Etiket: araştırma

  • Deprem Araştırma Komisyonu toplandı

    Deprem Araştırma Komisyonu toplandı

    Türk Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, “Kızılay bir yönetim kuruluyla yönetilir. Başkanı istifa ettiği anda tüzüğe göre 2 ay içerisinde genel kurula gidilmesi gerekir. Kızılayın idari anlamdaki işleri durur, sahadaki 300 bin gönüllümüzün yönetilmesi kaosa dönüşür.” dedi.

    Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Sonuçlarının Bütün Yönleriyle Araştırılması, Depreme Dirençli Yapı Stokunun Oluşturulması ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Etkinliğinin Artırılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu başkanlığında toplandı.

    Türk Kızılay Genel Başkanı Kınık, komisyona kurumun kuruluş tarihine ve çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

    Türk Kızılayın 6 milyon bağışçısı, 7,5 milyon kan bağışçısı, 300 bin de aktif gönüllüsü olduğunu aktaran Kınık, sahada 2 bin çalışan, 149 bin 107 gönüllü ile hizmet verdiklerini söyledi.

    Kahramanmaraş merkezli depremde 22 Kızılay mensubunun vefat ettiğini anlatan Kınık, Türk Kızılay bünyesindeki çadır stoklarına ilişkin şu bilgileri verdi:

    “Kendi bünyemizdeki stokumuzdaki 50 bin çadırla beraber, 93 bin 551 paydaşlarımızdan, Erbil, Romanya, Bulgaristan gibi bize ati olan stoklarımızdan bütün çadırlarımızı bölgeye seferber ettik. 6 Şubat’tan bu yana fabrikalarımız AFAD için çadır üretmekte, 36 bin 720 adet çadırı düne kadar üretip sahaya 130 bin 271 adet çadırı, 474 bin 249 tane battaniyeyi, 51 bin ısıtıcıyı sevk ettik. Çadır fabrikamız günlük 1200 afet çadırı üretme kapasitesiyle faaliyetlerini sürdürmektedir. Son iki yılda 51 bin 480 adet çadırı AFAD’a teslim ettik.”

    Türk Kızılaya yapılan bağışlara ilişkin ise Kınık, “101 ülkeden 154 kurum ve kuruluş 55 milyon dolar Kızlaya ayni yardım,13 milyon dolarlık nakdi yardımı şu an ulaştırdı. Türk Kızılay ve Kızılhaç ile uluslararası bir çağrıda bulunduk. 350 milyon İsviçre frankı çağrısıydı. Bunla alakalı 106 milyon İsviçre frankının taahhüdünü aldık.” dedi.

    Türk Kızılayın Yaraları Birlikte Saralım Kampanyasında 3 milyar 194 milyon 995 bin 193 lira toplandığını aktaran Kınık, şunları kaydetti:

    “AFAD ile birlikte açılan Türkiye Tek Yürek Kampanyası’nda ise 919 milyon 982 bin lira bağış taahhüdünde bulundu. Bize taahhüt edilen 919 milyonun 565 milyon lirası hesaplarımıza geçti. 6 Şubat’tan bu yana kampanyalarımıza verilen destekle birlikte 6 milyar lira kadar bağış, Türk Kızılaya aynı ve nakdi yardım olarak ulaştırıldı. Şu ana kadar gerek gelen yardımlardan 5 milyar 530 milyon 163 bin lira kaynağı halihazırda harcadık, deprem bölgesine aktardık.”

    “Depremin olduğu ilk gün bölgeye gittik”

    Türk Kızılay Genel Başkanı Kınık, sunumunun ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

    Depremin olduğu ilk gün bölgeye gittiklerini, tüm kapasiteleriyle çalışmalara başladıklarını belirten Kınık, ekiplerin sahaya ilk çıkış saatlerine ilişkin de bilgi verdi.

    Hatay’ın Samandağ ilçesinde çadır ihtiyaçları tam karşılanamayan 100’den fazla kişinin muz serasında yaşadığı iddialarına ilişkin soruyu yanıtlayan Kınık, 2 gün önce çadırların oradaki vatandaşlara ulaştırıldığını fakat bazı vatandaşların seradan çıkmamayı tercih ettiklerini söyledi.

