Etiket: antik kent

  • Anavarza Antik kent depremi az hasarla atlattı

    Anavarza Antik kent depremi az hasarla atlattı

    Dilekkaya Mahallesinde yapılan kazı ve restorasyon çalışmaları ile bilinen 7 bin 500 yıllık geçmişe sahip olan Anavarza Antik Kenti dünyanın en yıkıcı depreminde dimdik ayakta kaldı.

    Adana’da 11 binanın yıkıldığı ve onlarca binanın hasar aldığı depremde Zafer Takı Kapısında hafif çatlaklar ile depremi atlatan antik kent dünyanın ilk çift şeritli yolunun yanı sıra görkemli kapısı ve surlarıyla öne çıkıyor. Yaklaşık 7 bin 500 yıllık geçmişe sahip Anavarza Antik Kenti’nde bu yıl hamam saray kompleksinin izlerine rastlanmış kazı çalışmaları ile gün yüzüne çıkarılmıştı.

    UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan, tarihte “Yenilmez Şehir” adıyla tanınan antik kentte Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Fatih Gülşen başkanlığında, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Adana Valiliği gözetiminde kazı çalışmaları yapılıyor. Antik kentte İki kubbeli tuğlalı hamam, palestraya ait sütunlar, sütun kaideleri, başlıklar, dükkanlar gibi birçok bölüm kazı çalışması ile gün yüzüne çıkarılarak kamuoyuna kazı başkanı tarafından aktarılmıştı.

    Depremin ardından bölgede Anavarza Kazı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Fatih Gülşen ve kazıda görevli arkeologlar tarafından hasar tespiti için incelemeler sürerken antik kentin geçmiş yıllarda bir çok yıkıcı depremde yaşadığı bu depremi hafif hasar ile atlattığını söyledi.
    Anavarza antik kenti bölgesinde yaşayan Ziya Şimşek, 3 kuşaktır bölgede yaşadıklarını kaydederek “Biz yıllardır burada yaşamaktayız. Bugüne kadar bildiğim burası 3. kez büyük deprem yaşıyoruz. Daha önce 3 kez yıkımlar oldu. Ama bu depremde hafif hasar aldı. Bu binaların bu kadar dayanıklı olması harçları ayrı bir şey bence. Şimdiki çimentolar gibi un gibi elenmiyor. Bu yapı binlerce yıllık ve bu depremde sapasağlam kaldı” dedi.
    Bazı bölümlerinde deprem nedeni ile oluşan çatlakların restorasyon ekibi tarafından tarihi yapı zarar görmeden onarılacağı öğrenildi.

  • “1. Derece Arkeolojik Sit Alanı”

    “1. Derece Arkeolojik Sit Alanı”

    Myrleia-Apemeia Antik Kenti’nde Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun kararı, Bursa Arkeoloji Müze Müdürlüğünün başkanlığı ve gözetiminde Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümünün bilimsel katkılarıyla yapılan sondaj kazılarının ardından; sit derecesinin “1. Derece Arkeolojik Sit Alanı” olarak değiştirilmesi önerisi kabul edildi.

    Ömerbey Mahallesi 1448 ada 16 parselde bulunan 3. Derece Arkeolojik Sit Alanı’nda yapılan kazı çalışmalarında Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait eser ve buluntulara rastlanılırken, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu sit alanı statüsünü 1. Derece Sit Alanı olarak değiştirilmesine karar verdi. Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ve Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun kararıyla, Bursa Arkeoloji Müze Müdürlüğünün başkanlığı ve gözetiminde Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümünün bilimsel katkılarıyla yapılan sondaj kazıları sonucunda açığa çıkarılan mozaiklerin korunması ve geleceğe taşınması için restorasyon ve konservasyon çalışmaları sürerken, aynı alanda belediyeye ait arazide yapılan kazı çalışmalarında da önemli buluntular ortaya çıkmıştı. Kurul, tapu siciline “1. Derece Arkeolojik Sit Alanıdır” şerhi konulmasına, Koruma Amaçlı İmar Planı tadilatının gerçekleştirilmesine, alanda ortaya çıkan yapı kalıntılarına ilişkin 1/20 ölçekli kalıntı rölövesinin, kazı çalışmalarının tamamlanmasının ardından koruma önerileriyle birlikte Anıtlar Kuruluna iletilmesine karar verdi.

