Etiket: antalya

  • Bursaspor’un kamp programı belli oldu

    Bursaspor’un kamp programı belli oldu

    Bursaspor’un kamp programı netleşti. Yeşil-beyazlılar, 13 Ocak Çarşamba günü Antalya’ya gidecek ve 10 günlük bir kamp gerçekleştirecek.

    TFF 1. Lig ekiplerinden Bursaspor, Antalya’da kampa girecek. Sezon başından bu yana genç ağırlıklı kadro ile sergilediği performansla takdir toplayan yeşil-beyazlı takım, devre arası kamp çalışmaları için 13 Ocak Çarşamba günü İstanbul’dan Antalya’ya uçacak. Bursaspor Kulübü’nden kamp programıyla ilgili yapılan açıklama şu şekilde:
    “13 Ocak Çarşamba günü İstanbul’dan uçakla Antalya’ya gidecek takımımız, Belek’te 10 gün süreyle kampa girecek, ligin 18. haftasında deplasmanda oynayacağımız Adana Demirspor maçı hazırlıklarını da Antalya’da tamamlayacaktır.”

    Bursaspor kampın ardından Adana Demirspor maçını oynamak için Bursa’ya gelmeden Adana’ya geçecek.

  • Binin üzerinde ağacı katlettiler

    Binin üzerinde ağacı katlettiler

    Antalya’nın Serik ilçesinde, 4 kız kardeş ve erkek kardeşlerinin oğluna miras olan arazide, 1000’in üzerinde mandalina, nar ve zeytin ağacı kesildi. Ağaçları kestiğini itiraf eden mirasçı Ünal Karcı, “Buraya muz tesisi yapacağım. Burada yasal olmayan hiçbir şey yapmadım. Ağaçları kestik, kesmeye de devam edeceğiz” dedi. 4 kız kardeş ise ağaç kesiminin haksız olduğunu öne sürerek, yeni kesimlerin yapılmaması için nöbete başladıklarını söyledi.

    Serik’e bağlı Karadayı Mahallesi Belendibi mevkiinde 360 dönüm arazi içindeki ağaçlardan birçoğu varislerden Ünal Karcı tarafından kestirildi. Ağaçların kesildiğini haber alıp araziye gelen diğer varisler olan 4 kız kardeş gördüklerine inanamadı. Varisler Fatma Bülüç, Halime Yılmaz, Gülsüm Akıdan ve Sevgi Demir, ağaçları kardeşlerinin oğlu Ünal Karcı’nın kestirdiğini söyledi. Yasal haklarını aramak için polise başvurduklarını anlatan kız kardeşler, sorun çözülene kadar arazide gece ve gündüz nöbet tutmaya başladıklarını söyledi. Bölgede yaklaşık 850 mandalina, 200- 300 nar ve zeytin ağacının kesildiği öğrenildi.

    ‘KESENİN ELLERİ KIRILSIN’

    Konuyla ilgili gazetecilere açıklama yapan kardeşlerden Fatma Bülüç, “Burası bize babamızdan miras. Bunlar 25 yıllık ağaç, bunu ne emeklerle yetiştirdi. Buraları muz seralarına kiralamak için kestirmiş. Günah değil mi? Kesen mirasçılarımızdan birisi, kardeşimizin oğlu. Yazık değil mi? Bu ağaçları kesemezsin. Baban gözünün önüne gelmiyor mu? ‘Ağaçları kestiremezsin’ dememe rağmen birkaç gün sonra geldiğimizde ağaçların kesildiğini gördük. Hangi vicdanı elverdi de kestirdi böyle? Ağaçları kesenin elleri kırılsın. 850 mandalina, 200- 300 nar ve zeytin ağacı var. Toplam 12 bin civarında burada ağaç var. Kalanını da kesmesin diye nöbet tutuyoruz. Bu ağaçları gece kesmiş. Buralar 5 yıldır yeğenimizde kirada ama kira da ödemiyor. Üstelik ağaçları kesti” dedi.

    ‘TOPLAM 360 DÖNÜM ARAZİ’

    Yeğeninin araziyi vefat etmiş dedesinden kiraladığını söyleyen Fatma Bülüç, “Bu arazide yeğenimin sadece 17 dönüm hissesi var. Ona düşen 17 dönüm. Onun burayı kesme hakkı yok. Babam bu ağaçları dikti, bize bıraktı. Burada 5 kardeşe ayrı ayrı 5 tane işçi evi bile yaptırdı. Babam her şeyi ayarlı yaptı. ‘Muhasebecide yetkisi var dedemin’ dedi ama ölen adamın yetkisi, vekaleti olmaz. Toplam 360 dönüm arazi tamamı narenciye ve zeytin. Polis geldi tutanağını tuttu. Pazartesi günü dava açılacak. Orada araca yükledikleri ağaçların odununu da polis araçtan indirtti. Bu ağaçların kesilmesi bizi bitirdi. Gece gündüz burada nöbet tutuyoruz” diye konuştu.

    ‘BURADA BİR KATLİAM YAPILMIŞ’

    Kardeşlerden Halime Yılmaz ise şöyle konuştu:

    “Babam öldükten sonra vekaletname ile kiralamayı devam ettiriyor. Şimdi işgalci mi kiracı mı ne olduğunu bilemiyoruz. Bize ispat etsin. Bu kestiği ağaçlar onun mu benim mi? Daha miras ayrılmadı. Buralar 5 kişi hisseli. Burada kendisinin 17 dönüm tarlası var ama neresi. Sadece burada değil başka yerlerde de tarlası var. ‘2015 yılına kadar kiracıyım’ dedi, bekledik. 2015’ten sonra kabul etmedik. Bu tarlalar için bizim dava süreçlerimiz var. Tapudaki görevliler ‘gidin mahsulü toplayın sizin de hakkınız var’ diyor ama biz vicdanen bekledik. Burada bir katliam yapılmış. Biz yasal yollarla gitmesini istedik ama olmadı. Biz yağmurda ve çamurda gece gündüz nöbet tutuyoruz. Bu problemler çözülünceye kadar gece gündüz nöbetteyiz. Yetkililerden yardım bekliyoruz.”

