Etiket: antalya

  • Melek İpek davasında gerekçeli karar açıklandı

    Melek İpek davasında gerekçeli karar açıklandı

    Antalya’da, işkenceci eşi Ramazan İpek’i öldüren Melek İpek’in, 108 gün sonra tahliye edilmesine ilişkin kararın gerekçesi açıklandı. Kararda, “Bir kimsenin muhtemel saldırıya karşı hazırlık yapması ve savunma araçlarını önceden hazırlaması da meşru müdafaa kabul edilmelidir” denildi.

    Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde, 7 Ocak’ta kendisine işkence edip, ölümle tehdit ettiği iddiasıyla 12 yıllık eşi Ramazan İpek’i av tüfeğiyle vurarak, öldüren 2 çocuk annesi Melek İpek, mahkemece tutuklanmıştı.

    Antalya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 26 Nisan’da görülen 3’üncü duruşmada, ‘ceza verilmesine yer olmadığı’na karar verilip tahliye edilen Melek İpek, 108 gün sonra özgürlüğüne kavuştu.

    Antalya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını hazırladı. 5237 sayılı Kanunun 27. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ‘Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez’ hükmü hatırlatılan gerekçeli kararda, “Bu durumda; kişinin maruz kaldığı saldırı nedeniyle içerisine düştüğü korku, telaş ve şaşkınlık dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru müdafaada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılamayacağı kabul edilir. Dolayısıyla burada belirleyici olan, maruz kalınan saldırının kişiyi içerisine düşürdüğü psikolojik durumdur” denildi.

    ‘HUKUK DÜZENİNİ İLK İHLAL EDEN SALDIRGANIN KENDİSİ’

    Sınırın aşılması konusunda failin o anda içerisinde bulunduğu ruh halinin adil bir tarzda göz önünde bulundurmak gerektiği belirtilen kararda, “Yani failin niyeti, fiilin icra tarzına ve ruh haline göre ciddi bir saldırının defedilmesinden ziyade, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru müdafaanın sınırlarını aşma değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir. Meşru müdafaada bulunan kişinin eylemi, saldırgan açısından haksız tahrik olarak değerlendirilemez. Zira hukuk düzenini ilk ihlal eden saldırganın kendisidir” ifadeleri yer aldı.

    “SANIĞIN BEYANLARI BİRBİRİYLE UYUMLU”

    Doğrudan görgü tanığı bulunmayan olayda sanığın olayın hemen sonrasında alınan beyanları ile ilerleyen aşamada alınan beyanları ve özellikle yargılama aşamasında alınmış beyan içeriklerinin esas olarak birbiriyle uyumlu olduğu belirtilen kararda, “Dolayısı ile tüm dosya kapsamındaki maddi deliller karşısında savunmaya itibar edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır” denildi.

    “TEKRARINDAN KORKULAN BİR SALDIRI DA HENÜZ SONA ERMEMİŞTİR”

    Meşru müdafaadan söz edebilmek için bir saldırının bulunması ve savunma ile saldırının aynı zamanda, hemzaman olması gerektiği ifade edilen kararda, şöyle denildi:

    “Saldırı başlamadan önce müdafaaya geçmek nasıl meşru sayılmazsa, öylece saldırı bittikten sonra müdafaada bulunmak da meşru olamaz. Ancak saldırının varlığı şartını geniş manada anlamak ve başlayacağı artık muhakkak olan bir saldırıyı başlamış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı da henüz sona ermemiş saymak zorunludur. Ancak bir kimsenin muhtemel saldırıya karşı hazırlık yapması ve savunma araçlarını önceden hazırlaması da meşru müdafaa kabul edilmelidir. Bazı hallerde saldıran durumunda bulunan kişinin hareketi müphem (belirsiz) nitelikte olabilir. Ancak bu durumda bulunan kimsenin maksadının saldırı olduğuna inandıracak dış alametler varsa saldırı şartı gerçekleşmiş sayılabilir. Öte yandan, saldırının varlığının kabulü için her zaman halen mevcut olması şart olmayıp, gerçekleşmesinin muhakkak olması da yeterlidir. Henüz başlamamış ancak başlaması muhakkak olan saldırılara karşı da savunma mümkündür. Bu nedenle taraflar arasında doğrudan doğruya bir boğuşma veya karşılıklı çatışma durumunun gerçekleşmesini aramaya gerek yoktur. Burada saldırının muhakkak olduğunun en büyük kanıtı ise maktulün servise çıktığı sırada sanığın ellerini çözerek kıyafetini giymesine imkan sağlaması yerine sanığı ölümle tehdit ederek çıplak ve elleri kelepçeli olarak bırakıp kelepçe anahtarını da cebinde götürmesidir. Bu şekilde davranan sanığın uyguladığı sistematik şiddetin tekrarının muhakkak olduğu açıktır”

