Etiket: ayasofya

  • AK Parti Sözcüsü Çelik gündemi değerlendirdi

    AK Parti Sözcüsü Çelik gündemi değerlendirdi

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin yaptığı açıklamada, “Eğer Türkiye, Suriye’den kaçan mültecileri ölümden kurtarmak için kapılarını açmasaydı, bunların hepsi Avrupa’ya gitseydi, bugün ortada Avrupa demokrasisi diye bir şey kalmazdı.” ifadelerini kullandı.

    Çelik, “Türkiye düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Erdoğan düşmanlığı hattından ilerleyenlerin, yarın bir gün Avrupa’nın gerçek demokratlarını hedef alacağı konusunda kuşku yoktur.” dedi.

    “Fransa Cumhurbaşkanı toplu mezarların üstünü örtemez”

    Ömer Çelik, “Fransa Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanımızın meşru Serrac hükümetine verdiği desteği hedef alarak toplu mezarların üstünü örtemez.” şeklinde konuştu.

    Yabancı bir alışveriş sitesi üzerinden, kaçırılmış çocukların pazarlandığı iddiası

    Yabancı bir alışveriş sitesi üzerinden, kaçırılmış çocukların pazarlandığı iddiası ile ilgili Çelik, “İşin bize yansıyan bir boyutu söz konusuysa güvenlik birimlerimiz, adliyemiz inceleyecektir. Bu gündemi ilgililere bildirdik.” ifadelerini kullandı.

    “Ayasofya, cami ve evrensel dünyanın kültürel mirası olarak görkemini göstermeye devam edecek”

    Çelik, “Ayasofya, cami ve evrensel dünyanın kültürel mirasının ihtişamını taşıyan büyük bir mekan olarak görkemini göstermeye devam edecek.” diyerek, “UNESCO yetkilileri şunu bilsinler, Ayasofya’nın evrensel mirasının korunması konusunda Türkiye her türlü iş birliğine açıktır.” şeklinde konuştu.

    Yunanistan’ın Ayasofya’nın ibadete açılmasına yönelik tepkisi ile ilgili Çelik, “Başkentinde cami olmayan tek AB ülkesi Yunanistan’dır. Osmanlı camilerine ve Osmanlı eserlerine karşı saygısızlık yapmakta birinci olan bir ülkedir. Hiç konuşmaması gereken bir ülke varsa o da Yunanistan’dır.”

    Çelik, Ayasofya’nın bütün özelliklerinin korunacağını ve bundan sonrasında daha iyi muhafaza edileceğini belirterek, “Kültürel miras listelerinden Ayasofya’nın çıkarılacağını düşünmüyoruz. O listeyle Ayasofya şereflenmez, o liste Ayasofya’yla şereflenmiştir.” ifadelerini kullandı.

  • Bursa’da Ayasofya için mehteranlı kutlama

    Bursa’da Ayasofya için mehteranlı kutlama

    Bursa’da, Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi kararının ardından, şehrin tarihi simgelerinden İshakpaşa Külliyesi bahçesinde mehteranlı etkinlik düzenlendi. Külliyede lokma dağıtılarak, Ayasofya’nın ibadete açılması kutlandı.

    İnegöl Belediyesi, Danıştay 10’uncu Dairesi tarafından Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal edilmesi ve tekrar ibadete açılması nedeniyle lokma dağıtıp, mehteran ile kutlama yaptı. Pandemi nedeniyle koronavirüs önlemlerine de dikkat edilirken, sosyal mesafeye özen gösterildi. İkramlar devam ederken, bir yandan da İnegöl Tarihi Mehteri cami bahçesinde mini konser verdi.

    ‘TARİHİ GÜNLER YAŞIYORUZ’

    Etkinlik sonrası bir açıklama yapan İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, “İnegöl’ümüzün tarihi mekanında, İshakpaşa Külliyesi’ndeyiz. Tarihi günler yaşıyoruz. Biliyorsunuz Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla beraber bu yeniden geri dönüş coşku ve memnuniyetle karşılandı. 1934 yılında alınan bir kararla 86 yıldır ibadete kapalı olup müze olarak kullanılan bir yerdi. Onun öncesinde de yaklaşık 481 yıl boyunca cami olarak, ibadethane olarak kullanılan bir alandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın ferasetiyle, girişimleriyle, yapmış olduğu çalışmalarla ibadete açılmış oldu. Bundan dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ediyorum. Biz de bundan dolayı bulunduğumuz tarihi mekan içerisinde Ayasofya’nın ibadete açılışının mutluluğu ve sevinciyle yine fethin bir sembolü olan mehterimizle küçük bir sunum, lokma ikramları yaptık. İnşallah en kısa sürede Allah orada ibadet yapmayı herkese nasip etsin” dedi.

     

    ‘86 YIL SONRA ZİNCİRLERİ YENİDEN KIRILARAK CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ’

    AK Parti İlçe Başkanı Mustafa Durmuş ise “Yaklaşık 6 asırdır fethin sembolü olan, Cennet Mekan Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin bizlere emaneti Ayasofya Camimiz, 86 yıl sonra zincirleri yeniden kırılarak camiye dönüştürüldü. Öncelikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah bizleri Cenabı Allah hem liderimize hem de yüce ceddimize layık evlatlar olmamızı nasip etsin. Dava arkadaşları olmamızı nasip etsin. Böyle güzel ve anlamlı bir organizasyon gerçekleştirdiği için belediye başkanımıza da teşekkür ediyorum” diye konuştu.

  • Flaş Ayasofya kararı! Kabul edildi…

    Flaş Ayasofya kararı! Kabul edildi…

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde AK Parti ve MHP grupları, Ayasofya’nın planlarının ‘Ayasofya Camii ve Külliyesi’ olarak değiştirilmesini teklif etti. Teklif oy birliği ile kabul edildi.

    Koronavirüs salgını nedeniyle 3 ay ertelenen İBB Meclisi bugün toplandı. Yenikapı’da bulunan Avrasya Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirilen İBB meclisinin ilk oturumunda AK Parti ve MHP grupları Ayasofya’nın planlarının ‘Ayasofya Camii ve Külliyesi’ olarak değiştirilmesini teklif etti. Teklif oy birliği ile kabul edildi.

    “EN ÖN SAFTA BU KUTLU MÜCADELENİN MİMARLARI OLMALIDIR”

    Mecliste konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili ve Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, “10 Temmuz günü Ayasofya ses verdi. Uykudan kalktı ve ses verdi Ayasofya. İşte 10 Temmuz’da yüce Türk adaletinin kararı ve Sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığı ile prangalar kırılmış. Hasret rüzgârları yerini vuslat heyecanına bırakmıştır.10 Temmuz bir milletin kabul edilmiş duası olmuştur. 10 Temmuz göstermiştir ki davası hak olanın daima ümidi vardır. Sevdası büyük olanın daima sabrı vardı. Ve sırtında dağ gibi yasladığı duası vardır. Bu uzun hasretin bitmesinde emeği geçen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere herkese teşekkürlerimi arz ediyoruz. Ayasofya Camii milletimize ve şehrimize hayırlı olsun. Unutulmamalıdır 10 Temmuz dini bir gereklilik ve ihtiyaç tartışması olmaktan öte öncelikle bir adalet meselesidir. Bir hakkın iadesi ve tescili meselesidir. Bu şehri bize miras bırakan ecdadın mirasına ve emanetine sahip çıkma meselesidir. Kendi açımızdan öz saygı konusudur. Elbette ki bu hakkımızı asla tartışmaya açacak değiliz. Ve Şimdi uzun zamanlardan sonra ilk namazı beklemektedir Ayasofya. En ön safta bu kutlu mücadelenin mimarları olmalıdır. Fatih olmalıdır, bir yanında Yavuz durmalı. Diğer yanında Kanuni durmalı. Sonra ömrünü Ayasofya’ya açılsın diye mücadele veren gerçek kahramanlar da olmalı. Necip Fazıl olmalı, yanında Erbakan olmalı. Diğer ucunda Osman Yüksel Serdengeçti, diğer yanında Arif Nihat Asya olmalı ve selam durmalı mümin yürekler olmalı. Özlediğimiz an geldi. Bir yiğit geldi bir imza attı, Ayasofya esaretten kurtuldu. Şükürler olsun” dedi.

