Etiket: ali babacan

  • “Kimse suçluyu başka yerde aramasın, kötü yönetiliyoruz”

    “Kimse suçluyu başka yerde aramasın, kötü yönetiliyoruz”

    Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Babacan, hükümet değişikliği olmadan Türkiye’de sorunların çözülmesinin mümkün olmadığını söyledi

    FOX TV’de Ezgi Gözeger’in sunduğu Çalar Saat programına konuk olan Demokrasi Partisi Genel Başkanı (DEVA Partisi) Genel Başkanı Ali Babacan, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Tüm anketlerde vatandaşların “Bir numaralı sorunum ekonomi” dediğini hatırlatan Babacan, “Fakat tüm açıklamalar ekonominin iyiye gittiği yönünde. Hükümet hastalığı kabul etmiyor. Öncelikle teşhisi koymak lazım” dedi.

    “Türkiye’nin kalkınmasının tek yolu, yatırım, üretim ve ihracat”

    Son bir yılda toplam istihdamın 2 milyon 600 bin düştüğünü kaydeden Babacan, gençlerde işsizlik oranının yüzde 25 civarında olduğunu belirterek, “Artık iş aramaktan vazgeçmiş insanlar var. Ülkeye yatırım lazım. Türkiye’nin kalkınmasının tek yolu yatırım, üretim ve ihracat” diye konuştu.

    Babacan, “Kimse suçluyu başka yerde aramasın, Türkiye şu an kötü yönetiliyor. Hükümet değişikliği olmadan Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi mümkün değil” ifadelerini kullandı.

    “Sorunlar büyük ama çözümler de bir o kadar kolay”

    Pandemiden önce Türkiye’nin kendi eliyle çıkardığı bir ekonomik krizin içine düştüğünü ifade eden Babacan, Merkez Bankası rezervlerinin pandemiden önce tüketildiğini aktardı.

    İnsanların giderek fakirleştiğini ve kadınların iş aramaktan vazgeçtiğini söyleyen Babacan, sorunların büyük ama çözümünde bir o kadar kolay olduğunu ifade etti.

    “Halkımız en önemli sorun ‘ekonomi’ diyor, hükumet ekonomimiz uçuyor diyor” dediğini hatırlatan Babacan, “Böyle bir şey olamaz; bu ancak güvensizliği çoğaltır. Varlık Fonu gelecek nesillere 60 milyar borcu yüklemiş durumda” ifadelerine yer verdi.

    “Biz sadece eleştirmiyoruz, çözüm için ne gerekiyorsa onu da öneriyoruz”

    Babacan’ın açıklamalarında öne çıkan konu başlıkları şöyle:

    “Biz sadece eleştirmiyoruz. Çözüm için, tedavi için ne gerekiyorsa onu da öneriyoruz. Tecrübeli ve işi bilen bir ekip olarak reçete hazırlıyoruz, paylaşıyoruz.

    Halkımız en önemli sorun ‘ekonomi’ diyor, hükumet ekonomimiz uçuyor diyor. Böyle bir şey olamaz; bu ancak güvensizliği çoğaltır.

    Varlık fonu gelecek nesillere 60 milyar dolar borcu yüklemiş durumda. Varlık fonu uygulamasına zamanında da şiddetle karşı çıktık. Yazık günah değil mi?

    “Hükümet işten çıkarmayı yasaklayarak, istatistikleri güzel göstermeye çalışıyor”

    Türkiye çaresiz değil. Dürüst ve ehil kadrolar, akıl, bilim, istişare Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırır.

    Başta kamu bankaları olmak üzere tüm bankaları, fayda ve risk analizlerine dayanmadan, piyasa gerçeklerinden uzak parametrelerle kredi vermeye zorlamaktan derhal vazgeçilmeli.

    Uluslararası tecrübesi olan bir ekonomi ekibi yalnızca DEVA Partisi’nde var. Bu ekonomik reçeteyi hazırlayan ekip, dünyanın herhangi bir yerindeki krizi çözmeye gitse 3 ayda tüm sorunları çözer.

    Memleketin bu kadar yakıcı sorunu varken siyasi gündem, içi boş tartışmalarla dolu. Şöyle bir haberlere baktığınızda, bu ülkenin problemleri için hangi çözüm üretiliyor göremiyorum.