    “İktidarın atamayla oluşturduğu bir kuruma dönüştünüz” iddiasını da yanıtlayan Kınık, bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, 3 yılda bir genel kurul gerçekleştirildiğini, kendisinin de 2016’da iki listenin yarıştığı genel kurulla seçilerek başkanlığa geldiğini belirtti.

    Başkentgaz’ın Ensar Vakfı’na Kızılay üzerinden yaptığı bağışa ilişkin ise Kınık, “Adı geçen şirketin Kızılay aracılığıyla bir öğrenci yurdu yaptırmak istediği dönemde gayrimenkul ortaklığı, yatırım ortaklığı hüviyetinde olduğu için zaten vergiden muaftır. Dolayısıyla kamunun herhangi bir vergi kaybı da olmamıştır. Burada sadece yürütülecek olan projenin Kızılay tarafından yürütülmesi istendiği için böyle bir uygulama yapılmıştır.” ifadelerini kullandı.

    Ahbap Derneğinin Kızılaydan çadır satın almasına ilişkin soruyu da yanıtlayan Kınık, “Çadır satışı Ahbap Derneğine 10 Şubat’ta yapılmıştır. Bundan Ahbap Derneği Başkanı’nın ve benim haberim yoktu. Yapılan işlem benim haberim olmadan yapıldı.” dedi.

    Satış yapılırken kendisine sorulmadığını da belirten Kınık, “Bana sorsalardı, Genel Müdürümüze sorsalardı biz ‘göndermeyin, bizim lojistiğimiz var bunu biz kendimiz götürürüz’ derdik. Sonuç olarak o çadırlar 10 Şubat’ta bölgeye götürülmüş kurulmuş, ihtiyaç sahibi vatandaşlara ulaştırılmış.” diye konuştu.

    “Neden istifa etmiyorsunuz?” sorusunu da yanıtlayan Kınık, “Kızılay bir yönetim kuruluyla yönetilir. Başkanı isitfa ettiği anda tüzüğe göre 2 ay içerisinde genel kurula gidilmesi gerekir. Kızılayın idari anlamdaki işleri durur, sahadaki 300 bin gönüllümüzün yönetilmesi kaosa dönüşür.” diye konuştu.

    Kan bağışının bir insan dokusu olduğunu, ticarete konu edilemeyeceğini kaydeden Kınık, parayla kan satmanın kanuna aykırı olduğuna dikkati çekti.

    Tarihi geçmiş gıdaların depremzedelere gönderildiği iddialarına ilişkin ise Kınık, bütün mutfakları ve imalathanelerinde üretilen gıdalardan alınan numunelerin bazı testlerden geçerek vatandaşlara ulaştırıldığını, son kullanma tarihi geçen ürünlerin vatandaşlara verilmesinin söz konusu olmadığını vurguladı.

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın,”Depremin ilk günü Hatay’a 35 kamyon göndermemiz istendi. Biz de kamyonlar boş gitmesin, çadır götürelim dedik. Olumlu yaklaşıp, bize haber vereceklerini söylediler ancak öğlene kadar geri dönüş olmayınca artık beklememek için kamyonları boş gönderdik.” sözlerinin sorulması üzerine Kınık, bu konuyla ilgili bir iç soruşturma yaptıklarını ancak kendilerine resmi olarak gelen bir şey olmadığını söyledi.

    Kınık, milletvekili adayı olmayı düşünmediğini de belirtti.

  • Beethoven’ın Hepatit B olduğu ortaya çıktı

    Beethoven’ın Hepatit B olduğu ortaya çıktı

    Alman piyanist ve besteci Ludwig van Beethoven’ın hayranlarının hatıra olarak sakladığı kaydedilen 8 tutam saç üzerinde yürütülen DNA çalışmaları, 1770 yılında Almanya’da dünyaya gelen ünlü bestecinin ölümüne ilişkin yeni verileri ortaya koydu. Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacı grubun, saç tutamından elde ettiği genomik veriler sonucunda siroz hastalığından öldüğü bilinen piyanistin genetik olarak karaciğer hastalığına yatkın olduğu ve ölümünden aylar önce Hepatit B’ye yakalandığı ortaya çıktı.