    ‘İŞİME ENGEL OLUYORLAR’

    Ağaçları kestiği iddia edilen Ünal Karcı ise, kestiğini kabul ederek, şunları söyledi:

    “Biz bu ağaçları kestik ama bizim bir dayanağımız var. Ben buraya muz tesisi yapacağım. 15 milyonluk bir tesisten bahsediyorum. Burada yasal olmayan hiçbir şey yapmadım. Şahısların şikayeti üzerine savcılığa ifademi verdim. İfademde 5 artı, 20 yıllık toplam 25 yıllık sözleşmem olduğunu ve kullanım hakkının bende olduğunu, toprağı istediğim şekilde işleme hakkım olduğunu beyan ettim. Savcılık serbest bıraktı. Şu an benim yerimi gelip işgal ediyorlar. Gelip benim işime engel oluyorlar. Kendileri kepçenin önüne yatarak ‘yaptırmam’ diyorlar. Ben burayı rahmetli dedemden kiraladım, halen sözleşmem geçerli. Noterden yapılmış geçerli olan bir sözleşme. Bunlar bu sözleşmenin farkında ama çevrecilikle tutturmaya çalışıyorlar. Bunlar olayı farklı yönlere çekmeye çalışıyor. Araziler daha bölüşülmedi. Araziler halen dedemin üzerine bunlar arazilerin sahibi değil. Mahkeme de devam ediyor. 2018 yılında mirasın bölüşülmesi hem de benim sözleşmemim iptali için dava açtılar. Zeytin ağaçlarının çoğunu kesmemizin sebebi bakımsız olduğudur. Ağaçlar dar alana dikildiği için biz ağaçların kökünü alıp aşılayıp başka bir yere dikeceğiz. Biz zeytin ağaçlarını kestik değil. Narenciyeleri kestik. Kesmeye de devam edeceğiz. Buraya toplam 117 dönümlük muz serası yapılacak.”

  • Eski eşinin boğazını kesip, 5 kez bıçaklayan sanık: Yanlış anlaşılma oldu

    Eski eşinin boğazını kesip, 5 kez bıçaklayan sanık: Yanlış anlaşılma oldu

    Antalya’nın Kemer ilçesinde, kendisini aldattığı iddiasıyla beraber yaşadığı eski eşi Oya Aydoğdu’nun (32) boğazını kesip bıçakla yaralayan, kadının görüştüğü Gökhan K.’yi de göğsünden ve ellerinden bıçaklayan Poyraz Çavdar (35), duruşmadaki ifadesinde, “Kesinlikle öldürme gibi bir niyetim olamaz. Yanlış anlaşılma olduğu kanaatindeyim” dedi.

    Olay, 10 Ekim 2019 yılında meydana geldi. Kemer ilçesi Göynük Mahallesi’nde oturan Poyraz Çavdar, boşanmalarına rağmen birlikte yaşadığı Oya Aydoğdu’nun kendisini aldattığından şüphelendi. Poyraz Çavdar, internetten indirdiği bir takip programını Oya Aydoğdu’nun cep telefonuna yükledi. Bir süre sonra Aydoğdu’nun cep telefonunu inceleyen Çavdar, eski eşinin sık sık bir numarayla görüştüğünü belirledi. Poyraz Çavdar, zorladığı Oya Aydoğdu’nun, Gökhan K. ile görüştüğünü öğrendi. Poyraz Çavdar, daha sonra eski eşinin boğazını kesti, çeşitli yerlerinden 5 kez bıçakladı. Çavdar, ardından Gökhan K.’nin iş yerine gitti. Gökhan K.’yi iş yerinde göğsünden ve ellerinden bıçaklayan Poyraz Çavdar, otomobiliyle Kemer İlçe Jandarma Komutanlığı’na giderek teslim oldu. Poyraz Çavdar, tutuklanırken tedavileri tamamlanan Oya Aydoğdu ve Gökhan K. taburcu oldu.

    ‘YANLIŞ ANLAŞILDIM’

    15’er yıl hapis istemiyle yargılanan tutuklu sanık Poyraz Çavdar’ın, Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davasına devam edildi. Sanık duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılırken, taraf avukatları hazır bulundu. Daha önceki savunmalarında olduğu gibi suçlamaları kabul etmeyen Poyraz Çavdar, “Ben hiç bir şekilde ne Gökhan, ne de Oya’ya karşı öldürme niyetiyle hareket etmedim. Her ikisini de yaralamak istemedim, niyet etmedim” dedi.

    Eşinin, elindeki bıçağı alırken yaralandığını öne süren Poyraz Çavdar, avukatının beyanlarına katıldığını ifade ederek, “Benim kesinlikle öldürme gibi bir niyetim olamaz. Bir yanlış anlaşılma olduğu kanaatindeyim. Bu yaşananlardan dolayı çok pişmanım. Ayrıca kaçma gibi bir durum olmadı. Kendim teslim oldum” diye konuştu.

    Sanığın tutukluluğunun devamına karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi.

  • Turistlerle yürürken yakalandı, evsizim dedi

    Turistlerle yürürken yakalandı, evsizim dedi

    Antalya’da sokağa çıkma kısıtlamasına uyuluyor. Turistlerin muaf olduğu kısıtlamada sokaklarda dolaşanlara tek tek kimlik soruluyor. Turistlerle yürüken polisin durdurduğu, kalacak yeri olmadığı için sokakta yaşadığını söyleyen Ali Çiçek’e kısıtlama kurallarına uymadığı için 3 bin 150 lira para cezası kesildi.

    ​Türkiye genelinde koronavirüs (Covid-19) salgınına yönelik alınan tedbirler kapsamında hafta sonu uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasına Antalya’da tam anlamıyla uyuluyor. Cadde ve sokaklarda sadece kısıtlamadan muaf çalışanlar ve turistler yer aldı. Dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili’nde bir grup turistin olduğu görüldü. Sahil bandında kimi turistler spor yaparken kimi turistler ise çocuklarıyla parkta eğlendi.

    POLİS TEK TEK DURDURUP PASAPORT, KİMLİK SORDU

    Boş yollarda kedi ve köpeklerin rahatça dolaştığı kentin ana arterlerinde polis ekipleri uygulama noktası kurarak denetim yaptı. Konyaaltı Sahili’ni kuşbakışı gören varyantta uygulama noktası oluşturan polis ekipleri buradan geçen turistlere tek tek pasaport sordu. Maske ve fiziki mesafe kuralının hatırlatıldığı turistler uygulamadan memnun kaldıklarını dile getirirken kısıtlama kurallarına uymayanlara da para cezası kesildi.

