkat

    Sonbaharda alerji sebebi olarak, sonbahar aylarında artış gösteren küfler, ev tozları veya yabani ot polenlerinin artması gösterilebileceğini belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, sonbahar mevsiminin güzellikleri yanında bazı kişiler için sorun olabilecek sürprizleri de beraberinde getirdiğini ifade etti. İlkbahar ve yaz mevsimlerinden sonra büyük bir umutla beklenilen sonbahar aylarında da alerjik hastalığı olanları ilgilendiren bazı değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Dr. Gülay Kaplan, “Havaların serinlemesiyle beraber rüzgâr ve rutubet bu dönemde yaşanan iklim değişikliğinin önemli özelliklerindendir. Polenler, rüzgârlar ile çok uzak bölgelerden taşınabilir. Yaz sonu ve sonbaharda bazı yabani ot polenleri atmosferde yoğundur. Yağmurlarla toprağa düşen polenler kuru yapraklar altında uzun süre kalabilirler. Yürüyüşler ve rüzgârlar ile bu polenler havaya karışıp solunum yolu ile alındığında bazı hastalıklara sebep olabilir” dedi.

    Rutubetin küf mantarlarının üremesi için de uygun ortam sağlamakta olduğuna dikkat çeken Kaplan, “Yine doğada toprakta, çürümüş bitki artıkları üzerinde büyüyen mantar sporlarına bahçe işleri ile uğraşırken, bu alanlarda yürüyüş yaparken maruz kalabilirsiniz. Bu mantar sporları yine rüzgâr ile uzak bölgelere taşınabilir. Rutubetin artması sadece doğada değil, aynı zamanda iç ortamlarda, yaşam alanlarımızda da akar (mite) ve küf oluşumu için de uygun şartlar oluşturmaktadır. Evimizde, okullarda ya da işyerlerimizde akar ve küf oluşumuna bağlı olarak yaz aylarından sonra bu alerjenlere bağlı olarak sorunlarımız ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bunların sonucunda duyarlı kişiler alerjik rinit ve astım hastalıklarında alevlenme yaşayabilirler” şeklinde konuştu.

    Polen ya da küf mantarlarına karşı alerjisi olan hastaların dış ortamda yapacakları aktiviteler konusunda iyi planlama yapması gerektiğini belirten Kaplan, “Özellikle sabah saatlerinde, rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmaması, sportif faaliyetler için kapalı alanları tercih etmeleri alerjenlerden korunma için önemlidir. Yaşanılan ortamlarda polen ya da mantar sporlarının içeri girmesini önlemek için pencerelerin kapalı olması ve eve gelindiğinde giysilerin değiştirilerek duş alınması üzerimize yapışan alerjenlerden temizlenmek amacıyla yapılması iyi olabilir. Özellikle ormanlık alanlarda bitkisel artıklarda mantar sporları bulunduğundan buralardaki aktivitelerden kaçınılması gerekir. İç ortam alerjenlerinden olan akarlar (mite) ve mantar sporları (küf), sonbahar aylarında rutubetin artması ile tekrar sorun olmaya başlayacaktır” diye konuştu.

    Ev ortamının akarların yaşayamayacağı şekilde düzenlenerek, banyo ve mutfak gibi alanlarda daha sık görülen küf mantarları özenle yok edilmesi gerektiğini belirten Kaplan, “Bu önlemlerin etkili olması için rutubetin azaltılması da son derece önemlidir. Havalandırma sistemlerinin de bu açıdan büyük risk oluşturduğu unutulmamalı ve bu cihazların bakımları düzenli olarak yapılmalıdır. Bahar alerjisine bağlı yakınmalar kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Birçok kişide burun akıntısı, tıkanıklığı, burun içinde kaşıntı, arka arkaya hapşırıklar, geniz akıntısı, gözlerde kaşınma, kızarma, batma, gözaltlarında torbalanma ve morarma, boğazda ağrı, kaşıntı ve ses kısıklığı, kulaklarda doluluk ve kaşıntı olabilir” dedi.

  • Alerjik nezlenin 10 belirtisi

    Alerjik nezlenin 10 belirtisi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Aşkın Güra Bayık, çocuklarda alerjik nezle ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
    Bahar aylarının çocuklar için zor geçebileceğine dikkat çeken Bayık, “Bahar aylarında burun akıntı veya tıkanıklığı (rinit) nedeni ile doktora başvuran çocukların yaklaşık yarısı alerjik rinittir. Allerjik rinit ya yıl boyu sürer ya da mevsimsel gelişir. Mevsimsel alerjik rinitte genellikle çiçek açmayan ve polenleri rüzgar ile saçılan bitkiler etkendir” dedi.

    Alerjik nezlenin sıklıkla bahar aylarında, özellikle bitkilerdeki tozlaşma döneminin başlamasıyla, üst solunum yollarını etkilediğini ifade eden Bayık, kaşıntılı ve sulu burun akıntısı, hapşırma krizleri, burunda yanma, gözlerde kızarıklık ve yanma, gözlerde kaşıntı ve sulanma, hırıltılı solunum, horlama, geçici koku kaybı, genizde, damakta kaşıntı ve kulaklarda tıkanma gibi belirtiler olabileceğini söyledi.