    Hükümet işten çıkarmayı yasaklayarak, TÜİK’in istatistikleri olduğundan daha güzel göstermesini sağladı.”

    Kaynak: Independent Türkçe

  • Babacan’dan hükümete 10 maddelik öneri!

    Babacan’dan hükümete 10 maddelik öneri!

    Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu DEVA Partisi, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi üzerine 10 maddelik çözüm önerisi açıkladı. Sorunların sebebinin sadece ekonomi politikaları olmadığı vurgulandı.

    Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu Deva Partisi, TL’nin değer kaybetmesi üzerine 10 maddelik çözüm önerisi açıkladı.

    Türk Lirası’nın geçen yıla göre ABD Doları karşısında yüzde 23, Avro karşısında ise yüzde 29 oranında değer kaybettiği hatırlatılarak, “Türk Lirası bu dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında en kötü performans gösteren para birimlerinden birisi olmuştur” denildi.

    TL’nin değer kaybetmesi ile satın alım gücünün azaldığı, ücretli kesimin gelirinin enflasyon karşısında eridiği kaydedildi. “Ülkemizin pek çok alanda olduğu gibi, ekonomi alanında da yaşadığı sorunların temel sebebi kötü yönetimdir. Merkez Bankası ve ekonomideki kilit kurumların bağımsız ve objektif bir anlayışla çalışmasının engellenmesi ve bu kurumların kapasitelerindeki zayıflama da bu gelişmelerde etkili olmuştur” denildi.

    DEVA Partisi, TL’nin itibarını yeniden kazanılması için çözüm olarak şunları önerdi:

    1. İçsel tutarlılığa sahip, teknik kalitesi yüksek ve güven veren orta vadeli bir program katılımcı bir anlayışla hazırlanmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır. İç ve dış finansman dengelerine ilişkin gerçekçi ve tutarlı bir çerçeve ortaya konulmalıdır. Olağanüstü mali ve parasal önlemlerin orta vadede nasıl normalleştirileceğine ilişkin yol haritasına yer verilmelidir.

    2. Merkez Bankası, elindeki tüm araçları enflasyon hedeflemesi, dalgalı kur ve serbest sermaye hareketleri anlayışına uygun, bağımsız ve etkin bir biçimde kullanmalıdır.

    3. Merkez Bankası rezervlerini güçlendirecek her türlü dış finansman imkanını değerlendirme konusunda azami çaba gösterilmelidir.

    4. Kamu bankaları vasıtasıyla şeffaflıktan uzak ve hedeflenen etkileri sağlamakta başarısız olan döviz müdahaleleri ivedilikle sonlandırılmalıdır

    5. Başta kamu bankaları olmak üzere tüm bankaları, fayda ve risk analizlerine dayanmadan ucuz ve kolay kredi vermeye zorlamaktan vazgeçilmelidir. Bu doğrultuda aktif rasyosu uygulamasına son verilmelidir.

    6. Bütçe disiplinini sağlayacak mali kural hayata geçirilmelidir. Varlık Fonu gibi şeffaflıktan uzak uygulamalara son verilmelidir. Bütçe açığının kontrolünde verimsiz kamu harcamalarının ve israfın kontrol altına alınması öncelikli olmalıdır.

    7. Merkez Bankası bilançosunda yıllardır biriktirilen ihtiyati yedek akçe kalemi bütçe açığının finansmanında şeffaflıktan uzak bir biçimde kullanılmıştır. COVID-19 gibi ortaya çıkabilecek ani risklere kalkan olabilecek bu tarz tasarruflara yönelik keyfi uygulamalara bir daha başvurulmamalıdır.

    8. Kamu yatırımları ve Kamu Özel Sektör İşbirliği uygulamaları şeffaflığı, katılımcılığı, yerindeliği ve etkinliği esas alan bir anlayışla yürütülmelidir.

    9. TÜİK’e güçlü bir bağımsızlık kazandırılmalı ve yayınladığı istatistiklerin kalite ve güvenilirliği en üst düzeye çıkartılmalıdır.

    10. Popülist politikalar bir kenara bırakılarak, kural ve kurum bazlı ekonomi yönetimine geçişi sağlayacak ve ekonomi yönetiminin kurumsal kapasitesini güçlendirecek düzenlemeler süratla hayata geçirilmelidir.

