Etiket: avrupa birliği

  • Belçikalı Bakan gizli kalması gereken aşı fiyatlarını Twitter’da paylaştı

    Belçikalı Bakan gizli kalması gereken aşı fiyatlarını Twitter’da paylaştı

    Belçika’da bütçe ve tüketicinin korunmasından sorumlu Devlet Bakanı Eva De Blekeer, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun ilaç üreticileri ile anlaşmaya vardığı ve gizli kalması gereken koronavirüs aşısı fiyatlarını, yanlışlıkla Twitter hesabından paylaştı.

    Belçika’da bütçe ve tüketicinin korunmasından sorumlu Devlet Bakanı Eva De Blekeer, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun ilaç üreticileri ile anlaşmaya vardığı ve gizli kalması gereken koronavirüs aşısı fiyatların Twitter’dan yanlışlıkla yayınlaması tepkinelere neden oldu. Yaptığı paylaşımla gizlilik kurallarını ihlal eden Blekeer’i danışmanları uyardı. Bleeker’in payaştığı aşı fiyatları da dikkat çekti.

    TABLOYA GÖRE EN PAHALI AŞI MODERNA

    AB’nin aşı alımına ilişkin anlaşmaya vardığı fiyat tarifesine göre, en ucuz aşı Oxford-AstraZeneca tarafından geliştirilen ürün, en pahalısı ise, ABD ilaç şirketi Moderna’nın üreteceği Kovid-19 aşısı olacak. Belçikalı bakan tarafından paylaşılan tabloda, Belçika’nın almayı planladalığı koronavirüs aşılarının adedi, AB Komisyonu’nun yaptığı anlaşma uyarınca doz başına ödenecek birim fiyatı ve toplam maliyeti yer aldı. De Blekeer’e göre, Belçika 33,5 milyon doz aşı için, toplam 279 milyon 120 bin 190 euro ödeyeceği görüldü. Belçikalı bakan Blekeer, kısa bir süre sonra danışmanlarının durumu fark edip, uyarması üzerine Twitter mesajını sildi. Bazı gazeteciler paylaşılan tabloyu kaydederek, medyaya servis etti.

  • AB, çevre için doğal gaz projelerine desteği kesmeye hazırlanıyor

    AB, çevre için doğal gaz projelerine desteği kesmeye hazırlanıyor

    Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, iklim hedefleri doğrultusunda üye ülkeler arası doğal gaz boru hattı gibi projelere mali desteğin kesilmesi teklifinde bulundu.

    AB Komisyonu Enerjiden Sorumlu Üyesi Kadri Simson, Avrupa Parlamentosu (AP) Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde, AB’nin üye ülkelerdeki enerji altyapılarını bağlamayı amaçlayan Trans-Avrupa Enerji Ağı (TEN-E) düzenlemesinde yapılacak değişiklikleri açıkladı.

    AB üyesi ülkelerin 2030 yılına kadar sera gazı salınımlarını yüzde 55 oranında düşürmek konusunda anlaştıklarını anımsatan Simson, AB’nin iklim dostu bir kıtaya dönüşmesi hedefine katkı sağlamak üzere TEN-E çerçevesinin de güncelleneceğini belirtti.

    Simson, AB üyesi ülkelerin enerji bağlantılarının geliştirildiğine, enerji piyasalarının daha güvenli, entegre ve rekabetçi bir konuma geldiğine dikkati çekerek, Avrupa Yeşil Anlaşması ile politika hedeflerinin değiştiğini kaydetti.

    Günümüzde enerji sistem entegrasyonları ve dijitalleşme gibi trendlerin ön plana çıktığını aktaran Simson, “2030’a kadar elektrik şebekelerine yapılan yatırımların yılda 50 milyar avronun üzerine çıkacağını tahmin ediyoruz.” dedi.

    “Doğal gaz yerine yenilenebilir ve düşük karbonlu enerji sitemlerini desteklemeye odaklanacağız”

    Kadri Simson, çevre hedeflerini yakalamak için yenilenebilir enerji yatırımlarına önemli miktarda mali kaynak gerekeceğine işaret ederek, “Yeni yönetmeliğimizin geleceğe yönelik sınır ötesi altyapıda ihtiyaç duyduğumuz yatırımlara yardımcı olması gerekiyor.” ifadesini kullandı.

    Halihazırda doğal gazın Avrupa enerji ihtiyacının yaklaşık dörtte birini sağladığını anımsatan Simson, sektörün enerji dönüşümünde bir rol oynayacağını vurguladı.

    Simson, AB’nin iklim hedeflerini yakalamasıyla birlikte doğal gazın yerini yenilenebilir ve düşük karbonlu kaynaklara bırakacağını söyledi.

    TEN-E ile Avrupa’da güvenli ve birbirine iyi derecede bağlı bir doğal gaz şebekesi kurulduğuna işaret eden Simson, mevcut projelerin de tamamlanması ile bütün AB üyesi ülkelerde güvenli ve rekabetçi doğal gaz tedariki sağlanacağını kaydetti.