    “Alerjik nezleye astım eşlik edebilir”

    Alerjik nezleye astım eşlik edebileceğini kaydeden Bayık, “Evlerde bulunan çiçek ve bitkilerin polenlere karşı duyarlı olan çocukları çok fazla etkilemezken; açık havada, yeşillik alanlarda, ormanda, kırda görülen bitkilerin alerjik nezle şikayetlerinin artmasına neden olabilir. Alerjik nezleye polenlerin yanı sıra; evdeki toz, hayvan tüyleri, tütün dumanı gibi alerjenler de yol açabilmektedir. Alerjik nezlesi olan çocuklarda astım da görülmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle aileler çocukta öksürük ve hırıltı belirtilerine karşı dikkatli olmalıdır. Çocukluk yaşlarında ilk belirtilerini veren hastalığın, kişinin tüm hayatı boyunca birlikte yaşamayı öğrenmesi gereken bir durum haline gelebilir” ifadelerini kullandı.

    “Alerjiye neyin neden olduğunu bulmak önemli”

    Bayık, çocukta alerjik nezleden şüphelenildiği durumlarda ise aile alerjiye neden olan etkenleri fark edebileceği gibi alerjiye neden olan maddeyi tespit etmek için cilt veya kan testlerine ihtiyaç da duyulabileceğini kaydetti. Bayık, “Testlerin sonucunda, çocuğun belli bir alerjene karşı duyarlı olduğu tespit edildiği takdirde, bu alerjiye yönelik tedaviye başlanabilir” dedi.

    “İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı yerde aşı fayda sağlıyor”

    “Alerjik nezle tedavisinin ilk adımı alerjiye neden olan alerjenlerden kaçınmaktır” diyen Uz. Dr. Aşkın Güra Bayık, şunları kaydetti: “Eğer çocuktaki alerjik nezle polenlere karşı gelişiyorsa, tozlaşmanın sıkça görüldüğü aylarda, çocuğu yeşil alanlardan mümkün olduğunca uzak tutmak gerekebilir ya da tedavi altında yeşil alanlarda bulunması sağlanmalıdır. Çevresel korunma yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda, ilaç tedavisi etkili bir yöntem olacaktır. Bu ilaçlar sadece belirtilerin görüldüğü günlerde kullanıldıklarında bile, çocuğun şikayetlerini gidermeye yardımcı olabilir. İlaç tedavisi de yetersiz kaldığında çocuklarda aşı tedavisi, “immünoterapi” uygulanmaktadır. Çocuğun duyarlı olduğu alerjenlerin artan dozlarda çocuğa verilmesiyle bağışıklık sistemini düzenlemeyi amaçlayan aşı tedavisi, bir süre sonra vücudun bu alerjenleri doğal karşılayabilmesini sağlamaktadır.”

  • Bağışıklığı düşüren polen alerjisine dikkat

    Bağışıklığı düşüren polen alerjisine dikkat

    Bahar mevsimin gelmesiyle birlikte artan polenler vücutta alerjik reaksiyonlara sebep oluyor. Bağışıklık sisteminin aşırı tepkisi sonucu ortaya çıkan ve insan hayatını olumsuz etkileyen alerjenlerden korunmak ise mümkün. Kepez Belediyesi Sağlık Merkezi Dahiliye Uzmanı Dr. Mehmet Gözeten, gözde konjektivit, burunda rinit, solunum yollarında astım ve ciltte ürtiker dermatit şeklinde görülen alerjik reaksiyonlara karşı korunma yöntemlerini anlattı. Polenlere karşı alerjik reaksiyon gösteren kişilerin alması gereken önlemleri sıralayan Uzm. Dr. Gözeten, “Gözle ilgili şikayetleri olanlar, polen miktarının yoğun olduğu dönemlerde güneş gözlüğü veya şapka takabilirler. Burun ve solunum yolları şikayeti olanlar ise maske kullanabilirler. Polenler genellikle sabah saatlerinde, kuru ve rüzgarlı havalarda yoğunlaşır, bu yüzden mümkün olduğunca bu saatlerde dışarı çıkmamak ve çim biçilen yerlerden uzak durmak önemlidir” dedi.

    Dengeli beslenilmeli ve bol sıvı alınmalı

    Bağışıklığı düşüren polenlere karşı dengeli beslenmeyi öneren Dahiliye Uzmanı Dr. Mehmet Gözeten, “Bağışıklık sistemini güçlendirmek için dengeli beslenmek ve bol sıvı tüketmek önemlidir. Özellikle ciddi astım ataklarına yol açabilen alerjik reaksiyonları olan kişiler, polen miktarının yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamalıdır. Evlerin havalandırılması da bu saatlere dikkat edilerek yapılmalıdır. Ciltle ilgili şikayetleri olan kişiler, uzun kollu kıyafetlerle korunmaya çalışabilirler” diye konuştu.

  • ‘Türkiye’de bahar alerjisi vakaları artıyor’

    ‘Türkiye’de bahar alerjisi vakaları artıyor’

    Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adem Dirican, bahar alerjisi hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Alerjik rinitin her yaşta görülebilmekle birlikte en sık çocukluktan erişkin döneme geçildiği dönemlerde görülmekte olduğunu belirten Dirican, “Alerjik rinitli hastaların yarısında aile hikâyesi vardır. Hem anne hem de baba da alerjik rinit olan çocuklarda alerjik rinit gelişme ihtimali daha fazladır” ifadelerine yer verdi.