  • Babacan’dan Bahçeli’nin sözlerine sert cevap

    Babacan’dan Bahçeli’nin sözlerine sert cevap

    DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Gazeteci Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalındaki canlı yayında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Babacan, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEVA partisi ile ilgili “FETÖ projesidir. Pensilvanya kaynaklıdır.” sözlerine çok sert tepki gösterdi. Babacan, “Bunlar deli saçması iddialar. Evet DEVA Partisi bir projedir ama bu bir Anadolu projesidir. Bir Trakya projesidir.” ifadelerini kullandı.

    Gazeteci Cüneyt Özdemir, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a geçtiğimiz günlerde MHP Lideri Devlet Bahçeli ile yaşadığı polemiği sordu.

    “SİZ BİR FETÖ PROJESİ MİSİNİZ?”

    Cüneyt Özdemir, Babacan’a MHP Lideri Bahçeli’nin sözlerini hatırlatarak, “Siz dediniz ki ‘Şu arada güçleri ellerinde’ MHP için. ‘Ülkeye hangi faydası dokunuyor? Bu ülkeye ayağa kalksın, krizi atlatması için ne üretiyorlar’ dediniz. Onun karşılığında da Devlet Bahçeli bir tweet attı ve dedi ki, ‘İyi olacak, gelecek olacak, deva olacak ama Meclis’te özel olarak Cumhur İttifakı’nı ve özellikle de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni 2023 yılındaki yapısına karşı bir muhalefet unsuru oluşturmak maksadıyla düşünülmüş bir şeydir. FETÖ projesidir. Pensilvanya kaynaklıdır.’ Siz bir FETÖ projesi misiniz? Pensilvanya gizlice arkanızda mı duruyor DEVA Partisi’ni kurduğunuzda ve şu anda?” sorusunu yöneltti.

    “BUNLAR DELİ SAÇMASI İDDİALAR”

    Soru üzerine Ali Babacan, Devlet Bahçeli’nin sözlerine tepki göstererek şu şekilde konuştu:

    “Şimdi bunlar deli saçması iddialar. Evet DEVA Partisi bir projedir ama bu bir Anadolu projesidir. Bir Trakya projesidir. Türkiye’nin her bir yanında binlerce kişi şu anda bizim teşkilatlarımızda görev almak için başvurmuş durumda.

    “HANGİ DIŞ GÜCÜN BUNA GÜCÜ YETER”

    Hangi dış gücün buna gücü yeter Allah aşkına ama ben şunu anlıyorum. Bazı partilerin siyaset tarzı dikkat ederseniz tamamen iftira, hakaret, hamaset. Buradan besleniyorlar. Biz alın terinden besleniyoruz. Bilek gücünden besleniyoruz. Bizim siyasetimiz hep böyle olacak. Ben arzu etmezdim ki herhangi bir siyasi partiyle polemiğe girmek ama bu kadar iftira bu kadar çamur olursa, bunun üzerine tabi ki bir şeyler söylemek gerekiyor. Ancak biliyorsunuz biz o konuyu kapattık.”

  • Ali Babacan: “Ülkenin itibarı ve ekonomi mahvolmuş durumda”

    Ali Babacan: “Ülkenin itibarı ve ekonomi mahvolmuş durumda”

    “Bir partinin genel başkanı olan ve karşı tarafı düşman gören ve bunu her gün çıkıp söyleyen birinden tarafsızlığa uymasını nasıl bekleyeceğiz?”

    Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi durumuna ilişkin, “Ülkenin itibarı mahvolmuş durumda, ekonomi mahvolmuş durumda. Bunun sebebi; işini bilen insan sayısı çok çok azaldı ve aynı zamanda kararların dar bir çevrede bir aile içinde ya da tek bir kişinin alması. Ne zaman ki Cumhurbaşkanlığı forsu ile bir parti logosu yan yana konuldu o gün bugündür dikiş tutmuyor ülke. Mevcut anayasanın hükümlerine aykırı bu. Anayasada Cumhurbaşkanlığı tarafsızdır diyor. Cumhurbaşkanı tarafsızlık yemini ediyor. Bir partinin genel başkanı olan ve karşı tarafı düşman gören ve bunu her gün çıkıp söyleyen birinden tarafsızlığa uymasını nasıl bekleyeceğiz?” diye konuştu.

    Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Halk TV’de Bayram Sohbetleri programında gazeteci Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı.

