Etiket: anayasa mahkemesi

  • Erdoğan’dan Bahçeli’nin AYM çıkışına destek

    Erdoğan’dan Bahçeli’nin AYM çıkışına destek

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Parlamento, Anayasa Mahkemesiyle (AYM) ilgili yeni bir yapılanmaya giderse, yeni bir adım atarsa seve seve ben de buna katılırım.” dedi.

    Erdoğan, yeni yasama yılının açılış oturumunun ardından Meclis’te gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

    İdam cezası tartışmalarına ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Benim yaklaşımımı herhalde biliyorsunuz. Meclisten idamla ilgili karar çıktığında, bana gelmeyecek mi bu, bana geldiğinde ben bunu onaylarım. Meclis idamla ilgili olumlu bir karar verdiğinde onama makamı olarak ben bunu onaylarım.” cevabını verdi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, AYM’nin tüm unsurlarıyla yeniden masaya yatırılmasına ilişkin açıklaması hatırlatılarak, “Yüksek yargıyla ilgili sizin böyle bir düşünceniz var mı?” sorusunu Erdoğan, “Bu da yine parlamento çalışmasıdır. Parlamento, AYM’yle ilgili yeni bir yapılanmaya giderse, yeni bir adım atarsa seve seve ben de buna katılırım.” şeklinde yanıtladı.

    Yeni yasama yılı açılışında HDP’nin, Genel Kurul salonunda bulunmamasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Varlığıyla yokluğu arasında zaten herhangi bir fark yok. Çünkü onların her zaman yeri ya dağdır ya sokaklardır.” dedi.

    Erdoğan, AYM’nin, CHP’nin, 5 binden fazla avukatın bulunduğu illerde 2 bin avukatla yeni baro kurulabilmesini düzenleyen kanunun iptal istemini reddetmesine ilişkin sorusuya ise “Tamam işte reddetti.” yanıtını verdi.

    Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın, uluslararası topluma Türkiye’nin, “Azerbaycan-Ermenistan çatışmasına müdahil olmaması çağrısı”nın hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Biz ne yapacağımızı Paşinyan’a soracak değiliz. Biz bunun kararını kendimiz verdik. Bugünkü Meclis konuşmamda da zaten bunları dinlediniz.” ifadelerini kullandı.

    Kovid-19 vaka sayısına yönelik tartışma olduğu dile getirilerek, “Tablonun güvenilirliği tartışılıyor. Siz bu tartışmaya ne söylemek istersiniz?” sorusunu yanıtlarken de Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Bilim Kurulu dediniz. Buyrun Bilim Kurulu. Bilim Kurulu kimlerden oluşuyor? Bilim insanlarından. Bilim insanları da bununla ilgili her türlü düşüncelerini, çalışmalarını, araştırmalarını yapıyorlar ve Sağlık Bakanımızın başkanlığında yürütüp adımları atıyor. Ama tabii üzüntümüz var. Sayının buralara kadar çıkmaması en büyük beklentimizdi. Bir ara 14’e kadar düştü. ‘TAMAM’, (temizlik, maske, mesafe) buna bir uysak her şey değişecek.Temenni ederim ki uyarız, böylece bir an önce de koronavirüs belasından ülkemizi kurtarırız.

  • AYM’den çoklu baro kararı

    AYM’den çoklu baro kararı

    SON DAKİKA HABER: Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, çoklu baro sistemini getiren kanunun iptal istemini reddetti.

    Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, CHP’nin, 5 binden fazla avukatın bulunduğu illerde 2 bin avukatla yeni baro kurulabilmesini düzenleyen kanunun iptal istemini oy çokluğuyla reddetti.

    Genel Kurul, CHP’nin, çoklu baro düzenlemesinin önünü açan 7249 sayılı “Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini gündem toplantısında ele aldı.

    Yüksek Mahkeme, 5 binden fazla avukatın bulunduğu illerde 2 bin avukatla yeni baro kurulabilmesini düzenleyen kanunun iptal istemini oy çokluğuyla reddetti.

    Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun gerekçesi daha sonra açıklanacak.