    “Polenler bahar alerjisini tetikleyebilir”

    Alerjik rinite neden olan alerjenler ülkeden ülkeye, hatta aynı ülke içinde coğrafi bölgelere bağlı olarak değişiklik gösterdiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Ağaç çim, yabani ot polenleri, mantar ve küfler en sık görülen alerjenlerdir. Halk arasında saman nezlesi olarak da bilinen bahar alerjisine neden olan ağaç polenleri ilkbahar başlarında, çimen polenleri ise bahar sonu ve yaz döneminde ortaya çıkar. Bu dönemlerde polenlere maruz kalanlarda şikâyetler görülmeye başlar” şeklinde konuştu.

    “Burun tıkanıklığı görülür”

    Bahar alerjisinde en sık rastlanılan semptomlara değinen Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Hapşırık, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, kaşıntısı, koku ve tat bozuklukları, yumuşak damakta kaşıntı ve baş ağrısı görülür. Bunun yanında yorgunluk, halsizlik, uykuya eğilim, burun tıkanıklığı nedeniyle ortaya çıkan horlama ve uyku kalitesinde bozulma da olabilir. Uyku kalitesinin bozulması ve alerjik rinit semptomları konsantrasyon bozukluğuna neden olarak iş ve okul performansını da olumsuz yönde etkiler. Alerjik rinit, obstrüktif uyku apnesi sendromu için de risk faktörüdür” ifadelerine yer verdi.

    “Bahar alerjisi çocuklarda daha sık rastlanıyor”

    Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adem Dirican, bahar alerjisinin çocuklarda daha sık görüldüğüne dikkat çekerek, “Sadece yüzüne bakarak bile alerjik rinit lehine birçok bulgu saptanabilir. Çocuklarda alerjik rinitin en sık görülen belirtisi alerjik selamdır. Alerjik selam, burun kaşıntısını gidermek ve burun solunumunu rahatlatabilmek için istem dışı olarak avuç içi ile burun ucunu yukarıya doğru bastırılmasıdır. Bu hareketin sık tekrarlanması zamanla burun sırtında ‘Rinit tacı’ denen yatay bir çizgiye sebep olur. Bu görünümün genelde iki yıl kalıcı burun kaşınmasını takiben oluştuğu kabul edilmektedir. Erişkinlerde ise alerjik selam yerini yüz buruşturmaya terk eder” diye konuştu.

    “Teşhis süreci”

    Tanı sürecinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Fizik muayene bulguları ve ayrıntılı bir hikâye alınması ile genellikle bahar alerjisi tanısı konulabilir. Ancak tanıyı kesinleştirmek veya ayırıcı tanı yapabilmek için bazı laboratuvar testlerine gereksinim duyulabilir” dedi.

    “Alerjen maddelerden korunmak önemli”

    Tedavi yollarını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Dirican, şunları söyledi:
    “Tedavinin temeli sorumlu alerjen maddelerden korunmaya dayanmaktır. Polen alerjilerinin kontrolü mevsimsel oldukları ve tespit edilebildikleri için daha kolaydır. Ancak hastaların kısıtlanması kolay olmamaktadır. Polen mevsimlerinde pencerelerin kapalı tutulması, hava filtrelerinin kullanılması, özellikle sabahları açık havada gezilmemesi, pikniğe gitmemek, dışarıdan eve girildiğinde elbiselerin değiştirilmesi ve duş alınması daha az polen miktarına maruz kalınmasını sağlayabilir.”

    “İlaç tedavisi tercih edilebilir”

    Dirican, alerjik hastalıkların klinik olarak başladıktan sonra, öncelikle ilaç tedavisiyle kontrol altına alındığının altını çizerek, “İlaç tedavisi semptomları kontrol etmede yetersiz kalıyorsa ya da istenmeyen yan etkiler varsa, alerji test sonuçları uyumlu ve hasta da uyum gösterebilecek ise aşı tedavisi diye bilinen immunoterapi uygulanabilir. İmmünoterapiyi diğer tedavi yöntemlerinden farklı kılan özelliği alerjik hastalığın doğal seyrini değiştirebilen tek tedavi seçeneğinin olmasıdır. Tıbbi tedaviye cevap vermeyen durumlarda burun tıkanıklığını gidermeye yönelik basit cerrahi işlemler yapılabilir” açıklamalarında buluntu.

  • “Baharla birlikte alerji mevsimi başlıyor”

    “Baharla birlikte alerji mevsimi başlıyor”

    Mart ayının gelişiyle bazı kişilerde alerjik reaksiyonların başlayabileceğini belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Soluduğumuz havada bulunan çayır, ağaç, otlar ve çiçek polenleri hassas kişilerde sorunların asıl nedenidir. Ancak, iklim şartlarındaki değişime ek olarak havada bulunan ev tozu veya küf mantarı gibi diğer birçok alerjen yükü de önemli ölçüde değişebilmekte; bunun yanında yaşam şartları da (yaylaya, köye, yazlığa taşınma vb.) değişebilmektedir. Bu nedenle her mevsim alerjisi hemen polene bağlanmamalı; alerji testleri yapılarak alerjen tespit edilmelidir” dedi.

