Etiket: asır

  • 9 asırdır hiç solmadı

    9 asırdır hiç solmadı

    Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Karacaören köyünde bulunan, 9 asırdır adeta boynu bükülmeyen ardıç ağacı, görenleri kendine hayran bırakıyor.
    Sivas’ın İmranlı ilçesi Karacaören köyünün hakim bir noktasında bulunan ardıç ağacı heybetiyle dikkat çekiyor. Bölge halkı tarafından oldukça öneme sahip olan bu ağaç 2016 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alındı.

    Anıt ağaç olarak kayıtlara geçen ve boz ardıç olarak da bilinen 950 yaşındaki bu ağaç, yıllardır doğal güzelliğini koruyarak doğaseverlerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Köy sakinleri ağacın yıllardır solmadığını ifade ederek ağacın yaşının daha fazla olabileceğini belirtti.

    “Bu ağaç hiç kurumadı”
    Bu ağaç hiç kurumadı daha da kurumaz diyen köy halkından Ali Naci Gülçiçek, “Ağacın etrafı böyle değildi kökleri hep dışarıdaydı. Yaşlı bir amcamız buranın etrafını yaptı. Ağaç kökündeki boşluklara toprak doldurdu. Bu ağaç hiç kurumadı daha da kurumaz. Özelliği, sırrı kendisinde” dedi.

    “Bu ağaç daha da yaşlıdır”
    Koruma altındaki ağacın yaklaşık 950 yıllık bir ağaç olduğunu söyleyen Rıza Çürük, “Bu ağacın akıbetini bilen yok. Köyün kuruluşu 350 yılı geçmiş, bu ağaç o zamanda burada yerindeymiş. Bu ardıç ağacı. Ardıç ağaçlarının ömrü çok uzun olur. Bu ağacın 950 – 960 yıllık bir geçmişi olduğu belirlendi. Fakat bence bu ağaç daha da yaşlıdır. Köyümüzde bu ağaca benzer iki ağaç daha var. Bu ağaç şimdiye kadar kurumadı” şeklinde konuştu.

  • Van’da asırlık camide ‘itikâf’ ibadeti

    Van’da asırlık camide ‘itikâf’ ibadeti

    Eski Van şehrinin Ortakapı Mahallesi’nde bulunan 15. yüzyıl eserlerinden Hüsrev Paşa Camii ve Külliyesi’nde yaklaşık 10 yıldır İl Müftülüğünün oluruyla itikâf ibadeti yapılıyor. Tarihi camide Ramazan ayının en önemli sünnetlerinden biri olan itikâfa girenler, manevi bir ortamda ibadetlerini yerine getiriliyor.

    İHA muhabirine konuşan Cami İmam Hatibi Ahmet Hüsrev Koyuncu, unutulmaya yüz tutmuş bir sünnetin tarihi bir mekanda tekrar ihya edildiğini söyledi. Hüsrev Paşa Camisinin Mimar Sinan tarafından yapıldığını hatırlatan Cami İmam Hatibi Koyuncu, “Külliyenin müştemilatı içerisinde çifte hamam, misafirhane, imaret ve medrese odaları yer alır. Medrese bölümünde Sıbyan mektebi ve üniversite öğrencilerine ders verildiği bir yerdi. Bu odalar aynı zamanda Ramazan ayında itikâfa girilen odalar olarak kullanılıyordu. Diğer taraftan caminin pencereleri de itikâfa girilecek şekilde düşünülmüştür” dedi.

    “Camimizde itikâf sünneti yerine getiriliyor”

    Ramazan aylarında itikâfa girmenin Peygamber Efendimizin unutulmuş bir sünneti olduğunu dile getiren Koyuncu, “2011 yılında meydana gelen depremde camimiz zarar gördü ve ardından restore edildi. Restore edildikten bu yana camimizde itikaf giriliyor ve hatimle teravih namazları kılınıyor” diye konuştu.