  • AYM’den süresiz nafaka kararı

    AYM’den süresiz nafaka kararı

    Boşandığı eşine ödediği 225 lira yoksulluk nafakasının kaldırılmasını isteyen kişinin AYM’ye yaptığı hak ihlali başvurusu reddedildi.

    Anayasa Mahkemesi (AYM), boşandığı eşine ödediği yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi reddedilen kişinin bireysel başvurusunu “kabul edilemez” buldu.

    Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Antalya’da yaşayan bir kişinin, açılan davada boşandığı eşine ayda 225 lira yoksulluk nafakası ödemesine hükmedildi.

    Eşinin mali durumunun iyi olduğunu ileri süren kişi, dava açarak nafakanın kaldırılmasını istedi. Davanın reddedilmesinin ardından temyiz üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.

    YARGITAY KALDIRMADI DÜŞÜRDÜ

    Bozmanın ardından mahkeme 225 lira olan nafakayı aylık 125 liraya düşürdü.

    Bu kararın Yargıtay tarafından onanmasının ardından eşinden boşanan kişi, nafakanın süresiz olması ve kaldırılmaması nedenlerinden dolayı “kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı”nın ihlal edildiğini öne sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı.

    Yüksek Mahkeme, başvuruyu, “İddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez” buldu.

    ASGARİ ÜCRET VURGUSU

    İlk derece mahkemesinin nafakanın kaldırılmasını gerektiren koşulların oluşup oluşmadığını incelediği belirtilen gerekçede, tarafların ekonomik durumlarının da değerlendirildiği vurgulandı.

    Gerekçede, mahkeme kararının, nafakayla ilgili kanun hükümlerine ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunmasının yoksulluk nafakası bağlanmasını engellemeyeceği” yönündeki yerleşik içtihadına dayandığına işaret edildi.

    İHLAL YOK

    Kararda yer verilen tespit ve unsurlar itibarıyla “kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı” yönünden yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşıldığına ilişkin bulguya rastlanmadığı vurgulanan gerekçede, “Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkına ilişkin devletin pozitif yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirildiği, başvurucunun söz konusu hakkına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır” tespitine yer verildi.

    Gerekçede ayrıca, yargılama sürecinde başvurucunun, nafakanın süresine dair hiçbir şikayet belirtmediği, talepte bulunmadığı, böylece başvuru yollarının usulüne uygun tüketilmediği kaydedildi.

  • Soylu’dan AYM açıklaması: Çok hoşuma gitti

    Soylu’dan AYM açıklaması: Çok hoşuma gitti

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin FETÖ ve PKK’dan çok çektiğine işaret ederek, “Peki bunların temel meselesi devletin içine sızmaları değil miydi? Kamuya girecek görevlilerin güvenlik soruşturmasını iptal etmek demek, onlara devletin kapılarını yeniden açmak demek değil midir? Onu ben mi iptal ettim. Anayasa Mahkemesi iptal etti. Hangi hakla iptal ettiniz? Bir ülkenin cumhurbaşkanı, bütün kurumları sabahtan akşama kadar eleştirilirken Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların eleştirilemez diye bir şeyi söz konusu değildir” dedi.

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara’da şehit, gazi yakınları ve gazilerle buluşmasında konuştu. Bakan Soylu, Anayasa Mahkemesi’nin güvenlik soruşturmalarının kaldırılması ve şehirlerarası yollarda gösteri yürüyüşünü yasaklayan kanunun iptal edilmesi kararlarını eleştirisi üzerine gelen tepkilere cevap verdi. Bakan Soylu, geçen gün Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir söz söylediğini hatırlatarak, “Çok hoşuma gitti. Kimlerin Anayasa Mahkemesi’ni savunduğunu gördüm. Bu devlete ‘katil’ diyenler ve Anayasa Mahkemesi tarafından ‘siz katil deme hürriyetine sahipsiniz’ diyenler, yıllardan beri bu ülkenin değerlerini yerlüf etmek (Tarumar etmek, silmek, süpürmek) isteyenler hepsi bir cephe oldular, hepsini bir fotoğrafta Allah göstermek nasip etti. Biz yaşıyoruz, biz vicdan sahibiyiz. Bu ülkeyi bölmek ve parçalamak için birilerinin talimatlarıyla ‘sokağa çıkın, yıkın, yakın, özerklik ilan edin’ diye haykıranlar, çukur ve barikat eylemlerini gerçekleştirdiler. Onlarca polisimiz, onlarca jandarmamız, onlarca Türk Silahlı Kuvvetleri görevlimiz, askerimiz şehit oldu, gazi oldu, hayatında oranın nişanesini taşıyarak yaşayanlar var” ifadelerini kullandı.