    Simson, “Komisyon, artık sınır ötesi doğal gaz projeleri için politika desteğine devam etme gereğini duymamaktadır. Bu nedenle doğal gaz altyapısını gelecekteki TEN-E politikasının dışında tutmayı teklif ediyoruz. Doğal gaz yerine yenilenebilir ve düşük karbonlu enerji sitemlerini desteklemeye odaklanacağız.” şeklinde konuştu.

  • İletişim Başkanı’ndan AB açıklaması

    İletişim Başkanı’ndan AB açıklaması

    İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Avrupa Birliği (AB) ile daha yakın bir ilişki kurmak istiyor ve buna gayret ediyoruz. Ortak dayanışma ve iş birliğimiz, Avrupa’daki nefret ve ayrımcılık çağrılarına karşı koyma noktasında kilit önemdedir” dedi.

    İletişim Başkanı Altun, ‘Pandemi Sonrası Dünyada Uluslararası Düzen ve Değişen Dinamikler’ temasıyla çevrimiçi olarak düzenlenen TRTWorld Forum 2020’nin açılışında konuştu. Covid-19 küresel salgınının hiçbir ülkenin kendisini dünyadan tamamen izole edemeyeceğini ortaya koyduğunu söyleyen Altun, bir virüsün haftalar içinde dünyanın en ücra köşelerine kadar yayılması gibi bir durumun geçmişte hayal bile edilemez olduğunu belirtti. Altun, “Salgından çıkarılan diğer ders de insanların ve ulusların ‘birlikte’ daha güçlü olduğuydu. ABD ve Avrupa’dan Afrika ve Asya’ya kadar dostlarımız ve müttefiklerimizin destek çağrısına cevap verdik. Türk halkı dünyanın her yerindeki insanlarla cerrahi maskelerini, solunum cihazlarını ve koruyucu ekipmanlarını paylaştı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde dünyaya bir umut mesajı ilettik; ‘Ümitsizlikten sonra nice ümitler vardır. Karanlığın ardında nice güneşler vardır.’ Milletimiz, ülke içinde de Covid-19 tehlikesiyle mücadele için harekete geçti. Doktorlar ve hemşireler dâhil olmak üzere sağlık çalışanlarımız, bu görünmez düşman karşısında en ön cephelerde yer aldı. Hizmet sektörümüz de Türkiye’nin her yerinde ihtiyaçların karşılanması noktasında kritik bir rol oynadı” dedi.

    ‘AVRUPA, GÖÇMEN VE MÜSLÜMAN KARŞITI ANLAYIŞIN ÖNÜNE GEÇMELİ’

    Tarih boyunca insanlığın krizler karşısında birlik olmak yerine suçlu arama eğiliminde olduğunu, bazı toplumların Covid-19 salgınının faturasını da göçmenlere çıkardığını ifade eden Altun, “Diğerleri de bu halk sağlığı krizini, başta Müslümanlar olmak üzere azınlıkları hedef almak, sindirmek ve dışlamak için kullandı. Bu gibi çabalara, hükümetin Müslüman çocukların kaydını tuttuğu iddia edilen Fransa gibi ülkelerde de şahitlik ediyoruz. Avrupa’nın başka yerlerinde ise aşırı sağcıların hükümet politikalarını belirleyebilecek ölçüde güçlendiğini görüyoruz” diye konuştu.

    Avrupa’da her anlamda örnek bir azınlık olan Türk toplumunun da saldırgan bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığını kaydeden Altun, bu durumun Özlem Türeci ve eşi Uğur Şahin’in Covid-19 aşısını bulmalarına rağmen değişmediğine işaret etti. Altun, “Herkesin iyiliği için, özellikle Avrupalı dostlarımızı, tarih tekerrür etmeden önce göçmen ve Müslüman karşıtı anlayışın önüne geçmeye davet ediyoruz. Mevcut durumu Avrupalı Yahudilerin 1920’lerde maruz kaldığı şeytanlaştırmayla kıyaslayanlara karşı çıkmak yerine, ırkçılık ve aşırıcılığı reddetmek için birlikte çalışma çağrısında bulunuyoruz” ifadesini kullandı.

    ‘AB TÜRKİYE’YE SAYGILI DAVRANMALI’

    Gelecekte yaşanabilecek trajedilerin önlenmesi için en önemli hususun gerçeklere ışık tutmak olduğuna dikkati çeken Altun, TRT bünyesinde faaliyet gösteren uluslararası kanalların ‘sessizlerin sesi’ olmak adına, habercilikte özgün bir dil oluşturmayı başardıklarını belirtti. Dezenformasyon ve nefretle mücadelenin, dış politika başta olmak üzere, diğer alanlarda atılacak adımlarla perçinlenmesi gerektiğini, Türkiye olarak Covid-19 krizinin üstesinden gelmek ve daha iyi bir gelecek inşa etmek için birlikte çalışmanın gücüne inandıklarını ifade eden Altun, “Fakat, uluslararası iş birliği ancak eşitlik, karşılıklı çıkarlar ve ortak değerler temelinde geliştirilebilir. İnsanlık tarihinde yeni bir sayfa açılırken, kadim ve yeni dostlarımıza ve müttefiklerimize gönderdiğimiz mesaj budur” dedi.

