Etiket: arabulucu

  • ”Türkiye olarak arabuluculuğa hazırız”

    ”Türkiye olarak arabuluculuğa hazırız”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen Kabine Toplantısı’nın ardından millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi.

    Dünyada ve bölgede tüm yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Bu hususlarla ilgili ülkemizin yaklaşımlarını ve devletimizin siyasetini ifade eden kapsamlı değerlendirmeleri sizlerle paylaşacağız. Ekonomideki sorunların çözümü, depremde yıkılan şehirlerimizin hızla ayağa kaldırılması ve terörle mücadele önceliklerimizin en başında yer almayı daima sürdürmektedir. Öncelikle ekonomik görünümle ilgili gelişmelere değinmek istiyorum. Ekonomi alanındaki programlarımızı dikkatle ve belirlenen takvimi içinde yürütüyoruz. Eylül’ün ilk haftasında OVP’yi milletimizin ve iş dünyamızın takdirine sunduk. 2053 vizyonumuzun önemli bir parçası olan 12. Kalkınma Planımızın hazırlıklarını önemli ölçüde tamamladık. Gelecek 30 yıla dair hedef ve vizyonumuzun yol haritasını teşkil edecek planın detaylarını önümüzdeki haftalarda kamuoyumuzla paylaşacağız. Orta ve uzun vadeli programları yürütürken, ekonominin güncel sorunlarını ve ihtiyaçlarını da ihmal etmiyoruz” dedi.
    Küresel ekonominin geleceği ile ilgili tahminlerin giderek kötümserleştiği bir dönemde, Türkiye’nin bir kez daha kendini farklı güzergaha taşımayı başardığına dikkat çeken Erdoğan, ”Yaşadığımız enflasyon, daha doğrusu rasyonel olgularla bağlarını tamamen koparmış hayat pahalılığı sıkıntısını çözmek için özgün ve akılcı politikalara dayalı bir yol izliyoruz” diye konuştu.

    “Adeta bir histeri halinde süren fiyatlama davranışlarının sonuna gelindiğine inanıyoruz”

    Türkiye’nin hedeflerine ilerlemeye devam ettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu meselenin üstesinden gelmenin hukuki ve idari tedbirler yanında asıl milletçe ve bireyler olarak topyekün ortaya koyacağımız ahlak, erdem, hak ve hakkaniyet, esaslı bir duruştan geçtiği açıktır. Biz öncelikle üzerimize düşenleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmenin gayreti içerisindeyiz. Son birkaç yıldır adeta bir histeri halinde süren fiyatlama davranışlarının sonuna gelindiğine inanıyoruz. Ülkemizi kronik baş ağrısı olan faiz, kur, enflasyon üçgenine sıkıştırma gayretlerini bir kez daha boşa çıkarmakta kararlıyız. Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyütme esasına dayanan stratejimizden en küçük bir geri adım atmıyoruz. Geldiğimiz seviyenin gereği olan yeni yöntemleri yeni politikaları devreye alıyoruz. Küresel ekonominin büyüme tahminleri sürekli düşürülürken, Türkiye’ye ilişkin büyüme tahminlerinin düzenli olarak yükseltilmesi doğru istikamette gittiğimizi gösteriyoruz. Bu yılın ilk yarısında yüzde 3.8 büyüyen, 254 milyar doları aşan ihracatının etkisiyle küresel ticaretten aldığı pay yüzde 1.03’e yükselen Türkiye, depremin getirdiği yüke rağmen hedeflerine ilerlemeye devam ediyor” değerlendirmesini yaptı.

    “Otomotiv piyasasında yaşanan spekülatif fiyat artışları ortadan kalkmaya başladı”
    Otomotiv piyasasında spekülatif fiyat artışlarının ortadan kalkmaya başladığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Otomotiv sektörü ile ilgili getirdiğimiz ve yılbaşına kadar uzattığımız pazarlama, satış, ilan sınırlamalarının etkisi giderek daha fazla hissediliyor. Aldığımız tedbirler, kestiğimiz cezalar ve diğer engellemeler sayesinde otomotiv piyasasında yaşanan spekülatif fiyat artışları ortadan kalkmaya başladı. Bu kapsamda stokçuluk yapan ve haksız fiyat uygulamasına giden firmalar ile şahıslara toplam 222 milyon lira idari para cezası kesildi. Rekabeti bozucu faaliyet yürüttüğü tespit edilen 139 firma 2 milyar 105 milyon lira cezaya maruz kaldı. Şimdi benzer bir uygulamayı gayrimenkul piyasasında devreye alıyoruz” değerlendirmesini yaptı.