    Ana akım medyanın partisini yok saydığını ifade eden Babacan, “Bizim şu anda sosyal medyada yaptığımız en ufak bir etkinlik sosyal medyada ciddi izlenirken, takip edilirken, haber değeri çok yüksek şeyler olurken ana akım medya bunu görmüyor” dedi.

    Sözlerine başbakan yardımcılığı yaptığı dönem ile başlayan Babacan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

    “O dönemle bu dönem çok benziyor”

    “Aslında o dönemle bu dönem çok benziyor. O dönem siyaset benim için bir mecburiyet haline gelmişti. Toplumsal sorumluluk gereği siyasete başlamıştım. Ülkenin durumu çok kötüydü, ekonomik kriz yaşanıyordu. Ben o zaman iş dünyasındaydım ve rasyonel ekonomi ve finans perspektifinin devlet yönetimine yansıması gerektiğini bana söylediler. Öyle ikna ettiler beni, o sorumluluk gereği siyasete girdim. Yakın çevremden çok tepki aldım. ‘Siyaset karışıktır, kirlidir. Senin ne işin var orda?’ diye. Ülke için bir mecburiyet bildim açıkcası, iyi de oldu. İyi ki yapmışım diyorum.

    2002-2004 yılları arasında Türkiye’nin çehresi çok hızlı şekilde değişti. İki yılda enflasyon tek haneye indirdik. Düşünün ki 34 yıl boyunca çift hane ya da üç haneli enflasyon var ülkede para sürekli değer kaybediyor, en küçük para birimimiz 1 milyon TL’idi. Sıfırları sayıyordu insanlar. O dönemden alıp paradan altı sıfırı atmak, enflasyonu tek haneye indirmek, refah seviyesini çok hızlı bir şekilde yükseltmek büyük bir tatmin duygusu verdi. Sanki ülkeme olan borcumu önemli bir ölçüde ödedim hissi güzel bir his. Bugün de aynı şekilde hissediyorum doğrusu.

    Bugünde de ülkenin şartları çok kötü, ekonomik krizin tam ortasındayız. Yine özgürlükler sınırlandırılmış durumda, insanlar rahat konuşamıyorlar. Bir korku iklimi var, içinde bulunduğumuz coğrafya karışık ve Türkiye’nin o coğrafyayı düzeltmek için en ufak bir katkısı yok.

    Yine aynı hissiyatla, bu ülke için bir şeyler yapma hissiyatı ile bu siyasi partiyi kurduk. Yeniden Türkiye’yi ayağa kaldırabilmek için yeniden Türkiye için yeni bir şeyler yapabilmek için. Ekibimizle birlikte yoğun bir şekilde çalışıyoruz.

    “Yakın çevremizden ‘karşınızda koskoca devlet gücü var’ uyarıları geldi”

    Yine yakın çevremizden uyarılar geldi. “Karşınızda koskoca devlet gücü var” dediler. “Yargıyı da içine alan bir devlet gücü var.” dediler. Niyetimiz iyi olduğu ve geçmişimiz tertemiz olduğu için, korkacak bir şeyimiz olmadığı için her şeyi göze aldım. Ülke bu durumdayken bir şeyler yapmamaya içimiz el vermedi.”

    “Ana akım medya bizi görmüyor”

    “Ana akım medya bizi görmüyor, bizi yok varsayıyor. Bizim şu anda sosyal medyada yaptığımız en ufak bir etkinlik sosyal medyada ciddi izlenirken, takip edilirken, haber değeri çok yüksek şeyler olurken ana akım medya bunu görmüyor.

    Şu anda sadece problem o, ama biz bundan şikayet edemeyiz. Bizim çalışmamız şikayet üzerine kurulamaz. Biz gereğini yapayacağız gören görecek, görmeyen görmeyecek.”

    “Bakanlık döneminde dost bildiğim kim varsa aynen devam ediyor”

    “Bakanlık döneminde arkadaş, dost seçerken bütün bu görevler bittikten sonra da konuşabileceğimiz insanlar mı bunlar diye? Şimdi bakıyorum hala dostuz.

    O dönemde kiminle mesafeliysek zaten mesafe daha da açıldı. Çünkü devlette bir görevimiz olmayınca işi düşmüyor kimsenin işi düşmeyince de aramıyor olabilirler.”

