Etiket: aym

  • Yargıtay’dan AYM açıklaması

    Yargıtay’dan AYM açıklaması

    Yargıtay Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Anayasanın 146, 154 ve 155. maddelerinde yüksek mahkemelerin, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay olarak düzenlendiği, birbirlerine üstünlük sıralamasının öngörülmediği ifade edildi.

    Açıklamada, Anayasa Mahkemesi kararları gibi, kesinleşmiş tüm mahkeme kararlarının herkes için bağlayıcı olduğu vurgulandı.

    6 Mart 1868 tarihinde kurulan, 155 yıllık köklü bir geçmişe sahip Yargıtayın, adli yargının en üst temyiz merci olduğu, üyelerinin tamamının alanlarında uzman ve deneyimli yüksek hakimlerden oluştuğu aktarılan açıklamada, Anayasanın 154. maddesinde, “Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı mercine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercidir.” hükmünün yer aldığı hatırlatıldı.

    Açıklamada, Yargıtayın adli yargı alanında hukukun eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevi bulunduğu ifade edildi.

    Anayasanın 148. maddesinde ise Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin tanımlandığı hatırlatılan açıklamada, bu görevler arasına eklenen “bireysel başvuru” hakkının da 2012’den bu yana uygulandığı aktarıldı.

    “SÜPER TEMYİZ MAHKEMESİ GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULMUŞTUR”

    Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru için olağan kanun yollarının tüketilmesinin şart olduğu, Anayasadaki ilgili hüküm ile bireysel başvurunun yargısal sınırının çizildiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Bu haliyle bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklere yönelik hukuka aykırı müdahalelerin kanun yollarında giderilememesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Olağan veya olağanüstü kanun yolu değildir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz merci olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da değildir.

    Buna karşın, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisinin tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır.

    Diğer taraftan, bir kısım kamuoyunun gündemini meşgul eden davalar üzerinden uygulanan iletişim stratejisi ile mevcut anayasal düzen bir kenara bırakılarak, Anayasa Mahkemesinin ‘süper temyiz mahkemesi’ olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulmuştur. Temel hak ve özgürlüklerin korunması, yalnızca Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevidir. Türk yargı sisteminin gerçekten mevcut olan yapısal sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olması ümit edilen bireysel başvurunun, mecrasından çıkması, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline gelmiştir.”

    “BENZER UYGULAMALAR ARTARAK DEVAM ETMİŞTİR”

    Yargıtay Başkanlığının açıklamasında, bireysel başvuru sisteminin faaliyete geçmesinden itibaren bu sorunların Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bulunduğu bilimsel toplantılarda, Yargıtay Başkanının adli yıl açış konuşması ile yıl sonu basın değerlendirme toplantılarında ve Danıştay Başkanı tarafından Danıştayın kuruluş yıl dönümü toplantısında gündeme getirildiği anlatıldı.

    Açıklamada, şöyle devam edildi:

    “Buna karşın, Anayasa Mahkemesinin kararlarındaki anayasal ve yasal yetki aşımı olarak değerlendirilen benzer uygulamalar artarak devam etmiştir.

    Bizatihi Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi, tartışmalara konu olan davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasanın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakmıştır.”

    “HAKSIZ TEPKİLER ÜZÜNTÜYLE KARŞILANMAKTADIR”

    Açıklamada, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay ile ilgili ihlal kararının gerekçesinde, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, “Anayasa Mahkemesi içtihatlarına aykırı davrandığı ve ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmediği” şeklindeki sözlerle anayasayı ihlal suçunu işlediği ithamında bulunularak, hedef gösterildiği bildirildi.

    “Bunun gibi son derece vahim, kabul edilemez hukuki hataların, bireysel başvuru kararlarının vazgeçilmez dili” olduğu savunulan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

    “Anayasa Mahkemesinin uygulamalarının doğurduğu hukuki sonuçlar gözetilmeksizin, bir yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargısal görev ve yetkisi kapsamında verdiği kararlara yönelik yüksek yargı kurumlarının saygınlığını zedeleyen ve eleştiri sınırlarını aşan haksız tepkiler üzüntüyle karşılanmaktadır.

