Etiket: asgari ücret

  • Genel Başkan Yunus Değirmenci’den asgari ücret açıklaması

    Genel Başkan Yunus Değirmenci’den asgari ücret açıklaması

    11 Aralık’ta başlayacak yeni asgari ücret görüşmeleri öncesi yazılı açıklamada bulunan Yunus Değirmenci, “Asgari ücrete, milyonlarca çalışanı memnun edecek, enflasyon karşısında belini doğrultacak, fahiş zamlar karşısında dik durmasını sağlayacak bir artış yapılmasını bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.

    “Asgari ücrette kaşık-kepçe kısır döngüsü bitmeden sorun çözülemez”
    ‘Türkiye gerçeği ve geçim koşullarını göz önüne alan bir asgari ücret belirlenmesini istiyoruz’ diyen Değirmenci, “Asgari ücrette kaşık-kepçe kısır döngüsü bitmeden sorun çözülemez. Kaşıkla verilmesi muhtemel olan asgari ücret zammını, her türlü mal ve hizmete gelecek fahiş zamlarla, vergi artışları yaparak kepçeyle almak, çalışanları yeniden çaresizlik kuyusuna atmak demektir. Bu nedenle bu döngü tersine çevrilmeli, bu kez çalışanlara kepçeyle verilmelidir. Aksi takdirde bizim nazarımızda asgari ücrete yapılacak her zam, anlamsızdır, hükümsüzdür, bir aldatmacadır” ifadelerini kullandı.

    Özellikle pandemiden bu yana emekçilerin geçim sıkıntısıyla boğuştuğunu, beslenme, barınma, eğitim, ısınma, ulaşım ve sağlık gibi giderlere yapılan zamlar nedeniyle asgari geçim standardının altında bir yaşam sürdüğünü ifade eden Değirmenci, “Asgari ücret belirlenirken, adeta tek bir kişinin geçim koşulları göz önüne alınıyor. Hâlbuki bu asgari ücretle aileler geçiniyor, bu asgari ücretle eve ekmek götürülüyor. Bu nedenle asgari ücret artışında dört kişilik bir ailenin geçim koşulları baz alınmalı, mutfaktaki yangın, market raflarındaki alevler söndürülmelidir” diyerek yapılan fahiş zamların durdurulması gerektiğine dikkat çekti.

    “Asgari ücret zammı, diğer çalışanları da etkilemektedir”
    Ürün ve mal üreten birçok işletmenin adeta eli tetikte beklediğinin de altını çizen Değirmenci, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Asgari ücrete zam yapılır yapılmaz, ürün ve hizmetlerine hemen zam yapacak. Bu bir kısır döngüdür. Devletimiz, hükümetimiz bu can sıkıcı döngünün önüne geçmelidir. Asgari ücretli milyonlarca çalışan, maaşına yapılan zamma, ürün ve hizmetlere yapılan fahiş zamlar nedeniyle sevinemez olmuştur. Formül bellidir, çıkış yolu açıktır. ‘Asgari ücrete iyi bir zam yap, fahiş zamlara dur de. Enflasyon canavarının başı ezildiğinde yılda bir kez yapılmasında bir sakınca yoktur. Fakat Ocak ayında asgari ücrete yapılacak olan zam, şubat ayını görmeden eriyor. Bu nedenle ikinci bir zam ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu erimenin önüne geçmeden, yılda tek bir asgari ücret zammı, işleri daha da karmaşık hale getirecektir. Asgari ücrete yapılacak olan artış, fabrikalarda alınteri akıtan fakat asgari ücretin biraz üzerinde çalışan milyonlarca çalışanı da etkilemektedir. Asgari ücretliye verilmeyen her oran, diğer milyonlarca çalışana da verilmeyecek anlamına gelmektedir. Bu nedenle adeta geçim ücretine dönüşen asgari ücrete, vatandaşın geçim koşulları göz önüne alınarak yeterli miktarda zam yapılmalıdır.”

    “Asgari ücret tespit komisyonunun yapısı değiştirilmelidir”
    Asgari Ücret Tespit Komisyonu, milyonlarca asgari ücretlinin sadece bir kısmını temsil etmekte olduğunu kaydeden Değirmenci, “ Bu komisyonun yapısını revize etmenin de zamanı gelmiştir. İşçilerin tamamını temsil edecek bir komisyon yapısının ortaya konulması gerekmektedir. Türkiye’nin en büyük toplu iş sözleşmesi niteliği taşıyan asgari ücret görüşmelerine sadece bir işçi konfederasyonu katılmaktadır. O konfederasyon da her söylediğini ucu açık ifade ederek, yanlış anlaşılmalara neden olacak açıklamalar yapmakta, sürekli yalanlamalar, düzeltmelerle asgari ücret sürecini baltalamaktadır. Bu nedenle komisyonun yapısının yeniden düzenlenmesini istiyor ve bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.

  • Erdoğan’dan asgari ücret mesajı: ‘Kayıpları giderecek’

    Erdoğan’dan asgari ücret mesajı: ‘Kayıpları giderecek’

    İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ının açıklamalarından öne çıkan satır başları:

    Türkiye’nin aydınlık yarınları için hükümet olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Dış politikada yoğun bir gündemi geride bıraktık. Cezayir ziyaretimiz oldukça başarılı geçti. Cezayir, Filistin davasının önde gelen savunucuları arasında yer alıyor. Cumhurbaşkanı ile görüşmememizde Gazze’ye güçlü desteğimizi teyit ettik.

    “Türkiye’nin güneyinde terör yapılanmasına izin vermeyeceğiz”

    Geçen hafta yaptığımız grup toplantımızda seçimlere ilişkin hazırlıklarımızı değerlendirirdik. Bir fetret yaşayan muhalefetin belediyeleri gerçek belediyecilikle buluşturacağız. MGK toplantısında pek çok konuyu ele aldık. Terör kaynağında yok etme stratejimizi başarıyla uyguluyoruz. Bundan 40 sene önce milletimizin başına musallat edilen terör belasından Türkiye’yi tamamen kurtarmakta kararlıyız. Buradan Türkiye’yi terör örgütü eliyle sıkıştırmaya çalışanlara sesleniyorum, Türkiye’nin güneyinde ve Suriye’nin kuzeyinde kesinlikle bir yapılanmaya izin vermeyeceğiz. Kimin kiminle iş tuttuğunu iyi biliyoruz. Bir gece ansızın gelerek bu senaryoları yırtıp atmasını iyi biliriz. Barış ve huzur kuyuları kazıyor, herkesin hizmetine sunuyoruz. Ülkemize kuyu kazanları da kendi hesaplarıyla başbaşa bırakıyoruz.

    “İklim değişikliğini en fazla hisseden ülkelerden biriyiz”

    İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalıyoruz. İklim değişikliğini en fazla hisseden ülkelerden biriyiz. İklim değişikliğinden bahsederken şu noktanın gözden kaçırılmaması gerekiyor. Bu krizin asıl sebebi gelişmiş batılı ülkelerdir. İklim krizi, kontrolsüz büyümenin sonucudur. Tabiatı bir emanet değil de sömürülmesi gereken meta olarak gören zihniyet büyük zarar vermiştir. İklim değişikliğiyle mücadele yeni sömürü düzenine yol açmamalıdır. İlan ettiğimiz net sıfır emisyon hedefinde 2053 yılında ulaşmayı öngörüyoruz. Dubai’de düzenlenen zirvede bu konuları çok açık ifade ettik. Doha ziyaretimiz ise oldukça önemliydi. 2014 yılında kurduğumuz Katar-Türkiye Yüksek Stratejik Komitesi’nin 9. Toplantısını icra ettik. 12 belge imzaladık. Ticaret hacmimizi artıracağız.