    “ÖÇ ALMA KANAATİ İLE HAREKET ETMEDİ”

    Sanığın öç alma ve özellikle ‘Ne de olsa meşru müdafaa halindeyim’ irade ve kanaati ile hareket etmediği kaydedilen gerekçeli kararda, şu ifadeler yer aldı:

    “Sanığın niyetinin, fiilin icra tarzına ve ruh haline göre ciddi bir saldırının defedilmesinden ziyade sanığın uğradığı şiddetin oluşturduğu kin ve nefret duygusunu tatmine yönelik olarak kabul edilemez. Zira sanığın böyle bir niyeti olsa bu niyetini tatmine yönelik uğradığı sistematik şiddetin hemen sonrasında uğradığı haksızlık karşısında öfkeye kapılarak evde birden fazla tüfek ve bıçak bulunmakla ve yine sanığın da tüfek kullanmayı bildiği anlaşılmakla daha geceden maktulün bir nevi yorgun düşüp uyuması sonrasında bu niyetini uygulama imkanı vardır. Sanığın saldırıyı def etmeye yönelik tek atış yapıp maktulü etkisiz hale getirdikten sonra daha fazla atış imkanı var iken ‘Ne de olsa meşru müdafaa halindeyim fırsat bu fırsat’ iradesi ile yerde yatmakta olan maktule karşı öfke ve gazap ile hareket ederek tüfek, fişek ve bıçak gibi yeterli aleti de olduğu halde ve 112 kayıtlarındaki hırıltı ve inleme seslerinden maktulün henüz ölmediğinin belli olduğu ortamda ölüm sonucunu almaya yönelik riske girmeyip eylemine devam etme imkanı var iken devam etmeyip tek atışla eylemini sınırlandırmıştır. Sonrasında en hızlı şekilde 112 acil servis hattını arayarak olayı ihbar etmesi, söz konusu ihbar ile yardım talep etmesi hatta olayın gerçekleştiği evin ekipler tarafından bulunmasına yönelik görevlilere ısrarlı yer ve yön tarifinde bulunması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın öç alma güdüsü ile hareket etmediği yönünde tam bir kanaat edinilmiştir. Yine sanığın maktule dış kapıdan girer girmez tereddütsüz ateş etme imkanı var iken böyle bir durum olmadığı ve özellikle atış mesafesi ve el svaplarına yönelik tespitlerden sanık ile maktulün arasındaki mesafenin kısaldığının sabit olduğu, yine sanığın maktulün henüz olmadığı ortamda silahı alması ya da aramasının doğrudan öldürme kastını ortaya koymayacağı, bu durumun somut olayda sabaha kadar şiddete maruz kalmış, çıplak ve kelepçeli bırakılmış sanığın tekrar şiddete maruz kalması muhakkak olmakla kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal bir davranış olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır”

    “HAYATIN OLAĞAN AKIŞINDA BEKLENEBİLECEK BİR DURUM”

    Olayda sınırın öfke, gazap gibi nedenlerle aşıldığına ilişkin delil olmadığı, bu yönde ortaya çıkan şüpheden de sanığın yararlanması gerektiği belirtilen kararda, “Meşru savunmada sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş ile aşıldığının kabulü zorunludur. Sanığın, maruz kaldığı saldırının etkisiyle içine düştüğü psikolojik hal nedeniyle heyecanlanması, paniğe kapılması ve hatta korkması, bunun sonucunda da meşru savunma sınırını aşması hayatın olağan akışında beklenebilecek bir durum olup, kin ve öç alma güdüsü ile hareket edilmediği konusunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat oluşmuştur” denildi.

