Etiket: almanya

  • NATO’dan açıklama: Anlaşma sağlanamadı

    NATO’dan açıklama: Anlaşma sağlanamadı

    NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’de çatışmayı önleme mekanizmaları konusunda NATO’da teknik görüşmelerin başladığını ancak henüz bir mutabakata varılmadığını açıkladı.

    Stoltenberg, NATO Kuzey Atlantik Konseyi’nin daimi temsilciler seviyesindeki toplantısından sonra basına açıklama yaptı.

    Atina yönetiminin, NATO’nun teknik görüşmeler yapmak üzere Türkiye ve Yunanistan’ın mutabakata vardığı yönündeki açıklamasını yalanladığı hatırlatılan Stoltenberg, şunları söyledi:

    “Türk ve Yunanistanlı liderlerle yaptığım görüşmelerden sonra iki müttefik ülke burada, NATO’da teknik görüşmeler için bir araya geldiler bile. Bu görüşmelerin amacı askeri çatışmayı önleyecek mekanizmalar oluşturulması. Doğu Akdeniz’de kaza riskini düşürmek için henüz bir mutabakata varılmadı. Bunlar Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklarla ilgili müzakereler değil, teknik görüşmeler. Bunlar Almanya öncülüğündeki siyasi ara buluculuk çabalarını tamamlayacak çalışmalardır.”

    Stoltenberg, NATO’nun sorunların çözümü konusunda önemli bir platform olduğunu belirterek, askeri teknik görüşmelerin NATO’da başladığını tekrarladı.

    Stoltenberg, “Doğu Akdeniz’de çok sayıda gemi bulunduğu için çatışmayı önleyecek mekanizmaları geliştirme konusunda teknik görüşmelere başlama ihtiyacımız vardı.” diye konuştu.

  • Almanya’da stadyum yakınında savaştan kalma patlamamış bomba bulundu

    Almanya’da stadyum yakınında savaştan kalma patlamamış bomba bulundu

    Almanya’nın Köln kentindeki Müngersdorf semtinde, FC Köln futbol takımı stadyumu yakınlarında İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma İngiltere yapımı patlamamış bir bomba bulundu.

    Walter-Binder-Weg Caddesi üzerinde yapılan keşif çalışmalarında bu sabah İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma patlamamış bir bomba bulundu. Köln Şehir İdaresi tarafından yapılan açıklamada, bulunan bombanın İngiltere yapımı olduğu açıklandı.

    Bombanın bulunduğu alandaki binalar boşaltılarak çevre sakinleri belediye otobüsleri ile tahliye edilip, alan kordon altına alındı. Çevrede oturan yaklaşık 4 bin 100 kişi, FC Köln’e ait Rheinenergie-Stadion’da oluşturulan kriz merkezine yerleştirildi. Bombanın bulunduğu civarda trafiğin durdurulduğu belirtildi. Bombanın ne zaman etkisiz hale getirileceğine dair henüz bir bilgi paylaşılmadı.

  • Gemi komutanlarına ‘vur emri’ yetkisi verildi

    Gemi komutanlarına ‘vur emri’ yetkisi verildi

    Eski İstihbarat Daire Başkanı ve Yeni Şafak gazetesi yazarı Bülent Orakoğlu, ‘Gemi komutanlarına vur emri yetkisi’ başlığıyla yayımlanan yazısında sözlerine “Fransa’dan sonra ABD ve Yunanistan donanmasının ortak tatbikat düzenlemesi Doğu Akdeniz’de gerilimi artırdı. Türkiye’nin Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki tatbikatlarına karşı tatbikat ilan etmesi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları Yunanistan başta olmak üzere arka planda Yunanistan’a destek veren ülkelerde de tansiyonu yükseltti” diye başladı.