    “İçinde olduğum yapının içten düzeltmenin mücadelesini verdim”

    “13 yıllık bakanlık döneminde benim toplum önümde yaptığım konuşmalar, TV programları.. O günlere dönün bakın bugün dönüp yine altına imza atabilirim. Fakat düşündüğüm her şeyi toplum önünde konuşmadım, çünkü bir yapının içindesiniz mümkün olduğunca o yapıyı korumak ve içinden düzeltmenin mücadelesini vermeye çalıştım ben. İçerde yaşanılan fikir ayrılıklarını dışarıya yansıtmamaya çalıştım. Ciddi çatışmaları dışarıya yansıtmadım. Bakanlığın bitiş zamanında bu görüş ayrılıkları o kadar büyüdü ki basına da yansıdı. Konuştuğum her şey inandığım şeyler oldu.”

    “AK Parti kendi eli ile inşa ettiğini kendi eli ile yıkıyor”

    “Ülkem adına çok üzülüyorum. Kendim adına da üzülüyorum çünkü yılların emeği var. AK Parti kendi eli ile inşa ettiğini, kendi eli ile yıkıyor. O kadar inşa edilmiş başarıyı tekrar kendi elleri ile teker teker maalesef mahvediyorlar. Ülkenin itibarı mahvolmuş durumda, ekonomi mahvolmuş durumda. Bunun olmasında iki önemli sebep görüyorum. Birincisi insan kalitesi, işini bilen insan sayısı çok çok azaldı ve aynı zamanda kararların dar bir çevrede bir aile içinde ya da tek bir kişinin alması. İki tane önemli teşhis var burda. Biz tedavi için uğraştık ama olmadı, o bünyede tedaviyi imkansız gördüğümüz için yeni bir siyasi parti başlattık.”

    “Devlet yönetiminde hiçbir grubun ağırlığına imkan vermemeniz gerekir”

    “Hiçbir birimde gruplaşma, hemşehricilik olmaz. Devlet buna izin vermemeli, olamaz. Tarikatlar ile bir pazarlığa girmek gibi bir ilişki şekli olmamalı.”

    “Dar bir ideolojinin partisi olmak istemedik”

    “Biz dar bir ideolojinin partisi olmak istemedik. Türkiye’deki farklı eğilimlerin ortak bir gelecek altında buluşabileceğini gördük. Geçmişte mutabakat zor ama gelecekte mutabakat daha kolay. Özgürlük sınırlandırılmasından herkes şikayetçi… Gençlerin hepsi biz kendimizi ifade etmekten korkuyoruz diyorlar. Gelecekte ne arzu ediyoruz? Öncelikle özgürlüklerin doyasıya yaşanması ve devletin bunun teminatı olmasını istiyoruz.

    Gelecek konusunda farklı düşünen yok. Biz partiyi ortak gelecek ittifakı üzerine bir anlayışla oluşturduk.

    Kurucularımız incelediğinizde daha önce çok farkı görüşleri savunmuş arkadaşlarımız var. Her kesimden insanlar var.”

    “Öyle yanlış bir sistem oldu ki seçim öncesi ittifaka mecbur bıraktı”

    “Parlamenter sistem varken Türkiye’de her siyasi parti seçime girerdi. Tek bir parti çoğunluğu sağlayamazsa bir koalisyon olurdu. Koalisyonda da şartlar olurdu. Olmazsa yeniden seçime giderdi. Dolayısıyla her parti kendi olarak seçime girebiliyordu.

    Bu yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi öyle bir yanlış sistem oldu ki seçim öncesi ittifaka mecbur bıraktı. Bana özel soran insanlara bu sistemin yanlışlarını anlattım.

    Rejim tek bir makamda bütün gücün buluşmasını getirdi. Meclis önemsizleşti. Yargıda atamalar iktidar partisinin başındaki insana kaldı. Böyle olursa bağımsız yargı kalmaz Türkiye’de.”

    “Ne zaman ki Cumhurbaşkanlığı forsu ile bir parti logosu yan yana konuldu o gün bugündür dikiş tutmuyor ülke”

    “Mevcut anayasanın hükümlerine aykırı bu. Anayasada Cumhurbaşkanlığı tarafsızdır diyor. Cumhurbaşkanı tarafsızlık yemini ediyor. Bir partinin genel başkanı olan ve karşı tarafı düşman gören ve bunu her gün çıkıp söyleyen birinden tarafsızlığa uymasını nasıl bekleyeceğiz?