  • 13 yılda yeniden ormana dönüştü

    13 yılda yeniden ormana dönüştü

    Antalya’da tarihin en büyük orman yangınlarından, 2008’deki Manavgat Taşağıl yangınında 16 bin hektar orman, küle döndü. Orman Genel Müdürlüğü, Taşağıl’da yanan alanları özellikle yangına dayanıklı ağaçlar kullanarak, 13 yılda yeniden ormana dönüştürdü. Aykut İnce, yangın alanını 5’er yıl arayla fotoğrafladı. Aynı noktadan çekilen fotoğraflarda küle dönen ormanda fidanların dikimi ve büyümesi, yıllar içinde gözler önüne serildi.

    Türkiye’de 1 milyon hektarı aşkın orman varlığıyla ilk sıralarda yer alan ve birinci derecede yangın riski bulunan Antalya’da Orman Bölge Müdürlüğü, yanan alanların yeniden ormana dönüştürülmesi yönünde çalışmalarını sürdürüyor. Antalya’da tarihin en büyük orman yangınlarından biri olan, 2008 yılındaki Manavgat Taşağıl yangınında 16 bin hektar orman, küle döndü. Orman Genel Müdürlüğü, Taşağıl’da yanan alanları özellikle yangına dayanıklı ağaçlar kullanarak, yaklaşık 13 yılda yeniden ormana dönüştürdü. Orman Genel Müdürlüğü’nden Aykut İnce, Taşağıl yangınının etkili olduğu alanları, 5’er yıl arayla fotoğrafladı. Aynı noktada çekilen fotoğraflarda kül olan ormanda fidanların dikimi ve büyüme süreci görüldü.

    2019 yılında 233 hektar, geçen yıl ise 400 hektara yakın ormanlık alanın yandığı Antalya’da önceki yıllarda da Kumluca Esentepe ve Adrasan ile Olimpos bölgelerinde çıkan yangınlarda yüzlerce hektar alan küle döndü. Özellikle Adrasan ve Olimpos’un önemli tatil merkezi olması nedeniyle yanan alanlarda yapılaşma olabileceği yönünde ciddi endişeler oluştu.

    ADRASAN VE OLIMPOS DA YEŞİLLENDİ

    Adrasan-Olimpos bölgesinde 2016’daki yangında zarar gören 3 bin hektarlık alan ve önceki yıllarda Adrasan’da denize sıfır konumdaki tepede çıkan yangında zarar gören tüm alanlar, yeniden ağaçlandırıldı. Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerince Adrasan ve Olimpos’taki yangınlar sonrası küle dönen alanların aynı noktalardan çekilen fotoğrafları, 1 yıl sonra fidanların dikimi ve bugünkü hali de görüntülendi.

    TAŞAĞIL, YENİ ORMAN ALANI OLDU

    Antalya Orman Bölge Müdürü Vedat Dikici, önceki yıllarda yanan alanlardaki ağaçlandırma çalışmalarının başarıyla tamamlandığını belirterek, “Taşağıl, Olimpos, Adrasan, Esentepe hepsi yeniden yeşillendi. Özellikle halkımızın aklında kalmıştır. 2008 yılında 16 bin hektar Manavgat’taki saha artık yemyeşil oldu ve yangının hiçbir izi kalmadı diyebilirim. Her yeriyle yeni, genç, çok güzel bir orman oldu. Diğer sahaların da tamamını ağaçlandırdık, diyebilirim” diye konuştu.