    Hukuki güvenliğin, toplumsal barışın ve hukuki öngörülebilirliğin sağlanması bakımından Anayasadan aldığı yetkiyle Yargıtay, bireysel başvurunun mevcut haliyle uygulanmasının doğurduğu sorunların giderilmesi ve karşılaştırmalı hukukta kabul edilen standartlara göre geliştirilmesi konusunda ihtiyaç duyulan, anayasal ve yasal çalışmalarda gerekli desteği sağlamaya her zaman hazırdır.”

    AYM – YARGITAY GERİLİMİ

    Anayasa Mahkemesi Türkiye İşçi partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’la ilgili verdiği ihlal kararı verdi.

    Yargıtay 3. Dairesi karara karşı çıktı ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

    Türkiye Barolar Birliği ise, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerine, “Görevden el çektirmeye davet” yaptırımının uygulanması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’na başvuru yaptı.

  • “Kim mücadele ediyorsa onun yanında olacağız”

    “Kim mücadele ediyorsa onun yanında olacağız”

    Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, AYM’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararını tanımama ve hak ihlali yönünde karar veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması üzerine; dün CHP’nin yaptığı kapalı grup toplantısında alınan karar doğrultusunda CHP’li vekiller bugün Meclis Genel Kurulu’nu terk etmeme eylemine başladı. Eylemin ilk gününde nöbette kalacak vekilleri ziyaret eden Özel, ardından yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

    “Can Atalay, bütün partilerin oy birliğiyle insan hakları komisyonuna seçildi. Ama birileri hukuksuz olarak onu içeride tutmaya devam etti. O İnsan Hakları Komisyonu ki cezaevlerini denetleme görevi vardır. Aç dedikleri kapı açılır. Can Atalay’ın milletin ve Meclis’in verdiği görevleri yapması durumunda Türkiye’de açtıramayacağı hiçbir cezaevi kapısı yokken, Can Atalay’ın kendisi üzerine kapalı kapı halen daha durmaktadır. Bu konuda gerekli bütün hukuki girişimler kademe kademe yapılmış ve AYM tarafından hak ihlali kararı verilmiştir.

    “ANAYASAYI YOK KABUL EDERSENİZ BU ÜLKEDEKİ KAMU DÜZENİNİ NASIL KORURSUNUZ?”

    Anayasamızda AYM kararlarının herkes için bağlayıcı olduğu, kesin olduğu yazdığı halde Yargıtay 3. Ceza Dairesi AYM kararına, dolayısıyla anayasaya, dolayısıyla hepimizin ortak toplum sözleşmesine kafa tutmaktadır. Bir yargı içerisindeki bir klik, AKP içindeki bir ekipten bir klikten ve MHP’den aldıkları cesaretle Anayasa’ya kafa tutmaktadırlar. Anayasa’ya kafa tutmak, suçtur; Anayasa’ya kafa tutmak, darbe girişimidir, kalkışma girişimidir. Siz hepimizi bir arada tutan Anayasa’yı yok kabul ederseniz bu ülkedeki kamu düzenini nasıl korursunuz?

    Biz dün buna itiraz ettik. Bu kalkışmaya direneceğimizi söyledik. Dün kapalı grup toplantımızda bir dizi karar aldık. Aldığımız kararlardan ilki Sayın Numan Kurtulmuş’la benim yapacağım bir görüşmeydi. Aramızda son derece durumun tespitinde ortaklaştığımız yapıcı bir konuşma geçti. Cümlelerini aynen aktarmak doğru olmaz. Ama Sayın Kurtulmuş da yaşanan bu durumdan hiç memnun değildi. Ben kendisine Meclis’in saldırı altında olduğunu söyledim. Aynı 15 Temmuz’da olduğu gibi. 15 Temmuz’dakiler tankla, topla, tüfekle, uçakla anayasayı askıya almaya kalkıyorlardı. Yargıtay’dakiler de kalemle, imzayla, kararla yapmaya çalışıyorlar bunu. Sayın Kurtulmuş, bütün Meclis’in tehdit altında olduğu tespitimi dinledi. Kendisinin kararı okutmama iradesinin, kararda eleştirilmesinin kendisine had bildirmek olduğu tespitimi dinledi. Anayasa Mahkemesi üyelerine karşı yapılan suç duyurusuyla ilgili dün sizlerle de paylaştığım tespitlerimi dinledi. Ve Dedim ki: Buna Meclis topyekun itiraz etmeli ve anayasaya ve kendi hukukuna sahip çıkmalıdır.