    “Çimento ve hazır beton sektöründeki dengesiz fiyat artışları da yakın takibe alındı”
    Konut ve kira sektöründe adil, dürüst, özenli ve makul şekilde hareket etmeyerek piyasanın dengesini bozan fahiş fiyat artışlarına yol açan kişi ve kurumlara yönelik ağır yaptırımlar getireceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, çimento ve hazır beton sektöründeki dengesiz fiyat artışları da yakın takibe alındığını bildirdi.
    Erdoğan,” Haksız bir şekilde fiyat yükselttiği tespit edilen firmalar, bunun bedelini ağır para cezalarıyla ödeyecekler. Aldatıcı ve yanıltıcı reklam yapan firmalar ile etiketiyle kasası üzerinde fiyat farkı bulunan işletmeler üzerinde de hassasiyetle duruyoruz. Bu tür yollara tevessül edenlere 215 bin lira ceza yazıldı. Ticaret Bakanlığımızın 81 ilde yürüttüğü gözetim ve denetim faaliyetleri ışığında fahiş fiyat uygulayan işletmelere 86 milyon lira ceza kesildi. Bakanlığımızın zincir marketlere yönelik indirim çağrısının giderek daha çok makas bulduğunu görüyoruz” dedi.

    “Emeklilere tek seferlik 5 bin lira ödeme

    Zincir marketler başta olmak üzere tüm esnafları, işletmeleri yapacakları indirimlerle enflasyonla ve hayat pahalılığı ile mücadeleye destek vermeye davet ettiğini ifade eden Erdoğan,” Vatandaşımızın ekmeğine ve aşına göz dikenlere eyvallah etmeyeceğimiz gibi bu dönemde sergilenen fedakarlıkları da asla unutmayacağız. Bu vesileyle her kesimden insanımıza verdiğimiz tüm sözlerin takipçisi olduğumuzu hatırlatmak isterim. Milletimize verdiğimiz, çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmeme, refah kayıplarını telafi etme sözümüzü yerine getirmek için de bugüne kadar pek çok düzenleme yaptık. Enflasyonun hala yüksek oranlarda seyretmesinin bizim bu çabalarımızı sekteye uğrattığının farkındayız. Bilhassa emeklilerimizin yaşadığı sıkıntıları çok iyi biliyorum. Bunun için bakanlarımıza yeni hazırlıklar yapmaları noktasında gerekli talimatları vermiştim. Kabine toplantımızda yaptığımız kapsamlı değerlendirmelerin ardından emeklilerimizi rahatlatacak yeni bir karar aldık. Emeklilerimize bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin Türk Lirası ödeme yapmayı kararlaştırdık. Hem emekli olup hem de fiilen çalışmaya devam eden emeklilerimizi bu düzenlemenin dışında bırakıyoruz. Bütçemize toplam maliyeti 61 milyar lirayı geçen Bu ödemeler, Kasım ayının ilk yarısı itibariyle emeklilerimizin hesabına yatırılmış olacaktır. Yılbaşında emeklilerimizin durumunu tekrar gözden geçirecek inşallah o zaman da her türlü fedakarlığı sergileyeceğiz. 12.2 milyon emeklimizi doğrudan etkileyen bu kararın hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe ortaya çıkacak kaynağı milletimizin her kesimi ile paylaşma ilkemizi doğal gazdan, çalışan ve emekli maaşlarına kadar her alanda hayata geçirmeyi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

    “Birliğimize beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarıldıkça Allah’ın izniyle üstesinden gelemeyeceğimiz mesele, çözemeyeceğimiz sorun, alt edemeyeceğimiz tehdit yoktur” diyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Şehir merkezlerimizdeki deprem yıkıntılarını büyük ölçüde temizledik, temizlemeye de devam ediyoruz. Dünyada 11 şehirdeki 14 milyon insanı etkileyen 50 bini aşkın can kaybına ve 850 bin bağımsız bölümün yıkımına yol açan bir felaketle böylesine etkili ve hızlı mücadele eden başka bir ülke örneği yoktur. Şehir merkezlerimizdeki deprem yıkıntılarını büyük ölçüde temizledik. Geçici barınma alanlarda 600 bin vatandaşımıza hizmet veriyor ayrıca kira yardımı ve diğer desteklerle 1.3 milyon insanımızın yanında yer alıyoruz. Rezerv alanlarında yapacağımız 200 bin konut ve yerinde dönüşümle inşa edilecek 218 bin konutla ilgili çalışmalar süratle ilerliyor. “

