Etiket: ali erbaş

  • Diyanet İşleri Başkanı: Salgın sürecinde ehil olmayanlar Kur’an dersi yapıyor

    Diyanet İşleri Başkanı: Salgın sürecinde ehil olmayanlar Kur’an dersi yapıyor

    Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Erbaş, “Yaşadığımız koronavirüs salgını sürecinde daha da önem kazanan sosyal paylaşım mecralarında, dijital ortamlarda artan bir şekilde ehil olmayanların Kur’an ve kıraat dersleri yaptıklarına şahit oluyoruz” dedi.

    Ali Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) ile İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nin birlikte düzenlediği, 6’ncı Uluslararası Öğrenci Sempozyumu’nun açılış oturumuna katıldı. ‘İslam Dünyasında Kur’an-ı Kerim ve Kıraat Kültürü’ temasıyla online olarak düzenlenen sempozyumun açış konuşmasını yapan Erbaş, 2 gün sürecek sempozyumda, Kur’an-ı Kerim’in dili, tedrisatı, eşsiz belagatı, kazandırdığı anlam zenginlikleri, insanlığa hayat ve inşirah veren sedasının bütün dünyayı kuşatan etkileri gibi konuların müzakere edileceğini söyledi.

    ‘İSLAMOFOBİ ENDÜSTRİSİ İLE KUR’AN’A İLGİ TAHRİP EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR’

    Ali Erbaş, Kur’an’ın doğru anlaşılmasının önemine de dikkat çekerek, “Bugün şiddet ve terör faaliyetleriyle huzur ve güveni tehdit eden, DEAŞ, PKK, Boko Haram, FETÖ gibi unsurlar yanlış ve sapkın bir anlayışın sonucudur. Diğer taraftan, insanlığın değerlerini tahrif edenler, yeryüzünü tahrip edenler, hukuku, adaleti, merhameti ihlal edenler, küresel ölçekte İslamofobi endüstrisi kurarak Kur’an’la alakalı ilgi ve algıyı tahrip etmeye çalışmaktadır. İslam’ın mukaddes değerlerini istismar ederek hayat yüklü mesajlarını tahrif eden gruplar da bu mecradan beslenmektedir. Küresel düzeyde oluşturulmaya çalışılan bir algı operasyonu ile merhametten uzak, şiddete dayalı bir din algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla İslam ve Kur’an tasavvuru konusunda, başta bizler olmak üzere herkes bu durumun farkında olarak hassas bir duyarlılık ve feraset sahibi olmalıdır” mesajını verdi.

    ‘HEDEFİMİZ KUR’AN’I OKUYUP ANLAMALARINA REHBERLİK ETMEK’

    Başkanlık olarak Kur’an merkezli eğitim-öğretim faaliyetlerini, 4-6 yaş Kur’an kurslarından, hafızlık eğitimine kadar en doğru metodolojiyle ve alanında yetkin insan kaynaklarıyla en ideal boyutta icra etmeye çalıştıklarını aktaran Erbaş, “Tüm bu çabalar, geçmişe vefanın bir gereği olduğu gibi, geleceğe karşı sorumluluğumuzun da ifası olacaktır. Hedefimiz, ülkemizdeki her yaştan bütün kardeşlerimizin Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamalarına rehberlik etmektir. Dünyanın bütün dillerinde İslam’ın hakikatlerini yeryüzünün her köşesine ulaştırmaktır” dedi.

    ‘EHİL OLMAYANLAR KURAN DERSİ YAPIYOR’

    Kur’an ile ilgili eğitim-öğretim faaliyetlerinin içeriğinin ve mezunların yeterliliğinin önemine de değinen Erbaş, “Yaşadığımız koronavirüs salgını sürecinde daha da önem kazanan sosyal paylaşım mecralarında, dijital ortamlarda artan bir şekilde ehil olmayanların Kur’an ve kıraat dersleri yaptıklarına şahit oluyoruz. Hepimizce müsellemdir ki, bu kadim geleneğin belirli bir ilmi silsile dairesinde, yetkin kimseler eliyle deruhte edilmesi önemli bir lüzum şartı ve sorumluluktur. Bu sebeple, sözünü ettiğim olumsuz tablonun giderilmesi adına hepimizin gereken özveri ve çabayı göstermesi gerekmektedir” diye konuştu. Erbaş, kıraat araştırma merkezlerinin hayata geçirilmesinin elzem olduğunu da sözlerine ekledi.

  • Diyanet’ten açıklama: Suç duyurusunda bulunulacak

    Diyanet’ten açıklama: Suç duyurusunda bulunulacak

    Diyanet İşleri Başkanlığı’nca, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Elazığ’da yaşanan deprem sonrası Bursa Ulucami’deki hutbesinde depremle ilgili kullandığı ifadelerin bağlamından koparılarak yeniden gündeme getirildiği belirtilerek, “Sayın Erbaş’a hakaret eden Celal Çelik isimli şahıs hakkında suç duyurusunda bulunulacaktır” denildi.

    Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Erbaş’ın Elazığ’da yaşanan deprem sonrası 31 Ocak 2020 Cuma günü Bursa Ulucami’de irad ettiği hutbedeki depremle ilgili kullandığı ifadelerin bağlamından koparılarak yeniden gündeme getirildiği bildirildi.