    “NUMAN BEY BU SEFERLİK BENİ MAZUR GÖRSÜNLER DİYE BİR İFADE KULLANMIŞ”

    Bu konuda bir danışma kurulu talebim var dedim. Sayın Kurtulmuş bir Filistin heyetinin olduğunu heyeti uğurladıktan sonra bunu yapabileceğini, işin akşamüstüne doğru bir mahsur görüp görmediğimi sordu sadece. Ben bir mahsur görmem önemli olan siz başkanlık edin ki ben CHP Genel Başkanı ve Grup Başkanı olarak ben de geleyim. Böylelikle diğer partilerin de bu düzeyde katılımı sağlanabilir dedik. Sonradan da gördük ki pek çok grup başkanı düzeyinde katılıyor. Ancak saat beşte yapılması öngörülen toplantının bir türlü resmi çağrıya dönüşmediğini, sonradan da vazgeçildiğini öğrendik. Sayın Grup Başkanvekilimiz kendisiyle yaptığı görüşmede de Numan Bey ‘Bu seferlik beni mazur görsünler’ diye bir ifade kullanmış. Gün boyunca ne oldu da Numan Bey, Danışma Kurulu’nu, partilerin grup başkanlarını, genel başkanlarını davet ediyorken bundan geri durdu. Ben Numan Bey’e hiç yakıştırmam, hiç kondurmam ama galiba dün akşam kuvvetler ayrılığını yargının yasamaya tahakkümüne dönüştürmeye çalışan birileri varken bugün de yürütmenin yaşamaya tahakkümüyle ilgili bir girişim oldu. Böyle anlaşılıyor değilse  bunun düzeltilmesi lazım. Ben Numan Bey’den bu konuda bir şeyler duymak isterim. Bütün Türkiye duymak ister.

    “ÜÇÜNCÜ KARARIMIZDA BİLİYORSUNUZ MECLİS GENEL KURULU’NU TERK ETMEME EYLEMİYDİ. ARKADAŞLARINIZ O EYLEME GEÇTİLER”

    Böyle olunca biz eylem planımızın ikinci safhasına geçtik. Ve bugün kendi grup önerimizi getirdik. Ve bugün uluslararası anlaşmalarda sayın grup başkan vekillerimiz ve hukukçu milletvekillerimiz her konuşma fırsatını bu konuyu eleştirerek değerlendirdiler. Meclis kapananı değil, Meclis’in bu gündemi bu kadar ciddi ve bu kadar ısrarla ele alması tüm muhalefet partileri tarafından kıymetlidir. Meclis’te yapılan tartışmalardan Türkiye kamuoyu haberdar olmuştur. Yararlanmıştır. Ardından Meclis kapandı dünkü kararlarımızdan bir tanesi eğer bütün partiler gereğini yapsa hafta sonu çalışarak değerlendirip gelecek hafta komisyon ve genel kurul aşamasını bekliyorduk. Ama bu yapılamadı. Numan Bey’in kararından vazgeçmesi yüzünden yapılamadı. Bizim dün akşam aldığımız kararlardan bir üçüncü kararımızda biliyorsunuz Meclis Genel Kurulu’nu terk etmeme eylemiydi. Arkadaşlarınız o eyleme geçtiler. Ben de geldim. Eylemimize Demokrat Parti milletvekilleri, HDP’den on milletvekili, Sayın Grup Başkan Vekilleri, Sayın Meclis Başkanvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve milletvekilleri eylemimizi ziyaret ettiler; desteklerini açıkladılar ve ayrıldılar. Diğer partilerin de kendi durumlarını, değerlendirdiklerini ve eylemimize katkı ziyaret, destek noktasında pozisyon alabileceklerini arkadaşlarımız söylüyorlar. Her bir destek son derece kıymetli. Ben de grubumla birlikte hem oturma eylemine Meclis’i terk etmeme eylemine katıldım hem de diğer partilerin, ziyaretleri sırasında burada oldum. Bu aşamadan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Genel Kurul’da nöbetçi milletvekillerini bırakarak bu eylemi aralıksız sürdürecek.

