Etiket: Ani

  • Anısına bin kilometre pedal çevirdi

    Anısına bin kilometre pedal çevirdi

    Bisiklet sporcusu Orhan Kotluk, şehit polis Şeyda Yılmaz anısına düzenlediği bin kilometrelik bisiklet yolculuğunu 9 günün ardından Sivas’ta tamamladı.
    Bisikletçi Orhan Kotluk, şehit polis Şeyda Yılmaz anısına İzmir’den başlattığı bisiklet yolculuğunu Sivas’ta noktaladı. “Şehitlere Vefa Pedalı” sloganıyla 9 gün süren bin kilometrelik bu anlamlı yolculuk, Sivas Polis Şehitliği’nde son buldu. Polis ekiplerinin eşliğinde şehitliğe giden Kotluk, şehit Şeyda Yılmaz’ın mezarını ziyaret etti. Okunan duaların ardından yanında getirdiği Türk bayrağını Sivas İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli kadın komisere takdim eden Kotluk, daha sonra şehit polisin ailesini ziyaret etti. Yılmaz’ın anne ve babasıyla bir araya gelen Kotluk, aileye başsağlığı dileyerek, baba Mehmet Yağlı’ya Türk bayrağı hediye etti.

    “Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun”
    Kotluk, 2005 yılından beri şehitlerin anısına pedal çevirdiğini ifade ederek, “Şehit düştükleri noktalardan mezarlarına pedal çeviriyorum. İstanbul’da görev yaparken bir saldırgan tarafından şehit düşen Şeyda Yılmaz’ın anısına ‘Şehitlere Vefa Pedalı Bisiklet Turu’nda 9 günlük yolculuk sonrası bugün Sivas Polis Şehitliği’ndeyim. Yolculuk boyunca Sivas Emniyet Müdürlüğü’ne ve tüm emniyet teşkilatına yolculuk güvenliğimi sağladıkları ve yanımda oldukları için teşekkürlerimi sunuyorum. Şehitliğimizi ziyaret ettik. Emniyet Müdürlüğümüze tüm şehitlerin hatırasına şanlı Türk bayrağımızı teslim ettim. Ailesine de bayrağımızı teslim ettim. Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun” dedi.

  • Anıları unutulmasın diye dijital arşiv oluşturdu

    Anıları unutulmasın diye dijital arşiv oluşturdu

    Mübadillerin anılarının unutulmaması için çalışma başlatan 65 yaşındaki Savaş, Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923’te imzalanan mübadele sözleşmesinin ardından 1924’ten 1933’e kadar Girit Adası’ndan Mudanya’ya gemiyle gelenler ve ikinci kuşakta Türkiye’de doğan çocuklarından oluşan 30 kişinin hikayelerini kayda aldı.

    Giritli mübadillerle söyleşi yaparak kamerasıyla binlerce dakikalık video kaydı alan ve ses kayıtlarının dökümlerini çıkaran Savaş, fotoğraflarını çektiği mübadillerin gençlik yıllarını, hüzünlerini, sevinçlerini, şu anda hayatta olmayan bu kişilerin ilginç hikayelerini topladı.

    Savaş, biri ikinci, diğerleri üçüncü kuşak mübadil 12 kişiyle yapacağı söyleşileri de tamamlayarak tüm anıları kitaplaştırmayı hedefliyor.

    Emir Doğan Savaş’ın Lozan Mübadilleri Vakfı Mudanya Temsilciliğinde muhafaza edilen video ve ses kayıtlarının çözümlerinden oluşan arşivi, mübadeleyle ilgili akademik çalışma yapanlarla da paylaşılıyor.

    “Her yaptığım söyleşinin kaydını ailelerine hediye ettim”

    Kendisi de ikinci kuşak mübadil olan Emir Doğan Savaş,  sözlü tarih çalışmasında kaynak kişilerle görüşürken duygusal anlar yaşadıklarını söyledi.