    “Bu amel bütün Müslümanlar için bir nimettir”

    Camide itikâf ibadetini yerine getirmeye çalıştığını ifade eden Diş Hekimi Salih Merdivan ise “Vakit bulduğumuz müddetçe itikaf ibadetini devam ettirmeye çalışıyoruz. Ramazan ayının son 10 gününde Peygamber Efendimizin hiç ara vermeden yerine getirdiği bu sünnetle hemhal oluyoruz. Aynı zamanda Kadir Gecesini daha iyi geçirmek için bu ibadeti yerine getirmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

  • Yarım asırlık bir aşk hikayesi

    Yarım asırlık bir aşk hikayesi

    Gaziantep’te Ahmet ve Sabiha Kılavuz çifti 57 yıl önce ailelerin kararıyla görücü usulü hayatlarını birleştirdi. Ahmet Kılavuz (82), ailesinin bu kararını 1 yıllık askerken öğrendikten sonra Sabiha Kılavuz (79) ile mektuplaşmaya başladı ve evlendi. Kılavuz çifti, şimdilerde alzaymır hastalığı dolayısıyla ve sosyalleşmek için Gaziantep Büyükşehir Belediyesine bağlı Moral Evi’ne her çarşamba misafir oluyor.

    İleri seviye alzaymır hastası olan Sabiha Kılavuz’un en büyük destekçisi olan eşi Ahmet Kılavuz, Moral Evi’ndeki üç yıllık tedavi sürecinde eşini bir an olsun yalnız bırakmıyor. Bahçe bakımında olduğu kadar eşinin akıl oyunlarında da başarılı olduğunu ifade eden Kılavuz, “Sabiha hanımın rahatsızlığı 2015 yılında başladı. Yavaş yavaş fark ettik rahatsızlığını. Önce unutkanlıklar başladı; gideceği yeri, alacağı şeyi bilmedi. ‘Ne alacaktım, ne yapacaktım, ne ettim, şu nasıl oluyordu, bunun adı neydi?’ gibi soruları gün geçtikçe arttı. Hiç böyle olacağını tahmin etmiyordum. Tatlı günleri özlüyorum, ne desek boş” dedi.

    Sabiha Kılavuz’un hastalığı sonrası hayatlarının büyük oranda değiştiğini anlatan eşi Ahmet Kılavuz, “Eşimin çamaşırına bakıyorum, üstüne bakıyorum, yemeğine bakıyorum. Kahvaltısını hazırlıyorum. Allah ne kadar kısmet ederse, ömrümüz yettiğince, ölünceye kadar eşime bakarım” şeklinde konuştu.

    Her fırsatta Sabiha Kılavuz’a olan sevgisini dile getiren Ahmet Kılavuz, “Çok sevdim. Sabiha Hanımı çok sevdim. Güzel, tatlı günlerimiz oldu. Sabiha ile 57 yıldır aynı yastığa baş koyuyoruz. Kafa dengiyiz. Sana ne diyeyim, bizdeki bu uyumu başkasında görmedim. Bunca zamandır birbirimizi kırmadık. Sevgi de bambaşka” ifadelerini kullandı.
    Gaziantep’te bir evleri olduğunu ama Oğuzeli’ndeki bahçeli evlerinde ikamet ettiklerini dile getiren Ahmet Kılavuz, “Sabiha bahçede geziyor, dolaşıyor, otları yoluyor. Ben de rahat ediyorum, kendi de rahat ediyor” ifadelerini kullandı.


    “Sadece çocuklarını görünce ve Moral Evi’nde mutlu oluyor”

    Ahmet Kılavuz bir ömrü birlikte geçirdiği eşi Sabiha’nın son zamanlarda sadece çocuklarıyla bir araya geldiğinde ve Moral Evi’nde kendisini mutlu hissettiğini söyleyerek, “Buradaki arkadaşlarıyla karnındaki sancısını bile unutuyor, rahatlıyor. Burada türkü söylüyorlar, şarkı söylüyorlar, Türk sanat müziği söylüyorlar. Jimnastik yapıyor, hareket yapıyorlar, ondan sonra boyama boyuyorlar. Örgü örüyorlar. Arkadaşlarıyla konuşuyorlar işte, vakit güzel geçiriyor burada. Burada kendini daha rahat hissediyor” şeklinde konuştu.

    Moral Evi’ndeki tedavi sürelerinin 4 ila 5 saat arasında değiştiğini anlatan Ahmet Kılavuz, “Ben de eşimle beraber seanslara giriyorum. Kendisiyle oturuyorum. Kendisiyle beraber sohbete dalıyorum. Burada birlikte spor yapıyoruz. Koşu bandına yürüyüş yapıyoruz. El işler, boyama işleri, zeka oyunları etkinliklerine katılıyoruz. Vaktimiz güzel geçiyor burada” diye konuştu.

