Etiket: araştırma

  • TÜİK araştırması: Türkiye’nin yüzde 49,3’ü mutlu

    TÜİK araştırması: Türkiye’nin yüzde 49,3’ü mutlu

    Türkiye’de mutlu olduğunu beyan edenlerin oranı, 2020’de yüzde 48,2 iken 2021’de yüzde 49,3’e yükseldi. Kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, geçen yıl yüzde 69 oldu.

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 yılına ilişkin “Yaşam Memnuniyeti Araştırması” sonuçlarını açıkladı.

    Buna göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı, 2020’de yüzde 48,2 iken 2021’de yüzde 49,3 oldu. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2020’de yüzde 14,5 iken 2021’de yüzde 16,6 olarak kayıtlara geçti.

    KADINLAR DAHA MUTLU

    Mutlu olduğunu beyan eden erkeklerin oranı, 2020’de yüzde 43,2 iken geçen yıl yüzde 43,9 oldu. Kadınlarda ise bu oran, 2020’de yüzde 53,1 iken 2021’de yüzde 54,6 olarak belirlendi.

    EVLİ BİREYLER DAHA MUTLU

    Evli bireylerin, evli olmayan bireylere göre daha mutlu olduğu görüldü. Mutlu olduğunu belirten evli bireylerin oranı, 2021’de yüzde 54 iken evli olmayanlarda bu oran, yüzde 40,1 olarak gerçekleşti.

    Evli olanların mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde, evli erkeklerin yüzde 48,9’unun, evli kadınların ise yüzde 58,8’inin mutlu olduğu gözlendi.

    EN MUTLU OLANLAR 65 VE ÜZERİ YAŞ GRUBUNDA

    Yaş gruplarına göre mutluluk düzeyi incelendiğinde, 65 ve üzeri yaş grubu, 2020’de yüzde 57,7, 2021’de ise yüzde 56,2 ile en yüksek mutluluk oranının görüldüğü yaş grubu oldu.

    En düşük mutluluk oranı ise 2020’de yüzde 45,4 ile 35-44 yaş grubunda görülürken 2021 yılında yüzde 44,5 ile 18-24 yaş grubunda gözlendi.

    Yaş gruplarına göre mutluluk düzeyi incelendiğinde, 65 ve üzeri yaş grubu, 2020’de yüzde 57,7, 2021’de yüzde 56,2 ile en yüksek mutluluk oranının görüldüğü yaş grubu oldu. En düşük mutluluk oranı ise 2020’de yüzde 45,4 ile 35-44 yaş grubunda görülürken 2021 yılında yüzde 44,5 ile 18-24 yaş grubunda gözlendi.

    BİR OKUL BİTİRMEYENLER DAHA MUTLU

    Eğitim durumuna göre mutluluk düzeyi incelendiğinde, 2021’de en yüksek mutluluk oranı, yüzde 54,4 ile bir okul bitirmeyenlerde görüldü. Bunu, yüzde 51,4 ile ilkokul mezunu, yüzde 47,8 ile lise ve dengi okul mezunu, yüzde 47,6 ile yükseköğretim mezunu ve yüzde 45,7 ile ilköğretim veya ortaokul mezunu bireyler takip etti.

    BİREYLERİN MUTLULUK KAYNAĞI AİLELERİ

    Bireylerin mutluluk kaynağı olan kişiler incelendiğinde, kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı, 2021’de yüzde 67,6 olurken bunu sırasıyla, yüzde 16,8 ile çocuklar, yüzde 4,1 ile eş, yüzde 4 ile anne/baba yine yüzde 4 ile kendisi ve yüzde 2,1 ile torunlar takip etti.

    BİREYLERİ EN ÇOK SAĞLIKLI OLMAK MUTLU ETTİ

    Bireylerin mutluluk kaynağı olan değerler incelendiğinde, kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2021’de yüzde 69 olurken bunu sırasıyla, yüzde 14,3 ile sevgi, yüzde 8,9 ile başarı, yüzde 5,1 ile para ve yüzde 2,3 ile iş takip izledi.

    Kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeyleri incelendiğinde, 2021’de asayiş hizmetlerinden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı yüzde 73,8 olurken bunu sırasıyla yüzde 69,8 ile ulaştırma, yüzde 68,1 ile sağlık, yüzde 59,1 ile Sosyal Güvenlik Kurumu, yüzde 55,7 ile eğitim ve yüzde 54,8 ile adli hizmetlerinden memnuniyeti takip etti.

    HER 10 KİŞİDEN 6’SI GELECEĞİNDEN UMUTLU

    Kendi geleceklerinden umutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı, 2021’de yüzde 60,7 oldu. Kendi geleceklerinden umutlu olan erkeklerin oranı yüzde 59,1 iken kadınlarda bu oran yüzde 62,4 oldu.

  • Tam kapanmaların ölümlere neredeyse hiç etkisi olmadı

    Tam kapanmaların ölümlere neredeyse hiç etkisi olmadı

    ABD’de yer alan Johns Hopkins Üniversitesi’nden ekonomistler çok konuşulacak bir çalışmaya imza attı. Küresel olarak yapılmış 24 çalışmayı inceleyen uzmanlar, 2020’de Covid-19 pandemisi nedeniyle dünya genelinde ilan edilen tam kapanmaların ve sıkı önlemlerin Covid-19 ölümlerinin azalmasında yalnızca yüzde 0,2’lik bir düşüşe neden olduğunu açıkladı. Araştırmacılar, bunun aksine kapanmaların, büyük ekonomik ve toplumsal kayıplara yol açtığını savunarak, Covid-19’a karşı bir önlem olarak uygulanmamasını önerdi.

    ABD’de Johns Hopkins Üniversitesi tarafından yapılan yeni bir çalışmaya göre, önceki yıllarda ilan edilen koronavirüs kilitlenmelerinin ABD, İngiltere ve Avrupa’daki Covid-19 ölüm oranları üzerinde “çok az veya hiç” etkisi olmadı.

    Araştırma, Johns Hopkins Uygulamalı Ekonomi Okulu’nun kurucusu Steve Hanke tarafından yönetildi. Hanke, pandemi boyunca ekonomik olarak zarar veren kısıtlamaların açık sözlü bir eleştirmeni oldu ve emirleri ‘faşist’ olarak nitelendirdi.

    YALNIZCA YÜZDE 0,2 ORANINDA AZALTTI

    Bir meta-analiz gerçekleştiren ekonomistler, ilk kez 2020 baharında uygulanan; evde kalma emirleri, zorunlu maskeler ve sosyal mesafe dahil olmak üzere, katı kısıtlamaların Covid-19 ölümlerini yalnızca yüzde 0,2 oranında azalttığını tahmin etti.

    MUAZZAM EKONOMİK VE TOPLUMSAL ZARARA NEDEN OLDU

    Araştırmacılar, karantinaların ‘muazzam ekonomik ve sosyal maliyetlere’ neden olduğu konusunda uyardılar ve bunların temelsiz oldukları ve ileriye dönük bir pandemi politikası aracı olarak reddedilmeleri gerektiği sonucuna vardı.

    EN ÖNEMLİ ETKİYİ MAĞAZALARIN KAPANMASI SAĞLADI

    Bununla birlikte çalışma, sınırların kapanmasının Covid-19 ölümleri üzerinde neredeyse sıfır etkisi olduğunu ve ölümleri sadece yüzde 0,1 oranında azalttığını savundu. Ancak araştırmacılar, mağazaların kapatılmasının en etkili müdahale olduğunu ve koronavirüs ölümlerinde yüzde 10,6’lık bir düşüşe yol açtığını söyledi. Okulların kapanması ise yüzde 4,4’lük daha küçük bir düşüşle bağlantılıydı.

    Bununla birlikte, çalışmanın yazarları bulgulara ulaşmak için 24 küresel çalışmayı incelediklerini belirtti. Ancak, araştırmaya karşı çıkanlar aşıların ve antiviral ilaçların gelmesinden önce karantinaların bulaşmayı kesmede ve dolayısıyla hastaneye kabul ve Covid-19’un neden olduğu ölümlerin sayısını azaltmada önemli bir etkisi olduğunu söyledi.

