Etiket: astım

  • Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’nden astım hastalarına uyarı

    Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’nden astım hastalarına uyarı

    Açıklamada, astımın akciğer içi hava yollarında mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle ortaya çıktığı, bu iltihabın hava yollarında daralmaya yol açarak nefes darlığı, hırıltı, göğüste baskı ve öksürük gibi belirtilere neden olduğu ifade edildi. Dünya genelinde her yıl 400 binden fazla kişinin astıma bağlı olarak hayatını kaybettiği belirtilirken, Türkiye’de ise 2017 verilerine göre 15 yaş üstü bireylerin yüzde 6,9’unun astım tanısı aldığı vurgulandı.
    Astım tedavisinde en önemli hedefin, hastalığın belirtilerinin kontrol altına alınması ve hastaların yaşam kalitesinin korunması olduğu belirtildi. Tedavi sürecinde ilaçların doğru teknikle ve düzenli kullanımı, astım tetikleyicilerinden kaçınılması, sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi gerektiği ifade edildi. Özellikle inhaler cihazların doğru kullanımıyla tedavi etkinliğinin artırılabileceği vurgulandı.
    Astım kontrolünü güçleştiren faktörler arasında, ilaçların düzensiz kullanımı, sigara dumanına maruz kalma, solunum yolu enfeksiyonları ve alerjenler sayıldı. Hastaların sigara bırakma, kilo verme, düzenli egzersiz yapma ve solunan ortam havasını temiz tutma gibi önlemlerle astımın kontrolünü kolaylaştırabilecekleri aktarıldı. Ayrıca, astım hastalarının hastalık hakkında bilinçlenmesinin ve düzenli doktor takibinin önemine dikkat çekildi.
    Bu çerçevede, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği iş birliğiyle her yıl Dünya Astım Günü’nde toplum ve sağlık çalışanları için eğitim ve farkındalık toplantıları düzenlendiği belirtildi. Bu yılın Dünya Astım Günü teması ise “Astımda Eğitim Güç Verir: Bilgi Anahtardır” olarak belirlendi ve güncel astım eğitimi ile bilgiler güçlendirileceği ifade edildi.

  • “Türkiye’de astımlı hasta sayısı artıyor”

    “Türkiye’de astımlı hasta sayısı artıyor”

    Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Nurhan Köksal, 7 Mayıs Dünya Astım Günü dolayısıyla astım hastalığı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Astımın tanımını yapan Prof. Dr. Köksali “Astım, solunum yollarının kronik inflamatuar hastalığıdır. Bu hastalık, hava yolları ve bronşlarda enflamasyona (iltihaplanma), ödeme ve bronşların daralmasına neden olur. Bu da nefes almayı zorlaştırarak nefes darlığı, öksürük, göğüs sıkışması ve hırıltı –hışıltılı soluma gibi semptomlara yol açabilir. Astım dünyada oldukça yaygın bir hastalıktır ve her yaştan insanı etkileyebilir” diye konuştu.

    “Yaklaşık 300 milyon kişi astım hastası”

    Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, yaklaşık 300 milyon insanın astım hastası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Köksal, “Türkiye’de de astım sıklığı giderek artmaktadır. Ülkemizde yaklaşık olarak yetişkinlerin yüzde 5-10’u ve çocukların ise yüzde 10-15’i astım ile yaşamlarını sürdürmektedirler” şeklinde konuştu.

    “Pasif içicilik astım riskini artırıyor”

    Astımın belirli risk faktörlerine değinen Prof. Dr. Köksal, “Genetik yatkınlık önemli bir faktördür. Ayrıca çevresel faktörler, hava kirliliği, sigara dumanı, pasif sigara içiciliği, alerjenler (toz akarları, polenler, küf mantarları vb.), solunum yolu enfeksiyonları ve bazı mesleklerde maruz kalınan bazı maddeler astım riskini artırabilir. Astımın tanısı genellikle semptomların ve solunum testlerinin bir kombinasyonuna dayanır. Göğüs hastalıkları uzmanları hastanın tıbbi geçmişini ve semptomlarını değerlendirirler, fizik muayene ve solunum fonksiyon testleri (spirometri gibi) yapabilirler. Ayrıca, alerji testleri de astımın belirli tetikleyicilerini tespit etmede yardımcı olabilir” dedi.

