Etiket: antik kent

  • Meya Antik Kenti

    Meya Antik Kenti

    Sarp kayalıkların oyularak yapıldığı ve birçok medeniyetin izini taşıyan ‘Meya Antik Kenti, Türkiye’nin en eski antik kentlerinden biri olarak biliniyor. Kültür turizmi için büyük bir potansiyel taşıyarak içerisinde bulunan mağaralar ve yaşam alanlarıyla da dikkat çekiyor.

    Köyün batısında yer alan bir dağın sarp kayalıklarına oyularak yapılan antik kentin içinde türbe,kale mezarları, cami, kilise, yaşam alanı ve ibadethane olarak kullanılan çok sayıda mağara yer alıyor. Kayaçların aşınması sonucu peribacalarını andıran şekillerin oluştuğu antik kent, keşfedilmeyi bekliyor.

    Bu mağaraların mutlaka korunması jeolojik miras kapsamında ele alınması ve burada mutlaka arkeolojik kazıların başlatılması turizm bölgesi olarak ele alınmasının son derece önemli olduğunu söyleyen Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Beşeri ve Ekonomik Coğrafya Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, “Şu an bulunduğumuz yer Meya Antik Kent’i, Diyadin ilçesi Günbuldu köyü sınırları içerisinde yer alan, bu alan tamamen volkanik arazilerden oluşuyor. ve özellikle günümüzden yaklaşık 3,5 milyon önce Hüdavendiyer volkanının patlaması sonucunda ignimbiritlerin işte burada oluşturmuş olduğu basamaklı yapılar üzerine, katmanlı yapılar üzerindeki kayaklıklara oyulmuş mağaralar bulunmaktadır. Bu mağaraların önemli bir kısmı insan tarafından oyulmuş yani insan emeğiyle oyulmuş mağaralar, bu mağaraların içerisinde çeşitli odalar, ibadethaneler, tapınaklar ve farklı amaçlı kullanım alanları yaşam alanları bulunmaktadır. Ancak daha sonra yukardan gelen kayaların özellikle buraları kapatması ve aşınması sonucunda doğal oluşumlu mağaraların ve geçmişe ait kültürel izleri taşıyan türbe, kale mezarı, cami, kilise gibi yerlerin bugün çok görünmediğini görüyoruz.

    Mağaralar tüf ve kalkerden oluşan kayalara oyulmuş, kayaların o oluşumu yumuşak olduğundan dolayı çeşitli mağaraların oyulması çok daha kolay oluşmuş. Tabi bu mağaralardan tüneller vasıtasıyla üç bölgeye çıkıldığı, hatta bunlardan bir tanesi Tokluca Kalesi’ne çıkıldığı görülmektedir. Bu kale kentler genellikle savunma amaçlı kurulmuş kentlerdir. Kale kentlerin kurulmasında asıl olan saldırılara, işgallere karşı korunmak özellikle baktığın zaman mağaraları da çok korunaklı kayaların içerisine oyulmuş olarak görüyoruz. Yine kale kentlerin kurulmasına esas olan faktörlerden bir tanesi su faktörüdür. Hemen önümüzden geçen Meya deresi, burada, bu şehrin kurulmasında etkili olmuştur. Yine ön tarafta çok geniş tarım alanları var, bu tarım alanları da tarımsal faaliyetler için kurulmuş ve şu an da da gördüğünüz gibi, hayvancılık faaliyetlerinde de çok elverişli, günümüzde korunmasız olduğundan dolayı hayvanlar burada gelişi güzel otlatılmaktadır.

    Burası çok ciddi bir turizm potansiyeline sahiptir, kültürel miras potansiyelini bünyesinde barındırmaktadır çünkü biraz önce ifade ettiğim, Meya Antik Kenti içerisinde kayalıklara oyulmuş kaleler, kale kentin içerisinde çeşitli kültürlere ait izler bulunmaktadır. Yani Hristiyan kültürle, Müslüman kültürle hatta Urartu kültürüne kadar giden izler vardır bundan dolayı da biraz önce mağaraların içerisinde maalesef definecilerin mağaraları bile kazdıklarını gördük. Burası korunmazsa belki de bir süre sonra geldiğimizde bu mağaraların büyük bir çoğunluğunu göremeyeceğiz ve ya şu ön taraftaki kayaların üzerinde yer alan işaretler hackarlar ve benzeri işaretlerin de bulunan dönemin kültürünü yansıtan işaretlerin bir çoğu da yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla 2 bin 200 metre yükseklik üzerinde yer alan Meya Antik Kenti ve gerçekten günümüzde hala çok önemli bir gizeme ve görüntüye sahip olan bu mağaraların mutlaka korunması jeolojik miras kapsamında ele alınması ve burada mutlaka arkeolojik kazıların başlatılması ve turizm bölgesi olarak ele alınması son derece önemlidir. Buranın korunma altına alınması daha doğrusu bir sit alanı olarak ilan edilmesi, kültürel miras açısından son derece önemlidir” ifadelerine yer verdi.