    Savaş, 2-2,5 saatlik söyleşilerde mübadillerin o günleri yeniden yaşadığını dile getirerek, “Şu anda 30 kişiyle çalışmam var ve maalesef hiçbiri hayatta değil. Onlar, çok ilginç hikayelerini, gençlik yıllarını, aşklarını, hüzünlerini bana anlattılar. Tabii bu, beni çok mutlu etti çünkü onları kayıt altına almak, bir tarihçi değilim, ona rağmen böyle bir işi, Mudanya’da yaşayan mübadilleri kayıt altına alma işini gerçekleştirdiğim için çok huzurluyum. Vicdanen de çok rahatım.” diye konuştu.

    O yıllarda birinci kuşak mübadillerin 80’li, 90’lı yaşlarda olduğunu, onları söyleşiye zor ikna ettiğini belirten Savaş, bu kişilerle baba oğul, anne oğul gibi saatlerce sohbet ettiklerini dile getirdi.

    Bazı anıların, kayda alınmaması şartıyla kendisine anlatıldığını aktaran Savaş, şöyle devam etti:

    “Zaman zaman ağlayanlar, hüzünlenenler oldu elbette ama sonuçta onlar da çok mutlu oldular. Böyle bir ömrün kayıt alınması çok önemliydi. Her yaptığım söyleşinin kaydını ailelerine hediye ettim. Çoğu farkında bile değildi ama ölümlerinden sonra aileler için de çok kıymetli bir hediye oldu. Planımda 12 söyleşi daha var. Bu kişilerden biri, ikinci kuşak mübadil. Onun da yaşı 90’ın üzerinde. Çok arzu ediyorum, inşallah imkanım doğar. O insanın da sağlığı yerinde. Onunla bir söyleşi gerçekleştirebilirsem çok mutlu olacağım. Kalanları en kısa zamanda bitirip kayıt altına almak zorundayım çünkü kitabıma bunları da dahil etmek istiyorum.”

    Evlatlık verilen halasından haber alamadılar

    Savaş, yaptığı çalışmalarla bilgi, belge ve veriler elde ederek mübadele bilinci oluşturmayı amaçladığını, Mudanya’da kimliğini yitirmeyen, mutfağından, düşüncesinden hayat biçimine kadar farklı olan ve halen yaşayan mübadele kültürünün farkında olunması gerektiğini vurguladı.

    Anne ve babasının çocuk yaşta Girit’ten Mudanya’ya geldiğini, babasının ölünceye kadar sürekli ağladığını anlatan Savaş, şu bilgileri paylaştı:

    “Babam, babası ve iki ablasıyla gelmiş. Ablalarından Hatice Hanım, yoksulluktan dolayı bir subaya evlatlık veriliyor. Bir daha da babam, ablasına kavuşamıyor. İzini kaybettiler. Yıllarca aradılar, soruşturdular fakat hiçbir şey elde edemediler. Babam, 2003 yılında vefat etti, 83 yaşındaydı. Ölünceye kadar sürekli ablasını ağlayarak yad etmiştir. Halen de halama ulaşamadık. Tabii ki de ölmüştür ama çocukları var mıdır yok mudur, ben de çok aradım fakat bir sonuç elde edemedim. Ne annem ne de babam mübadeleyle ilgili bir şeyler anlattı. Onlar sürekli suskunluğu, bir hafıza kaybı yaşamayı tercih ettiler. Sadece gözyaşlarıyla duygularını ifade ettiler. Bir film izlediğimizde, böyle bir konu olduğunda sürekli ağlarlardı. ‘Anne, babam niye ağlıyor?’ diye sorardım. Annem hiçbir şey söylemezdi.”