    Erdoğan’dan enflasyon mesajı: En zoru geride kaldı 

    Yarın Yunanistan’a, ardından 18 Aralık’ta Macaristan’a ziyaret gerçekleştireceğiz. Ülkemizin uluslararası platformlar ile ikili ilişkilerinde siyasi, diplomatik, ekonomik alanda kat ettiği her mesafe bizi Türkiye Yüzyılı’na bir adım daha yaklaştırmaktadır. Hem içeride hem de küresel düzeyde belirlediğimiz hedeflere doğru yürüyüşümüzü kararlılıkla gerçekleştiriyoruz. İhtiyaç duyduğumuz her durumda yanımızda yer alarak Türkiye Yüzyılı vizyonumuza omuz veren her bir vatandaşımıza şükranlarımızı sunuyorum. İnsanımızı günlük hayatta sıkıntıya sokan meseleleri bire birer çözüme kavuşturuyoruz. En zoru geride kaldı. İnşallah bundan sonra hep birlikte daha iyiye gideceğiz. Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz. Salgın ve küresel krizlerle sarsılan makro finansal istikrarı güçlendirecek adımları kararlılıkla atıyoruz. Yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek OECD ülkeleri arasında en iyi performansı gösteren ülke olduk. Kaliteli ve sürdürebilir büyüme hedefimizden en küçük sapma yoktur.

    “İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizide yormayacağız”

    Yılbaşında çalışanlarımızın ücretlerine bir artış yapacağız. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı 11 Aralık’ta başlıyor. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyerek bir asgari ücret seviyesi hedefiyle bu süreç yönetilecek.

    “İsrail, bu zulmün hesabını verecektir”

    Gerektiğinde bedel ödeme pahasına şahit olduğumuz kötülükleri yapabiliyorsak elimizle düzeltmenin, mümkün değilse dilimizle anlatmanın, ona da mani varsa kalbimizle buğz etme gayreti içinde olduk. Son 70 yılına baktığımızda bu yaklaşımın pek çok örneğini görüyoruz. Kore’ye bu hissiyatla gidip kan döktük can verdik. Kıbrıs’ta barış harekatı gerçekleştirdik. Irak, Suriye, Ukrayna’da başı dara düşenlere kapımızı açtık. Karabağ’ın işgaline Türkistan’daki zulme, Keşmir ve Arakan’daki haksızlıklara bu düşünce ile rıza göstermedik. Bugün aynı onurlu duruşu Gazze’ye yönelik barbarlık karşısında Filistin halkının yanında yer alarak sergiliyoruz. İsrail 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı her zulmün hesabını verecektir. Bundan kaçış yok. Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum? Türkiye kendisi gibi düşünen devletlerle bu meseleyi her platformda dile getirecektir. İsrailli yöneticiler, insanlık mahkemesinde yargılanacak ve cezasını çekecektir. Netanyahu yönetimine bu cesareti veren Batılı ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaktır. Şayet ABD ve Avrupa ülkeleri İsrail’e sınırsız siyasi, askeri ve ekonomik destek vermiş olmasa böyle pervasız hareket edemezdi.

     

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan asgari ücrete tek zam mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan asgari ücrete tek zam mesajı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Erdoğan, “2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı öngörüyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55’e çıkardık. Bu oranla Avrupa’da beşinci, dünyada on ikinci sırada yer alıyoruz. Hitabımda ülkelerin iklim finansmanı kaynaklarına ve teknoloji transferi imkanlarına daha adil şekilde erişmeleri gerektiğine dikkat çektim. Ülkemizin, dünyamıza, doğamıza olan sorumluluğundan kaynaklanan bilinçle, küresel iklim eylemine katkı sunmaya devam edeceğinin altını çizdik. Ayrıca uluslararası topluma iklim değişikliğiyle mücadelede gereken dayanışmanın sergilenmesi çağrısında bulundum. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin 60’ıncı oturumunu inşallah Ocak ayında İstanbul’da yapacağız. Zirvede 2026 yılında düzenlenecek 31. Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yapmak istediğimizi ifade ettik. Adaylığımıza destek talebinde bulunduk” dedi.

    Erdoğan, “Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan insanlık dramını da zirve gündemine taşıdım. Liderler Zirvesi’ne katılan muhataplarımın bir kısmıyla ikili görüşmeler de gerçekleştirdim. Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nin sonuçlarının ve Dubai’de yaptığımız tüm görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

    “Kalıcı ateşkes çabamız sürecek”

    İsrail’le Hamas arasında geçici ateşkes sağlandı. Ancak ateşkesin sona ermesiyle birlikte maalesef İsrail saldırıları yeniden başladı. Bölgede kalıcı ateşkesin sağlanması umudu var mıdır? Siz Netanyahu için “Gazze Kasabı” demiştiniz. Buna tepki geldi mi? Filistin sorununa kalıcı çözüm için “İki devletli çözümden geçiyor” demiştiniz. Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti’nin kurulması için bir çabanız olacak mı, bir eylem planınız var mı?

    “Şu ana kadar Gazze’deki İsrail saldırılarının sona ermesi ve kalıcı ateşkesin sağlanması için nasıl her mahfilde çabamızı gösterdiysek, bundan sonra da yine aynı istikamette bu gayretleri göstermeye devam edeceğiz. Biz baştan itibaren çatışmalara insani aradan ziyade ateşkesin kalıcı olarak ilanından yana olduğumuzu hep vurguladık. İsrail’in hukuk tanımaz yaklaşımı neticesinde gelinen durum, endişelerimizde haklı olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Burada bir barış fırsatı yakalanmıştı ve bu fırsatı maalesef İsrail’in bu uzlaşmaz yaklaşımıyla şimdilik kaybettik. Ancak “bundan sonrası da böyle olacak, barış fırsatları heba edilecek” yaklaşımı içerisinde değiliz, umudumuzu yitirmeyelim. İnşallah tekrar beklediğimiz kalıcı barış fırsatını yakalarız. Barışın peşini bırakmayacağız. Bu tabloda dahi “durmak yok, yola devam” diyoruz. “Ateşkesle ilgili hangi adımları atar ve nereleri zorlarsak, kalıcı barış fırsatını yeniden yakalarız?” bunun arayışı içerisindeyiz. Devlet ve hükümet başkanlarıyla irtibatlarımızı devam ettiriyoruz. Nitekim bugün yaptığımız görüşmelerde de muhataplarımıza bu düşüncemizi ifade ettik. Onlarla birlikte bu gayreti devam ettirerek inşallah bir netice alalım istiyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın da içinde olduğu Dışişleri Bakanlarından oluşan bir Yedililer Grubu var. Onlar da bu çalışmaları devam ettiriyorlar. İnşallah bu çalışmalardan da bir netice alırız. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Riyad Zirvesi’nde alınan karardan sonra ilgili temas grubu, İslam İşbirliği Teşkilatı adına çalışmalarına başladı. Burada dikkat edilmesi gereken birkaç husus var.