  • Aydın’da müze ve ören yerlerini 382 bin kişi ziyaret etti

    Aydın’da müze ve ören yerlerini 382 bin kişi ziyaret etti

    Geçmişinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan Aydın’ın tarihi, kent genelindeki eski yapıların duvarlarında saklanırken, müze ve ören yerleriyle de vatandaşların rotalarında yer almaya devam ediyor. Sokaklarında adeta tarih fışkıran merkez ilçe Efeler başta olmak üzere Aydın’ın birçok ilçesi tarih ile iç içe yaşarken, tarihi yapı taşlar sokaklardaki eski yapılarda görenlere göz kırpıyor. TÜİK 2023 yılı verilerine göre Aydın’da korunmaya alınan 4 sokak, 10 anıt ve abide, 80 idari, 357 kültürel, 3 şehitlik, 32 askeri, 112 endüstriyel ve ticari, 171 dinle ilgili, 190 mezarlık, 708 sivil mimarlık örneği, 56 kalıntı olmak üzere toplam bin 723 adet taşınmaz kültür varlığı ile 446 arkeolojik, 9 kentsel ve 4 tarihi olmak üzere toplam 459 adet sit alanı bulunuyor.

    “382 bin kişi ziyaret etti”
    Aydın’daki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve ören yerlerini ise 2023 yılında ücretli 291 bin 559 kişi, ücretsiz 91 bin 54 kişi olmak üzere toplam 382 bin 613 kişi ziyaret etti. Ayrıca 2023 yılında toplam 59 bin 296 adet müze kart satışı gerçekleştirildi. Aydın’daki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı 9 ören yeri ve 5 müze bulunurken müzelerde ise toplam 115 bin 265 eser yer alıyor. Yine Aydın’da bulunan 8 özel müze ve müzelerde toplam 2 bin 436 eser sergilenirken, 2023 yılında özel müzelere toplam 146 bin 58 kişi ziyaret etti.

    Aydın genelindeki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzelerdeki eserlerin yıl sonu mevcut sayıları da belli oldu. Verilere göre il genelinde 29 bin 406 arkeolojik materyal, 4 bin 901 etnografik materyal, 77 bin 764 sikke, bin 765 mühür ve mühür baskısı, bin 420 arşiv dokümanları, 1 el yazması, 8 diğer olmak üzere toplam 115 bin 265 eser yer alıyor.

  • Naula Antik Kenti turizme kazandırılıyor

    Naula Antik Kenti turizme kazandırılıyor

    Antalya’nın Alanya ilçesi Mahmutlar Mahallesi’nde bulunan ve 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içerisinde yer alan Naula Antik Kenti’nin arkeolojik değerlerinin korunarak ortaya çıkarılması ve kültür turizmine kazandırılmasına yönelik Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Alanya Belediyesi’nin iş birliği içerisinde yürüttüğü çalışmalar devam ediyor. Yaklaşık 1 ay önce antik kentte Alanya Belediyesi ve Alanya Müzesi ekiplerince başlatılan temizlik çalışması büyük bir titizlikle sürüyor. Tarihi değerler korunarak yapılan bitki temizliği çalışmaları 1 ay içerisinde son bulacak. Çalışmaların ardından Naula Antik Kenti’nin çevre düzenleme projesi Alanya Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ortaklığında yapılarak, gezilebilir bir ören yerine dönüştürülecek.

    Alanya Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik, Başkan Yardımcısı Murat Levent Koçak ve Fen İşleri Müdürü Atahan Uyar, Naula Antik Kenti’nde incelemelerde bulundu. Çalışmaları yerinde denetleyen Başkan Özçelik, antik kentin turizme kazandırılması ve bir an önce bölgedeki kültür turizmine yönelik işlemlerin tamamlanarak cazibe merkezi haline gelmesi için çalışmaların hızlandırılması talimatını verdi. Başkan Özçelik, “Günün ikinci ziyaretinde tarihi Bizans dönemine kadar uzanan tamamı Bizans yapısı olan Naula Antik Kenti’ndeyiz.

    Alanya Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında yapılan protokol çerçevesinde burasının temizliğine yaklaşık 1 ay önce başladık ve yaklaşık 1 ay daha temizlik devam edecek. Bu kentte 6 tane tapınak, kilise gibi birçok tarihi yapılar mevcut. Denize 300 metre mesafede ve Mahmutlar Mahallemizin tam merkezinde olan bir yerdir. Temizlenmesi tamamlandıktan sonra amacımız gerekli projeleri uygulayarak Naula Antik Kenti’ni turizme açmaktır” dedi.

     

  • Binlerce yıllık antik su yolu

    Binlerce yıllık antik su yolu

    Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı Çayır köyünde yer alan mağarası, doğal güzellikleriyle de dikkatleri üzerine çekiyor. M.Ö. 6’ncı yüzyılda kurulan ve M.S. 13’üncü yüzyıla kadar yerleşim alanı olarak kullanıldığı değerlendirilen Teion Antik Kenti’ne su sağladığı düşünülen mağara, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken önemli bir tarihi miras olarak ön plana çıkıyor.