    “AK PARTİ VE MHP GRUPLARI OLARAK TEKLİF EDİYORUZ”

    AK Parti ve MHP grupları verdikleri teklif hakkında konuşan Tevfik Göksu, “Devletimiz kendi gücünü göstermiş ve iradesini ortaya koyarak Ayasofya’nın açılışını gerçekleştirmiştir. Şimdi bu tarihi sürece İstanbul’un belediyesinin ve meclisinin tarihi bir kararla katılması gerekiyor. Nasıl ki Danıştay kararı ile birlikte ve saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Ayasofya bir cami olarak ilan edilmişse şimdi Ak Parti grubu ve MHP grubu olarak meclisimize ilgili planlarda Ayasofya Camii ve Külliyesi olarak değiştirilmesi teklif ediyoruz” diye konuştu.

    AK Parti İBB Meclis İmar Komisyon Başkanı Yüksel Akyol teklifin içeriği hakkında, “İstanbul Fatih ilçesi Cankurtaran Mahallesi 57 ada, 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12 ve 13 parselleri ile bir kısım tescil dışı alana ait Türkiye Cumhuriyeti Danıştay 10’uncu dairesinin 2016/16/05 esas 2020-2595 kararı ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın 10/07/2020 gün ve 2729 sayılı kararnamesi doğrultusunda 1/5000 ölçekli Fatih Belediyesi, tarihi yarımada, birinci derecede arkeolojik, kentsel tarihi sit alanları koruma amaçlı imar planı ve 1/1000 ölçekli Fatih ilçesi tarihi yarımada, birinci derecede arkeolojik sit alanı koruma amaçlı uygulama imar planı ve söz konusu parsellerin verilen Ayasofya Cami-Müze fonksiyonun değiştirilerek, Ayasofya Camii ve Külliyesi fonksiyonuna dair gerekli değişikliklerin yapılması için önergemizin gündeme alınarak imar komisyonuna havalesini arz ederiz” dedi

    Teklif oy birliği ile kabul edildi.

  • Ayasofya davasını kazanınca gözyaşlarını tutamadı

    Ayasofya davasını kazanınca gözyaşlarını tutamadı

    Danıştay’da açtığı “Ayasofya davası”nı kazanan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanı İsmail Kandemir, “Sevinçten ağladım, hissettiğim bu… Hanımla beraber karşı karşıya geçtik ve sevinçten epey ağladık” dedi.

    Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştay 10. Dairesinde dava açan Kandemir, yaşadığı süreci AA muhabirine anlattı.

    Emir Sultan’daki evinde torunlarıyla ve ailesiyle mutluluğunu paylaşan Kandemir, “Sevinçten ağladım, hissettiğim bu. Hanımla beraber karşı karşıya geçtik ve sevinçten epey ağladık, telefonlara cevap veremedik. Torunum burada, dedim ki ‘Bu faaliyetlere benden sonra siz devam edeceksiniz’ o da ‘Dede ben devam edeceğim’ dedi.” ifadelerini kullandı.

    Kandemir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın millete seslenişini izlediğini belirterek “Cumhurbaşkanımızın konuşmasını dinledim, çok hoşuma gitti. Şimdiye kadar netice alamamıştım. Cumhurbaşkanımıza bu konuda teşekkür ediyorum, hemen kararı uyguladı, bundan dolayı şükranlarımı sunuyorum. Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle karar uygulandı ve Ayasofya faaliyete geçecek.” diye konuştu.

    Davayı kazanmanın yetmediğini, uygulanmasının da gerektiğini vurgulayan Kandemir, “Cumhurbaşkanımızın bu konuda gösterdiği hassasiyet, iyi niyet bizim çalışmalarımızı neticelendirdi. Mescid-i Aksa’ya biz gitmek istedik fakat bizi içeri almadılar. Benim en büyük arzularımdan bir tanesi Fatih Sultan Mehmed’in vakıflarından, Yunanistan Atina’daki vakıflarının faaliyete geçmesi.” ifadelerini kullandı.

    Kandemir, uzun yıllardır mücadele ettiğini belirterek şunları kaydetti:

    “Yılmadım, zaten yılsaydım netice buraya gelmezdi. İnsanların ne söylediği önemli değil, önemli olan, kişinin kızıl elması. Ben Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü mezunuyum. Trabzon’dan İstanbul’a giderdim, İstanbul’da Ayasofya’ya giderdim, o zamanlar namaz kılmak yasaktı. Bir arkadaş oradaki görevlileri gözetlerdi, biz de pencerenin kenarında iki rekat namaz kılardık. Trabzon’da da Ayasofya var, orada hiç unutmuyorum, tozlu ve kapısı kilitliydi. Orada iki rekat namaz kıldım, ‘inşallah burada da halılarda namaz kılacağım’ dedim. Şimdi açık, orada namaz kılınıyor, bu konuda da çalışmam oldu. İznik Ayasofyası’yla ilgili de çalışmam oldu.”

    Ayasofya Camisi’ne ilişkin kararın hemen uygulandığını belirten Kandemir, aynı uygulamayı Edirnekapı’daki Kariye Camisi için de beklediğini ifade etti.

    İmrahor İlyas Bey Camisi ile ilgili de benzer karar alındığını ifade eden Kandemir, burada da ibadet uygulamasının başlamasını istediğini dile getirdi.

    “İnsanların ortak özlemiydi, bu özlemin neticelenmesi beni anlatılmaz derecede duygulandırdı”

    İsmail Kandemir, 14 yaşındayken Emir Sultan’ın hayat hikayesini okuduğunu ve ona yakın olmak için bu civarda oturduğunu belirterek Fatih Sultan Mehmet’in hayatını okuduktan sonra da onun vakıflarına sahip çıkmak ve ihya etmek için çalışmalara başladığını anlattı.