    Açıklamada, “Diyanet İşleri Başkanımız Elazığ depremi sonrasında ‘Afetlere karşı bilinçli olalım’ başlıklı hutbesinde, insanoğlunun depremi engelleyemeyeceğini, depremin zaman ve şiddetine müdahale edemeyeceğini hatırlatarak, gerekli tedbirlerin alınarak ardında da Allah’a tevekkül etmek gerektiğine ve afetlere karşı sorumluluğunun bilincinde olmanın mümince bir duruşun gereği olduğuna dikkat çekmiştir. Tüm bu mesajlara rağmen söz konusu hutbeden bir cümle öne çıkartılarak İzmir’de meydana gelen ve aziz milletimizi derinden üzen deprem sonrasında yapılmış bir açıklama gibi paylaşılmıştır. Bu paylaşım üzerinden sosyal medyada gerek Diyanet İşleri Başkanlığımıza gerekse Başkanımıza yönelik hakaret dolu paylaşımlar yapıldığını üzülerek müşahede etmekteyiz. Söz konusu içeriği alıntılayarak sosyal medya hesabı üzerinden Sayın Erbaş’a hakaret eden Celal Çelik isimli şahıs hakkında suç duyurusunda bulunulacaktır” denildi.

  • Diyanet İşleri Başkanı: Vatandaşlarımız camilerde kalabilir

    Diyanet İşleri Başkanı: Vatandaşlarımız camilerde kalabilir

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İzmir’deki depremin ardından, “Evlerine giremeyen vatandaşlarımız, din görevlilerimizin rehberliğinde uygun olan camilerimizde diledikleri kadar kalabilirler” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İzmir’deki 6.6 büyüklüğündeki depreme ilişkin Twitter hesabından açıklamada bulunarak, “İzmir’de yaşanan deprem nedeniyle evlerine giremeyen vatandaşlarımız, arzu etmeleri halinde din görevlilerimizin rehberliğinde uygun olan camilerimizde diledikleri kadar kalabilirler” ifadelerini kullandı.

  • Ali Erbaş: İnsanlık sınavını kaybetmiştir

    Ali Erbaş: İnsanlık sınavını kaybetmiştir

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Çocukların ötelendiği, istismara maruz kaldığı, hatta sadece kız evlat olduğundan dolayı ayrıma tabi tutulan bir çağ, merhamet ile insanlık sınavını kaybetmiştir. Biz o çağa ‘cahiliye çağı’ diyoruz da bugün aynı anlayışı taşıyan insanları nasıl affedebiliriz? O özelliği, o duyguyu demek ki 15 asır sonraya taşıyabilen insanlar halen daha var” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, ana teması ‘Peygamberimiz ve Çocuk’ olan ‘2020 Yılı Mevlid-i Nebi Haftası’ etkinlikleri tanıtım toplantısına katıldı.

    Toplantıda konuşan Erbaş, çocukların kıymetini idrak etmeye, onlara karşı sorumlulukların hatırlanmasına ihtiyacın olduğu bir dönemde yaşandığını belirterek, “Peygamber efendimiz dünya hayatının süsü ve nimeti olan çocuğa yaklaşımda bizlere yol gösterici rehberdir. Bugün maalesef yeryüzünde milyonlarca çocuk, şefkatten, adaletten yoksun bir hayata mahkum edilmiştir. Oysa Allah Resulü, çocuklara yönelik şiddet, istismarın sıradanlaştığı dönemde, çocukların haklarını savunmuş, gayret ve mücadele ortaya koymuştur. Çocuklarını öpmekten çekinen bir sahabeye, ‘Allah senin kalbinden merhameti çıkarıp almışsa ben ne yapabilirim ki’ demiştir. Peygamber efendimizin bir baba, bir eğitimci olarak çocuklara yaklaşımını doğru bir şekilde tespit etmek ve çocukları bu doğrultuda yetiştirmek hepimizin en önemli görevlerinden birisidir. Çocukların fiziksel ve duygusal gelişiminde aile bireyinin etkisi önemlidir” dedi.

    Erbaş, iletişim vasıtalarının yaygın olmadığı zamanlarda çocukların gözünde en iyi insanın anne ve babaları olduğuna vurgu yaparak, “Şimdi çocuklar daha akılları ermeye başladığı andan itibaren, kendisine kimler daha çok iyi, örnek kişi olarak lanse ediliyorsa, tüm algıları o tarafa doğru dönmüş oluyor. İslam ahlak ilkelerine göre çok değerli olmayan kişiler, onun gözünde çok değerli, örnek alınması gereken kişiler olarak algı oluşturulabiliyor” ifadesini kullandı.

    ‘O DUYGUYU 15 ASIR SONRAYA TAŞIYABİLEN İNSANLAR VAR’

    Erbaş, çocukların huzurlu bir geleceğe hazırlanması husunda, toplumun bütün fertleri ve kurumlarına büyük görevler düştüğünü belirterek, “Bilhassa siber suçlar, terör örgütleri, bağımlılık tacirleri gibi, çağın tehdit ve tehlikelerinden çocukların korunması, istismarların önüne geçilmesi, eğitimden emniyete, sivil toplumdan medyaya kol kola çalışmayı zorunlu tutmaktadır. Özellikle medya kuruluşlarımızdan daha büyük bir hassasiyet beklediğimi ifade ediyorum. Yayınlarımızda çocuklarımızı ve aile değerlerimizi özenle korumamız gerektiğini asla aklımızdan çıkarmayalım. Geleceğin umutları olan çocuklarımız öz değerlerimizle beslemeliyiz. Çocukların ötelendiği, istismara maruz kaldığı, hatta sadece kız evlat olduğundan dolayı ayrıma tabi tutulan bir çağ, merhamet ile insanlık sınavını kaybetmiştir. Biz o çağa ‘cahiliye çağı’ diyoruz da bugün aynı anlayışı taşıyan insanları nasıl affedebiliriz? Ayni cahiliyeyi o da taşıyor. O özelliği, o duyguyu demek ki 15 asır sonraya taşıyabilen insanlar halen daha var. Bu çağa nasıl merhamet çağı diyebiliriz?” diye konuştu.

    Erbaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleri ile 26 Ekim Pazartesi günü saat 14.00’da Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde ‘Mevlid-i Nebi Haftası’ açılış programını gerçekleştireceklerini sözlerini ekledi.

  • Diyanet’in harcaması 28 kurumu geçti

    Diyanet’in harcaması 28 kurumu geçti

    Diyanet’in yılın ilk altı ayındaki harcamaları aralarında bakanlıkların da bulunduğu 28 kamu kurumunu geride bıraktı. 6 aylık gideri 5,6 milyar TL’ye ulaşan Diyanet, Turizm Bakanlığı’ndan 3,7 milyar, Sanayi Bakanlığı’ndan 2,2 milyar TL fazla harcadı.

    Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) 2020 yılının ilk yarısında en fazla harcama yapan 12’nci kamu kurumu oldu. Diyanet Ocak-Haziran dönemini kapsayan yılın ilk altı ayında yaptığı 5,6 milyar TL’lik harcamayla Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın da aralarında olduğu 28 kamu kurumundan fazla para harcadı.

    Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan Merkezi Yönetim Mali İstatistikleri tablosuna göre Diyanet’in yılın ilk altı aylık diliminde yaptığı harcamalar toplamı 5 milyar 658 milyon TL’ye ulaştı. Yılın ilk yarısında en yüksek harcamayı 1,2 milyar TL ile ocak ayında yapan Diyanet’in Şubat, Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarındaki harcamalarının ortalaması ise 850 milyon TL olarak gerçekleşti.

    Hazine Bakanlığı’na bağlı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Diyanet, kamu kurumlarının bütçe harcamalarına göre sıralandığı listede 12’nciliğe yerleşti. Yüksek harcamaları ile öne çıkan Diyanet, yılın ilk altı ayında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan 2,2 milyar TL fazla para harcadı. Kurumun temmuz ayı harcamasının ise 937 milyon TL olduğu açıklandı.

    KÜLTÜR VE SANAYİ HARCAMASINDAN FAZLA

    Diyanet İşleri’nin harcamalarıyla geride bıraktığı genel bütçeli idarelerin arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı da yer aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı yılın ilk yarısı için ayrılan 5,7 milyar TL’lik ödeneğin, 1,9 milyar TL’sini tüketirken Dışişleri Bakanlığı, 4,7 milyar TL’lik ödeneğinin 2,1 milyar TL’sini kullandı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 7,9 milyar TL’lik ödeneğin 3.4 milyar TL’sini harcadı.

    Buna göre Diyanet, bu yılın ilk yarısında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 3,7 milyar TL, Dışişleri Bakanlığı’ndan ise 3,5 milyar TL fazla para harcadı. Diyanet harcamalarıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı da 2,2 milyar TL geride bıraktı.

    PERSONEL GİDERİ 4,6 MİLYAR TL

    Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yılın ilk yarısında yaptığı 5,6 milyar TL’lik harcamanın 4,6 milyar TL’sini personel giderleri oluşturdu. SGK’ye 838 milyon TL prim ödeyen idare, 116 milyon TL’lik de mal ve hizmet alım gideri yaptı.

    6 AYLIK HARCAMA TABLOSU

    • Diyanet İşleri Başkanlığı: 5,6 milyar TL
    • Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı: 3.4 milyar TL
    • Kültür ve Turizm Bakanlığı: 1,9 milyar TL
    • Dışişleri Bakanlığı: 2,1 milyar TL

     

    Haber: (BirGün)

  • Ayasofya’da bayram namazı

    Ayasofya’da bayram namazı

    Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde 86 yıl sonra ilk bayram namazı, caminin içini ve çevresini dolduran binlerce vatandaşın katılımıyla eda edildi.

    İstanbul’un fethine kadar 916 yıl kilise, 1453’ten 1934’te alınan kararla müze oluncaya dek cami olarak kullanılan, 86 yıl müze olarak hizmet veren ve geçen hafta cuma namazıyla birlikte yeniden ibadete açılan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde, ilk bayram namazı heyecanı yaşandı.

    Kurban Bayramı namazını Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde kılmak isteyen, İstanbul’un yanı sıra başka kentlerden ve yurt dışından gelenler, Ayasofya Meydanı’nı doldurdu. Camiye giden çeşitli bölgelerde kurulan güvenlik noktalarında da yoğunluk oluştuğu gözlendi.

    Namaz için belirlenen alanlar, bayram namazı vaktinden önce doldu. Fatih Belediyesi ekipleri vatandaşlara namaz öncesinde ücretsiz olarak tek kullanımlık seccade, dezenfektan, maske ve su dağıttı. Mobil araçlar üzerine kurulan dev ekranlarla arka saflarda yer alan kişilerin alanı görmesi de sağlandı.