    GEÇEN YILKİ ALANLARA DA FİDAN DİKİLDİ

    Geçen yıl yanan 400 hektarlık alanın da tamamının ağaçlandırıldığını belirten Vedat Dikici, “Onların da tamamı yeşillendirildi, ağaçlandırıldı, fidanlar dikildi. Yani yanan alanları orman dışında başka bir kullanıma ne izin veriyoruz ne tahsis ediyoruz. Bundan da halkımız emin olsun. Geçen yıl bizim endüstriyel plantasyon dediğimiz, 500 hektar alanımız vardı. Yaklaşık 400 hektar orman yangınına tabi kaldık. Bunun 200 hektarında suni tensil yaptık, gelir getirici tür ağaçlarımız, kendi ormanlarımızdaki suni tensillerimizle birlikte yaklaşık 1500 hektar alanda dikim yaptık. 400 bin adet fidan diyebiliriz ama bu orman yapmak için” dedi.

    YILLIK FİDAN DİKİMİ 3-4 MİLYONU AŞIYOR

    Ayrıca halka dağıtımı yapılan fidanlar ve diğer ağaçlandırma çalışmaları olduğunu da anlatan Dikici, “En önemlisi biz tensil yöntemi de uygularız. Yani her gördüğünüz fidanı, fidanlıkta yetişip fidan olarak getirip dikmiyoruz. Aynı yerde tohumdan getirdiğimiz sahalarımız var. Onların da hepsi birer fidan oluyor. Bunları da kattığımızda yıllık bazda yaklaşık 3-4 milyonun üzerine çıkıyoruz. Her şeyin bir hazırlığı var. Yandıktan sonra önce yanan alanı temizlememiz lazım, boşaltmamız lazım. Yanan ağaçları da satıyoruz. Sonra saha dikime hazırlanıyor. Dozerle sürüp, kökleri temizliyoruz. Fidan dikme aşamasına geliniyor ve 5 yılda bakıma tabi tutuluyor. Bu belli bir süreç alıyor tabi ki” diye konuştu.

  • Covid hastası 2 kez yataktan düştü, 9 gün sonra öldü

    Covid hastası 2 kez yataktan düştü, 9 gün sonra öldü

    Antalya’da koronavirüse yakalanan Sami Gülhancıoğlu, kaldırıldığı hastanede iki kez yataktan düştü. Düşmenin etkisiyle kafatası çatlayan 61 yaşındaki adam, ameliyata alındı. 9 gün sonra hayatını kaybeden Gülhancıoğlu’nun ölüm nedeni olarak ‘künt kafa travması’ ve ‘Covid’ yazıldı. Yakınları ihmal gerekçesiyle hastane hakkında suç duyurusunda bulundu.

    Antalya’da koronavirüse yakalanan Sami Gülhancıoğlu, 1 Nisan’da yakınları tarafından Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada acil serviste muayene edilen Sami Gülhancıoğlu, iddiaya göre kendinden geçip yataktan düştü. Görevliler tarafından kaldırılan Gülhancıoğlu, yeniden yatağa oturtuldu. Gülhancıoğlu, kısa süre sonra yeniden bilincini yitirip zemine düştü.

    Yapılan kontrollerde, Gülhancıoğlu’nun kafatasının çatladığı ortaya çıktı. Aynı günün akşamı ameliyat edilen Gülhancıoğlu, yoğun bakım ünitesine alındı. Burada tedavisi devam eden Gülhancıoğlu, 10 Nisan günü saat 18.30 sıralarında yaşamını yitirdi. Ölüm belgesine ‘künt kafa travması’ ile ‘Covid’ yazılan Gülhancıoğlu’nun cenazesi, işlemlerin ardından toprağa verildi.

    YAKINLARINDAN SUÇ DUYURUSU

    Gülhancıoğlu’nun ölümünde hastane görevlilerinin ihmali olduğunu ileri süren yakını Kadir Tokgöz, suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Tokgöz, “Hastamızı koronavirüs nedeniyle hastaneye kaldırdık. Burada tedavisi sürerken önce yataktan iki yatak arasına düştü. Buna gözümüzle şahit olduk. Görevliler kaldırıp, yerine yatırdı. Kısa süre sonra yine büyük bir gürültü duyduk. Hastabakıcılar hastanın düştüğünü belirtip, koşuşturmaya başladı. Yapılan testlerde kafatasının çatladığını öğrendik. Gerekli izinleri vermemizin ardından aynı günün akşamı önce ameliyata, daha sonra yoğun bakım ünitesine alındı. Burada 9 gün yoğun bakımda kalan Sami Gülhancıoğlu’nu saat 18.30 sıralarında kaybettik.Ölüm nedeni olarak önce ‘Covid’ yazıldı, itirazımız üzerine ‘künt kafa travması’ yazıldı. İhmali bulunan kişilerden şikayetçiyiz” diye konuştu.