    “Her 3 kişiden biri alerjik bünyeye sahip”

    Baharın gelişiyle bazı alerjik kişilerin hapşırmaya, tıkanmaya ve kaşınmaya başlayarak korkulu rüyalar görebildiğini ifade eden Prof. Dr. Özlü, “Toplumda aşağı yukarı her 3 kişiden 1’i alerjik bünyeye sahiptir. Tıpta buna atopi diyoruz. Atopik kişilerin önemli bir kısmında mevsimsel sorunlar söz konusudur. Yani, belli mevsimlerde kişide alerjik yakınmalar başlayabilir veya zaten varsa şiddeti artabilir. En sıklıkla bahar, yaz ve güz aylarında sorun yaşanıyor. Hastalar bunu çok iyi biliyor ve bunu ‘Mart itibariyle şikâyetlerim başlıyor, haziran-temmuza kadar sürüyor. Bazen eylül-ekimde de rahatsız oluyorum’ gibi cümlelerle ifade ediyorlar” ifadelerini kullandı.

    “En sık rastlanan sebep polenler”

    Mevsimsel alerjinin en sık rastlanan nedeninin polenler olduğunu belirten Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Soluduğumuz havada bulunan çayır, ağaç, otlar ve çiçek polenleri hassas kişilerde sorunların asıl nedenidir. Ancak, iklim şartlarındaki değişime ek olarak havada bulunan ev tozu veya küf mantarı gibi diğer birçok alerjen yükü de önemli ölçüde değişebilmektedir. Bu nedenle her alerji hemen polene bağlanmamalıdır” diye konuştu.

    “Teşhis ve tedavide büyük gelişmeler oldu”

    Günümüzde alerjik hastalıkların teşhis ve tedavisiyle ilgili büyük gelişmeler olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tevfik Özlü, şu bilgileri paylaştı:
    “Kişinin alerjik bünyeye sahip olup olmadığı; alerjisinin neyle ilişkili olduğu; alerjik rahatsızlığının olup olmadığı; alerjik hastalığının hangi organda yerleştiği ve ağırlığı kolayca ölçülebilmektedir. Doğru bir teşhis sonrasında, kişinin duyarlı olduğu alerjenleri tanıyıp bunlardan kaçınması en iyi yaklaşımdır. Bu mümkün olmadığında alerjik reaksiyonları önleyip, kontrol altına alan, şiddeti azaltan, alerjik yakınmaları gideren, yaşam kalitesini düzelten tedaviler uygulanabilir.”

    “Alerjik bünyeye sahip herkes için tedavi zorunlu değil”

    Alerjik bünyeye sahip her kişinin alerji hastası olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Özlü, “Örneğin, bir kişide alerjik deri testleri yapılıp, belirli alerjenlere karşı duyarlılığın tespit edilmesi, hemen o kişinin tedavi edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Hastayı rahatsız edici yakınmalara neden olmayan, yaşam kalitesini bozmayan bir duyarlılık tedavi gerektirmez. Böyle kişilerin sadece bazı koruyucu tedbirler almaları önerilir” dedi.
    “Etkin tedavi edilmezse kişiyi bezdirir”
    Alerjinin organ seçen bir durum olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Özlü, “Alerji, bazı kişilerde bir cilt hastalığı (egzema, kurdeşen); bazılarında solunum yolu hastalığı (astım, alerjik nezle, farenjit ve sinüzit); diğerlerinde ise sistemik bir hastalık (anafilaksi, anjiyonörotik ödem) şeklinde karşımıza çıkar. Alerjik hastalıklar eğer etkin şekilde tedavi edilmezse kişiyi bezdirir, yaşam kalitesini düşürür. En sık rastlanan ve en önemli hastalıklar arasındadır” diye konuştu.

    “Kişi burnundan nefes alamaz hale gelebilir”

    Alerjik nezleli hastaların ellerinin sık sık burunlarına gittiğini belirten Prof. Dr. Özlü, “Tatlı bir kaşıntı ve bıktıracak şekilde art arda hapşırmalar, devamlı bir nezle hali, burun akıntısı, burun tıkanıklığı görülebilir. Bu tıkanıklıktan ötürü, kişi burundan nefes alamaz hale gelebilir. Hastaların ‘burnumda et var’ şeklinde ifade ettikleri, polipler oluşabilir. Hasta, ağızdan nefes alıp vermeye başlar. Bu durumda solunan hava, süzülüp, nemlendirilmeden ve ısıtılmadan akciğerlere ulaştığından buna bağlı sorunlar yaşanabilir” açıklamasında bulundu.

    “Gözde dayanılmaz bir kaşıntı hissi olabilir”

    Alerjik göz nezlesinde de benzer şikâyetlerin olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Özlü, gözlerde sulanma, kızarıklık ve yanma, adeta göz kapakları altında kum varmış şeklinde rahatsızlık hissedilebileceğini; gözde dayanılmaz bir kaşıntı hissi olabileceği dile getirdi.

    “Alerjik sinüzitte baş ağrısı ve boğaz gıcıklanması görülebilir”

    Alerjik sinüzitle ilgili de bilgiler paylaşan Prof. Dr. Özlü, “Alerjik sinüzitle ilişkili olarak baş ağrısı, yüzde, alın bölgesinde ağırlık ve ağrı; geniz akıntısına bağlı olarak boğazda gıcıklanma, yanma, kaşıntı, devamlı yutkunma ve boğaz temizleme ihtiyacı olabilir. Kişi, bir türlü boğazındaki balgamı koparıp atamadığını ve devamlı bundan rahatsızlık duyduğunu, aklının hep orada kaldığını söyler” dedi.