    Operasyonlarda 162 terörist etkisiz hale getirildi

    Türkiye’nin 40 yıllık terörle mücadelesinin sadece fiziki standartları itibarıyla değil, aynı zamanda insani ve ahlaki olarak alnının akıyla yürüterek başarıya ulaştırmış bir ülke olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Aynı ilkeli duruşla mücadelemizi sürdürüyoruz. Son dönemde terörü kaynağında kurutma stratejimiz çerçevesinde bu mücadeleyi önemli ölçüde sınırlarımız dışına taşıdık. Binlerce yıllık devlet geleneğimizden aldığımız ilhamla sınırlarımız dışındaki mücadeleyi de uluslararası hukuka riayet ederek, insani ve ahlaki çizgileri asla ihlal etmeden yürütüyoruz. Bizim terörle mücadele tarihimizin sayfalarında ne bilinçli olarak burnu kanamış tek bir masumun ne kanı dökülmüş tek bir çocuğun ne de onuru zedelenmiş tek bir mazlumun kaydı vardır. Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyinde geçtiğimiz hafta yaptığımız son harekatları da aynı hassasiyetle icra ettik. Sadece terör örgütü mensuplarını, teröristlerce kullanılan tesisleri, terörün gelir kaynaklarını ve yeteneklerini hedef aldığımız operasyonumuzun ilk safhası başarıyla sonuçlandı. 1 Ekim’den bugüne Hava Kuvvetlerimizin harekatları ve ateşle taarruz neticesinde teröristlere ait toplam 194 hedef imha edildi. Operasyonlarımız sonucunda 162 terörist etkisiz hale getirildi” dedi.

    Harekatlar düzenlemeye devam edileceğini bildiren Erdoğan, ”Her operasyonumuzda olduğu gibi son harekatta da en büyük sorunu DEAŞ bahanesiyle terör örgütüne destek veren müttefikimizle yaşadık. Yıllardır bölgedeki terör örgütleriyle yakın ilişki içinde olan diğer güçlere bir çağrı yapıyoruz. Bu ülkelerden yapacağımız harekatlarda zarar görmemeleri için bölgedeki askeri ve istihbarı unsurlarını teröristlerden uzak tutmalarını istiyoruz. Son harekattan önce de hem Dışişleri hem milli Savunma Bakanlıklarımız hem de MİT Başkanlığımız seviyesinde aynı ikazlarda bulunduk. Adeta ak sütün içindeki ak kılı ayırt etme hassasiyetiyle teröristler dışında kimseye zarar vermeden bu operasyonu yürüttük. Buna rağmen tatsız ve muhataplarımızın ifadesiyle üzüntücü verici bir hadise yaşanmasını engelleyemedik. Hiç şüphesiz bu olay, milli hafızamıza kayıt edilmiştir ve vakti, saati geldiğinde gereği muhakkak yapılacaktır. Terör örgütüne ve kontrolündeki yerlere daha bir kararlılıkla, daha bir şiddetle, daha etkili bir şekilde harekatlar düzenlemeye devam edeceğiz. Sınırlarımızda ne tek bir teröristin barınmasına ne de bir terör koridoru kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Esasen müttefiklerimiz bunun sözünü bize verdiler ancak bu sözlerini tutmadılar. Terör örgütünün ismini değiştirmeleri sadece kendilerini kandırmaları anlamına gelmiyor. Başkalarını da kandırıyorlar. PKK’ya SDG demekle Amerika’ya Birleşik Devletler, Büyük Britanya’ya Birleşik Krallık demekle burada herhangi bir şey değişmiyor” diye konuştu.