    Araştırmayı kaleme alan grubun başyazarı Tristan Begg, ünlü bestecinin çok fazla alkol tüketmesiyle birlikte genetik faktörlerin karaciğer rahatsızlığını tetiklemiş olabileceğini ifade etti. Ayrıca açıklamada, elde edilen genomik verilerle Beethoven’ın sindirim sistemi sorunları yaşadığı belirlendi. Klasik müziğin en önemli isimlerinden olan Beethoven’ın yaşadığı sindirim sorunlarının da çölyak hastalığı veya laktoz hassasiyetinden kaynaklanmadığı belirtildi.

    İşitme kaybının nedeni belirlenemedi

    Yapılan araştırmada, 20li yaşlarının ortalarında işitme kaybı yaşamaya başlayan ve 1818’e kadar da duyma kabiliyetini tamamen kaybeden Beethoven’ın işitme kaybının kesin nedenini belirlenemedi.

    Almanya’daki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Johannes Krause, yapılan incelemeye ilişkin açıklamasında Beethoven’ın ölüm nedenini kesin olarak söylemenin imkansız olduğunu ifade ederek, “Ancak şu aşamada, ciddi derecede kalıtsal risklerin bulunduğunu ve Hepatit B olduğunu doğrulayabiliriz” dedi.

    Beethoven, 1827 yılında Viyana’da hayatını kaybetti.

  • 12 metre derinliğinde obruk oluştu

    12 metre derinliğinde obruk oluştu

    Konya’nın Karapınar ilçesinde daha çok rastlanılan ve sayısı 2 bin 500’ü bulan, yer altı sularının çekilip, toprağın çökmesiyle meydana gelen obruklara bir yenisi daha eklendi.

    Karapınar ilçesine 11 kilometre mesafede Reşadiye Mahallesi Seyit Hacı yaylasında bir tarlada 37 metre çapında, 12 metre derinliğinde obruk oluştu.

    Konya Teknik Üniversitesi (KTÜN) Obruk Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, yeni oluşan obrukların son dönemde yaşanılan depremlerle bir bağlantısını bulamadıklarını söyledi.

    Arık, şunları kaydetti:

    “Karapınar’da vatandaşların söylediğine göre dün yeni bir obruk daha oluşmuş. Biz de bunu incelemek için obruk oluşan alandaydık. Ancak bugün olan deprem ya da 6 Şubat’ta olan büyük depremlerle bu oluşan obrukları ilişkilendiremedik. Hatta biz ölçüm yaparken deprem oldu. Ama zaten buradaki obruk önceden oluşmuştu. Büyük depremlerden de yaklaşık 20 gün sonra olmuş. Yani bu obruğun önceki büyük depremlerle de şimdiki depremle de bir ilişkisi yok. Daha doğrusu biz kuramadık. Bu obruk belki çökmeye hazırdı ve etkisi olmuş olabilir mi? Olabilir. Ancak deprem anında olmuş olsaydı o zaman ‘Tamam depremden oldu.’ diyebilirdik. Ama depremden 20 gün sonra olduğu için bunu diyemiyoruz.”

    Deprem ya da artçı sarsıntıların obruk oluşumunu etkilemediğini söyleyen Arık, “Eğer obruk çökmeye hazırsa o zaman deprem bu çökme etkenlerinden birisi olabilir. Yani hazır obruk sarsıntıyla çökebilir. Dünyada benzer ilişkiler kurulan yerler var. Ama biz bu bölgedeki depremlerle obrukları genel olarak kıyasladık, çok belirgin bir ilişki kuramadık.” diye konuştu.

    Tarlasındaki obruğun birkaç gün öncesinde oluşmuş ihtimali üzerinde durduğunu belirten Yusuf Gültekin, “Bizim burada sık sık obruklar oluşuyor. Dün haberimiz oldu. Bu obruklar devam edecek mi bilmiyoruz. İlk zamanlar ürperiyorduk ama alıştık. İlk kez gören insanlar korkuyor” dedi.