    “Astım tedavisinde tetikleyici faktörlerden kaçınılmalı”

    Tedavi yollarından bahseden Prof. Dr. Köksal, “Astımın tedavisi genellikle iki ana kategoride yapılır. Önleyici tedavi ve semptomları kontrol altında tutmak için bronkodilatör tedavi. Önleyici (antienflamatuar) tedavi genellikle düzenli olarak alınan inhaler kortikosteroid ilaçlarını içerir ve astım semptomlarını kontrol altında tutmaya yardımcı olur. Bronkodilatör tedavi ise semptomlar ani bir şekilde kötüleştiğinde kullanılan ilaçlardır ve düzenli kullanılması önerilmez. Astımın tedavisinde hasta eğitimi, tetikleyici faktörlerden kaçınma ve düzenli göğüs hastalıkları doktor kontrolleri gibi önlemler de tedavinin önemli bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.

  • Astımlı çocuklar hem öğrendi hem eğlendi

    Astımlı çocuklar hem öğrendi hem eğlendi

    Astımlı çocukları; astım ve astım ilaçlarını kullanma konularında eğitmeyi, otonomiyi geliştirmeyi, spor ve çevre sevgisini artırmayı hedefleyen kampta hedeflere ulaşılması katılımcıları ve düzenleyicileri mutlu etti. Astım kampına Bursa’da yaşayan çocukların yanında İstanbul, Ankara, Aydın, Yalova, Eskişehir ve Kocaeli’nden gelen çocuklar da katıldı. Astımlı çocuklarla birlikte olmak, onları eğitmek ve sorularını cevaplamak için çeşitli merkezlerden çok sayıda öğretim üyesi kampı ziyaret etti. Kampı ziyaret eden isimler arasında; Türkiye’de çocuk alerjinin kurulmasında ve gelişmesinde büyük katkıları olan duayen hoca Prof. Dr. Ülker Öneş, İstanbul Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Zeynep Tamay, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Pınar Uysal, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Metin Aydoğan ve İstanbul-Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Esra Özek Yücel yer aldı.

    Kamp sorumlusu Bursa Uludağ Üniversiteli Akademisyen Prof. Dr. Nihat Sapan, daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da kampın başarıyla geçtiğini ifade etti. Kamplarda her gün astım ile ilgili bir konunun anlatıldığı ve çocuklarının sorularının yanıtlandığını aktaran Prof. Dr. Nihat Sapan, “Katılımcı çocuklarımıza solunum fonksiyon testleri uygulandı. Gün içinde spor aktivitesi olarak sabah egzersizleri, yüzme, voleybol, masa tenisi ve basketbol müsabakaları yapıldı. Bu aktivitelerin yanı sıra İznik Belediyesi tarafından tesis edilen araçlarla çocuklara İznik’in tarihi değerleri ve Çini Vakfı gezisiyle İznik çinisinin yapım aşamalarını tanıtıldı” açıklamasında bulundu.

    Türkiye’de bir örneği daha yok

    İlk astım kampını 1996 yılında Prof. Dr. Ülker Öneş ile birlikte yaptıklarını ve kamplarının o günden bugüne Türkiye’deki tek astım ve alerjili çocuklar kampı olma özelliğini devam ettirdiğini söyleyen Dr. Sapan, yaklaşık 50 katılımcının olduğu kampın başarılı geçmesinde büyük emekleri olan Doç. Dr. Yakup Canıtez, Dr. Öğr. Üyesi Pelin Karataş, Dr. Yağmur Hazal Oğuzkaya, Dr. Merve Korkmaz, Dr. Muhammed Kaya, Dr. Sibel Gürbüz, Dr. Enes İn, Dr. Aslı Gürel Bedir, Dr. Hale Nur Yüksel, Hem. Ayşe Yaşar, Hem. Serinay Altın, Biolog Necla Adalı, Teknisyen Nazmiye Ateş ve yüzme eğitmeni Aydın Yüksel’e teşekkür etti. Sapan ayrıca, tesisleri astımlı çocuklara açan İznik DSİ Tesisleri Yönetimine, astımlı çocukların transferi için araç tahsis eden İznik Belediye Başkanı Sn. Kağan Mehmet Usta’ya, yüzme havuzlarını kullanıma açan İznik Darka Tatil Köyü yönetimine ve İznik çinisinin çocuklara tanıtılmasını sağlayan Çini Vakfı yönetici ve çalışanlarına karşılıksız destekleri için müteşekkir olduklarını ifade etti. Dr. Sapan daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da kampta çok sayıda personelin görevlendirmesini yapan BUÜ ve Tıp Fakültesi yöneticilerine teşekkür etti.

