HDP Muş İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatan aileler, sağanak altında ve soğuk havaya rağmen eylemlerini bu hafta da sürdürdü. HDP Muş İl Başkanlığı önünde oturma eylemini başlatan aileler, 118 haftadır kararlı bir şekilde devam ettirdikleri evlat nöbetinde çocuklarına seslendiler. HDP İl Başkanlığı binası önünde bir araya gelen aileler, “Halk düşmanı parti”, “Evlatlarımızı vereceksiniz”, “Ha HDP ha PKK”, “Türk-Kürt kardeştir, HDP kalleştir”, “Halkı dolandıran parti”, “Anneler direniyor”, “Artık yeter yakamızdan düşün” ve “Yeter artık evlatlarımızı bırakın” yazılı pankartlar açtı. Çocuklarının fotoğraflarıyla eyleme katılan anne ve babalar, evlatlarına “teslim ol” çağrısında da bulundu.
8 yıldır oğlu Ersin Koçhan’dan haber alamadığını söyleyen Ayten Koçhan, PKK’dan ve HDP’den çocuğunu istediğini belirterek, “Çocuğumu versinler. Biz 2 yıldır eylemimize devam ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Ben evladımın peşindeyim. Ersin oğlum, gel teslim ol. Yolunuz yol değil, gelin teslim olun. Anneler-babalar artık ağlamasın. Bu Kürt-Türk davası değil, Ermeni davasıdır. Onlara hizmet edeceğinize, gelin devletinize hizmet edin. Sen gelene kadar ben buradan ayrılmayacağım. Artık evlat hasretine dayanamıyorum” dedi.
Oğlu Muhsin için eyleme katılan baba Halit Altun ise 118 haftadır HDP’nin önünde eylemlerine devam ettiklerini söyleyerek, “Çocuklarımızı götüren HDP ve PKK aynıdır. Biz bunlardan çocuklarımızı istiyoruz. 118 değil 218 hafta da olsa bu davamızdan vazgeçemeyeceğiz ve nöbetimizi terk etmeyeceğiz. Biz bunlardan çocuklarımızı istiyoruz. Sesimizi duyun, kulaklarınızı tıkamayın. Çocuklarımızı getirip bize teslim edin biz de bu eylemimizi bitirelim. Çocuklarımız gelene kadar bu eylemimize devam edeceğiz. Oğlum Muhsin, eğer sesimi duyuyorsan şunu bil ki yolunuz yol değil. Devletin, babanın şefkatine sığın. Devletin sana vereceği cezayı ben çekeceğim. Yanlış yerde yer alıyorsunuz. Biz 10 yıldır seni bekliyoruz” dedi.
Etiket: anne
-
Acılı aileler evlat nöbetine devam ediyor
-
Anne ve küçük çocuğu beton mikserinin altında kaldı
Kaza, dün gündüz saatlerinde Torbalı ilçesinde meydana geldi. M.Ö. idaresindeki bir beton mikseri, yolda yürüyen anne N.G. ve küçük çocuğu A.G.’ye arkadan çarparak altına aldı. Anne ve çocuğun üstünden geçen beton mikserinin sürücüsü durumu sonradan fark edip dururken, ihbar üzerine bölgeye jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. N.G. ve küçük çocuk A.G., sağlık ekipleri tarafından ambulansla Torbalı Devlet Hastanesine kaldırıldı. Annenin durumunun iyi olduğu öğrenilirken küçük çocuğun ağır yaralı olduğu ve hayati tehlikesinin sürdüğü bildirildi.
Kazanın ardından beton mikseri sürücüsü M.Ö., jandarma ekipleri tarafından gözaltına alındı.
Kazayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor. -
“Anne sütü kişiye özeldir”
Anne sütünün bir annenin bebeğine verebileceği en sağlıklı, en güvenilir, en kaliteli ve en ucuz besin kaynağı olduğunu belirten Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Onur Yılmaz, ilk 6 ay bebeklere sadece anne sütü verilmesini tavsiye ederek, “Her annenin sütü kendi bebeğine özgü olarak üretilir. Şeker ihtiyacı olan bir bebekte karbonhidratı daha fazla olan bir süt üretilirken, kilo alması gereken bir bebekte ise daha yağlı bir süt üretilir. Bu yüzden ilk 6 ay sadece anne sütü yeterli” ifadelerini kullandı.