    Fakat, pandemi sırasında sağlık hizmetlerine erişemedikleri için sağlık durumu kötüleşen insanların varlığı nedeniyle tam kapanmaların Covid-19 dışı ölümlerde artışa yol açtığına dair artan bir fikir birliği var.

    Son çalışmada araştırmacılar, karantinaların önceden düşünülenden daha büyük istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini vurguladı. Verilen bir örnek ise insanları evde izole etmenin, aile üyelerine daha yüksek viral yük geçirmelerine ve daha ciddi hastalıklara neden olmalarına yol açmış olabileceğiydi.

    Ayrıca belirli perakende işletmelerinin kapatılmasının bulaşma riskinin daha yüksek olduğu ‘temel’ mağazalarda daha fazla insan yoğunluğuna yol açtığı kaydedildi.

    NÜFUSUN YAŞI VE SAĞLIK SİSTEMLERİNİN KALİTESİ ÖNEMLİ

    Diğer taraftan bilim insanları, ülkelerdeki farklı Covid-19 ölüm oranlarının tam kapanma uygulamalarının başarısıyla değil; ‘nüfusun yaşı ve sağlığındaki farklılıklar’ ile ‘sağlık sektörünün kalitesi ile açıklanabileceğini bildirdi.

    Sonuç olarak, Johns Hopkins incelemesi, karantinaların ‘en iyi ihtimalle marjinal’ faydalarının ekonomi ve toplum üzerindeki ‘yıkıcı etkileri’ ile karşılaştırılması gerektiği sonucuna vardı.

    Çalışmanın yazarları, “Karantinalar, ekonomik faaliyeti azalttı, işsizliği artırdı, eğitim faaliyeti engelledi, siyasi huzursuzluğa ve aile içi şiddetin artmasına neden oldu. Sıkı önlemler liberal demokrasiyi baltaladı” değerlendirmesinde bulundu.

  • 2 doz Sinovac olanlar dikkat!

    2 doz Sinovac olanlar dikkat!

    The Lancet dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, iki doz Sinovac aşısı olan kişilerin, Pfizer/BioNTech aşısıyla üçüncü dozu yaptıklarında, antikor seviyelerinin güçlü bir şekilde yükseldiğini gösterdi. Brezilyalı araştırmacılar ve Oxford Üniversitesi ortaklığında yürütülen çalışmada, üçüncü dozun Omicron ve Delta varyantında ciddi hastalığına karşı koruyabileceği belirtildi.

    Brezilya’daki halk sağlığı uzmanları ve Oxford Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışma, AstraZeneca, Pfizer/BioNTech veya Johnson & Johnson’a ait üçüncü bir Covid-19 aşısı dozunun, daha önce iki doz Sinovac aşısı almış kişilerde antikor seviyelerini önemli ölçüde artırdığını buldu.

    Bilim insanları, Sinovac aşısının, Delta ve Omicron varyantlarına karşı da dahil olmak üzere viral vektör veya mRNA aşılarından güçlü bir destek aldığını söyledi.

    50’DEN FAZLA ÜLKEDE ONAYLANDI

    Bununla birlikte Sinovac’ın aşısı, Çin’deki bir hastadan izole edilen corona virüsün inaktive edilmiş versiyonunu kullanıyor. CoronaVac adlı aşı, Türkiye de dahil olmak üzere Brezilya, Çin, Arjantin, Güney Afrika, Umman, Malezya ve Endonezya’nın da dahil olduğu 50’den fazla ülkede onaylandı.

    Oxford Üniversitesi Aşı Grubu Direktörü ve çalışma lideri Andrew Pollard, “Bu çalışma, inaktive aşıların kullanıldığı birçok ülkedeki politika yapıcılar için önemli seçenekler sunuyor” dedi.

    İNAKTİF AŞILAR VE MRNA AŞILARI ARASINDA NE FARK VAR?