    ‘DÜNYANIN HİÇBİR ÜLKESİNDE BÖYLE BİR ŞEY YOKTUR’

    Soylu, geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Devlet Övünç Madalyası tevdi törenini hatırlatarak, “Türkiye’de kendini aydın olarak nitelendiren sözde aydınlar, çukur ve barikat olaylarında yapılanları ‘devlet katliamıdır’ diye tanımladılar. Orada yürüyenleri gördükçe bizim için kahraman olanlar, bu ülkenin bir parçasında kendisini hissettiğini zannedenler için katil. Birileri benim bunu kabul etmemi bekliyorsa yanılıyor. Dünya kadar saldırsınlar, söz söyleyemeyeceksek, hakkımızı muhafaza edemeyeceksek Allah şahittir ömrümüzün sonuna kadar kendimizi bir odaya kapatırız. Böyle bir şey olabilir mi? Anayasa Mahkemesi, bunlara bunu söyleme hakkının bir özgürlük hakkı olduğunu söyleyecek. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey söz konusu değildir. Amerika, Avrupa, DEAŞ ile ilgili bunun bir düşünce bir özgürlük hakkı olduğunu ifade etsinler. Bunu bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Onun için sırça köşklerde oturup, özgürlük naraları atanlar, dönüp bu ülke için fedakarlık yapanların ve bu ülke için hayatını, canını ve ailesini terk etmeye hazır olanların nasıl bir iman içinde olduğuna baksınlar” diye konuştu.

    ‘ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANININ UMURUNDA MI BİLMİYORUM’

    Bakan Soylu, şehit olan Sezer Astsubayın 20 günlük çocuğunu göremediğini hatırlatarak, “Anayasa Mahkemesi Başkanının umurunda mı bu bilmiyorum, yaşıyor mu bu duyguyu onu da bilmiyorum. Bu ülkenin bir kısım yüksek bürokratları bu ülkenin bir vilayetine ‘güvenli mi değil mi’ diye o ilin valisini 7 kere arayıp ‘acaba gelmem güvenli mi değil midir’ diye bir anlayışı soran bir ürküntüye sahipken, özgürlükten bahsedemezler. Burada sapla samanı kimse birbirine karıştırmasın. Bir ülkenin cumhurbaşkanı, bütün kurumları sabahtan akşama kadar eleştirilirken Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların eleştirilemez diye bir şeyi söz konusu değildir. Dünyanın hiçbir tarafında değildir, dünyanın hiçbir demokrasisinde hiçbir hukuk devletinde değildir” dedi.

    ‘HANGİ HAKLA İPTAL ETTİNİZ?’

    Bakan Soylu, bu ülkenin FETÖ ve PKK’dan çok çektiğine işaret ederek, “Peki bunların temel meselesi devletin içine sızmaları değil miydi? Güvenlik soruşturmasını, yani kamuya girecek görevlilerin güvenlik soruşturmasını iptal etmek demek onlara devletin kapılarını yeniden açmak demek değil midir? Onu ben mi iptal ettim. Anayasa Mahkemesi iptal etti. Hangi hakla iptal ettiniz? 15 Temmuz 2016 tarihini ne çabuk unuttunuz. Gaziantep’te bir düğünü basıp onlarca insanı katleden bir zihniyeti ne zaman unuttunuz? ‘Ben avukatım’ deyip terör örgütünün müdafisini yapanlar hala bugün caridirler. Bu ne çabuk unutuldu? Bunları ben sizle dertleşirim. Anlıyorum ki sosyetik aydınların dertleri bu ülkenin birliği beraberliği değil. Anlıyorum ki her gün gelen şehit haberleri, yapılan terörle mücadele, terör örgütlerine karşı verilen kahramanca mücadele onlar için film sahnesinden ibaret. Belki de arkamızdan ‘anlat anlat heyecanlı oluyor’ diye dalga geçer, küçümser bir duruş içindeler. Ayrı bir dünyadalar. Ama İstiklal mücadelesini yaparken de böyle insanlar vardı. Her kahramanlık her özgürlük mücadelesinde de bu tip insanlar vardı. Allah bu tip insanları görünce memleketi, bayrağı için mücadele eden insanların işlerini kolaylaştırıyor” dedi.