    Sistem kendi içinde çelişkiler ile dolu. Bu sistemle Türkiye’nin devam etmesi mümkün değil.

    Geçmiştekini yıkın yerine daha iyisini getirmeyin sonra Türkiye’yi yeniden inşa etmeye çalışın, bu mümkün değil.
    Türkiye’nin itibarı çok düşmüş durumda.”

    “Türkiye’nin kaynağı yok, para bitti”

    “Covid-19 öncesinde de Türkiye’nin ekonomisi hızla zayıflıyordu, kurumlarımız zayıflamıştı. Bütçenin durumu çok kötüydü, bunu kapatmak için Merkez Bankasının yedek akçelerini bir günde bitirdiler.

    Biz Covid öncesinde de krizden bahsediyorduk. Genç işsizliğin rekorunu biz virüsten önce de gördük. Zaten problemlerimiz çok büyükken şu anda bir de salgının etkilerini yaşıyoruz.

    Bu salgının ne kadar süreceği, aşının ya da ilacın ne zaman bulunacağı bilinmeyenler. Bunlar bilinmeyen olduğu sürece ekonomiye etkisinin ne kadar süreceği de belli değil açıkcası.

    En kötüye hazır olmak lazım. Bütün dünya çok hızlı adımlar attı. Biz ortalama bir G20 ülkesi olsak milli gelirin yüzde 8’i kadar doğrudan bütçe harcaması yapmamız gerekiyor.

    Bunu Türkiye yapamadı, kaynak yok. Para bitti. İsraf, har vurup harman savurma. Türkiye’nin düzeleceği ihtimalini görmediğim için ve ekip olarak da görmediğim için yeni bir çalışma başlattık.”

    Aile hayatı

    “Baba tarafı Ankara’nın yerlisi. Malazgirt sonrası Ankara’ya gelmişler, yerlemişler. Anne tarafı da yine İç Anadolu ama Karadenize daha yakın Çorumlu.

    Ben Ankara’da doğdum. Okullar Ankara. TED ve ODTÜ’de okudum. 4 kardeşiz. 3 kız kardeşim var. Benim büyüdüğüm mahalle Çıkrıkçılar yokuşu. Kurtuluş’ta oturuyorduk iş yerimiz Çıkrıkçılar yokuşundaydı. Babamlar ilçeden babam liseyi ve üniversiteyi okusun diye gelmişler. Aile tamamen ticaretle uğraşıyor. Siyasetle uğraşan kimse yok. Biz tamamen işimizi iyi yapmaya çalışan bir aile. 92 yıllık bir ticari geçmiş var.”

    Bayram sofraları

    “Ramazan Bayramının ilk günü büyüklerin evinde buluşma şeklindeydi. Babanın ve annenin aile evlerinde büyük bir buluşmalar olur. Mutfak hazırlıkları önceden yapılır. Baklava, yaprak sarması ve su böreği bayramın olmazsa olmazıdır. Aile buluşmamız baya kalabalık ve canlı olur. Bu buluşmaları sadece bayramlarda değil belirli zamanlarda yapmaya çalışıyoruz. Şimdi ise Zoom üzerinden yapıyoruz bunu. Hemen bu buluşmalarda gruplaşmalar olur. Küçük çocuklar, lise ve ortaokul çoçukları… Siyaset çok konuşulmaz.

    Mutfağa herkes girer, herkes bir işin ucundan tutar. Ailemiz hep bir aradadır. Fiziksel olarak uzaklıkta olsa bir kopukluk hiç olmadı. Aile organizasyonları yaparız, genelde bu bana düşer. 40-50 kişilik buluşmalarımız yılda en az bir kez olur. Bayramlar, özel günler güzel bir vesile. Bayram vesilesi ile mesafeler kapanıyor. Bayram ruhu çok önemli. Biz çok önem veriyoruz.”

    “Küçük yaşlarda babam beni çok etkilemiştir”

    “Tek bir kahramanım yok ama özellikle küçük yaşlarda babam beni çok etkilemiştir. Babam hala haftanın 7 günü işe gider. Tabi bu salgından önce. Annem çok disiplinli bir anneydi. Babam çok çalıştığı için annemle büyüdük daha çok. Kahramanım olarak düşününce ilk aklıma babam geliyor.

