Etiket: Asırlık

  • Asırlık ceviz ağaçları tepkiye neden oldu

    Asırlık ceviz ağaçları tepkiye neden oldu

    Giresun’un Çamoluk ilçesi Hürriyet Mahallesi’nde hazineye ait arazide bulunan 40’tan fazla yarım asırlık ceviz ağacının kökünden sökülmesi, mahalle sakinleri tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Olayın ardından vatandaşlar, konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulundu.
    Mahalle muhtarı Haşim Karacaoğlu, ağaç sökümlerinin kamu kurumlarının denetiminde yapıldığını belirtirken, vatandaşlar duruma isyan etti. Mahalle sakini Turan Düzyurt, “Bu araziler dedelerimizden kalma. Yarım asırlık ceviz ağaçlarının kesilmesi bir katliamdır. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk” dedi.

    Ömer Düzyurt ise “Bu ağaçlar hiçbir yazılı izin olmadan katledildi. Ağaçlar da bir evlat gibidir; emek verilerek yetiştirilir” diyerek ağaçları sökenlerin cezalandırılmasını talep etti. Muhtar Karacaoğlu, sökülen ağaçların bir kısmının yol genişletme çalışmaları, bir kısmının ise muhtarlık binası yapılması nedeniyle söküldüğünü açıkladı.

    Ayrıca, sökülen ceviz ağaçlarının belediyenin yeşil alanlarına dikileceği bilgisi verildi.
    Çamoluk Belediye Başkan Vekili Halil Yerlitaş, konuyla ilgili cumhuriyet savcılığına başvuruda bulunulduğunu ve gerekli soruşturmanın başlatılacağını duyurdu. Olay ilçede tartışmalara yol açarken, vatandaşlar yaşanan duruma çözüm bulunmasını bekliyor.

  • Asırlık ahşap ev heyelana yenik düştü

    Asırlık ahşap ev heyelana yenik düştü

    Rize’de şiddetli sağanak yağışların hayatı olumsuz etkilediği asırlık ahşap ev heyelan nedeniyle yıkıldı.
    Geçtiğimiz gün Rize’yi etkisi altına alan şiddetli sağanak yağışlar hayatı olumsuz etkiledi. Rize’nin Çayeli ilçesine bağlı Büyükköy Beldesi Çaycılar mahallesinde Okur ailesine ait 2 katlı ev de yağmurlardan nasibini aldı. Evin alt katını çevreleyen kara taşlarla örülmüş duvarın çökmesiyle içerisi toprak doldu.

    Ahşap çivilerle yapılmış olan tarihi Rize evinin alt kısmındaki toprağın da boşalması sonucu evin bir kısmı çökerek tamamen kullanılmayacak hale geldi. Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) Rize İl Müdürlüğü tarafından bölgeye sevk edilen ekipler heyelanlı alanda inceleme ve hasar tespit çalışması başlattı.

    “Can kaybı olmadığı için şükrediyoruz”
    Ailesinin 100 yılı aşkın süredir son yağmurlarla zarar görerek çöken evde ikamet ettiğini dile getiren Hamza Okur “Dün akşam 03.00 sıralarında duyduğumuza göre çökmüş burası. 100 yılı aşkın süredir yaşadığımız bir evdi. Mala geldi. İçerisinde dün akşam yoktuk. Can kaybı olmadığı için şükrediyoruz. Normalde kalıyorduk içerisinde. Son 1 yılda yarıcılar kalıyordu. Allah hayırlısını nasip etsin. 100 yılın üzerinde bir ev. Can kaybı olmadı en azından” ifadelerini kullandı.

  • Asırlık nineye doğum günü sürprizi

    Asırlık nineye doğum günü sürprizi

    Karaman’da sağlık çalışanları, evde muayene ettikleri Emine ninenin 100’üncü yaş gününde sürpriz yaparak doğum gününü kutladı.
    Karaman Eğitim ve Araştırma Hastanesine bağlı Evde Sağlık Hizmetleri Birimi, bakıma muhtaç ve yatalak hastaların umudu olmaya devam ediyor. Düzenli aralıklarla hastaları ziyaret eden birim hem onların bakımını yapıyor hem de onlara moral veriyor.