    Roma döneminde inşa edilen su yolu; Filyos beldesinde yer alan Tios-Tieion antik şehrinin su ihtiyacını karşılamak üzere Çayır Mağarası’ndan çıkan suyun taşınmasında rol aldı. Uzunluğu 25 kilometre olan hat boyunca suyu iletimi için yapılan kemer, sarnıç, kanal gibi yapılardan bazıları halen varlığını sürdürürken ziyaretçiler tarafından da ilgi görüyor.

    Mağara ve çevresi turizme kazandırılmak amacıyla Zonguldak Jeoparkı tarafından düzenlendi. Mağara, bin 300 metre uzunluğunda ve botla gezilebilecek genişlikteki yer altı nehirlerini de barındırıyor. Altı çeşit yarasa türü bulunduğu bilinen mağaradaki sarkıtlar da yer alıyor.

    Köy sakinleri Türkiye’nin dört bir yanından mağaraya ziyaretçilerin geldiğini ifade etti. Mağaraya ulaşım yollarında düzenlemeler yapılırken ışıklandırma da yapılması gerektiğini söyleyen Aytaş, “Burası Roma dönemine ait Çayır köyü mağarası. Buraya yaz günleri yabancı ve yerli turistler geliyor. Buranın daha güzel bakıma ihtiyacı var. Bakım yapılmasını istiyoruz. Mağara hiç boş kalmıyor sürekli ziyaretçi geliyor. Türkiye’nin dört bir yanından misafirler geliyor. Çok güzel mağaramız var. Daha çok yatırım yapılmasını istiyoruz. Ormanlık bir alanın içinde burası. Işıklandırma olsa daha güzel olur. Daha dikkat çeker” diye konuştu.

  • Arsinoe Antik Kenti’nde çalışma başlatıldı

    Arsinoe Antik Kenti’nde çalışma başlatıldı

    Bozyazı Kaymakamlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, 29 Temmuz 2023 tarihli ve 32263 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kesin korunacak hassas alan olarak belirlenen ve Maraş Tepesi olarak da bilinen Arsinoe Antik Kenti’nde çalışmalar sürüyor.

    Anamur Müze Müdürlüğü tarafından Bozyazı’da, yapıların görünürlüğünü ortaya çıkarmak, antik kentin ziyaretçiler tarafından ziyaret edilebilmesi ve ulaşımın sağlanması için bitki temizliği çalışmalarının devam ettiği kaydedildi. Çalışmalar tamamlandığında antik kente ulaşım kolaylaşırken, ziyaretçiler de ören yerinde daha rahat dolaşabilecek.

    Denize hakim bir tepe üzerinde yer alıyor
    Arsinoe Antik Kenti, Maraş mevki olarak bilinen yerde denize doğru burun biçiminde uzanan hakim bir tepe üzerinde yer almaktadır. Doğu-batı limanları bulunan antik kentin çevresinde arazinin eğimine uyan kale surları yer almaktadır. Bunlardan kulelerle takviyelendirilmiş olan batı duvarları oldukça sağlam durumdadır. Antik kent içinde birçok yapı kalıntısı tamamen tahrip olmuştur.

    Anemurium Antik Kenti’nde görülen mezar yapılarını andıran iki katlı, tonozlu, bazılarının üst örtülerinin mozaiklerle süslü olduğu mezar yapıları burada da dikkat çekmektedir. Erken Bizans Dönemi’ne ait sadece temel izleri kalmış üç kilise tespit edilmiştir. Ören yerinin kuzeydoğusunda bulunan kilise ile doğusunda bulunan kesme ve moloz taştan inşa edilmiş bazilika, plan özelliklerini koruyarak günümüze kadar gelmiştir.

  • AB Büyükelçileri Sagalassos Antik Kenti’nde bir araya geldi

    AB Büyükelçileri Sagalassos Antik Kenti’nde bir araya geldi

    Burdur’un Ağlasun ilçesinde bulunan Psidia Antik Kenti’nin başkenti Sagalassos Antik Kenti’ni gezen heyete Kazı Başkanı Peter Talloen tarafından şehrin yerleşimi, tarihi ve kazı çalışmaları ile ilgili bilgi verildi. Sagalassos Antik Kenti’nin en önemli eserlerinden biri olan Antoninler Çeşmesi’nin önünde hatıra fotoğrafı çektiren heyet, daha sonra Aşk Çeşmesi’nden su içti. Gezinin ardından büyükelçilere Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencisi Belen Gürkaynak tarafından Sagalassos Antik Kenti’nden çıkarılan kaynaklarda bulunan tariflerden hazırlanan 6 çeşit ikram sunumu gerçekleştirildi.

    Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut, gezi sonrası yaptığı açıklamada, “Ben ilk defa geldim buraya, çok etkileyici bulduğumu söylemek isterim. Bugünkü bu harika ziyaret çerçevesinde bizlere rehberlik eden profesörlerimize de teşekkür ediyoruz. Bizler bugün buradayız, çünkü bu ziyareti gerçekleştirmek hepimizin ortak fikriydi. Sevgili meslektaşım Belçika Büyükelçisi Paul da, kendisi aynı zamanda Belçika’yı temsil ettiği gibi dönem başkanlığını da üstleniyor. Bu gezinin güzel bir fikir olacağını düşündük. Çünkü Paul burada Belçika için de önemli çalışmalar yürütüyor. Ben kendisine de teşekkür ediyorum. Hem bizi davet ettiği için hem bizi buraya getirdiği için” dedi.

    Belçika Büyükelçisi Paul Huynen ise, “Burada yaklaşık 25 yıldır kazı devam ediyor. Kazı Türk arkeologlarla birlikte yürütülüyor. Gerçekten çok güzel çalışmalar yapıldı. Bugün ayrıca kazıların daha da geliştirileceğini duyduk. Bu da çok iyi, çünkü daha fazla kalıntı ortaya çıkarılabilecek bu sayede. Dolayısıyla burada yapılan yatırım devam ediyor” şeklinde konuştu.

    Burdur Valisi Türker Öksüz, “Burdur hakikaten hem antik şehirleriyle, tarihi konaklarıyla, tarım ve hayvancılığıyla ve doğal güzellikleriyle öne çıkan bir şehir. Biz Sagalassos Antik Kenti’nin yanında Kibyra, Kremna gibi antik kentlere de sahip olduğumuzdan kendimizi kültürel zenginliğe sahip bir şehir olarak görüyoruz. 1700’lü yıllarda açığa çıkarılmaya başlayan ve 1989 yılından itibaren kazıya başlanan Sagalassos Antik Kenti’nde kazı çalışmalarının geldiği aşamayı memnuniyetle karşılamakla birlikte bundan sonra bu kazı faaliyetini daha da hızlandırarak bu kültürel mirası bir an önce ortaya çıkarmak ve tüm insanlığın hizmetine sunmak istiyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın desteği ile inşallah hep birlikte bu kültürel mirası gelecek nesillere taşıyacağız” açıklamasında bulundu.

    Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer- Landrut başkanlığında gerçekleştirilen geziye Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı, Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Finlandiya, Yunanistan, Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Portekiz, Romanya, Slovenya, İspanya ve İsveç büyükelçileri ile Burdur Valisi Türker Öksüz, Milletvekili Adem Korkmaz, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Emre Gürsoy ile Müze Müdürü Murat Kaleağasıoğlu katıldı.

  • Görülmesi gereken antik kentler

    Görülmesi gereken antik kentler

    Doğu Anadolu’daki Antik Kentler

    Altıntepe, Erzincan
    Erzincan’ın Üzümlü ilçesinde yer alan Altıntepe, Urartular Dönemi’nde kurulmuş bir antik kent. Ova seviyesinden 60 metre yükseklikte bulunan bu tepe, Bizans ve Osmanlı uygarlıklarına da ev sahipliği yapmış. Yapılan ilk dönem kazılarında Urartu Tapınağı, Apadana (Pers mimarisinde sütunlu kabul salonu), açık hava tapınağı, yeraltı taş örgü oda mezarları, Urartu ve Bizans döneminden kalmış sur duvarları bulunmuş. Bu tarihi eserlerin bir kısmı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Hala devam eden ikinci dönem kazılarında ise Tapınak kısmı onarılmış. Gerçekleştirilen kazılarda şehrin kanalizasyon sisteminin büyük bir kısmı ortaya çıkarılmış. İlk alafranga tuvalet taşının da bulunduğu bu kazılarda, şehrin kanalizasyon sisteminin çok gelişmiş olduğu anlaşılmış. Mozaik tabanlı Erken Bizans Kilisesi’nden çıkarılan mozaiklerden korunan tek parçayı Erzincan Müzesi’nde. Günümüze ulaşan en sağlam Urartu şehirlerinden biri olan Altıntepe’nin yakın bir zamanda “Arkeopark” olarak ziyarete açılması planlanıyor.

    Anzavurtepe (Aznavurtepe) Höyüğü, Ağrı
    Ağrı’nın Patnos ilçesinin 2 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Anzavurtepe Höyüğü, halk arasında Kot Tepe olarak biliniyor. Urartu döneminin en önemli kalıntılarından biri olan bu höyük, 300 metre yüksekliğe sahip. Ağrı’daki en eski yerleşim yeri olduğu bilinen Anzavurtepe Höyüğü’nde saray, tapınak, platform, mezar taşları, bazalt taşlarla örülmüş kale, tepeyi çevreleyen sur izleri ve bina kalıntıları bulunmuş. Höyüğü çevreleyen surlar Urartu Kralı Menua, tapınak ise yine bir Urartu Kralı olan İşpuini zamanında yaptırılmış. Yaklaşık 2 bin 800 yıllık bir geçmişe sahip Anzavurtepe Kalesi de yine Urartular döneminden kalmış. Kaleyi çevreleyen surların bazı bölümlerinde kuleler yer alıyor.