  • Kalinda Antik Kenti gün yüzüne çıkacak

    Kalinda Antik Kenti gün yüzüne çıkacak

    Kültür ve Turizm Bakanlığı Fethiye Müze Müdürlüğü başkanlığında yürütülen, Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) tarafından finanse edilen ve Dalaman Belediyesi tarafından desteklenen Dalaman ilçesindeki Şerefler-Kalinda kazısı Prof. Dr. Fatih Onur ile Doç. Dr. Mustafa Koçak bilimsel danışmanlığı ve gözetiminde başlatıldı. M.Ö. 5 yüzyılda oldukça güçlü olan, Roma ve Geç Hristiyanlık dönemlerine kadar varlığını sürdürmüş bu kentin kalıntıları, Şerefler Mahallesi, Kozpınar Tepesi’ndeki geniş bir kale ve eteklerindeki pek çok bina temelleri ile kendisini gösteriyor. İlçe merkezine yakın bir konumdaki bu antik kent, Dalaman sınırları içerisinde en etkileyici tarihi alan konumunda bulunuyor.


    Dalaman Belediye Başkanı Muhammet Karakuş yaptığı açıklamada, “Kalinda Antik Kenti’nin gün yüzüne çıkması için Muğla Valiliği ile birlikte Ocak ayında başlattığımız çalışmalar çerçevesinde bölgede Arkeolog gruplarının yanı sıra 15 kişilik ekibimiz çalışıyor. Başlattığımız bu kazılar hem Kalinda tarihi hakkında hem de bu kalıntılar hakkında bilinmeyenleri açığa kavuşturmak, ilçemizin bu tarihi değerini bilimsel metotlarla inceleyerek ve arkeolojik kazısını yaparak hem ulusal hem de uluslararası düzeyde daha fazla tanınan, daha görülür, daha ulaşılabilir ve nitelikli bir arkeolojik alan haline getirmeyi hedefliyoruz” dedi.

  • Bursa’daki antik kentin tapınağı gün yüzüne çıkarılıyor

    Bursa’daki antik kentin tapınağı gün yüzüne çıkarılıyor

    Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki turistik Gölyazı Mahallesi’nde bulunan ve Apollon’a adandığı değerlendirilen tapınakta kazı çalışmaları sürüyor.

    Mahallenin güneybatısında, Uluabat Gölü kıyısına oldukça yakın mesafede bulunan Kız Ada’da Helenistik dönemden kaldığı düşünülen, zamanla tahrip olan ve üzeri kapanan tapınakta bu yıl başlatılan kazılarda, yapının kısmen ortaya çıkmasıyla daha fazla bilgiye ulaşılıyor.

    Kazı ekibi, alana ilişkin 19’uncu yüzyılda bazı araştırmacılar tarafından yapılan çizim üzerinden kalıntıları açığa çıkarmaya çalışıyor.

    Kazı başkanı ve Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Şahin, modern adı Gölyazı olarak geçen yerleşimin antik dönemde Apollonia ad Rhyndacum Antik Kenti olarak bilindiğini söyledi.

    Şahin, alanın 1800’lü yılların sonlarına doğru bazı araştırmacılar tarafından keşfedildiğini ve kalıntıların taslak planlarının çizildiğini ifade etti.

    Bölgenin 19. yüzyılın sonlarından itibaren bilinen bir yerleşim olduğunu ve bugün Kız Ada olarak adlandırıldığını belirten Şahin, “Kız Ada dediğimiz yer Apollon kutsal alanı olarak tanımlanıyor. Yani antik dönemde tanrı Apollon için adanmış ve etrafı bir temenos surlarıyla çevrilmiş, içinde bir tapınağın bulunduğu, etrafında stoanın yer aldığı yapı kompleksi, kutsal alan içerisindeyiz.” diye konuştu.

    Şahin, alanda 2000’li yılların başında Serdar Aybek ve Ali Kazım Öz tarafından yüzey araştırması yapıldığını dile getirerek şunları kaydetti:

    “O dönemde alanla ilgili çok kısa neticeler yayınlanıyor ancak kazı çalışmalar yapılmadığı, alanda çok yoğun bitki örtüsü olduğu için yapıya dair çok fazla veri elde edilemiyor. İlk defa 2017 yılında, Bursa Müze Müdürlüğü başkanlığında, Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü bilimsel danışmanlığında ve yine Nilüfer Belediyesinin destekleriyle bazı noktalarda sondaj çalışmaları yapılıyor ve yapılara dair veriler elde edilmeye başlanıyor. Sonra bir süre alanla ilgili çalışmalar duruyor.”

    “Tapınağa dair daha fazla veri elde etmeye başladık”

    Geçen yıl tekrar Bursa Müze Müdürlüğü başkanlığında çalışmalara başladıklarını aktaran Şahin, şöyle devam etti:

    “Bu yıl Cumhurbaşkanlığı kararı, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle kazıları sürdürüyoruz. Burada artık tapınağa dair daha fazla veri elde etmeye başladık. Amacımız, alanda gerçekten 19’uncu yüzyılda yapılan çizimlere dair buluntuların olup olmadığını görmek, adada buluntular ve yapıların tarihiyle ilgili verileri elde edip yayınlanmasını ve halkımızla paylaşılmasını sağlamak. Adanın ziyaretçilere de açık hale getirilmesini sağlamak öncelikli görevimiz arasında yer alıyor. Çünkü Gölyazı’da yoğun turist ziyareti de söz konusu ve insanlar kayıklarla geziler yapıyor. Biz onları gezilerinde kültür varlıklarıyla da buluşturmak istiyoruz.”