    Ekipler 2 gün önce 100 yaşına basan Emine Yiğitoğlu’nun Mahmudiye Mahallesi 691. Sokak’taki evine giderek ona doğum günü sürprizi yaptı. Emine nine torununun çocuğuyla birlikte doğum günü pastasındaki mumları üflerken duygusal anlar yaşandı. İstiklal Harbi’nde doğduğunu söyleyen Yiğitoğlu’nun kimlikteki doğum tarihine göre 100 yaşına girdiği, ancak çocukları annelerinin gerçek yaşının 100’den fazla olduğunu söyledi. 7 çocuk, 31 torunu olan Emine nine, 2 de torununun torununu gördü.

    “Bize, İstiklal Harbi’nde doğmuşum, derdi”
    Güçlükle konuşan asırlık Emine nine, kendisinin doğum gününü kutlayan sağlık görevlilerine dua ederken, Emine Yiğitoğlu’nun 64 yaşındaki oğlu Musa Yiğitoğlu, “Annemin yaşı aslında bir asrı da geçti. Bize, ‘İstiklal Harbi’nde doğmuşum’ derdi. Nüfus cüzdanında asırlık gözüküyor ama normalde yüz yaşını geçti. Annemin doğum gününü kutladıkları için çok mutlu olduk. Bizi bahtiyar ettiler. Annemin yaşadığı hayatı biz herhalde yaşayamayız. Evde Sağlık Hizmetleri sayesinde evde bakımı yapılıyor. Evimize gelip hastanın ne derdi varsa ilgileniyorlar ve çok memnun kalıyoruz” diye konuştu.

    “Hastalarımıza bu şekilde sürprizler yapıyoruz”
    Karaman Eğitim ve Araştırma Hastanesine bağlı Evde Sağlık Hizmetleri Biriminde sorumlu hekim olan Enes Coşkun, “Evde Sağlık Hizmetleri Birimi, evde bakıma muhtaç olan, tamamen yatalak, sürekli sonda değişimi gereken, zaman zaman pansuman yapılması gereken hastalara yönelik hizmet vermektedir.

    Her hastaya, hastane ortamındaymış gibi evinde hizmet veriyoruz. Bugün de Zeynep teyzemizin 100. yaş günü, artık kendisi bir asırlık oldu. Teyzemizin doğum gününü kutladık. Hastalarımızla bir aile gibi oluyoruz ve her türlü sorunlarında onlarla ilgileniyoruz. Ara sıra hastalarımıza bu şekilde sürprizler yapıyoruz” diye konuştu.

  • 4 asırlık ağaca, korkularından ellerini süremiyorlar

    4 asırlık ağaca, korkularından ellerini süremiyorlar

    Sivas’ın Ulaş ilçesine bağlı Kertmekaracaören köyünde bulunan 400 yıllık meyve ağacı zamana direniyor. Rivayete göre ağacın birkaç dalı geçmiş yıllarda yola gelmesi nedeniyle kesildi. Ancak, bu küçük budamaların ardından dal kesme işlemi gerçekleştiren kişiler, genç yaşta hayatlarını kaybetti. Bu olayların ardından köy halkı ağaca hiç dokunmama kararı aldı. Şimdilerde köylüler bu ağaca dokunmaktan adeta kaçınıyor; hatta ağacın budamasını bile yapamıyorlar. Yıllardır ağaca hiç dokunmadıklarını söyleyen köy muhtarı Mustafa Çipil, “Eskiler anlatır önceden birkaç dalını kesenler olmuş. Sonra da genç yaşta hayatlarını kaybetmişler. Bu nedenle kimse bu ağacın dalına bile dokunmaz” dedi.