    Hacı Seyit Yaylası’nda yaşayan Mehmet Yapar da Karapınar’da her zaman böyle obrukların oluştuğunu belirterek, şimdi de komşusunun tarlasında büyük bir obruk oluştuğunu söyledi.

  • Hava kirliliği gençlerde tansiyon düşüklüğüne yol açıyor

    Hava kirliliği gençlerde tansiyon düşüklüğüne yol açıyor

    İngiliz bilim insanlarının, yüksek seviyede nitrojen dioksitin yanı sıra havayı kirleten 2,5 mikrometreden küçük sıvı veya katı parçacıklara maruz kalmanın gençlerde tansiyon düşüklüğüne sebep olduğunu belirlediği ifade edildi.

    Bilim insanlarının, kirlilik ve kan basıncı arasındaki bu ilişkiyi Londra’da uzun süredir yapılan geniş kapsamlı ve etnik açıdan farklı çocuk gruplarının sağlık durumlarının izlendiği “Ergen Sosyal Refahı ve Sağlığının Belirleyicileri” adlı çalışmanın verileriyle tespit ettiği aktarıldı.

    Araştırmaya 3 bin 200’den fazla gencin dahil edildiği ve gençlerin yaşadığı yerlerdeki yıllık hava kirliliği raporlarının değerlendirildiği bilgisi paylaşıldı.

    Yapılan çalışmada, kirliliğe yol açan partikül maddelerin insan saçının 20’de biri kalınlığında olduğu, solumayla vücudun savunma sistemini atlatıp akciğerlere geçtiği, sonrasında da soluk vermeyle dışarı atılmayıp kana karıştığı belirtildi.

    SİRKADİYEN RİTMİN BOZULMASINA NEDEN OLUYOR

    Bu parçacıkların, tahrişe ve iltihaplanmaya neden olduğu ve sonuçta pek çok sağlık sorununa yol açabileceği ifade edildi.

    Partikül madde kirliliğine maruz kalmanın, kişinin sirkadiyen ritimlerini bozarak kan basıncını etkileyebileceği kaydedildi.

    İlave olarak partikül madde kirliliğinin gün içinde böbreklerin sodyum süzme yeteneğini azaltabileceği, bunun da gece kan basıncı seviyesinin daha yüksek olmasına yol açabileceği belirtildi.

    Londra’daki kirlilik seviyesinin Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) insanlar için önerdiği güvenli seviyenin çok üstünde olduğu, 2019’da dünya nüfusunun yüzde 99’unun DSÖ’nün tavsiye ettiği hava kalitesi seviyelerini karşılamayan yerlerde yaşadığı biliniyor.

    Çalışma, “PLOS One” dergisinde yayımlandı.

  • Sürücülerin beyin fonksiyonları Bursa’da araştırılıyor

    Sürücülerin beyin fonksiyonları Bursa’da araştırılıyor

    Gerçek yol koşullarında sürücünün beyninden alınacak elektriksel sinyaller üzerinden nicel veri elde edilecek çalışma Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor. Farklı bilimsel disiplinlerden faydalanılarak yürütülen ve BUÜ-BAP tarafından desteklenen proje hakkında bilgi veren BUÜ Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tülin Gündüz, yürütülen çalışmanın Türkiye’de Nöroergonomi alanında ilk kez gerçek trafikte ve gerçek sürücülerle yapıldığını vurguladı.

    Bilişsel yük sınıflandırması için yapay zeka kullanılıyor

    Günlük hayatta en sık karşılaşılan işlerden biri olan otomobil sürme işini bilişsel anlamda ele aldıklarını kaydeden Prof. Dr. Tülin Gündüz; “Bilişsel yükün araştırıldığı ergonomi çalışmalarında genellikle sübjektif yöntemler kullanılıyor. Bu çalışmada bilişsel yükün sayısal olarak ortaya konabilmesi için EEG sinyalleri kullanıyoruz. Ulusal literatürde EEG çalışmaları genellikle tıp ve eğitim alanlarında kullanılsa da mühendislikte de artık kullanılmaya başlandı. Çalışmanın ilk özgün yönü bilişsel yükün sayısal bir veri olarak gösterimi için EEG ölçümü yapılacak olmasıdır. Bunun yanı sıra otomobil sürme işi gibi günlük hayatta oldukça sık yapılan bir işi ele alacak olması ve bilişsel yük sınıflandırması için yapay zeka yöntemlerinden faydalanılacak olması projenin diğer özgün yönlerinden biridir” diye konuştu.

