Etiket: Arkeoloji

  • Öğretmenin merakı tarihi kenti ortaya çıkardı

    Öğretmenin merakı tarihi kenti ortaya çıkardı

    Sivas kent merkezine 60 kilometre uzaklıkta bulunan ve Hititlilerin en önemli idari merkezlerinden biri olduğu düşünülen 3 bin 800 yıllık Kayalıpınar diğer adıyla Samuha tarihi yerleşiminde kazı çalışmaları yeniden başladı. Kayalıpınar köyünden olan merhum Yüksel Erdoğan isimli bir öğretmen tarafından 1960 yılında keşfedilen yer 1990’da Kayseri Müze Müdürlüğü tarafından tescil edildikten sonra kazı çalışmaları için harekete geçilmişti.

    Günümüze kadar Paleolitik dönemden itibaren birçok tarihi kalıntının bulunduğu Hitit kentinde geçmişe ışık tutacak yeni kalıntılar aranıyor. Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Çiğdem Maner’in başkanlığını yaptığı kazıda başkan yardımcısı olarak Dr. Emre Kuruçayırlı görev alıyor. Titizlikle yürütülen kazıda, Eski Asur dönemi diğer adıyla Koloni Çağına döneme ait yapıya ulaşılmaya çalışılıyor.

    Tarihi yerleşim bir öğretmenin dikkati ile keşfedildi

    Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Çiğdem Maner, Kayalıpınar yerleşiminin bir öğretmen tarafından keşfedildiğini söyleyerek, “Burasını keşfeden Kayalıpınar köyünden bir öğretmen. 1960’larda Yüksel Erdoğan tarlalara küllü toprağın gittiğini görüyor ve o küllü topraklarda çok fazla seramik parçaları keşfediyor. Daha sonra bu küllü toprağın nereden geldiğini anlamak için küçük bir araştırma yapıyor ve Kayalıpınar’da Haraba Mevkiinden geldiğini görüyor. O dönemlerde Sivas’ta müze yokmuş ve 1990’da Kayseri Müze Müdürlüğü üzerinden Kayalıpınar’ın bir kısmını tescil ettirebiliyor, o da Haraba mevki olarak geçiyor. Orası da daha ziyade höyük şeklinde. 1992’de burada yapılan bir yüzey araştırması çerçevesinde buradaki dönemler belirleniyor. Ama burayı keşfeden ve koruyan ilk kişi Kayalıpınar’lı bir öğretmen” dedi.

    “İki küçük tablet parçası ve mühürlü baskılar ortaya çıktı”

    Maner, yeni başlayan kazı çalışmalarında iki küçük Hititçe çivi yazılı tablet parçası ve mühür baskıların ortaya çıktığını belirterek, “Kazı çalışmalarımız başladı. Kayalıpınar’ın Türkiye’de Anadolu arkeolojisinde önemi şu; Paleolitik çağdan itibaren iskan edilmiş. Doğal bir plato, yerleşim yeri olarak kullanılmış. Yüzey buluntuları sayesinde bunu anlıyoruz. Fakat özellikle Orta ve Geç Tunç çağında, yani Koloni ve Hitit dönemlerinde idari başkentlerden bir tanesi oluyor Anadolu’da. Çivi yazılı kaynaklardan o dönemlerde adının Samuha olduğunu öğreniyoruz. Kayalıpınar diğer dönemlerde olduğu gibi önemli bulgular verecektir. Burası Hitit döneminde idari başkentlerden bir tanesi. O dönemlerde ait bulgular elde edebildik. İki küçük Hititçe tablet parçası ve mührü baskılar ortaya çıktı. Ayrıca Orta Tunç, eski Asur dönemi Koloni Çağ dediğimiz döneme ait yapıya ulaşmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla çok heyecanlıyız” şeklinde konuştu.

  • Bursa’da tarih meraklıları Arkeopark’ta buluşuyor

    Bursa’da tarih meraklıları Arkeopark’ta buluşuyor

    Bursa’nın daha yaşanabilir şehir olması amacıyla çalışmalarını sürdüren Büyükşehir Belediyesi, sosyal ve kültürel etkinliklerini hız kesmeden sürdürüyor.

    Büyükşehir Belediyesi Kültür Şube Müdürlüğü bünyesinde arkeoloji bilincinin oluşturulması ve uygulamalı saha çalışmalarının yapılması amacıyla oluşturulan Arkeoloji Kulübü, 8500 yıllık geçmişi bulunan Arkeopark’ı atölye çalışmalarıyla adeta eğitim alanına dönüştürdü.

    Geçtiğimiz ay yapılan ‘Hitit Çivi Atölyesi’ ile 3500 yıllık geçmişi olan Hitit çivi yazısını uygulamalı olarak tarih meraklılarına öğreten Arkeoloji Kulübü, şimdi de M.Ö.750’nci yıllara ait Gordion mozaiklerini günümüze taşıdı. Atölye çalışmasına katılan Uludağ Üniversitesi Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölümü öğrencileri, yaklaşık 3000 yıl öncesinin popüler sanatı olan zemin mozaiklerinin nasıl hayat bulduğunu hem öğrendi hem de uygulamalı olarak gerçekleştirdi.