    “Kimse bu ağaca dokunmaz”

    Ağacı hiç budamadıklarını belirten Muhtar Çipil, “Bu ağaç çok eski bir ağaç. Babamdan duyduğuma göre yaklaşık 400 yıllık bir ağaç. Bu ağaç köyün tarihinden bile eski. Bizim atalarımız buraya yerleştiğinde burası tamamen ormanlık bir alanmış. Ulaş o dönem Ermenilere aitmiş. Ermeniler buradan giderken bu ormanları yok etmiş. Arada böyle tek tük ağaçlar kalmış. Bu ağaçta dağ elması yetişir. Köy halkı arasında da ‘acı elma’ diye bilinir. Şimdi kurumaya yüz tuttu. Yabani arılar ağacın gövdesinde bal yapmış. O gövdeyi tamamen balla doldurmuş. Fırsatçı bazı arıcılar da gelip balı da arıları da almış gitmiş. Biz bu ağacı hiç budamadık bile. Eskiler anlatır önceden birkaç dalını kesenler olmuş. Sonra da genç yaşta hayatlarını kaybetmişler. Bu nedenle kimse bu ağaca dokunmaz. Biz dokunmasak da ağaç kendine kıymış artık kurumaya başlamış” şeklinde konuştu.

  • Asırlık Hatice Kübra teyzenin şaşırtan hayat hikayesi

    Asırlık Hatice Kübra teyzenin şaşırtan hayat hikayesi

    Aydın’ın Köşk ilçesine bağlı Ilıdağ köyünde yaşayan Hatice Kübra Tok, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda dünyaya gelip halen hayatta olan nadir kişilerden biri. O dönemlerde kayıt tutulmadığı için nüfus kayıtlarında doğum tarihi gün ve ay belirtilmeden Rumi takvime göre 1340 yılı olarak yazılan Hatice Kübra Tok, hangi ayın hangi günü doğduğu bilinmediği için hiç doğum günü de kutlamıyor. Soranlara yaşını söylemeyen Hatice Kübra teyze, ülkede Kur’an-ı Kerim okumanın ve öğretmenin yasak olduğu günlerden İnönü döneminde evlerdeki Kur’an’ların toplatıldığı günlere kadar her şeyi hatırlıyor.
    Zamanında kendi evlerine de baskın yapılıp Kur’an-ı Kerim arandığını anlatan Hatice Kübra Tok, artık duymaz hale gelen kulaklarını dünyada her olan bitenden haberdar olmamak için doktora gidip tedavi ettirmiyor.

    Kendisine bayram ziyaretine gelenlere geçmişte yaşanan zor günlerden söz edip günümüz gençliğinde sabır, sadakat ve hoşgörü olmamasından dert yanan Hatice Kübra teyze, eski kıtlık yıllarından söz edip bugün herkesin şükretmesi gerektiğini söyledi.

    “Eşim çok fedakardı, kendi elimle evlendirdim”

    Genç yaşta köyün ileri gelen isimlerinden Ali Rıza Tok ile evlenen Hatice Kübra Tok, yıllarca evli kalmalarına rağmen çocukları olmayınca eşi istememesine rağmen eşine bir hanım daha alması ile de tanınıyor. Köyün kanaat önderi olan eşi Ali Rıza Tok’un hem dini hem de beşeri ilimlerde oldukça bilgili olduğunu belirten Hatice Kübra teyze, o zamanlar okul yaygın olmadığı için köyün çocuklarını eşinin okuttuğunu pek çok çocuğu da yüksek tahsil yapması için şehre gönderip okumasına yardımcı olduğunu belirtti. Bir süre köy muhtarlığı da yapan eşinin çocuk sahibi olması için üzerine bir hanım daha alan Hatice Kübra Tok, “Eşim çok fedakardı. Durumu da iyiydi. 1961 yılında beni hacca götürdü. Köyden ilk defa hacca giden kadın da ben oldum. Hacdan döndükten sonra eşimin çocuğu olması için bir hanım daha almaya karar verdim. Bunu anneme söylediğimde annem ‘kızım ben o acıyı yaşadım, katlanamazsın yapma’ dedi. Ancak ben eşimin nesli devam etsin diye bizzat kendim beğendiğim bir hanım daha alıverdim. Hatta gidip ablalarımla istedim. Allah rızası için yaptım. İyi ki yapmışım” diye konuştu.