    “Hamas’ın yok edilmesi gerçekçi bir senaryo değil”

    Birincisi; İslam ülkeleri Gazze ve Filistin meselesine yoğunlaşırken diğer taraftan da bugüne kadar olmadık bir şekilde bir araya gelip, bizim uzun yıllardır söylediğimiz “bölge halklarının kendi sorununa sahip çıkması” prensibini hayata geçirdiler. Bunun kurumsallaşması belki en büyük stratejik kazancımız. Gazze’yle ilgili ortaya konulan bu grubun faydası, İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerini ortak politika etrafında birleştirmesi oldu. Bir yandan Gazze’deki ateşkesin sağlanması için çalışırken bunun paralelinde iki devletli çözüme yönelik de çalışılmaların sürmesi gerekiyor. Bunu ilk önce kendi aramızda bir başlangıç noktası olarak kabul ettik, daha sonra muhataplarımıza aktarmaya başladık. İkinci nokta; Gazze’yi iki devletli çözümün olmadığı bir ortamda tartışmama konusunda muhataplarımızı bir noktaya getirdik. Ortak baskımız neticesinde Avrupa ülkelerinin bir kısmının hem bizim konumumuzu anladığını, hem de bizim savunduğumuz tezleri sahiplenmeye başladıklarını gördük. Londra’da, Paris’te, Barselona’da Akdeniz İşbirliği Toplantısı’nda ve en son New York’ta, Birleşmiş Milletler’de yapılan kapsamlı görüşmelerde grubun çalışmalarının çok ciddi netice vermeye başladığını gördük. Grup geldiği yer itibarıyla artık bir yol haritası hazırlanabileceği görüşünde ve bunun için çalışmalar var. Çalışma grubu haftaya da Amerika Birleşik Devletleri ile bir araya gelecek. Başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere İsrail’i destekleyen Batılı ülkeler, İsrail’in savaş değerlendirmesinden hareketle iki devletin çözümden ziyade “Hamas tehdidini ne yapacağız?” diye bir soruyu sürekli hem bizim, hem dünya kamuoyunun önüne getiriyorlar. Biz de diyoruz ki; “Eğer iki devletli çözümü şu anda merkeze alırsak, Gazze ve karşılıklı tehdit konuları da zaten ortadan kalkar. Bunu buradan halletmek lazım. Hamas’ın dışlanması, Hamas’ın yok edilmesi gerçekçi bir senaryo değil” dedi.

    “3 bin avukat Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuruyu yaptı”

    2002 yılında savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçları önlemek amacıyla kurulan Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Filistinlilerin bir başvurusu olduğunu biliyoruz. Bu başvuru süreci hangi aşamada? Özellikle İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun son yaptıklarını da göz önünde bulundurursak bu süreci etkiler mi, hızlandırır mı? Netanyahu’yu biz Lahey’de görebilecek miyiz? Rusya Devlet Başkanı Putin’e yakalama kararı vermişti Lahey. Peki Netanyahu’yla ilgili nasıl bir karar almasını öngörüyorsunuz?

    “3 bin’e yakın avukat Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gerekli başvuruyu yaptı. İstanbul Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel, bu heyetin içerisindeydi. Lahey’deki süreci de takip edecekler. Oradan beklentimiz, Netanyahu başta olmak üzere suçüstü yakalanan bu soykırımcıların, bu Gazze kasaplarının gereken cezayı almalarıdır. Temennimiz odur ki, verilecek kararla adaleti bekleyenler, “İşte şimdi oldu” desinler. Bizler bu davanın üst seviyede takibini yapacağız. Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel Lahey’deki görüşmelerinin başarılı geçtiğini ifade etti. Beklentimiz verdiğimiz belgeler, bilgilerle beraber Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde inşallah olumlu neticeler alma istikametinde. Peşini bırakmayacağız, takipçisi olacağız.

    “Bu soykırımda parmağı olanlar ceza almalı”

    Biz bu soykırımda parmağı olan tüm İsrail yöneticilerinin yargılanıp ceza almasını istiyoruz. Bunun için dünyaya görev düşüyor. Hem rahmetli Aliya’nın dediği gibi “Unutulan soykırım tekrarlanır.” Biz bu soykırımı unutmayacak ve unutturmayacağız. Er ya da geç, mutlaka İsrail bunun hesabını verecek. Buna sessiz kalmanın utancını, dilini zalime uzatmaya çekinenler muhakkak yaşayacak. “Bizim kimseye borcumuz yok” derken bunu söylüyorum. Bugün başta İspanya gibi bazı yürekli ülkeler hariç Batılı ülkeler, Filistin’e borçlanıyorlar. Zulme karşı çıkma sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. Biz tarihin hiçbir döneminde zalim de olmadık, zulme rıza da göstermedik. Bu yüzden alnımız aktır. Ancak bugün sessiz kalanların yüzleri kararmaktadır. Netanyahu yönetiminin Gazze’de gerçekleştirdiği katliam tarihe bir kara leke olarak geçti. Bu leke, sadece Netanyahu yönetiminin değil, ona şartsız ve koşulsuz destek veren ülkelerin alnına da yapıştı. Bu devletlerin ve uluslararası kuruluşların kayıtsızlığını dünya asla unutmayacak. Yıllar ve nesiller boyunca bu sessizliklerinin bedelini ödeyecekler. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız. Ancak küresel sistemin çarpıklığı nedeniyle bir yerde bunun önüne geçmeye çalışanlar olacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar vicdan mahkemelerinden aldıkları cezadan kurtulamayacaklar. Soykırım mağduru diye yıllarca ortalıkta dolaşan İsrailli yöneticiler, artık atalarının katillerine dönüşmüştür. Bu hükmü insanların zihinlerinden de, tarihin kayıtlarından da, vicdanlardan da silemeyecekler.

    Batı Şeria ve Kudüs’teki İsrail zulmü Gazze’yi aratmıyor. Sizin işgalci yerleşimcileri terörist olarak tanımlanmanız gerçekten büyük yankı uyandırdı. Şimdi bu safhadan sonra İslam ülkeleri yöneticileri, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi’nin Filistinlilerin malına mülküne çöken bu yağmacı teröristleri terörist olarak resmi kayıtlara geçirme noktasında iyi bir mesai harcamasını bekliyor musunuz?

    İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesinde hatırlarsanız bu işgalci yerleşimciler terörist olarak ilk defa kayıt altına alındı. Şu anda Batılıların savunamadığı tek şey, yerleşimcilerin işledikleri cinayetler. Bu hukuksuzlukları Amerikalılar dahi açıktan eleştiriyorlar. Bu işgalci teröristler için yerleşimci tabirini terk edip işgalci terörist tanımlamasını kullanıp yaygınlaştırarak işe başlayabiliriz. Bu kişilerin gasp ettikleri evler, araziler, iş yerleri Filistinlilerin öz mallarıdır. Bunu anlayıp, anlatarak mesafe alabiliriz. Hukuki zeminde yapılacaklar, devletlerin alması gereken tutumlar başkadır. Düşünün bir eviniz var, atanız dedeniz o evde yaşamış, yıllarca o toprağı işlemiş, üzerinde yaşamışsınız sonra eli silahlı bu teröristler geliyor ve size “burası artık benim” diyor. Bu zulüm değil de nedir? Diğer taraftan Tevrat’taki on emir içerisinde sadece “öldürmeyeceksin” emri yok. On emrinden biri de “komşunun malına, mülküne göz dikmeyeceksin!” emridir. Bunların böyle bir derdi yok. Netanyahu sürekli dini söylemlerle soykırımlarını temellendirmeye çalışıyor ancak görüyorsunuz bunların yaptıklarının dini bir dayanağı da yok. Bunlar işgalci, bunlar zalim. Ortada çok büyük bir terör vakası var. Bu bir devlet terörüdür. Bu devlet terörü karşısında da suskun duramayız.

    Gazze’deki bu vicdan sızlatan durum karşısında, Batıda özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nde gençler, Filistin’de ne oluyor anlayabilmek için Kur’an-ı Kerim okumaya yöneldiler. Bunun videoları sosyal medyada çokça dolaştı. Meseleyi anlamaya, insani durumu kavramaya çalışırken karşılaştıkları mesajdan çok etkileniyorlar. Bununla ilgili duygusal paylaşımlarda da bulundular. İlginç bir insani ve vicdani hareket dünyada karşılık buluyor. Bu durum insanlık vicdanını harekete geçirme yolunda nasıl bir etki uyandırabilir?