    Turistlerle birlikte yolda yürüyen Ali Çiçek’i (32) durdurup kimliğini kontrol eden polis ekipleri, ona neden dışarıda olduğunu sordu. Ankara’dan iş bulmak için Antalya’ya geldiğini ve turizmde çalıştığını, işsiz kalınca sokaklarda yattığını belirten Çiçek’e polis ekipleri kısıtlama kurallarına uymadığı için ceza yazdı. Polis ekipleri, 3 bin 150 lira ceza kestikleri Çiçek’e bir yerde sabitte kalması gerektiğini, sokaklarda dolaşmasının yasak olduğunu hatırlattı.

  • Mezarları tahrip etti, “moralim bozuktu yaptım” dedi

    Mezarları tahrip etti, “moralim bozuktu yaptım” dedi

    Antalya’nın Döşemealtı ilçesi Yeniköy Mahalle Mezarlığı’ndaki 35 mezarı tahrip ettiği belirlenen Ali Y., yakalanıp tutuklandı. Daha önce de mezarları tahrip eden Ali Y. ifadesinde, “Moralim bozuktu, yaptım” dedi.

    Döşemealtı ilçesi Bahçeyaka Mahallesi’nde bulunan Yeniköy Mahalle Mezarlığı’ndaki 35 mezarın, mezar taşları 3 gün önce sökülüp kırılarak tahrip edildi. İlçede yaşayanlar, geçmişte de aynı kişinin iki kez mezarlığa zarar verdiğini belirterek ekiplere haber verdi.

    Yeniköy Mahalle Mezarlığı’nda geçen ağustos ayında da aynı şekilde mezarları tahrip ettiği belirtilen Ali Y.’yi gözaltına alan ekipler, yaptıkları sorguda, 35 mezara da kendisinin zarar verdiğini belirledi. İfadesinde, “Moralim bozuktu yaptım” dediği öğrenilen Ali Y., sevk edildiği adliyede çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza mahkemesi tarafından tutuklandı.

  • 15 bin ton çilek çöp oldu

    15 bin ton çilek çöp oldu

    Antalya’da 45 bin tonun üzerinde çileğin pazar tezgahına sunulduğu sezonda, geçen hafta yaşanan sel nedeniyle yaklaşık 15 bin ton ürün çöpe gitti.

    Turizm kadar örtü altı sebze ve meyve üretiminde de söz sahibi olan Antalya’nın Gazipaşa ve Serik ilçelerinde çilek üretimi ön plana çıkıyor. 13 bin dönüm kapalı alanda yapılan üretimle 45 bin tonun üzerinde rekolteyle Türkiye’nin dört bir yanına Antalya’dan çilek gönderiliyor.

    SERALARIN YÜZDE 30’UNU SEL VURDU

    Çileğin en fazla yetiştirildiği Serik ilçesine bağlı Kadriye Mahallesi geçen hafta şiddetli yağışın ardından oluşan sel nedeniyle büyük zarar gördü. Kent merkezinde metrekareye 200 kilograma yakın yağışın düştüğü günde çilek seralarını sel vurdu. Çilekler çamura bulanırken kökleri ise günlerce suyun içinde kaldı. Fazla su nedeniyle çileklerin kökleri çürüdü. Bazı kökler ise çiçeklenmeden çürüdü. Çilek seralarının yüzde 30’unun sel nedeniyle zarar gördüğü belirlendi.

    YÜZDE 40’LIK BİR ALAN ZARAR GÖRDÜ

    Üretici, çürüyen çilekler ve fideleri seradan toplamak ve çöpe atmak için işçi maliyetini karşılamak zorunda kaldı. Seraların birçoğunda temizlik işlemi yapıldı. Çilek üreticileri selden önce talebin az olması nedeniyle çileğin seradan 12 ile 15 lira bandında çıkmasını beklediklerini, ancak selin planları tersine çevirdiğini söyledi.

    15 yıldır çilek üretimi yapan Şaban Aksoy, kışın örtü altı üretimin yalnızca Antalya’da yapıldığını belirtti. Yaz mevsimine doğru İç Anadolu ve Ege bölgelerinin üretime başladığını aktaran Aksoy, Kadriye Mahallesi’nde yüzde 40’lık bir alanın selden zarar gördüğünü söyledi. Üreticinin zarar gören bu alanlarda ürün almasının imkansız olduğunu belirten Aksoy, “Direkt kök çürüklüğü oluyor. Sonrasında meyve de çürüyor. Fazla sudan fideler ölüyor. Bu durum pazar fiyatlarına yansıyacak” dedi. Aksoy, çileğin C vitamini deposu olduğunu belirterek, bağışıklık sistemini güçlendirdiği için bolca tüketilmesini tavsiye etti.

    Bir başka çilek üreticisi Cemal Sarı ise 12 dönümlük alanda üretim yaptıklarını söyledi. Selin kendilerini de etkilediğini belirten Sarı, kendi seralarının yüzde 10’unun zarar gördüğünü ifade etti. İşçi maliyeti, gübre ve fide maliyeti gibi maliyetlere ek olarak sel zararının eklenmesi nedeniyle zammın kaçınılmaz olduğunu da kaydeden Sarı, “Sadece bizde değil herkes aynı durumda” dedi.

    ‘ZARAR GÖREN ÜRÜN ÇÖPE ATILDI’

    Ömer Aslan da 15 dönüm arazide çilek üretiyor. Seralarının bir kısmında sel nedeniyle zarar olduğunu belirten Aslan, diğer çiftçilerin büyük hasar aldığını söyledi. Zarar gören ürünlerin çöpe atıldığını belirten Aslan, “İlk ürün bu dönemlerde piyasaya sürülecekti. Onu da sel vurdu. Bu durum illaki zam olarak yansıyacak. İkinci ürün mart ayında hasat yapılıp tezgaha çıkacak. Ancak o zaman fiyatta bir düşme olur” dedi.

    Selden seraları zarar gören üreticiler hem toprağın kuruması hem de yeniden bakımının yapılarak yeni ürünün dikimi için en az 3 ay beklemek zorunda kalıyor. Üretici ancak çileğin ikinci dönemi olarak bilinen mart ayında yeni mahsul için seraya dikim yapabilecek.