    “İyi ki evlendirmişim”

    Bugün çok eleştirilen hatta kabul edilemez gibi görünen bu davranışından dolayı hiç pişmanlık duymadığını, hatta bu davranışının mükafatını gördüğünü belirten Hatice Kübra teyze, kuması ile yaklaşık 70 yıllık ömürlerinin sorunsuz geçtiğini belirtti. Bir asrı geride bıraktığı hayatında bu kararından pişman olmadığını kaydeden Tok, şu anda eşine aldığı ikinci hanımdan olan çocuk sayesinde gül gibi yaşadığını belirtti.
    Bir asrı geride bırakan Hatice Kübra Tok, hayatta unutamadığı en zor günlerin memlekette Kur’an-ı Kerim okumanın ve öğretmenin yasak olduğu günlerde evlerine yapılan baskınlar olduğunu belirtti. Kocası köyün çocuklarına Kur’an-ı Kerim okumasını öğrettiği için kendi evlerine de baskınlar düzenlendiğini belirten yaşlı kadın, kendisi ile bayramlaşmaya gelenlerle hasbihal ediyor. Ziyaretçiler bölgede 1 asır önce yaşanan pek çok olayı bizzat yaşayan Hatice Kübra Tok’un ağzından dinleme fırsatı buluyor.

  • 3 padişah 12 cumhurbaşkanı gördü

    3 padişah 12 cumhurbaşkanı gördü

    Osmanlı’nın son üç padişahı Sultan II. Abdülhamit, Sultan V. Mehmed Reşad ve Sultan VI. Mehmed Vahdeddin ile Mustafa Kemal Atatürk’ten Recep Tayyip Erdoğan’a kadarki 12 cumhurbaşkanının dönemlerine tanıklık eden 5 çocuk sahibi Ayşe Bayrı’nın 20 de torunu bulunuyor. Seçim çalışmaları sırasında farkına vardığı asırlık çınarın yaşına şaşırıp merak ederek evine giden Yeni Mahalle Muhtarı Celal Lafçı, “Ayşe ninemiz 126 yaşında. Türkiye’de aynı yaşta olan herhalde yoktur. Mahallemizde yaşaması ayrı bir gurur verici” dedi.

    Ayşe ninenin kızı Cemile Demirci, gününü dualar okuyarak geçiren annesinin evlatlarına hacca gitmeyi tavsiye ettiğini söyledi.
    Suluova Belediye Başkanı Rıfat Uzun da Türkiye’nin en yaşlısı olan Ayşe Bayrı’yı ziyaret etti. Başkan Uzun, elini öpüp hayır duasını istediği 1 Temmuz 1898 doğumlu Bayrı’nın sağlık durumu hakkında çocuklarından bilgi aldı.

     

  • Asırlık makineler öksüz kaldı

    Asırlık makineler öksüz kaldı

    Babası Mustafa Kolalı’nın 1958 yılında kurduğu matbaada çocukluk çağlarından bu yana çalışan ve 1982’de babasının vefatı üzerine iş yerini devralan Yavuz Kolalı yaşadığı rahatsızlık nedeniyle hayatını kaybetti. Aydın’ın en eski gazetelerinden Aydın ve Büyük Menderes gazetelerinin de basıldığı matbaada 150 yıllık makinelerle mesleğini sürdüren bir süredir hastanede tedavi görüyordu. Durumu ağırlaşan ve doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamayan Kolalı hayatını kaybetti. Kolalı’nın ölüm haberi ailesi ve tüm sevenlerini yasa boğdu. Kolalı’nın ikindi namazına müteakip Eski Yeni Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verileceği öğrenildi.

  • Asırlık dede mesleğini sürdürüyor

    Asırlık dede mesleğini sürdürüyor

    Bursa’da küçüklüğünde babasından öğrendiği tespihçilik mesleğini şimdi kendisi devam ettiren Cengiz, 1920 yılında dedeleri Ahmet Cengiz ile başlayan sanatı severek icra ediyor. Murat Cengiz, “Eskiden tespihler yay tornalar ile zorluklarla yapılırdı. Günümüzde yay tornaların yerini elektronik torna aldı. Biz ailemizde bu mesleği babadan oğula şeklinde yapıyoruz. Mesleği ailemizde ilk yapan kişi dedem Ahmet Cengiz’dir. 1920 yılında bu mesleğe başlıyor ve o günden beri babadan oğula şeklinde mesleği sürdürüyoruz” dedi.