    PKK’yı terör örgütü olarak tanıyan her ülkenin bu örgütün farklı isimlerle faaliyet gösteren yapılarını da aynı kapsama almasının hem hukuki hem ahlaki bir yükümlülük olduğunu vurgulayan Erdoğan,” PKK’nın siyasi uzantısı, HDP’nin şu anda cezaevinde bulunan eski genel başkanının ve yönetiminin çağrısıyla bundan tam 9 yıl önce yaşanan hadiseler bile tek başına böyle bir tavrı gerekli kılar. Güvenlik görevlilerimizin yanı sıra aralarında Yasin Börü’nün de olduğu onlarca sivil vatandaşımızın vahşice katledildiği bu kanlı hadiselerin sorumlularına arka çıkanlar da en az onlar kadar suçludur. Tüm isimleri ve uzantılarıyla, PKK’yı tamamen ortadan kaldırana kadar, sınır ötesi harekatlarını devam ettirme küresel düzeyde istihbari faaliyetler yürütme, Türkiye’nin meşru hakkıdır. Bir gece ansızın gelebiliriz sözünün gereğini her gün, her an yerine getirmeyi sürdüreceğiz. Bu konsept sadece PKK’yla sınırlı değildir. Onunla birlikte FETÖ’den DEAŞ’a ülkemizi hedef alan terör örgütlerinin hepsini kapsamaktadır. Diğer yandan Kuzey Irak sınırlarımızda oluşturmaya başladığımız güvenlik koridorunu her geçen ay biraz daha yaygınlaştırıyor, tahkim ediyoruz. Irak Merkezi Hükümeti ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle iş birliği içinde yürüttüğümüz bu çalışmaları tamamlayarak çemberi Kapattığımızda terörle mücadelede yeni bir safhaya geçeceğiz. Türkiye’nin buradaki operasyonlarıyla terör örgütünü çökertmesi, Irak’ın toprak bütünlüğüne ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin huzuruna da katkı verecektir. Irak’la geliştirdiğimiz siyasi ve ekonomik ilişkilerin geleceği bakımından da bu sürecin bir başarıyla sonuçlanmasını hayırlı bir adım olarak görüyoruz” açıklamasında bulundu.

    Erdoğan, ”Bölgemizde bir başka kriz alanı olan Karabağ’dan Azerbaycanlı kardeşlerimizin kararlı ve cesur mücadelesiyle elde edilen zaferi bir kez daha tebrik ediyoruz. Bu tecrübeler ışığında Ermenistan yönetiminden beklentimiz, önümüzdeki dönemde aklın ve hakkaniyetin ışığında barış, güvenlik ve refah odaklı bir politika izlemesidir. Şayet bu şekilde hareket eder. Zengezur koridorunun açılması başta olmak üzere verdiği sözleri tutarsa Ermenistan yönetimiyle ilişkilerimizi adım adım geliştirmeye hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum. İran yönetimine de bölgede barış ve huzurun kökleşmesini sağlayacak bölgede Siyasi ve ekonomik adımların yolunu açacak bu tarihi projede birlikte hareket etme çağrısında bulunuyorum Müslümanlar olarak ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın ve onun içinde yer aldığı Kudüs-i Şerif’in gönül dünyamızda ayrı bir yeri var. İnsanlığın en eski yerleşimlerine, medeniyetlerine beşiklik eden Kudüs merkezli coğrafyadaki her kökenden ve inançtan insanlar ecdadımızın idaresinde asırlarca barış ve huzur içinde yaşamıştı. Maalesef bu bölge Birinci Dünya Savaşı’nın ardından orayı terk etmek zorunda kalmamızla birlikte kanın, gözyaşının, gerilimin çatışmanın, işgalin eksik olmadığı bir yere dönüştü. Hem Filistin halkına yapılan haksızlıklar ve zulümler hem üç dinin kutsallarını içinde barındıran Kudüs’ün özellikle de Mescidi Aksa’nın mahremiyetine yönelik tecavüzler, bölgeyi hep diken üstünde tuttu. Sorunların bu kadar derinleşmesinde elbette uluslararası toplumun Filistinlilere verdiği sözleri yerine getirmemesinin de çok ciddi payı vardır. Birleşmiş Milletler ‘in ve diğer uluslararası kuruluşların Filistin’le ilgili aldığı kararların neredeyse hiçbiri uygulanmadı” değerlendirmesinde bulundu.