    “BİZ BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE, BU DARBE GİRİŞİMİNE KARŞI KİM DİRENİYORSA, KİM MÜCADELE EDİYORSA, KİM SES YÜKSELTİYORSA ONLARIN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

    Yarın saat dokuzu beş geçe ben Anıtkabir’de olacağım. Bir grup başkan vekilimiz Misakı Milli Anıtı’nın önünde Meclis Grup Başkanvekiliyle birlikte olacak. Ama nöbetçi milletvekillerimiz de saat dokuzu beş geçe Genel Kurul’da saygı duruşunda bulunacaklar. Türkiye’nin dört bir tarafındaki vatandaşlarımızla birlikte biz eylemi kesintisiz olarak ikinci bir karara kadar sürdüreceğiz. Amacımız konuya dikkat çekmektir. Ayrıca bugün Türkiye Barolar Birliği ve Ankara Barosu iki ayrı karar aldılar. Yarın sabah dokuzu beş geçe, Ankara Barosu, Anayasa Mahkemesi’ne doğru yürüyecek. Saat üçte Barolar Birliği’yle buluşacaklar. Ve orada Barolar Birliği’nin çağrısıyla barolar, avukatlar bu eyleme destek verecekler. Biz de bu eyleme, başta hukukçu milletvekillerimiz ve Ankara’da ve Türkiye’nin dört bir yanından buraya yetişebilen hukukçu üyelerimiz başta olmak üzere destek vereceğiz. Biz bundan sonraki süreçte, bu darbe girişimine karşı kim direniyorsa, kim mücadele ediyorsa, kim ses yükseltiyorsa onların yanında olmaya devam edeceğiz. Ben bütün vatandaşlarımızın bu darbe girişimine karşı seslerini yükseltmeye ve anayasayı hiçe sayan, Anayasa Mahkemesi’ni hiçe sayan bu yaklaşıma karşı direnmeye devam ediyorum. 15 Temmuz’da darbe girişimini hepimiz karşısında yer alarak bastırdık. Ama darbeleri halk bastırır, millet bastırır. Bu darbe girişimini de millet bastıracağına, püskürteceğine, buna yeltenenlerin pişman edeceğine inanıyorum. Nöbeti tutan arkadaşlarımıza kolaylık diliyoruz. Bundan sonraki süreçte Cumhuriyet Halk Partisi’nin hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına ve Anayasa’ya sahip çıkan eylemlerini görmeye devam edeceksiniz. Grubumuza, grup başkan vekillerimiz başta olmak üzere teşekkür ediyorum.”

  • AYM’den Can Atalay kararı

    AYM’den Can Atalay kararı

    Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen Can Atalay’ın tahliyesi ve hakkındaki yargılamanın durdurulması talebi, Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) görüşüldü.

    AYM, Atalay’ın seçilme hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönlerinden hak ihlali olduğuna karar verdi.

    Dosya, yeniden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince ele alınacak.

  • AYM üç siyasi partinin kapanmasına karar verdi

    AYM üç siyasi partinin kapanmasına karar verdi

    Yeni Dünya Partisi, Değişim ve Demokrasi Partisi ile Yeniden Birlik Partisi’nin hukuki varlıkları sona erdi

    Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan kararlara göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 siyasi partinin hukuki varlıklarının sona ermesine karar verilmesi talebiyle Yüksek Mahkemeye dava açtı.

    Başsavcılığın dava dilekçesinde, Yeniden Dünya Partisi’nin ilk kongresini 2016’da yapmasına rağmen daha sonra üst üste 2 kez büyük kongresini yapamadığı, Değişim ve Demokrasi Partisi ile Yeniden Birlik Partisi’nin ise ilk büyük kongrelerini zamanında yapamadıkları, ayrıca zorunlu parti organlarını oluşturamadıkları belirtildi.