    Hastane yönetiminden yapılan açıklamada ise konuya ilişkin idari soruşturma yürütüldüğü kaydedildi.

    Bu arada, Gülhancıoğlu’nun annesi İsmet Gülhancıoğlu’nun (87) Covid hastalığından hayatını kaybettiği, oğlu İsmet Gülhancıoğlu’nun (37) ise hastanede tedavisinin sürdüğü belirtildi.

  • Kafesinden kaçan maymunun saldırısına uğradı

    Kafesinden kaçan maymunun saldırısına uğradı

    Antalya’nın Serik ilçesinde bir otelin hayvanat bahçesindeki kafesinden kaçan maymun, otelin teknik servis görevlisi Hacı Hatip Aksoy’a (51) saldırdı. Aksoy’u yere düşürüp, yüzünü ve kulağını ısıran maymunu, diğer çalışanlar yakaladı. Hastaneye kaldırılan Aksoy, tedaviye alındı.

    Olay, Serik’e bağlı Belek’te bulunan 5 yıldızlı bir otelde, 3 Nisan Cumartesi günü meydana geldi. Otelin hayvanat bahçesinde bulunan bir maymun, kafesinden kaçtı.

    Maymunun kaçtığını gören otel çalışanları, hayvanı filelerle yakalamak için çalışma başlattı. Kısa süre sonra maymunu yakalayan bakıcısı, hayvanı sakinleştirmeye çalıştı. Bu sırada bakıcısının elinden kurtulan maymun, yaklaşık 20-25 metre uzakta oturan otelin teknik servis görevlisi Hacı Hatip Aksoy’a doğru koşmaya başladı.

    Aksoy’un üzerine atlayıp yüzünü ve kulağını ısıran maymun, diğer çalışanlar tarafından yakalandı. Maymunun saldırısına uğrayan Hacı Hatip Aksoy için sağlık ekibi istendi. İhbar üzerine otele gelen ambulansla ilçedeki özel bir hastaneye götürülen Hacı Hatip Aksoy tedaviye alındı. Aksoy’un hayati tehlikesinin bulunmadığı ve tedavisinin devam ettiği öğrenildi.

  • 5 yıldızlı tatil köyünde pes dedirten görüntü!

    5 yıldızlı tatil köyünde pes dedirten görüntü!

    Antalya’dan ‘pes’ dedirten görüntüler geldi. 5 yıldızlı bir tatil köyünde geçen hafta sonu çekilen görüntülerde iki ayrı etkinliğe toplam 1900 kişinin katıldı ve etkinliklerden birinde konser de düzenlendi. Etkinliğe katılan 1900 kişinin sosyal mesafeye uymadığı, maske takanların nerdeyse yok denecek kadar az olduğu görüntüler tepki çekti.

    Belek Turizm Bölgesi’nde geçen hafta sonu 5 yıldızlı bir tatil köyünün iki farklı toplantı salonunda iki farklı firmanın üç gün süren toplantısı yapıldı. 1200 kişinin katıldığı ve sağlıklı kilo verme ürünlerinin tanıtıldığı toplantıya katılanların sosyal mesafeye dikkat etmedikleri gibi maske takanların sayısının da az olduğu görüldü.

    700 kişinin katıldığı bir diğer toplantı salonunda ise iş kıyafetleri tanıtıldı. 3 gün süren toplantılar sonunda konserler de verildi. Konserleri izleyen katılımcıların cep telefonu ile çekilen görüntüleri şaşkınlık yarattı. Koronavirüsün unutulduğu konserler sırasında eğlenceye kendini kaptıranlar arasında iki kişinin de ateşinin yükseldiği ve gözlem altına alındığı belirtildi. Buna rağmen eğlencenin devam ettiği bildirildi.