    “Astımlılarda hırıltılı solunum ve inatçı öksürük nöbetleri olabilir”

    Astımlı hastaların da bahar mevsimin gelişiyle etkilenebileceğini belirten Prof. Dr. Özlü, şöyle devam etti: “Astımlı hastalarda ise göğüste sıkışma, tıkanma; nefes alıp verirken darlık ve zorlanma; hırıltılı solunum ve inatçı öksürük nöbetleri olur. Gece sabaha karşı uykudan uyandıran, çok rahatsız edici öksürük ve nefes darlığı atakları gelişebilir. Hasta, yol yürürken, yokuş-merdiven çıkarken zorlanabilir.”

    “Tıbbi gelişmeler sayesinde alerjik bünyeliler de baharın tadını çıkarabiliyor”

    Alerjisi olan kişilerin her yıl olduğu gibi bu yıl da baharın gelişiyle benzer sorunlarla yüzleşmeye hazırlandıklarını ifade eden Prof. Dr. Özlü, “Unutulmaması gerekir ki, artık bu tür solunum yolu alerjileri, günümüzde etkin olarak tedavi edilebiliyor. Kişi, alerjisine rağmen normal bir yaşam sürdürebiliyor. Alerjik bünyeliler de, artık bizler gibi baharı sevinçle karşılamaya hazırlansınlar. Günümüz tıbbı alerjiyi yok edemese de, kontrol altına alabiliyor. Doğayla daha barışık, daha özgür ve bunun sonucunda daha mutlu bir hayatı mümkün kılıyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.

  • Kaşıntılı kızarıklar neyin belirtisi?

    Kaşıntılı kızarıklar neyin belirtisi?

    Dermatoloji (Cildiye) Uzmanı Dr. Hasan Alakbarov, soğuk alerjisi hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Alakbarov, soğuk alerjisi veya diğer ismiyle soğuk ürtikerinin, soğuk havalarda ortaya çıkan alerjik bir reaksiyon olduğunu söyledi.

    “Soğuk suyla temas eden bölgelerde de ortaya çıkabilir”

    Belirtilerin kızarıklık, kaşıntı ve şişlik şeklinde kendini gösterebildiğini dile getiren Uzm. Dr. Alakbarov, “Şikâyetlerin derecesi hafif olabileceği gibi bazı durumlarda daha şiddetli seyir de görülebilmektedir. Hastalık soğuk havaların yanı sıra bazen de soğuk suyla temas eden bölgelerde de ortaya çıkabilir” diye konuştu.

    “Genetik yatkınlıktan kaynaklanabilir”

    Soğuk alerjisinin nasıl oluştuğuna değinen Uzm. Dr. Alakbarov, “Soğuk alerjisinin tam nedeni belli olmasa da hastalığın oluşumunda genetik yatkınlığın önemli rolünün olduğu düşünülmektedir. Soğuk alerjisi, her cinsiyette ve her yaş grubunda görülebilir” dedi.

    “Kaşıntılı kızarıklıklar görülebilir”

    Görülebilecek belirtilerden bahseden Uzm. Dr. Alakbarov, “Soğuk alerjisinin belirtileri soğukla temas eden deri bölgelerinde kaşıntılı kızarıklıklar gelişmesi ve şiddetli hastalıkta anjiyoödem denilen deri altında şişme, bazen de nefes darlığı gibi şikâyetlerdir. Ayrıca soğuk yüzeyle temas eden ellerde veya soğuk içecek içtikten sonra dudaklarda şişlik görülebilir. Hastalık nemli ve rüzgârlı havalarda alevlenebilir. Şiddetli reaksiyonlar tüm vücut yüzeyi soğuk suyla temas eden (soğuk suda yüzenlerde) daha sık görülür ve bilinç kaybı, boğulma gibi kötü sonuçlar doğurabilir. O yüzden soğuk ürtikeri tanısı alan hastaları bu konuda bilgilendirmek ve uyarmak önemlidir” şeklinde konuştu.

    “Soğuktan kaçınmak önemlidir”

    Soğuk alerjisini önlenmenin yollarına dikkat çeken Uzm. Dr. Alakbarov, “Hastalığın önlenmesi için alerjiye yatkın kişilerin soğuktan kaçınması en önemli konudur. Soğuk havalarda kalın, kapalı giysiler giymek, soğuk suda yüzmekten kaçınmak, çok soğuk içecekler tüketmemek gibi önlemler atakların sıklığını ve şiddetini azaltacaktır” dedi.

    “İlaç tedavisi yapılabilir”

    Tedavi yollarını anlatan Uzm. Dr. Alakbarov, “Tedavide genellikle antihistaminik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlara aynı zamanda soğuk yerlere seyahat öncesi vs. gibi durumlarda önlem amaçlı önceden başlanılabilir. Şiddetli reaksiyon gösteren, nefes darlığı, dudak ve gözkapağı gibi şişliği gibi anafilaksi belirtileri olan hastalara sürekli yanlarında taşımaları ve acil durumlarda kullanmaları için otoenjektör önerilmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Uzman hekimden destek alınabilir”

    Uzm. Dr. Alakbarov, “Özetle, soğuk ürtikeri hastaların büyük çoğunluğunda hafif belirtilerle kendini gösterse de, bazı kişilerde çok şiddetli seyir gözlenebileceği için bu gibi şikâyetleri olan kişilerin dermatoloji veya alerji uzmanına başvurması önemlidir” dedi.