    Mübadillerin bir taraflarının hep eksik kaldığını ifade eden Savaş, “Bu insanlar, maalesef doğdukları topraklarda ölemediler. Onlar, her zaman yüreklerinde iki vatan sevdasını taşıyan insanlardı; yeni topraklara ekilen tohumlardı adeta. Çünkü orada bir yaşamdan koparıldılar. Hemen hemen hepsi, geri döneceğine dair umut içinde öldüler. Maalesef kimi anahtarını saksısının içine koydu, kimi komşusuna bıraktı ve buraya geldi. Göç çok zor, ağır bir travmadır.” değerlendirmesinde bulundu.

    Emir Doğan Savaş, Yunanistan’ın birçok bölgesini gezdiğini, rehberlik yaptığını, Girit’e 3 kez gittiğini belirtti.

    Mübadele döneminde Türkiye’den Girit’e giden Rumlarla onların çocuklarıyla konuştuğunu ifade eden Savaş, şunları kaydetti:

    “Onlar da aynı duygu içinde çünkü onlar da kimi Manisa’dan kimi İzmir’den kimi işte Kapadokya’dan gelmiş insanlardı ve hepsinde bir ortak hüzün sezdim. Tanıştıkça ellerimizi nasıl tuttuklarını size anlatamam. Girit’te karşılaştığımız bir kadıncağız, Manisalıymış, ‘Biz Türkiye’den geldik’ deyince bize kapısını açtı. Bize Rumca ‘Nereden geliyorsun?’ deyince, annemler de ‘Türkiye’den’ diye karşılık verince kadın, ağladı. Kendisinin de Manisalı olduğunu söyledi. Bizi içeri aldı, ikramlarda bulundu. Biz de hediyeler verdik ve 1 saate yakın annemle hüngür hüngür ağladılar, anlattılar. Kadın 85 yaşının üzerindeydi. İster Rum ister Türk olsun aynı yoğun duygu içinde. Hiçbir pişmanlık, nefret ve kin olmaksızın içi tamamen insani duygularla birbirleriyle kucaklaştılar, söyleştiler. Biz oradan zor ayrıldık.”

  • “Ani sıcaklık değişimleri hastalıkları tetikliyor”

    “Ani sıcaklık değişimleri hastalıkları tetikliyor”

    Havaların bir ısınıp bir soğumasından dolayı dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen İç Hastalıkları Uzm. Dr. Özkan Akyol, mevsimsel sıcaklık değişimlerinin sebep olduğu hastalıklar ve alınabilecek önlemler hakkında uyarılarda bulundu. Mevsimsel sıcaklıkların bu dönemde çok fazla değişim gösterdiğini dile getiren Uzm. Dr. Akyol, “Sabah evden çıkarken çok soğuk başlayan gün, öğle saatlerinde çok fazla sıcak devam edebiliyor ya da bir gün hava güneşli ve çok sıcakken sonraki gün aniden çok soğuyabiliyor.. Bu sıcaklık değişimleri kişilerin sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Sıcaklık değişimleri sindirim sistemimizi, duygu durumumuzu dahi etkilerken başka birçok hastalığı da tetikleyebiliyor. Hava değişiklikleri sebebiyle yaşanan problemlere karşı bazı önlemler almak sağlığımız için etkili olacaktır” diye konuştu.

    “Alerjik astımı olanlar dikkat etmeli”

    Sıcaklık değişimlerinin sebep olduğu şikâyetlere dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özkan Akyol, “Mevsimsel değişiklikler yılın son aylarında hayatımızı daha fazla etkiliyor. Bu aylarda özellikle alerjik astım, KOAH, grip, nezle gibi solunum yolu hastalıkları artış göstermektedir. Alerjik astımı olan kişiler mutlaka kendini çok iyi korumalıdır. Sıcaklığın ani değişmesi öksürük, nefes darlığı, solunum yolu problemi, hayat konforumuzu etkileyecek burun tıkanıkları gibi problemleri artırmaktadır. Viral enfeksiyon hastalıkları çokça karşılaştığımız durumlardır” şeklinde konuştu.