    Orakoğlu şöyle devam etti:

    “Merkel sadece günler öncesinde Fransa’yı Doğu Akdeniz’de gerilimi artırmakla suçlarken ne olmuştu da AB ülkelerinin Atina’nın tezlerini ciddiye almak ve haklı olduğu yerde Yunanistan’ı desteklemek zorunda oldukları açıklamasını yapmıştı. Doğu Akdeniz’de, çatışma dahil her türlü seçenek için hazırlık yapan TSK, angajman seviyesini gemi komutanına kadar indirerek gemi komutanlarına olası bir tacizde Ankara’ya sormadan ‘vur emri’ yetkisi verildi.

    Doğal olmayan bu gelişmeler Doğu Akdeniz’de sadece Türkiye ile Yunanistan anlaşmazlığı ötesinde hegemonik küresel güçler ile Batı’nın Türkiye’ye karşı Mavi Vatan’da ikinci bir Sevr haritasını dayatmaya çalıştıklarını ortaya koyuyordu. Mavi Vatan’daki bu yeni Sevr Haritası ‘Ege’yi tamamen Yunan denizi olarak kabullenip Doğu Akdeniz’de bizi İskenderun Körfezi ve Antalya Körfezi’ne, batıda karasularımıza hapsediyor.

    Akdeniz’de Rusya’nın, Çin’in, İran’ın güneyden çevrelenmesi, ABD jeopolitiğinin önemli parametreleri. Dolayısıyla ABD, bu bölgede kendi politikalarını uygulatabilmek için Türkiye’nin hizaya sokulmasını istiyor. Çünkü Türkiye, soğuk savaş sonrası kendi milli, yerli ve bağımsız politikalarına yöneldi ve bu politikalarından vazgeçmiyor. Bunun başında da tabii ki Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs’taki, Ege’deki çıkarları geliyor. ABD veya AB’nin Türkiye’ye karşı ambargo tehditleri silah yaptırımlarının tüm gayesinin Türkiye’yi hegemonyanın istediği çizgiye zorlamak olduğu anlaşılıyor.

    TÜRKİYE İKİNCİ SEVR’E DİRENİYOR

    Türkiye ise bu kez Mavi Vatan’daki ikinci Sevr’e direniyor. Kolonyalist ülkelerin yıllar önce hazırladığı yeni işgal planlarını bozacak hamleleri kararlılık ve cesaretle atıyor. Zira Türkiye, savunma sanayisini, ordusunu, donanmasını çok güçlendirdi. Türkiye Doğu Akdeniz’de çıkarlarını sonuna kadar savunacak ve asla geri adım atmayacaktır. ABD ve Batı, Türkiye’nin savunma sanayiinde, denizde ve havada kendilerine karşı çıkabilecek güce erişebileceğini beklemiyorlardı. Türkiye ülkesinin bekasını tehlikeye sokan dış ülkelerde üsler kurması Batı’nın eski Türkiye’yi dizayn ettiği günlere dönme arzusunun hayal olduğunu gözler önüne seriyor.

    Türkiye 50’nin üzerinde muharip ve destek gemisi ile Akdeniz’de bulunuyor. Oruç Reis’in çalışma yaptığı saha adeta çelikten kalkanla çevrilirken, hiçbir yabancı savaş gemisinin bu sahaya girmesine izin verilmiyor. Yunan denizaltılarının bu dönemde aktif olduğu, Türkiye’nin ise denizaltı savunma harbini en üst seviyede yürüttüğü kaydediliyor. Satıhtan veya deniz altından sahaya giremeyen Yunanistan cephesi, uçaklarla Türkiye’ye gözdağı vermeye çalışıyor. Fakat uzmanlar, bunun Türkiye için yalnızca bir ‘sinek vızıltısı’ olabileceğini kaydediyor.

    ‘SAVAŞ ÇIKARSA KAZANAN TÜRKİYE OLUR”

    Doğu Akdeniz’deki sıcak gelişmeleri ve Ege’de yükselen tansiyonu değerlendiren uzmanlar, ABD ve Batı desteği ile Akdeniz’e inen Yunanistan’a Türkiye’nin izin vermeyeceğini, Atina’nın uluslararası hukuk çerçevesinde Batı’dan beklediği desteği almayacağını ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz ve Ege’de telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayabileceğini kaydetti.

    Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan ve azmettirici devletler arasında gerilim sürerken bölgedeki Türk üstünlüğünü manşetine taşıyan Alman Die Zeit gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğalgaz rezervlerine yönelik taviz vermek istemediğini belirterek ‘Türkiye hakkı olanı alacak’ ifadelerini kullandı. İsrail merkezli Jerusalem Post gazetesi ise, Türkiye ile Yunanistan arasında bir çatışmanın çıkması durumunda kazanan tarafın Türkiye olacağını belirtti.

     

  • AB’den Türkiye mesajı

    AB’den Türkiye mesajı

    Avrupa Birliği Komisyonu’ndan Doğu Akdeniz’deki gerilime ilişkin yapılan açıklamada, “Tansiyonu yükselten adımlar yerine Türkiye ile diyaloğa ihtiyaç var. Türkiye’nin barışçıl bir çözüm bulmasını bekliyouz” denildi.

    Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’dan da açıklama var.

    Le Drian, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de AB ülkesinin deniz sahasını ihlal ettiğini ve bunun kabul edilemez olduğunu savundu.

    Güvenliklerini başka aktörlerin eline bırakmanın hata olacağını iddia eden Le Drian, “AB diyaloğa hazır. (Türkiye’yi) sert şekilde kınamak ve yaptırım gerekli olsaydı AB bunu yapardı. Ankara ile daha yapıcı diyaloğun şartlarını oluşturmak için tüm diplomatik yolları harekete geçirdik. Bu konuda Almanya ve Fransa hemfikir.” dedi.

    Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas da Türkiye’nin Libya’da ve Doğu Akdeniz’de “istikrarsızlaştıran” politika yürüttüğünü ileri sürerek bunu kabul edemeyeceklerini kaydetti.

    AB üyesi ülkelerin, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin egemenliklerini koruyacaklarını ifade eden Maas, “Bu hassas durumdan ancak diyalog ile çıkabiliriz. Bu nedenle Borrell ve (Dışişleri Bakanı) Mevlüt Çavuşoğlu’nun diyalog sürecini destekliyoruz. Tansiyonun düşmesi için 24 Eylül’e kadar elimizden geleni yapacağız.” dedi.

  • Fransa ve Almanya’dan Türkiye ile diyalog mesajı

    Fransa ve Almanya’dan Türkiye ile diyalog mesajı

    Fransa ve Almanya, Türkiye ile yapıcı diyalog geliştirmek istediklerini bildirdi.

    Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ve Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Fransa’nın başkenti Paris’te Avrupa’da görev yapan Fransız büyükelçilerine açıklamalarda bulundu.

    Avrupa’nın daha güçlü olması gerektiğine işaret eden Le Drian, İngiltere’nin uzlaşmaz ve gerçekçi olmayan tutumu nedeniyle Avrupa Birliği (AB) ile İngiltere arasında ticaret ve gelecekteki ilişkileri şekillendirecek anlaşmaya ilişkin müzakerelerde ilerleme sağlanamadığını belirtti.

    Le Drian, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de AB ülkesinin deniz sahasını ihlal ettiğini ve bunun kabul edilemez olduğunu savundu.

    Güvenliklerini başka aktörlerin eline bırakmanın hata olacağını iddia eden Le Drian, “AB diyaloğa hazır. (Türkiye’yi) sert şekilde kınamak ve yaptırım gerekli olsaydı AB bunu yapardı. Ankara ile daha yapıcı diyaloğun şartlarını oluşturmak için tüm diplomatik yolları harekete geçirdik. Bu konuda Almanya ve Fransa hemfikir.” dedi.

    Maas da Türkiye’nin Libya’da ve Doğu Akdeniz’de “istikrarsızlaştıran” politika yürüttüğünü ileri sürerek bunu kabul edemeyeceklerini kaydetti.