  • İlkokul öğretmeni hakkında ‘taciz’ iddiası

    İlkokul öğretmeni hakkında ‘taciz’ iddiası

    Antalya’nın Serik ilçesinde H.B. (18) adlı genç kız, otomobille önünü keserek, kendisine sözlü tacizde bulunduğunu öne sürdüğü sınıf öğretmeni K.Y.’den (43) şikayetçi oldu. H.B., “Bu yaştaki adamın böyle şeyler yapmasına aklım ermiyor. Buradan velilere seslenmek istiyorum. 5- 6 yaşındaki çocuklar böyle bir adama nasıl emanet edilir” dedi.

    Serik ilçesi Kökez Mahallesi’nde oturan ve üniversite sınavına hazırlanan H.B., 3 Aralık tarihinde çarşı merkezinde gittiği bir özel eğitim kurumundan evine dönerken, sonradan öğretmen olduğunu öğrendiği K.Y.’nin otomobille önünü kesip, kendisine sorular sorduğunu, kendisinin “Ben sizi tanımıyorum” diyerek yoluna devam etmesi üzerine bir sokak ileride tekrar araçla yanına yaklaşıp, sözlü taciz ederek, otomobile bindirmek istediğini öne sürdü. O anda çok korktuğunu anlatan H.B., durumu ailesine anlattığını ancak polise şikayetçi olmadığını söyledi.

    İKİNCİ KEZ ÖNÜNÜ KESTİ

    15 Aralık tarihinde tekrar çarşıdan dönerken evinin yakınlarındaki bir markete uğradığını kaydeden H.B., market çıkışında kapının önünde aynı kişinin kendisini beklediğini, sözlü taciz ederek, araca bindirmek istediğini söyledi. Bunun basit bir taciz olmadığını anlayınca durumu anlattığı ağabeyiyle birlikte polise giderek, şikayetçi olduğunu belirtti.

    H.B., polisteki ifadesinde, 3 Aralık günü dershane dönüşünde eve giderken aniden bir otomobilin önünde durduğunu belirterek, şunları anlattı:

    “Bana, ‘sen Şerife ablanın kızı mısın’ dedi. Ben, ‘hayır’ diyerek, yanlış anlaşılma vardır diye düşündüm. Yoluma devam ederken bir sokak ileride tekrar önümü kesti. Aracın kapısını açıp beni bindirmeye çalıştı. O an çok korktum ve heyecanlandım. Arabaya binmedim ve yoluma devam ettim. İleride ilk sokakta tekrar önüme çıktı. Aynı şeyi 3- 4 defa tekrarladı. Israrla arabaya binmemi istedi. Ben bir markete girdim. Marketteyken gitti, sonra eve gittim. Bu olaydan 12 gün sonra, yani 15 Aralık’ta dershane dönüşünde bir markete girmiştim. Bir baktım marketin önünde arabadan inmiş beni gözetliyordu. Ben görünce o şahıs olduğunu anladım. Yoluma devam etmeye çalıştım. Tenha bir yerde önümü kesti. Arabaya bindirmek için zorladı. ‘Arabaya binmelisin’ dedi, ‘beni tanıdın mı’ diyerek, sorular sordu. Tekrar tekrar ‘arabaya girmelisin’ dedi. Ben de aracın plakasını aldım ve polisi aradım. Ağabeyimle birlikte polis merkezine gittik. İfademi verdim aracın plakasından şahsı tespit ettiler. Ben de teşhis ettim ve şikayetçi oldum.”

    ‘BU YAŞTAKİ ADAMIN BÖYLE ŞEYLER YAPMASINA AKLIM ERMİYOR’

    K.Y.’nin sınıf öğretmeni olduğunu öğrendiğini aktaran H.B., “Bu yaştaki adamın böyle şeyler yapmasına aklım ermiyor. Buradan velilere seslenmek istiyorum. 5- 6 yaşındaki çocuklar böyle bir adama nasıl emanet edilir. Beni ilk kez taciz ettiğinde ağabeyim ve anneme durumu anlattım. Birincisinde normal bir şeydir diye düşündüm, o yüzden şikayetçi olmamıştım. Aynı şey ikinci kez olunca normal biri değil, takıntılı bir sapık olduğunu anladım” diye konuştu.

    H.B.’nin ağabeyi M.B. ise “Ben konuyu duyduğumda Rize’den üniversiteden dönüyordum. Kardeşim beni aradı ve bu adamın kendisini yeniden taciz ettiğini söyledi. Ben ilk seferde bir akraba falan olabilir, taciz etme düşüncesi yoktur diye düşünmüştüm. İkinci kez olunca kardeşime polisi aramasını söyledim. Ben de öğretmen adayıyım, son sınıfta okuyorum. Eğer bir sınıf öğretmeni bunu yapıyorsa meslekten ihracı gerekir. Milli Eğitim Bakanlığımız konuya el atmalı. Bu 6 yaşındaki çocukların derslerine giriyor. Böyle bir suça meyilli bir insana çocuk verilmesi bence sakıncalı” dedi.

    H.B.’nin şikayeti üzerine emniyetteki işlemlerin ardından dosya, adli makamlara gönderildi. Evli olduğu öğrenilen K.Y.’nin kadrosunun Gündoğmuş ilçesinde olduğu, Manavgat ilçesinde geçici görevle çalıştığı, ailesinin ise Serik’te oturduğu öğrenildi.

  • Antalyalı Noel Baba’nın gerçek hikayesi

    Antalyalı Noel Baba’nın gerçek hikayesi

    Myra Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, yılbaşında evlere bacadan girerek çocuklara armağan dağıttığına inanılan ‘Noel Baba’nın, yaşamış, gerçek bir kişi olduğunu belirterek, “Orijinali Antalyalı, Demreli olan St. Nikholaos’tur. Antalya’da doğmuş, büyümüş ve ölmüştür. Mezarı da Antalya’dadır” dedi

    Tüm dünya ve Türkiye, koronavirüs salgını başta olmak üzere birçok felaketin yaşandığı 2020 yılını geride bırakmaya hazırlanıyor. Her yeni yılda olduğu gibi 2021 için de hemen her ülkede yılbaşı kutlamalarındaki en önemli simgelerin başında ‘Noel Baba’ geliyor.
    1,6 trilyon dolarlık marka değeriyle dünyanın en değerli markası, geyiklerin sürdüğü kızağı ve evlerin bacalarından girip, çocuklara hediyeler dağıttığına inanılan Noel Baba, Antalya’da doğmuş ve yaşamış gerçek bir kişi.