“Bağışıklık sistemini güçlendirir”
Yenidoğanların midesinin çok küçük, bir misket tanesi kadar olduğunu söyleyen Dr. Onur Yılmaz, “Doğumla birlikte annenin vücudu, yeni doğan bebeğe özel olarak kolostrum denilen ‘ağız sütü’ üretir. Bu süt daha sarımsı renkte, daha koyu kıvamda, protein ve bağışıklık koruyuculuğu açısından yüksek olan bir besin kaynağıdır. Daha sonra süt artarak, beyazlaşır ve normal anne sütüne dönüşür” diye konuştu.
Anne sütünde yağ asitleri, karbonhidratlar ve proteinlerin özel olarak üretildiğini ve bunların çocuğun büyüme ve gelişiminde, sinir sistemi gelişiminde ve IQ’nun artmasında çok önemli rolü olduğunu vurgulayan Dr. Onur Yılmaz, ayrıca anne sütünün bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ifade etti.
Anne sütünde bulunan demir ve çinko gibi minerallerin, bebeğin bağırsaklarından daha kolay emilerek büyüme ve gelişmeye daha fazla katkıda bulunduğunu belirten Dr. Onur Yılmaz, “Anne sütündeki yağlar, proteinler ve şekerler çok yüksek miktarda olmasına rağmen anne sütünün sindirimi daha kolaydır. Bağırsaklardan daha kolay emilir ve böbreklere yük getirmez. Bu da iyi bir besin kaynağı olduğunu bize gösterir. Bunlarla beraber postpilorik ve probiyotikler de bağışıklık sisteminin korumasına faydalı olur” dedi.
“Emziren anneler iyi beslenmeli ve bol su içmeli”
Emzirme sürecindeki psikolojik faktörlere de değinen Dr. Onur Yılmaz, eşlerin anneye olan ilgisinin anne sütünü artıran bir sebep olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Anne sütünü artırmak için öncelikle annemizin özgüveninin yerinde olması gerekir. Bunun için doğum öncesi eğitimler çok önemlidir. Bunlarla birlikte annemizin hayata olumlu bakması, psikolojisinin iyi olması ve eşinin de anneyle ilgili olması anne sütünü artıran etkenlerdendir. Annemizin iyi beslenmesi, özellikle öğünlerini atlamaması, kaliteli beslenmesi daha çok protein ağırlıklı beslenmesi anne sütünü artırır. Anne sütü artırıcı besinler vardır. Bu besinlerden birincisi sudur. Bir annemiz günlük 3 litreye kadar su içmelidir. Sonrasında sarımsak, havuç, yulaf ve tahin bunlarda yine anne sütünü artıran besinlerdendir. Dereotu, çemen tohumu ve rezene bunlarda sık kullanılan süt artırıcı besinlerdir. Fakat bu besinlerin de sütü artırsın diye rastgele ve çok miktarda alınmaması gerekir. Bu konuda mutlaka bir uzmana başvurmalı ve neyi, ne zaman yenmesi ve içilmesi gerektiği konusunda bilgi alınmalıdır.”
Anneye de bebeğe de çok yararlı
Uzun süre anne sütü alan bebeklerde üst ve alt solunum yolu enfeksiyonu, kulak enfeksiyonları, diyabet, astım, lösemi ve lenfoma görülme sıklığının çok azaldığını belirten Dr. Onur Yılmaz, anne sütünün anneye de çok faydası olduğunu, emziren annelerin kemik erimesine daha az maruz kaldığını, meme kanseri gibi kanserlerden daha çok korunduklarını ve doğum sonrası komplikasyon riskinin azaldığını dile getirdi.
-
Evlat nöbeti kararlılıkla devam ediyor
3 Eylül 2019 tarihinde farklı kentlerden Diyarbakır’a gelerek oturma eylemi başlatan ailelerin HDP il binası önündeki evlat bekleyişi bin 492 gündür kararlı bir şekilde devam ediyor. Oğlu Yunus’un 11 yıl önce fırında çalışırken PKK’lı teröristler tarafında dağa kaçırıldığını iddia eden Remziye Yenidoğan, çocuğuna ‘teslim ol’ çağrısında bulundu.