    Kendisinden sonra çalışmaları çocuklarına ve torunlarına bırakacağını belirten Kandemir, “Bir gün Ayasofya’yı para verip ziyaret ettim. Bir kız yarım saat kadar dua etti, ben de onun arkasında bekledim. Duadan sonra o kıza dedim ki, ‘sizi tanımak istiyorum.’ ‘Ben Sırbistan’ın Sancak eyaletinden geliyorum, burada namaz kılmak için dua ediyorum, sırf Ayasofya’yı göreceğim ve gideceğim’ dedi. İnsanların ortak özlemiydi, bu özlemin neticelenmesi beni anlatılmaz derecede duygulandırdı. Bu duygunun diğerleri için de yaşanmasını istiyorum. Cuma namazını Cumhurbaşkanımız kıldırırsa sevineceğimi belirtmek istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

    Edirnekapı’daki Kariye’nin cami olması için Danıştay karar verdi

    Derneğin avukatı Selami Karaman da duruşmaya katıldıklarını ve Ayasofya’nın cami olmasıyla ilgili iddialarını dile getirdiklerini söyledi.

    Mülkiyet konusunun önemine işaret eden Karaman, şöyle konuştu:

    “Ayasofya Camisi’nin mülkiyetinin Ebu’l Feth Sultan Mehmed Vakfına ait olması ve 1936 yılında Türkiye tarafından verilen tapunun da yine aynı vakfa ait olması, vakıf senedinde Ayasofya’nın sadece cami vasfıyla kullanılmasının gerektiğinin yazılı olması iddialarımızı biz orada tekrar dile getirdik. Karar açıklandı ve Danıştay mülkiyetle alakalı husustan dolayı, Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Bu şekilde 86 yıldır müze olarak kullanılan Ayasofya, tekrar cami statüsüne kavuştu hamdolsun.

    Kariye Camisiyle alakalı Danıştay 10. Dairesi bu davayı reddetmişti. Üst mahkemeye itiraz edildi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2019 Haziran ayında bu kararı bozdu. Bu bozma gerekçesinde aynı Ayasofya gibi mülkiyetle alakalı konu. Kariye Camisi’nin aynı vakfiyeye dahil olması ve Fatih Sultan Mehmed’in iradesinin sadece cami olarak kullanılması yönünde olması nedeniyle davada bozma kararı verildi. Bununla alakalı 10 Temmuz itibarıyla Danıştay, nihai kararını bize tebliğ etti. Orası da dün itibarıyla cami vasfına kavuşmuş oldu, inşallah bundan sonra devletimizin, cami olmasıyla alakalı adımları atacağını düşünüyoruz.”

    Ayasofya’ya ilişkin hukuki süreç

    Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, Ayasofya için ilk olarak 2005’te Danıştay’a dava açmıştı. Dernek, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istemişti.

    Danıştay 10. Dairesi, 24 Haziran 2005’te söz konusu Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurma istemini reddetmişti. Daire 2008’de ise Ayasofya Camisi’nin müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığına işaret ederek davayı reddetmişti.

    Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Dairenin bu kararını onamıştı. Dernek, 2016’da tekrar Danıştay’a dava açmıştı.

    Derneğin Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru hakkında ise 2018’de karar verilmişti. Yüksek Mahkeme, Ayasofya’nın namaz kılınması için ibadete açılması yönündeki talebin reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruyu, “incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez bulmuştu.

  • MHP Lideri Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    MHP Lideri Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Vakıf malı olan Ayasofya’nın, vakfiyesine muvafık şekilde cami olarak kullanılması milletimizin uzun yıllardır hasreti ve beklentisidir.” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, MHP Genel Merkezi’nde düzenlenen partisinin Belediye Başkanları Toplantısı’nın ardında yaptığı yazılı açıklamada, belediyecilikte “Halka hizmeti Hakk’a hizmet’ gören bir anlayışla “Üretken Belediyecilik” ilkesini esas aldıklarını belirtti.

    Belediye yönetimlerinin demokratik süreçlerin en önemli etapları arasında olduğunu vurgulayan Bahçeli, hiçbir belediye yönetiminin milli iradenin takdir ve teveccühünü istismar ve inkar yanlışına sapmaması gerektiğe dikkati çekti.

    Beş yıl süreyle üstlendikleri emanete dikkat, riayet ve sadakat gösteren belediye başkanlarının hürmetle yad edildiğini, ihanet edenlerin ise adli ve idari tasarruflarla layık oldukları muameleyi kaçınılmaz şekilde gördüğünü ifade Bahçeli, şöyle devam etti:

    “Belediye imkanlarını terör örgütü lehine seferber eden bölücülerin görevlerinden derhal uzaklaştırılmaları, emanetin ise tekrardan millete tevdi, adalet ve ahlakın zorunlu bir gereğidir. Türk milleti hakkını ve hukukunu uyanık bir şuurla muhafaza edecektir. Karanlık ve kirli ilişkilere gömülmüş, terör örgütü PKK’nın fiili kontrolüne girmiş HDP’li bazı belediye başkanlarının hukuki tedbir yoluyla görevlerinden uzaklaştırılıp yerlerine kayyum atanması çok doğru ve yerinde bir karardır. Bu kapsamda kayyum atanmasını eleştirip, yapılan idari tasarrufu demokrasi ayıbı olarak değerlendiren sorumsuz ve işbirlikçi siyasetçilerin işlenmiş ağır suçların bir parçası oldukları da bir başka gerçektir.”

    Suçu ve suçluyu övmenin, rezalet ve melaneti benimsemenin hiç kimseyi şeref sahibi yapmayacağını, tam tersine millet nezdinde zora sokarak ağır şekilde sorgulatacağını aktaran Bahçeli, “Belediye başkanlığı millete ihanetin kılıf ve kisvesi olamayacaktır. Zillet İttifakı’nı oluşturan sığ ve sığıntı partilerin ağız birliği halinde kayyum atamalarına tepki göstermeleri kontrolsüz savrulma halinin teyididir. PKK’ya yardım ve yataklık yapan belediye başkanlarını sırf sandıktan çıktılar diye savunmak ve sahiplenmek ayıplı, arızalı, alacalı bir siyasettir.” değerlendirmesinde bulundu.

    Türkiye egemenlik haklarına toz kondurmama azim ve kararında olduğunu işaret eden Bahçeli, “Türkiye’nin, kerameti kendinden menkul mihrakların ağzına bakma dönemi geride kalmıştır. Artık söz dinleyen değil sözü dinlenen, üzerinde hesap yapılan değil hesapları bozan bir ülke gerçeğine herkes alışmalı, buna saygı duymalı, sonuçlarına da hazır olmalıdır.” açıklamasını yaptı.

    “567 yıldır devam edegelen fetih sürecimiz yeni bir safhaya geçmiştir”

    Ayasofya Camisi’nin tekrar ibadete açılmasının kesif ve kesin iradenin en can alıcı muhassalası olduğunu beyan eden Bahçeli, şunları belirtti:

    “Vakıf malı olan Ayasofya’nın, vakfiyesine muvafık şekilde cami olarak kullanılması milletimizin uzun yıllardır hasreti ve beklentisidir. Aynı zamanda eşsiz bir mimarlık ve sanat abidesi olan Ayasofya’nın ibadete açılması inanç haklarımızın mecburi bir gereğidir. Aksi bir iddia ve ileri sürülecek ifade hükümsüz ve temelsizdir. Ayasofya’nın, vakfeden kutlu ecdadımızın emaneti doğrultusunda kesintisiz cami olarak kullanılması bağlılık ve vefayla yerine getirilmesi şart olan tarihi bir sorumluluktur.