    RESMİ, KİLİSE DUVARLARINDA

    Antalya’nın Kaş ilçesindeki Patara’da doğan ve yaşamını da Demre ilçesindeki Myra’da sürdüren Noel Baba’nın (St. Nikholaos) hikayesini, Myra- Antik Kenti Kazı Başkanı, Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nevzat Çevik anlattı.

    Prof. Dr. Çevik, Noel Baba Anıt Müzesi duvarlarındaki freskolardaki çizimlerde, gerçek Noel Baba, Aziz Nikholaos’a ait resmin yer aldığını kaydetti.

    NOEL BABA’NIN GERÇEK HİKAYESİ

    Noel Baba’nın artık bir dünya markası olarak, herkesin bildiği, her eve giren, yılbaşında bütün insanların ve çocukların buluştuğu bambaşka bir fenomen haline geldiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Esasında Noel Baba’nın gerçek hikayesini biliyoruz. O hikaye Patara’da başlıyor. Oralı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. Gençliği ve olgun yaşlarında Myra-Demre’ye geliyor, kilisesi ve ruhban okulunu kuruyor ve orada yaşamını sürdürüyor. İznik konsüllüğü de yapıyor. Myra bir merkez, yönetim kenti oluyor, yoğun Bizans ve Hristiyanlık yerleşimi gören bir yere dönüşüyor” dedi.

    PATARA’DA DOĞDU, MYRA’DA YAŞADI

    Aziz Nikholaos’un 270’li yıllarda Patara’da doğduğunu, 342 yılında Myra’da öldüğünü söyleyen Prof. Dr. Çevik, “Öldüğünde Myra’ya gömülüyor, mezarı da Myra’daki kilisesindedir. Bugünkü kilise, o günkü erken kilisenin üzerine yapılmış büyük kilisedir. 6’ncı yüzyılda yine Demre- Karabelli Sion Manastırı’nın kurucusu Sionlu Nikholaos’un hikayesinde de asıl Nikholaos’un hayat hikayesini de öğreniyoruz. Kilisenin duvarlarına yapılan freskolarda da onun hayat hikayesi ve mucizelerinin işlendiğini görüyoruz” dedi.

    1500 YILDIR HAC MERKEZİ

    St. Nikholaos’un Myra’da yerleşmiş, orada ekolünü yaymış, konsül olmuş bir kişi olduğunu anlatan Prof. Dr. Çevik, “Hristiyanların cezalandırıldığı dönemde o da cezalandırılıyor, eziyet çekiyorlar. Roma pagan çünkü o sırada. Büyük Konstantin İmparatorluğu sırasında tekrar özgürlüğünü kazanıyor ve İznik Konsülü’nde üye oluyor. Ama 6’ncı yüzyılda Sion Nikholaos’un Myra’daki esas Nikholaos’un mezarını ziyaret etmesi ve Roselia bayramında sinoduların orada toplanmasıyla daha büyük bir uğrak merkezi haline geliyor ve neredeyse 1500 yıldır bir hac merkezine dönüşüyor” diye konuştu.

    MEZARI ANTALYA’DA

    Myra’nın Ortodoks Hristiyanların hacı olduğu bir merkeze dönüştüğünü kaydeden Prof. Dr. Çevik, bugün de Myra’nın bir hac merkezi olarak inanç turizminde en önemli yeri aldığını söyledi. Bunun nedeninin de bu erken hikayeye bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Çevik, “Hacılar, Aziz Nikholaos’un kilisesi ve mezarını ziyaret ediyor. Demre, her zaman turist ziyaret sayılarında Antalya’da rekor kırıyor. St. Nikholaos, Noel Baba’nın esas temellerini oluşturan bu figür, gerçek bir kişidir, yaşamıştır ve Antalyalıdır. Antalya’da doğmuş, büyümüş ve Antalya’da ölmüştür. Mezarı da Antalya’dadır” dedi.

    KEMİKLERİ 1087’DE KAÇIRILMIŞ

    1087’de bir talihsizlik yaşandığını, İtalyan Barili tüccarların mezarından kemiklerini alıp, Bari’ye götürdüklerini ve adına St. Nikholaos Kilisesi yaptıklarını dile getiren Prof. Dr. Çevik, sonrasında Bari’nin de bir inanç merkezi haline geldiğini ve ardından dünyanın birçok ülkesinde bine yakın St. Nikholaos kilisesi kurulduğunu anlattı.

    Prof. Dr. Çevik, kemiklerin 1087’de Bari’ye götürülmesiyle beraber aslında St. Nikholaos’un Anadolu’daki lokal yaygınlığının ötesinde dünyaya yayılarak, tamamen evrensel bir aziz haline geldiğini kaydetti.

    ÇOCUKLARA ARMAĞAN VEREN BİRİ

    St. Nikholaos’un, yılbaşında Noel meselesine de taşınan, çocukların koruyucusu ve onlara armağan veren biri olduğuna inanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Bu armağan verici özelliğinden dolayı bugün yılbaşında, anlatılan modern hikayelerde bacadan gelip çocuklara armağanlar dağıtan aziz haline gelmesi, aslında onun o özelliğinden kaynaklanıyor. Başka mucizeleri de var ama Noel Baba olmasının esas nedeni buna bağlıdır. Bugünkü dünyada yaygın olan Noel Baba görüntüsünün hikayesi ise başka” diye konuştu.

    İLK SEKÜLER ÇİZİMİ 1863’TE

    Hollandalıların 17’nci yüzyıldan sonra St. Nikholaos’u Amerika’ya taşıdığını belirten Prof. Dr. Çevik, “Hollandalılar kurduğu için eski adı New Amsterdam olan Newyork’a götürüyorlar. Bu şekilde Amerikan kıtasına da taşınmış. Asıl Nikholaos’un bugünkü marketing markası haline gelmesi ve kırmızılı giysiler içinde onu görmeye başlamamızın hikayesi de orada başlıyor. 1929’da büyük ekonomik kriz çıkıyor ve satış yapamayan markalar yol aramaya başlıyor. Aslında Thomas Nast 1863’te ilk karikatür çizimlerini yapıyor, çok dini mesaj vermeyen, biraz daha seküler çizimler” dedi.