    Öncelikle bizlerin vazifesi, hakikati en yalın haliyle ve mümkün olduğunca da çok sayıda kişiye anlatmaktır. Bundan vazgeçmeyeceğiz, tereddüt etmeyeceğiz. Burada gerek yazılı ve görsel medyamıza büyük iş düşüyor. Hem ülkemizin hem dünyanın büyük bir çoğunluğuna sizinle ulaşabiliriz. Bizler de ulusal, uluslararası toplantılarımızda bunu yapıyoruz ve buna devam edeceğiz.

    Şu gerçeği de bilmemiz lazım; hiçbir zaman bunların bu zalimliklerini gizlemeye güçleri yetmeyecektir. Bütün gerçekler su yüzüne çıkıyor. Gazze’de yaşanan vahşet ve oradaki şehitlerimizin fedakarlığı dünyada yeni bir uyanışa, yeni bir silkinişe Allah’ın izniyle vesile olacaktır. Bu vahşet, bu cinayet, bu terör ne kadar yayılırsa yayılsın, Gazze’de dökülen tek bir damla kan, akan tek bir damla gözyaşı bile boşa gitmeyecektir. Buna da yürekten inanıyorum. Bu ödenen bedeller Allah’ın izniyle lehe dönüşecektir, hiç endişeniz olmasın. Bu silkiniş üstad Sezai Karakoç’un bizlere anlattığı o “Diriliş Muştusu”na inanıyorum ki vesile olacaktır. Çünkü diriliş muştusunun bedeli öyle kuru kuruya olmuyor. Bakın Filistin davasını merak edenler şimdi İslam’la şerefleniyor. Yeni bir uyanış, yeni bir diriliş. İsrail Filistin’in sesini, nefesini kesmek için fosfor bombaları dahil binlerce bomba atıyor. Sizler televizyon yayınlarında bunları yakalıyor, bu fosfor bombalarının nasıl atıldığını ispatlıyorsunuz. Amerika başta olmak üzere Batı tüm imkanlarıyla yükleniyor, her türlü desteği veriyor ama nafile.

    Bizler de nasıl olsa hakikat bir gün ortaya çıkar diye elimiz kolumuz bağlı duramayız. Yapmamız gereken rehavete kapılmadan elimizle, dilimizle bunu anlatmaktır. Bu tür kötülükleri gördüğümüz zaman, elimizle, eğer buna gücümüz yetmiyorsa dilimizle, eğer buna da gücümüz yetmiyorsa, o zaman kalbimizle, gönlümüzle buğzedeceğiz. Bu da imanın en zayıf halidir. Bunları yapmamız lazım ve çok çalışacağız. İsrail, kardeşlerimize yaptıkları karşısında ‘Ben bu işi bitirdim.’ diyemeyecek. Onun için Lahey önemli. Bunun dışında da attığımız adımlarla bunların nefesini, soluğunu inşallah kestireceğiz. Gayret bizden tevfik Allah’tan.

    “Hamas bir terör örgütü değildir”

    Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı Müsteşarı Brian Nelson’ın Ankara’da temasları oldu. Bu temaslar sonrasında Türkiye’nin Hamas’ı desteklemesinden dolayı endişeli olduklarını belirtmiş. Ziyaretinden önce de bir yaptırım beklentisi içerisinde olduğuna dair haberler çıkmıştı. Oysa Amerika Birleşik Devletleri, PKK gibi terör örgütlerine yıllardır silah, finansman ve siyasi destek sağlayan bir ülke. PKK’ya böyle davranırken, Hamas konusunda Türkiye’den bu konuda beklenti içerisinde olmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Ben Amerika’ya daha ilk seyahatimde orada Jewish Community ile toplantı yapmıştım. 20 yıl önce bana orada Hamas’ı sormuşlardı. Ben de demiştim ki “Hamas bir terör örgütü değildir. Onlar sadece 1947’den şu ana kadar elde tutabildikleri bir avuç toprakta mücadelelerini sürdüren insanlardır.” Şu anda ben aynı yerdeyim. Hamas’ı, kim ne derse desin, bir terör örgütü olarak asla kabul edemem. Böyle de tasvir edemem. Siz PKK’yı, YPG’yi, FETÖ’yü ödüllendirirken, hatta hatta bunları Oval Ofis’te ağırlarken, kalkıp da Hamas’ı bu şekilde yorumlamamızı bekleyemezsiniz. Ben bunu ne inancım ne vicdanımla bağdaştırırım. Hamas’ın içindekileri, El Fetih’i, Amerika gibi değil, gayet iyi tanıyorum. Hamas, herşeyden önce Filistin’in bir gerçeği, orada bir siyasi partidir ve bir siyasi parti olarak seçime girmiş ve kazanmıştır. “Terör örgütü” dediler, çamur attılar, “Tutmasa da iz bırakır.” dediler. Hamas’ı bu şekilde, başta Amerika olmak üzere, Batı, böyle bir konumlandırmayla sürekli olarak anlattı, anlatıyor. Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Bizler dış politikamızı Ankara’da oluşturur ve sadece Türkiye’nin menfaatlerine, halkımızın beklentilerine göre dizayn ederiz. Muhataplarımız eminim ki Türkiye’nin bu tip insani krizlerde ve çatışmalardaki tutarlı ve dengeli dış politika adımlarını takdirle karşılamaktadır ancak bunları bambaşka gerekçelerle yüksek sesle dile getirememektedir. Türkiye’nin atacağı adımlara yönelik ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda beklentilerinin olması doğaldır. Ayakları yere basan, reel zeminde düşünüldüğünde bunların gerçekleşme olasılığının ne kadar düşük olduğunu tahmin etmek de güç değildir.

    Türkiye ve Yunanistan arasında Beşinci Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı için 7 Aralık’ta Yunanistan’a bir ziyaretiniz olacak. Atina yönetiminin Türkiye’ye yönelik zaman zaman ihtilafa neden olan tutumları, açıklamaları iki ülke arasında bir süredir kırılmalara neden olmuştu. Özellikle Yunanistan’ın tutumu konusunda ne düşünüyorsunuz? Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in bir açıklaması oldu son günlerde. ‘Türkiye’yle işbirliği şart.’ dedi. Miçotakis’in bu açıklaması ne anlama geliyor sizce? Özellikle Yüksek Düzeyli İşbirliği Konsey toplantısı sonrası iki ülke arasında yeni bir dönem başlar mı?

    Temennimiz odur ki yeni bir dönem başlamış olsun. Çünkü her zaman bir ifadem var “Biz dostları artırmaya, düşmanları azaltmaya çalışıyoruz.” diyorum. Bunları ikili görüşmemizde de kendisine çok açık net, bundan önce söylediğim gibi yine söylemekte fayda olduğuna inanıyorum. Çünkü Türkiye’den seslendiğiniz zaman Kos Adası’ndan o ses duyuluyor. Arasındaki mesafe bu kadar yakın, bu kadar geçmişi itibariyle iç içe olan iki ülkenin hala düşmanlığı körükleyen seslerle yürümesi doğru değil. Bir diğer taraftan da bizi kızıştıran kim? Bu noktada baktığımız zaman Başta Amerika Birleşik devletleri olmak üzere birileri bizi birbirimize düşürmenin gayreti içerisinde. Parasını ödediğimiz halde bize F-16’larımız verilmezken Yunanistan’a hala F-16’ları gönderiyor, mühimmatını gönderiyor. Amerika böyle yapıyor diye bizim de herhalde geri çekilecek bir halimiz yok. Yanı başımızdaki komşumuza ziyaretimizi yaparız, oturur konuşuruz. Eğer birbirimizin çıkarlarına zarar verecek tutumlar içerisine girmiyorsak mesele yok. Yolumuza aynen devam ederiz. Tabii ki görüş ayrılıklarımız var ve çözümü bir çırpıda mümkün olmayan derin meseleler bulunuyor. Fakat hemen çözebileceğimiz ve iş birliği zeminini genişletecek başlıklar da yok değil.