    AB üyesi ülkelerin, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin egemenliklerini koruyacaklarını ifade eden Maas, “Bu hassas durumdan ancak diyalog ile çıkabiliriz. Bu nedenle Borrell ve (Dışişleri Bakanı) Mevlüt Çavuşoğlu’nun diyalog sürecini destekliyoruz. Tansiyonun düşmesi için 24 Eylül’e kadar elimizden geleni yapacağız.” dedi.

    Maas, ayrıca Rusya’nın muhalif aktivist Aleksey Navalnıy’ın durumunu açıklığa kavuşturmak için daha fazla şey yapması gerektiğini belirtti.

  • Almanya seyahat uyarısını 14 Eylül’e kadar uzattı

    Almanya seyahat uyarısını 14 Eylül’e kadar uzattı

    Almanya, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle mart ayında yaptığı uluslararası “seyahat uyarısını” Avrupa Birliği (AB) dışındaki ülkeler için 14 Eylül’e kadar uzattı.

    Alman Hükümet Sözcü Yardımcısı Ulrike Demmer, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında, bugün yapılan Bakanlar Kurulunda, AB ülkeleri, İngiltere ve Schengen ülkeleri hariç diğer ülkeler için 31 Ağustos’a kadar geçerli olan “seyahat uyarısının” 14 Eylül’e kadar uzatılması kararının aldığını belirtti.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Andrea Sasse de, salgınla ilgili tahminler yapmanın zor olduğunu ifade ederek, ülkede yaz tatil döneminin bittiği eylül ortasında durumun yeniden değerlendirileceği bilgisini paylaştı.

    Sasse, birçok ülkede vaka sayılarının yeniden arttığını gözlemlediklerini ve Almanya’nın Avrupa’daki bazı bölgeler için de seyahat uyarısı yaptığını vurguladı.

    Geçmişte olduğu gibi salgının gelişiminin sürekli izlendiğini dile getiren Sasse, gelişmelere göre bazı ülkeler veya bölgeler için seyahat uyarılarının yeniden kaldırılabileceğini kaydetti.

    Almanya, mart ayında yaptığı uluslararası “seyahat uyarısını” en sonra 10 Haziran’da ağustos sonuna kadar uzatmıştı.

    Almanya Kovid-19 salgını sebebiyle Türkiye’ye uyguladığı seyahat uyarısını Muğla, Aydın, İzmir ve Antalya için kaldırmış, AB’de yer alan Fransa, Belçika, Romanya ve Hırvatistan’daki bazı bölgelere ve İspanya’ya vakaların artması sebebiyle yeniden seyahat uyarısında bulunmuştu.

  • Almanya Dışişleri Bakanı: “Doğu Akdeniz’de tek kıvılcım felakete yol açabilir”

    Almanya Dışişleri Bakanı: “Doğu Akdeniz’de tek kıvılcım felakete yol açabilir”

    Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Doğu Akdeniz’deki gerilimde “Türkiye’nin diyalogdan yana olduğunu” söyleyerek, bölgede “Tek bir kıvılcımın felakete yol açabileceği” uyarısında bulundu.

    Maas, Ankara ziyareti öncesi geldiği Atina’da Yunan mevkidaşı Nikos Dendias ile bir araya gelerek, ortak basın toplantısı düzenledi.

    Doğu Akdeniz’de, Türkiye ve Yunanistan’ın “ateşle oynadığı” yorumunda bulunan Maas, “Tek bir kıvılcım bile felakete yol açabilir.” ifadesini kullandı.

    Maas, Atina’daki temaslarının ardından Ankara’ya giderek Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya geleceğine dikkati çekerek, “Türkiye, diyalog istiyor, biz de tansiyonu düşürmek için üzerimize düşeni yapacağız.” dedi.

    Söz konusu gerilimde Avrupa Birliği (AB) ve Almanya’nın Atina yönetimiyle “dayanışma içinde olduğunu” dile getiren Maas, doğrudan diyalog kurmanın tüm tarafların çıkarına olduğunu kaydetti.