    “Savaşın da bir adabı ve ahlakı var

    Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail, Filistin arasında yaşanan çatışmalara yönelik ,”Türkiye olarak bizim bu konudaki tavrımız nettir. 1949 yılından beri İsrail Devleti’ni tanıyoruz ve kimi zaman kesintiye uğrasa da diplomatik ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Bununla birlikte 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin Devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğine inanıyoruz. Filistin halkını sürekli taciz ederek, can ve mal güvenliğini hiçe sayarak, evlerine ve arazilerine el koyarak, altyapısını tahrip ederek, kalkınmasına engel olarak bölgedeki sorunun çözülemeyeceği açıktır. Böyle bir yaklaşım, sadece derinleşen huzursuzluğun yol açtığı çatışmaların artmasına, her iki tarafında sürekli kanının dökülmesine nihayetinde de barış arayışlarının hep hüsranla sonuçlanmasına yol açar. İsrail’in, Filistin halkının temel haklarını hiçe sayan yaklaşımı son olayda da görüleceği üzere kendi halkının güvenliğine de tehdit etmektedir.

    Biz ne işgal topraklarında ne Filistin topraklarında tek bir masumun dahi burnunun kanamasına razı olmadığımızı hep söyledik, söylüyoruz. Bugün de aynı yerdeyiz. Değişen bir şey yok. Bugün hiçbir ayrım yapmadan, inancına, kökenine bakmadan insanı bu şekilde savunuyoruz. İsrail güvenlik güçlerinin ve illegal yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı baskıya, zulme, yargısız infazlara, can ve mal tehdidine de nasıl karşıysak; İsrailli sivillere yönelik rastgele eylemlere de aynı şekilde karışıyız. Hele hele Gazze’nin orantısız hava ve kara saldırılarıyla yerle yeksan edilmesi, camilerin bombalanması bu sırada yaşayan masum kadın, yaşlı, çocuk ölümlerinin yaşanması asla kabul edilemez bir durumdur. İsrail şehirlerine yönelik eylemlerde benzer manzaralar ortaya çıkmışsa bunları da kesinlikle tasvip etmiyoruz. Her şeyin olduğu gibi savaşın da bir adabı ve ahlakı vardır. Tüm taraftar buna riayet etmekle mükelleftir. Altını çizerek hep ifade ettiğimiz gibi adil bir barışın kaybedeni olmaz. Bir şiddet sarmalına girilmesi ilave acıdan başka bir şey getirmez. İsrail yönetiminden Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarına yönelik bombardımanlarını, Filistinlilerden de İsrail’deki sivil yerleşimlere yönelik tacizlerini durdurmalarını istiyoruz. Bu itidalli adım barışa giden yolun kapısını da aralayacaktır. Gün fevri değil, devlet aklıyla, soğukkanlılıkla ve insanlık vicdanıyla hareket etme günüdür” açıklamasını yaptı.

    Türkiye olarak, tarafların talep etmesi halinde esir takası dâhil her türlü arabuluculuğa hazır olduklarını açıklayan Erdoğan, ”Bir süredir devam ettirdiğimiz diplomatik temaslarımızı artırarak sürdürüyoruz. Filistin Devlet Başkanı Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ile son derece verimli birer telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Her iki lidere de sivil ölümlerinden duyduğumuz derin üzüntüyü ifade ettim. Çatışmaların sonlandırılması ve sükûnetin bir an önce sonlandırılması noktasında elimizden geleni yapmayı dile getirdik. Yine Katar Emiri Şeyh Temim, Lübnan Başbakanı Mikati, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile de görüşerek akan kanı nasıl durdurabileceğimizi değerlendirdik. Gazze halkının ihtiyaç duyacağı insani yardım malzemelerinin tedariki konusunda da gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz” diye konuştu.

    Erdoğan konuşmasının devamında şunları kaydetti:
    “Güney Asya’nın kadim coğrafyası Afganistan’dan acı bir haber geldi. Afganistan’ın Herat vilayetinde meydana gelen ve en büyüğü 6,1 şiddetinde ölçülen bir dizi deprem büyük yıkıma yol açtı. İlk belirlemelere göre, ölü sayısının 2 bin 500’ü, yaralı sayısının 10 bini bulduğu depremlerde hayatını kaybeden Afganistanlı kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Türkiye olarak deprem haberini alır almaz hemen arama kurtarma, sağlık ve yardım personellerimizi hazırladık. Ayrıca bölgede faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarımızı harekete geçirdik. Afganistan’a ulaşan ekiplerimiz ülkenin afetten sorumlu birimleriyle işbirliği içinde çalışmalarına başladı. Afganistan’daki kardeşlerimizin yanında yer almaya her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için devam edeceğiz.”