    Ailenin mesleğe ilk olarak köy ortamında başladığını anlatan Murat Cengiz, “Ailemiz mesleğe ilk köy ortamında başladığı için pek fazla ilerleyemedik. Babamın mesleği daha ileri boyutlara taşımak için uğraşlarında 15 yıl boyunca Türkiye turu yaptık. Son durağımız olan Bursa’ya yerleştik. İlk başta toptan satışlar yapardık. Ardından perakende satışlara geçtik. Daha sonra ben de dede mesleğini devam ettirmek için atölyemi açtım.

    Burada tespih tamirlerini ve bakımlarını yapıyorum. Kısacası ben de mesleğimizin öncüsü Ahmet dedemiz gibi mesleği devam ettirmeye çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

  • Taş fırından çıkan asırlık lezzet

    Taş fırından çıkan asırlık lezzet

    Kocaeli’nin her bölgesinde severek tüketilen mancarlı pide, yöresel lezzetiyle damakları tatlandırıyor. Yenilebilir otlardan yapılan pide, kentin vazgeçilmez lezzetleri arasında yer alıyor. Lezzeti kadar hazırlanışı da önem taşıyan mancarlı pide, bazı ilçelerde farklı usullerle yapılıyor. Kandıra ilçesine bağlı Tatarahmet köyünde ikamet eden kadınlar da bu lezzet için adeta yaz kış seferber oluyor. Sabah erken saatte hamuru yoğuran, bahçelerinde yetişen otları toplayıp doğrayan ve pide içini hazırlayan kadınlar, fırını da yaktıktan sonra pide yapımına başlıyor. Aynı zamanda kadınlar türkü ve sohbet eşliğinde pide yaparak, keyifli zaman geçiriyor.

    Yaz kış mancarlı pide ve köy ekmeği yaptıklarını söyleyen Keziban Oruç, “Köy yaşamımız böyledir. Yazın sıcak, kışın soğuk demeden fırınımızı yakarak, pidemizi de ekmeğimizi de yaparız. Bazen sıcak hava zorluyor ama yine de vazgeçmiyoruz” dedi.

    “1 buçuk saatte de ekmek pişer ama o ekmeğin lezzeti hiçbir şeye benzemez”

    Pide ve ekmeklerin taş fırında daha lezzetli olduğunu vurgulayan Hamide Altıntaş, “Taş fırınımızı odunla yaktığımız için ekmeklerimiz çok güzel olur. 1 buçuk saat boyunca yakarız. Fırını süpürürüz. Taşta ekmekler çok lezzetli olur. Pidelerimizi de aynı şekilde yapıyoruz. Fırının içinde yere bırakıyoruz. 1 buçuk saatte de ekmek pişer ama o ekmeğin lezzeti hiçbir şeye benzemez” şeklinde konuştu.

    “Ekşi maya ile yoğuruyoruz”

    Fatma Taşkın, Kandıra’nın mancarlı pidesinin meşhur olduğunu belirterek, “Genelde mancarlı pide yaparız. Hamurumuzu yoğururuz. Ekşi maya ile yoğuruyoruz. Onu da taşırırız. Sonra fırınımızı yakarız. Fırınımız tamam olunca ekmeklerimizi, pidelerimizi koyarız. Arkadaşlarımızla beraber yaparız. Hep birlikte 3-5 kişi beraber oluruz. Sonra toplanır pidelerimizi yeriz” dedi.
    Mancarlının yanı sıra peynirli pidede yaptıklarını ifade eden Taşkın, “Otlarımızı toplarız. Bahçeden de kırdan da otlarımızı toplayarak, mancarlı pide yaparız” ifadelerini kullandı.