    Altun, AB ile ilişkiler konusunda da, “AB ile daha yakın bir ilişki kurmak istiyor ve buna gayret ediyoruz. Ortak dayanışma ve iş birliğimiz, Avrupa’daki nefret ve ayrımcılık çağrılarına karşı koyma noktasında kilit önemdedir. Birliğin, dünyadaki Müslümanlarla bir sorunu olmadığını kanıtlamasının tek yolu, Türkiye’ye saygılı davranmasıdır. Zira dostluğun, riyakârlık ve üstten bakmayla bir arada olamayacağı ortadadır. Türkiye’nin ‘taviz vererek Avrupa’nın dostluğunu kazanması gerektiği’ fikri, hem haksızdır hem de gerçeklikten uzaktır. Bunun yerine, Avrupalı muhataplarımıza, ilişkilerimizi ileriye götürecek tek unsurun ‘diyalog’ olduğunu ifade ediyoruz” diye konuştu.

    ‘ABD’NİN YENİ YÖNETİMİ, MÜTTEFİKLERİYLE GERİLEN İLİŞKİLERİNİ ONARMALI’

    Türkiye’nin stratejik ortağı olan ABD’ye bakışının da benzer olduğunu kaydeden Altun, şöyle konuştu:

    “Bir NATO müttefiki olan Türkiye son yıllarda ne yazık ki Washington’da benzeri görülmemiş hasmane bir muamele görmektedir. Kendilerine ister PKK, ister DEAŞ adını versinler, teröristlere karşı sarsılmaz ve kararlı mücadelemiz anlaşılmaz bir biçimde çarpıtıldı. İşin ilginci, ABD dış politikasının, Amerikan çıkarlarına da hizmet etmeyen bir noktaya gelmiş olmasıdır. ABD’nin, yeni yönetimle birlikte, geleneksel müttefikleriyle gerilen ilişkilerini onarma ve onların hayati çıkarlarına da gereken saygıyı gösterme yoluna gideceğini temenni ediyoruz.”

    Altun, daha dayanıklı ve temsil kabiliyeti daha yüksek bir dünya düzeninin ancak saygı temelinde kurulabileceğini belirterek, “İnsanlığın, siyasi liderlik ve ekonomik büyüme yönünden tek bir ülkeye olan bağımlılığı daha da azalırken, herkesin haklarını ve çıkarlarını gözeten yeni bir dünya düzeni inşa etmeliyiz” ifadesini kullandı.

    Altun, bu yeni dönemde tahakküm yerine karşılıklı bağımlılığı, rekabet yerine dayanışmayı, mücadele yerine iş birliğini desteklemek gerektiğini vurgulayarak, “Öncelikle, ekonomik düzenimizin gelecekteki şokları sindirebilme kapasitesini geliştirmek için mevcut küresel tedarik zincirine yeni alternatifler üretmeliyiz. Covid-19 salgınının halk sağlığına yönelik tarihteki son tehdit olmayacağına inanmak yerinde olacaktır. Dünya giderek birbirine daha bağlı hale geldikçe, gelecekte benzer güçlüklerle karşılaşma ihtimalimiz de yüksektir” dedi.

    ‘DEĞİŞİM, BM GÜVENLİK KONSEYİ’NİN REFORMUYLA MÜMKÜN OLACAKTIR’

    Türkiyenin, genç ve yetenekli nüfusu ile bu sürece katkıda bulunmaya fazlasıyla hazır olduğunu belirten Altun, şunları kaydetti:

    “Birleşmiş Milletler’den (BM) başlayarak uluslararası örgütleri reforme ederek geliştirmeliyiz. Uluslararası örgütlerin önümüzdeki on yıllar boyunca barışı koruyabilmelerini ve insanlığın gelişimini desteklemelerini temin etmeliyiz. Hiç kuşkusuz, BM Güvenlik Konseyi reformu, zamanı çoktan gelmiş ve açıkça ihtiyaç duyulan bir adımdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın geçmişte defalarca söylediği gibi, II. Dünya Savaşı sonrasındaki güç dengesi artık dünyamızın gerçeklerini yansıtmıyor. Bu kopukluğu gidermek ve BM’yi tekrar yararlı hale getirmek için hepimiz, dünyanın 5’ten büyük olduğunu kabul etmeliyiz. Değişimin, uluslararası sistemin diğer kısımlarına ulaşabilmesi, ancak BM Güvenlik Konseyi’nin reformuyla mümkün olacaktır.”

    Altun, uzun süredir BM reformunun savunucusu olan Türkiye’nin uluslararası düzeyde anlamlı bir reform gündemine katkıda bulunmaya hazır ve muktedir olduğunu ifade etti.

  • “AB-Türkiye ilişkilerinde istenen ilerleme olmadı”

    “AB-Türkiye ilişkilerinde istenen ilerleme olmadı”

    Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, günlük basın toplantısında, Oruç Reis sismik araştırma gemisinin Antalya Limanı’na dönüşüyle ilgi bir soruyu cevapladı.

    AB liderlerinin, Türkiye’den beklentileriyle ilgili açık bir şekilde mesaj verdiğini aktaran Stano, “AB liderleri, aralıkta bir araya gelecek ve Türkiye’nin gerilimi azaltma ve yapıcı diyalog alanında beklentileri yerine getirip getirmediğini değerlendirecek.” diye konuştu.