    “65 yaş üstü kişiler yıllık aşılarını ihmal etmemeli”

    Özellikle 65 yaş üstü kişiler, bağışıklık sistemi düşük olanlar ve kalabalık ortamda çalışanları uyaran Dr. Akyol, şunları söyledi: “Bu kişiler için mevsim geçişi hastalıklarının ilk adresidir. Bazı önlemler alınması hastalıklardan korunmada fayda sağlayacaktır. Öncelikle soğuk havalara karşı korunaklı giyinmeli ve uzun süre soğuğa maruz kalınmamalıdır. Soğuk havaya göre giyinirken günün ilerleyen saatlerinde havanın ısınabileceğine göz önüne alarak aşırı kalın giyinmemek de önemlidir. Bu ay seyreden yüksek sıcaklık kişilerin ince giyinmesine sebep oluyor, unutmamalıyız ki kış mevsimindeyiz ve Şubat ayındayız. Bir artan bir düşen sıcaklıklar sağlığımız için problem oluşturmaktadır. 65 yaş üstü kişiler mutlaka yıllık aşılarını yaptırmalıdır. Astım, KOAH gibi hastalığı olanlar doktor takiplerini ihmal etmemelidir. Tansiyon ve kalp hastaları tedavilerini düzenli yaptırmalıdır. Bol lifli gıdalar tüketmeli ve doğal beslenmelidirler. Bol su tüketimi çok önemlidir. Spor ve bedensel aktiviteler sağlığımızı korumamıza yardımcı olur. Güne sağlıklı bir kahvaltıyla başlamak zihinsel ve bedensel olarak kişiye katkı sağlar. Bu önlemlerin alınması, kendimizi salgın ve hastalıklara karşı korumamızda çok büyük fayda sağlayacaktır.”

  • Fidanlar şehitler anısına dikildi

    Fidanlar şehitler anısına dikildi

    Elazığ’da Kamp Kulübü öncülüğünde, 23-24 Aralık tarihlerinde çıkan çatışmalarda şehit olan askerler anısına hatıra ormanı oluşturuldu. Fırat Üniversitesi (FÜ) Spor Bilimleri Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin de katkı sağladığı fidan dikim etkinliğinde 100 fidan toprakla buluşturuldu. FÜ kampüsü yerleşkesi içerisinde oluşturulan ormanda dikilen fidanlara şehitlerin isimleri asıldı, dualar edildi.

    Etkinlik hakkında bilgi veren Elazığ Kamp Kulübü Başkanı Kamuran Aşar, ”23-24 Aralık tarihlerinde şehit olan askerlerimizin anısına bugün Elazığ’da Fırat Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencileri ile birlikte kampüs yerleşkesinde bugüne kadar şehit olan bütün askerlerimiz için fidan dikimi gerçekleştirdik. Hepsinin adına, anısına birer ağaç diktik. Rabbim, kabul etsin.

    Temennimiz, ülkemizde şehitlerin verilmemesi ve olmamasıdır. Emeği geçen fakülte dekanına, hocalarına, öğrencilere ve kamp kulübü üyelerine teşekkür ederiz” dedi.

  • Kan pıhtılaşması ani ölüme neden!

    Kan pıhtılaşması ani ölüme neden!

    Derin ven trombozu (DVT), genellikle bacaktaki toplar damarlarda oluşan kan pıhtılaşması olarak adlandırılıyor. Bacaklarda şişlik, ağrı ve hassasiyete neden olabilecek ciddi bir tıbbi durum olan DVT, kişinin yaşam kalitesini ve psiko-sosyal durumunu olumsuz etkilemekle birlikte yaşamını da tehdit eden önemli bir sağlık problemi olarak ifade ediliyor. Bazı durumlarda bacak damarındaki derin bir pıhtının koparak akciğerdeki bir damara yapışıp şiddetli nefes darlığına, hatta ani ölüme neden olabilen bu duruma tıp dilinde pulmoner emboli (PE) deniyor. Uzmanlar, pulmoner embolinin erken fark edildiğinde önlenebilir ve tedavi edilebilir olduğuna dikkat çekerek, erken tanı ve tedavinin hayati önem taşıdığını vurguluyor.