    Büyükşehir Belediyesi arkeologlarından Volkan Karaca, arkeoloji biliminin doğru anlaşılması için bu tür atölye çalışmaları yaptıklarını söyledi. Antik döneme ait eşyaları ve kullanılan araç gereçleri arkeoloji meraklılarına tanıttıklarını kaydeden Karaca, “Mozaik tekniğimizde harç olarak, Romalı Mimar Vitrivius’un tarifini uyguluyoruz. Ancak mozaikte kullandığımız taşlar kesme değil doğal. Bu örnekleri Gordion mozaiklerinde görüyoruz. Sivil vatandaşa yönelik mozaik atölyesinin Türkiye’de ilk olduğunu söyleyebilirim” dedi.

    Atölyeye katılan gençler, ‘harç yapımından doğal taşların dizilimine kadar’ çağlar öncesinin önemli sanat dalı mozaik yapımını uygulamalı olarak hayata geçirmenin mutluluğunu yaşadı.

  • Bursa’da Myrleia mozaiklerini restorasyon çalışması başladı

    Bursa’da Myrleia mozaiklerini restorasyon çalışması başladı

    Mudanya Belediyesi’nin 2 bin 700 yıllık Myrleia Antik Kenti’ni açık hava müzesine dönüştürme hedefi doğrultusunda önemli bir adım atıldı.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararıyla Bursa Arkeoloji Müze Müdürlüğü’nün başkanlığı ve gözetiminde Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji bölümünün bilimsel katkılarıyla yapılan sondaj kazıları sonucunda açığa çıkarılan mozaiklerin korunması ve geleceğe taşınması için restorasyon ve konservasyon çalışmaları başladı.

    Myrleia Antik Kenti’nin devamı olan ve Ömerbey Mahallesi sınırları içerisinde bulunan alanda koruma ve onarım çalışmalarının tamamlanmasının ardından, Mudanya Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, Fen İşleri Müdürlüğü ve İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından Korugan Projesi hazırlanarak, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun onayına sunulacak. Myrleia Antik Kenti’nin mozaik zemin döşemelerinin koruma ve onarım çalışmalarını Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü’nden Prof. Dr. Yaşar Selçuk Şener ve Dr. Öğretim Üyesi Murat Cura gerçekleştiriyor.

    Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, “Yalnızca Bursa değil, tüm insanlığın değerlerinden biri olan Myrleia’yı geleceğe hep birlikte taşıyacağız. 2700 yıllık Myrleia Antik Kenti’ni geleceğe taşıma konusundauzun süren çabalarımız ve kararlılığımız sonucunda koruma ve onarım çalışmalarına başlandı. Tek bir amacımız var. Myrleia’yı el ele vererekMudanyamıza, insanlığa, kültür ve tarihe kazandırmak. Geleceğe tarihi bir imza atmak. Destek veren, katkı koyan herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.

  • Van’da yeni bir ölü gömme geleneği tespit edildi

    Van’da yeni bir ölü gömme geleneği tespit edildi

    Van’daki Çavuştepe Kalesi’nde üç yıl önce ortaya çıkarılan nekropolde yapılan kazı çalışmaları sırasında, Urartular’da yeni bir ölü gömme geleneği belirlendi.

    Urartu Kralı II. Sarduri tarafından yaptırılan Çavuştepe Kalesi ve kuzey kısmındaki nekropol alanında yürütülen kazı çalışmaları devam ediyor.

    Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında antropolog, arkeolog, sosyolog, sanat tarihçi ve restoratörlerden oluşan 17 kişilik ekip görev yapıyor.

    Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle yürütülen çalışmalarda, Urartular’ın sosyal yaşantısı, ölü gömme adetleri ve inançlarına ilişkin her yıl yeni veriler ortaya çıkarılıyor.

    Daha önce kadın ve erkeğe ait 2 bin 777 yıllık iskelet ile bu iskeletlerin üzerinde gümüşten boyunluk, 39 küpe, saç spiralleri, amulet (muska), som altından yapılan aslan protomlu süs iğnesi, mitolojik yaratıklarla bezemeli bir kemer ve sığ tepsi bularak Urartu literatürüne kazandıran kazı ekibi, bu yıl da nekropolün üst kısmında Urartular’da aristokrat kesiminin gömüldüğü alanda çalışmalarını yoğunlaştırdı.

    Çoğunluğu kum taşlarından oluşturulmuş 50 metrekarelik alanda yapılan çalışmalarda daha önce dört farklı mezar mimarisiyle karşılaşan ekip, Urartular’da yeni bir ölü gömme geleneğiyle karşılaştı.

     “Gizemini hala koruyor”

    Kazı Başkanı Çavuşoğlu,  yaptığı açıklamada nekropolde her yıl farklı verilerle karşılaştıklarını söyledi.