Oğlunun gelmesi için çağrıda bulunan Yenidoğan, “11 yıl önce oğlum kaçırıldı. Yunus’um fırında çalışırken PKK’lılar kandırıp dağa kaçırdı. Eğer oğlum beni seviyorsan onların yanında bekleme benim yanıma gel. Ben de buradaki tüm anneler gibi seni bekliyorum. Ben oğlumun PKK’lıların yanında kalmasını istemiyorum. Kardeşlerin, hepimiz seni bekliyoruz. Ben senin için yemekten kesildim. Şeker, tansiyon hastası oldum. Artık oğlumun gelmesini istiyorum” dedi.
-
Anne sütü çocukları koruyor
Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Kuşku, 1-7 Ekim Dünya Emzirme Haftası vesilesiyle bebeklerin sağlıklı büyüme ve gelişmeleri için ihtiyaç duydukları besinleri sağlamanın en ideal yolunun emzirme olduğunu, anne sütünün bebek beslenmesinde altın standart olarak kabul edildiğini dile getirdi. Benzersiz içeriği sayesinde anne sütünün yaşamın ilk altı ayında tüm beslenme ve fizyolojik gereksinmelerini tek başına karşılayabildiğine dikkat çeken Dr. Kuşku “Şimdiye kadar bu yararlı özellikler hiçbir besinde tespit edilememiştir. Anne sütü bebeğin gereksinimi olan tüm besin maddelerini ideal miktar ve kalitede içeren doğal, fizyolojik, işlevsel ve yaşayan bir gıdadır. Anne sütünün faydaları sadece alındığı dönemde değil hayat boyu görülmektedir. Hediyelerin en büyüğü anne sütüdür” dedi.
“Emziren annelerde meme ve over kanseri daha az görülüyor”
Anne sütü alan bebeklerde enfeksiyon hastalıkları, diyabet, obezite, kanser, alerjik ve kronik enflamatuar hastalıklarının anne sütü almayanlara oranla daha az görüldüğünü belirten Dr. Kuşku anne sütü almayan bebeklerin anne sütü alanlara göre bir yaşa kadar olan ölüm olasılığının 14 kat fazla olduğunu söyledi.
Emzirmenin bebek sağlığı yanında anne sağlığı üzerinde olumlu etki gösterdiğine işaret eden Dr. Kuşku, “Emziren annelerde doğum sonrası kanamaların, osteoporozun, meme ve over (yumurtalık) kanserlerinin daha az görüldüğü ve daha huzurlu oldukları gösterilmiştir. Emzirmenin toplum sağlığının korunması ve ekonomik kazanımlar açısından önemli etkileri vardır. Anne sütü olmadığı durumlarda aile için başta adapte mama olmak üzere birçok ek gider oluşmaktadır. Ülke ekonomisi açısından çocukların ve annelerin gelişebilecek hastalıkların tedavisine harcanacak para, çalışanın verimliliğinin azalması ve işgücü kaybı olumsuz yönde etkisi olmaktadır. Anne sütünün atığı olmadığından çevreci bir üründür” diye konuştu.“İlk altı ay sadece anne sütü”
Dr. Kuşku, Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization – WHO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) doğum sonrası bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenmesini ve yedinci aydan itibaren ek gıdalar geçilmesini, emzirmeye ise iki yaşına kadar devam edilmesini önerdiğinin altını çizdi.
Küresel düzeyde altı aylıktan küçük bebeklerin yüzde 40’ının yalnızca anne sütüyle beslendiğine değinen Dr. Kuşku, “Ülkemizde Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2018 verilerine göre emzirmenin oldukça yaygın olduğunu ve tüm çocukların yüzde 98’inin emzirildiği görülmektedir. Ülkemizde bebeklerin doğum sonrası ilk bir saat içinde yüzde 71’i ve ilk bir gün içinde ise yüzde 86’sı emzirilmiştir. İlk 6 ayda sadece anne sütü alanların oranı yüzde 41,1 bulunmuştur. Tamamlayıcı gıdalar ile birlikte anne sütüne devam edenlerin oranı bir yılda yüzde 66, ikinci yılda ise yüzde 34 bulunmuştur. Türkiye’de ortanca emzirme süresi genel olarak 16.7 ay bulunmuş, ancak bu süre sadece anne sütü ile beslenenlerde 1.8 ay olduğu görülmüştür” dedi.“Doğru teknik ile emzirme çok önemli”
Emzirmenin yaygınlaştırılması için gösterilen çabalardan bahseden Dr. Kuşku emzirmeyi bırakmanın en yaygın nedenlerinin anne sütünün yetersiz olduğu algısı, anne ve bebeğe bağlı sağlık sorunları, okula veya işe dönme zorunluluğu olduğunu dile getirdi. Sütün artırılması için öncelikle annenin iyi beslenmesi, vitamin ve mineral desteği alması, bol su içmesi ve huzurlu olması gerektiğini vurgulayan Dr. Kuşku “Anne sütünün artırılmasında bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemler içerisinde; doğru teknik ile emzirme, annenin emzirme konusunda özgüveni artırma, doğum sonrası erken ve sık aralıklarla emzirme, memelerin düzenli aralıklarla boşaltılması, annenin bebeğini emzirmeye istekli olması, annenin emzirme konusunda çevresel destek görmesi yer almaktadır” şeklinde konuştu.