    “Türkiye ile diyaloğa hazırız”

    Dendias ise “Türkiye ile diyaloğa hazırız ancak bu tehdit altında olmayacak.” ifadesini kullanarak, “Yunanistan, egemenliğini ve egemenlik haklarını, küstahlık ve tehdit olmadan savunacak.” dedi.

    Almanya Dışişleri Bakanı Maas, Yunan mevkidaşı Denidas ile görüşmesinin öncesinde, Başbakan Kiryakos Miçotakis tarafından kabul edildi ve ana muhalefetteki Syriza Partisi lideri Aleksis Çipras ile bir araya geldi.

  • Rusya’da zehirlenen ve komada olan Navalny Berlin’e getirildi

    Rusya’da zehirlenen ve komada olan Navalny Berlin’e getirildi

    Rus muhalif aktivist Aleksey Navalny ve Alman doktorları taşıyan uçağın Berlin’e indiği belirtildi.

    Rus haber ajanı Tass’ta yer alan ve uçakların güzergâhlarını bildiren flightradar sitesinin verilerine dayandırılan habere göre, Omsk’tan havalanan, Rus muhalif aktivist Aleksey Navalny ve Alman doktorları taşıyan uçak Almanya’nın başkenti Berlin’e indi. Uçağın, Moskova saati ile 07.59’da Omsk’tan havalandığı ve Moskova saati ile 08.47’de Berlin’deki Tegel Havalimanı’na indiği ifade edildi.

    Haberde, başlangıçta doktorların komada olan Navalny’yi stabil olmayan durumu nedeniyle nakletmeye karşı olduğu ancak daha sonra doktorların Navalny’nin durumunun stabil olduğunu söylediği belirtildi. Akrabalarının talebi üzerine Navalny’nin Omsk hastanesinden bir Alman kliniğine nakledilmesine karar verildi. Dün Navalny için Nürnberg’ten Omsk’a bir uçak gönderildi.

  • Almanya’nın gönüllü aşı denemeleri İstanbul’da da yapılacak

    Almanya’nın gönüllü aşı denemeleri İstanbul’da da yapılacak

    Dünyanın merakla beklediği ve artık son aşamaya en çok yaklaşan Kovid-19 aşı çalışmalarından biri olan BioNTech ve Pfizer’ın ortak geliştirdiği Kovid-19 aşısının, Faz 3 insan denemelerinin bir ayağı da Türkiye’de, İstanbul Tıp Fakültesi koordinasyonunda yürütülecek. İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek,  yaptığı açıklamada her şey yolunda giderse aşının Kasım ayı gibi piyasada olacağını vurgulayarak, çalışmanın bir paydaşı olarak Türkiye’nin aşıya erişimde bir sıkıntı yaşamayacağını söyledi.

    Koronavirüs salgının başladığı Aralık ayından bu yana başta Çin olmak üzere, Almanya, Amerika, İngiltere ve Rusya hastalığa karşı aşı yarışında en çok gündemde olan ülkeler oldu. Kovid-19 aşısında sona en yakın çalışmalardan biri olarak görülen ve başında Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin’in bulunduğu Alman firması BioNTech ile Pfizer’ın ortak geliştirdiği “BNT162ö adlı aşı için piyasaya çıkmadan önceki son aşama olan 30 bin kişilik Faz 3 denemelerine Temmuz ayında başlanmıştı. Denemelerin hem ülke, hem küresel bazda çok merkezli yürütüldüğü bu aşamada, çalışmaya dahil edilen ülkelerden biri de Türkiye oldu. İstanbul Tıp Fakültesi koordinasyonunda yürütülecek gönüllü denemeleri için etik kurul onayının çıkmak üzere olduğunu ve Sağlık Bakanlığı’ndan da onayların alınmasından sonra önümüzdeki günlerde gönüllü çağrısına başlanacağı müjdesini veren İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, dünyada yürütülen aşılardaki son durum hakkında da açıklamalarda bulundu.