  • Asırlık çınarlardan görsel şölen

    Asırlık çınarlardan görsel şölen

    Kozan’da dört mevsim boyunca yüzlerce kişinin ziyaret ettiği Dağılcak Tabiat Parkı fotoğraf ve doğa tutkunlarını kendine çekiyor. Doğal kaynak suyu, çınar ve çam ağaçları arasında doğada oluşan renk cümbüşünü görmek isteyenler Kozan Belediyesi tarafından halkın hizmetine açılan tesiste doğanın keyfini çıkarıyor.

    Akarsuyun çevresindeki asırlık ağaçlar yeşilden sarıya ve kahverenginin tüm tonları ile renk cümbüşü sunarken, dökülen yaprak ve su sesi ziyaretçileri şehir stresinden uzaklaştırıyor.

    Kozan’ın doğasıyla ön plana çıktığını kaydeden Cemil Gök, doğanın keyfini çıkardıklarını belirterek, herkesin bu doğa turunu görmesini istediklerini ifade etti.

    Dağılcak Tabiat Parkı İşletme Müdürü Rıfat Akşahin ise bölgede 3 asırlık çınar ağaçları gölgesinde vatandaşların dinlenme imkanı bulduğunu kaydederek, “Gelin ve damatlarımız özellikle dış çekimde bölgemizi ziyaret ediyor. Günlük ortama 600 kişiye yakın ziyaretçi geliyor. Doğaseverler, fotografçılar muhteşem manzarayı görmek için ziyarete geliyor. Dağılcak Tabiat Parkı’mız dışında, iskelemiz, kalemiz ve konaklarımız güzel bir görsel şölen ile ziyaretçilerini karşılıyor. Bu güzel doğa turizmine kazandıran Belediye Başkanımız Kazım Özgan’a teşekkür ediyoruz. Herkesi bu eşsiz manzaraya bekliyoruz” dedi.

  • Asırlık çınarlar unutulmadı

    Asırlık çınarlar unutulmadı

    Ülke genelinde olduğu gibi Bingöl’de de Cumhuriyetin 100’üncü yılında çeşitli etkinlikler yapılmaya devam ediyor. Bu çerçevede Bingöl’deki asırlık çınarları ziyaret eden Vali Ahmet Hamdi Usta, Ilıcalar ve Sancak beldesindeki ziyaretlerinin ardından Kültür Mahallesi’nde ikamet eden 1922 doğumlu 101 yaşındaki Mehmet Ürek’i evinde ziyaret etti.

    Asırlık çınar Ürek ile sohbet eden ve taleplerini dinleyen Vali Usta, onların yaşayan bir tarih olduğunu belirtti.

    Açıklamalarda bulunan Vali Usta, “Bu sene 29 Ekimi her zamankinden farklı kutluyoruz. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını idrak ediyoruz. Bingöl’de cumhuriyetimizin 100’üncü yılında bayram kutlamaları çerçevesinde asırlık çınarlarımızı ziyaret ediyorum. İlk önce Ilıcalar beldesinde 107 yaşındaki Esma teyzemizi ziyaret ettim, biraz önce yine Sancak beldesi Arıcılar köyünde Eşraf amcamızı ziyaret ettim, şimdi de Mehmet amcamızın yanındayız. En genci 101 yaşını devirmiş yaşlılarımız. Bu yaşlılarımız cumhuriyetimize tanıklık etmişler, Atatürk’ümüze tanıklık etmişler, tarihimize tanıklık etmiş insanlar. Onları cumhuriyetin 100’üncü yılında evlerinde bizzat ziyaret ediyorum. Onların ihtiyaçlarına, ailelerin durumlarına bakıyorum ve onların anılarını elimden geldiğince dinlemeye çalışıyorum. Onların hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Çok güzel dualar alıyoruz, maşallah hafızaları iyi, sağlıkları iyi Allah onlara daha uzun, sağlıklı ömürler katsın. Onlar bizim için yaşayan tarih, açılmamış kitaplar. Onları okumayı bilmek lazım” dedi.

    Vali Usta’ya Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdür vekili Orhan Varan da eşlik etti.