    Stano, “AB liderleri, tek bir açıklama ya da hamle üzerinden hareket etmeyecek. Değerlendirme sürecinde, belirlenen süre zarfındaki davranışlar ve açıklamalar göz önünde bulundurulacak.” ifadesini kullandı.

    “ZİRVEDE ATILACAK ADIMLAR TÜRKİYE’NİN FAALİYETLERİYLE BAĞLANTILI OLACAK”

    AB’nin bu zaman zarfında, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere ilişkin bir konferans hazırlığını da yürüttüğünü anımsatan Stano, aralık zirvesinde ise atılacak adımların, Türkiye’nin faaliyetleriyle bağlantılı olacağını öne sürdü.

    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Oruç Reis sismik araştırma gemimiz, 10 Ağustos’ta başladığı Demre sahasındaki iki boyutlu (2B) sismik araştırmalarını tamamladı. 10 bin 955 kilometre 2B sismik veri toplayan gemimiz, Antalya Limanı’na döndü.” ifadelerine yer verilmişti.

    MERKEL: İSTEDİĞİMİZ İLERLEMEYİ SAĞLAYAMADIK

    Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB Dönem Başkanlığı çerçevesinde yaptığı konuşmada, ekim ayındaki AB zirvesinden bu yana Türkiye ile ilişkilerde birçok zorluklar ve engeller olduğunu belirterek, “Türkiye ile ilişkilerde maalesef istediğimiz gibi bir ilerleme olmadı.” dedi.

    Aralıkta yapılacak AB zirvesinde Türkiye konusunun gündemde olacağının altını çizen Merkel, tartışmanın nasıl sonuçlanacağını beklediklerini vurguladı.

    Merkel, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadelede yeni imkanlar aranması gerektiğine de işaret ederek, “Salgının ekonomik sonuçlarını yıllar boyunca hissedeceğiz.” ifadesini kullandı.

  • AB ilaç stratejisi için yeni yol haritası belirledi

    AB ilaç stratejisi için yeni yol haritası belirledi

    Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) ortaya koyduğu ilaç alanındaki eksiklikleri gidermeyi amaçlayan yol haritasını belirledi.

    AB Komisyonu, salgın nedeniyle hazırlanan “Avrupa İlaç Stratejisi” başlıklı çalışmasını yayımladı.

    AB ülkelerinin ilaç sistemlerini güçlendirmeyi amaçlayan çalışmaya göre, salgının ortaya çıkardığı eksiklikleri gidermeye yönelik çeşitli adımlar atılacak.

    Hastalıkların tedavisi, aşı ve antibiyotik geliştirilmesi için yapılan araştırmalara daha fazla destek sağlanacak. Klinik çalışmalar, hasta ve sağlık sistemi ihtiyaçlarına göre yeniden belirlenecek.

    AB ülkelerinde uygun fiyatlı ilaçlara erişim sağlanacak. İlaçların fiyatlandırılması ve ücret iade politikalarında AB seviyesinde iş birliği yapılacak. Eş değer ve biyobenzer ilaçlarda rekabet, yeni ilaçların araştırılması, geliştirilmesi ve üretimine yönelik yatırımlar artırılacak. İlaç sektörünün dijitalleşmesi ve yeni teknolojilerin kullanımı desteklenecek.

    Gelecekte yaşanabilecek sağlık krizlerine karşı ilaç sektöründeki arz zinciri kuvvetlendirilecek. Stratejik ilaçlar stoklanacak ve bu ilaçların Avrupa’da üretimine yönelik yatırımlar yapılacak.

    AB Sağlık Acil Müdahale Otoritesi (HERA) kurularak sağlık krizlerine hızlı müdahale edilecek.

    AB ilaç mevzuatının güncellenmesine yönelik çalışmalar hızlandırılacak.

  • AB’den “Türkiye ile ilişkilerde dönüm noktasına yaklaşıyoruz” açıklaması

    AB’den “Türkiye ile ilişkilerde dönüm noktasına yaklaşıyoruz” açıklaması

    Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye ile ilişkilerde gidilecek yöne 10-11 Aralık’ta yapılacak AB Liderler Zirvesinde karar verileceğini belirterek, “İlişkilerimizde dönüm noktasına doğru yaklaşıyoruz.” dedi.

    Borrell, AB Dışişleri Bakanları Toplantısı sonrasında basın toplantısı düzenledi. ABD’deki seçim sonrası AB-ABD ilişkileri, Belarus, Libya, Afganistan, Dağlık Karabağ’daki durum gibi konuları ele aldıklarını vurgulayan Borrell, “Türkiye ile ilişkiler konusunda durumun kötüleştiğini” söyledi.

    AB’nin Doğu Akdeniz konusunda Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan ile dayanışma halinde olduğunu hatırlatan Borrell, Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili son eylemleri ve açıklamalarının BM kararlarına aykırı ve gerilimi tetikleyici olduğunu savundu.

    Borrell, şöyle devam etti:

    “Türkiye’nin davranışının AB ile ayrılığı artırdığını anlaması gerekli. Bunu söylediğim için üzgünüm ama AB dışişleri bakanları böyle düşünüyor. Bizim de arzu ettiğimiz gibi pozitif gündeme dönmek için Türkiye’nin yaklaşımını değiştirmesi gerek. AB Konseyi gelecek ay gidilecek yöne karar verecek. Zaman tükeniyor ve Türkiye ile ilişkilerimizde dönüm noktasına doğru yaklaşıyoruz.”