    Uzmanlara göre genellikle başlangıç aşamalarında hiçbir belirti göstermeyebilen DVT, zamanla bacaklarda ağrı, şişlik, hassasiyet, renk değişikliği ve venöz ülserler gibi sorunlara neden olabiliyor. Ayrıca DVT daha ciddi bir aşamaya ilerlemişse, pulmoner emboli gibi gelişen tablolar nedeni ile nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi şikayetler de ortaya çıkabiliyor. Genellikle bacaklarda, nadiren de kollarda meydana gelen DVD, pıhtıların damar içinde hareket etmesi veya kopması durumunda daha ciddi sorunlara yol açabiliyor.

    DVT’nin tedavi yöntemleri

    DVT’ye bağlı komplikasyonlar, özellikle pulmoner emboli riskini azaltmak için hastalara standart tedavi olarak kan inceltici ilaçlar (antikoagülanlar) ve pıhtının eritilmesi gibi işlemler uygulanıyor. Ancak standart antikoagülan tedavi almalarına rağmen DVT hastalarının yüzde 1-8’inde pulmoner emboli nedeniyle ölüm riski bulunuyor. Bu duruma karşı inferior vena cava (IVC) filtresi önemli yardımcı yöntemlerden biri olarak öne çıkıyor. Son yıllarda “farmakomekanik tromboliz” olarak bilinen minimal invaziv müdahale yöntemleri ile pıhtı parçalara ayrılıyor. Bu çerçevede INVAMED AR-GE laboratuvarlarında geliştirilen ve üretim kampüsünde üretilen INCA Trellis Tromboliz Sistemi, geniş bir damar yelpazesinde farmakomekanik tedavi sunma yeteneği ile üç boyutlu özel tasarımıyla dikkat çekiyor.

    INVAMED tarafından yapılan açıklamada, INCA Trellis Tromboliz Sistemi’nin geniş bir damar yelpazesinde farmakomekanik tedavi sunma yeteneğine sahip yenilikçi bir ürün olarak sağlık hizmeti verdiği ifade edildi. Açıklamada, sistemin işlem sırasında yeniden konumlandırılabilen yapısı ile aynı damar içinde birden fazla hedeflenen segmenti ve birden çok damarı tedavi etme olanağı sunduğu bildirildi. Açıklamada, yüzde 95’in üzerinde klinik başarı oranına sahip olduğu belirtilen INCA’nın DVT tedavisinde başarı sağladığı kaydedildi. Inca Trellis Tromboliz Sistemi’nin piezoelektrik kristaller aracılığıyla lezyona yüksek frekanslı, düşük enerjili ultrason dalgaları göndererek pıhtının çözülmesini hızlandırdığı vurgusu yapıldı. Açıklamada ayrıca bu yöntemle pıhtının çözülmesi için gerekli sürenin kısaldığı, kan sulandırıcı ilaç dozunun da yüzde 65 oranında azaldığının altı çizildi.

  • Ani’de fetih coşkusu

    Ani’de fetih coşkusu

    Türkiye-Ermenistan sınırında bulunan UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki Ani Ören Yeri’nde düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.

    Programın açılışında konuşan AK Parti Kars Milletvekili Adem Çalkın, “Fetih vardır bir şehri açar, fetih vardır bir toprağı vatan yapar ve öyle fetihler vardır ki gönüllere girer. Yepyeni ufuklar açar, bir coğrafyayı gülizar eder. 16 Ağustos 1064 yılında gerçekleşen Ani’nin fethi sadece Kars’ın fethi değil, açılan yeni ufukla bir Kızılelma olmuş, Anadolu’nun fetih vizyonuna başlangıç teşkil etmiştir. Anadolu’nun ilk adımı Malazgirt Zaferi’nden önce Ani şehrinde atıldı. Selçuklu Sultanı Sultan Alparslan’ın Hıristiyan aleminin en korunaklı 3 kalesinden biri olan Ani’yi fetih etmesi Bizans’ı endişe ve korku içerisine soktu. Diğer taraftan Anadolu’da kilit nokta olan Ani Kalesi’nin fethi Malazgirt Zaferi, İstanbul’un fethi ve Viyana kuşatmasının da bir habercisi olmuştur” dedi.