    “VAKA SAYILARI O DÖNEM DÜŞÜK OLDUĞU İÇİN ÇALIŞMAYA DAHİL EDİLMEDİK”

    Prof. Dr. Tükek, “Aşı çalışmalarında en önde gibi gözüken ülkelere baktığımız zaman Amerika’da aşı çalışmalarının başladığını duyduk. Daha sonra İngiltere’den Oxford Üniversitesi’nin böyle bir çalışması olduğunu, daha sonra Çin ve Rusya’nın bu işte ilerlediğini gördük. Almanya ve İsviçre de yine böyle bir çalışma içerisine girdiğini duyurdu. Biz, İsviçre, Almanya ve İngiltere’deki çalışmaları çok yakinen takip ediyoruz. İngiltere’nin geliştirmiş olduğu aşı ‘adenovirüs’ dediğimiz, başka virüs üzerinden gerçekleştirilen antijenik yapıya bağlı olarak ortaya çıkan bir aşılama tekniği. Bu teknikte tabii savunma hücreleri olan antikor üretimi bir miktar daha zayıf olmakla birlikte, daha güvenli ve daha hızlı üretim yapılabilen bir teknik. Onların da 30 bin kişilik Faz 3 çalışmasına başladıklarını biliyorum. Bir firma üzerinden bu çalışmayı yürütüyorlar. Biz o dönem Oxford Üniversitesi’ne Türkiye olarak Faz 3 çalışmalarına dahil olmak istediğimizi belirttiğimizde, ülkemizdeki vaka sayıları düşük olduğu için, daha yüksek vakaların görüldüğü ülkelerde başlayacaklarını bildirdiler ve Amerika, Brezilya, İngiltere ve Güney Afrika gibi o dönemde yoğun vaka sayılarının olduğu 4 ülkede başladılar Faz 3 denemelerine. Tahmin ediyorum Eylül-Ekim gibi bu çalışmaların sonuçları alınacak ve güzel sonuçlar çıkarsa ki Faz1 ve Faz 2’deki sonuçları iyiydi, kısa bir süre içerisinde piyasaya sunulacak” dedi.

    “İDEALE EN YAKIN AŞI, HAFIZA HÜCRESİ OLUŞTURAN AŞI OLACAK”

    En ideal aşının aslında bellek hücreleri oluşturabilen aşılar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tükek, “Eğer antikor üretmeyi sağlayan bellek (hafıza) hücreleri oluşmuşsa, o antijenik yapı (enfeksiyon nedeni) tekrar vücuda girdiğinde; mesela bu sefer aşı değil de virüs direkt vücuda girdiğinde, bu hafıza hücreleri canlanır ve vücutta inanılmaz düzeyde bir antikor üretimi başlar. Yani aslında bir süre sonra ölçtüğünüzde çok düşük olan (ve hastalıkla savaşmaya yeterli gelmeyecek) antikor düzeyleri, virüs vücuda girdiği andan itibaren birden bire artıyor. İşte bu bellek hücrelerinin devreye girebilmesi için, T lenfosit dediğimiz savaşçı hücrelerle etkileşime geçmesi gerekiyor antijenik yapının yani aşının. Eğer T lenfositleri bir antijenik stümülasyon, yani aşılama sonrası devreye girerse, bellek hücre oluşumu gerçekleşir. Bunun sonucu olarak vücut ikinci kez o antijenle (virüs, bakteri, parazit gibi hastalık oluşturan etkenler) karşılaştığında oluşacak antikor düzeyindeki artış, inanılmaz boyutta oluyor ve insanı gerçekten hastalıktan koruyan antikor düzeyine ulaşılıyor. O yüzden T lenfositleri ile etkileşime geçen aşılar gerçekten çok kıymetli olacak” diye konuştu.