    Türkiye ile ilişkilerde AB’nin pozitif gündem veya yaptırım dışında BM himayesinde Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için zaman tanınması gibi bir seçeneği olup olmadığı sorulan Borrell, aralıkta yapılacak AB Liderler Zirvesi’nden çıkacak kararı şimdiden tahmin etmenin güç olduğunun altını çizdi.

    Borrell, Doğu Akdeniz konusunda uluslararası bir konferans düzenlenmesi için çalışmalarını sürdürdüğü bilgisini vererek, aralıktaki zirveden çıkacak kararın Türkiye’nin tutumuna bağlı olduğunu savundu. Borrell, şu ana kadar olumlu bir sinyal görmediklerini, kapalı Maraş’ın açılması gibi gelişmelerin AB dışişleri bakanları tarafından olumsuz gelişmeler olarak görüldüğünü kaydetti.

    Borrell, “Doğu Akdeniz konulu konferans hakkında tutum belgemiz hazır. Davet edilmesi gereken ülkelerin büyükelçileriyle istişareler yaptık.” dedi.

    Belarus’a yaptırımlar genişleyecek

    Borrell, Belarus konusunda ise AB’nin yaptırım paketini genişleteceklerini söyledi. Belarus’ta ağustosta yapılan seçim sonrası Alexander Lukaşenko dahil 50’den fazla Belaruslu yetkiliye yaptırım uygulayan AB’nin bugüne kadar kişileri hedef aldığını hatırlatan Borrell, pakete bazı kuruluş ve şirketlerin de ekleneceğini dile getirdi.

    Belarus yönetiminin yaptırımlara rağmen muhalefete yönelik baskıya devam ettiğini dile getiren Borrell, AB üyesi ülkelerin çoğunun yeni yaptırım paketi hazırlanmasını istediğini, bazı hassas ekonomik noktalara odaklanacaklarını ifade etti.

    ABD-AB ilişkilerini ABD’deki seçimden sonra dışişleri bakanları ile ilk kez ele alma fırsatı bulduklarına dikkati çeken Borrell, stratejik olarak kendine yeten bir AB’nin ABD’nin de çıkarına olacağına işaret etti. Borrell, AB’nin stratejik otonomisinin tartışıldığını ancak AB’nin Washington’un en iyi ortağı olmaya devam edeceğini aktardı. Borrell, ABD’nin yeni dışişleri bakanı belli olduğunda AB Dışişleri Bakanları Toplantısına davet edeceğini söyledi.

    Afganistan konusunda gelecek hafta yardım konferansı düzenleneceğini ve AB’nin ülkedeki barış sürecine desteğinin devam edeceğini vurgulayan Borrell, Dağlık Karabağ hakkında ise bölgede kalıcı bir çözüm için AGİT Minsk Grubunun çalışmalarına katkıya hazır olduklarını bildirdi.

    Borrell, toplantıda Libya’nın da ele alındığını, sorunun çözümü için dönüm noktasına doğru cesaret verici gelişmeler gördüklerini ancak zorlukları da azımsamadıklarını ifade etti. Borrell, Libyalıların dış müdahale olmadan çözüm için gerekli desteği hak ettiğini vurguladı.

    Etiyopya’daki çatışmalara da değinen Borrell, durumun ciddi endişe kaynağı olduğunu, insani kriz tehlikesi bulunduğunu belirterek, diyalog çağrısında bulunduklarını hatırlattı ve desteğe hazır olduklarını söyledi.

  • Dışişleri’nden AB’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri’nden AB’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymayı alışkanlık haline getiren Avrupa Birliği’nin (AB) şimdi de Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini reddetme cüretini gösterdiğini” bildirdi.

    Aksoy, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Kıbrıs meselesine ilişkin açıklaması hakkındaki soruya cevabında, Kıbrıs meselesinin taraflarının belli olduğunun, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak Ada’nın ortak sahibi iki halkın iradesi esas alındığı takdirde mümkün olacağının altını çizdi.

    Aksoy, “Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymayı alışkanlık haline getiren AB şimdi de Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini reddetme cüretini göstermektedir.” ifadelerini kullanarak, Borrell’in Kapalı Maraş ve Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda dile getirdiği görüşlerin, Birliğin Ada’daki gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu yeniden gözler önüne serdiğini kaydetti.

    Kıbrıs Türk halkına hiçbir açıklamasında atıfta bulunmayan, 2004 yılında Birleşmiş Milletler (BM) çözüm planını reddeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimini üyelikle ödüllendiren, Kıbrıs Türklerine verdiği sözlerin hiçbirisini yerine getirmeyen AB’nin çözüme katkıda bulunmasının beklenemeyeceğini vurgulayan Aksoy, “Öte yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kapalı Maraş konusunda aldığı ve Türkiye’nin tam destek verdiği karar, Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi yeni mağduriyetler yaratılmasına değil, mevcut mağduriyetlerin giderilmesine matuftur.” ifadelerini kullandı.