    Daha sonra söz alan Vali Vekili Muhammed Furkan Tuna, “Stratejik coğrafi konumu ve savunmaya elverişli müstahkem yapısı ile sürekli bölgede yaşayan devlet ve beyliklerin hedefinde olan Ani, birçok saldırı ve istilaya maruz kalmıştır. Yüzyıllarca değişik kültür ve medeniyetlerin varlığını sürdürdüğü Ani, Sultan Alparslan tarafından 25 gün süren bir kuşatmanın ardından fethedilerek Anadolu kapılarının Türklere açılmasına vesile olmuştur. Bu kutlu fetihle, bu kadim şehirde yeni bir dönem başlamış, Sultan Alparslan’ın fethi ile başlayan yeni süreçte Hıristiyan ve Müslümanların özgürce bir arada yaşayabildiği nadir Ortaçağ kentlerinden biri olmuştur. Ani’nin fethi, hem Türk ve İslam tarihi hem de dünya tarihi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Ani’nin fethi ile Anadolu’ya ayak basan ecdadımız, Malazgirt Zaferiyle de Ani Zaferi’ni taçlandırmıştır” diye konuştu.
    Ani’nin fethi kutlamaları folklor gösteriler, aşıkların ve Erzurum Büyükşehir Belediyesi Mehteran Takımı’nın seslendirdiği mehter marşlarıyla devam etti. Etkinlikler hafta boyunca düzenlenen yarışmalarda dereceye girenlerin ödüllerinin verilmesi bayraklı yürüyüşün ardından son buldu.

  • Bursa’da kaza geliyorum dedi, dalgın sürücünün kaza anı

    Bursa’da kaza geliyorum dedi, dalgın sürücünün kaza anı

    Olay, Bursa’nın merkez Yıldırım ilçesi Ankara Yolu Caddesi üzerinde meydana geldi. Otomobil ile seyir halindeki sürücünün şarkı dinlediği esnada kırmızı ışıkta duran otomobili fark etmedi. Dalgın sürücü frene geç basınca kaza da geliyorum dedi.

    Sürücünün yanındaki arkadaşı ise kaza anını cep telefonu ile kaydederken, panik halleri de videoya yansıdı. Neyse ki kazada herhangi bir yaralanma olmadı.

  • Aniden dönen otomobil kazaya neden oldu

    Aniden dönen otomobil kazaya neden oldu

    Yavuz Selim Mahallesi eski Hastane Caddesi üzerinde seyir halindeki Ahmet I., idaresindeki  otomobil, depremden dolayı yıkılan refüjde aniden dönüş yaparak karşı şeride geçmek istediği esnada Umut A., idaresindeki  motosikletle çarpıştı. Kazada sürücülerden Umut A., ile motosiklette bulunan Sabiha A., yaralandı. Her iki yaralı, olay yerine gelen sağlık ekiplerince yapılan ilk müdahalenin ardından Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.
    Kazayla ilgili soruşturma sürüyor.