  • Rabia Naz Vatan’ın ailesi AYM’ye başvurdu

    Rabia Naz Vatan’ın ailesi AYM’ye başvurdu

    Giresun’un Eynesil ilçesinde 12 Nisan 2018’de yaralı olarak bulunan ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan‘ın anne ve babası, kızlarının dosyası için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.

    Başvuru dilekçesinde dosyanın yeniden yargılanma talebiyle ilgili mahkemeye geri gönderilmesi istendi. Anayasa’nın 17, 36 ve 40. maddelerinin ihlalinin tespit edilmesi istenen başvuruda 1 milyon lira maddi ve manevi tazminat talebinde de bulunuldu.

    Rabia Naz’ın şüpheli ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verilmişti. Karara tepki gösteren baba Şaban Vatan, hukuki girişimleri başlatacaklarını belirterek, “Kasıt içerisinde burada bir çocuk canını örtbas etme durumu vardır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olarak hepsi bir elden vicdansızlık yapmıştır” ifadelerini kullanmıştı.

    Giresun Sulh Ceza Hâkimliği, soruşturmada verilen takipsizlik kararına yönelik itirazı da reddetmişti.

  • AYM’den Enis Berberoğlu için hak ihlali kararı

    AYM’den Enis Berberoğlu için hak ihlali kararı

    Anayasa Mahkemesi CHP’li eski milletvekili Enis Berberoğlu’nun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

    Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, durdurulan MİT tırları görüntülerini Cumhuriyet gazetesine verdiği iddiasıyla yargılandığı davada 5 yıl 10 ay hapis cezası alan Enis Berberoğlu’nun, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının oy birliğiyle ihlal edildiğine hükmetti.

    Enis Berberoğlu’nun bireysel başvurusunda, “dokunulmazlık hakkını yeniden kazanan bir milletvekili hakkında yargılamaya devam edilmesi ve tutukluluğun sürdürülmesi nedeniyle seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, iddia tanığının duruşmada hazır edilmemesi nedeniyle de tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği” öne sürülmüştü.

    Başvuruyu bugünkü gündem toplantısında ele alan Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Berberoğlu’nun, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

    Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun oy birliğiyle aldığı kararın gerekçesi daha sonra yazılacak.

    5 YIL 10 AY HAPİS CEZASI ALMIŞTI

    Berberoğlu, durdurulan MİT tırları görüntülerini Cumhuriyet gazetesine verdiği iddiasıyla yargılandığı davada, “siyasi ve askeri casusluk maksadıyla devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası aldı.

    Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 20 Eylül 2018’de Berberoğlu’nun hapis cezasını onadı, milletvekilliği sona erinceye kadar cezasının infazının durdurulmasına ve salıverilmesine karar verdi.

    Yargıtay kararı üzerine tahliye edilen Enis Berberoğlu hakkındaki kesinleşmiş ceza, TBMM Genel Kurulu’nda 4 Haziran 2020’de okunmuş ve CHP’li Berberoğlu’nun milletvekilliği düşürülmüştü. Ertesi gün gözaltına alınan Berberoğlu, yeniden tutuklanarak cezaevine gönderilmiş, aynı gün koronavirüs tedbirleri kapsamında izinli olarak cezaevinden çıkarılmıştı.

  • AYM üyesinden İçişleri Bakanı Soylu’ya yanıt

    AYM üyesinden İçişleri Bakanı Soylu’ya yanıt

    AYM Üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım, AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı hedef alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yanıt verdi. Yıldırım, Anayasa’nın bir maddesini yazıp bisikletli fotoğraflarını paylaştı.

    Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) “Karayollarında toplantı ve gösteri düzenlenemez” düzenlemesini iptal eden kararı nedeniyle hedef alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya AYM üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım’dan yanıt geldi.

    Yıldırım, Bakan Soylu’ya sosyal medya hesabından gönderme yaparak verdiği yanıtta Anayasa’nın 138. maddesini paylaştı.

    Söz konusu maddede şu ifadeler yer alıyor:

    “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

    Yıldırım daha sonra “Bisiklet maceram 2020-1992” yazarak bisikletli fotoğraflarını paylaştı.

    Prof. Dr. Engin Yıldırım, 19.10.2015-25.10.2019 tarihleri arasında Anayasa Mahkemesi Başkanvekilliği görevini de yürütmüştü.

    SOYLU NE DEMİŞTİ?

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Toplumsal Olaylarda Müzakere Kursu Açılış Töreni’nde Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’a yüklenmişti. Anayasa Mahkemesi’nin “karayollarında toplantı ve gösteri düzenlenemez” kararını iptal etmesini konu edinen Süleyman Soylu, Arslan’a “Anayasa Mahkemesi karar veriyor. FETÖ’cüler girsin, PKK’lılar girsin ne olacak. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na buradan söylüyorum. Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?” demişti.

  • AYM’den gebeliğin sonlandırılması talebi hakkında ihlal kararı

    AYM’den gebeliğin sonlandırılması talebi hakkında ihlal kararı

    Anayasa Mahkemesi (AYM), Mersin’de 3 yıl önce 17 yaşındayken cinsel istismar sonucu hamile kalan R.G.’nin gebeliğinin sonlandırılması için sulh ceza hakimliğine yaptığı talebin sürüncemede bırakılmasını hak ihlali saydı. Anayasal güvence altındaki ‘kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının’ ihlal edildiğini bildiren AYM, bebeği dünyaya getirmek zorunda kalan R.G.’ye 100 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.

    AYM tarafından göürüşülen dava dosyasına göre, o tarihte 17 yaşında olan R.G’nin 2017 yılında Mut Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’nde yapılan muayenesinde 10 hafta 3 günlük hamile olduğu belirlendi. 18 yaşından küçük olan R.G.’nin farklı kişilerle birlikte olduğunu söylemesi üzerine durum emniyete bildirilerek, Cumhuriyet Başsavcılığa intikal ettirildi. R.G.’nin birlikte olduğunu ifade ettiği S.K., D.K. ve S.Ö. ile yaşladı 18’den küçük A.U.Y. ve M.Ç. hakkında soruşturma başlatıldı. R.G. ifadesinde kimden hamile kaldığını bilmediğini, ilk cinsel birlikteliğinin 2016 yılı başlarında ‘zora dayalı’ gerçekleştiğini, çıplak fotoğraflarının ailesine gönderileceği tehdidi nedeniyle başka bir kişiyle de cinsel birliktelik yaşadığını, daha sonraki birlikteliklerinde ise rızasının bulunduğunu belirtti. R.G’nin annesi D.Ü. ve babası S.Ü., kızlarını istismar eden şüphelilerden şikayetçi olarak, gebeliğin sonlandırılmasına karar verilmesi talebinde bulundu.

    R.G. ise yaşadığı olaylar nedeniyle babasından korktuğunu, ailesiyle kalamayacağını söyledi. Bunun üzerine genç kız, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’ne teslim edildi.