    Üniversiteyi bitirdim mesela sonrası için 30 kişi ile falan görüştüm. Yeni insanlarla tanışmak, onların görüşlerini ve fikirlerini almak benim için önemlidir. Ben konuşmayı ve istişare etmeyi severim. Siz olsanız ne yaparsınız diye sorarım.”

    “İki cüzdan taşıyorum”

    “Bu babamdan gelen bir şey. Geçmişte bankacılık sistemi kolay olmadığı için ve ticarette sıcak para döndüğü için böyle yapardı. O yıllardan gelen bir ihtiyat diyelim.”

    “Ailemin farklı normları var”

    “Pek şarkılı türkülü bir ortamımız yok. Genelde sohbet ediyoruz, memleket meselelerini konuşuyoruz.

    Oturup tavla oynamam mesela… Ailemizde ve sülalemizde sigara yok mesela. Ailemin farklı normları var.

    Daha fazla boş vaktimin olmasını arzu ederdim tabi. İlkokulda çalışmaya başladım hala çalışıyorum.”

    “Keşke daha fazla vakit ayırabilsem çocuklarıma”

    “Çocuklarımın hepsi birbirinden çok farklı, üç tane birbirinden tamamen farklı üç insan. Her biri çok farklı, iyi oldukları alanlar var. Keşke daha fazla vakit ayırabilsem onlara…”

    “Mithat Sancar’ın Eş Genel Başkan seçilmesine sevindim”

    “İyi bir akademisyen. Benim gönlümden geçen siyasi partilerin Türkiyeli olmasıydı. Mithat Sancar’ın buna faydası olacağını düşünüyorum. Yeter ki o düşündüğünü ve Türkiye için arzu ettiklerini gerçekleştirmek için alan açılsın onlara. Ben çok sevinirim.”

    “Şiddet bugünün yöntemi değil”

    “Türkiye’deki bölücü terör örgütü, Türkiye’nin siyasetine de müdahil. Keşke siyasetin önü açılsa ve bu olmasa.

    Terör örgütüne karşı mücadelenin kesinlikle verilmesi gerekiyor. Eğer bir hak ve özgürlük mücadelesi varsa gelin hep birlikte bunu verelim.

    Şiddet bugünün yöntemi değil. Türkiye’de bununla bir yere varamazsınız. Silahlı mücadele bazen ülkelerin özgürlük mücadelelerinde yer alıyor, başka ülkelerde de bu var ama bugünün Türkiyesinde böyle bir şey yok.

    Buna gerek yok. Bugünün Türkiyesindeki yöntem siyaset ve meşru yollardır.”

    “Toplum siyasetten çok ötede”

    “Siyaset çok geriden gelip toplumu tutuyor. Toplumun büyük bir potansiyeli var ancak siyaset bunu tutuyor.

    Siyaset ötekileştiriyor. Türkiye nüfusunun ağırlığının müslüman olduğu bir ülkede, Ramazan bayramının ikinci ya da üçüncü günü iktidar muhalefeti karşısına alıcı bir üslupla başlıyor. Çok üzüldüm, kendi milletimiz adına üzüldüm.

    Sağlık hasarını, can kaybımızı asgaride nasıl tutarız diye ben bunu beklerken, esip gürlemeler. Muhalefet şöyle de böyle de, yazık gerçekten yazık.”

    “Şu an iktidarın yöntemi vatandaşı korkutmak”

    “Şu anda iktidarın siyaseti tamamen korkutmak. Vatandaşı elindekini kaybetmekle korkutmak, hayali düşmanlarla korkutmak ve böylece desteği devam ettirmek.

    Bunların yüzde 1, yüzde 3 doğruluk payı varsa bile hükümete düşen vatandaşı böyle gidip korkutmak değildir. Elinde bir devlet gücü var. İktidar bir şikayet makamı değil. Gereğini yapmak işi.”

    “Siyasete girmeme vesile olan kişi Sayın Gül’dü”

    “Siyasetin bir özü oluyor bir de dedikodusu oluyor. Benim siyasete girmeme vesile olan kişi Sayın Gül’dü.

    Yeni siyasi parti kurulurken 2001’de, oturup konuştuk ve o şekilde girdim. Abdullah Bey, düzgün bir devlet adamı.