    Vatandaşlar, belediye tarafından sosyal mesafe kuralı gereği bölümlendirilen yerlere ve ibadetlerin rahat bir ortamda yerine getirilmesi amacıyla Ayasofya Meydanı’na serilen hasırların üzerine, yanlarında getirdikleri seccadeleri sererek bayram namazını kıldı.

    Bayram namazı öncesinde İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı tarafından dua okundu.

    86 yıl sonra Ayasofya’da, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ilk bayram namazını kıldırdı.

    Namazın ardından tekbirler getirildi. Ayasofya’da, 86 yıl sonra ilk Kurban Bayramı hutbesini okuyan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın yine elinde kılıçla minbere çıkması dikkat çekti.

    Osmanlı’dan kalan bu geleneğe göre cuma ve bayram hutbeleri için minbere kılıçla çıkan eski cami imamları, kılıcı sağ ele alırsa, “kullanma” niyetini ortaya koyuyor ve düşmanı korkutmayı amaçlıyor. Hutbelerde ise kılıç sol ele alınıyor. Bu da, dosta güven verme amacını taşıyor.

    Erbaş, bayram hutbesinde “Sizleri bayram süresince kurban kesiminde, ziyaretleşmede, bilhassa trafikte anlayışlı ve sabırlı olmaya davet ediyorum.Yüce Rabbimiz, bizleri her türlü kaza ve beladan muhafaza buyursun. Salgın hastalıklardan, savaş ve acılardan halâs eylesin.Nice bereketli bayramlarda buluştursun. Allah’ın selamı, rahmeti, ikram ve inayeti üzerimize olsun” dedi.

    Camideki ilk bayram namazına özel hatıra madalyonu dağıtıldı

    Öte yandan Fatih Belediyesi, Kurban Bayramı namazı için Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’ne gelen vatandaşlara, bugüne özel hazırlanan gümüş kaplamalı hatıra madalyonu ile üzerine Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi işlenmiş bez çanta armağan etti. Ayrıca, namazdan çıkan vatandaşlara çorba ikramı da yapıldı.

  • Diyanet İşleri Başkanı, ‘Atatürk’e lanet etti’ iddiasını yanıtladı

    Diyanet İşleri Başkanı, ‘Atatürk’e lanet etti’ iddiasını yanıtladı

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, Ayasofya hutbesinde kullanmış olduğu ifadelerin “Atatürk’e lanet” olarak eleştirilmesiyle ilgili açıklama geldi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş. Ahmet Hakan’ın “Atatürk’e lanet ettiğiniz şeklinde bir eleştiriyle karşı karşıyasınız. Bu konuda ne söylemek istersiniz?” sorusuna cevap verdi.

    İşte Hakan’ın yazısının ilgili kısmı:

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’ın Ayasofya hutbesinde şöyle bir cümle geçti:

    “Fatih Sultan Mehmet Han, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bırakmıştır. Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar”.*

    İşte hutbede geçen bu bölüm nedeniyle özellikle CHP ve İYİ Parti’den isimler, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’a büyük tepki gösterdiler.

    Mesela CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Ali Erbaş ant olsun ki, o koltukta oturup Atatürk’e lanet okumanın bedelini ödeyeceksin” dedi. Mesela CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, “Türkiye’nin hiçbir memuru Atatürk’e hakaret edemez. Hele Atatürk sayesinde işgalden kurtarılan Ayasofya’da bunu yapmak sadece ahlak değil akıl bozukluğudur” dedi. Mesela CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, “Atatürk’e lanet, vatana ihanettir” dedi. Mesela İYİ Parti TBMM Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bugün Atatürk’e lanet okuyarak, birilerine selam çakmış olabilir. Ama unutulmamalı ki gün gelir bunun siyasi ve hukuki sonuçları olur” dedi. Mesela İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, “Atatürk’e dil uzatan Ali Erbaş Fatih’in vakfiyesinde ne yazdığını bile bilmiyor. İstifa istifa!” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, yaptığı yazılı açıklama ile eleştirilere yanıt verdi:

    Merhaba Ahmet Bey.

    Ayasofya hutbemde temas ettiğim “Vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar; vâkıfın şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar” ifadesiyle ilgili şu açıklamayı yapabilirim:

    Genel olarak vakfiyelerin sonu, vâkıfın bedduasıyla biter.

    “Bu vakfımı kimler amacı dışında kullanırsa Allah’ın, meleklerin, peygamberlerin, tüm Müslümanların laneti onların üzerine olsun” şeklinde.

    Ben de hutbede buna atıfta bulundum.

    Sadece Ayasofya’yı değil tüm vakıf mallarını kastettim.

    Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim. “Uğramıştır” demedim, “Çiğnerse lanete uğrar” dedim.

    Atatürk 82 sene önce vefat etti. Vefat eden insanlara dua edilir, beddua değil. Geçen geçmiştir, Allah Teala da “tilke ümmetün kad halet, lehâ mâ kesebet ve leküm mâ kesebtüm” (Onlar gelip geçen bir ümmettiler. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz) (Bakara 141) ayetiyle bizi uyarmaktadır.

    Biz geçmişe takılmadan geleceğe bakmalıyız.

    Kaldı ki Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi hususunda Atatürk’ün dahlinin olup olmadığı da tarihçiler arasında tartışmalı bir konudur.