    Yapılan çalışma, Nöroergonomi alanında olmakla birlikte, mühendisliğin yanı sıra farklı disiplinlerden araştırmacıları içinde barındırıyor. Projede Doç.Dr. Özlem Taşkapılıoğlu Nöroloji alanında çalışmaya katılırken, Doç.Dr. İlker Küçükoğlu yapay zeka alanında destek veriyor. Projenin deneysel çalışmaları Fen Bilimleri doktora öğrencileri Hilal Atıcı Ulusu ve Derya İde tarafından gerçekleştiriliyor.Projenin sonuçlarının, mühendislik ve tıp alanının ortak çalışmasıyla otomotiv sektörüne önemli katkılar sunacağı öngörülüyor.

    “Sürücü aynı anda çok aysıda uyarana maruz kalıyor”

    Otomobil kullanma işinin zihinsel olarak karmaşık bir işlem olduğunu söyleyen Gündüz, sürücünün eş zamanlı olarak birden çok gösterge verisi ve uyarana maruz kaldığını, güvenli bir sürüşü devam ettirebilmek için sürekli dikkatli ve odaklanmış halde bulunması gerektiğine işaret etti. BUÜ’lü akademisyen; “Otomobil sürücülerinin zihinsel durumları sürüş güvenliği ve performansı üzerinde etkili olduğundan, özellikle farklı trafik ve yol şartlarında sürücülerin bilişsel yüklerinin incelenmesi gerekiyor. Bu projede otomobil sürücülerinin bilişsel yüklerinin araştırılması için nöro-görüntüleme yöntemlerinden yararlanıyoruz” açıklamasında bulundu. Proje sayesinde Türkiye’de henüz yeni çalışılmaya başlanan nöroergonomi alanında literatüre katkı sağlamayı amaçladıklarının altını çizen Prof. Dr. Tülin Gündüz, proje ile aynı zamanda bir doktora tezi, 2 adet SCI çerçevesinde uluslararası dergi makalesi yayımlamayı hedeflediklerinin bilgisini paylaştı.

    Gönüllü denekler aranıyor

    Deney süreçlerinin halen devam ettiğini söyleyen Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tülin Gündüz, Görükle Kampüsü çevresinde belirlenen ve yaklaşık 25-30 dakika süren sürüş deneyleri için gönüllü katılımcıları deneylere davet ettiklerini belirtti. Deneklerin projede kendi araçları ile yer alabileceklerini vurgulayan Gündüz; “Bugüne kadar çok sayıda gönüllü katılımcı bulduk. Bunların içerisinde akademisyen, personel ve öğrenciler de yer alıyor. Çalışmadaki verilerin daha sağlıklı olabilmesi için katılımcı sayısını arttırmayı arzu ediyoruz. Kendi arabası olan ve bilimsel çalışmamızda bizlere katkı sağlamak isteyen herkesi üniversitemizde misafirimiz olmaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.

  • Kabine’de en çok beğenilen bakanlar hangisi?

    Kabine’de en çok beğenilen bakanlar hangisi?

    ASAL Araştırma ve Danışmanlık tarafından “Türkiye Siyasi Gündem Ekim 2022 Araştırması” gerçekleştirildi. Araştırma, Türkiye genelinde 26 ilde 5-14 Ekim tarihleri arasında önceden hazırlanmış soru formuna bağlı olarak 18 yaş ve üzeri 2 bin 312 kişinin katılımı ile yapıldı.  Araştırma 0,95 güvende sınırları içerisinde 2,0 hata payı ile bilgisayar destekli telefonda anket yöntemiyle gerçekleştirildi.