    Danıştay 10. Dairesi müstesna bir karara imza atarak Ayasofya Camisi’ni müzeye dönüştüren 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nı iptal etmiştir. Elbette Müslüman Türk milletinin hislerine tercüman olmuş, sonuç itibariyle milli vicdan müsterih hale gelmiştir. 567 yıldır devam edegelen fetih sürecimiz yeni bir safhaya geçmiş, bütün Türk ve İslam beldeleri ayağa kalkmıştır. Hitamında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla Ayasofya Camisi’nin yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasının önündeki bütün sahte ve sanal bariyerler yıkılmıştır.”

    Bahçeli, 86 yıldır kutuplaşmalara konu olan bir tartışmanın hukuki ve siyasi mutabakatla çözüme kavuşturulduğunu ifade ederek, “Ayasofya Camisi’nin ibadete açılması 567 yıllık çağrıya kulak vermenin, itibar ve ihtimam göstermenin muhterem bir neticesidir. Ayasofya yeryüzündeki bütün camilerimizi, bütün mescitlerimizi selamlayacaktır.” açıklamasında bulundu.

    “Ayasofya özelinde ikaz dolu mesajların verilmesi nafile bir çabadır”

    MHP Genel Başkanı Bahçeli, açıklamasında, şu görüşleri paylaştı:

    “Ayasofya Camisi’nin Müslüman gönüllerle buluşması İslami ve tarihi bir sorumluluk olmanın yanında egemen devlet müktesebatımızın, bağımsızlık prensibimizin bihakkın gerek ve şartıdır. Türkiye onun bunun dayatmalarıyla tarihi gerçeklerine sırt çevirmeyecektir. Kudüs’te menfur senaryoları tedavüle sokanların Ayasofya özelinde bize ikaz dolu mesajlar vermesi nafile bir çabadır. ABD yönetiminin ‘Hayal kırıklığı’ yorumu cibilliyetsiz ve ciddiyetsiz bir ithamdır.”

    “ABD, Türkiye’yi sıkıştırmak maksadıyla hamle üstüne hamle yapmaktadır”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “1987’den 2019’a kadar silah ambargosu uyguladığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne, birden bire askeri eğitim desteği vereceğini ve kaynak sağlayarak güvenlik ilişkilerini geliştireceğini duyuran ABD, Türkiye’yi sıkıştırmak maksadıyla hamle üstüne hamle yapmaktadır. Doğu Akdeniz ve Libya’da bütün muhasım odakları karşısına alan ülkemizin tarihi ve egemen haklarını koruma gayesi varoluş onurudur.” ifadelerini kullandı.

    “İnanç hakkı insan hakkıdır”

    Bir yazarın “Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmek dünyanın geri kalanına artık seküler değiliz demektir” ifadesinin “mesnetsiz sızlanma” olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları aktardı:

    “Böylesi köksüzler düştükleri aidiyet krizinde hamiyet ve haysiyet imhası yaşamışlardır. ‘Osmanlı hukuku Cumhuriyet hukukunun yerine geçti’ diyen sözde akademisyenler de aslında cehaletlerinin ve ideolojik taassuplarının kurbanı olmuşlardır. İnanç hakkı insan hakkıdır. Bunu tasdik ve tasvip etmeyen insanlık değerlerine düşmandır. Bunun hilafına her söz, her tavır, her eylem boşluktadır, hukuken de ağır kusurludur.”

    Yunanistan Başpiskoposunun kontrol dışı hezeyanlarının hiçbir şey değiştirmediğini bildiren Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:

    “Ayasofya Camisi Türk milletinin emanetindedir. Bu emanetin üzerinde şaibe oluşturmak ve şüphe uyandırmak hiç kimsenin haddi ve harcı değildir. Küstah bir dille, ‘Türkler Ayasofya’yı ibadete açmaya cesaret edemezler’ diyen Yunanistan Başpiskoposu, bundan sonra ağır bir mahcubiyet ve mağlubiyet travmasına gömülecek, nifak saçan ağzını bıçak bile açamayacaktır. Asırlar evvel İstanbul’da kurulan Latin devletinin veya yeni bir Bizans’ın hayallerini kuranların hain hevesleri haram kursaklarında kalacaktır.”

    “Milletimiz ne istiyorsa, neyi umuyorsa o yapılacaktır”

    Bahçeli, baro başkanlarının Kuğulu Park’taki nöbetlerine ilişkin, şunları kaydetti:

    “Lafa gelince çoğulcu demokrasi yanlısı olduğunu iddia edenlerin, sıra çoklu baro sistemine gelince eleştiri oklarını fırlatmaları abes bir tenakuzdur. Baroların demokratikleşmesi bazı kesimleri neden ürkütmektedir? Avukatların Marksist-Leninist yasa dışı örgütlerin ve bilhassa CHP’nin tasallutundan kurtarılıp özgürleşmeleri niye yanlış görülmektedir? Çoklu baroyla birlikte baroların siyasileşeceğini iddia edenler, bugünkü şartlarda baroların siyasetten başka ne iş yaptığını hangi ara itiraf edeceklerdir? Yollarda yürüyen, duvar diplerinde bekleyen, parklarda nöbete giren bazı barolar, şimdiye kadar vatan ve millet için hangi fedakarlıkları yapmışlardır? Hukukun üstünlüğü temelinde yükselen bir devlette, suç ve suçluyla amansız mücadelenin sürdüğü bir dönemde, 140 bine yaklaşan avukat sayısı hiç sorun edilmeyecek midir?

    Milletimiz ne istiyorsa, neyi umuyorsa o yapılacaktır. Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi nihayetinde kabul edilmiş, gazi Meclis son sözünü millet nam ve hesabına söylemiştir. Mesleki dayanışma bir yere kadar anlamlı ve değerlidir, ama asıl olan milli birlik ve dayanışma ruhunun canlılığı ve cesametidir. CHP Genel Başkanı’nın çoklu baroyu üniter yapının kalbine sokulan hançer olarak tanımlaması iflas etmiş, saman altından ihanete payanda olmuş, yüzeye çıkınca da çanak tutmuş müflis bir siyasetçinin pespayeliğidir.”

  • Yıldız Tilbe’den Ayasofya paylaşımı! On binlerce beğeni aldı

    Yıldız Tilbe’den Ayasofya paylaşımı! On binlerce beğeni aldı

    Şarkıcı Yıldız Tilbe’nin sosyal medya hesabından Ayasofya’ya ilişkin yaptığı paylaşım büyük beğeni topladı. Yıldız Tilbe paylaşımında, “Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. Fatih Sultan Mehmet’in ruhu huzura ermiştir” dedi. Yıldız Tilbe’nin Twitter’dan paylaştığı Ayasofya mesajları on binlerce retweet ve beğeni aldı.

    Danıştay 10. Dairesi’nin kararı sonrası Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Ayasofya yeniden ibadete açıldı. Ünlü şarkıcı Yıldız Tilbe, kişisel Twitter hesabı üzerinden Ayasofya ile ilgili paylaşımda bulundu.

    “ALLAH DEVLETİMİZE MİLLETİMİZE ZEVAL VERMESİN”

    Yıldız Tilbe paylaşımında, “Ayasofya açıldı. Teşekkür ederiz. Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. Fatih Sultan Mehmet’in ruhu huzura ermiştir. Allah’ın sonsuz rahmeti bütün Osmanlı hükümdarlarının üzerine olsun. Hepsine aşığım” ifadelerini kullandı.