“İş yerinde emzirmek mümkün olmalı”
Dünyada anne sütü alma oranının yüzde 10 arttığını ancak bunu yüzde 70’e çıkarmanın hedeflendiğini belirten Dr. Kuşku, annenin işe başlamasının anne sütü verme oranını önemli ölçüde düşürdüğü bilgisini aktardı. UNICEF ve DSÖ’nün bu yılki emzirme haftası temasını “İş yerinde emzirmeyi mümkün hale getirelim’’ olarak belirlediğini ifade eden Dr. Kuşku dünya genelinde tüm işyerlerinde ücretli doğum izninin en az 18 hafta, tercihen 6 aydan fazla olması, emzirme veya süt sağma odaları oluşturma, emzirme araları verme gibi aile dostu işyeri politikaları oluşturmanın amaçlandığını anlattı.
-
Küle dönen evde yavrularını arıyor
17 Eylül Pazar günü kullanılmayan 2 katlı tarihi evde çıkan yangında alevler yan binalara sıçrayıp, 2 kullanılmayan tarihi bina, 1 müstakil evi küle döndürmüş, 7 katlı bir apartmanın dış cephesine de zarar vermişti. Yangın sonrası küle dönen tarihi evden ayrılmayan bir anne kedi ise dikkat çekti.
Evin içerisinde ve etrafında dolaşan kedinin 6 yavrusunu yangında kaybettiği öğrenildi. 14 gündür yavrularını arayan anne kedi, mahalle sakinlerini de hüzne boğdu.
“Sesi evlerimize kadar geliyor”
Kedinin geceler boyu feryat ettiğini belirten Selma Güngör, “Yangında maalesef kedimizin 6 yavrusu can verdi. O günden beri burada dolaşıyor, geceler boyu feryat ediyor ve sesi evlerimize kadar geliyor. Bu kalıntıların arasında yavrularını arıyor, hiç buradan ayrılmıyor.
Benim de felçli bir kedim var ve kediler konusunda çok hassasım. 6 yavruya çok üzüldüm. Çok acı. Bir anne 6 yavrusunu kaybetmiş ya da bir kedi kaybetmiş fark etmiyor. Sonuçta can kaybı var” dedi.
-
“Kızımın anne deyişini özledim”
3 Eylül 2019 tarihinde farklı kentlerden Diyarbakır’a gelerek oturma eylemi başlatan ailelerin evlat direnişi bin 473’üncü gününde HDP il binası önünde kararlılıkla sürüyor. Kütahya’dan Diyarbakır’a gelerek evladı için HDP önünde nöbet tutan Hatice Levent, kızı Fadime’yi alana kadar bir yere ayrılmayacağını belirtti.
Terör örgütü PKK’nın kızının elindeki kalemi alıp silah verdiğini dile getiren Levent, “Fadime’mi almadan bir yere ayrılmayacağım. 5 senedir ben kızımın peşindeyim. Kızım, eğer beni görüp duyuyorsan dön gel yavrum. Oralar sizlere göre değil, ben seni büyütmek için ne çileler çektim. Senin elin kalem tutarken ne oldu da silah tutmaya başladı? O mağaraları terk et, gel artık. Kızımı almadan bir yere gitmiyorum. Ölene kadar kızımın peşini bırakmayacağım. Kızımın anne deyişini özledim” dedi.
Evladına kavuşan aile sayısı 46 oldu
Öte yandan, ailelerin kararlı direniş gün be gün devam ederken, evladına kavuşan aile sayısının 45’ten 46’ya yükseldiği öğrenildi.