    Aksoy, BM Güvenlik Konseyi kararlarının mülkiyet haklarının üzerinde olmadığına dikkati çekerek, aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi kararlarının halkların iradelerinin de üstünde olmadığını kaydetti.

    “AB Kıbrıs Türk halkının varlığını ve iradesini dikkate almalı”

    Kıbrıs Türk halkının iradesinin son seçimlerde iki devletli çözüm modelinin müzakere edilmesi yönünde oluştuğuna ve bu iradeye AB dahil herkesin saygı göstermesi gerektiğine işaret eden Aksoy, Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm modelinin 50 yılı aşkın süredir denendiğini, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkını eşit ortak olarak görmemesi, gücü ve refahı paylaşmak istememesi nedeniyle bir sonuç vermediğini belirtti.

    Aksoy, “AB, Kıbrıs meselesinin çözümüne katkıda bulunmak istiyorsa, öncelikle Kıbrıs Türk halkının varlığını ve iradesini dikkate almalı ve 2004 yılında verdiği taahhütleri yerine getirmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.

  • Avrupa Birliği’nden Amazon’a suçlama

    Avrupa Birliği’nden Amazon’a suçlama

    Avrupa Birliği (AB), Amazon firmasını platformundaki bağımsız satıcılara ait hassas verileri kendi perakende satışlarına fayda sağlayacak biçimde kullanmakla suçladı.

    AB Komisyonu Kıdemli Başkan Yardımcısı Margrethe Vestager, Brüksel’de düzenlediği basın toplantısında, merkezi ABD’de bulunan sanal alışveriş sitesi Amazon’un ön incelemelerine göre AB rekabet kuralarını ihlal ettiğini açıkladı.

    Amazon platformunun diğer satıcılar için bir pazar olmakla birlikte kendisinin de bu satıcılarla rekabet eden bir perakendeci rolü üstlendiğine işaret eden Vestager, “Amazon gibi önemli piyasa gücüne sahip ve ikili rol üstlenen platformlarının rekabeti bozmadığından emin olmalıyız.” diye konuştu.

    Vestager, Amazon’un üçüncü taraf satıcıların verilerini kendisine fayda sağlayacak biçimde kullanmaması gerektiğine dikkati çekerek, “Amazon platformundaki rekabet koşulları da adil olmalıdır. Amazon’un kuralları şirketin kendi perakende ürünlerini veya Amazon’un lojistik veya teslimat hizmetlerini kullanan satıcıları suni biçimde desteklememelidir.” ifadesini kullandı.

    Şirkete söz konusu suçlamaları resmen bildirdiklerini söyleyen Vestager, Amazon’un platformunda kendi teslimat hizmetini kullanan satıcılara ayrıcalıklı davranıp davranmadığını belirlemek üzere de yeni bir rekabet soruşturması başlattıklarını vurguladı.

    AB ülkelerinde faaliyet gösteren şirketlerin sektörlerinde rekabete aykırı bir durum olup olmadığını denetleme yetkisi AB Komisyonu’nda bulunuyor.

    Komisyon, söz konusu soruşturmalarda rekabete aykırı bir durum olup olmadığını değerlendiriyor.

    Rekabete zarar verecek durumların tespit edilmesi halinde AB Komisyonu, bu duruma son veriyor ve şirketlere yüksek para cezaları uyguluyor.

  • DSP Genel Başkanı Aksakal: AB ülkeleri artık KKTC’yi tanımalı

    DSP Genel Başkanı Aksakal: AB ülkeleri artık KKTC’yi tanımalı

    DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri değerlendiren Aksakal, “Doğu Akdeniz’de öteden beri bizim savunduğumuz bir husus var. Türkiye’nin üç tarafının denizlerle kaplı olması ve dünyanın en önemli jeopolitik konumunda bulunması, emperyal sistemin iştahını her zaman kabartmıştır.” diye konuştu.

    Akdeniz’in kendine özgü bir özelliğinin daha bulunduğunu aktaran Aksakal, Kıbrıs Adası’nın “yıkılmaz, sarsılmaz, yeri değiştirilemez bir uçak gemisi” konumunda olduğunu söyledi.

    Aksakal, şöyle devam etti:

    “(Kıbrıs) Orta Doğu’ya hakim, Asya’ya, Avrupa’ya ve Afrika’ya hakim pozisyonda. Öncelikli olarak olaya şuradan bakmak gerek, Kıbrıs Adası Osmanlı döneminden bu yana 450 yıllık bir geçmişe sahip Türk vatanıdır. Bütün dünya devletlerinin öncelikle bu gerçeği kabullenerek siyasi argümanlarını geliştirmesi gerekir. Bunu reddederek, 500 yıl öncesinin bin yıl öncesinin hevesleriyle bu topraklarda bir hakimiyet kurma idealini hala yaşatan varsa, bu bir hayaldir ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti var olduğu sürece bu hayal asla gerçekleşmeyecektir. Akdeniz’de emperyal sistemin, özellikle ABD’nin öncülüğünde ve AB ülkelerinin güdümünde Yunanistan öne çıkarılarak kullanılmaya çalışıldığı, deniz altındaki enerji kaynaklarına sahip olma stratejisi var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de kendi sınırları içerisinde gerek kara vatanı, gerek mavi vatanı içerisinde hakkı bulunan bölgeler var.”

    Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’deki araştırmalarının, sondaj gemilerinin çalışmalarının hiçbir ülkenin ya da milletin hak ve menfaatlerine yönelik olmadığını vurgulayan Aksakal, Türk milletinin geleceğine ve ihtiyacına yönelik enerji arayışlarını içeren bu çalışmaların devam etmesi gerektiğini vurguladı.

    Aksakal, “Özellikle Oruç Reis’in çalışmalarının, orada elde edilen verilerin en kısa zamanda, aynı Karadeniz’de olduğu gibi müspet sonuçlarının ortaya çıkacağını, bizim özellikle ihtiyacımız olan ve gelirimizin büyük bir kısmını harcamak zorunda kaldığımız petrol ve doğal gaz ihtiyaçlarımızın buralardan karşılanacağını ümit ediyorum.” diye konuştu.

    Karadeniz’de tespit edilen büyük rezervin ardından geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeni bir rezerv müjdesi daha verildiğini hatırlatan Önder Aksakal, oldukça güçlü bir yatak elde edildiğini belirtti.

    Bu rezervin 2023’e kadar çıkarılarak halkın kullanımına sunulacağının açıklandığını kaydeden Aksakal, çalışmaların yoğunlaştırılarak sürenin kısaltılmasının iyi olacağı görüşünü paylaştı.

    “AB ülkeleri artık KKTC’yi tanımalı…”

    Türkiye’nin tüm olumlu yaklaşımlarına karşın Yunanistan’ın diyalogdan yana tavır takınmadığını belirten Aksakal, şunları kaydetti:

    “Yaklaşık 50 yılıdır Yunanistan’la aynı konular üzerinde tartışma durumunda kaldık. Bu bir havanda su dövme olayına dönüşmüş durumda. Bazı boş hayaller peşinde koşmanın ne Yunanistan’a ne de dünyanın diğer emperyal devletlerine yarar sağlamayacağını ortaya koymamız lazım. Kuzey Kıbrıs’ta 1983 yılında bir devlet ilan edildi, oradaki halkın ayrı bir millet ve devlet olarak yaşama arzusuna da demokratik teamüllere uygun olarak bütün dünya devletlerinin, kendilerini demokrasinin beşiği olarak ilan eden özellikle AB ülkelerinin saygı göstermesini ve KKTC’yi artık tanımaları gerektiğini düşünüyorum. Bundan sonra bu manada Yunanistan’la yapılacak bir görüşmenin de herhangi bir fayda getireceğine inanmıyorum.”

    Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanı seçilmesi

    KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimini de değerlendiren DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, Kovid-19 salgını başlamadan önce mevcut cumhurbaşkanının bazı açıklamalarına DSP olarak tepki gösterdiklerini hatırlattı. Aksakal, “Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ı bir Kırım gibi ya da geçmişte bir Hatay örneğinde olduğu gibi bir uygulamaya tabi tutabileceği yönündeki söylemler bizi rahatsız etmişti.” dedi.

    KKTC’nin başta Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş olmak üzere binlerce mücahitin mücadeleleri ile bugünlere geldiğini ifade eden Aksakal, şöyle devam etti:

    “Sayın Ersin Tatar güzel bir çalışma sergiledi ve 18 Ekim’de yapılan seçimlerden sonra DSP olarak bizim de siyasi çizgimize ve Kıbrıs’a bakış açımıza uygun politikalar üretebilecek bir cumhurbaşkanı seçilmiş oldu. İnanıyorum ki önümüzdeki süreç artık gerek Türkiye Cumhuriyeti gerek KKTC Devleti açısından tanınma olayının ön plana çıkarıldığı, sınırların kesinleştirildiği bir görüşme sürecinin başlayacağı dönem olacaktır. Bunu da başarabileceğimize ben inanıyorum.”

    Maraş’ın da Türk toprağı olduğuna vurgu yapan Aksakal, bunu artık daha fazla tartışmanın ve siyaset malzemesi yapmanın mantıklı olmayacağını belirtti.

    Aksakal, dünyanın en güzel yerlerinden biri olan Maraş’ın kısa sürede tamamının insanlığın hizmetine açılması gerektiğini de kaydetti.

    Azerbaycan’ın topraklarını kurtarma mücadelesi

    Azerbaycan’ın Ermenistan işgalindeki topraklarını kurtarmak için verdiği mücadeleye ve Ermenistan’ın sivillere yönelik saldırılarına da değinen Önder Aksakal, “Biz Ermenistan’ın yapısını Osmanlı – Rus Savaşı zamanından biliriz. Her zaman hain saldırıları olmuştur. Her ne kadar dünyayı bir sözde Ermeni soykırımı iddiasıyla oyalamaya çalışsalar da gerçek soykırımı Ermeniler o dönemlerde yapmıştır.” dedi.