    “Ayranını içeceğini alan geliyor”

    Komşularla bir arada olarak pide yaptıklarını dile getiren Asiye Altunay ise, “Pidelerimizi yapıyoruz. Sonra hep beraber arkadaşlarla, komşularla oturuyoruz. Gelenler oluyor. Ayranını, içeceğini alan geliyor. Yiyoruz, içiyoruz, sohbet ediyoruz. Türkü de söylüyoruz. Yengemiz çok güzel türkü söyler. Ona türkü söyletiyorlar. Hep birlikte oluyoruz, güzel oluyor” dedi.

    Köy muhtarı İsmail Arslantaş ise geleneklerinin sürdüğünü belirterek, “Köyümüzde meşhur olan mancarlı pide geleneği de kadınlarımız tarafından yıllardır sürdürülüyor. Odun ateşinde pişirilen mancarlı pidelerimiz ve ekmeğimiz herkes tarafından severek tüketilir” dedi.

  • Asırlık ağaçlar tüfek dipçiği oluyor

    Asırlık ağaçlar tüfek dipçiği oluyor

    Adana Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren ahşap ürünleri tesisinde, verimden düşmüş 200-300 yıllık ceviz ağaçları işlenerek av tüfeği dipçiğine dönüştürülüyor. Rengi, parlaklığı, sağlamlığı ve kalitesiyle dikkati çeken dipçikler; İngiltere, Almanya, İtalya, Portekiz, Belçika, Japonya, ABD başta olmak üzere birçok ülkedeki silah üreticilerine ihraç ediliyor. Tesiste yıllık ortalama 3 bin ton ceviz ağacı işlenerek yaklaşık 120 bin av tüfeği dipçiği elde ediliyor. Firma, Bingöl, Bitlis, Tunceli ve Hakkari bölgelerinde zor mevsim şartlarında yetişmiş 100 yaşın üzerindeki ağaçlar arasından en çok verimi elde edeceklerini belirliyor ve daha sonra Adana’ya getirip onları binbir emekle işliyor. Ceviz ağacının işlenmesiyle üretilen av tüfeği dipçikleri, Avrupa, Asya ve Amerika kıtalarındaki ülkelere pazarlanıyor. Firma, bu ihracatlarıyla ekonomiye yıllık 2 milyon euro katkı sunuyor.

    “Toprak olacak malzemeyi değerlendiriyoruz”

    Firma sahibi Haydar Denli (80), İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Denli, “Av tüfekleri için dipçik üretiyoruz ve İngiltere, Almanya, İtalya, Portekiz, Belçika, Japonya, ABD başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat yapıyoruz. Orada da tam manasıyla üretim yapılıyor ve bizim dipçilerimiz tüfeklere takılıyor. Biz toprak olacak malzemeyi burada değerlendiriyoruz. Dipçik üretiminden geriye kalan ağacı da parke ve mobilya üretiminde kullanılan panellerin üretiminde değerlendiriyoruz” diye konuştu.

    “Ekonomiye 2 milyon euro katkı”

    Tasarım da yaptıklarını anlatan Denli, “Winchester marka tüfeğin tasarımını burada yapıyoruz ve İtalya’ya gönderiyoruz. Onlar da orada tamamlayarak Amerika’ya gönderiyorlar. 2 milyon euro ekonomiye katkı sunuyoruz. Ben yılın belli aylarında İsviçre’de kalıyorum. Çocuklarım ve torunlarım orada ancak Türkiye’ye gelmiyorlar. Bu işi çok zor buluyorlar” dedi.

    Denli, dipçiklerin uzun yıllar özelliğini koruması için ızgaralarda 4 yıl kadar beklettiklerini, sonrasında istenilen nem oranını elde etmek için 25 gün fırında kurutma işlemine tabi tutuklarını ve temizleme işleminin ardından desenlerin ortaya çıkmasıyla ürünü kalitesine göre gruplandırdıklarını söyledi.

    Ayrıca Denli, bazı önemli silah üreticilerinin müşterilerinin isteğine göre kendi dipçiklerini kullanarak özel tüfekler tasarladığını ve bunları 100-120 bin avroya kadar sattığını kaydetti.