    Velhasıl bizim millet olarak vakıf mallarını koruma konusunda çok titiz olmamız gerekir. Bunu sağlamanın tek yolu kanunlarla korkutarak olmamalı. Farklı yollarla vicdanlar harekete geçirilmeli ve inanç ilkeleri de devreye sokulmalı.

    Diyanet İşleri Başkanı olarak bunu Müslümanlara hatırlatmak benim görevim. Ben görevimi yapıyorum.

    Ama birileri benim görevim gereği hatırlattığım hususlar üzerinden bilerek ya da bilmeyerek tefrika çıkarıyor.

    Bizim inancımızda vâkıfın (vakfedenin) vasiyeti nass hükmündedir. Ona uymak gerekir.

    Bunu Müslümanlara Diyanet İşleri Başkanının camide, hutbede hatırlatması son derece normal bir davranıştır, polemik konusu yapmak iyi niyetli bir tavır değildir.

    Allah yar ve yardımcımız olsun.

  • Ayasofya’da ‘Kılıç’ geleneğiyle Cuma hutbesi

    Ayasofya’da ‘Kılıç’ geleneğiyle Cuma hutbesi

    Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde, 86 yıl sonra ilk hutbeyi okuyan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Milletimizin derin bir yürek yarasına dönüşen hasreti sona eriyor. Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun.” dedi.

    Erbaş, “Ayasofya: Fethin nişanesi, Fatih’in emaneti” başlıklı hutbesini okumak için minbere kılıçla çıktı.

    Kılıçlı hutbe ne anlama geliyor?

    Erbaş, hutbeye elinde kılıçla çıktı. Türk tarihinde kılıç kuşanmanın ayrı bir önemi vardır. Merasimler düzenlenir, o an bir bakıma ölümsüzleştirilir. Tarihteki Türk devletlerinde ve Osmanlı İmparatorluğunda bu anın anlamı daha da bir özeldir. Padişahların kılıç kuşanma merasimleri, onların yönetimi devraldıkları, hükümdarlıklarını ilan ettikleri anlamına geliyor. “Eski Camide hutbede kılıç taşımanın, hatta kılıcı hangi elle tutulacağı dahi özel anlam taşıyor. Sağ ele alınan kılıç, ‘kullanma’ niyetini ortaya koyuyor ve düşmanı korkutmayı amaçlıyor. Hutbelerde kılıç sol ele alınıyor. Bu da, dosta güven verme amacını taşıyor.”

    CUMA HUTBESİ

    Allah’ın lütfu ve inayeti ile cumanın huzuru ve bereketinin Müslümanların üzerine olmasını dileyen Erbaş, bu mübarek vakitte, bu mukaddes mekanda tarihi bir ana şahitlik edildiğini belirtti.

    Erbaş, “Ayasofya-i Cami-i Şerifi Kurban Bayramı’nın gölgesinin üzerimize düştüğü, hac aylarından mübarek Zilhicce’nin üçüncü günü olan bugün yeniden cemaatine kavuşuyor. Milletimizin derin bir yürek yarasına dönüşen hasreti sona eriyor. Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun.” diye konuştu.

    Bugünün, Ayasofya’nın kubbelerinde yeniden tekbir, tehlil ve salavatların yankılandığı, minarelerinden ezan ve selaların yükseldiği gün olduğuna işaret eden Erbaş, şöyle konuştu:

    “Bugün, bundan 70 sene önce hemen karşımızdaki Sultanahmet Camisi minarelerinin 16 şerefesinden 16 müezzinin Allah’u ekber sadalarıyla yeri göğü inlettiği, 18 yıl ayrılıktan sonra minarelerimizin ezanlara kavuştuğu anın bir benzerini yaşadığımız gündür. Bugün, müminlerin sevinç gözyaşları içinde kıyama durduğu, huşuyla rükua vardığı ve şükürle secdeye kapandığı gündür. Bugün, şeref ve tevazu günüdür. Bizleri böyle onurlu bir güne kavuşturan, yeryüzünün en mukaddes mekanları olan camilerde buluşturan ve ulu mabet Ayasofya’da huzuruna kabul eden Cenab-ı Hakk’a sonsuz hamdüsenalar olsun.

    ‘Konstantiniyye mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır ve o asker, ne güzel askerdir.’ buyurarak fethi müjdeleyen Habib-i Kibriya Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Bu müjdeye nail olma aşkıyla yollara düşen, İstanbul’un manevi mimarı Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri başta olmak üzere, ashab-ı kirama ve onların kutlu izinden gidenlere selam olsun. Fetih, tasallut değil ihyadır; yıkım değil imardır inancıyla Anadolu kapılarını milletimize açan Sultan Alparslan’a ve bu toprakları vatan kılarak bize emanet eden şehitlerimize, gazilerimize, coğrafyamızı imanla yoğuran tüm gönül sultanlarına selam olsun. Fetih sevdasını Sultan Mehmet’in gönlüne nakış nakış işleyen, 1 Haziran 1453 Cuma günü Ayasofya’da ilk cuma namazını kıldıran ilim ve hikmet tabibi Akşemseddin Hazretleri’ne selam olsun.”