    “ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE GÖNÜLLÜ DENEMELERİNE BAŞLIYORUZ”

    Şu ana kadar yürütülen aşı çalışmaları içerisinde Almanya’nın geliştirdiği aşıda bu etkilerin gözlendiğini vurgulayan Prof. Dr. Tükek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Almanya’daki bu aşı çalışmalarını yürüten şirketin başında bizim de tanıdığımız, çok kıymetli Uğur (Şahin) hocamız var. Zaten kendisi ile zaman zaman da görüşmelerimiz, bilimsel toplantılarımız oluyor. Şu an etik kuruldan çıkmak üzere, hatta bugünlerde çıkmış da olabilir. Bu aşının Faz 3 gönüllü insan denemelerinin bir ayağını da burada, İstanbul Tıp Fakültesi koordinasyonunda yapacağız. Bu çalışma için tabii yine gönüllüler toplanacak ve gönüllülük esasına göre Türkiye’den zannedersem 100 kişi dahil edilecek. Bu kişilere aşı burada uygulanacak, sonra veriler toplanacak ve nihayetinde tahmin ediyorum Kasım ayı gibi bu verilerden sonuçlar alınacak. Ekim-Kasım gibi nihai üretime geçip geçmeyeceğine karar verecekler. İstanbul Tıp Fakültesi’nde bu aşı çalışmasını yürüten bir grup olacak. Gönüllülere çalışma protokolüne göre aşı yapıldıktan sonra, ki bu protokoller dünyanın her yerinde aynıdır, belli periyotlarla bu kişiler görülecek ve belli zamanlarda kan almak suretiyle antikor düzeylerine bakılacak ve alt çalışmaları yapılacak. Bunlar tabii tek merkezde, muhtemelen Almanya’nın göstermiş olduğu bir laboratuvarda sonuçları değerlendirilerek bize bildirilecek”

    “GÖNÜLLÜLERDE YAŞ VE HASTALIK GİBİ ÇEŞİTLİ SINIFLAMALAR YAPILACAK”

    Gerekli izinlerin alınmasının ardından çeşitli mecralardan gönüllü çağrısına çıkılacağını anlatan ve gönüllülerin yaş grupları, altta yatan risk faktörleri, hastalık durumlarına göre belli kriterler gözetilerek seçileceğini belirten Prof. Dr. Tufan Tükek, şu bilgileri verdi: “65 yaş altı, 65 yaş üstü, 50- 65 arası ve 50 yaş altı gibi birtakım sınıflamalar yapılacak. Komorbiditesi (altta yatan hastalığı) olanlar, olmayanlar şeklinde gruplandırılacak. Bunların hepsi çalışma dizaynında bellidir zaten. Ben bir an önce aşı olayım diyen insanlar zaten ağırlıklı olarak bu çalışmalara başvuruyor. Bu kişiler çalışma boyunca uzmanların gözetiminde olacak. Başka hastalıkları var mı, çalışmaya uygun mu diye başta bir kontrolden tabii ki geçiriyorlar ve çeşitli kan testleri ve diğer testler yapılıyor. Çalışmaya uygun olanlarda aşılamalara başlanacak. Tek doz mu, çift doz mu, bir kısmına tek doz bir kısmına çift doz yapılmak suretiyle antikor düzeyleri ölçülecek. Pik antikor düzeyine kaçıncı günde ulaşılmış, antikor düzeyi ne kadar süre sonra düşmeye başlıyor, birinci ikinci ayda bunlar düşüyor mu, sıfırın altına iniyor mu ya da belli bir seviyede kalıyor mu, onlara bakacağız. Bir de lenfosit alt gruplarında bir etkileşim ortaya çıkartıyor mu, T lenfositleri, B lenfositler üzerine etkileşimleri nasıl, bellek hücre oluşturuyorlar mı şeklinde bilimsel birtakım argümanlar var bu konuda. Aşı hakkında fikir sahibi oluyoruz bu çalışmalar sayesinde. Kime tek doz yapacağız, kime çift doz yapacağız şeklinde gerçekten elimizde bir doküman oluyor bu 30-40-50 bin kişilik Faz 3 denemeleri sonrasında”