     
  • Denizde bulunan cesetle DNA örneği eşleşti

    Denizde bulunan cesetle DNA örneği eşleşti

    Antalya’da denizde bulunan erkek cesedinin, üniversite öğrencisi Ramazan Özkan’a (33) ait olup olmadığının belirlenmesi için annesi Sebihan Özkan’dan alınan DNA örneği eşleşti. Aile, sabah saatlerinde morga gelirken, cenazenin alındığı sırada yakınlarının yardımı ile ayakta duran Sebihan Özkan, “Gitti Ramazanım gitti” diye gözyaşı döktü.

    Kemer ilçesi Kocaburun mevkii ile Kiriş Mahallesi’nin 500 metre açığında, 19 Mart günü saat 13.00 sıralarında tekne ile gezenler, denizde erkek cesedi gördü. İhbar üzerine İlçe Sahil Güvenlik Bot Komutanlığı’na bağlı ekipler, bölgeye sevk edildi. Cesedi karaya çıkaran ekipler, G-Marina’daki Sahil Güvenlik Komutanlığı’na getirdi. Cumhuriyet Savcısı ve İlçe Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ekiplerinin incelemelerinin ardından ceset, Kemer Devlet Hastanesi morguna, daha sonra Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü.

    DNA ÖRNEĞİYLE BELİRLENDİ

    Düden Şelalesi’nin denize döküldüğü falezlerde 11 Mart’ta ayakkabısının teki, şapka ve kulaklığı bulunan Ramazan Özkan’a ait olabileceği değerlendirilen cesetle ilgili gencin yakınları teşhis için çağrıldı. Aile ilk başta cansız bedenin üzerindeki kıyafetlerin Ramazan Özkan’a ait olduğunu, yüzünün ise benzediği yönünde beyanda bulundu. Yapılan ilk incelemenin ardından cesede DNA testi yapılmasına karar verildi.

    ‘GİTTİ RAMAZANIM’

    Dün anne Sebihan Özkan’dan alınan DNA örneği eşleşince, cesedin Ramazan Özkan’a ait olduğu kesinleşti. Bugün Antalya Adli Tıp Kurumu morguna gelen Sebihan Özkan ve yakınları, gencin cenazesini morgdan aldı. Ramazan Özkan’ın cenazesinin, yapılan işlemlerin ardından Güzeloba Mezarlığı’nda toprağa verileceği belirtildi.

    Yakanlarının yardımıyla güçlükle ayakta duran anne Özkan, “Gitti, Ramazanım gitti” diye gözyaşı döktü.

     

  • Ailesini katletmişti! “Yeğenimi Bitcoin yaktı”

    Ailesini katletmişti! “Yeğenimi Bitcoin yaktı”

    Antalya’da oturdukları 3 katlı villada, anne ve babası ile ablasını pompalı tüfekle öldürüp intihar eden Mustafa Gider’in (40) halası Nimet Güler, “Yeğenim Bitcoin yüzünden, önce 250 bin TL’sini, daha sonra 65 bin TL ve arabasını, en son arkadaşından aldığı 35 bin TL’yi kaybedince bunalıma girdi. Yeğenimi Bitcoin yaktı” dedi.

    Olay, pazartesi günü saat 22.00 sıralarında, Muratpaşa İlçesi Güzeloba Mahallesi 2386 Sokak’taki Sefakent Yağmur Sitesi’nde bulunan 3 katlı villada meydana geldi. Villada oturan ailenin oğlu Mustafa Gider’den haber alamayan iki arkadaşı, endişelenip adrese gitti. Gider’in arkadaşları, villanın balkon kapısını aralayıp baktıklarında, iki kişinin yatak üzerinde hareketsiz yattığını görünce 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aradı. İhbar üzerine gelen polis ekibi, balkon kapısını kırıp villaya girdiğinde, Muzaffer Gider (73), eşi Işık Gülsen Gider (65) ile çocukları Mustafa ve Gamze Gider’i (45) silahla vurulmuş halde buldu. Çağrılan sağlık ekipleri, 4 kişinin yaşamını yitirdiğini belirledi.