    “Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun”

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, hutbesinde şunları kaydetti:

    “Artık bir işe karar verdin mi Allah’a güven. Doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever’ ayet-i celilesine gönülden bağlanan o genç ve dirayetli padişaha; tarih, edebiyat, bilim ve sanat dehasına, çağının en gelişmiş teknolojisini üreten, gemilerini karadan yürüten, Allah’ın izni ve inayetiyle İstanbul’u fethe mazhar olan, sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun. Ayasofya’yı minarelerle süsleyen, asırlarca ayakta kalmasını sağlayan güçlendirmeleri yapan, mimarların piri, büyük sanatkar Mimar Sinan’a selam olsun. Dünyanın yedi iklim dört bucağında Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını özlemle bekleyen ve sevinçle kutlayan bütün mümin kardeşlerimize selam olsun. Ayasofya’nın ezanına, kametine, vaazına, hutbesine, duasına, tilavetine, ilmi faaliyetlerine, saf saf dizilmiş muazzez cemaatine kavuşması için dünden bugüne canla başla emek veren büyüklerimize selam olsun. Ayasofya’yı ‘kendi öz evimizde ruh ve mukaddesat odamız’ diye tarif eden ve ‘Ayasofya mutlaka açılacak, bekleyin gençler, biraz daha rahmet yağsın. Her yağmurun arkasında bir sel vardır. O selin üzerinde bir saman çöpü olsam, daha ne isterim. O, aziz bir kitap gibi açılacak’ diyerek umut ve sabır aşılayan ilim ve fikir insanlarımıza, irfan ve ihsan öncülerimize selam olsun. Rahmet olsun cümlesine.”

    “İnsanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekanlarından birisi”

    Ayasofya’nın, 15 asrı aşan ömrüyle insanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekanlarından birisi olduğunu dile getiren Erbaş, “Bu kadim mabed, Alemlerin Rabbi olan Allah’a kulluğun ve teslimiyetin muhteşem bir ifadesidir.” dedi.

    Fatih Sultan Mehmet Han’ın, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bıraktığını anlatan Erbaş, “Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. Dolayısıyla o günden bugüne Ayasofya, sadece ülkemizin değil, aynı zamanda ümmet-i Muhammed’in harim-i ismetidir. Ayasofya, İslam’ın engin merhametinin bir kez daha dünyaya ilan edildiği yerdir. Fetihten sonra Ayasofya’ya sığınıp, haklarında verilecek hükmü endişe içinde bekleyen ahaliye Fatih, ‘Bu andan itibaren özgürlüğünüz ve hayatınız hakkında korkmayınız! Kimsenin malı yağma edilmeyecek, kimse zulme uğramayacak, hiç kimse dininden dolayı cezalandırılmayacaktır.’ demiştir ve öyle de yapmıştır. İşte bu vesileyle Ayasofya, inanca saygının ve birlikte yaşama ahlakının sembolü olmuştur.” ifadesini kullandı.

    “Ayasofya’nın ibadete açılması, yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin can suyuna kavuşmasıdır”

    Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya’nın ibadete açılmasının, tarihi müktesebatına vefanın gereği olarak, beş asır boyunca müminleri bağrına basan mukaddes bir caminin, asli vasfına dönüştürülmesi olduğunu söyledi.

    Ayasofya’nın ibadete açılmasının, temeli tevhid, tuğlası ilim, harcı erdem olan İslam medeniyetinin bütün zorluklara rağmen yükselmeye devam edişinin ispatı olduğunu anlatan Erbaş, “Ayasofya’nın ibadete açılması, başta Mescid-i Aksa olmak üzere, yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin ve mazlum müminlerinin can suyuna kavuşmasıdır. Ayasofya’nın ibadete açılması, iman ve vatan sevdasını her şeyin üstünde tutan aziz milletimizin, köklerinden aldığı manevi güçle sağlam bir istikbali inşa etme azmidir.” dedi.

    Erbaş, medeniyetlerinde camilerin, birlik, dirlik, kardeşlik, inanç ve sükunetlerinin kaynağı olduğunu vurgulayarak, “Yüce Rabbimiz, cami ve mescitleri imar edenler hakkında şöyle buyurmaktadır. ‘Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yolda oldukları umulanlar bunlardır.” diye konuştu.

    Hutbesinde, “Minareleri suskun, minberi yalnız, kubbesi sessiz, bahçesi ıssız bir camiden daha mahzun ne olabilir?” diye soran Erbaş, “Bugün, tehlikeli bir şekilde tırmanan İslam düşmanlığı sebebiyle dünyanın çeşitli bölgelerinde saldırıya uğrayan, kapılarına kilit vurulan, hatta bombalanıp yıkılan camiler vardır. Mazlum ve mahzun yüz milyonlarca Müslüman zulme uğramaktadır. Günümüz dünyasına Fatih Sultan Mehmet’in beş asır önce Ayasofya’da sergilediği bu muhteşem davranışı örnek gösteriyor, tüm insanlığı, İslam karşıtı söylem ve eylemler başta olmak üzere her türlü zulme ‘dur’ demeye davet ediyorum.” diye konuştu.