    Bütün güç sınavlarından geçip kendini ve ahlakını koruyabilmiş bir insan. Türkiye’nin yeni bir siyasi partiye ihtiyacı olduğunu gördü, bizi de cesaretlendirdi, böyle bir şeyi yapın dedi. Desteğini de kamuoyu önünde açıkladı. Şu süreçte yüz yüze görüşemiyoruz ama ortalama ayda bir telefonla konuşuruz.”

    Babacan’dan bayram mesajı

    “Bayramlar bir dostluk ve kardeşlik vesilesi. Kırgınlıklar, küskünlükler hep olur ama bunlar gelip geçici.
    Bayramları dostlukları tazelemek için, kırgınlıkları, küskünlükleri sıfırlamak için bir vesile bilmek lazım.
    Siyasetçiler de bunu ülke için yapmalı. Her bayram bir vesile ve bu fırsat bilinmeli.”

  • DEVA’dan MHP’ye cevap geldi

    DEVA’dan MHP’ye cevap geldi

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeni kurulan partilere dönük sözlerinin ardından başlayan tartışmada DEVA Partisi’nden açıklama geldi.

    Açıklamada, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın katıldığı bir programda Bahçeli’nin sözlerinin sorulması üzerine MHP’nin iktidar ortağı olduğu üçlü koalisyon döneminde yaşanan ekonomik krizin hatırlatıldığı, bugün de yeniden derin bir ekonomik kriz içerisinde olduğu belirtildi, “2001 krizinde iktidar ortağı olan Bahçeli, bugün yine iktidar ortağıdır” denildi.

    Türkiye’nin her geçen gün fakirleştiği, devlet kurumlarının zafiyet içine düştüğü belirtilen açıklamada, “Böyle bir ortamda iktidar ortaklarından beklenen laf üretmek değil, iş üretmektir. İktidar ortaklarının görevi mazeret veya düşman aramak değil, çözüm üretmektir. Türkiye’nin içi boş tartışmalarla kaybedecek vakti yoktur” denildi.

    ‘HERKES EN İYİ BİLDİĞİ İŞİ YAPACAK’

    MHP Genel Başkan Yardımcılarının açıklamalarının hakaret ve iftiralardan ibaret olduğu belirtilen açıklamada şunlar ifade edildi:
    “Biz ülkemizin böyle çirkin bir dili hak etmediğini düşünüyoruz. Demokrasi ve Atılım Partisi olarak yola çıkarken de söylediğimiz gibi siyasi mecrada hakaret, iftira ve boş polemiklere tevessül etmeyeceğimizi bir kere daha hatırlatıyoruz. Bazıları alışkanlıkları gereği kavgadan, husumetten, hakaret ve iftiradan nemalanmaya gayret edebilir. Herkes en iyi bildiği işi yapacaktır. Biz DEVA Partisi olarak, kendi alanında her biri ayrı bir başarı hikâyesine sahip olan partililerimizle gece-gündüz Türkiye için çalışıyoruz, üretiyoruz. Ülkemizin demokrasi, insan hakları, adalet ve ekonomi alanında içine düşürüldüğü bu durumdan çıkması ve her alanda ilerlemesi için tüm çabamızla çalışmaya devam edeceğiz. Halkımız her şeyin en iyisine layık. Bizim kaybedecek tek bir dakikamız yok.”

    NE OLMUŞTU?

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEVA’nın da aralarında bulunduğu yeni kurulan partileri “FETÖ organizasyonu” olarak nitelendirmiş, Babacan bu sözlere, “Türkiye’yi sıkıntılı durumdan çıkarmak için ne yapıyorlar, onları anlatsınlar. Şu anda iktidar güçleri ellerinde. Ülkeye hangi faydası dokunuyor, bu ülke ayağa kalksın, krizi çabuk atlatması için ne üretiyorlar? Ben bunu çok merak ediyorum. Bunu anlatsınlar” yanıtını vermişti.

    Babacan’ın bu sözleri üzerine MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın tarafından yapılan açıklamada “Hayırsız evlat”, “acemi boksör” ifadeleri kullanılırrken, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman da, “Kraliçenin narin Gül’ünün sahaya sürdüğü piyon dahi cesaretini toplayıp üzerimize gelmektedir” demişti. (Duvar)