-
Annesini balkondan atmaya çalıştı
Olay, Hatay’ın İskenderun ilçesi Çay Mahallesi’nde bulunan bir binanın 5. katında meydana geldi. Binanın en üst katında yaşayan ve psikolojik rahatsızlığı bulunduğu öğrenilen şahıs, henüz bilinmeyen nedenle annesini balkondan atmaya çalıştı.
Anneyse, oğluna korkuluklardan tutunarak karşı koymaya çalıştı bu anlarsa bir vatandaş tarafından cep telefonu kamerasıyla görüntülendi.
Polis ekiplerinin uzun uğraşları sonucu şahıs ikna edildi ve süre sonra ikna edilerek gözaltına alındı. Anneyse, sağlık ekipleri tarafından tedbir amaçlı hastaneye kaldırıldı.
-
“Annem benim yüzümden kör oldu”
Muş Gençliği Uyuşturucu ile Mücadele Derneği sayesinde ilaçsız tedaviyi kabul eden 7 yıllık bağımlı 32 yaşındaki T.G., İstanbul’da bulunan bağımsız yaşam merkezine giderek manevi değerler eğitimiyle yeni bir hayata hazırlanıyor. Muş Gençliği Uyuşturucu ile Mücadele Derneği aracılığı ile ilaçsız eğitim ve rehberlik programıyla tertemiz bir geleceğe yepyeni bir kapı aralamak isteyen bağımlı genç T.G., insanlardan utandığı için kimseye uyuşturucudan kurtulma isteğini anlatamadığını ifade etti.
Madde bağımlılığında spor, beyin jimnastiği, yeme-içme alışkanlıklarında değişiklik ve çeşitli yöntemlerin kullanıldığı tedavi sonucunda çoğu bağımlı sağlığına kavuşuyor. İstanbul Bağımsız Yaşam Merkezinde 3 ila 5 ay süren eğitimler sonrasında uyuşturucudan kurtulan bireylerden bazıları dernekte gönüllü olarak çalışırken, annelerin tek isteği ise bağımsız yaşam merkezinin Muş’ta da kurulması.
Muş’ta bağımsız yaşam merkezinin kurulması için çalışmalara başladığını belirten Muş Gençliği Uyuşturucu ile Mücadele Derneği Başkanı Alparslan Bingöl, kendilerini arayan genci evin merdiveninde bitkin halde bulduklarını ifade ederek, “Muş ilimizde bağımlılıkla mücadele etmekteyiz. Bizleri arayan 32 yaşındaki kardeşimiz madde bağımlısıydı. Annesiyle birlikte bizi aradı, yardım istedi. Bizler de hiçbir Muş’un evladını uyuşturucuya kurban etmemek için çalışıyoruz. Kardeşimizin yanına gelerek ‘bizler senin yanındayız’ dedik. Çünkü bizler hiçbir Muş’un evladını uyuşturucuya kurban etmek istemiyoruz. Çünkü yıkım oluyor sonuçları, hüsran oluyor, aileler dağılıyor. Bunun için Muş’un gençliğine sahip çıkıyoruz. Kim bizi arıyorsa her zaman Muş ilimizin ve Muş gençliğinin hizmetindeyiz. Derdimiz hiçbir Muş’un evladını uyuşturucuya kurban etmeyelim. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bizler bu gençlik için ne gerekiyorsa her zaman yapmaya hazırız” dedi.“Eroin yüzünden eşimden oldum”
Madde kullandığı için eşinin kendisini terk ettiğini söyleyen T.G., iyileşip geri geleceğini ifade ederek, “Benim eroin bağımlılığım var. Bu eroin kullanma süreci içinde birçok sıkıntı yaşadım. Eşimden, dostumdan, ailemden oldum. Hani çok denedim kurtulmayı ama olmadı. İstanbul’a gideceğim orada tedavi olacağım. Ben çok kurtulmaya çalıştım, bir türlü yol bulamıyordum. En son Muş Gençliği Uyuşturucu İle Mücadele Derneği Başkanı Alparslan Bingöl’e başvurdum. Sağ olsun elimizden tutarak gerekenden fazlasını yaptı. Onun sayesinde bir kurtulma yolu buldum. Gideceğim ve bu illetten kurtulacağım. Tekrar Kur’an-ı Kerim’e ve namazıma başlayacağım” şeklinde konuştu.