    EKONOMİK KRİZDE NOEL BABA

    Bu krizde Coca Cola’nın ekonomik darlıktan çıkmak için yeni bir yol aradığını kaydeden Prof. Dr. Çevik, Noel Baba’nın ortaya çıkışını şöyle anlattı:

    “Krizden bir yıl sonra 1930’da İsveçli sanatçı Haddon, yeni Noel Baba çiziyor. Artık Haddon’un çizdiği Noel Baba kırmızı giysiler içinde, kukuletalı bildiğiniz Noel Baba’nın rengini oluşturuyor. Giysilerin rengi, Coca Cola’nın rengi doğal olarak. O daha da tam seküler, piyasada saniyede 10 bin sattığını bildiğimiz Coca Cola meselesi aslında böyle doğuyor ve o ekonomik krizde yolunu böyle buluyor”

    KAPİTALİZMİN YARATTIĞI BİR MARKETİNG

    Prof. Dr. Çevik, bugünkü kırmızı giysili Noel Baba’nın tamamen kapitalizmin yarattığı bir marketing markası olarak kullanıldığını, dünyanın bildiği ve saygı duyduğu Noel Baba figürü kullanılarak reklam yapıldığını kaydetti. Yılbaşında Noel Baba’nın en çok anılan figür olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Çevik, “Bütün AVM’lerde, her yerde Noel Baba her şeyi satıyor. Cep telefonu ve bilgisayarları bile Noel Baba satıyor. Artık her sektörde kullanılıyor” diye konuştu.

    ORİJİNALİ DEMRELİ ST. NİKHOLAOS

    Bir gelenek olarak eski yıl bittiği, yeni yıl başladığında bütün dünya ve toplumlarda onun bir sevinç anı oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çevik, “Noel Baba’nın yılbaşında armağan dağıtması imajının güçlendirilmiş olması nedeniyle de böyle bir algının çoğalması anlaşılabilir görünüyor. Ama Noel Baba dediğiniz hayali bir canlı değildir. Orijinali Antalyalı, Demreli olan St. Nikholaos’tur. Mezarı da kilisesi de Demre’de olan, her şeyiyle bizim topraklarımıza ait bir kültür figüründen bahsediyoruz. Noel Baba’nın doğumu tamamen St. Nikholaos’un varlığına bağlı gelişmiştir” dedi.

    KALAN KEMİKLERİ ANTALYA MÜZESİ’NDE

    Myra’daki kiliseden çıkartılan ve bugün İtalya ve Antalya’da Aziz Nikholaos’a ait kemikler olarak sergilenen kemiklerin, ‘Gerçekten St. Nikholaos’a aittir’ demenin yanlış olacağına dikkati çeken Prof. Dr. Çevik, “Çünkü ona ait bir kemiği gerçekten bilsek karşılaştıracağız DNA analizleriyle ama sonuçta kilisedeki en önemli mezar içindeki yatan kişinin St. Nikholaos olması beklenir. O mezar içindekilerin 1087 yılında Bari’ye taşınması nedeniyle St. Nikholaos olduğuna inandık. Bizde de kalan parçaları var, Antalya Müzesi’nde korunuyor ve sergileniyor” dedi.

    “KEMİKLERİN PEŞİNDEYİZ”

    1087’de Bari’ye kaçırılan kemiklerin iadesi için İtalya’ya resmi yazı gönderildiğini de hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Çünkü bir insan nerede gömülmek istiyorsa orada bulunması lazım. Adam, ‘Ben Myra’da yaşadım, oralıyım, kilisem- mezarım orada, buraya gömün beni’ demiş. Oraya gömmüşler ve sonra bunu alıp, kaçırmak ve ona ait olmayan başka bir ülkeye götürmek ve orada bulundurmak doğru değil. Hümanizme de inanca da her şeye aykırı bir şey. Onun için o kemiklerin geri gelmesini de istemiştim ama bunu verme ihtimalleri elbette yok. Buna izin verileceğini sanmıyorum ama onun peşinde olduğumuzu bilsinler” diye konuştu.

  • Hemşirelere ‘Ben Salağım’ yazdıran Başhekim görevden alındı

    Hemşirelere ‘Ben Salağım’ yazdıran Başhekim görevden alındı

    Antalya Kumluca Devlet Hastanesi Başhekim Dr. Ayşegül Alkan’ın, görev yerini terk ettikleri gerekçesiyle 2 hemşireye 500 kez, “Ben salağım, servisimden başka servise gittim” yazdırdığı iddiası üzerine Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü soruşturma başlattı. Başkehim Dr. Alkan ise iddiaların gerçeği yansıtmadığını savunarak, “Saygı ve meslek etiği çerçevesinde tepkimi sözlü olarak ve asla hakaret içermeyen şekilde görev yerini terk eden personele gösterdim” dedi. İl Sağlık Müdürlüğü, Dr.Alkan’ın görevinden alındığını açıkladı.

    Kumluca Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Ayşegül Alkan, 13 Aralık günü servis kontrolleri sırasında, hemşireler Merve Şahiner Çalışkan ve Ayşe Yetkin’in yerlerinde olmadığını belirledi. İddiaya göre Başhekim Alkan, diğer birim müdürlerinin de olduğu bir ortamda azarladığı hemşirelere, görev yerini terk ettikleri gerekçesiyle kağıda 500 kez, “Ben salağım, servisimden başka servise gittim” yazmalarını söyledi.

    Hemşireler Çalışkan ve Yetkin ise, görev yerlerini terk etmediklerini öne sürerek, yazıyı yazmaya karşı çıkıp, resmi disiplin yönetmeliğinin uygulanmasını talep etti. Başhekim Alkan’ın talebi kabul etmemesi üzerine 2 hemşire, 7 A4 kağıdına 500 kez “Ben salağım, servisimden başka servise gittim” yazdı. Altına da “Başhekimin ısrarı ile kaleme alınmıştır” notunu düştü.

    İKİ SORUŞTURMA BİRDEN

    Daha sonra hemşireler Merve Şahiner Çalışkan ve Ayşe Yetkin, mobbinge uğradıklarını belirterek, Başhekim Dr. Ayşegül Alkan hakkında İl Sağlık Müdürlüğü’ne şikayette bulundu.