    Yeni bir dönem başlatır, verilen sözleri tutar ve dış etkilerden arındırılmış bir düzlemde bu ilişkileri geliştirebilirsek eminim ki kazançlı çıkarız. Bizim dış politika anlayışımız “hep ben kazanayım karşıdaki kaybetsin” değildir. Biz “kazan-kazan” anlayışı ile Atina’ya gideceğiz. Orada yeni dönemin ruhuna yakışır kararlar almak için hem ikili ilişkilerimizi hem Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini ele alacağız.

    İYİ Parti Genel Başkanı yerel seçimlere 81 ilde tek başlarına girebileceklerini söylüyordu. Ancak son dönemdeki gelişmeler ve İYİ Parti Genel Başkanı ile CHP Genel Başkanı arasındaki görüşmeden sonra süreç biraz değişti. İttifaka açık kapı bırakıldı. Genel İdare Kurulu’nda alınacak karar doğrultusunda karar açıklayacaklarını söylediler. Bu süreç sizin aday belirleme takviminizi etkiliyor mu? Bu süreci nasıl yorumlarsınız?

    Biz politikalarımızı muhalefete göre değil, tamamıyla Cumhur İttifakı’nın çerçevesiyle belirliyoruz. Bu konularda da öncelikle önümüzde Büyükşehirler ile ilgili analizler var. Büyükşehirlerle ilgili arkadaşlarımız şu anda yoğun bir çalışmanın içerisindeler. 30 büyük şehrin dışında da 51 normal il belediyesi ile ilgili değerlendirmeleri yine Cumhur İttifakı olarak yapacağız. Buradaki değerlendirmelerle birlikte de yola çıkacağız. Şu anda seçim işleri başkanlarımız, MHP’den üç arkadaşımız ve Ak Parti Genel Başkan Vekilimiz Efkan Ala ile görüşmeleri yapıyorlar. 6 kişilik komisyon bu çalışmaları tamamlayıp birkaç gün içinde de bizim üst kurulumuza getirecekler, orda da çalışmalarımızı sürdüreceğiz. CHP ile İYİ Parti veya HEDEP ne yapar? Bizim bunlarla uğraşmak gibi bir derdimiz yok. Biz kendi işimize bakacağız. Bizim altılı masa, on altılı masa vesaire gibi masalarımız yok. Sadece Cumhur İttifakımız var. Bu Cumhur İttifakımızı da en uygun şekilde çalıştırmanın gayreti içerisinde olacağız. Biz yolumuza bakarız. Kimin kiminle görüştüğüne, kimin kimi nerede aday gösterdiğine bakmayız. Karşımıza kim çıkarsa en son seçimde olduğu gibi milletimizin desteğiyle dersini verir ve kendi iç buhranları ile onları baş başa bırakırız. Yeniden masa kurma çabaları varsa kurabilirler. Milletimiz zaten masadan kalkanları, sonra tekrar oturanları, birbirlerini hançerleyenleri, Cumhurbaşkanlığına layık gördüklerini kısa süre sonra Genel Başkanlık koltuğuna layık görmeyenleri çok iyi biliyor. Biz uzun zamandır bu partilerin ne dediğiyle söylemleri birbirini tutmadığı için ilgilenmiyoruz. Ne yaptıkları da bizi ilgilendirmiyor. Biz millete hakkıyla hizmet etmenin, ülkemizi güçlendirmenin, şehirlerimizi kalkındırmanın derdindeyiz. Biz şehirlerimizi en iyi şekilde yönetecek adaylarımızı oluşturmakla, projelerimize son halini vermekle meşgulüz. Onların atacağı ya da atmayacağı hiçbir adım bizi etkilemez.

    Son grup konuşmanızda ‘Yeniden İstanbul’ sloganıyla İstanbul’a özel bir önem atfettiniz. Şimdi İstanbul’u yeniden kazanacak aday konusunda kafanızda herhangi bir profil şekillendi mi? Kabinenizden herhangi bir feragat söz konusu olur mu?

    Ne olur ne olmaz, şimdi konuşulmaz. İstanbul’da da, Ankara’da da parti teşkilatımın içerisinde görevli olan arkadaşlarım çalışmalarını yürütüyorlar. Çalışmaları belli bir noktaya getirdikten, müracaat süreleri bittikten sonra biz de açıklamamızı yaparız. Şu an itibariyle bu tür açıklamayı yapmamız asla doğru olmaz. Bırakalım çalışmalar devam etsin. Belli bir noktaya gelsin. Açıkladığımız zaman da mesele bitmiştir. Hepiniz zaten bunları gayet güzel bir şekilde öğreneceksiniz. Ama bizleri mahcup edecek isimleri Allah’ın izniyle biz milletimizin önüne koymayız. Bizim belediyecilik anlayışımız dillerde destandır.

    “Kim hukuksuzluk yapıyor ise cezasını çeker”

    Biliyorsunuz sosyal medyada fenomenler var. Bunların çok sayıda takipçileri var. Böyle şatafatlı bir hayat yaşıyorlar ve bunu da biraz görgüsüzce ortaya koyuyorlar. Bu fenomenler kara para aklama, vergi kaçırma gibi suçlamalarla karşı karşıya kaldılar. Bazıları tutuklu, yargılanıyorlar. Bu olayla ilgili sizin görüşünüz nedir? Ayrıca Deniz Bank’ın bir şube müdürü, saadet zinciri dedikleri yöntemle para toplamış böyle bir iş yaptığı ortaya çıkıyor. Aslında iki tarafı var efendim bu işin. Bir tarafı yani böyle hiç makul olmayan piyasa koşulları açısından verilmesi imkansız olan bir vaatle para toplayan bir tarafta Seçil Erzan var. Bir tarafta da bu imkansız vaade kanan ünlü futbolcular var. Arda var, isim vereyim isterseniz. Emre Belezoğlu var. Bir de bu işin neresinde olduğunu kestiremediğimiz ama tartışmanın da tam göbeğinde olan Fatih Terim var. Bu olayla ilgili yorumunuz nedir?

    Türkiye hukuk devletidir ve kim hukuksuzluk yapıyor ise cezasını çeker. Konu yargıdadır ve yargı bununla ilgili gerekli araştırmasını yapmaktadır. Vatandaşlarımızın kolay para vaadiyle, kısa zamanda yüksek kar sunan dolandırıcıların türlü tuzaklarına düşmemelidir. Devlet tabii ki bunların peşindedir ve oyunları bozmaktadır. Ancak bu illegal fon vaatlerine, yasal olmayan yollarla elde edileceği söylenen karlara karşı halkımız çok dikkatli olmalıdır.

    Bu konularla ilgili kararlar inanıyorum ki yargı tarafından en ideal şekilde verilecektir. Buradan sakınma diye bir şey söz konusu değil. Bu olayda adı geçen şüphelilerle ilgili araştırmalar devam ediyor. Futbolcu arkadaşlarla ilgili de aynı şekilde süreç devam ediyor. Bankanın en üst düzey yöneticileri ile ilgili de şu anda bütün soruşturmalar devam ediyor. Öyle zannediyorum ki kısa zamanda burada da inşallah neticeleri alacağız.