    “HAK YERİNİ BULDU”

    Fatih Sultan Mehmet’in bıraktığı şahsi vakıf mirasının tekrar sahibine kavuştuğunu söyleyen Tilbe, “Mal sahibine döndü, hak yerini buldu. Ayasofya Bizans’ta iken, Allah’ın evi olan ibadethane idi. Bizans yıkılınca Fatih orayı yine Allah’ın evi olan ibadethane olarak devam ettirdi. Ayasofya ibadethanedir her dinde, bizde camidir.” ifadelerini kullandı.

  • Diyanet İşleri Başkanı’ndan Ayasofya açıklaması

    Diyanet İşleri Başkanı’ndan Ayasofya açıklaması

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ayasofya’nın ibadete açılmasına ilişkin, “Aslına rücu ettirilmiş olmasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. İnşallah cemaati bol olsun. Ziyaretçisi bol olsun. İçinde sadece ibadet etmekle kalınmasın ve bir mektep, bir medrese olsun” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, çeşitli programlar için gittiği Rize’de, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Hüseyin Karaman’ı ziyaret etti.

    Erbaş, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Ayasofya Camisi’nin ibadete açılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    Ayasofya’nın ibadete açılmasından duyduğu mutluluğu dile getiren Erbaş, “Bizim gençliğimiz ‘Zincirler kırılacak. Ayasofya açılacak’ sloganlarını söyleyerek geçti. Sadece Türkiye için değil tüm İslam dünyası için büyük bir anlamı olan, sembolik bir anlamı olan camidir Ayasofya. 86 yıllık bir hasretten sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük bir gayreti ile bütün İslam dünyasına, sadece İslam dünyasına değil, bütün insanlık için önemli bir değerdir, önemli bir mabettir” diye konuştu.

    ”İÇİNDE BİR MEKTEP BİR MEDRESE OLSUN”

    Caminin, 1500 yılı aşkın tarihi geçmişi olduğunu hatırlatan Erbaş, “Dolayısıyla ben bütün insanlığın esasında içinde ibadet edilebilen bir mabede dönüştürülmüş olmasının, aslına rücu ettirilmiş olmasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. İnşallah cemaati bol olsun. Ziyaretçisi bol olsun. İçinde sadece ibadet etmekle kalınmasın ve bir mektep bir medrese olsun” değerlendirmesini yaptı.

    Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak gayret içerisinde olduklarını da belirterek “Cami, kürsü dersleri ile zenginleştirmeye çalışacağız. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak şimdiden çalışmalara başladık. İçinde mektep olan, içinde bütün insanlığa hizmet edebilecek faaliyetlerin yapılabildiği bir cami olarak inşallah Sayın Cumhurbaşkanımızın belirlemiş olduğu 24 Temmuz tarihinde ilk cuma namazını kılarak inşallah hizmete açmış olacağız” ifadelerini kullandı.

    “24 TEMMUZ’A KADAR TAMAMLAMAYI PLANLIYORUZ”

    İbadete hazırlama sürecinde camiyi ziyaret edeceklerini belirten Erbaş, “Neler gerektiği konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Şu ana kadar yapmış olduğumuz çalışmalar var. Bundan sonra da eksikleri ne ise onları tamamlayacağız. Bunu 24 Temmuz’a kadar tamamlamayı planlıyoruz” dedi.

  • İnegöl, Ayasofya’nın mobilyalarını yapmaya talip

    İnegöl, Ayasofya’nın mobilyalarını yapmaya talip

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde mobilya ve halı üreticileri, cami olarak ibadete açılmasına karar verilen Ayasofya’nın hem halı hem de mobilyalarını üretmeye talip olduklarını açıkladı.

    İnegöl’deki mobilya ve halı üreticileri, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması kararının ardından harekete geçti. Sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunan İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, İnegöl’ün, Ayasofya’nın içerisinde kullanılacak her türlü mobilyayı yapmaya talip olduğunu açıkladı. Taban, yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

    “Ayasofya’ya İnegöl mobilyası yakışır. Türkiye’nin mobilya ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan ve yüzlerce ülkeye ihracat yapan bir şehir olarak Ayasofya’nın içerisinde kullanılacak her türlü mobilyayı yapmaya talibiz.”

    İnegöl ilçesinde cam fabrikası sahibi Sinan Döngel ise, Ayasofya Camii’nin halılarını karşılamak istediğini belirtti. Döngel, konu ile alakalı Ankara’ya giderek adımlar attığını belirterek, Cumhurbaşkanı ve Diyanet işleri Başkanlığı makamlarına gerekli evrakları teslim ettiğini söyledi. Döngel, “Allah’a binlerce kez şükürler olsun. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürlerimizi iletiyorum. Halıları alacağımıza ilişkin vermiş olduğumuz sözün de arkasındayız. İnşallah başvurularımız kabul görür, bütün İnegöl’ü temsilen halıları almak nasip olur” ifadelerini kullandı.

  • Ayasofya 24 Temmuz Cuma günü ibadete açılıyor

    Ayasofya 24 Temmuz Cuma günü ibadete açılıyor

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Hazırlıkları süratle tamamlayarak 24 Temmuz 2020 Cuma günü, cuma namazı ile birlikte Ayasofya’yı ibadete açmayı planlıyoruz.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 20.53’te Millete Sesleniş konuşması yaparak Danıştayın Ayasofya kararını değerlendirdi.

    Danıştayın bugün, Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesini sağlayan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu düzenlemesini iptal ettiğini anımsatan Erdoğan, buna dayanarak çıkarılan Cumhurbaşkanlığı düzenlemesiyle Ayasofya’nın yeniden cami olarak hizmete açılmasını sağladıklarını belirtti. Erdoğan, “Böylece Ayasofya, 86 yıl aradan sonra yeniden, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesinde belirttiği şekilde cami olarak hizmet vermeye başlayabilecektir. Bu kararın milletimize, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum.” diye konuştu.

    Kültür ve Turizm Bakanlığının, konunun idari ve teknik hazırlıklarıyla, Diyanet İşleri Başkanlığının da dini yönüyle ilgili çalışmalara hemen başladığını aktaran Erdoğan, “Müze statüsünden çıkmasıyla birlikte, Ayasofya Camisi’ne ücretli giriş uygulamasını da kaldırıyoruz. Tüm camilerimiz gibi Ayasofya’nın kapıları da yerli ve yabancı, Müslim ve gayrimüslim herkese sonuna kadar açık olacaktır. İnsanlığın ortak mirası olan Ayasofya, yeni statüsüyle herkesi kucaklamaya, çok daha samimi, çok daha özgün şekilde devam edecektir. Hazırlıkları süratle tamamlayarak, 24 Temmuz 2020 Cuma günü, cuma namazı ile birlikte Ayasofya’yı ibadete açmayı planlıyoruz.” bilgisini paylaştı.

    Erdoğan, 24 Temmuz’a kadar camideki çalışmaların süratle yürüyebilmesi, bir an önce bu hazırlıkların bitmesi için burada ziyaret veya gelip burayı görme gibi bir telaşın içerisine girmenin doğru olmayacağını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zira aldığım bazı haberler çerçevesinde içeride ve dışarıda gelip oralarda görüntü vermek veya gösteri yapmak bunlar doğru değil. İnşallah 24’ünde hep birlikte burada cuma namazımızı kılar ve Ayasofya’yı da o gün her şeyiyle bitmiş olarak ibadete açarız.” dedi.