    Sinovac, AstraZeneca-Oxford ve J&J tarafından geliştirilen viral vektör aşıları, koruma istenen virüsten proteinler yapmak amacıyla genetik talimatlar vermek için başka bir virüsün zayıflamış bir versiyonunu kullanıyor.

    Pfizer ve BioNTech’in mRNA aşıları ise vücuda enfeksiyonlara karşı nasıl savunulacağını öğretmek için viral proteinler yapmak için talimatlar içeren bir genetik kod sunuyor.

    ÜÇÜNCÜ DOZ İÇİN FARKLI BİR AŞI SEÇİLMESİ DAHA FAYDALI

    Diğer taraftan, Brezilya’nın Sao Paulo ve Salvador şehirlerinden bin 240 gönüllünün yer aldığı son araştırmaya göre, araştırmacılar üçüncü bir CoronaVac aşısının da antikorları artırdı. Ancak, sonuçlar farklı bir aşı kullanıldığında daha iyiydi.

    Sonuçları The Lancet adlı tıp dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, iki doz Sinovac aşısı yaptıran 18-60 yaşlarındaki yetişkinlerin yalnızca yüzde 20,4’ü ve 60 yaş üstü yetişkinlerin yüzde 8,9’u tespit edilebilir düzeyde nötralize edici antikorlar bulundu.

    Araştırmacılar bu nedenle, Sinovac aşısı yaptıranların üçüncü doz bir aşı yaptırmalarının, corona virüsün Omicron ve diğer varyantlarının neden olduğu ciddi hastalığa karşı korunmada çok önemli olduğunu söyledi.

  • Araştırma: Delta’ya kıyasla daha düşük

    Araştırma: Delta’ya kıyasla daha düşük

    İngiltere’deki Imperial College Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, Delta’ya kıyasla Omicron vakalarının hastaneye gitme olasılığının yüzde 15, bir gece ya da daha fazla hastanede yatma olasılığının yüzde 40 daha düşük olduğu ifade edildi.

    İngiltere merkezli yapılan araştırmada, 1-14 Aralık tarihleri arasındaki Covid-19 vakaları incelendi. İncelemelerde 56 bin Omicron vakası, 269 bin de Delta vakası yer aldı. Üniversitenin internet sitesinde yer alan açıklamada, “Tahminler, Omicron vakalarının Delta vakalarına kıyasla ortalama olarak yüzde 15-20 oranında herhangi bir hastaneye yatış riskinin daha az olduğunu gösteriyor. Yine Delta’ya göre hastanede bir veya daha fazla gece kalma olasılığının ise ortalama yüzde 40-45 oranında daha az olduğu görülüyor” denildi. Imperial College Üniversitesi profesörü Neil Ferguson, araştırmaya ilişkin yaptığı açıklamada “Analizimiz, Delta varyantı ile karşılaştırıldığında Omicron varyantı ile ilişkili hastaneye yatış riskinde orta derecede bir azalma olduğuna dair kanıtlar göstermektedir” dedi.

    DSÖ AVRUPA DİREKTÖRÜ, HASTANEYE YATIŞLAR KONUSUNDA UYARMIŞTI

    Imperial College araştırması hastaneye yatış oranının daha az olduğunu ifade etse de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge, sağlık sistemlerinin Omicron vakalarına karşı acilen hazırlanması gerektiğini söylemişti. Kluge, dün bölge ülkelerinin sağlık sistemlerinin acil olarak Omicron varyantının oluşturacağı enfeksiyon dalgasına hazırlanması gerektiğini altını çizmişti. Kluge, bu kapsamda varyanta karşı acil olarak alınması gereken üç adımlık tedbirleri de sıraladı. Açıklamada, “Acilen yapmamız gereken 3 şey var: aşı yoluyla kendimizi korumak, enfeksiyonu önlemek ve sağlık sistemlerini vaka sayısında artışa hazırlamak. Aşı, ağır hastalık ve ölüme karşı en iyi korumayı sağlar ve bu, enfeksiyonu önlemek için hepimizin alabileceği diğer önlemlerle iç içe hareket etmektedir. Ayrıca hükümetler ve yetkililerin müdahale ve sağlık sistemlerimizi ciddi dalgaya karşı hazırlaması gerekiyor” demişti.