    “Vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyiz”

    Asgari Ücret Komisyonu 11 Aralık’ta toplanıyor. 6 aylık enflasyon ortalamasından yola çıkarak, bunu alarak asgari ücrete yüzde 35 oranında zam yapılacağı ve böylece asgari ücretin de 15 bin 393 liraya geleceği yorumları yapılıyor ekonomi çevreleri tarafından. Öncelikle asgari ücret ne kadar olur? Buna ek olarak Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’ın asgari ücretin sadece bir kez zamlanacağı yönünde bir açıklaması olmuştu. Siz ne dersiniz?

    Asgari ücretle ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan şu anda çalışmalarını yapıyor. Bu çalışmalarını olgunlaştırdıktan sonra nihai tabloyu önümüze koyacak. Çünkü burada işçi, işveren temsilcileri ile görüşmelerini bitirdikten sonra bize neticeyi getirecek. Biz de kendisini dinleyeceğiz. Ondan sonra en uygun asgari ücret neyse bunun kararını vereceğiz. Bütün mesele tarafları mağdur etmeden bir neticeye varabilmek.

    Asgari ücret artışı zaten biliyorsunuz yıl içinde bir kezdir. Bir kez verilecek zamla bu iş biter. Bunun da sorumlusu birinci derecede Çalışma Bakanımız Vedat Işıkhan’dır. Biz vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyiz.

    Ekonomi yönetimimiz bir yandan da enflasyonu dizginleyici adımlar attı, bunlar da sürüyor. İşaretler olumlu, yakında enflasyonun kalıcı bir şekilde dizginleneceğini göreceğiz. Enflasyon sorununu da tarihe karıştıracağız.

  • Asgari ücrette tarih belli oldu!

    Asgari ücrette tarih belli oldu!

    Milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücretle ilgili ilk toplantı tarihi belli oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun ilk toplantısını 11 Aralık’ta yapacağını duyurdu.

    ASGARİ ÜCRET NE KADAR?

    Asgari ücret, bir işçi için aylık brüt 13 bin 414 lira 50 kuruş, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 11 bin 402 lira 32 kuruş olarak uygulanıyor.

  • “Başlarını aşağı eğme lüksümüz yok”

    “Başlarını aşağı eğme lüksümüz yok”

    Türk-İş 24. Olağan Genel Kurulu, “Ne emekten ne vatandan vazgeçerim” sloganıyla Ankara’da bir otelde başladı. İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan kongre, maden işçilerinden oluşan koronun konseri ile devam etti. Genel kurulun açılış konuşmasına yapan Türk-İş Genel Genel Başkanı Ergün Atalay, taşeron işçiler, iş kazaları ve asgari ücret hakkında açıklamalarda bulundu. Gerek doğal afetler olsun, gerekse pandemi döneminde olsun Türk-İş’in her zaman Türkiye’nin yanında olduğunu belirten Atalay, konfederasyonun 24’üncü Olağan Genel Kurulu’nun sloganına atıfta bulunarak, “Ne emekten vazgeçeriz ne de vatandan. Vatan yoksa ne parti var, ne sendika var, ne dernek var, ne zengin. ne fakir, hiçbir şey olmaz” dedi.
    Atalay, hangi partiye oy verilirse verilsin her zaman ülkeden yana olunması gerektiğini dile getirdi.

    “Memur sendikaları çıkıp ‘işçiye fazla verdiniz’ diyor”

    Hükümetle işçilerin haklarını savunmak için sözleşmeler yaptıklarını dile getiren Atalay, “Gücümüzün yettiği ve kanunların el verdiği kadar bir gayret sarf ediyoruz. Sözleşme bittikten sonra arka arkaya zamlar gelmeye başlıyor. Zamlara alıştık fakat memur sendikaları çıkıp ‘İşçiye fazla verdiniz’ diyor. Hekimler ve imamlar da aynı şekilde çıkıp işçilere verilenin kendilerine de verilmesini istiyor. Yoksullukta birleşmeyelim, refahta birleşelim. Bu söylemleri doğru bulmuyorum” dedi.

    “Taşeron meselesini artık şu ülkenin gündeminden bir çıkarın”

    Arslan, taşeron işçilerle ilgili güzel bir düzenleme çıktığını, bu sayede 750 bine yakın işçinin kadrolu olduğunu fakat eksiklerin olduğunu belirterek, “Kış kıyamette elektrik direğinin tepesinde asıl işi yapan kadroya geçmedi. Karayollarındaki işçiler, bana ‘Başkanım aynı araçtayız, aynı kar küreme işini beraber yapıyoruz, aynı asfaltı beraber döküyoruz’ diyorlar. Ama biri 12 bin, diğeri 22 bin alıyor. Biri yemek yiyor, diğeri yemiyor. Birine ikramiye var, birine yok. Bu adil bir sistem değil. Bu konuda bürokratların ve siyasilerin sesleri çıkmıyor. Taşeronların yüzde 90’ı Sağlık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nda var. Şu taşeron meselesini artık şu ülkenin gündeminden bir çıkarın” ifadelerini kullandı.
    Atalay, taşeron işçilerle beraber belediye şirketlerindeki işçilerin de kadro alması gerektiğini, bu yönde çalışmaların başlatılması gerektiğini sözlerine ekledi. 1970-1972 yılları arasında eğitim gördüğü sırada staj eğitimi de aldığını, o günkü hükümetin 2 yıllık stajı sigortasına saydığını fakat bugün staj mağdurlarının olduğunu belirten Atalay, hükümetin staj mağduriyetlerini ortadan kaldırması gerektiğini dile getirdi.

    “İş kazası değil, iş cinayeti”

    Atalay, her gün ortalama 3 işçinin iş kazaları nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, “Soma, Ermenek, Maraş, Siirt, yakın zamanlarda da Amasra var. Hepsinde A’dan Z’ye neler olduğunu biliyorum. Buradan Anayasa Mahkemesi’ne sesleniyorum. Soma’da 301 tane arkadaşımız iş kazası falan değil, iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybetti. 20 yıllık Çin maskesi kullanıyorlardı. Bu dosyada da yer alıyor. Onun için Anayasa Mahkemesi’nin adil bir karar vermesini istiyorum” dedi.

    “Asgari ücret zammı hiç olmasın, zam da yapmayın, para da vermeyin”

    Aralık ayında belirlenecek olan asgari ücret hakkında konuşan Atalay, “Yıllardır asgari ücret görüşmelerine arkadaşlarımız katıldı. 12 kalemi ilgilendiriyor. Bu ücret başlangıç ücreti. Öyle bir noktaya geldi ki bu ücret geçim ücreti oldu. Bakan bu sene bir defa zam olacak diyor. Hiç olmasın, zam da yapmayın, para da vermeyin. Parayı ver zam yap, neye yarıyor bu” dedi.

    “Cambaz olsanız 11 bin 400 lirayla bir hafta geçinemezsiniz”

    Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda asgari ücretle çalışan 4 işçinin de yer alacağını hatırlatan Atalay, “Bir tane sağlık işçisi, bir tane büro işçisi, bir tane enerji işçisi, bir tane de karayollarında kar temizleme yapan taşeron karayolları işçisi yer alacak. İşçiler bu paralara nasıl geçinemediklerini anlatacaklar. Cambaz olsanız 11 bin 400 lirayla bir hafta geçinemezsiniz ya. Burada ne söylediysem orada da aynısını söylerim. Bu mesele hepimizin meselesi. 8 milyon asgari ücretli var. Bu ülkenin en büyük sözleşmesi. Bizim için fark etmiyor, onlar da komşularımız, arkadaşlarımız. Başlarını aşağı eğme lüksümüz yok” ifadelerini kullandı.