    “Türkiye’nin egemenlik haklarıyla ilgilidir”

    İçeride bazı eksikler olduğunu belirten Erdoğan, “Bu eksikleri de bu arada inşallah gidermiş olacağız ve 6 ay gibi bir süre içerisinde yapacağımız bazı hazırlıklar var. Onları da inşallah o süre içerisinde bitireceğiz. Tabii öyle bir burada hazırlıklar yapıyoruz ki bu hazırlıklar içerisinde Müslim, gayrimüslim, Hristiyan dünyasından kim gelirse gelsin, hepsi geldiği zaman burada yapılan dedikoduların olmadığını, tam aksine gerçekten bizler ecdadımızdan devraldığımız mirası nasıl geleceğe taşıyacağımızın da en güzel örneğini vereceğiz.” diye konuştu.

    Herkesi, ülkenin yargı ve yürütme organları tarafından alınan Ayasofya kararına saygılı olmaya davet eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Uluslararası alanda bu konuda ortaya konulan her türlü görüşü elbette anlayışla karşılarız. Ancak Ayasofya’nın hangi amaçla kullanılacağı konusu, Türkiye’nin egemenlik haklarıyla ilgilidir. Yeni bir düzenlemeyle Ayasofya’nın ibadete açılıyor olması, ülkemizin egemenlik hakkı kullanımından ibarettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı neyse, başkenti neyse, ezanı neyse, dili neyse, sınırları neyse, 81 vilayeti neyse, Ayasofya’nın vakfiyesine uygun şekilde camiye dönüştürülmesi hakkı da odur. Bu konuda, görüş belirtmenin ötesindeki her türlü tavrı ve ifadeyi, bağımsızlığımızın ihlali olarak kabul ederiz. Şu anda hemen arkamda bakınız, dev bir vakfiyename vardır ve bu Fatih’in vakfiyenamesidir. Ve bu vakfiyename içerisinde ne varsa o bizim için asıldır.

    Türkiye olarak, nasıl diğer ülkelerdeki ibadet mekanlarıyla ilgili tasarruflara karışmıyorsak biz de tarihi ve hukuki haklarımıza sahip çıkma konusunda aynı anlayışı bekliyoruz. Üstelik bu, öyle 50-100 yıllık değil, tam 567 yıllık bir haktır. Şayet bugün inanç odaklı bir tartışma yapılacaksa bunun konusu Ayasofya değil, dünyanın dört bir yanında her geçen gün tırmanan İslam düşmanlığı ve yabancı nefreti olmalıdır.”

    Türkiye’nin kararının, sadece kendi iç hukuku ve tarihi haklarıyla ilgili olduğunun altını çizen Erdoğan, bu kararın arkasında duran tüm siyasi partilere ve liderlerine, sivil toplum kuruluşlarına, milletin her bir ferdine teşekkür etti.

    “Türk tarihinin en şanlı sayfaları arasında”

    İstanbul’un fethi ve Ayasofya’nın cami haline dönüştürülmesi hadisesinin, Türk tarihinin en şanlı sayfaları arasında yer aldığını belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

    “Uzun bir kuşatmanın ardından 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul’u fethederek şehre giren Fatih Sultan Mehmet Han, doğrudan Ayasofya’ya yönelir. Bizans halkı, korku ve merakla Ayasofya’da akıbetlerini beklemektedir. Fatih, kendisini karşılayan halka, hayatları ve hürriyetleri konusunda teminat vererek, Ayasofya’ya girer. İstanbul’un Fatihi, fetih sembolü olarak sancağını Ayasofya’nın ortasındaki mihrabın bulunduğu yere diker, kubbeye doğru bir ok fırlatır, ilk ezanı da kendisi okur. Böylece, fethini tescillemiş olur. Ardından, mabedin uygun bir köşesinde şükür secdesi yaparak iki rekat namaz kılar. Bu davranışıyla da Ayasofya’yı camiye çevirdiğini gösterir.”

    Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un incisi bu ulu mabedi zemininden çatısına büyük bir titizlikle incelediğini ve tarihçilerin yazdığına göre, yapının harap görüntüsü karşısında “Örümcek Kayser’in sarayında perdekarlık yapıyor, baykuş Efrasiyab’ın burcunda nöbet tutuyor.” beyitini söylediğini anlatan Erdoğan, “Evet, Fatih Sultan Mehmet Han, işte böylesine harap, bitap, perişan bir İstanbul ve Ayasofya devralmıştır.” dedi.

    Fatih Sultan Mehmet’in teslim aldığı Ayasofya’nın, daha önce aynı yere yapılan ilk iki kilise kargaşa dönemlerinde yakılıp yıkıldığı için, üçüncü defa inşa edilmiş bir eser olduğunu belirten Erdoğan, fethin ardından üç günlük hummalı bir çalışmayla ilk cuma namazı için Ayasofya’nın ibadete hazır hale getirildiğini anlattı.

    Devlet erkanı ve askeriyle beraber camiye giren Fatih Sultan Mehmet’in, burada kubbeleri çınlatan tekbirler ve salavatlarla karşılandığını, Ayasofya’daki ilk cumanın hutbesini irad ettiğini aktaran Erdoğan, namazı da hocası Akşemsettin Hazretlerinin kıldırdığını belirtti.

    “Gençlik yıllarımızdan beri kalbimizde bir Ayasofya sevgisi vardır”

    Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet’in, diğer Hıristiyan mezhepleri tarafından dışlanan Ortodoks Kilisesi’ni de himayesi altına alarak gelişmesini sağladığını söyledi.

    Bu ulu mabedin kubbeleri ve duvarlarının, o günden itibaren 481 yıl boyunca ezanlarla, salalarla, tekbirlerle, salavatlarla, hatmi şeriflerle, mevlid-i şeriflerle çınladığını dile getiren Erdoğan, asırlarca yaşadığı depremlerden, yangınlardan, yağmalardan ve bakımsızlıktan dolayı harap vaziyette olan İstanbul’un, fetihle birlikte yeniden ayağa kaldırıldığını, bu sürecin sembolünün de Ayasofya olduğunu ifade etti.

    Fatih Sultan Mehmet Han’dan itibaren her padişahın, İstanbul’u ve Ayasofya’yı daha da güzelleştirmenin gayreti içinde olduğunu belirten Erdoğan, şehrin Ulu Camisi olarak belirlenen Ayasofya’nın, zaman içinde etrafına ilave edilen yapılarıyla, tam tekmil bir külliye haline dönüştürüldüğünü ve asırlarca müminlere hizmet verdiğini bildirdi.

    Neredeyse takip eden her asırda büyük onarımlara tabi tutulan, eklemelerle daha da güzelleştirilen Ayasofya’ya, milletin hep gözbebeği gibi baktığını dile getiren Erdoğan, “Öyle ki, ‘Tanrı’nın Hikmeti’ anlamına gelen orijinal ismini değiştirmeye dahi teşebbüs etmemiştir. Görüldüğü gibi, köhne bir devletin çöküntüsü altında yıkılmak üzere olan bu mabed, ecdadımız tarafından sadece camiye dönüştürülmekle kalmamış, aynı zamanda ihya ve i’la edilmiştir.” dedi.