    Nekropoldeki kazıların Urartu arkeolojisi açısından çok önemli olduğunu belirten Çavuşoğlu, “2017’de hem ceset şeklinde hem de cesedi yakarak gömme dediğimiz iki tür gömü bulmuştuk. Mezar tipleriyle ise burada ilk kez karşılaştık, hepsini bir arada gördüğümüz bir olgu var. Urartu mezar mimarisinde hepsini bir arada göremiyorduk ama burada hepsi bir arada.” dedi.

    Daha önceki kazılarda dört farklı ölü gömme geleneğiyle karşılaştıklarını aktaran Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

    “Burada sandık mezar, basit toprak mezar, örme mezar ve urne mezar mimarisi var. Dört çeşit bir mezar mimarisi var. Yönetici sınıfa ait olduğunu düşündüğümüz bir mezar geleneği daha bulduk. O da birden dörde kadar kum taşı levhalarından oluşan yeni bir mezar mimarisi ortaya çıktı. Bu mezar mimarisi hem inhumasyon hem de kremasyon (urne) mezar gömü biçiminde kullanılmış. Bu mezar şekliyle ilk kez burada karşılaşıldı. Urnenin başına dikili taş konulması da çok ilginç. Mezarın başına taş dikme geleneği, Urartu mezar mimarisinde de ilk defa karşılaştığımız bir durum. Ceset önce yakılıyor, arta kalan kemikler çömleğin içerisine bırakılıyor. Ardından bu alanda dini törenle gömülüyor.”

    Urartular’ın, ölülerini en değerli eşyalarıyla gömdüğünü ve bunun da kazılarda ortaya çıktığını ifade eden Çavuşoğlu, “Buradaki kazılarda, Urartu ölü gömme adetleri hakkında gerçekten çok önemli bilgilere ulaşmış olduk. Nekropolün gövde kısmında, tepenin oluşumuna uygun şekilde kaba taşlardan özenle döşenmiş 30 metre uzunluğunda ve 2,5 metre genişliğinde örme taş sırası ortaya çıkarıldı. Buranın işlevini, ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Gizemini hala koruyor. Urartular’ın ölü gömme adetleriyle ilgili sürekli yeni veriler karşımıza çıkıyor.” şeklinde konuştu.

  • Bursa’daki Roma Tiyatrosu kazılar için gün sayıyor

    Bursa’daki Roma Tiyatrosu kazılar için gün sayıyor

    İznik Gölü’nün kenarında 2. yüzyılda İmparator Trainaus döneminde inşa edilen Roma Tiyatrosu’nda 2020 yılı kazıları için geri sayım başladı. Bu yıl korona virüsünden dolayı daha az personelle, sosyal mesafe kurallarıyla kazılar yapılacak.

    Türkiye’de önemli antik yapılardan İznik Roma Tiyatrosu her yıl belirli dönemde gerçekleştirilen kazılarına bu yıl da devam edecek. Temmuz ayı içerisinde başlaması beklenen kazılar korona virüsünden dolayı bu yıl daha az personelle ve sosyal mesafe kuralları dikkate alınarak gerçekleştirilecek. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi nedeniyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek gösterilen İznik Roma Tiyatrosu, bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yaptı. Hristiyanlığın kabul edilmesinin ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak da kullanıldı.

    İznik Roma Tiyatrosu’ndaki kazı çalışmaları ilk 1980 yılında Bursa Müzesi’nde görev yapan Bedri Yalman tarafından başlatıldı. 2006 yılına kadar devam eden çalışmalarda orkhestra, cavea, parodoslar, bazı tonozlu galeriler ve sahne binasının ön cephesi kazıldı. 2016 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi sponsorluğunda yılın belirli aralıklarıyla yürütülen kazı ve restorasyon çalışmaları Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanlığı tarafından gerçekleştiriliyor.

    Sanat Tarihçisi Doğan Özgün Kolaç, “Roma Tiyatrosu, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Trainaus döneminde Bithynia Valisine yaptırılıyor. 1980 yılında Bursa Arkeoloji Müzesi’nde görev yapan Bedri Yalman tarafından kazıları başlatılıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2016 yılında tekrar çalışılmaya başlanıyor. Yaz dönemi yaklaştı ve kazılar yakından başlayacaktır. Bu yapı dünya tarihi açısında önemlidir. Aslına uygun restorasyon yapılarak Türkiye turizmine kazandırılması gerekiyor” dedi.

    Bazı savaşlarda tiyatroda kullanılan blok berberlerin şehrin savunmasında surlarda kullanıldığına dikkat çeken Kolaç, “Ayrıca gladyatör dövüşlerine sahne olmuş. O zamanlarda burada bulunan belgelerden yola çıkarak biletli girişin olduğu tespit edilmişti. Bu tiyatronun en önemli özelliklerinden birisi de Türkiye’de beşik tonozlar üzerine kurulu bir yapıdır” diye konuştu.