  • “6 Şubat sonrası alerjilerde artış var”

    “6 Şubat sonrası alerjilerde artış var”

    Enkaz tozlarının içerisindeki inorganik maddelerin insan vücudu için tehlikeli olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Atlı, “Öyle gözüküyor ki biz enkaz tozlarıyla çok uzun süre karşı karşıya kalacağız. Akciğerle ilgili bir hastalığı, nefes darlığı, işte uzun süreli öksürükler, hapşırıklar olduğunu düşünen insanların mutlaka bir uzmana gitmesi gerekiyor. Göğüs doktoru, kulak burun boğaz doktoru, dahiliye doktoru gibi yerlere mutlaka ulaşması gerekiyor. Maalesef bu sıkıntıyla uzun süre akciğer hastalıklarına yol açabiliyor. Ama kanser türünden hastalıklar daha uzun sürede ortaya çıkacak. İşte KOAH gibi hastalıklar daha uzun sürede ortaya çıkıyor. Bundan önce bir akciğer hastalığı yapıyor. Ondan sonra onun ilerisinde KOAH, daha sonra kalp yetmezliğine yol açan hastalıklara neden oluyor. Nitekim alerji dönemi geçmiş olmasına rağmen bize çok sayıda alerji hastası geliyor. Yani gelen hastaların yüzde 90’ında alerjik reaksiyonlar görüyoruz. Hastalarımızın çoğu tozdan dolayı geliyor” dedi.

    Dr. Atlı, “Sık sık vücudumuzu yıkamalıyız. Çünkü üstümüze bulaşan tozlar başka zamanda hastalıklara yol açıyor. Onun için vücudu da yıkamak gerekiyor. Burnu çok sık temizlemek gerekiyor. Ağzımızı çok sık gargara yapmak gerekiyor. Tabii ki dışarıdan gelen mekanik ve inorganik tozlardan, zerreciklerden kendimizi korumamız gerekiyor. Herkese sağlıklı günler diliyorum” şeklinde konuştu.

  • Alerjisi olanlar bu aylara dikkat

    Alerjisi olanlar bu aylara dikkat

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Ömer Faik Sağun, günümüzde sık görülen alerji hastalığıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Baharın gelmesiyle birlikte alerjik hastalıkların görülme sıklığında artış olacağını öngördüklerini belirten Yrd. Doç. Dr. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Ömer Faik Sağun, “Alerjinin en büyük nedeni havada yayılan ağaç, çiçek ve çimenlerin oluşturdukları polenlerdir. Kişi alerjik bünyeye sahipse, vücuda giren polenler bazı maddelerin salgılanmasına neden olur. Bu da gözlerdeki ve burun zarlarındaki kılcal damarların genişleyerek dokuların şişmesine yol açar. Bunun sonucunda bahar alerjisi oluşur. Bahar alerjisi halk arasında saman nezlesi olarak da bilinmektedir” diye konuştu.

    “Alerji çok sık görülen bir hastalıktır”

    Alerji normalde zararlı olmayan maddelere karşı vücudun verdiği abartılı cevap ifade eden Uzman Sağun, “Alerji çok sık görülen bir hastalıktır. Genetik yatkınlık ve çevresel faktörler ortaya çıkışında önemli rol oynar. İmmün sistem (Bağışıklık sistemi), normal olarak vücudumuzu bakteri, virüs gibi mikroplara ve zararlı maddelere karşı korur. Ancak normalde zararlı olmayan maddelere karşı immün sistem abartılı cevaplar vermeye başlar ise buna alerji denir. Alerjik hastaların immün sistemleri bazı maddelere karşı aşırı hassastır. Bu maddelerle karşılaşınca immün sistem kontrolden çıkar ve kaşıntı, kızarıklık, şişme, spazm, göz yaşarması, burun akıntısı gibi alerjik şikayetler ortaya çıkar” şeklinde konuştu.

    “Bahar alerjisinin nedenleri ağaçlar ve çimenlerden yayılan polenlerdir”

    Alerjiyi başlatan maddeye alerjen dendiğini ifade eden Uzman Ömer Faik Sağun, “Polen, küf, hayvan tüyü, ev tozu, ilaçlar ve gıdalar en sık karşılaşılan alerjenlerdir. Özellikle bahar mevsiminde ortaya çıkan, burun akıntısı, burunda tıkanıklık, gözlerde yaşarma ve hapşırma belirtileri ile seyreden tablo bahar alerjisi ya da mevsimsel alerjik rinit olarak adlandırılır. Bahar alerjisinin nedenleri ağaçlar ve çimenlerden yayılan polenlerdir. Polenler havadan burun, göz ve boğazımıza yapışarak birikirler. Daha sonra alerjik reaksiyon ve buna bağlı belirtiler ortaya çıkar” ifadelerini kullandı.

    “Tedavi edilmezse sinüzit, otit ve astıma neden olur”

    Bahar alerjisi tedavisi hakkında bilgiler veren Sağun, “Alerjik rinit (bahar alerjisi) uzun süren hasta hekim ilişkisi ve sabır gerektiren bir tedavidir. Tedavide alerjenlerden korunma yanında burundan kortizonlu spreyler ve antialerjik ilaçlar kullanılır. Bağışıklık sistemini güçlendirmek amacıyla dengeli beslenilmeli, istirahat edilmeli ve bol su içilmelidir. A, B, C ve E vitaminli besinler tüketilmelidir. Alerjenlerden uzak kalınmalı, mutlak surette korunulmalıdır. Stresten uzak yaşamalı, alkol, sigara tüketilmemelidir. Bazı hastalarda immünoterapi yani aşı uygulaması yapılmaktadır. İmmünoterapi için seçilecek hastalar genellikle alerjisi ilaçlarla kontrol edilemeyen veya ilaç yan etkilerinden rahatsız olan hastalardır. Hastada en az iki mevsim veya 6 ay alerji bulguları varsa aşı düşünülebilir. Hastalık göz kaşıntısı ve hapşırmaktan ibaret basit bir hastalık değildir. Tedavi edilmezse ve önlem alınmazsa tekrarlar. Sinüzit, otit ve astıma neden teşkil edebilir” dedi.