    “Devşirme malzeme olarak kullanıldığını biliyoruz”

    Şahin, tapınaktaki bazı parçaların zamanla Gölyazı Mahallesi’ne taşınarak devşirme malzeme olarak kullanıldığına tanıklık ettiklerini aktardı.

    Kutsal alanın kronolojik süreci hakkında bilgi veren Şahin, “Tapınaktaki duvarların özelliklerine baktığımızda Arkaik döneme kadar gidebilen ve süreç içerisinde sıklıkla genişletilerek daha geniş bir tapınağın elde edildiğini görebiliyoruz. Tapınağın üst mimari elemanlarına dair, yine korniş buluntularına dair alanda tespit ettiğimiz mimari parçalar var ve bir kısmının da yerleşimde yine sur duvarlarında devşirme malzeme olarak kullanıldığını biliyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Şahin, çalışmaların devam ettiğini, 5-10 yıl içerisinde adadaki yapılanma, tapınak ve etrafında var olduğu tahmin edilen stoa ile tonozlu yapılarla ilgili ön bilgi edinilmesini sağlayacaklarını anlattı.

  • Balıkesir’de Roma döneminden kalan hamam bulundu

    Balıkesir’de Roma döneminden kalan hamam bulundu

    Kazı heyeti başkanı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Arkeoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Murat Özgen, İHA’ya yaptığı açıklamada, Ören’de yaşayan doku içerisindeki tek katlı, iki katlı evler ve onların 6 metre altında Adramytteion antik Kentinin Roma Dönemi hamam yapısının bulunduğu bilgisini verdi.

    Arkeoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Murat Özgen, “Burada bulunduğumuz mekan geçtiğimiz yıllar içerisinde çalışmasını sürdürdüğümüz Ören yaşayan dokusu içerisindeki alanlardan biri, Roma Dönemi Liman hamam yapısı. Aslında buradaki yoğun Bizans dokusu altında karada açığa çıkardığımız ilk Roma yapısı diyebilirim. Burada sürdürülen çalışmalarda bizim bütün Ören Mahallesinde uygun alanlarda test sondajlarımız, tespit sondajlarımız devam etmekteyken bu tespit sondajlarına denk gelen ve kazısı uygun alanlarda çalışmaları ilerletmekteyiz. Bu anlamda buradaki yapı bütününe denk gelen test sondajımızda alan şeklinde değerlendirerek devam ettik” dedi.

    Bulunan liman hamamı hakkında bilgiler veren Özgen “Önceki yıllarda buradaki hamam yapısının fonksiyonuna dair belli ipuçları vardı. Bu yapının milattan sonraki iki ya da üçüncü yüzyıla tarihlenen bir yapı olduğunu ve Bizans döneminde de sürekli kullanımının farklı fonksiyon olduğunu biliyorduk. Biz orijinal evresi yani Roma dönemi evresi üzerine yoğunlaştık. Geçen seneden devam ettirdiğimiz çalışmalarla bu yapının altyapı sistemine dair bulgular yanında hipo kaoustum bölümünü açığa çıkardık. Yapı içi buluntularla birlikte buranın Roma Dönemi liman hamamı olduğunu belirlemiş bulunmaktayız. Önümüzdeki yıllarda bu alanda yapının tamamında çalışmalar devam edecek. Şu an gözlemlendiğiniz durum; yapının ancak bir bölümü. Burada da oldukça büyük bir kamusal donatı mevcut” dedi.

  • Dara Antik Kenti, UNESCO listesine girecek

    Dara Antik Kenti, UNESCO listesine girecek

    Mardin’e 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve tarihte Yukarı Mezopotamya’nın en önemli yerleşim yerlerinden olan Dara Antik Kenti’nde 12 aya çıkarılan kazı çalışmalarına devam ediliyor. Kazı Heyeti Başkanı ve Kafkas Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hüseyin Metin, “Buranın 3 yıl içinde UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne girmesi durumu söz konusu. Şu anda çalışmalarımıza başladık. Antik kenti geçen yıl 600 bin turist ziyaret etti. Bunu 1 milyona çıkarmanın gayreti içindeyiz” dedi.