    Erbaş, Ayasofya’nın ifade ettiği manayı, yüce bir gaye ve mukaddes bir emanet bilen müminler olarak, bugün kendilerine düşen en büyük görevin, tüm yeryüzünde merhamet ve müsamahanın, barış, huzur ve iyiliğin egemen olması için gayret göstermek olduğunu söyledi. İsmi barış, kurtuluş, selam olan İslam’ın hem son Peygamberinin ve tüm enbiya-i kiramın gönderiliş amacının da bu olduğunu aktaran Erbaş, şöyle devam etti:

    “O zaman bize düşen, yeryüzünde daima iyilik, hak ve adalet egemen olsun diye gece gündüz çalışmaktır. Devasa sorunların girdabında çaresizliği yaşayan insanlığın, kurtuluş umudu olmaktır. Zulüm ve haksızlığın, gözyaşı ve çaresizliğin kuşattığı coğrafyalarda adaletin teminatı olmaktır. ‘Ey Müslüman! İslam’ı öyle güzel, öyle sahih anla, yaşa ve anlat ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin’ çağrısına uyarak yeni bir diriliş başlatmalıyız. Biz inanıyoruz ki, Hz. Ali’nin ifadesiyle ‘İnsanlar ya dinde kardeş ya da yaratılışta eştir.’ Biz inanıyoruz ki, yeryüzü hepimizin ortak evidir. Biz inanıyoruz ki, inancı, ırkı, rengi, toprağı ne olursa olsun, bu evin bir ferdi olan herkes, güven içerisinde, evrensel değerler ve ahlaki ilkeler çerçevesinde özgür ve insanca yaşama hakkına sahiptir.”

    Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya’nın kubbesi altında tüm insanlığı adalete, barışa, merhamete ve hakkaniyete davet ettiklerini aktararak, “İnsan olma şerefini koruyan, bizi eşref-i mahlukat yapan evrensel değerleri ve ahlaki ilkeleri ayakta tutmaya çağırıyoruz. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı her canın dokunulmaz olduğunu ilan eden son ve hak dinin müntesibi olarak, insanlığı can, din, akıl, mal ve neslin muhafazası için yardımlaşmaya ve dayanışmaya çağırıyoruz. Zira bugün, kalbimizle fıtratımızı, aklımızla vicdanımızı bütünleştirmeye, insanı insanla buluşturmaya, insanı tabiatla barıştırmaya her zamankinden daha çok muhtacız.” dedi.

    “Ayasofya Camii’nin kapıları, Allah’ın bütün kullarına açık olacaktır”

    Hutbesinin sonunda “Bu şerefli mekandan bütün dünyaya seslenmek istiyorum.” diyen Erbaş, şunları kaydetti:

    “Ey insanlar, Ayasofya Camii’nin kapıları, tıpkı Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet ve diğer camilerimiz gibi, hiçbir ayrım gözetmeksizin Allah’ın bütün kullarına açık olacaktır. Ayasofya Camii’nin manevi atmosferinde inanca, ibadete, tarihe ve tefekküre uzanan yolculuk inşallah kesintisiz devam edecektir. Cenab-ı Hak, şanlı tarihimizde mümtaz bir yeri, gönüllerimizde müstesna bir değeri olan Ayasofya Camii’ne hakkıyla hizmet etmeyi bizlere nasip eylesin. Ayasofya gibi serapa ihtişam olan bir cami-i şerife hakkıyla ihtiram göstermeyi bizlere lütfeylesin. Kültürümüzün ve kimliğimizin korunmasında, Ayasofya Camimizin yeniden ibadete açılmasında emeği geçen bütün devlet büyüklerimizi, dua eden, sevincimizi paylaşan herkesi, sevdiği ve razı olduğu kullar zümresine ilhak eylesin.”

  • Diyanet İşleri Başkanı’ndan Ayasofya açıklaması

    Diyanet İşleri Başkanı’ndan Ayasofya açıklaması

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ayasofya’nın ibadete açılmasına ilişkin, “Aslına rücu ettirilmiş olmasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. İnşallah cemaati bol olsun. Ziyaretçisi bol olsun. İçinde sadece ibadet etmekle kalınmasın ve bir mektep, bir medrese olsun” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, çeşitli programlar için gittiği Rize’de, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Hüseyin Karaman’ı ziyaret etti.

    Erbaş, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Ayasofya Camisi’nin ibadete açılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    Ayasofya’nın ibadete açılmasından duyduğu mutluluğu dile getiren Erbaş, “Bizim gençliğimiz ‘Zincirler kırılacak. Ayasofya açılacak’ sloganlarını söyleyerek geçti. Sadece Türkiye için değil tüm İslam dünyası için büyük bir anlamı olan, sembolik bir anlamı olan camidir Ayasofya. 86 yıllık bir hasretten sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük bir gayreti ile bütün İslam dünyasına, sadece İslam dünyasına değil, bütün insanlık için önemli bir değerdir, önemli bir mabettir” diye konuştu.

    ”İÇİNDE BİR MEKTEP BİR MEDRESE OLSUN”

    Caminin, 1500 yılı aşkın tarihi geçmişi olduğunu hatırlatan Erbaş, “Dolayısıyla ben bütün insanlığın esasında içinde ibadet edilebilen bir mabede dönüştürülmüş olmasının, aslına rücu ettirilmiş olmasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. İnşallah cemaati bol olsun. Ziyaretçisi bol olsun. İçinde sadece ibadet etmekle kalınmasın ve bir mektep bir medrese olsun” değerlendirmesini yaptı.

    Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak gayret içerisinde olduklarını da belirterek “Cami, kürsü dersleri ile zenginleştirmeye çalışacağız. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak şimdiden çalışmalara başladık. İçinde mektep olan, içinde bütün insanlığa hizmet edebilecek faaliyetlerin yapılabildiği bir cami olarak inşallah Sayın Cumhurbaşkanımızın belirlemiş olduğu 24 Temmuz tarihinde ilk cuma namazını kılarak inşallah hizmete açmış olacağız” ifadelerini kullandı.