    İNGİLTERE’DE SON DURUM

    İngiltere’de son 24 saatte tespit edilen vaka sayısı 106 bin 122 olarak açıklandı. Bu sayı, ülkede ilk vakanın görüldüğü günden bu yana tespit edilen en fazla vaka sayısı olarak kaydedildi. Öte yandan ülkede 140 kişi Covid-19’a bağlı nedenlerle yaşamını yitirdi.

  • İngiltere’den Omicron varyantı araştırması

    İngiltere’den Omicron varyantı araştırması

    İngiltere’de bulunan Cambridge Üniversitesi Tıp Fakültesi bilim insanları, Omicron üzerinde yaptıkları çalışmanın sonucunu açıkladı.

    Mikrobiyoloji uzmanları, Omicron’un Delta ve diğer varyantlara göre yetersiz ve verimsiz bir şekilde kendini insan akciğerlerinde çoğalttığı için ‘ciddi hastalık’ riskinin düşük olduğunu açıkladı. Ancak diğer yandan 2 doz aşının Omicron varyantı üzerinde etkisinin düştüğü ve üçüncü doz aşının kısa vadede Omicron üzerinde etkili olacağını vurgulandı.

    Cambridge Üniversitesi bünyesinde bulunan Terapötik İmmünoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü (CITIID), Omicron üzerinde yaptıkları çalışma sonucunda elde ettikleri bulguları Cuma günü paylaştı. Bulgulara göre, Omicron insan akciğerlerinde kendini yetersiz ve verimsiz bir şekilde çoğalttığı için hastaneye yatış veya ölümcül riskin büyük oranda düştüğü tespit edildi.

    Bilim insanları, iki doz mRNA veya Ad vektörlü aşıların Omicron üzerinde etkinliklerini de test ettiklerini ve iki doz aşının Omicron üzerinde zayıf kaldığını ancak mRNA bazlı 3. Doz aşının kısa vadede varyant üzerindeki etkisini yükselttiğini belirtti.

    HONG KONG’LU BİLİM İNSANLARI: 70 KAT DAHA HIZLI BULAŞIYOR

    Hong Kong Üniversitesi Tıp Fakültesi, daha önce Omicron varyantının bulaşmadan 24 saat sonra Delta varyantından ve Kovid-19 virüsünden yaklaşık 70 kat daha fazla çoğaldığını ancak Omicron, akciğer dokusunda kendini 10 kat daha düşük kopyalayarak hastalığın şiddetini düşürdüğünü tespit etmişti.

  • Bitkisel yağ felç riskini azaltıyor

    Bitkisel yağ felç riskini azaltıyor

    ABD’de yapılan yeni bir araştırmada, bitkisel bazlı yağ tüketmenin felç riskini azalttığı açıklandı. 120 bin sağlık çalışanı üzerinde yapılan çalışmada, bitkisel bazlı yağı çok tüketenlerin az tüketenlere göre felç geçirme riskinin yüzde 12 daha az olduğu aktarıldı.

    ABD’de yayımlanan yeni bir çalışmaya göre, bitki bazlı yağlar yemenin felç riskini düşürdüğü açıklandı.

    Amerikan Kalp Derneği tarafından yapılan bilimsel oturumlarda açıklanan yeni bulgularda, çok bitkisel bazlı yağ yiyenlerin, az yiyenlere kıyasla felç geçirme olasılığının yüzde 12 daha az olduğu belirtildi.

    Çalışmada ayrıca, yüksek düzeyde hayvansal kaynaklı doymuş yağ tüketen kişilerin, az tüketenlere göre felç geçirme olasılığı yüzde 16 daha fazla olduğu aktarıldı.