  • Saklı güvercinlikler, gün yüzüne çıkmayı bekliyor

    Saklı güvercinlikler, gün yüzüne çıkmayı bekliyor

    UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan geçmişten, günümüze kadar “Binbir kiliseli kent”, “40 kapılı kent” ve “Medeniyetler Beşiği” olarak anılan Kars’a 42 kilometre uzaklıkta bulunan Ani Ören Yeri’nin gizemli yüzü olan ve Bostanlar Deresi’nde bulunan ‘Güvercinlikler’ gün yüzüne çıkarılarak Kars turizmine tam anlamıyla kazandırılmayı bekliyor.
    Ani Ören Yerini ziyaret eden binlerce turistten çok azının bildiği Güvercinlik görenleri adeta büyülerken, bugüne kadar aktif bir şekilde turizme kazandırılmamasına ise anlam verilemiyor.
    Kültürel Miras Uzmanı ve Tarihçi Faruk Torunoğlu, Güvercinliklerin yapılacak çalışmalarla turizme kazandırılması gerektiğini ve daha çok insanın güvercinlikleri görmesini gerektiğini söyledi.

    Torunoğlu, “Ani’nin bilinmeyen yüzü Bostanlar Deresi’ndeki mağaralardan birisindeyiz. Burası güvercinlik mağara, tüfe oyulmuş güvercinlerin yuvaları var. Yaklaşık 680 güvercinin yuvasının olduğu bu yerde 2 tane dışarıdan güvercinlerin ve ışığın gireceği boşluk var. Burası dönemin haberleşme merkezi olarak kullanılan bir yer. Ani’nin en büyük özelliği de şudur. Ani aslında görünenin dışında başka bir bilinmeyen yüzü olan bir şehir, asıl Ani ise yerin altında ve mağaralarda, bin 500’den fazla mağaranın olduğu Ani, bilinmeyen yüzüyle daha güzel” dedi.

    “Haberleşme güvercinlerle sağlanıyordu”

    Ani Ören Yeri’nin arkasında Bostanlar Deresi’nde asırlar önce güvercinler için yüksek kayalıklarda yapılan güvercinlikler günümüze kadar ayakta durmayı başarmasına rağmen, kayaklıklar içerisindeki sırrını korumaya devam ediyor.
    Haberleşme de kullanılan güvercinler için yapılmış 680 güvercinlik Ani Ören Yeri’nin bilinmeyen yönlerini gözler önüne seriyor.

  • Depremde ölen personelinin anısını işletmesinde yaşatıyor

    Depremde ölen personelinin anısını işletmesinde yaşatıyor

    Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde (BEÜ) Çocuk Gelişimi Bölümü’nde öğrenim gören 23 yaşındaki Emine Kızılkaya, boş zamanlarında Kozlu ilçesinde Nejat Uludüz’ün işletmeciliğini yaptığı kafede yarı zamanlı olarak çalışmaya başladı. Genç kız; ailesinin yanına gittiği Adıyaman’da meydana gelen depremde enkaz altında kaldı. Kendisi, 4 kardeşi ve annesi enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. Genç kızın babası ise enkazdan kendi imkanlarıyla kurtuldu.

    Acı haberi alan kafe işletmecisi Nejat Uludüz büyük üzüntü yaşadı. İşletmeci Nejat Uludüz, Kızılkaya’nın anısını yaşatmak amacıyla fotoğrafını çıkartarak kafenin girişine astı. Uludüz’ün bu anlamlı hareketi yediden yetmişe herkesi duygulandırdı.

    ‘Memleketine giderken hakkını helal et diye mesaj göndermiş’