    Atalay sözlerine şöyle devam etti:
    “Ülkeyi yönetenlere bizi görmemezlikten gelmeyin diyorum. Bizi yok saymayın. 3 gün sonra oturduğunuz koltuklarda işçiler oturur. Bazı bürokratlar ben devletin sahibiyim zannediyor. Herkes için geçici bu iş.”
    Konuşmanın ardından oy birliğiyle 24’üncü Olağan Genel Kurulu yönetim kurulu seçildi. Kurula Türk-İş’e bağlı sendika başkanları, il başkanları ve konfederasyon üyeleri katılım sağladı. Genel Kurul, cumartesi günü yapılacak başkanlık seçimiyle son bulacak.

  • Bakan Işıkhan’dan asgari ücret mesajı

    Bakan Işıkhan’dan asgari ücret mesajı

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Vietnam Başbakanı Pham Minh Chinh ile ortak basın toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı. Işıkhan, çalışan emeklilere 5 bin liralık ikramiyenin ne zaman verileceği ile ilgili soru üzerine, “Mecliste kabul edilir edilmez çalışmalara başlayacağız. Şu anda net bir tarih yok, çalışmalarımız ne zaman biterse ikramiyeyi emeklilerimize ulaştıracağız. Önemli olan kararın açıklanmasıydı. Burada Cumhurbaşkanımızın kararı çok önemli” dedi.

    İkramiyenin kaç çalışan emekliyi kapsadığı sorusu üzerine Işıkhan, “Tam rakam net değil ama 4 milyon 600 binden fazla emeklimiz var. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ve Hazine ve Maliye Bakanımızın çalışmaları doğrultusunda bütün emeklilerimizi kapsayacak bir karar çıktı” ifadelerini kullandı.

    Taraflar arasındaki en yüksek faydayı gözeterek verimli bir toplantıyı gerçekleştireceğiz”

    Asgari ücret görüşmelerinin aralık ayında başlayacağını da söyleyen Bakan Işıkhan, taraflarla konuşmak için daha çok erken olduğunu dile getirdi. Bakan Işıkhan, “Bir şey söylemek için daha çok erken. Biliyorsunuz aralık ayı bitmeden Resmi Gazete’de yayımlamak zorundayız. Temmuz ayında yaptığımız gibi taraflar arasındaki en yüksek faydayı gözeterek verimli bir toplantıyı gerçekleştireceğimize inanıyorum” diye konuştu.

    “Ev hanımlarına emeklilik konusunu Orta Vadeli Plan doğrultusunda yerine getirmeye çalışacağız”

    Ev hanımlarına emeklilik konusunun Orta Vadeli Plan çerçevesinde ele alınacağını sözlerine ekleyen Işıkhan, “Cumhurbaşkanımızın hiçbir sözü havada kalmayacak, mutlaka yerine getireceğiz. Bu konuyu da Orta Vadeli Plan doğrultusunda yerine getirmeye çalışacağız. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak biz bunu görev addediyoruz. Cumhurbaşkanımızın hiçbir sözü asla yerde kalmayacak” ifadelerini kullandı.

  • Asgari ücrette tarih belli oldu

    Asgari ücrette tarih belli oldu

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ankara’da gazetecilerle bir araya geldi.

    Yılmaz, milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücretle ilgili kritik tarihi açıkladı. Yılmaz, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun mevzuat gereği 1 Aralık’ta çalışmalara başlayacağını duyurdu.

    Yılmaz şunları söyledi: “Bu yıl asgari ücrete yüzde 114 zam yapıldı. Asgari ücret artışı, enflasyonun çok üzerinde oldu. Üstüne bir de asgari ücrete kadar olan ücretlere vergi muafiyeti getirildi. Bunun bütçeye maliyeti 500 milyar lira oldu.

    Asgari ücret belirlenirken müzakereler, üçlü mekanizmayla yürütülüyor. Sadece kamunun perspektifi, zammı belirlemekte yetmez. İşçi, işveren tarafları da var. Sosyal diyalog mekanizması yürütülmeden perspektif belirtmek doğru olmaz. İşverenler de işletmelerin devamlılığı, kayıtdışılığın önlenmesi gibi yaklaşımlarla masada olacaktır. Tarafların söyleyeceklerini görelim.”

    “7 BİN 500 TL’DEN AZ ALANLARA ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”

    Yılmaz, emekli maaşlarına yönelik ocak zammına da değindi. Yılmaz şunları söyledi:

    “Emekli maaşlarında reel olarak ciddi artışlar oldu. Ancak son dönemdeki enflasyon, emekli maaşında da tartışma yarattı. Yıl sonunda memur zammının ne olacağı toplu sözleşmeyle belli. Memurun zammı, memur emeklisine de yansıyacak. İşçi emeklileri biraz daha az alıyor normalde. Orayı dengelemek gerekiyor gibi bir durum var. 7 bin 500 lira altındaki maaşlar için bütçe imkanlarını zorlayarak elimizden geleni yapacağız. Ama bunu yaparken depremi unutmamak lazım, enflasyonla mücadeleyi unutmamak lazım.”

    “KAYNAKLARI DENGE GÖZETEREK KULLANMALIYIZ”

    Ücret zamlarına ilişkin değerlendirme yapan Yılmaz, “Enflasyonla mücadele, toplumsal fedakarlık da gerektiriyor. Sosyal medya veya başka mecralarda gerçeklerden kopuk algı oluşturulması, kalıcı refah artışı getirmiyor. Denge çok önemli. Belli bir kesime zam yapıp diğerlerine yapılmazsa denge bozuluyor. Adaleti sağlamalı, kaynaklarımızı denge gözeterek kullanmalıyız.” dedi.

    “ANİ BİR ŞEKİLDE KKM’Yİ BİTİRME PERSPEKTİFİ YOK”

    Kur korumalı mevduatla ilgili konuşan Yılmaz, 17 Kasım itibariyle hesapların 640 milyar lira azalarak 2 trilyon 768 milyar lira olduğunu belirtti.

    Yılmaz, “Kur korumalı mevduat, uygulamaya girdiği gün için ihtiyaçtı. O günlerde devreye girmeseydi üstlendiğimiz maliyet daha yüksek olabilirdi. Geçici bir adım olarak görüldü ve o konuda kanuni düzenleme de geçici yapıldı. Aşamalı bir şekilde buradan çıkıyoruz. Bunu da döviz kuru piyasasında sorun yaratmadan yapıyoruz. Ani bir şekilde kur korumalı mevduatı bitirme gibi bir perspektifimiz yok.” diye konuştu.

    Cevdet Yılmaz, enflasyonda tek haneyi 2026’da yakalayacakları mesajını verdi.

  • Hizmet borçlanmalarına asgari ücret oranında zam

    Hizmet borçlanmalarına asgari ücret oranında zam

    Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) yapılan askerlik borçlanması, doğum borçlanması, yurt dışı borçlanması gibi hizmet borçlanma primleri, asgari ücret ile bunun 7.5 katı arasında değişen ve kişilerin tercih ettikleri kazanç tutarı üzerinden hesaplanıyor. Yurt dışı borçlanmaları hariç diğer borçlanmalarda bildirilen kazancın yüzde 32’si oranında prim ödeniyor. Askerlik, doğum ve yurt dışı hizmet borçlanma maliyetleri, asgari ücret oranın da artıyor. Bu çerçevede yeni yılda asgari ücretin artmasıyla beraber borçlanma maliyeti de aynı oranda artacak.
    Yenil yılda yapılacak asgari ücret zammıyla beraber artacak prim maliyetlerini ise Sosyal Güvenlik Uzmanı İsa Karakaş, İhlas Haber Ajansı’na değerlendirdi. Karakaş, “Bugün itibarıyla bir günlük askerlik borçlanması ve bir günlük doğum borçlanması kazanmak için en az ödenmesi gereken tutar günlük 144 lira. Fakat yüksek emeklilik maaşı için daha yüksekten ödemek isteyen vatandaşlar ise en fazla 1073 lira ödeyebilirler. Yani hizmet borçlanması isteyenler 144 lira ve 1073 lira arasında diledikleri fiyat üzerinden ödeme yapabilirler” ifadelerini kullandı.
    Askerliğini sigortalı çalışmaya başlamadan önce yapmış olanlar, askerlik borçlanması yaptıklarında sigorta başlangıç tarihini borçlandıkları süre kadar öne çekebileceklerini belirten Karakaş, bu durumunda çoğunlukla daha erken emekli olma imkânı sağladığını ifade etti.