    “24 TEMMUZ’A KADAR TAMAMLAMAYI PLANLIYORUZ”

    İbadete hazırlama sürecinde camiyi ziyaret edeceklerini belirten Erbaş, “Neler gerektiği konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Şu ana kadar yapmış olduğumuz çalışmalar var. Bundan sonra da eksikleri ne ise onları tamamlayacağız. Bunu 24 Temmuz’a kadar tamamlamayı planlıyoruz” dedi.

  • 2020 yaz Kur’an kursları uzaktan eğitimle yapılacak

    2020 yaz Kur’an kursları uzaktan eğitimle yapılacak

    Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Kur’an kurslarına kayıt yaptıran öğrencilerimizin çoğunlukla 10-15 yaş aralığında olması nedeniyle fiziksel mesafenin korunması, maske kullanımı, temizlik kurallarına riayet etme gibi hususlarda güçlük çekileceği öngörüldüğünden 2020 yılı yaz Kur’an kurslarında eğitimlerin uzaktan eğitim yoluyla yapılmasını kararlaştırdık” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler nedeniyle bu yıl Diyanet TV üzerinden uzaktan eğitim yöntemiyle düzenlenen ‘Yaz Kur’an Kursları Eğitim Programları’ bugün Ali Erbaş’ın verdiği açılış dersiyle başladı. Erbaş, yaz Kur’an kurslarının eğitim planını çocukların tatil dönemini dikkate alarak yaptıklarını belirtti. Erbaş, eğitim programının çocukları yoracak bir program olmadığını belirterek, “Onlara Kur’an’ı ve dini değerleri sevdirmek için kitaplar ve eğitim materyallerimiz, motivasyon merkezli bir yaklaşımla, çocuklarımızın seviyesini, ilgisini, beklentisini, yaşını, yeteneğini, bilgisini ve bütün özelliklerini dikkate alarak hazırlanmıştır” dedi.

    ‘KURALLARA UYMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİLECEĞİ ÖNGÖRÜLDÜ’

    Koronavirüs salgını nedeniyle bu yıl yaz Kur’an kurslarını camilerde gerçekleştiremediklerini belirten Erbaş, şunları kaydetti:

    “Bu kurslara kayıt yaptıran öğrencilerimizin çoğunlukla 10-15 yaş aralığında olması nedeniyle fiziksel mesafenin korunması, maske kullanımı, temizlik kurallarına riayet etme gibi hususlarda güçlük çekileceği öngörüldüğünden 2020 yılı yaz Kur’an kurslarında eğitimlerin uzaktan eğitim yoluyla yapılmasını kararlaştırdık. Bu sene yaz Kur’an kurslarında maalesef camilerimizin o neşe ve huzur dolu atmosferinden ve arkadaşlarınızdan uzak kalacaksınız. Ancak ister evde ister tatilde, nerede olursanız olun yanınızda televizyon ya da internet varsa Diyanet TV’nin yaz Kur’an kursu eğitimlerine büyük bir zevkle katılabileceksiniz. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i öğreneceksiniz, hayatını öğrenerek sevgili Peygamber’imizi tanıyacaksınız ve emin olun hem güzel şeyler öğrenecek hem de hoşça vakit geçireceksiniz.”

    ‘YAZ KURSLARI, KUR’AN İLE TANIŞMAK İÇİN ÖNEMLİ FIRSAT’

    İlk derste hem velilere hem de öğrencilere önemli tavsiyelerde bulunan Erbaş, “Yaz Kur’an kursları, çocuklarımızı Kur’an ile tanıştırma adına önemli bir fırsattır. Çocuklarımızın Peygamber Efendimizle ve onun insanlığa örnek hayatı ile tanışacak olmalarını son derece önemsiyoruz. Zira Kur’an ile tanışan nesiller, insana yakışan en güzel ziynetin, adalet, merhamet, paylaşma ve yardımlaşma duyguları ile dolu bir kalp olduğunu görecektir. Tertemiz zihinlerini, hidayet kaynağı Kur’an ile besleyecek, temel dini bilgileri, ibadetleri ve ahlaki değerleri en doğru yöntemlerle öğrenme imkânı bulacaktır. İslam’ın temel değerleriyle tanışarak hayatlarını bu değerler üzerine inşa etme fırsatı bulacaktır yavrularımız. Çocuklarımız İslam’ı tanımakla yeryüzündeki en yüce idealin, yaratana itaat ve yaratılanlara merhamet olduğunu öğrenecektir. Dolayısıyla insana ve çevreye saygının, sorumluluk, dürüstlük ve iyilik numuneleri olarak geleneğimizin ve geleceğimizin teminatı olacaktır inşallah” diye konuştu.

    ‘DİN EĞİTİMİ DAHA İYİ BİR GELECEK İÇİN GEREKLİ’

    Ali Erbaş, anne ve babalara çocukların maddi ihtiyaçlarını gidermek için gösterdikleri azim ve gayreti manevi gelişimleri için de göstermeleri çağrısında bulunarak, “Zira din ve ahlak eğitiminden uzak kalan çocuklarımızın; tarihini, toplumunu, medeniyetini tanıması ve daha iyi bir gelecek inşa etmesi oldukça zordur. Bu görevimizi ihmal etmenin, telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlara sebep olacağını asla göz ardı etmeyelim” dedi.