  • Patronların ‘arabulucu’ oyunu yargıdan döndü

    Patronların ‘arabulucu’ oyunu yargıdan döndü

    Son dönemde yaygınlaşan arabuluculuk sistemiyle yıllar sürecek davaların önüne geçiliyor. İşverenlerin bir kısmı, bireysel veya toplu işten çıkarmaları arabulucu yoluyla yapmayı tercih ediyor. Art niyetli bazı işverenler ise çoğu zaman işçinin arabulucuyu dahi görmeden imzaladığı anlaşma tutanakları veya doğrudan işyerinde gerçekleştirilen arabuluculuk toplantıları ise sürece gölge düşürüyor. İşçilere, fesih sebebiyle, yalnızca bir kısım alacakları ödenirken, anlaşma tutanakları sonunda tüm işçilik alacaklarına yer verilerek ‘diğer tazminat ve işçilik alacakları bakımından işe iade davası da dahil olmak üzere hak talebinde bulunamayacağı yönünde anlaşmışlardır’ ifadelerine yer veriliyor. Arabuluculuk sürecini başlatmak isteyen uyanık patronlara kötü haber Bölge Adliye Mahkemesi’nden geldi.

    Aynı işyerinde çalışırken kapı önüne konulan işçiler, patronun ayarladığı arabuluculuk ofisine götürüldü. Tüm işçiler, ofisin bulunduğu binanın farklı katlarında arabulucu tutanağına imza attı. İşe iade davası açamayan bazı işçiler, durumu yargıya taşıdı. Mahkeme, işçilerin itirazını reddetti.

    Karar istinafa götürülünce devreye giren Bölge Adliye Mahkemesi (BAM), emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda şu ifadelere yer verildi:
    “Müşahhas uyuşmazlıkta davacının ihtiyari arabulucuya usulüne uygun bir başvurusunun olmadığı, yapıldığı belirtilen görüşmelerde, bir çok işçiye aynı şekilde sırayla davalı işverenin bulunduğu plazada aynı blokta farlı bir katta belgelerin imzalatıldığı ortadadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesine aykırı bir şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışıldığı, tazminat ve alacaklarla ilgili olarak delil oluşturma ve dava açma yasağı oluşturma yönünde çaba içine girildiği anlaşılmaktadır. Bütün bu işlemlerin usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle, dava tarihi itibariyle taraflar arasında 6325 sayılı kanun hükümleri dikkate alındığında yapılan işlemler geçerli ihtiylari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemez. Mevzuat hükümleri çerçevesinde usulüne uygun, geçerli bir tutanak düzenlenmediği ortadadır. Dava tarihi itibari ile zorunlu arabuluculuk şartının yürürlüğe girdiği de dikkate alınarak davaya konu iş sözleşmesinin feshinin geçersizliği ve işe iade talebi yönünden işin esasına girilerek sonuca gidilmesi gerekirken hukuken geçerli bir anlaşmanın varlığı kabul edilerek ‘arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılan konularda dava açılamayacağı’ yönündeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin dosya çerçevesine uygun olmadığı anlaşılmıştır.”

  • Tecavüz suçlamasında arabulucu formulü

    Tecavüz suçlamasında arabulucu formulü

    Eski model Kathryn Mayorga’nın, Cristiano Ronaldo’ya açtığı tecavüz davasında yeni bir gelişme yaşandı. Avukatlar, Portekizli yıldızın karşı kanıt sunması gerekmeyeceğini kabul etti. Yani taraflar arasında sorun mahkemede değil arabulucu tarafından çözülecek.

    Kathryn Mayorga’nın, Cristiano Ronaldo’yu 10 yıl önce Las Vegas’ta bir otel odasında kendisine tecavüz etmekle suçladığı davada avukatlar yeni bir anlaşma yaptı.

    Cristiano Ronaldo’nun kendisini tecavüzle suçlayan modele karşı kanıt sunması gerekmeyeceği kabul edildi.

    Kathryn Mayorga’nın davası jüri yerine hakem tarafından (Arabulucu) karara bağlanacak. Bu nedenle 35 yaşındaki yıldızın mahkemeye gitmesi gerekmeyecek.

    OLAYIN GEÇMİŞİ

    36 yaşındaki Mayorga, Juventus ve Portekizli oyuncunun 2009 yılında bir Las Vegas otelinde kendisine saldırdığını iddia etmişti. Christiano Ronaldo ise bu iddiaları reddetti.

    Mayorga, Ronaldo’dan 290.000 sterlin aldI ve dava açmamayı kabul etmesinin yanı sıra bir ifşa etmeme anlaşması imzaladı.