    “Yağmur yağdıktan sonra ve akşam saatlerinde polen yoğunluğu azalır”

    Bahar alerjisinden korunma yolları hakkında bilgiler veren Ömer Faik Sağun “Önce hangi polenin alerji yaptığının bilinmesi gereklidir. Bunun için alerji testi gereklidir. Polenler coğrafi bölgelere göre değişkenlik gösterir. Sabahtan öğlene kadar polenler en yüksek seviyede bulunur. Yağmur yağdıktan sonra ve akşam saatlerinde polen yoğunluğu azalır. Polenlerin yoğun olduğu sabah saatlerinde, kuru ve rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmayın. Polen mevsiminde spor için kapalı alanları tercih edin. Eve geldiğinizde giysilerinizi değiştirin Uzun kollu elbiseler ve pantolon giyin. Eve geldiğinizde duş alın ve bol su ile yüzünüzü yıkayın. Polenlerin yoğun olduğu saatlerde kapı, pencere açmayın. Doktorunuz tarafından reçete edilen ilaçlarınızı düzenli kullanın. Rüzgarlı havalarda dışarıda bulunmamaya çalışın” diye konuştu.

  • Arının soktuğu adam hayatını kaybetti

    Arının soktuğu adam hayatını kaybetti

    Ceylanpınar ilçesine bağlı Selahaddin Eyyübi Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre Mehmet Almas (60) evinin önündeyken arıların saldırısına uğradı. Yakınları tarafından Harran Üniversitesi Hastanesine kaldırılan Almas, müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Yaşlı adamın cenazesi, otopsi işlemlerinin ardından defnedilmek üzere ailesine teslim edildi.
    Alerjisi olduğu öğrenilen Almas’ın daha önceki yıllarda da arı sokması sebebiyle tedavi gördüğü öğrenildi.
    Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

  • Alerji mevsimine dikkat

    Alerji mevsimine dikkat

    Alerjik hastalıkların en çok artış gösterdiği yaz aylarına girildi. Özellikle nezle, alerjik ve astım gibi solunum yolunda artan şikayetler için Özel Denizli Tekden Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Aslıhan Banu Er, alerjik hastalıklara karşı alınacak önlemleri ve bu hastalıkların tedavi yollarına değindi. Çevre faktörlerin alerjik hastalıkların artışında önemli rol oynadığına dikkati çeken Dr. Aslıhan Banu Er, “Alerji, vücudumuzun normalde zararsız özelliği olan maddelere karşı verdiği anormal yanıttır. Bu durum herhangi bir alerjene karşı duyarlılığı olan bir bireyin alerjenle karşılaştığı zaman mast vb hücrelerden salınan histamin ve diğer maddelerin etkisiyle çeşitli verilerle ortaya çıkmaktadır. Bu alerjen hangi yolla vücuda girerse ona göre semptomla karşılaşabilmekteyiz.

    Örneğin alerjen burunla temas ederse burunda kaşıntı, burun akıntısı gibi semptomlar görürken, gözle temasında gözde kaşıntı, sulanma, kızarma, yanma meydana gelebilmektedir. Yine cilt ile temas ederse kızarıklık, kabarıklık, kaşıntı gibi belirtiler oluşabilmektedir. Ayrıca boğazda kaşıntı, devamlı yutkunma isteği, geniz akıntısı, hapşırma, öksürük, hışıltı, nefes darlığı, dudak ve göz çevresinde şişlik, sebebi bilinmeyen bulantı, kusma ve ishal durumlarında da alerjiyi akla getirmek gerekir. Ama bu semptomların hepsinin bir hastada olmasını beklemiyoruz. Birkaç tanesinin bir arada olması bile alerjiden şüphelenmemiz için yeterlidir. Alerji nezle ile çok karıştırılmaktadır. Nezle birkaç günlük bir hadise iken, alerjik rinit daha uzun süreli hastalarda görülmektedir. Alerjik rinitli hastalarda burun akıntısı, burunda kaşıntı, geniz akıntısı, burundan nefes alamama gibi semptomlar görülebilmektedir. Bu hastalarda özellikle bahar dönemlerinde sabahları uyanmakta zorlanırlar, gece sık sık uyanırlar, burundan nefes alamazlar. Rahat nefes alamayınca vücudun oksijenlenmesi de bozulur. Böylece kişinin yaşantısı olumsuz yönde etkilenmektedir” dedi.