    GEBELİĞİN SONLANDIRILMASI TALEBİ REDDEDİLDİ

    Anne-babanın gebeliğin sonlandırılması yönündeki talebine, başsavcılık işlemin kısa zamanda gerçekleştirilebileceğini, ancak bu işlemden önce bebeğin babasının tespit edilmesi için DNA testi yapılması gerektiği yönünde yanıt verdi. Başsavcılık talebi, Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderdi. Hakimlik de talebi ‘soruşturma dosyasında R.G’ye ait herhangi bir talep ve rızaya ilişkin beyan olmadığı’ gerekçesiyle reddetti. Hakimlik kararında, kanuna göre gebelik süresi 10 haftadan fazla olan gebeliklerin sadece annenin hayatını tehdit ettiği takdirde sonlandırılabileceği hatırlatılarak, söz konusu dosyada annenin hayatının tehlikede olduğuna dair bir belge bulunmadığını kaydetti. Kararda ayrıca, gebeliğin cinsel saldırı veya reşit olmayanla cinsel ilişki suçu sonucu oluşabileceği, ancak suçun reşit olmayanla cinsel ilişki kapsamında kalması halinde ceninin yaşam hakkının ihlal edileceğine ve ceninin biyolojik babasının henüz tespit edilemediğine işaret edildi. Bu karar üzerine R.G., başsavcılığa başvurarak, “İstemeyerek yaşadığı birlikteliklerden gebe kaldığını öğrendiğini, psikolojisinin çok kötü olduğunu, intihardan veya kendine zarar verici eylemlerde bulunmaktan korktuğunu, bebeği doğurmasının hayatının mahvolmasına neden olacağını” belirterek, kürtaj izni verilmesini istedi. Başsavcılığın hakimliğe ilettiği bu talep de reddedildi.

    ANAYASAYI İHLAL VE 100 BİN LİRA TAZMİNAT KARARI VERİLDİ

    Soruşturma kapsamında Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan verilen raporda da “Annenin yaşının küçük olması ve annenin ruhsal açıdan travmatik süreç yaşamasından dolayı gebeliğin sonlandırılmasının hem anne hem de ceninin tıbbi yararına olacağı” görüşü yer aldı. Hakimlik, adli tıp raporu ile yapılan başvuruyu da kabul etmedi. Kararın kesinleşmesi üzerine R.G., 28 Temmuz 2017’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Bireysel başvuruyu 23 Temmuz’da görüşen AYM, Anayasa’nın 17’inci maddesinde güvence altına alınan ‘Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının’ ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme R.G.’ye 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmederek, kararın bir örneğini bilgi için Mut Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderdi.

    Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan gerekçeli kararda, gebeliğin sona erdirilmesinin izne bağlanmasının amacının ceninin korunması ve bunun bir suç sonucu gerçekleşip gerçekleşmediğinin denetlemesi olduğuna dikkat çekildi.

    ‘GEBELİĞİN SONLANDIRILMASINA ERİŞİMİ İMKANSIZ KILDI’

    Bununla birlikte kadının kişisel özerklik ve vücut bütünlüğünün korunması hakkına yapılan müdahalenin orantılı olması gerektiği vurgulanan AYM kararında, “Bu bağlamda kanun koyucunun gebeliğin sonlandırılması imkanına erişimi imkansız kılan veya zorlaştıran ya da bu imkanı anlamsız hale getiren yorum ve uygulamaları, müdahaleyi orantısız kılabilir” değerlendirmesinde bulunuldu.

    Dava konusu olayda başvurucunun gebeliğinin sonlandırılmasına izin verilmediği hatırlatılan kararda, itiraz merciinin de R.G.’nin itirazlarını incelemediği, gebeliğin sonlandırılması talebini sürüncemede bıraktığı anlatılarak, şu tespitlere yer verdi:

    “Olaydaki şartlar bütün olarak değerlendirildiğinde -nihai kararın sonucundan bağımsız olarak- mümkün olan en kısa sürede verilmesi gereken karar, zaman faktörünün kritik öneme sahip olduğu yaklaşık 2 aylık sürede bir türlü verilememiştir. Dolayısıyla yargı makamlarının tutumu başvurucunun gebeliğin sonlandırılması imkanına erişmesini imkansız kılmış ve başvurucuya aşırı bir külfet yüklemiştir. Bu durum söz konusu adil dengenin başvurucu aleyhine bozulmasına yol açmış, başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına yapılan müdahalenin orantısız olması sonucunu doğurmuştur.”

  • CHP, sosyal medya düzenlemesi için AYM’ye gidecek

    CHP, sosyal medya düzenlemesi için AYM’ye gidecek

    CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM Genel Kurulu’nda bu sabah kabul edilen sosyal medyaya ilişkin düzenlemeler içeren kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunacaklarını açıkladı.