    Mardin’e 30 kilometre uzaklıkta bulunan Dara Mahallesi’nde yer alan ve tarihte Yukarı Mezopotamya’nın en önemli yerleşim yerlerinden olan Dara Antik Kenti’nde 1986 yılından bugüne kadar yapılan kazı çalışmalarında, dünyada eşi benzeri olmayan 1500 yıllık toplu mezarın yanı sıra çeşitli yapılar ortaya çıkarıldı. 6’ncı yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun Doğu’daki son kalesi olarak kabul edilen Dara ve çevresi, o dönem savaşların en yoğun yapıldığı bölge olduğundan 18 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğinde surlarla çevrilerek bir savunma sistemi oluşturuldu.

    Yaklaşık 40 bin nüfusun barındığı kentin su ihtiyacı da yapılan sarnıçlar aracılığıyla giderildi. Alanda yapılan kazı çalışmalarında bu sarnıçlar da ortaya çıkarılmaya başlandı. Son olarak ortaya çıkarılan ve halk arasında ‘zindan’ olarak adlandırılan 10 bin metreküp su alma kapasitesine sahip su sarnıcının, derinlik bakımından, İstanbul’da bulunan ve 6’ncı yüzyıl Bizans dönemi eseri olan Yerebatan Sarnıcı’ndan 6 metre daha derin olduğu belirlendi. Yerli ve yabancı turistlerin son dönemde ilgi odağı olan antik kenti, pandemi öncesi 600 bin kişi ziyaret etti. Yapılacak çalışmalarının ardından hedef, bu sayıyı 1 milyon turiste çıkarmak.

    10 YILLIK ÇALIŞMA PLANI HAZIRLANDI

    Dara Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı ve Kafkas Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hüseyin Metin, 2020 yılı itibarıyla antik kentin ören yeri olduğunu belirterek, “Yaklaşık 2 ay sonra karşılama mekanı ve kazı evimiz de hazır olacak. Dolayısıyla artık bilimsel bir kazı için altyapımız tamamlanmış olacak. Tabi burada biz 5+5 yıllık bir çalışma planı hazırladık. Bu doğrultuda bizim en çok ziyaretçi çeken yerimiz olarak galeri mezarlarımız var. Onun muadili bir mezarı da açmaya karar verdik. Bununla birlikte Mardin Müze Müdürlüğü tarafından DİKA projesi kapsamında yapılan agora kazılarını da üstlenmeye karar verdik. Agora kazıları tabi ki 1 ya da 2 yıllık bir plan içerisinde değerlendirilemez. Çok uzun soluklu bir kazı planına dahil olması lazım. Geçen yıl 600 bine yakın bir ziyaretçi sayımız oldu. Bu yıl bu sayı, biraz daha az oldu. Önümüzdeki yıllarda, özellikle 5 yıllık planımız içinde burayı 1 milyon ziyaretçi sayısına nasıl ulaştırabiliriz, onun gayreti içindeyiz” diye konuştu.

    ‘3 YILDA GEÇİCİ LİSTEYE GİRECEK’

    Doç. Dr. Metin, Dara Antik Kenti’nin 3 yıl içinde UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne girme durumunun olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

    “Şu anda çalışmalarımıza başladık. Dara’nın bilinen tarihi 6’ncı yüzyılın başları. Yani erken Bizans dönemi. Erken Bizans’ın güneydeki son kalesi olarak adlandırıyoruz. Buraya daha öncesinden Güneydoğu’nun veya Doğu’nun Efes’i diye birtakım adlandırmalar yapılmıştı ama biz Bizans’ın son kalesi de diyebiliriz. Çünkü 6’ncı yüzyılda Bizans’ın güneydeki en büyük sahra ordusunun konuşlandığı yer burası. Yaklaşık 40 bin nüfuslu bir kent. O döneme göre de sayısal olarak fazla bir kent. Yani sivil yapıların, hamamların, çeşitli su sarnıçlarının, kamu yapılarının bulunduğu komplike bir yapı. 4 kilometrelik bir sur yapısına sahip. 3 metre kalınlığında yaklaşık 18 metre yüksekliğinde bir sur savunma sistemi var. O açıdan Güneydoğu’daki en sağlam, daha doğrusu merkez Bizans’tan sonra salt Bizans yapılarının olabileceği ve şu anda ayakta duran en önemli kentlerinden birisi Dara’dır. Belki de en önemli kentidir. Özellikle bu yıl çalışması devam eden agora ve sur savunma sistemlerindeki yaptığımız çalışmalarda bunlarla ile ilgili arkeolojik kanıtlara da ulaşmayı düşünüyoruz. Önümüzdeki dönem içerisinde yapmış olduğumuz kazılara yeni alanlar da eklemek zorundayız ki ileriki bir dönemde ören yeri olması statüsüyle buraların bir şekilde gezilebilir olması, ziyaretçilerin bir gün boyunca zamanını geçirebileceği bir alan haline getirilmesi amacındayız. En önemli amaçlarımızdan biri de bu yapıları orijinal haliyle korumak ve geçmişle günümüz arasında bir bağlantı kurmak.”