    2023 yılı Astım ve Alerjili Yaz Eğitim ve Spor Kampı’nın “Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Derneği” bünyesinde gerçekleştirildiğini ifade eden Dr. Sapan, Dernek Başkanı Prof. Dr. Koray Harmancı başta olmak üzere tüm yönetim kuruluna ayrıca teşekkür etti.

  • Alerjik astım hastalarına polen uyarısı

    Alerjik astım hastalarına polen uyarısı

    Uzm. Dr. Aziz Uluışık, alerjik astım hastalarına uyarıda bulundu. Astımın, mikrobik olmayan kronik bir akciğer hastalığı olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Aziz Uluışık, “Astımlı hastaların havayolları normale göre daha duyarlı olup; çeşitli alerjenler, sigara dumanı, kokular ve üst solunum yolu enfeksiyonları gibi tetikleyici faktörler nedeniyle daralarak nefes almayı zorlaştırmaktadır. Alerjiyi tetikleyen etmenler aslında alerjik astımı da tetiklemektedir. Bahar aylarında ortaya çıkan polenler her türlü koku, toz, rutubet, mantar sporları ve küf gibi etkenlerdir. Bunların yanında, stres, hava kirliliği, duman, klimaların üflediği hava da alerjik astımının tetikleyicileri arasında yer almaktadır. Burada önemli olan alerjinin hangi organda kendini gösterdiğidir. Alerji solunum yollarını, akciğeri, cildi ya da gözleri etkileyebilmektedir. Bu etkilenen organlara bağlı olarak alerjik rinit, alerjik konjonktivit, alerjik astım ve alerjik cilt lezyonları görülebilir” diye konuştu.

    Baharda polenler çoğalınca astım hastalarını zor günler bekliyor
    Astımın tüm dünyada 300 milyon insanı etkileyen, Türkiye’de ise yaklaşık her 12-13 yetişkin ve 7-8 çocuktan birinde görülen bir rahatsızlık olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Aziz Uluışık, “Bahar aylarında polenlerin çoğalması, alerjik astımı olan kişilerin hayatını olumsuz etkiliyor. Bu dönemde alerjenlerden korunmak ve tedavinin aksatılmaması büyük önem taşıyor. Polen mevsimi ilkbahar olarak bilinmesine rağmen, ağaçların çiçek açma mevsiminin erken olduğu bölgelerde şubat ayından başlayıp, sonbahar sonuna kadar devam etmektedir. Ağaç polenleri şubat-nisan, çayır polenleri mayıs-temmuz, yabani ot polenleri ise en çok ağustos-ekim aylarında görülür. Ekim- kasım aylarında ayrıca havaların serinlemesiyle polenlere ek olarak rutubet küf mantarlarının üremesi sonucunda çürümüş bitki artıkları üzerinde büyüyen mantar sporları, duyarlılığı olan kişilerde solunum yolu ile alındığında alerjik reaksiyonlara yol açar” şeklinde konuştu.

    Polenlerden kaçınmak zor
    Polenlere karşı tedbirli olunması gerektiğinden bahseden Uzm. Dr. Uluışık, şu bilgileri paylaştı:
    “Diğer alerjenlere göre polenlerden kaçınmak biraz daha zordur. Bu nedenle alınacak bazı tedbirlerle kişinin maruz kaldığı polen miktarı azaltılabilir. Araba ve evlerin pencereleri sabah saat 05.00-10.00 arasında olabildiğince kapalı tutulmalı, havalandırma bu saatler dışında yapılmalıdır. Dışarıdan eve gelindiğinde hemen giysiler değiştirilerek yıkanmalı, mümkünse burun içi de dâhil olarak banyo yapılmalıdır. Özellikle saçların yıkanması, buraya yapışan polenlerin temizlenmesi açısından yarar sağlar. Çamaşırlar dışarıda kurutulmamalıdır, üstlerine polen yapışabileceğinden mümkünse polen mevsiminde çamaşır kurutma makinesi kullanılmalıdır. Evde ve arabadaki klimaların polen filtreleri sık sık değiştirilmelidir. Ev içi hava temizleyiciler eve giren polenlerin ortadan kaldırılmasında faydalı olabilir. Polen mevsiminde toz, sigara dumanı, boya kokusu, parfüm gibi irritanlardan (tahriş edici maddelerden) uzak durmak, polen alerjisi olan kişinin şikâyetlerinin ağırlaşmasını engelleyebilecek önlemler arasındadır.”