    Özkoç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Genel Kurulun, kanun teklifinin görüşmelerini 16 saatte tamamladığını ifade etti.

    Düzenlemenin sosyal medyaya sansür uyguladığını savunan Özkoç, yasayla gençlerin özgürlük alanının kısıtlanacağını, doğru bulmadığı konularda sosyal medyadan muhalefet etmek isteyenlerin sesinin yok edileceğini öne sürdü.

    Kanun teklifinin, CHP ve muhalefet eden diğer partilerin 16 saatlik direnişinden sonra AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildiğini belirten Özkoç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bundan sonra sosyal medya şirketleriyle ilgili Türkiye’de bir temsilcilik isteniyor. Biz buna karşı değiliz ama biz biliyoruz ki AKP iktidarı tıpkı yandaş medyaya yaptığı baskıyı uygulayabilmek için bir muhatap arıyor. Yoksa Türkiye’nin hakkını ve hukukunu aramak için bir muhatap aramıyor. O, muhatabına, ‘Eğer bunları yayınlarsan senin bant genişliğini yüzde 50 ila yüzde 90 aralığında daraltıyoruz.’ diyecek. Bunu daha önce yasal olmayan yöntemlerle gerçekleştiriyordu, şimdi yasaya bağlamak istedi, bu yasayı çıkarttı.”

    “TBMM, sarayın emirlerini onayan bir noterliğe dönüştü”

    Özkoç, AK Parti iktidarının bu yasayla “unutma hakkı” getirdiğini, bu şekilde toplumun hafızasının silinmek istendiğini savundu.

    Bu yasayla genç kuşakların, iktidarın geçmişteki hatalarını sosyal medya veya arama motorları üzerinden görmesinin engelleneceğini ileri süren Özkoç, şöyle devam etti:

    “Bu kanunla AKP, Büyük Orta Doğu Projesi’ni, FETÖ ile beraber kendi siyasi kadrolarını oluşturduğunu unutturmak istiyor. Birlikte kol kola yürüdüklerini, bütün kamuda ilmek ilmek Fetullahçı kadroları yerleştirdiğini, ordunun içerisinde FETÖ’cü komutanları atadığını ve koruduğunu, Balyoz ve Ergenekon davalarında PKK’lı Şemdin Sakık’ın gizli tanıklığıyla bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı hapsettirdiğini ve darbe kalkışmasını gerçekleştiren subay ve astsubayları göreve getirdiğini unutturmak istiyor.”

    Engin Özkoç, 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla sokağa çıkarak darbeye karşı koyduğu sırada şehit düşenler için toplanan yardım paralarının hala sahiplerine dağıtılmadığına dikkati çekerek, “AKP, bu utancın yeni nesillere aktarılmasını istemiyor, unutturmak istiyor.” dedi.

    İktidarın milleti susturmak ve kendisini güvenceye alacak yasaları çıkarmak istediğini iddia eden Özkoç, şunları söyledi:

    “TBMM, artık millete hizmet eden bir Meclis olmaktan çıkmıştır. TBMM AKP ve MHP oylarıyla sarayın emirlerini onayan bir noterliğe dönüşmüştür. Artık TBMM’de kararlar millet için değil, sarayın geleceği için alınıyor. Buna karşı duracak olan yine milletimizin iradesidir. Bunun karşısında olması gerekenler, Türkiye’nin dinamikleridir. Milletimizin geleceğini, birliğini ve beraberliğini, güçlü bir ekonomiyle güçlü bir Türkiye’de var olma mücadelesini engelleyen AKP iktidarını, Türkiye’nin bütün dinamikleri karşı koyarak demokratik yöntemlerle iktidardan indirmek zorundadır. Aksi takdirde TBMM’nin açık olmasının millete mi saraya mı faydası var, bilemiyoruz. Çıkan bütün yasalar maalesef CHP’nin bütün direnişlerine karşın orada yasalaşıyor.”

    Özkoç, iktidarın ve MHP’nin, gençlerin geleceklerini ellerinden almak ve özgürlük alanlarını yok etmek istendiğini öne sürdü.