    Başvuruları ayrı ayrı görüşen Anayasa Mahkemesi, Yeni Dünya Partisi, Değişim ve Demokrasi Partisi ile Yeniden Birlik Partisi’nin 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 121. maddesi yollamasıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87. maddesi gereğince dağılmış sayılarak, hukuki varlıklarının sona erdiğine karar verdi.

    Bu partilerin mal varlıkları Siyasi Partiler Kanunu gereği hazineye geçti.

  • AYM’den Canan Karatay kararı

    AYM’den Canan Karatay kararı

    Anayasa Mahkemesi (AYM), televizyon programlarında beslenmenin önemi ve depresyonla beslenme arasındaki ilişkiye yönelik tıbbi açıklamaları nedeniyle İstanbul Tabip Odasınca Prof. Dr. Canan Karatay’a para cezası verilmesini, ifade özgürlüğünün ihlali saydı.

    Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete’de yayımlanan kararına göre, Karatay, 2016’da katıldığı yaklaşık 5 saat süren bir televizyon programında, beslenmenin önemi, depresyonla beslenme arasındaki ilişki konularına değindi, ilaç şirketlerinin ticari kaygıyla hareket ettiğine, antidepresanlarla mutlu olunamayacağına ancak sağlıklı beslenmeyle mutlu olunabileceğine dair mesajlar verdi.

    Söz konusu yayın üzerine İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu, Karatay hakkında disiplin soruşturması başlattı. Soruşturma sonunda Karatay’a 1325 lira para cezası verildi. Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu da kararı onadı.

    BİREYSEL BAŞVURU YAPTI

    Karatay’ın, ceza kararının iptali istemiyle açtığı dava Ankara 13. İdare Mahkemesince, yaptığı istinaf başvurusu da bölge idare mahkemesince reddedildi. Bunun üzerine Karatay, Anayasa Mahkemesine hak ihlali iddiasıyla bireysel başvuru yaptı.

    Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 26’ncı maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti ve Karatay’a 18 bin lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı. Ayrıca, yeniden yargılama yapılmak üzere kararın Ankara 13. İdare Mahkemesine gönderilmesini kararlaştırdı.

    İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE

    Anayasa Mahkemesinin kararında, Anayasa’nın 26’ncı maddesine göre herkesin ifade özgürlüğünün bulunduğu, bunun ancak kanunda belirtilen şartlarda sınırlandırılabileceği, Karatay’ın açıklamaları nedeniyle cezalandırılmasının da ifade özgürlüğüne müdahale anlamı taşıdığı kaydedildi.

    Karatay’ın, kişilerin sağlığı için tehlikeli olabilecek yanlış bilgileri hekim sorumluluğuna uygun olmayacak şekil ve yöntemlerle yaydığı gerekçesiyle cezalandırıldığı aktarılan kararda, “Hiç şüphesiz yanlış bilgilerin yönetilmesi de sağlık politikalarının esaslı bir parçasını oluşturmaktadır. Fakat bunu yaparken devlet, ifade özgürlüğüne de saygı göstermelidir.” değerlendirmesi yer aldı.

    Verilen idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada yerel mahkemenin, Karatay’ın açıklamalarının halk sağlığına nasıl bir zarar verdiğine dair değerlendirmenin yer almadığı belirtilen kararda, kardiyoloji ve iç hastalıkları uzmanı Karatay’ın Türkiye’nin bilinen akademisyen ve bilim insanlarından olduğu ve tıp alanında yaşanan gelişmelerin başvurucunun ilgi alanında bulunduğu vurgusu yapıldı.

    Başvurucu Karatay’ın, kendi bakış açısından doğru beslenmenin kişilerin ruh sağlığını olumlu olarak etkilediğini herkesin anlayabileceği bir dilde anlattığı belirtilen kararda, “Başvurucunun bazı ifadelerinin meslektaşlarını eleştirdiği hatta abartıya kaçtığı kabul edilse bile bir bilim insanının yerine kendini koyup belli bir durumda kullanılacak ifade şeklinin ne olacağını belirlemek yargı mercilerinin görevi olmamalıdır.” tespiti yer aldı.