    Kafe işletmecisi Nejat Uludüz, Emine’nin gitmeden önce kendisine hakkını helal et dediğini söyleyerek, “Zaman zaman burada üniversite öğrencilerini çalıştırıyoruz. Yarı zamanlı olarak çalışıyorlar. Emine’de bunlardan bir tanesiydi. Bizim burada ailemiz çalışıyor genelde. Yengem kardeşim eşim falan. Dolayısıyla burada çalışanlarımız bizim evlatlarımız gibidir. Çocuklar bizimkilerle uyum sağlarlar. Emine de onlardan bir tanesiydi. 7-8 ay Emine burada çalıştı. Yani biraz içine kapalı bir kızdı. Buraya gelmişti. 7-8 ay burada çalıştı. Daha sonra babası falan işte 1-2 dersi kalmıştı. Ailesi bir akşam telefon etti, bizde buradayken, geldi morali bozuldu içeriye girdi falan. Babam illa ki benim dönmemi istiyor dedi. Beni de daha göndermezler dedi, bir ürktü telaşlandı. Bende göremedim onu gideceğinden haberimde yoktu. Ondan sonra gitmiş sonradan haberim oldu. Sonra buradaki çocuklar söyledi Nejat abi hakkını helal etsin dediler dedi. Kuzenlerine de aynısı söylemiş Nejat abiye söyleyin hakkını helal etsin demiş üzüldük” dedi.

    ‘Depremde kardeşleri birlikte vefat etmiş’

    Depremde kardeşleri ile birlikte vefat ettiğini ifade eden Uludüz, “Sonra depremin birinci günü kuzenleri ile iletişime geçti. Onlarda deprem altında kaldığını ve uğratıldığını söylediler. Televizyonlarda gösterilen bir saat kulesi varyasyon gösterilen hemen onun karşısında oturuyorlarmış. Kardeşleri ile beraber deprem kaldığını öğrendik. Bir gün sonra da ölüm haberi geldi. Kardeşleri ile beraber vefat etmiş. Bir tek babası sağ çıkmış. Kendi imkanları uğraşıp çıkartmışlar. Üzüldük tabi ki burada çalışanlarımızla bağımız oluyor. Allah rahmet eylesin” diye konuştu.

    ‘Emine’yi burada herkes çok severdi’

    Nejat Uludüz Emine Kızılkaya’yı herkesin çok sevdiğini söyleyerek, “Buradaki çalışanlarımız da çok severdi onu. Mutfakta ki beraber çalıştıkları arkadaşları. Burada emek verdi çalıştı bizle. Bizde burada yaşatabildiğimiz kadar yaşatalım. Kuzenleri arkadaşları geldi hep beraber burada oturduk Kur’an okuttuk. Arkadaşlarına bir şeyler dağıttık. Beraber çalıştığı arkadaşlar geldi, üniversiten arkadaşları geldi. Bir nebze olsun onu anabildiysek ne mutlu bize” diye konuştu.

    ‘Emine depreme uyanık yakalanmış’

    Emine’nin depreme uyanık yakalandığını ifade eden Uludüz, “Bir kötü anısı da var. Emine deprem vaktine kadar uyanıkmış. Kuzeni ile telefonla konuşuyormuş. Mesajlaşıyormuş. Ve erkek kardeşi kucağında çıkartılmış. Demek ki kardeşini kucağına kapmış merdivenlere doğru onu kurtarmaya çalışmış. Raporlar da anında ölmüş. Kendinden çok kardeşini düşünmüş. Onu dışarıya çıkarmaya çalışmış. Kuzenlerinden duyuyoruz bunları.”

    ‘Şehir dışı olarak ilk defa Zonguldak’a gelmiş’

    Kafe işletmecisi Nejat Uludüz, Emine’nin ilk defa şehir dışı olarak Zonguldak’a geldiğini belirterek, “Kuzenleri yaşıyor. Onlar Ankara’da yaşıyormuş. Depremden 1-2 saat sonra evde ne kadar malzeme varsa kazma kürek alarak oraya gidip kurtarmaya çalışmışlar. Kimseye ulaşamamışlar. Onlardan haberimiz oldu. 5 kardeşi annesi kendisi hayatını kaybetti. Bir babası kurtulmuş. Anlatmak zor tabi ki. Evladımız gibiydi o bizim. Ölünce çok üzüldük. Çok çekmiş. Mutlu bir yaşamı olmamış. Dışarıya çıkmamış. İlk defa Zonguldak’a gelmiş. Üniversite de 2 yıllık çocuk gelişimi okuyordu” diye konuştu.