    Uygun testlerle tanı koyularak tedavide başarı şansı artabilir
    Tanının koyulması ve tedavi sürecine de değinen Uzm. Dr. Uluışık, “Tüm alerjik hastalıklar ve alerjik astım tanısında alerji testlerinden biri olan deri prick testleri, tanının doğrulanması ve tedavisi açısından önem taşımaktadır. Test sonucu öğrenilecek alerjenlere göre alınacak hava yolu, temas ve beslenme konusundaki önlemlere bağlı hastalığın kontrol ve tedavisinde başarı şansı yükselecektir” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.

  • ’’Dezenfektanların aşırı kullanımı astım şikayetlerini artırabilir’’

    ’’Dezenfektanların aşırı kullanımı astım şikayetlerini artırabilir’’

    5 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu ve Doç. Dr. Ömür Aydın, koronavirüs salgının astım hastalığı ile ilişkisi ve astım hastalığı ile ilgili dikkat edilmesi gereken noktalara değindi.

    Bu yılki teması ’’Astım Ataklarına Son’’ olan 5 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle Kronik Havayolu Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı (GARD) Türkiye Koordinatorü Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu ve Türk Toraks Derneği Astım ve Allerji Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Ömür Aydın, koronavirüsün salgının astım hastalığı ilişkisini değerlendirirken, astım hastalığı belirtisi ve tedavisi hakkında açıklamalarda bulundu. Astım hastalığı hakkında farkındalık oluşturmak için yapılan açıklamada, hastalıkla ilgili ülkemizde her türlü tedavinin olduğuna vurgu yapıldı.

    Tüm dünyayı etkileyen COVID 19 pandemisinin astımla ilişkisini değerlendiren Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, ’’ Bilindiği gibi koronavirüs solunum yolunda tutulum ve onun oluşturduğu yakınmalarla seyretmektedir. Benzer şekilde astım da solunum yollarının bir hastalığıdır. Astımlı hastaların bu olağanüstü dönemi olabildiğince az etkilenerek geçirmeleri için ’Uluslararası Astım Rehberleri’nin bazı önerileri olmuştur’’ dedi.

    ’’Dezenfektanların aşırı kullanımı astım şikayetlerini artırabilir, bu noktada dikkatli olunmalıdır’’

    ’Uluslararası Astım Rehberleri’nin önerilerini açıklayan Prof. Dr. Gemicioğlu, ’’Astımlı hastalar; kortizon da içeren spreylerini kullanmaya devam etmeli, gerekirse kortizonun iğne veya hap formlarını almalıdırlar. Virüsü diğer hastalara ve sağlık çalışanlarına yayma riskini azaltmak için nebülizatör denilen ve astım ilaçlarını buhar formuna dönüştüren cihazların kullanımından ve solunum fonksiyon testi yapımından kaçınılmalıdır. Tüm toplumda olduğu gibi astımlı hastalar da hijyen stratejileri ve kişisel koruyucu ekipman kullanımı hakkında; Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığımızın enfeksiyon kontrolü önerilerine uymalıdırlar. Dezenfektanların aşırı kullanımının astım şikayetlerini artırabileceği akılda tutulmalı ve bu noktada dikkatli olunmalıdır’’ şeklinde konuştu.

    Astım nasıl bir hastalıktır ve belirtileri nelerdir?

    Astım hastalığının belirtileri ve tedavisine değinen Prof. Dr. Gemicioğlu, ’’Astım, akciğeriçi havayollarında mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının daralması sonucu ortaya çıkan müzmin (kronik) bir akciğer hastalığıdır. Astım tekrarlayan ve ataklar halinde gelen nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı/hışıltı/ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir. Dünyada yaklaşık 335 milyon, ülkemizde de yaklaşık olarak 4 milyon astım hastası bulunmaktadır. Astımın görülme sıklığı yıllar içinde giderek artmaktadır. Astım tedavisinin amacı hastalığın kontrol altına alınmasıdır. Uygun ilaç tedavisinin verilmesi ile astım belirtileri kontrol altına alınabilmektedir. Astım tedavisi ulusal ve uluslararası uzmanlarca hazırlanan bazı rehberlerin önerilerine göre yapılmaktadır. Rehberler 2019 yılında güncellenmiştir. Uluslararası ve ulusal astım rehberindeki en önemli yenilik nefes açıcı ilaçların artık astım tedavisinde tek başına kullanılmaması, mutlaka asıl tedavi edici ilaç olan inhaler kortizon ile birlikte alınmasıdır’’ diye konuştu.