    Giriktepe Höyüğü, Ağrı
    Urartuların merkezi olduğu bilinen Giriktepe Höyüğü, Ağrı’nın Patnos ilçesinin bir kilometre güneyindeki Dere Mahallesi’nde bulunuyor. Yöre halkının Değirmentepe olarak bildiği bu höyük, on metre yüksekliğinde olsa da tahrip edilmesi nedeniyle günümüzde maalesef alçalmış.
    Giriktepe Höyüğü’nün de Anzavurtepe gibi öncelikli kazı alanı olarak değerlendirilmesine karar verilmiş. Yapılan kazılarda höyüğün tepesinde saraya benzeyen bir bina ve bu yapıyı çevreleyen sur kalıntıları bulunmuş. Tepede bulunan sarayın Urartu Kralı Menua veya oğlu I. Argişti döneminde yaptırılmış olduğu düşünülüyor.

    Giriktepe Höyüğü’nden çıkarılan takıların, demirden ve tunçtan yapılmış aletlerin büyük çoğunluğu Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Bu durumun nedeni, bu eserlerin çıkarıldığı dönemde kentte uygun bir müze bulunmamasıymış.

    Harput, Elazığ
    Bir açık hava müzesi gibi olan Harput Antik Kenti, Elazığ’ın kuzeydoğusundaki Harput Mahallesi’nde bulunuyor.

    2018 yılında UNESCO Kültür Mirası Geçici Listesi’ne kabul edilen Harput’un geçmişi milattan önce 20. yüzyıla kadar uzanıyor. Tabii bu kadar uzun bir tarihi olan kent birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Bunların arasında Urartular, Medler, Persler, Bizans, Sasaniler, Moğollar, Selçuklular, Safeviler ve Osmanlılar yer alıyor.

    Elazığ’ın en turistik yerlerinden biri olan Harput Antik Kenti’nde görülecek yerler arasında kale, mağara ve dini yapılar başta geliyor.

    M.Ö. 8. yüzyılda Urartular tarafından dikdörtgen bir plan üzerine inşa edilen Harput Kalesi iç ve dış kale bölümlerinden oluşuyor. Bazı rivayetlere göre kalenin yapıldığı zamanlarda su kıtlığı yaşandığı için kalenin harcında su yerine süt kullanılmış. Bu sebeple Harput Kalesi “Süt Kalesi” olarak da biliniyor.
    Yapılan kazı çalışmalarında kalenin içinde zindanlar, darphane, yaşam ve tedavi alanları bulunmuş. Kalenin içindeki zindan 36 metre derinlikte yer alıyor ve buraya yüz basamaklı bir merdiven kullanarak iniliyor. Ayrıca bu bölgeden seramik çanak çömlek, mutfak eşyası, metal ok uçları, kemik objeler, cam bilezikler ve bakır sikkeler çıkarılmış.

    Ani, Kars
    2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne kabul edilen Ani Antik Kenti, 2016’da ise Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. UNESCO tarafından tescillenen bu değerli tarihi kent, Kars şehir merkezinden yaklaşık 42 kilometre uzaklıktaki Ocaklı Köyü sınırları içinde bulunuyor.

    Ani Harabeleri ve Ören Yeri, Türkiye ile Ermenistan arasında doğal bir sınır oluşturan Arpaçay Nehri’nin batısında yer alıyor.
    Sahip olduğu çok sayıda kilise ve şapel sebebiyle “Binbir Kilise Şehri” veya “Kırk Kapılı Şehir” olarak bilinen Ani’nin ismi tarihi kayıtlarda ilk olarak 6. yüzyılda Ermeni beylerine ait bir yer olarak geçmiş. Bu antik şehir yıllar içinde Bagratuni Ermenileri, Selçuklular, Bizans ve Osmanlı gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Son zamanlarda çok popüler olan Doğu Ekspresi’nin en gözde noktalarından biri olan Ani’de görülecek yerlerin başında Ani Katedrali, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, Surp Hripsime Manastırı (Bakireler Manastırı), Kral Gagik Kilisesi, Aslanlı Kapı, Ateş Tapınağı, Menuçehr Camii, Ani Şehir Surları ve Selçuklu Kervansarayı geliyor. Ani Katedrali olarak bilinen Meryem Ana Kilisesi ya da Büyük Katedral, şehrin en korunmuş yapılarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu güzel kilisenin mimarı ise İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi’nin kubbesini tamir etmiş olan Mimar Tridat.

    Arslantepe Höyüğü, Malatya
    Türkiye’nin en büyük höyüklerinden biri olan Arslantepe Höyüğü, Malatya’nın Battalgazi ilçesinin Orduzu Mahallesi’nde yer alıyor.