  • “Önümüzdeki yüzyıl ‘Türk asrı’ olacak”

    “Önümüzdeki yüzyıl ‘Türk asrı’ olacak”

    Bir dizi ziyaret, inceleme ve açılışlara katılmak üzere Ordu’ya gelen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’i makamında ziyaret etti. Burada açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, Cumhuriyetin ikinci asrının güçlü ve büyük Türkiye’nin asrı olacağını söyledi.

    Kurtulmuş, şöyle konuştu:

    “Türkiye kendi önünde yeni hedefleri olan bir ülkedir. Türkiye Allah’ın izniyle Cumhuriyetimizin ikinci asrı, güçlü ve büyük Türkiye’nin asrı olacaktır. Dünyada her yerde sözü geçen, sözü güçlü ve tesirli olan Türkiye’nin yüzyılı olacaktır. Her alanda ekonomiden dış politikaya kadar Türkiye’de sanayiden turizme kadar, eğitime kadar her alanda Türkiye adından söz edilen ve örnek alınan bir ülke olacaktır. Bunun için hep birlikte 85 milyon gayretle, saflarımızı sıklaştırarak, hedeflerimizi ortak bir şekilde gerçekleştirerek yolumuza devam edeceğiz. Bizim gibi büyük idealleri olan milletlere 2 günü eşit olmak yakışmaz. 2 günümüz eşit olmayacak. Her günümüz bir öncekinden daha ilerde olacak ve böylece Türkiye çok kısa bir sürede Allah’ın izniyle nasıl bir asır içerisinde koskoca cihan devleti Osmanlı’nın yıkıntılarından ayağa kalkmayı başardıysa ikinci asrımızda çok daha ileriye gideceğiz.”

    “Türkiye Yüzyılını mutlaka gerçekleştireceğiz”

    Türkiye Yüzyılı’nın en büyük hedefleri olduğunu belirten Kurtulmuş, “Türkiye yüzyılını mutlaka gerçekleştireceğiz” diye konuştu. Kurtulmuş, “Bunun da yolu şehirlerimizin tek tek güçlü olmasından geçiyor. Güçlü ve büyük Türkiye, bütünüyle 81 ilinin tamamı kalkınmış olan tamamında gelişmenin bütün unsurlarının gerçekleştiği bir Türkiye’dir. Onun için Ordu iyi bir seviyededir ama yetmez Ordu ilinin de Türkiye’nin küresel rekabette yarıştığı bu büyük yarışta çok önde olması lazım. Onun için devlet, belediyeler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, bütün Ordu halkı olarak el ele vererek daha güçlü bir şehri oluşturacağız. Önümüzdeki asır İnşallah Türkiye’nin yüzyılı olsun. Önümüzdeki asır bu milletin dünyada her tarafta sözü geçen güçlü bir millet olduğunu görmek, hepimize nasip olsun” şeklinde konuştu.

  • Yarım asırdır zamana ayar veriyor

    Yarım asırdır zamana ayar veriyor

    Çankırı’da 67 yaşındaki saat ustası Cemal Yakar, yarım asırdır eskiyen saatlere yeniden hayat veriyor.
    Çankırı’da yaşayan 67 yaşındaki Cemal Yakar, ortaokul yıllarında çırak olarak başladığı saat tamirciliğini 50 senedir sürdürüyor.

    ,Çankırı şehir merkezinde bulunan iş yerinde yaşına aldırış etmeden mesleğini devam ettiren Yakar, teknoloji sebebiyle azalan ilgiye rağmen mesleğini aşkla devam ettiriyor. Sağlık durumu el verdiği süre boyunca mesleğini devam ettireceğini ifade eden Yakar, saat tamirciliği sayesinde 2 çocuğunu büyüterek meslek sahibi olmalarını sağladığını kaydetti.

    “Bu meslek sayesinde 2 çocuğumu okutup büyüttüm”
    15 yaşından beri mesleğini sürdürdüğünü belirten Cemal Yakar, “68 yaşımdayım, 15 yaşımdan bu yana saat tamirciliği yapıyorum. Rahmetli ustam vardı, Mehmet Erişen’den bu mesleği öğrendim. Benim başladığım zamanlar kurmalı saatler çoktu, biz de onları öğrendik. Sonra pilli saatler çıktı.