    ’’Ülkemizde bu hastalığın tedavisi ile ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır’’

    Prof. Dr. Gemicioğlu, sözlerini şöyle tamamladı: ’’Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu hastalığın tedavisi ile ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır. Uygun ilaç tedavisiyle astımlılar iş ve okul dâhil günlük yaşamlarına, hastalık nedeni ile herhangi bir kısıtlanma olmadan devam edebilirler. Astım ilaçlarının büyük bir kısmı soluk alma yolu (inhalasyon) ile kullanılan ilaçlardır ve bu yolla daha az yan etki ile direk hava yollarında istenen tedavi edici etkiyi oluştururlar. Özel cihazlarla verilirler. Tedaviye başlanırken bu özel cihazların kullanım şekli mutlaka hastalara gösterilmelidir’’.

    Astımlı hastayı bekleyen riskler

    Astımlı hastayı bekleyen riskler konusunda bilgilendirmeler yapan Doç. Dr. Ömür Aydın, ’’Astım tedavisinin hedeflerinden biri gelecek risklerin önlenmesidir ki bu kapsamda kastedilen astım ataklarının ve solunum fonksiyon kayıplarının önlenmesidir. Bilindiği üzere astım hastalığı ataklar ile seyretmektedir. Sigara dumanı, çamaşır suyu, allerjenler, viral enfeksiyonlar, stres gibi tetikleyici faktörlerle karşılaşmak, ve/veya verilen tedaviye hastanın uyumsuzluğu bu atakların başlıca nedenleridir. Hızlı tanı ve uygun tedavi ile çoğu astım atağı başarı ile yönetilebilir. Ancak sık ve ağır atak geçiren, atak nedeni ile sık acil başvurusu ve hastane/yoğun bakım yatışı öyküsü olan astım hastalarında ataklar ölümcül seyredebilir. Bu nedenle atak oluşmadan önlenmesi önem taşımaktadır. Astımın doğru tedavisi, hastalık kontrolünü, atakların önlenmesini ve bu da astıma bağlı ölümlerin önlenmesini getirecektir. Astım ataklarının bir diğer sonucu hastanın her atak sonrasında solunum fonksiyonlarında küçük kayıpların olmasıdır ki uzun dönemde bu durum hastalara artmış nefes darlığı olarak yansıyacaktır. Tüm bu nedenlerle astımlı hastalar atak geçirmeden korunmalıdır ve bu amaçla hem tetikleyicilerden korunma hem de tedavi uyumsuzluğuna yönelik girişimlerde bulunulmalıdır’’ açıklamasında bulundu.

    ’’Astım tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır’’

    Astım hastalığının takibinin nasıl olacağına ilişkin konuşan Doç. Dr. Aydın, ’’Diğer bütün kronik hastalıklar gibi astım da düzenli hekim kontrolü gerektirir. Bu kontroller hastalığın kontrol altına alınmasını, atakların önlenmesini, tedavinin düzgün sürdürülmesini ve ilaçların yan etkilerinden hastaların korunmasını sağlar. Hastalara verilecek yazılı eylem planı bu konuda hekimlere ve hastalara faydalı olacaktır. Sonuç olarak, astım tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Bu kontrolün sağlanmasında astımı arttıran faktörlerin belirlenmesi, bu faktörlerden korunmanın sağlanması ve düzenli takip altında tedavinin sürdürülmesi önem taşımaktadır. Hastaların ilaçlarını doktorunun önerdiği şekilde kullanmasının, sigarayı bırakmanın ve obez hastaların kilo vermesinin, sağlıklı ve dengeli beslenmenin, düzenli egzersiz yapmanın, solunan ortam havasını temiz tutmanın astımın kontrolünü kolaylaştırdığı gösterilmiştir. Astımlı hastalar yaşamlarını uygun tedavi ile nefes darlığı, hışıltı, öksürük gibi yakınmaları hissetmeden ve aktiviteleri kısıtlanmadan astımsız biri gibi sürdürebilir’’ ifadelerini kullandı.

    Doç. Dr. Aydın sözlerini şöyle tamamladı: ’’Sağlık Bakanlığı, Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği işbirliği ile hazırlanan bu basın bildirisi ile daha önceki yıllarda Mayıs ayının ilk Salı günü olarak belirlenen ancak bundan sonra 5 Mayıs olarak kararlaştırılan Dünya Astım Günü etkinliklerinin bir parçası olarak, astım hastalığı hakkında bilgilendirme yapmak istedik. Sağlık Bakanlığı ve Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği olarak, GARD Türkiye çerçevesinde, tüm hekimleri, kamu yetkililerini, ulusal örgütleri ve ulusal ve yerel medyayı birlikte çalışmaya davet ediyoruz’’.