    Otuz metre yüksekliğe sahip olan bu höyükte M. Ö. 5 bin yılından M.S. 11. yüzyıla kadar yerleşim görülmüş. 200 x 120 metre boyutlara sahip olan yerleşim alanı M. S. 5-6. yüzyıllarda Roma Köyü olarak, sonrasında ise Bizans Nekropolü olarak kullanılmış.

    Adeta bir Açık Hava Müzesi niteliğinde olan Arslantepe Höyüğü’nde yapılan kazı çalışmaları sonucunda M. Ö. 3600 – 3500 yıllarından kalma bir tapınak ve M. Ö. 3300 – 3000 yıllarından kalma bir saray bulunmuş. Ayrıca yapılan kazılarda çok sayıda mühür ve ustalık gerektiren madeni eşyalar gün yüzüne çıkarılmış. Bu değerli kazı bulguları Arslantepe’nin siyasi, dini, ticari ve kültürel bir merkez olduğunu kanıtlar nitelikte. Bu etkileyici höyükte gezebileceğiniz yerler arasında boyu iki buçuk metreye kadar uzanan kerpiç duvarlar, tapınak, depo ve idari odalar bulunuyor.

    Saray yapısının içerisinde yürürken size eşlik eden panolar savaşın başlangıç koşulları, ilk idari sistemin nasıl işlediği gibi konular hakkında kapsamlı bilgiler veriyor. Ayrıca sarayın orta kısmında yer alan koridoru ve odaları süsleyen tarihi duvar resimlerini de görebilirsiniz.

    Kayalıdere, Muş
    Urartu Kalesi ve Urartu Kaya Mezarı ismiyle de bilinen Kayalıdere Antik Kenti, Muş’un Varto ilçesinin Kayalıdere Köyü’nde bulunuyor.
    Urartu Kralı II. Sarduri döneminde kurulmuş olduğu düşünülen bu antik şehir, o zamanlarda askeri yerleşim yeri olarak kullanılmış. Bölgede yapılan kazı çalışmaları sayesinde tapınak, kale, içinde şarap küpleri bulunan bir depo ve kaya gömütü ortaya çıkarılmış. Kazılarda bulunan tunç aslan heykeli, aslan tasvirli kemerler, ok başları ve tunç iğneler dikkat çeken tarihi eserler arasında yer alıyor. Çıkarılan eserlerin bir kısmı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.

    Tuşpa, Van
    Dünyanın hala yaşanılan en eski kentlerinden biri olma özelliğini taşıyan Tuşpa, Van Gölü’nün doğu kıyısında yer alıyor.
    Urartu Kralı I. Sarduri tarafından kurulan bu şehir M. Ö. 9. yüzyıldan yıkılışına kadar Urartuların başkentliğini yapmış. Tuşpa’daki arkeolojik kazılar Van Kalesi içerisinde gerçekleştirilmiş. Kalenin girişinde Sarduri (Madır) Burcu yer alıyor. Kazı çalışmalarında Kral I. Sarduri tarafından Asur dilinde yazdırılmış çivi yazılı kitabeler bulunmuş. Analı-Kız Açık Hava Mabedi, Bin Merdivenler, Ana Kaya’ya oyulmuş sur duvarları, Urartu krallarından Menua, I. Argişti ve II. Sarduri’nin kaya mezarları kalede görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

    Ayrıca Van Gölü’nün doğal güzelliği kalenin tarihi dokusuyla birleşince gün batımında muhteşem bir manzara oluşturuyor. Kalenin güneyinde bulunan eski Van şehrine ait olan kalıntılar arasında yer alan Selçuklu Dönemi’ne ait Ulu Cami ile Osmanlı Dönemi’ne ait Kaya Çelebi ve Hüsrev Paşa Camisi‘ni görmeden Tuşpa’dan ayrılmayın.

    Van Kalesi’nin çok yakınında yer alan Van Urartu Müzesi’ni ziyaret ederek Urartular Dönemi’nden kalan tarihi eserleri, belgeleri, fotoğrafları ve maketleri görebilirsiniz.

  • Amos Antik Kenti’ndeki keşif heyecanlandırdı

    Amos Antik Kenti’ndeki keşif heyecanlandırdı

    Marmaris Ticaret Odası (MTO) ve Marmaris Belediyesi ana sponsorluğunda Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Doç. Dr. Mehmet Gürbüzer’in başkanlığında 2019 yılında başlatılan yüzey araştırma çalışmaları, önceki yıl Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kazı statüsüne kavuşmuştu. Amos Antik Kenti’nde yapılan kazı çalışmalarında, kent tiyatrosunun hemen doğu tarafında, antik dönemde “thermopolium” olarak adlandırılan ve günümüz lokantalarıyla aynı işleve sahip olan bir yapı ve lokantanın depolama alanı olarak kullandığı tahmin edilen bir bölüm keşfedildi. Burada yapılan araştırmalar neticesinde yüzeye yakın bir kısımda 10 adet amfora gün yüzüne çıkarıldı. Keşifle ilgili açıklama yapan Kazı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Gürbüzer, Amos’ta yapılan bu yeni keşfin kazı çalışmalarının uzun süre daha devam edeceğinin habercisi olduğunu söyleyerek “2019 yılında başladığımız çalışmaların 5. yılında epey yol kat ettik. Son kazı çalışmalarımız neticesinde bulduğumuz amforalar, antik kent içinde bulunan tiyatronun çevresinde yeme-içme alanları bulunduğunu işaret ediyor. Üstelik bulduğumuz amforalar hem yüzeye oldukça yakın hem de tahribat oranları çok düşük. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda devam edecek olan kazı çalışmalarımız ile Amos Antik Kenti’nin gerçek çehresini gözler önüne serebileceğiz” dedi.