    “Bir aylık borçlanma yapmak istediğimiz takdirde bu tutar 4 bin 320 lira yükseliyor”

    Karakaş 1 günlük askerlik borçlanmasının 144 lira olduğunu hatırlatarak, “Bugün itibarıyla bir aylık borçlanma yapmak istediğimiz takdirde bu tutar 4 bin 320 lira yükseliyor. 6 aylık askerlik yapmış olanlar bugün itibarıyla 6 ayın tamamında borçlanmak istediklerinde 25 bin 920 lira ödemek zorundalar. Öte yandan bir anne bir çocuk için borçlanmak istediği zaman iki yıllık borçlanma hakkı olduğunu görüyoruz. Bu da 720 gün eder. Dolayısıyla bu da 103 bin 680 lira ödemek zorunda olacak” diye konuştu.
    Karakaş, doğum sonrası ücretsiz izin kullanan veya çalışmaya ara veren kadınlar her bir çocuk için boşta geçen sürelerinin 2 yıla kadar olan kısmını borçlanabildiklerini söyledi. Borçlanma hakkının üç çocuğa kadar tanındığını da ifade eden Karakaş, bir kadının toplam 6 yıla kadar doğum borçlanması yapabildiğini sözlerine ekledi.
    Karakaş, hizmet borçlanmasına ihtiyacı olan vatandaşların askerlik borçlanması ve doğum borçlanmasında 31 Aralık tarihine kadar borçlanmalarını yapmalarını tavsiye etti.

    “Yurtdışı borçlanması da asgari ücret oranında artacak”

    Gurbetçilerin borçlanmasını maliyeti hakkında da konuşan Karakaş, “Yurtdışı borçlanması, doğum borçlanması ve askerlik borçlanmasına göre daha yüksek. Askerlik ve doğum borçlanmasının bir günlük maliyeti 144 lirayken yurtdışı borçlanmasının günlük maliyeti ise 201 lira. 1 aylık maliyetine baktığımızda 6 bin 30 lira olduğunu görüyoruz. Gurbetçi vatandaşların da yeni yılda ödeyecekleri ücretler asgari ücrete yapılacak zam çerçevesinde artacağını söyleyebilir” değerlendirmesinde bulundu.

  • Asgari ücrete tek zam mesajı

    Asgari ücrete tek zam mesajı

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücretle ilgili açıklamalar yaptı.

    Bakan Işıkhan, milyonlarca kişiyi ilgilendiren asgari ücrete 2024’te tek sefer zam yapılacağı mesajını verdi.

    Kabine toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Işıkhan, “Geçen temmuz ekstraydı. O da Sayın Cumhurbaşkanımızın öngörüsüyle ihtiyaç duyulduktan sonra oldu. Ama ihtiyaç hasıl olursa bir araya gelinebilir” dedi.

    “İKİNCİ ZAMMA GEREK OLMAYACAK”

    Gelecek yıl enflasyonda gerileme olacağını söyleyen Işıkhan, temmuzda ikinci bir toplantı yapılmayacağını söyledi. Bakan Işıkhan, “İkinci zamma gerek olmayacak diye düşünüyoruz. Tüm parametreler iyi gidiyor çünkü.” ifadelerini kullandı.

    Asgari ücrete 2022 ve 2023 yıllarında Temmuz ayında ara zam yapılmıştı.

    KOMİSYON ARALIK AYINDA TOPLANACAK

    Yeni yılda geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun aralık ayında toplantılar yapacak. 2024 asgari ücret rakamının 31 Aralık’a kadar belirlenmesi gerekiyor.

    Asgari ücret halen 11 bin 402 TL olarak uygulanıyor.

  • Türk-İş Başkanı Atalay’dan asgari ücret açıklaması

    Türk-İş Başkanı Atalay’dan asgari ücret açıklaması

    Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Manisa’nın Soma ilçesinde Maden İş Sendikasını ziyaret etti. Ziyarette Soma Belediye Başkanı Ali Tulup da yer aldı. Gazetecilere açıklamalarda bulunan Başkan Atalay, Soma Maden faciasının 6 yıl sonra 10. yılına gireceğini vurgulayarak Anayasa mahkemesinde bekleyen dosyanın biran önce sonuca bağlanması gerektiğini belirterek, vergi dilimi, asgari ücret ve taşeron konularında açıklamalarda bulundu.

    “Masada bizi işçiler temsil edecek”
    Asgari ücretlinin en büyük sorunlarından birinin vergi dilimi meselesi olduğunu kaydeden Atalay, “Şimdi burada çalışan arkadaşlarımız vergiyle ile ilgili ‘ocak ayında aldığımız baz alınsın’ diyorlar, geçmişte ‘yüzde 27’lik dilime 6. ayda giriyorduk şimdi biz nisan ayın sonunda yüzde 27’lik dilime giriyoruz’ diyorlar. Esas ana problem ne sözleşme, ne asgari ücret, esas problem vergiyle ilgili. Vergiyle ilgili bir düzenleme ve sabitleme yapılması gerekiyor. Asgari ücret konusunda 40 senedir, senede bir kere zam için hükümetle görüşme yapıyorduk. Şimdi 2 senedir 6 ayda bir yapıyoruz. Bunun sebebi de ülkedeki enflasyon. Covid’den sonra bir Temmuz ayında, bir Aralık ayında asgari ücretle ilgili görüşme yapıyoruz. Zaman zaman ben ifade ediyorum ki bu sene geçmişte kanun gereği temsil noktası Türk-İş’te. Şimdi orda bizim sendikalarımız oluyor. Bu sene işçi olacak o masada. Temsilcilerimizin tamamı yani 4’ü de işçi olacak. Sendikacı olmayacak. Onlar bu parayla nasıl geçinemediklerini anlatacaklar. Sonra komisyonu tespit edeceğiz. Arkadaşlarımızla beraber benim anlatmamın yahut İlhami’nin anlatması sendikacının anlatması olmuyor. Yaşayan anlatsın, yaşayan bizzat orda oturacak, anlatacak. O masada kadın da olacak erkek de olacak işçi yani onlar kendi konumlarını anlatacaklar” dedi.

    “Zamanı geldiğinde konuşacağız”
    Asgari ücretle ilgili de açıklamalarda bulunan Atalay şunları söyledi: “Asgari ücret lafı çıktığı zaman maalesef bizim ülkemizde ete, süte, kiraya, her yere zam geliyor. Şimdi şuanda asgari ücrete evet desem imzalasam, şubatın birinde alacak asgari ücret maaşını. Ne var şubata 3.5 ay zaman var. Yani o zamana kadar konuşmanın hiç bir anlamı yok. Zamanında konuşmak lazım. Bize her zaman soruyorlar ne isteyeceksin masada oturanlar isteyecekler, durumlarını anlatacaklar. Bu sene böyle bir düzenleme yapacağız nasip olursa.”