    Bunun için Ayasofya’nın her devirde bu milletin tüm fertlerinin gönlünde ayrı bir yeri olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Bizim de gençlik yıllarımızdan beri kalbimizde bir Ayasofya sevgisi vardır. Bu mabedi, kültür hazinesi kimliğine halel getirmeden, vakfiyesine uygun şekilde yeniden ibadete açarak milletimize önemli bir hizmet verdiğimize inanıyoruz.

    Milletimiz için fetih ‘Cihad-ı Asgar’ hükmünde iken, asıl ‘Cihad-ı Ekber’ imar, inşa ve hayrat faaliyetleriydi. Doğu Roma döneminde Ayasofya inşa edilirken Mısır’dan İzmir’e, Suriye’den Balıkesir’e kadar imparatorluğun dört bir yanından malzeme taşınmıştı. Fatih ve ardından gelen padişahlar, Anadolu’nun ve Rumeli’nin her yerinden zanaat erbabını İstanbul’a getirerek hem Ayasofya’yı, hem şehri adeta yeni baştan imar ve inşa ettirdiler. Bunu yaparken de devraldıkları mirastan azami derecede faydalandılar. Mesela Fatih, Ayasofya’nın içindeki sabit mozaikleri korumuş, sadece taşınır heykelleri yapıdan çıkarttırmıştır.

    Asırlar boyunca yerinde kalan mozaikler, daha sonraki onarımlar sırasında peyderpey kapatılmış, böylece dış etkilere karşı korunması ve bugünlere gelmesi temin edilmiştir. Esasen farklı inançların mensuplarına hoşgörüyle bakmak, dinimizin özünde varolan bir yaklaşımdır. Peygamber Efendimiz, tebliğini sürdürürken, Müslümanlara saldırmayan ve bozgunculuk yapmayan diğer dinlerden topluluklara herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Hazreti Ömer de Kudüs’ü aldığında, şehirdeki Hıristiyanları ve Musevileri, hakları ve ibadethaneleriyle koruması altına almıştır. Ecdadın kurduğu tüm devletler gibi Osmanlı’nın yöneticileri de aynı yolu izlemiştir. Fatih’in ve ardından gelenlerin İstanbul’da yaptıkları da bu kadim geleneği takip etmekten ibarettir.”

    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türk milletinin Ayasofya üzerindeki hakkı, yaklaşık 1500 yıl önce bu eseri ilk inşa edenlerden daha az değildir. Tam tersine yaptığı katkılar ve güçlü sahiplenişi itibarıyla milletimizin, bugün insanlık mirasının en önemli eserleri arasında gösterilen Ayasofya üzerindeki hakkı daha fazladır.” dedi.

    Erdoğan, Millete Sesleniş konuşmasında, medeniyet tarihinin en önemli isimlerinden olan Mimar Sinan’ın, Ayasofya’ya en çok katkı yapan kişilerin başında geldiğini belirtti.

    Ayasofya Camisi’nin, mihrabı, minberi, kürsüsü, minareleri, hünkar mahfili, levhaları, nakışları, şamdanları, halıları, şadırvanı ve diğer tüm unsurlarıyla 481 yılda bu hale geldiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarih boyunca hep İstanbul’un en kalabalık cemaatlerinin toplandığı Ayasofya, teravih, Kadir Gecesi ve bayram gibi müstesna günlerde gerçekten çok göz alıcı manzaraların yaşandığı bir yer olmuştur. Dolayısıyla, Türk milletinin Ayasofya üzerindeki hakkı, yaklaşık 1500 yıl önce bu eseri ilk inşa edenlerden daha az değildir. Tam tersine yaptığı katkılar ve güçlü sahiplenişi itibarıyla milletimizin, bugün insanlık mirasının en önemli eserleri arasında gösterilen Ayasofya üzerindeki hakkı daha fazladır.” değerlendirmesini yaptı.

    İstanbul’un, fetihle beraber Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin barış ve huzur içinde bir arada yaşadığı bir şehir haline geldiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Tarih, fethettiğimiz her yerde refahı, güveni, huzuru ve hoşgörüyü hakim kılmak için verdiğimiz büyük mücadelelerin şahididir. Bugün de ülkemizin her köşesindeki camilerimiz yanında her inanca ait binlerce tarihi mabet vardır. Ayrıca, cemaati olan her yerde kiliseler ve havralar faaliyet göstermektedir. Halen ülkemizde ibadete açık 435 kilise, sinagog ve havra bulunuyor. Başka coğrafyalarda benzerine rastlayamayacağımız bu manzara bizim farklılıklarımızı zenginlik olarak gören anlayışımızın bir tezahürüdür. Buna rağmen millet olarak, yakın tarihimizde dahi bunun tam tersi örneklerle karşılaşmaktan kurtulamadık. Osmanlı’nın çekilmek zorunda kaldığı Doğu Avrupa ve Balkan coğrafyasında, ecdadın asırlar boyunca inşa ettiği eserlerden pek azı hala ayaktadır. ‘Su-i misal, emsal olmaz’ sözünden hareketle, bu kötü örneklerin hiçbirini dikkate almıyor, kendi medeniyetimizin inşa ve ihya üzerine kurulu duruşunu kararlılıkla koruyoruz.”

    “Ayasofya tartışmalarının yaklaşık bir asırlık geçmişi vardır”

    Bugün yeniden ibadete açılması kararı vesilesiyle bir kez daha dikkatlerin üzerinde toplandığı Ayasofya tartışmalarının yaklaşık bir asırlık geçmişi olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu’nun ve İstanbul’un işgal yıllarında da Ayasofya’nın kiliseye çevrilmesi tartışmalarının yaşandığını hatırlattı.

    Bu niyetin ilk adımı olarak, Ayasofya’nın kapısına tam teçhizatlı bir işgal birliğinin dayandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, birliğin başındaki Fransız komutanın, Ayasofya’da görevli Osmanlı subayına, “kendilerinin buraya yerleşeceklerini, bunun için Türk askerinin camiyi boşaltması gerektiğini” söylediğini aktardı.

    Askerleriyle Ayasofya’yı koruyan Binbaşı Tevfik Bey’in, onlara, “Buraya giremezsiniz ve giremeyeceksiniz. Çünkü burası bizim mabedimizdir. Şayet, cebren girmeye teşebbüs edecek olursanız, size ilk cevabı şu ağır makinalılar, sonra da caminin dört köşesine yerleştirdiğimiz tahrip kalıpları verecektir. Ayasofya’nın üzerinize yıkılmasını göze alabiliyorsanız, buyurun girmeyi deneyin.” cevabını verdiğini belirten Erdoğan, Tevfik Bey’in böylece işgalcilerin Ayasofya’yı ele geçirme ümitlerini boşa çıkardığını anlattı.

    Ayasofya’ya yabancı ilgisinin, daha sonraki yıllarda, mozaik tamiri gibi bahanelerle sürdüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sırada tek parti dönemi hükümetinin, çıkardığı bir kararnameyle, “camilerin birbirine uzaklığının en az 500 metre olması gerektiği” kuralını getirerek Ayasofya’yı ibadete kapattığını kaydetti.