    “Çalışmalardan memnunuz”

    MTO Başkanı Mutlu Ayhan, yeni bulunan amforalar ile ilgili duyduğu heyecanı dile getirerek “5. senesini tamamlayan kazılarda önemli yol kat ettik. Hocamız ve ekip arkadaşları her geçen yıl kente dair yeni bir yer keşfediyorlar. Daha önce ortaya çıkarılan nekropol, tapınak ve agora merdivenlerine ilave olarak bu yıl sahne binası ortaya çıkarıldı. Son olarak antik bir mahzende bulunan amforalar bizi oldukça heyecanlandırdı. Verilen desteğin karşılık bulmasından dolayı oldukça mutluyuz. Kazı başkanımıza ve ekip arkadaşlarına teşekkür ederiz. MTO olarak ilçemizde devam eden arkeolojik çalışmalara desteğimiz devam edecek” şeklinde konuştu.

    “Marmaris kültür ve sanatla anılacak”

    Amos’un binlerce yıllık tarihiyle Marmaris için çok değerli bir hazine olduğunu ifade eden Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay ise “Amos’ta 5 yıldır yürütülen çalışmaları büyük bir merakla takip ediyoruz. Kazılarda yeni buluntuların gün yüzüne çıkması ve Amos’la ilgili yeni bilgilerin öğrenilmesi her defasında hepimizi heyecanlandırıyor. Marmaris’in yanı başındaki bu çok değerli antik kentteki çalışmalar tamamlandığında kültür ve sanat turizmi adına önemli bir alana sahip olacağız. Marmaris Belediyesi olarak bu ve bunun gibi ilçemizdeki diğer antik kentlerin de gün yüzüne çıkması için desteğimizi sonuna kadar sürdüreceğiz. İlçemiz için son derece önemli bu çalışmaya katkı sağlayan tüm kurumlara ve şahıslara tekrar teşekkür ediyor, kazı ekibine kolaylıklar diliyorum” ifadelerini kullandı.

  • Antik Kentindeki kule restore edildi

    Antik Kentindeki kule restore edildi

    Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Mersün Üniversitesi adına Prof. Dr. Ümit Aydınoğlu başkanlığında yıl boyu kazıların devam ettiği antik kentte, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Adana Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü, Adana Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, TUBA İnşaat ve Uzuncaburç Kazı Başkanlığı iş birliği ile restorasyon çalışmaları da gerçekleştiriliyor.
    Antik kentte birçok çalışma gerçekleştirdiklerini anlatan Prof. Dr. Aydınoğlu, bunlardan en önemlilerinden birinin de rahip kralların ikamet ve idare merkezi olan Hellenistik Kulede yapılan restorasyon olduğunu belirtti. Kulenin yapılan restorasyonla antik kentteki en görkemli yapı haline geldiğini aktaran Aydınoğlu, “Binlerce yıldır ayakta duran bu kule, yıkılmak üzereydi. Son dönemdeki çalışmalarla arkeolojik kazılarını gerçekleştirdik ve kule restore edildi. Kulenin 1000 yıl daha ayakta kalacağını düşünüyoruz, büyük bir çalışma oldu” dedi.
    Prof. Dr. Aydınoğlu, kuledeki restorasyon öncesi yaptıkları kazılarda, tarım aletleri, avizeler, heykeller, takılar ve teraziler gibi çok sayıda eser bulduklarını da söyledi. Kuledeki kazı ve restorasyon çalışmalarının çok önemli veriler sağladığına değinen Aydınoğlu, “Kulede hem içte hem dışta görülen bütün taşlar yerinde onarıldı. Kimyasal ve mekanik yöntemlerle kule sağlam hale getirildi. Taşların hepsi sağlamlaştırıldı. Ardından da içeriye çelik iskelet kuruldu. Bu iskelet kuleyi boydan boya kaplıyor. Katları da oluşturuldu. Dışardan da çelik kuşaklar yapıldı. Bu kuşaklar içerideki demir iskeletle birbirine bağlandı. Hem taşlara müdahaleyle hem sağlamlaştırmayla artık bu yapı gelecek nesillere aktarılmaya hazır hale geldi” ifadelerini kullandı.
    Kulenin, Uzuncaburç Antik Kentindeki diğer yapılarla bütünlük sağlayacağını aktaran Aydınoğlu, “Burası Mersin’in, Türkiye ve dünya çapında daha tanınır hale gelmesini ve kültürel anlamda öne çıkmasını sağlayacak durumda. Bir yandan modern sivil mimarlık örneklerini korumaya bir yandan da antik yapıları ayağa kaldırıp gelecek nesillere aktarmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
    Prof. Dr. Aydınoğlu, antik kentte yakın zamanda yapılacak çevre düzenlemesi ile bölgenin ziyaretçiler için çekim merkezi haline geleceğini kaydetti ve bu çalışmalarla Mersin Üniversitesinin kente çok önemli değerler sağladığını belirtti.