    Ermenistan’ın kendi özgün sınırları içerisinde kalma duygusunu bir türlü gerçekleştiremediğini, Karabağ’da 30 yıl öncesinde başlayan bir sorunu hala canlı tuttuğunu söyleyen Aksakal, “Elbetteki Azerbaycan bizim milletçe kardeşimizdir. Bir deyim haline gelmiştir, ‘iki devlet ve tek millet’ can kardeşlerimizdir. DSP olarak bugün Azerbaycan’ın bu haklı mücadelesinde sonuna kadar yanındayız. Türkiye de üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getiriyor. Orada vatan savunmasında yaşamını yitiren tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.” diye konuştu.

    DSP’nin seçimlere dönük çalışmaları

    Siyasi ittifaklar ve DSP’nin 2023 seçimlerine dönük çalışmaları hakkında da bilgi veren Önder Aksakal, 2023 seçimlerine kısa süre kaldığını, Türkiye’nin 2 yıl içerisinde seçim havasına gireceğini söyledi.

    Türkiye siyasetinin özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hayata geçmesiyle farklı bir boyut kazandığını belirten Aksakal, bu sistemin ittifakları zorunlu kıldığını anlattı.

    Bu zorunluluğun bazı siyasi partilerde kırılmalara ve dalgalanmalara da yol açtığını dile getiren Aksakal, “Kendisini gerek parti olarak gerek kişisel olarak parlamentoda bulundurmak isteyen bazı kesimler, ya yeni parti kurmaya çalışıyorlar ya da bu tip ittifaklar içerisinde bulunabilmek adına bir organizasyon içerisine giriyorlar.” dedi.

    Bu durumun yakın dönemde iki yeni partinin kurulmasına vesile olduğunu aktaran Aksakal, şöyle konuştu:

    “CHP içerisinde de aynı çalışmaların sürdüğünü görüyoruz. Belki yarın DSP içerisinde de bu tip girişim olabilir. Bunları artık normal karşılamak gerekiyor. Siyasette kartlar yerinden karılmaya başlamıştır. Önemli olan toplumun, halkın çıkarları doğrultusunda siyaset yapabilecek, en önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli birlik ve beraberliğini, bütünlüğünü, bekasını ön planda tutabilecek siyasi yapıların güçlü kılınması gerekiyor. DSP de bu değerler konusunda geçmişten bugüne rüştünü ispatlamış bir partidir. Toplumdan gözlemlediğimiz kadarıyla DSP’ye ciddi bir teveccüh var.”

    Bu kapsamda önümüzdeki günlerde birtakım yurt içi geziler planladıklarını aktaran Aksakal, 2021’in de bu kapsamda daha yoğun çalışmaların yapılacağı bir dönem olacağını bildirdi.

    Önder Aksakal, “Atatürkçü çizgide görünen ve Cumhuriyetin kuruluş değerleri olan o ana 6 ilkeye en uygun ve en sadık siyaset yapan parti olarak artık DSP’nin kaldığı görüşünde olan, toplumun sol, sosyal demokrat kısmında yer alan bireylerince bir yakınlaşma var. Şimdilik bu kadar söz edebilirim. Bu mutlaka önümüzdeki süreçte bir vücut bulacaktır, bir ete kemiğe büründürülecektir. DSP her zaman siyasette toparlayıcı bir yapı olmuştur, bu misyonunu da önümüzdeki süreçte layıkıyla yerine getirecektir.” açıklamasında bulundu.

  • AB’den Gence saldırısı için “Üzüntülüyüz” açıklaması

    AB’den Gence saldırısı için “Üzüntülüyüz” açıklaması

    Avrupa Birliği (AB) Sözcüsü Peter Stano, AB’nin, Ermenistan tarafından Azerbaycan’ın Gence kentine düzenlenen füze saldırısı nedeniyle üzüntü duyduğunu bildirdi.

    Stano, Gence’ye yönelik saldırı hakkındaki yazılı açıklamasında, “AB, Azerbaycan’ın Gence kentine gece düzenlenen ve sivillerin ölmesi ve yaralanmasına neden olan saldırılardan üzüntü duymaktadır.” ifadesini kullandı.

    Sivillerin ve sivillere ait tesislerin hedef alınmasının bütün taraflarca sonlandırılması gerektiğini ifade eden Stano, “10 Ekim’de varılan ateşkese gecikmeksizin tam olarak uyulmalıdır.” açıklamasını yaptı.

    Azerbaycan ordusu, Ermenistan ordusunun sivil yerleşim birimlerine ateş açması üzerine 27 Eylül’de karşı saldırı başlatmıştı. Ermenistan ve Azerbaycan, Moskova’da yapılan görüşmelerde, 10 Ekim’den itibaren Dağlık Karabağ’daki cenazelerin ve esirlerin değişimini öngören insani amaçlı “ateşkes” kararı almıştı.

    Ermenistan ordusunun, ateşkesin üzerinden 24 saat geçmeden Azerbaycan’ın Gence kentine füzelerle saldırması sonucu 10 kişi ölmüş, 35 kişi yaralanmıştı. 15 Ekim’de de Terter kentinde defin töreni için mezarlığa giden sivillere yönelik düzenlenen saldırıda, 4 kişi hayatını kaybetmiş, 4 kişi de yaralanmıştı.

    Son olarak Ermenistan, Gence’ye füzelerle bir saldırı daha düzenlemiş, 13 sivil yaşamını yitirmiş, 50’nin üzerinde sivil yaralı olarak enkaz altından çıkartılmıştı.