    BABASININ CESEDİNİ ALT KATA TAŞIMIŞ

    Yapılan incelemede, Mustafa Gider’in, anne ve babası ile ablasını pompalı tüfekle başlarından vurup öldürdükten sonra intihar ettiği belirlendi. Mustafa Gider’in, babasını birinci katta öldürdükten sonra cesedini sürükleyerek zemin kata taşıdığı saptandı. Annesi ile ablasını zemin katta vurup öldüren Gider’in, pompalı tüfeğin tetiğini ayak parmağıyla ateşleyerek, yaşamına son verdiği tespit edildi. Polisin incelemesinin ardından 4 cenaze, otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Yapılan araştırmada psikolojik sorunları olduğu belirtilen Mustafa Gider’in, bir otelde fotoğrafçılık yaptığı, çevresine de yaklaşık 150 bin lira dolayında borcu bulunduğu ortaya çıktı.

    YEĞENİMİ BİTCOİN YAKTI

    Adli Tıp Kurumu morgundaki 4 cenaze, bugün yakınları tarafından alındı. Cenazelerin alındığı sırada gözyaşı döken hala Nimet Güler, Mustafa Gider’in Bitcoin yüzünden çok para kaybettiğini, bu yüzden sorunlar yaşadığını söyledi. Güler, “Yeğenim otelde fotoğrafçılık yapıyordu. Bu çalıştığı süre içinde 250 bin lirası vardı. Bitcoin yüzünden önce 250 bin TL’sini, daha sonra 65 bin TL ve arabasını, en son ise arkadaşından aldığı 35 bin TL’yi kaybedince bunalıma girdi. Sorunlar yaşamaya başladı. Arkadaşı alacağı olan 35 bin TL’yi istemiş. Parayı geri veremeyince bunalıma girmiş ve sonu böyle oldu. Yeğenimi Bitcoin yaktı. Artık bunu fakirler oynamasın. Bitcoin zenginlerin, parası olanların oynaması gereken bir şey. Değilse o bunları yapacak bir çocuk değildi” diye konuştu.

  • Antalya’da villadaki dehşetin ayrıntıları ortaya çıktı

    Antalya’da villadaki dehşetin ayrıntıları ortaya çıktı

    Antalya’da oturdukları 3 katlı villada, anne ve babası ile ablasını pompalı tüfekle öldüren Mustafa Gider’in, tüfeğin tetiğini ayak parmağıyla ateşleyerek kendi yaşamına son verdiği ortaya çıktı. Gider’in, annesiyle ablasını zemin katta öldürdüğü, babasını ise birinci katta öldürüp diğer cesetlerin yanına taşıdığı belirlendi.

    Antalya’nın Muratpaşa ilçesinde dün saat 22.00 sıralarında 3 katlı villada oturan ailenin oğlu Mustafa Gider’den (40) haber alamayan iki arkadaşı, endişelenip adrese gitti. Gider’in arkadaşları, villanın balkon kapısını aralayıp baktıklarında, iki kişinin yatak üzerinde hareketsiz yattığını görünce 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aradı. İhbar üzerine gelen polis ekibi, balkon kapısını kırıp villaya girdiğinde, Muzaffer Gider (73), eşi Işık Gülsen Gider (65) ile çocukları Mustafa ve Gamze Gider’i (45) silahla vurulmuş halde buldu. Çağrılan sağlık ekipleri, 4 kişinin yaşamını yitirdiğini belirledi.

    BABASININ CESEDİNİ ALT KATA TAŞIMIŞ

    Yapılan incelemede, Mustafa Gider’in, anne ve babası ile ablasını pompalı tüfekle başlarından vurup öldürdükten sonra intihar ettiği belirlendi.

    Mustafa Gider’in, babasını birinci katta öldürdükten sonra cesedini sürükleyerek zemin kata taşıdığı saptandı. Annesi ile ablasını zemin katta vurup öldüren Gider’in, pompalı tüfeğin tetiğini ayak parmağıyla ateşleyerek, yaşamına son verdiği tespit edildi. Polisin incelemesinin ardından 4 cenaze, otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu’na götürüldü.