  • Ünlü Şef tarihi kentte

    Ünlü Şef tarihi kentte

    Düzce Belediyesi tarafından şehre kazandırılan ve Düzce’nin yemek kültürünün tanıtılması noktasında önemli bir yer edinen Mutfak Sanatları Merkezi (MSM), gastronomi alanında önemli isimleri ağırlamayı sürdürüyor. MSM çatısı altında hizmet veren MSM Akademinin misafiri olarak Düzce’ye gelen Dünyaca ünlü şef, seyyah ve yazar Ömür Akkor, hem Düzce’yi gezdi hem de Düzce’nin coğrafi işaretli ürünleri hakkında bilgi aldı.
    Akkor, ilk olarak Mutfak Sanatları Merkezinde düzenlenen kahvaltı programında Gastronomi, Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Hasan Arslan, Neslihan Ay ve Düzce BelTur Genel Müdürü Erdem Yılmaz ile bir araya geldi.

    Akçakoca da balık mezatına katıldı

    Daha sonra Akçakoca’ya geçen Akkor, burada limanda gerçekleştirilen balık mezatına katılarak, balık restoranlarını ziyaret etti. Ardından, Coğrafi İşaretli Konuralp Pirinci ile yapılan Coğrafi İşaretli Yufkalı Konuralp Pilavı yapmak için Konuralp Antik Kentine geçen Ömür Akkor, tarihi kentte yürütülen kazı çalışmalarını da yakından inceleme fırsatı buldu.

    Konuralp antik kente hayran kaldı

    Konuralp Antik Kentini gezmesi esnasında duygularını da paylaşan Akkor, “Bu kadar yakında, bu kadar etkileyici antik kenti daha önce görmeyişim benim cahilliğimmiş. Özellikle yukarıda yeni buluntulara baktım, acayipti. Düzce İstanbul’a çok yakın. Bunun haricinde yöresel lezzetleri, coğrafi işaretli ürünleri, fındığı, balıkları muhteşemdi” şeklinde konuştu.

    Coğrafi işaretli yufkalı Konuralp pilavı

    Gezinin ardından yufkalı Konuralp pilavı için kazanın başına geçen Ömür Akkor “Ben tam bir pilavcıyım, pilav yemeyi çok seviyorum. Öğlen hamsili pilav yemiştik şimdi de Konuralp pilavı yiyeceğiz. Buranın pirinci saray kayıtlarında da görülüyor. Osmanlı belli yerlerden pirinç alıyordu. Konuralp de o bölgelerden biri. Burada ayrıca siyah pirincin de yetiştirilmeye başlandığını öğrendim. Anadolu toprağı böyle, ne eksen sana geri dönüyor” dedi.

    Düzce’ye özgü lezzetlerin tadına baktı

    Düzce köftesi, Abhaz ve Çerkes yemekleri, ekşi mayalı ekmekleri başta olmak üzere ile özgü birçok yöresel yemeğin tadına bakan Ömür Akkor, en kısa zamanda daha uzun soluklu gezmek ve doğal güzelliklerini de keşfetmek istediğini sözlerine ekledi.
    Dernek Başkanı Neslihan Ay “Ömür Akkor bizim için bir şeften çok daha fazlası. Misafir ettiğimiz kişi arkeolojik çalışmalarda şeflik yapmış, insansız dönem Anadolu Gastronomisine kadar çalışmaları bulunan, içinde uluslararası ödüller de alan çalışmaların bulunduğu tam 28 kitap çalışması olan birisi. Hayranı olduğum bir insanı Düzce’de ağırlamak, Düzce programına eşlik etmek benim için çok güzel bir deneyimdi. Ömür Bey gittiği şehrin tabiri caizse gönlüne dokunan, iz bırakan, bölge turizmine gerçekten ziyaretiyle bile faydası olan bir karakter. Düzce’yi ziyaret etmesi eminim ilerleyen dönemlerde yapacağımız çalışmaların da temel taşlarından biri olacaktır. Seyahatname kitabında Düzce’nin yer alacak olması, bizlerin de çorbada çok küçük de olsa tuzumuzun olacak olması Düzce’ye hizmet etme noktasında mutluluk sebebimizdir. Ayrıca Düzce’nin de yer aldığı Seyahatname kitabı yayımlandıktan sonra Düzce’de bir imza günü yapma sözünü de Ömür Akkor’dan almış olduk” dedi.