    Harvard’ın beslenme bölümünde araştırmacı olan çalışmanın baş yazarı Fenglei Wang, “Bulgularımız, yağ türünün ve farklı gıda kaynaklarının inme dahil kardiyovasküler hastalıkların önlenmesinde yemeklerdeki toplam yağ miktarından daha önemli olduğunu gösteriyor” dedi.

    27 YIL BOYUNCA 120 BİN KİŞİ İNCELENDİ

    27 yıllık sağlık verilerine dayanarak 120 bin hemşire ve sağlık personelinin incelendiği çalışmada, sıvı bitkisel yağlar, mısır yağı, aspir yağı, ayçiçeği yağı, soya fasulyesi yağı gibi çoklu doymamış yağ asitleri yüksek olan şeyler ve daha sonra tekli doymamış yağ asitleri yüksek olan kanola yağı ve zeytinyağı gibi yağlar incelendi.

    Doymuş ve trans yağların sağlıklı olmadığı belirtilen çalışmada, sucuk, salam ve sosis gibi işlenmiş et ürünleri de incelendi.

    KIRMIZI VE İŞLENMİŞ ET TÜKETİMİNİ AZALTMAK RİSKLERİ AZALTABİLİR

    Harvard TH’de beslenme bölümü başkanı Dr. Frank Hu, “Sağlıklı bir beslenme düzeni içinde kırmızı ve işlenmiş et tüketiminde ılımlı bir azalma, toplam ölüm oranını yüzde 13, kalp hastalığı ölümlerini yüzde 14, kanser ölümlerini yüzde 11 ve tip 2 diyabet riskini yüzde 24 azaltabilir” dedi.

    Araştırmada son olarak süt ürünleri incelenirken, peynir, tereyağı, süt, dondurma ve krema dahil olmak üzere süt yağının felç riskiyle ilişkisi olmadığı vurgulandı.

  • Araştırma: Yüzde 90 oranında azaltıyor

    Araştırma: Yüzde 90 oranında azaltıyor

    İngiltere kanser araştırma kurumu Cancer Research UK tarafından yapılan araştırmada, İngiltere’de 2008 yılında başlatılan HPV (human papillomavirus) aşı programı kapsamında aşının rahim ağzı kanseri vakalarını yaklaşık yüzde 90 oranında azalttığı belirtildi.

    Cancer Research UK tarafından araştırmaya dair yapılan açıklamada, ülkede 2008 yılında genç kızlar için HPV aşı programının başlatıldığı ve ‘ilk kez’ bir çalışmanın, İngiltere HPV aşı programının ‘işe yaradığını ve hayat kurtaracağını’ gösterdiği ifade edildi. Açıklamaya göre çalışmada aşının, 11-13 yaşlarında aşıyı olan ve şu an 20’li yaşlarındaki kadınlarda rahim ağzı kanseri oranını neredeyse yüzde 90 oranında azalttığı ortaya çıktı. Araştırmacılar tarafından HPV aşılama programının yaklaşık 450 rahim ağzı kanserini ve 17 bin 200 kanser oluşumunu önlediğini tahmin ediliyor.

    ‘SONUÇLAR UMUT VERİCİ’

    Hakemli tıp dergisinde de yayınlanan çalışmanın, İngiltere aşı programına odaklanan türünün ilk örneği ve iki değerlikli rahim ağzı kanseri aşısının (Ceravix) etkinliğini analiz eden ilk çalışma olduğu ifade edildi. Ekibin, Ocak 2006 ile Haziran 2019 arasında İngiltere’de 20-64 yaş arası kadınlarda teşhis edilen tüm rahim ağzı kanserlerini incelediği ve sonuçların ‘umut verici göründüğü’ belirtildi. Aşının, 16-18 yaşları arasında aşılananlarda rahim ağzı kanseri oranını yüzde 34, 14-16 yaşları arasında yüzde 62 ve 12-13 yaşları arasında aşılananlarda yüzde 90 oranında azalttığı açıklandı.

    Ayrıca, neredeyse tüm rahim ağzı kanserlerine HPV’nin neden olduğu ve bu bağlantının 20 yıldan uzun bir süre önce Cancer Research UK bilim insanları tarafından kanıtlandığına yer verilirken, HPV aşısının, virüsün kansere neden olan ana suşlarına (HPV 16 ve 18) karşı koruma sağladığı ifade edildi.