    “Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde en çok beğendiğiniz bakan hangisidir?” sorusu yöneltilen anketin sonuçlarına göre, 17 bakan arasından ilk sırayı yüzde 13,8 ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu aldı.

    İkinci sırayı yüzde 10,9 ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar alırken, üçüncü sırada yüzde 10,7 ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dördüncü sırada yüzde 9,4 ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, beşinci sırada ise yüzde 6,5 ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yer aldı.

    Ankete göre altıncı sırada yüzde 5,3 ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, yedinci sırada yüzde 4,7 ile Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, sekizinci sırada yüzde 4,5 ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, dokuzuncu sırada yüzde 4 ile Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, onuncu sırada ise yüzde 2,8 ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin yer aldı.

    İlk 10’da yer almayan bakanlar ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Ticaret Bakanı Mehmet Muş oldu.

    e

     

  • Bir sonraki pandemi buzullardan gelebilir

    Bir sonraki pandemi buzullardan gelebilir

    Arktika’daki Hazen Gölü’nün toprağının genetik analizleri, eriyen buzulların yakınlarında viral yayılım riskinin daha fazla olabileceğini gösterdi.

    Bulgular, artan küresel sıcaklıkların buzulların erimesine neden olarak hapsolan virüs ve bakterilerin vahşi yaşama ulaşma ihtimalini artırdığını ortaya koyuyor.

    Araştırma, Proceedings of the Royal Society B’de yayımlandı.

    2014 yılında Fransa’nın Aix-Marsilya’daki Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden bilim insanları, Sibirya’daki donmuş topraklardan alınan bir virüsü canlandırmayı başarmıştı. Çalışmada yer alan Jean-Michel Claverie, BBC’ye yaptığı açıklamada, bu tür buz tabakalarını ortaya çıkarmanın “felaketin tarifi” olacağını belirtmişti.

  • Kış aylarında Omicron geçirenleri uyardılar

    Kış aylarında Omicron geçirenleri uyardılar

    Koronavirüsü salgını can almaya ve yeni varyantlarla bulaşmaya devam ederken Duke Üniversitesi’nde görevli bulaşıcı hastalıklar uzmanı Dr. Cameron Wolfe açıklamalarda bulundu.

    ABD medyasında yer alan haberlerde Dr. Wolfe, kış aylarında koronavirüsünün en çok mutasyona uğrayan türü olan Omicron varyantı bulaşan kişileri uyardı. Wolfe, kış aylarında koronavirüsüne yakalanan kişilerin yeniden hastalanma ihtimalini değerlendirdi.

    Son dönemde ABD’de vaka sayısının artış gösterdiğini ve bazı bölgelerde Mart ayındaki vaka sayılarına ulaşıldığını aktaran bilim insanları daha önce Omicron varyantı geçirenlerin tekrar hastalanma riskinin olduğunu duyurdu.

    Wolfe, daha önce koronavirüsü bulaşan ve tekrar hasta olan kişilerde başka bir varyant tespit edildiğine dikkat çekerken Omicron varyantındaki durumun ise çok daha farklı olduğunun altını çizdi. Dr. Wolfe, Omicron varyantı olan bireylere tekrar Omicron varyantı bulaşabildiğini söyledi.

    Duke Üniversitesi’nden Dr. Adia Ross ise koronavirüsü sebebiyle hastaneye kaldırılanların ya aşı olmadığını ya da kronik hastalıkları olduğunu söyledi.

  • Bir ilk! İnsan kanında rastlandı

    Bir ilk! İnsan kanında rastlandı

    Çalışmada, kan örneklerinin yarısında içecek şişelerinde yaygın olarak kullanılan PET plastik, üçte birinde gıda ve diğer ürünlerin paketlenmesinde kullanılan polistiren, dörtte birinde de plastik poşet yapımında kullanılan polietilene rastlandı.

    Araştırma, mikroplastiklerin vücutta hareket edebildiğini ve organlara yerleşebileceğini gösterdi.

    ENDİŞE VERİCİ SONUÇLAR

    Hollanda’daki Vrije Üniversitesinden ekotoksikolog Prof. Dick Vethaak, çalışmalarının insan kanında polimer parçacıklarının bulunduğuna dair ilk gösterge olduğunu belirterek, sonuçların endişe verici olduğuna işaret etti.