    Çankırı’dan Ankara’ya gittim, 20 gün eğitim aldım. Sonra bu pilli saatlerin tamirini öğrendik. Çok şükür, bu meslek sayesinde 2 çocuğumu okutup büyüttüm. Tabii o zamanlar bu saatçilik mesleği çok meşhurdu. Şimdi bu pilli saatler çıkınca biraz daha işlerimiz azaldı. Şu anda pilli saatlere, pil, kayış, bobin, entegre ve makine takıyoruz. Bu şekilde de devam ediyoruz. Sağlığım devam ettiği müddetçe bu işi sürdüreceğim. Başka bir sanatım yok, çok şükür geçinip gidiyoruz” dedi.

  • “7 yıl bana bir asır gibi geldi”

    “7 yıl bana bir asır gibi geldi”

    15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığı’nda şehit olan Emniyet Müdürü Ufuk Baysan’ın Düzce’de yaşayan babası, acısını şehit oğullarının fotoğrafına bakarak gidermeye çalışıyor. 15 Temmuz 2016’da silahlı terör örgütü FETÖ/PDY tarafından girişilen hain darbe girişiminin 7. yıl dönümünde şehit ailelerinin acıları tazeliğini halen koruyor. Özel Harekat binasına atılan ikinci bombada şehit olan Baysan’ı ailesi bir an olsun unutmuyor.

    “7 yıl bana bir asır gibi geldi”

    Şehit babası Ramazan Baysan, 7 yılın kendisi için bir asır gibi geldiğini belirterek, “7 yıl bana başlı başına bir asır gibi geldi. Oğlumu toprağa verdiğimizden bugüne hiç aklımdan çıkmadı. Sabah, öğle, akşam, çalışırken, yerken hep gözümün önünde. Öyle zor geçiyor. Eşim de benden farklı değil. Askerdir, polistir, sivil vatandaştır şehit kelimesini duyduğu an gözleri doluyor, ağlıyor, teselli etmesi bana düşüyor. Ne malum ki benzer sıkıntıyı ben farklı yaşıyorum. Hissettirmemeye çalışıyorum ama kolay değil, gün geçmesin ki bir yerden şehit haberi gelmesin gazetede olsun, televizyonda olsun. En kısa zamanda bu işler bir son bulsun. Yeter diye düşünüyorum, bitmesi lazım. Geride kalanlar için çok zor. Ben ve kardeşlerim babamızı yitirdiğimizde ufacık çocuklardık. Babasız büyümenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz. Yakışıklı oğlum bizi hiç üzmedi. Şehidimin iki iki çocuğu geride kaldı. Neyse ki yaşları gereği çok bir şey fark etmediler. Ama esas bundan sonra fark edecekler. Yaşanacakmış yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz, unutmak mümkün değil” şeklinde konuştu.

    “Son yüzyılın ön büyük ihaneti”

    15 Temmuz’un son 100 yılın en büyük ihaneti olduğunu belirten Ramazan Baysan, “Çok üzülüyorum, bir tarafta devletin kurumları bu tip insanlarla mücadele ederken diğer taraftan farklı devletin kurumları bu tip insanlara tavizkar. Anlamak mümkün değil, ders almıyorlarmış gibi kimse zarar görmemiş gibi. Halbuki o olaylar Türkiye’nin yaşadığı son yüzyılın en büyük ihanetidir. Kendi ülke vatandaşının kendi insanına yaptığı ihanet yenilir yutulur gibi bir şey değil. Düşmanının varsa ona göre tedbirini alırsın. Ama gece gündüz beraber olduğun, beraber çalıştığın komşun olunca farklı oluyor. Böyle insanlardan büyük bir ihanet başlı başına ıstıraptır. Beraber çalıştığın insanın sırtını döndüğünde sana silah tutması, bombalaması olacak iş değildir. Ama yaşadık 80-85 milyon insan bire bir gördü ve yaşadı. Bir ihanetti. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama bu ateş çok farklı. 24 saat oğlum gözümün önüne gelir. Beni tam yaktı. Damarlarımdan yüzde 50-60’ı gitti. Çok zor. İşin kötü tarafı benden çok annesini severdi. Daha bir farklı anne oğlun sıcaklığı. Ölüm hak ama bu hak edilmemiş bir ihanet. Dilerim Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaşı benzeri olayları yaşamaz” ifadelerinde bulundu.