    “BİRÇOK HAYAT KURTARMA ŞANSIMIZ VAR”

    Araştırmayla ilgili Cancer Research UK Başkanı Michelle Mitchell’in, “HPV aşısının, binlerce kadını rahim ağzı kanseri geliştirmesine karşı koruduğunu ve korumaya devam edeceğini gösteren ilk çalışmayı görmek tarihi bir an. Cancer Research UK, uzun yıllardır bu alandaki araştırmaları finanse ediyor ve aşılama programının başlamasından bu yana bu sonuçları sabırsızlıkla bekliyorduk. İngiltere’de her yıl yaklaşık 850 kadın rahim ağzı kanserinden ölüyor, bu yüzden birçok hayat kurtarma şansımız var” ifadelerine de yer verildi.

  • Dikkat çeken Covid-19 araştırması

    Dikkat çeken Covid-19 araştırması

    Japonya’da yapılan bir araştırma, Covid-19’a yakalanan ancak semptom göstermeyen her 4 kişiden birinin zatürre olduğunu ortaya koydu.

    Koronavirüs vaka sayılarında son haftalarda keskin bir düşüş yaşanan Japonya’da Wakayama eyaleti yönetiminin yaptığı bir araştırma, virüsün neden olduğu riski ortaya koydu.

    Ülkedeki 5. Covid-19 dalgası dahil olmak üzere testi pozitif sonuç veren 5 bin 169 kişiyi mercek altına alan uzmanlar, bin 199’unun test sürecinde hiçbir belirti göstermediğini fark etti. Hiçbir belirti göstermeyen söz konusu hastaların 331’i yani yaklaşık 4’te birine daha sonra zatürre teşhisi konduğu belirlenirken, 76 kişide ise oksijen tedavisi gerektiren ciddi semptomlar oluştuğu tespit edildi. Gruptan 20 kişinin ise hayatını kaybettiği bildirildi.

    Semptomsuz hastalara uyarı

    Araştırmanın semptomsuz hastaların bile ciddi sağlık riski altına girebileceğini ortaya koyduğuna dikkat çeken uzmanlar, kişilerin sağlık durumundaki değişiklikleri erken bir aşamada tespit etmenin önemli olduğunu vurguladı. Hızlı teşhis ve müdahalenin hayat kurtarabileceği belirtildi.

    Vaka sayılarında düşüş

    Japonya’da ülke geneli günlük Covid-19 vakalarının sayısı dün itibariyle 292’ye gerilerken, toplam vaka sayısı ise 1 milyon 722 bin 715’e ulaştı. Ülkede şimdiye kadar 18 bin 266 kişi de Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

  • Geniş katılımlı Covid-19 çalışması: 3.doz gerekli

    Geniş katılımlı Covid-19 çalışması: 3.doz gerekli

    İngiltere’de bulunan Imperial College London Üniversitesi tarafından Covid-19 başlangıcından itibaren yürütülen ve virüsün gerçek zamanlı takibi yapılan bilimsel çalışmanın son ayağında, 3’üncü dozun gerekliliği vurgulandı. Çalışmanın bulgularına göre, ikinci dozun alımını takip eden 3 ila 6 ay sonra aşının etkinliğinin azalmaya başladığı ve bulaş riskinin yükselmeye başladığı ifade edildi.

    Topluluk İletiminin Gerçek Zamanlı Değerlendirmesi (REACT) bulgularına göre, 9 ve 27 Eylül tarihleri arasında, İngiltere’de yaklaşık 100 bin kişinin evde alınan sürüntü örneklerinden elde edilen verilere bakılarak aşılama etkinliği ölçüldü. Buna göre ikinci doz aşıyı olanlarda, 3 ila 6 aylık dilimde enfeksiyon (Covid-19) yayılma hızı yüksek bulunarak aşının etkinliğinin azalmaya başladığı tespit edildi. İkinci aşıdan üç ila altı ay sonra enfeksiyon oranları (yayılma hızı) yeniden yüzde 0.55’e yükseldi.