    Bir süre sonra da 1 Şubat 1935 tarihinde Ayasofya’nın müze olarak ilan edilip ziyarete açıldığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

    “İbadete kapalı bulunduğu yıllar boyunca ecdat yadigarı bu eser, büyük bir tarih kıyımına maruz kalır. Caminin bitişiğindeki, İstanbul’daki ilk Osmanlı üniversitesi olan ve Fatih tarafından inşa ettirilen Ayasofya Medresesi, sebepsiz yere yıkılarak ortadan kaldırılır. Ayasofya’nın zemininde serili nadide halılar kesilerek sağa sola dağıtılır. Antika şamdanlar eritilmek üzere dökümhaneye götürülür. Halen yerinde duran şaheser levhalar ise çok büyük oldukları için kapıdan çıkarılamaz ve mecburen depoya kaldırılır. Bu levhalar daha sonra Demokrat Parti devrinde tekrar yerlerine asıldı. Ayasofya’nın uğradığı tahribat bunlarla sınırlı kalmaz. Cami olduğu devirlerden hiçbir eser kalmasın isteyenler, az kalsın Ayasofya’nın minarelerini dahi yıktıracaklardı. Nitekim, Sultan İkinci Bayezid döneminde camiye çevrilen Küçük Ayasofya’nın minaresi, hukuki hiçbir dayanağı olmadan bir gecede yerle yeksan edilir. Sıranın Ayasofya’ya geldiğini gören tarihçi, gazeteci ve müzeci İbrahim Hakkı Konyalı hemen bir rapor yazar ve neşreder. Merhum Konyalı’nın raporunda, ‘Bu minareler kubbenin desteğidir, eğer minareler yıkılırsa Ayasofya da yıkılır’ dendiği için mecburen yıkımdan vazgeçilir.”

    “Pek çok caminin, medresenin başına da benzer felaketler gelmiştir”

    Aynı dönemde Türkiye’nin dört bir yanında pek çok caminin, medresenin, ecdat yadigarı eserin başına benzer felaketler geldiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Esasen, tek parti döneminde alınan bu karar, tarihe ihanet olmanın yanında hukuka da aykırıydı. Çünkü Ayasofya ne devletin ne de herhangi bir kurumun malı değil, vakıf mülküdür.” dedi.

    Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Fatih İstanbul’u fethettiğinde, Roma İmparatoru unvanını da almış ve dolayısıyla Bizans hanedanı üzerine kayıtlı bulunan tüm emlake sahip olmuştur. İşte bu hukuka istinaden, Ayasofya da, Fatih’in ve onun kurduğu vakfın üzerine tapulanmıştır. Cumhuriyet döneminde bu tapu senedinin yeni harflerle hazırlanmış resmi bir sureti de çıkarılarak hukuki statüsü tescillenmiştir. Ayasofya Fatih’in tapulu mülkü olmasaydı, hukuken burayı vakfetme hakkı da bulunmazdı. Fatih Sultan Mehmet Han, Ayasofya’yı da içeren 1 Haziran 1453 tarihli yüzlerce sayfalık vakfiyesinin bir yerinde aynen şunları söylüyor. ‘Kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirir, bir maddesini tebdil eder, onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterir, yardım ederse, kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkar, camilikten çıkarır ve sahte evrak düzenleyerek mütevellilik hakkı gibi şeyler isterse, yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesabına geçirirse huzurunuzda ifade ediyorum ki en büyük haramı işlemiş ve günahı kazanmış olur.

    Bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun. Azapları hafiflemesin, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.’ Evet, bugün alınan karar, aynı zamanda Fatih’in işte bu ağır bedduasından kurtulmamızı sağlamıştır. Gerçi, aynı zihniyet bugün de bırakınız Ayasofya’nın hüznünü gidermeyi, İstanbul’un en gözde camisi Sultan Ahmet’i müzeye dönüştürmeyi teklif edebilmektedir. Bu zihniyet geçmişte, Sultan Ahmet Camisi’ni resim galerisi, Yıldız Sarayı’nı kumarhane, Ayasofya’yı caz kulübü olarak kullanmayı da düşünmüş, hatta bir kısmını gerçekleştirmişti.”

    Her dönemde olduğu gibi bugün de bu bakış açısının, çağdaşlık kisvesi altında çağ dışı bir anlayışın tezahürü olduğunu söyleyen Erdoğan, “Vatikan’ın müze haline dönüştürülerek ibadete kapatılmasını talep etmekle Ayasofya’nın müze olarak kalmasında ısrarcı olmak, aynı mantığın ürünüdür. Bunun bir adım sonrası, insanlığın en eski mabedi olan Kabe’nin ve yine kadim mabed Mescid-i Aksa’nın da müzeye dönüştürülmesi isteğidir. Rabbim ülkemizi ve insanlığı, bu zihniyetten ilelebet muhafaza eylesin diyorum. Rabbim bir daha bu milleti değerlerine düşmanlık edenlerle sınamasın diyorum.” diye konuştu.

  • MHP Lideri Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    MHP Lideri Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “MHP, Danıştay 10. Dairesinin kararından ziyadesiyle memnun, mesut ve mutmaindir. Bugün tarihi bir gün olarak tezahür etmiştir.” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, Danıştay 10. Dairesinin Ayasofya Camisi ile ilgili verdiği karara ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, Ayasofya Camisi’nin Türk milletinin mukaddes bir emaneti, mazisi İstanbul’un fethine kadar dayanan kutlu bir mabedi olduğunu belirtti.

    “Fetih sembolümüz olmakla birlikte, 567 yıllık bir geçmişin itibar ve inanç onuru olan Ayasofya’nın 24 Kasım 1934’de müzeye dönüştürülmesini müteakip alev alan tartışmalar bugüne kadar uzanan bir seyir izlemiştir.” ifadelerini kullanan Bahçeli, Danıştay 10. Dairesinin muazzam bir karara imza atarak Ayasofya Camisi’ni müzeye dönüştüren Bakanlar Kurulu kararını iptal ettiğini anımsattı.

    Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

    “Bunun üzerine yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla Ayasofya Camisi, Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiş, böylelikle ibadete açılmasının önünde hiçbir mani hal ve engel kalmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, Danıştay 10. Dairesinin kararından ziyadesiyle memnun, mesut ve mutmaindir. Çünkü Ayasofya Camisi’nin ibadete açılması konusu uzun yıllardır tavizsiz arzumuzdur.”

    “Türk milletinin haklı beklentisi karşılık buldu”

    Müslüman Türk milletinin haklı ve meşru beklentisinin karşılık bulduğuna işaret eden Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Ayasofya’nın kapıları hamdolsun ardına kadar açılarak tertemiz alınların secdeyle buluşması sağlanmıştır. Nitekim bugün tarihi bir gün olarak tezahür etmiştir. İnanç haklarımızı, egemenlik kazanımlarımızı tahrip ve taciz etmek maksadıyla kuyruğa giren ülkeler, odaklar ve husumetle beslenen çevreler kaybetmiştir. İrade milletin, karar hukukundur.”

    Bahçeli, Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması sürecinde açık irade beyanıyla tarafını ve samimiyetini gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.

    Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneğine ve Danıştay 10. Dairesinin hukuk insanlarına da yürekten teşekkür ettiğini ifade eden Bahçeli, “Ayasofya Camisi’nin Türk-İslam alemine hayırlı ve mübarek olmasını, bu tarihi mabedimizde yapılacak ibadetlerin, kılınacak namazların kabulünü CenabıAllah’tan niyaz ediyorum.” açıklamasında bulundu.