    Sağlık Müdürlüğü iddialar üzerine geniş kapsamlı inceleme başlatırken, Sağlık Bakanlığı da duruma el koydu. Başhekim Dr. Ayşegül Alkan hakkında hem bakanlık hem de İl Sağlık Müdürlüğü’nce açılan soruşturmanın sürdüğü öğrenildi.

    BAŞHEKİM ALKAN: TEPKİMİ SÖZLÜ OLARAK GÖSTERDİM

    Başhekim Dr. Ayşegül Alkan ise iddialara yaptığı yazılı açıklamayla yanıt verdi. 13 Aralık günü saat 13.30 sıralarında Kumluca ve çevresinde meydana gelen aşırı yağışlar neticesinde hastanenin acil servisi ile ek bina inşaatı arasında kalan bölümde toprak kayması meydana geldiğini belirten Başhekim Dr. Alkan, açıklamasında şunları anlattı:

    “Bu nedenden ötürü güvenlik gerekçesiyle acil servis, hastanemiz poliklinik girişine taşınmıştır. Bu durumla ilgili gerekli bilgilendirmeler kaymakamlığımız ve Antalya İl Sağlık Müdürlüğü’ne ivedilikle yapılmıştır. Yapılan bilgilendirmeler sonrası Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ saat 15.00- 16.00 civarında hastanemize gelerek acil serviste meydana gelen toprak kayması ile ilgili hasar tespit çalışması yapılmış ve poliklinik girişine taşınan acil serviste incelemelerde bulunularak, tarafımca bilgilendirmeler yapılmıştır. Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ taşınma süreci bitinceye kadar hastanemizden ayrılmayarak gerekli desteğini bize göstermiştir. Bu taşınma esnasında Covid-19 pandemisi kapsamında kurulan klinik ve tedavi alanlarını da Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ ziyaret etmek istemiş, bu alanlar ziyaret edilirken, pandemi servisinde görevli iki hemşirenin yerinde olmadığı tarafımca tespit edilmiştir. Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ hastanemizden ayrıldıktan sonra; pandemi kliniğine giderek yaşadığımız toprak kaymasına bağlı taşınma süreci, bir üst amirimin önünde düşürüldüğüm üzücü durum ve daha da önemlisi pandemi süresince en önemli tedavi ünitelerinden olan pandemi kliniğinde sağlık personellerinin bulunmamasına bağlı olarak saygı ve meslek etiği çerçevesinde tepkimi sözlü olarak ve asla hakaret içermeyen şekilde görev yerini terk eden personele gösterdim.”

    ‘OLAY GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR’

    Söz konusu hemşirelerin o sırada bir alt katta bulunan klinikte bir hastanın düşmesine müdahale amaçlı klinikte olmadıklarını belirttiklerini aktaran Başhekim Dr. Ayşegül Alkan, “Ancak hastanemizde 13.12.2020 tarihli hasta düşmesine bağlı olay bildirimi yapılmadığı tarafımca tespit edilmiştir. Buna ek olarak özellikle Covid-19 tedavisi gören hastaların klinik bulgularının ani değişiklik gösterebileceği, bu nedenle bir klinikte görevli iki hemşirenin kişisel ihtiyaçları için bile olsa aynı anda yerinde bulunmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Saygıdeğer kamuoyuna ve değerli basın mensuplarına önemle belirtmek isterim ki sosyal medyada gündem olan ve Kumluca Devlet Hastanesi’nde yaşandığı iddia edilen tarafımla ilgili olay gerçeği yansıtmamaktadır.”

    ‘GERÇEKDIŞI İDDİALAR SOSYAL MEDYADA BİR ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜ’

    Bu şekilde gerçek dışı iddialarla gündeme gelmenin üzüntüsü içinde bulunduğunu aktaran Başhekim Dr. Alkan, “Maalesef gerçek dışı iddialar sosyal medyada bir çığ gibi büyüyerek, tarafıma karşı yürütülen bu algı operasyonu tüm fedakar sağlık çalışanlarımızı ve nihayetinde mensubu olduğum Sağlık Bakanlığı’nı hedef almaktadır.

    Söz konusu gerçek dışı iddialar nedeniyle derin bir üzüntü içerisinde olsam da yaşanan olayların ülkemiz ve tüm dünyada yaşanan Covid-19 salgınına karşı verdiğimiz kararlı mücadelemizi asla sekteye uğratmayacağını ve aynı kararlılıkla Kumluca halkının sağlığı için mücadele etmeye devam edeceğimi saygılarımla kamuoyunun bilgisine sunarım” dedi.

    BAŞHEKİM GÖREVDEN ALINDI

    Başhekim Uzm. Dr. Ayşegül Alkan görevden alındı. İl Sağlık Müdürlüğü’nden konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, “Antalya’da Kumluca Devlet Hastanesi’nde gerçekleşen ve tüm basında yer alan haber üzerine yapılan inceleme ve soruşturma sonucu Kumluca Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Ayşegül Alkan başhekimlik görevinden alınarak asli görevine iade edilmiştir” denildi.

    SAĞLIK BAKANI KOCA’DAN İLK AÇIKLAMA

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Antalya Kumluca Devlet Hastanesinde yaşanan müessif olayla ilgili Bakanlığımız derhal harekete geçerek duruma el koymuştur. Görev yerinden ayrıldığı gerekçesiyle iki hemşiremize başhekim tarafından verildiği ileri sürülen cezai uygulamanın kabul edilmesi mümkün değildir.

    Her türlü görev ihmali ve hatalı davranış karşısında ne tür bir işlem yapılacağı ilgili mevzuatımızda belirtilmiştir. Kimsenin bunun dışında bir işlem yapma, yargılamayı kendisi yaparak kendi belirlediği bir cezayı uygulamaya hakkı yoktur.

    Özellikle bütün sağlık çalışanlarımızın özveri ile mücadele yürüttüğü bu dönemde Bakanlığımızın herhangi bir sağlık personelimizi incitecek bir fiile bile tahammül etmeyeceği bilinmelidir.