    DESTEKLEYİCİ DOZ, ARTAN KORUMA SAĞLAR

    Imperial’de İstatistiksel Epidemiyoloji Profesörü olarak görev yapan Prof. Christl Donnelly “İkinci aşı dozunu 3 ila 6 ay önce alanlar arasında, ikinci dozu 3 aydan daha kısa bir süre önce alanlara göre daha fazla SARS-CoV-2 enfeksiyonu bulduk. Bununla birlikte, destekleyici dozlar, nüfus enfeksiyon düzeylerini düşürerek artan koruma olasılığı sunar” dedi.

  • Şimdiye kadarki en kapsamlı araştırma

    Şimdiye kadarki en kapsamlı araştırma

    22 milyon kişinin incelendiği yeni bir araştırma, tüm dünyada 4 milyon 800 bini aşkın kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs pandemisini durdurmanın en etkili yolunun aşılar olduğunu kanıtladı. Pfizer/BionTech’in de aralarında yer aldığı çeşitli aşıları inceleyen bilim insanları, 50 yaş üzerindeki aşılıların hastaneye kaldırılma veya ölme olasılığının yüzde 90 daha az olduğunu buldu. Sonuçlar ayrıca, aşıların Delta varyantına karşı çok güçlü bir koruma sağladığını ve bunun beş ay boyunca sürdüğünü gösterdi.

    Fransa’da yapılan geniş kapsamlı bir araştırma, koronavirüs aşılarının, Delta varyantına karşı bile ciddi Covid-19 vakalarını önlemede oldukça etkili olduğunu gösterdi.

    Enfeksiyonun değil, ciddi Covid-19 ve ölümün önlenmesine odaklanan araştırma, 50 yaşın üzerindeki 22 milyon kişiye baktı ve aşı yaptıranların hastaneye kaldırılma veya ölme olasılığının yüzde 90 daha az olduğunu buldu.

    Bununla birlikte, sonuçlar ABD, İngiltere ve İsrail’den gelen önceki araştırmaların sonuçlarını doğruluyor. Fakat, araştırmacılar yeni çalışmanın şimdiye kadar yapılan türünü en çalışması olduğunu söyledi.

    22 MİLYON KİŞİLİK KONTROL GRUBU

    Çalışma kapsamında bilim insanları, Fransa’nın aşı kampanyasını başlattığı Aralık 2020’den başlayarak Temmuz 2021’e kadar 22 milyon insanın verilerini topladı. 11 milyon aşılanmış insanla 11 milyon aşılanmamış kişinin sonuçlarını karşılaştırıldı.

    Araştırmacılar, aşılanmayan kişi ile aynı bölgeden, aynı yaş ve cinsiyetten aşılı bir insanı eşleşleştirdi.

    Fransız hükümetiyle yakın çalışan bağımsız bir ilaç güvenliği araştırma grubu olan Epi-Phare tarafından yürütülen araştırmaya göre, ikinci bir dozdan 14 gün sonra aşılı katılımcıların şiddetli Covid-19 riski yüzde 90 azaldı.

    DELTA VARYANTINA KARŞI YÜZDE 92 ETKİLİ

    Diğer taraftan, aşılamanın Delta varyantından ciddi hastalığa karşı 75 yaş ve üstü insanlar için yüzde 84, 50-75 arası insanlar için yüzde 92 koruma sağladığı görüldü.

    Epi-Phare Başkanı ve epidemiyolog Mahmoud Zureik AFP’ye verdiği demeçte, “Çalışma, Pfizer/BioNtech, Moderna ve AstraZeneca aşılarını kapsıyor, ancak çok daha sonra izin verilen ve Fransa’da daha az yaygın olarak kullanılan Jannsen’i kapsamıyor” dedi.

    Öte yandan, çalışmanın sonuçları beş aya kadar şiddetli Covid-19’a karşı aşı korumasının azalmadığını gösterdi.