    Vethaak, “Bu parçacıklar vücudumuzda dolaşıyor. Ayrıca bebeklerin ve küçük çocukların bu tür kimyasallara karşı daha savunmasız olduklarını biliyoruz. Bu beni çok endişelendiriyor.” ifadelerini kullandı.

    Dick Vethaak, bununla ilgili acilen çok daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguladı.

  • Omicron’dan daha bulaşıcı! Tedaviyi bile engelliyor

    Omicron’dan daha bulaşıcı! Tedaviyi bile engelliyor

    Omicron koronavirüs varyantının alt mutasyonu olan BA.2 virüsünün diğer mutasyonlara göre daha hızlı yayılmasının yanı sıra daha ciddi hastalıklara neden olabileceği belirtildi. Japonya’da yapılan araştırmada, BA.2’nin virüse karşı sahip olunan tedavileri engelleme yeteneği de olduğunun altı çizildi.

    Japonya’da, Omicron varyantının tespit edilen alt varyantı BA.2 ile ilgili yeni bir araştırma yayımlandı.

    Çalışmada, virüs varyantının bir alt türü olan BA.2’nin, diğer mutasyonlara göre daha hızlı yayılabildiği, aynı zamanda daha ciddi hastalıklara neden olabileceği belirtildi.

    Koronavirüs ile mücadelede kullanılan araçları etkisiz hale getirebileceği açıklanan yeni varyantın, Japonya’da yapılan yeni laboratuvar deneyleri ile detaylı olarak incelendiği aktarıldı.

    BA.2’nin Omicron gibi, aşıların yarattığı bağışıklıktan büyük ölçüde kaçtığı vurgulanan araştırmada, güçlendirici koronavirüs aşısı dozunun hastalığı yüzde 74’e kadar engellediğinin altı çizildi.

    Alt varyantın ayrıca, şu anda Omicron’a karşı kullanılan monoklonal antikor olan sotrovimab da dahil olmak üzere bazı tedavilere dirençli olduğu bildirildi.

    Araştırma ile ilgili konuşan Ohio’daki Cleveland Clinic mikrobiyoloji bölüm başkanı Dr. Daniel Rhoads, “Bu, BA.1’den (Omicron) daha kötü bir virüs olabilir, daha çok bulaşabilir ve daha kötü hastalığa neden olabilir” diye konuştu.

    BA.2, orijinal Covid’e neden olan virüsle karşılaştırıldığında oldukça mutasyona uğramış, Omicron’dan ise farklı olan düzinelerce gen değişikliğine sahip olduğu bir tür olarak tanımlanıyor.

    Çalışmayı yürüten Tokyo Üniversitesi’nden araştırmacı Kei Sato, bu bulguların BA.2’nin bir Omicron türü olarak kabul edilmemesi gerektiğini ve daha yakından izlenmesi gerektiğini kanıtladığını savundu.

    Sato, verdiği demeçte, “Bildiğiniz gibi BA.2’ye ‘gizli Omicron’ deniyor” derken, bunun nedeninin, PCR testlerinde Omicron’un yaptığı gibi bir S-gen hedef hatası olarak görünmemesi olduğunun altını çizildi.

    ALT VARYANTIN CİDDİYETİ HAKKINDA DÜNYA VERİLERİ

    BA.2 üzerine yapılan araştırmalar, alt varyantın Omicron’dan yaklaşık yüzde 30 ila 50 daha bulaşıcı olduğunu ve 74 ülkede tespit edildiğini aktarmıştı.

    ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, Covid-19’lu Amerikalıların yaklaşık yüzde 4’ünün şu anda BA.2’nin neden olduğu enfeksiyonlara sahip olduğunu tahmin ederken, en az 10 ülkede baskın hale geldiği vurgulandı.

    Dünya Sağlık Örgütü’nün haftalık epidemiyolojik raporuna göre baskın olan ülkeler Bangladeş, Brunei, Çin, Danimarka, Guam, Hindistan, Karadağ, Nepal, Pakistan ve Filipinler oldu.