    “HEPSİ UZMAN GÖZETİMİNDE OLACAK, RİSK YOK DENECEK KADAR AZ”

    Aşı çalışmalarına katılan gönüllülerde ciddi bir yan etki beklemediklerini de vurgulayan Prof. Dr. Tükek, “Çünkü bunlar dediğim gibi büyük çaplı insan çalışmalarından önce çok sayıda denemelerden geçiyor. Burada verilen zaten basit bir antijenik yapı. Tabii immün sistemi uyardıkları için ateş ortaya çıkabilir, lokal reaksiyonlar meydana gelebilir. Çok çok nadiren de aşırı duyarlılık reaksiyonları ortaya çıkabilir, ancak bu insanlar uzman gözetiminde olacağı için bunun da tedavisi hemen gerçekleştirilebiliyor. Aslında bir yıl izlemek lazım bu kişileri. Bir yıl sonunda ne oluyor, antikor düzeyi iyice düşüyor mu, bir yıl içerisinde kişi tekrar enfekte oluyor mu, hepsini gözleyerek karar vermek lazım. Ama şu anki pandeminin yaratmış olduğu ciddi sorunlar nedeniyle bunlar zamana bırakıldı. Bunlar aşılanma sistemleri sonrasında tekrar değerlendirilecek” dedi.

    “ÇALIŞMANIN PARÇASI OLMAK AŞIYI TÜRKİYE’YE GETİRECEK BİR ÖN KOŞUL ASLINDA”

    “Aşı çalışmalarının bir parçası olmak, sonuçta o aşının Türkiye’ye gelmesi için bir ön koşul sayılabilir” diyen Prof. Dr Tufan Tükek “Dünyadaki aşıların hepsinin aynı anda ya da hepsinin başarılı olacağı gibi bir ön kural yok. Bunlardan bir iki tanesi bile başarıya ulaşsa bizim için iyi sayılabilir. Dünyadaki bu aşılar başarılı olduğunda Türkiye’nin aşıya erişiminde bir sıkıntı olacağı endişesi yersiz. Dediğim gibi zaten bir ya da iki tanesinin partneriyiz. Çalışma grubu içerisinde bulunuyoruz. Ayrıca ülkemizde de aşı çalışmaları sürüyor. Bizim çalışmalar belki biraz daha geç sonuçlanacak ama sonuçta nihayetlenecek” ifadelerini kullandı.

    “AĞIR HASTA ORANINI YÜZDE 3’TEN YÜZDE 1’E BİLE DÜŞÜRSE YETER”

    RNA virüslerinde yüzde yüz başarı elde edilemeyebileceğine de değinen Prof. Dr. Tükek, sözlerini şöyle noktaladı: “Yani aşı, hastalığı tamamen ortadan kaldıramayabilir. Ama zaten bizim için solunum yolu virüslerinde başarı kriteri, ağır hastalarda azalma sağlayıp sağlamadığıdır. Kovid aşıları ağır vakaları yüzde 3’ten yüzde 1’e düşürürse bu aşı başarılı demektir. Bu bile çok sayıda insanın hayatını kurtaracak. Onun dışında zaten üst solunum yolu enfeksiyonu gibi geçirilen diğer hastalıklar sınıfına girecektir. Yani mevsimsel grip gibi hafif atlatılabilecek duruma gelecektir”

  • Erdoğan-Merkel telefonda Doğu Akdeniz’i görüştü

    Erdoğan-Merkel telefonda Doğu Akdeniz’i görüştü

    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

    İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre görüşmede, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler başta olmak üzere bölgesel meseleler ele alındı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz’deki sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde hakkaniyet ve diyalog temelinde çözülmesinden yana olduklarını ifade etti.

    Görüşmede, Türkiye-Almanya ilişkilerini geliştirmeye yönelik adımlar da değerlendirildi.