    Söz konusu olay duyulur duyulmaz, Antalya İl Sağlık Müdürlüğümüz ve hemen ardından Bakanlığımız tarafından soruşturma başlatılarak Antalya Kumluca Devlet Hastanesi Başhekimi Uz. Dr. Ayşegül Alkan başhekimlik görevinden uzaklaştırılmıştır. Yürütülen disiplin soruşturmasının sonucu beklenmeksizin Alkan’ın başhekimlik sözleşmesi feshedilerek görevine son verilmiştir”

  • Virüs bulaştırmasın diye yastıkla boğmaya çalıştı

    Virüs bulaştırmasın diye yastıkla boğmaya çalıştı

    Antalya’da, koronavirüs teşhisiyle hastaneye yatırılan kayınvalidesi Iraz M.’yi (83), kendisine virüs bulaştırmasından korktuğu için yastıkla iki kez boğmaya çalıştığı iddiasıyla tutuklanan Hasan B. (51), ilk duruşmada tahliye edildi.

    Olay, 16 Eylül günü saat 21.00 sıralarında, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Pandemi 4 bölümünde meydana geldi. Çiftçilikle uğraşan yüzde 55 görme engelli Hasan B., 15 yıldır baktığı kayınvalidesi Iraz M.’yi kızının evine gönderdi.

    Yaklaşık bir ay sonra, 13 Eylül’de Iraz M., üzerine sıcak su dökülünce hastaneye kaldırıldı. Kayınvalidesinin durumunu öğrenmek için hastaneye giden Hasan B., pandemi bölümüne kaldırılan Iraz M.’nin yanında refakatçı olarak kalmaya başladı.

    16 Eylül günü Sağlık Bakanlığı’nın kendilerini araması ile kayınvalidesinin koronavirüs olduğunu öğrenen Hasan B., ‘Kaynanam sürekli öksürüyor. Virüsü bana da bulaştırmasından korkuyorum’ diyerek, yanında kalmak istemedi.

    GÜVENLİK GÖREVLİSİ FOTOĞRAFLADI

    Refakat edecek başka kimse olmadığı için Iraz M.’nin yanında kalmaya devam eden Hasan B., iddiaya göre onu yastıkla boğmaya çalıştı.

    Durumu gören doktor, Hasan B.’yi odadan uzaklaştırıp, durumu hastane güvenliğine bildirdi. Hasan B., güvenlik görevlisi gelmeden yeniden odaya girip, kayınvalidesinin yüzüne çarşaf örtüp, ağız-burun kısmına da yastık kapatarak beklemeye başladı.

    Bu sırada gelen güvenlik görevlisi, odada bu şekilde bekleyen Hasan B.’nin fotoğrafını çekti. Daha sonra hastaneden ayrılan Hasan B., bir gün sonra evinde yakalanarak gözaltına alındı.

    Hasan B., sevk edildiği adliyede çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklandı. Hasan B. hakkında Beden bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiyi kasten öldürmeye teşebbüs’ suçlamasıyla iddianame hazırlandı.

    Hastanede Covid-19 tedavisi gören Iraz M. ise bir süre sonra yaşamını yitirdi.

    20 YIL HAPSİ İSTENDİ

    20 yıla kadar hapsi istenen Hasan B., Antalya 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıktı.

    Hasan B. duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katılırken, sanığın yakınları ve o gün olaya müdahale eden hastane personeli ile avukatı salonda hazır bulundu.

    ‘ÖKSÜRÜĞÜ YAYILMASIN DİYE ÇARŞAFI YÜZÜNE KAPATTIM’

    Savunmasında kayınvalidesine 15 yıldır kendisinin baktığını, onu öldürmek gibi bir niyeti olamayacağını belirten Hasan B., “Kayınvalideme hastanede bakacak olmayınca yanında ben kaldım. Kayınvalidemin korona olup olmadığını bilmiyordum. Hastanede kayınvalidemin başında beklerken kızım beni telefonla aradı ve anneannesinin koronavirüs testinin pozitif çıktığını söyledi. Ben de hemşire ve doktora sordum. Onlar da ‘pozitif’ dedi. Çok korktum. Kayınvalidemden çekindim. Çünkü çok kuvvetli öksürüyordu. Etrafa öksürüğü yayılmasın diye çarşafı yüzüne kapattım. Yastığı ağzına veya yüzüne denk gelecek, nefes alışına engel olacak şekilde koymadım. Yastığı baş ucuna koydum ki, öksürürken çarşaf üzerinden kaymasın istedim” dedi.

    Hasan B.’nin eşi ve yakınları ise sanıktan şikayetçi olmadıklarını söyledi. Duruşmada tanık olarak dinlenen doktor M.S. ise odaya girdiğinde hastanın başının çarşafla örtülü olduğunu, burun ve ağız kısmını kapatacak şekilde üzerinde yastık olduğunu söyledi. Yastığın hastanın başının altında olması gerektiğine vurgu yapan doktor M.S., konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Yatak 45 derecelik açıyla duruyordu. Hastanın başındaki yastığı ve yüzündeki çarşafı kaldırdıktan sonra odadan çıktım ve durumu hemşireye anlattım. Sonrasında güvenlik ve polise haber verildi. Ben odadan çıktıktan sonra sanık yeniden odaya girmiş. Güvenlik görevlisi odaya girdiğinde hastanın yüzünün çarşafla örtülü, başında yastık görünce fotoğrafını çekmiş. Ben 10 aydır orada çalışıyorum ve daha önce böyle bir durumla karşılaşmadım” ifadelerini kullandı.

    Fotoğrafı çeken ve duruşmada tanık olarak dinlenen güvenlik görevlisi M.K. de çarşafın hastanın yüzünü kapatacak şekilde durduğunu, ancak aradan zaman geçtiği için yastığın hastanın ağzını ve yüzünü kapatacak pozisyonda olup olmadığını hatırlamadığını ifade etti.

    Sanık avukatı Burak Soybir ise müteveffanın ölüm belgesinde ‘ölüm nedeni’ olarak bulaşıcı hastalık belirtildiğine dikkat çekerek, “Müvekkilim kendini korumak kastıyla hareket etmiştir. Üzerine örttüğü çarşaf kaymasın diye yastığı hastanın baş kısmına koymuştur. Ayrıca müvekkilimin böyle bir niyeti olsaydı, oksijene müdahale ederdi. Tahliyesini talep ediyorum” dedi.

    Diğer tanıkların dinlenmesinin ardından mahkeme, sanığın tutuksuz yargılanmasına karar verip, yurt dışına çıkma tedbiri uygulayarak tahliye etti.