    “Alerji semptomları ile gelen hastalarda öncelikle astım var mı diye tarama yapıyoruz”

    Yapılan çalışmalarda alerjik riniti olan hastaların aynı zamanda astım birlikteliği mevcut olduğunu belirten Uzman Dr. Aslıhan Banu Er, “Bize başvuran hastalarda ilk yapmak istediğimiz, hastanın neye alerjisi olduğunu tespit etmektir. Hastanın alerjisini tetikleyen hangi alerjen ise, amacımız o alerjeni kişinin bulunduğu ortamdan mümkünse uzaklaştırmaktır. Uzaklaştırmak mümkün değilse kişinin maruziyetini azaltmak için hangi tedbirleri alması gerektiği bilgisini vermekteyiz. Bu şekilde aldığımız tedbirler hastanın hem hayat kalitesini arttıracak, hem de şikayetlerinin giderilmesini sağlayacaktır. Alerjinin astıma çevirme konusu bize başvuran hastalarımızın sıklıkla sorduğu ve korktuğu konulardan biridir. Yapılan çalışmalarda özellikle alerjik riniti olan hastaların yüzde 40’ında astım birlikteliği mevcuttur. Yine yapılan çalışmalarda astımlı hastaların yüzde 80’inde alerjik rinit mevcuttur. Kliniğimize alerji semptomları ile gelen hastalarda öncelikle astım var mı diye tarama yapıyoruz. Alerjen nasıl ki üst solunum yollarını etkiliyorsa, alt solunum yollarını da etkilediği zaman oluşan inflamasyon dediğimiz hava yolunu daraltan durum yani astım tetiklenecektir. Dolayısıyla bizim tetikleyici tespitimiz ve mevcut tetikleyiciyi ortamdan uzaklaştırmamız kişinin astımını da kontrol altına almamızı sağlayacaktır. Özellikle belirtmek isterim ki eğer bir kişide geçmeyen bir öksürük, merdiven çıkarken yorulma, efor sarfederken nefes darlığı varsa astım olma ihtimali çok yüksektir. Astımı olan kişiler farkında olsun olmasın hayatımı bir şekilde devam ettiriyorum diye düşünüyorlarsa yanlış düşünüyorlar. Zira eğer astım hastası ilaç kullanmıyorsa hava yolundaki daralmaya sebep olan sitokin denilen maddeleri salgılayan mast vb hücreler bir yandan salgıladıkları sitokinlerle kalıcı daralmalara yol açabileceklerdir. Dolayısıyla varsa astımın da tanısını koymak ve tedavi vermek bizim için elzemdir” diye konuştu.

    “Bahar alerjisine yapılan testlerle teşhis konulabilmektedir”

    Alerji şikeyeti ile başvuranları birçok test yaptıklarını anlatan Dr. Aslıhan Banu Er, “Bahar alerjisine yapılan testlerle teşhis konulabilmektedir. Hastalarımız bize muayeneye geldiklerinde hastamızı önce dinleriz, çoğu verdikleri anamnezle neye duyarlı olduklarını farkında olmadan ya da farkında olarak anlatacaklardır. Daha sonra hastalarımızdan bazı kan testleri, solunum testleri ve görüntüleme testleri yaparız. Ve alerji için başvuran ya da alerjisi olduğunu düşündüğümüz hastalarımıza alerji testi yapmaktayız. Alerji testi yaparsak çıkan sonuca göre neye alerjisi varsa ona dikkat etmesini sağlayarak hastamızın yaşam kalitesini yükseltmeye çalışmaktayız. Biz kendi kliniğimizde deri prick testi ve kandan spesifik Ig-Etestleri yapmaktayız. Deri prick testlerini cilde alerjenin uygulaması ile derinin verdiği reaksiyonu değerlendirerek yapmaktayız. Tabi her reaksiyon alerji olmadığı gibi her deride reaksiyon görülmemesi kişinin alerjisinin olmadığını göstermemekte. Biz özellikle alerji ilaçlarını kesemediğimiz ya da örneğin antidepresan gibi ilaç kullanan hastalarda, anaflaksi dediğimiz şiddetli aşırı duyarlılık reaksiyonu gösteren hastalarda, deride aktif dermatit ya da dermografizmi bulunan hastalarda kandan spesifik Ig-E testini yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Alerjik hastalıklar kronik olduğu için ilaçların uzun süreli kullanılması gerekebilir”

    Koruyucu yöntemlerden bahseden Dr. Er, “Alerjik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar uygun şekilde kullanıldığında son derece etkilidirler. Bu ilaçlar ile çoğu zaman hastalığın kontrolü sorunsuz olarak sağlanmaktadır. Alerjik hastalıklar kronik olduğu için ilaçların uzun süreli kullanılması gerekebilir. Burun, göz, solunum yollarına ve cilde lokal tedavi yöntemleri olduğu gibi ağızdan sistemik tedaviler de kullanıyoruz. Aslına bakarsak tetikleyiciye yönelik koruyucu tedavi önerilerimiz mevcut. Bu yönde verdiğimiz eğitimler ile alerjenlerden korunma yöntemleri uygulanabilir. Alerjenlerden başka tetikleyici olarak adlandırdığımız hastaların semptomlarını kötü yönde etkileyecek faktörleri de kontrol etmemiz gerekir. Sigara dumanı, hava kirliliği ve solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal deterjan ve parfüm vs. en önemli tetikleyicilerdendir. Çevrel kontrol ne kadar iyi sağlanırsa hastalığın kontrolünün de o kadar iyi olacağını unutmamak gerekir. Zira çevre kontrol önlemleri aynı zamanda ihtiyaç duyulan ilaç miktarında da azalmaya neden olacaktır. Yapılması gerekenleri kliniğimizde detaylı bir şekilde anlatıyoruz. Alerji ile ilgili her türlü sorunu olan hastalarımızı kliniğimize bekliyoruz” şeklinde konuştu.