“Annem benim yüzümden hasta oldu”
Ailesine yaşattığı sıkıntılar yüzenden pişman olduğunu ifade eden T.G., madde kullanma yaşının 70 yaşına kadar çıktığını söyleyerek, “Aileme ve anneme birçok sıkıntı yaşattım. Annem benim yüzümden hasta oldu. Gözlerine şeker vurdu. Annem de şu an çok mutlu, tedaviye gideceğim için. İnşallah gidip tedavi olup kurtularak geleceğim. O kadar denedim, yani bir türlü olmadı ama bu dernek sayesinde kurtulacağım. Hata yapmayan insan yoktur, ben de bu iyileşme sürecine giriyorum. İyileşip geleceğim. Muş’ta bağımsız yaşama merkezi açılması lazım ki hani insanlar dışarıya gitmeden burada tedavi olsun” ifadelerini kullandı.
“Uyuşturucu kullanan insan çekingen oluyor”
Uyuşturucuyu bırakmak istediğini ancak derdini kimseye anlatamadığının altını çizen T.G., 7 yıl boyunca utandığı için kimseye derdini açıklamadığını ifade ederek, “Uyuşturucu kullanan insanlar çekingen oluyor. Ben 7 senedir utandığım için kimseden yardım istemedim. Yeni yüzüm tuttu, bir şans eseri abime denk geldim. İsmini duyuyordum, hani utanıyordum uyuşturucu kullananlar utanıyor, gidemez kimseye. Benim yüzümden annem zaten şeker hastası oldu, şeker gözlerime vurdu ve kör oldu. Ailem için gidip tedavimi olup geldikten sonra ailem için yaşamaya devam edeceğim. Muş Gençliği Uyuşturucu İle Mücadele Derneği sayesinde 7 sene sonra ilk defa gerçekten onların sayesinde kurtulacağım” dedi.
Oğlunu sokak sokak aradığını ifade eden anne Z.G., ağlamaktan gözlerini kaybettiğini belirterek, “Oğlum bizi mahvetti. Allah’ıma hep dua ettim oğlum için. Birkaç kere ilaçlı tedaviye gitti ama bir faydasını görmedi. Muş Gençliği Uyuşturucu İle Mücadele Derneği Başkanı Alparslan Bingöl’ü aradım yardım istedim. Şimdi İstanbul’a gidecek ve düzelecek inşallah. Gece kalkıyordum namaz kılmaya, oğlum için dualar ediyordum. Gece sabahlara kadar yatmıyordum. Kapılarda bekliyordum. Sokaklarda arıyordum. Ne zaman ki sağ salim buluyordum o zaman rahat ediyordum. Arkadaşları arıyordu gidiyordu. Kızıyordum gitme diye bana kızıyordu. Çok çektirdi bana. O kadar ağladım onun için gözlerimden de oldum” diye konuştu. -
Okulun perdelerini anneler dikti
Şeyhcui Şehit Aziz Sağlam İmam Hatip Ortaokulu’ndaki sınıflar çocuklarının eğitimi için her şeyi yapabileceklerini belirten fedakar annelerin el emeği, göz nuruyla diktiği turkuaz mavisi rengindeki perdelerle donatıldı. Yeni atanan okul müdürü Ayla Keskiner, sınıfların elden geçmesi için çalışma başlattı. Deforme olan perdelerin yenilenmesine okul binasında düzenlenen Halk Eğitimi Merkezi kursunda görev yapan anneler de destek oldu. Camların ölçülmesi sonrası alınan kumaşlar dikiş makinelerinde dikilip bir dizi işlemden sonra perdeye dönüştürüldü. Camlara asılan perdelerin yanı sıra pano örtüleri de yenilendi.
“Çocuklarımızın eğitimi için her şeyi yaparız”
Daha fazla para harcamadan okul perdelerinin yenilendiğini anlatan annelerden Ayşe Gamze Cirit, “Çocuklarımızın akıllı tahtayı daha rahat görüp, güneş ışınlarından etkilenmeden derslerini işlemesi için perdeleri diktik. Okulun bütçesine de katkı sağlamış olduk” dedi.
Okulun benzer ihtiyaçları için de emek vermeye hazır olduklarını vurgulayan Esmeray Bursa da “Çocuklarımızın eğitimi için her şeyi yaparız” diye konuştu.