    150 BİN LİRA BORCU VARMIŞ

    Yapılan araştırmada psikolojik sorunları olduğu belirtilen Mustafa Gider’in, bir otelde fotoğrafçılık yaptığı, çevresine de yaklaşık 150 bin lira dolayında borcu bulunduğu ortaya çıktı.

  • Melek İpek ilk kez hakim karşısında

    Melek İpek ilk kez hakim karşısında

    Antalya’da çıplak bir şekilde işkence görüp, kendisini ölümle tehdit eden 12 yıllık eşi Ramazan İpek’i (36) öldüren Melek İpek (31), ilk kez hakim karşısına çıktı. Hakkında 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası istenen İpek, tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS bağlantısı ile duruşmaya katıldı.

    Olay, 7 Ocak günü, Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde meydana geldi. Servis şoförlüğü yapan Ramazan İpek ile 12 yıllık eşi Melek İpek arasında tartışma çıktı. Ramazan İpek, kıyafetlerini çıkarttığı eşini kelepçe takarak saatlerce dövdü. İşkence ve dayaktan gözleri şişen ve morluk oluşan Melek İpek halsiz kalırken, eşi Ramazan İpek kendisini ve 2 çocuğunu öldüreceğini belirterek sabaha karşı evden ayrıldı. Birkaç saat sonra eve dönen Ramazan İpek, karşısında elleri kelepçeli halde av tüfeğiyle bekleyen Melek İpek’i buldu. İkili arasında çıkan arbede sırasında Melek İpek, tüfekle eşini vurup öldürdü, ardından 112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayarak durumu bildirdi. İhbar üzerine adrese gelen sağlık ekipleri, Melek İpek’i çıplak vaziyette elleri kelepçeli buldu. Kelepçeleri açılan Melek İpek’e ambulansta müdahale edildi. Gözaltına alınan Melek İpek, çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Cumhuriyet savcısının ‘haksız tahrik’ indirimi uygulanmasını istediği iddianamede, Melek İpek’in 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanması talep edildi.

    İLK KEZ HAKİM KARŞISINDA

    Döşemealtı L Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu olan Melek İpek’in, bugün saat 10.30’da Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıkması bekleniyordu. SEGBİS sistemindeki teknik arıza nedeniyle duruşma öğleden sonraya kaldı. İpek, tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS bağlantısı ile saat 14.10’de başlayan duruşmaya katıldı.

    Duruşma salonunda maktul Ramazan İpek’in yakınları ile Melek İpek’in ailesi ve taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmayı tarafların yakınlarının yanı sıra, STK’lar ve kadın dernekleri de yakından takip ediyor.

  • Bir annenin yürek yakan evlat feryadı

    Bir annenin yürek yakan evlat feryadı

    Antalya’da 16 yaşındaki genç, apartmanın 3’üncü katındaki evlerinin penceresinden beton zemine düşerek yaşamını yitirdi. Oğlunun cansız bedeni başında sinir krizi geçiren annenin, ‘Yaktın beni oğlum’ feryatlarıysa herkesin yüreğini dağladı.

    Yürek yakan olay sabah sabah 08.30 sıralarında Muratpaşa ilçesine bağlı Kırcami Mahallesi Göller Caddesi üzerindeki 8 katlı apartmanın 3’üncü katında meydana geldi.

    Recep ve Ayşegül Günay çiftinin 2 çocuğundan 16 yaşındaki H.E.G.’nin pencereden beton zemine düştüğünü görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi.

    İhbarın ardından olay yerine gelen sağlık ekipleri gencin yaşamını kaybettiğini tespit etti. Polis, olayın intihar olup olmadığı yönünde araştırma başlattı.

    “Yaktın beni oğlum”

    Oğlunun yerde cansız bedenini gören Ayşegül Günay ise sinir krizi geçirdi. Cenazenin başında, “Benim selvi boylumdu. Bu nasıl bir şey Allah’ım. Sığmıyorum bir yere. Yaktın beni oğlum. Kalk” şeklinde feryatlar eden anneyi, yakınları sakinleştirmeye çalıştı.

    Olay yeri ekiplerinin incelemesinin ardından gencin cenazesi, otopsi yapılmak üzere Antalya Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.