     “Diyanet İşleri Başkanı bir dakika o koltukta oturmamalı”

    Engin Özkoç, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in ibadete açılması konusunda partisinin duruşunun net olduğunu, bütün dinlere ve ibadethanelere saygı duyduğunu belirtti.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Allah’ın emirlerini yerine getirmekle mükellef olduğunu ifade eden Özkoç, “Bu kişi, Diyanet’in başında İslam’ı temsil eden bir kişi olmaktan çıkmıştır, Recep Tayyip Erdoğan’ı temsil eden bir kişiye dönüşmüştür.” diye konuştu.

    “Ali Erbaş’ın, Cuma hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına lanet okuduğunu” savunan Özkoç, şunları kaydetti:

    “Verdikleri mücadeleyle ezanların susmasını engelleyen Atatürk ve arkadaşlarına lanet okuyan, Allah’ın değil Tayyip’in emirlerini yerine getiren bu Diyanet İşleri Başkanı bir dakika o koltukta oturmamalı, derhal bırakmalıdır. Bu kadar kendinden ve kişiliğinden taviz vermiş, ahlak kurallarını hiçe sayan, kimliğini kaybetmiş, lanet okuyan bir kişi İslam’ı temsil edemez. İtiraf eden İbrahim Kalın, ‘Onun hutbeden bu konuda veya herhangi bir konuda lanet okumasını biz de doğru bulmuyoruz.’ demiştir. Çünkü artık ortaya çıkan şeyi gizlemek mümkün değildir. Bu yapay gündemi ortaya çıkartan ve büyüten Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı, Bilal Erdoğan ve bir avuç besleme yandaş medya ve mensuplarıdır.”

    CHP’li Özkoç, sosyal medyaya ilişkin düzenlemeler içeren kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’na başvuru hazırlıklarını sürdürdüklerini de bildirdi.

    Özkoç, bir gazetecinin, “Anayasa Mahkemesi’ne götürmek için belli bir tarih var mı?” şeklindeki sorusuna, “Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak için hukukçularımız zaten hazırlar. Ön başvuruyu yaptıktan sonra diğer asıl başvuruyu hukukçularımız gerçekleştirecektir.” karşılığını verdi.

    “Dostumuz Tank Palet’i Katar ordusuna satan hainler olmayacak”

    Engin Özkoç, başka bir basın mensubunun, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “Kendisine tavsiyemiz dostlarına fazla güvenmemesidir. Çünkü güvendiği karanlık dostları yeri geldiğinde samanı postuna dolduracaktır.” sözlerini anımsatarak, değerlendirmesini sorması üzerine, şunları söyledi:

    “MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, TBMM’de kendi grubunda kürsüye çıkarak, ‘Bu vatan haininden , bu insan hakkını hukukunu yiyenden, bu bölücü terör örgütüyle hareket eden kişiden cumhurbaşkanı olmaz. Her vatan evladından cumhurbaşkanı olur ama Recep Tayyip Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz.’ dediği kişi, gerçek dostudur. Bugün dost olmuştur. Bizim dostlarımız, hakkını hukukunu alamayan emekçiler, kamyon şoförleridir, apartman görevlileri, basın emekçileri, çiftçiler, okuyup da iş bulamayan öğrencilerimiz, kendisini düşünmeyip evladı için yaşayan ve onun için hayatını yok eden insanlarımızdır. Bizim dostlarımız, CHP Genel Başkanı’nın açıkladığı Türkiye’nin kurtuluşuyla ilgili 13 maddeyi kucaklayan, vatanın birliği ve beraberliğini korumak isteyen her anlayıştır. Bu bir siyasi parti, meslek kuruluşu, bir vatandaşımız olabilir. Ama bizim dostumuz Tank Palet fabrikasını Katar ordusuna satan hainler olmayacaktır.”

  • CHP’nin İnfaz Yasası başvurusuna ret

    CHP’nin İnfaz Yasası başvurusuna ret

    Anayasa Mahkemesi, CHP’nin, İnfaz Yasası’nın “şekil yönünden” iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle yaptığı başvuruyu reddetti.