    “CEZA ORANTILI DEĞİL”

    Bilim insanlarının ve akademisyenlerin her söylediğinin mutlak anlamda doğru olduğunun söylenemeyeceği, bununla beraber birbirlerinden farklı, alternatif bakış açılarının herkes için daha doğru düşünme imkanı yarattığı ifade edilen kararda, “Başvurucuya disiplin cezası verilmesi ile Anayasa’nın 26’ncı maddesinde koruma altında olan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği gibi orantılı da olmadığı sonucuna varılmıştır.” tespiti yer aldı.

    Prof. Dr. Canan Karatay, daha önce de “şeker yükleme testlerine” ilişkin tıbbi içerikli açıklamalar yapmış, bu nedenle 15 gün geçici olarak meslekten alıkoyma cezası almış, Anayasa Mahkemesi bu ceza yönünden de ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmişti.

     

  • AYM’den HDP kararı!

    AYM’den HDP kararı!

    Anayasa Mahkemesi, HDP’nin kapatılmasına ilişkin dosyanın görüşülmesinin seçim sonrasına ertelenmesi talebini reddederek, tedbire ilişkin savunmanın yapılması için 15 gün ek süre verilmesine karar verdi. Partinin esasa ilişkin sözlü savunma yapması için HDP’nin 14 Mart Salı günü çağırılmasına karar verildi.

  • Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısından AYM’ye başvuru

    Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısından AYM’ye başvuru

     

    Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin davada 7 Nisan 2022 tarihinde kararını açıklayan mahkeme, yargılamanın durdurularak dosyanın Suudi Arabistan adli birimlerine devredilmesine hükmetmişti. Müşteki Hatice Cengiz’in avukatı aracılığıyla İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmek üzere 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe sunulmuş, verilen kararının kaldırılması talep edilmişti. Yapılan itirazı değerlendiren mahkeme heyeti ise bu talebi oy çokluğuyla reddetmişti.

    Hatice Cengiz’in avukatı aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmek üzere İstanbul Ceza Mahkemeleri Ön Bürosu’na verilen dilekçede, İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesince davanın durdurularak yargılamanın Suudi Arabistan’a nakliyle, Anayasa’nın 17’inci maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesinde düzenlenen işkence ve fena muamele yasağının devlete getirdiği pozitif yükümlülüklerin ihlali mahiyetinde olduğu belirtildi. Dilekçede, Kaşıkçı’nın ifade özgürlüğünün de yatay etki nedeniyle ihlal edildiğinin tespiti ile durdurma kararının kaldırılarak yargılamaya devam edilmesi yönünde karar verilmesi talep edildi.

    Cengiz tarafından sunulan başvuru dilekçesinde, ‘’Cemal Kaşıkçı’nın öldürülme nedeni siyasi görüşleridir. Düşünceleri nedeniyle Cemal Kaşıkçı’nın maruz kaldığı akıbet ve yargılama sürecinin etkili bir biçimde sürdürülerek yaptırıma tabi tutulması, ifade özgürlüğü bakımından devletin pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelmektedir. Maktul Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ana nedeni siyasi görüşleridir. Dolayısıyla kendisine yönelik yapılan müdahalenin engellenmesi, müdahalede bulunanların etkin bir biçimde soruşturulmaması ve davranışları nedeniyle yaptırıma tabi kılınması, devletlerin ifade özgürlüğünü korumak bakımından pozitif yükümlülüğünü kapsamaktadır. Verilen durma ve Suudi Arabistan’a yargılamanın nakli kararı gerek maktul bakımından gerekse benzer durumda bulunan düşünce insanlarının tamamı bakımından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gerekli pozitif yükümlülüklere aykırı davrandığı sonucuna ulaşılmasına neden olmaktadır’’ ifadelerine de yer verildi.

  • AYM, HDP’nin ek süre talebini kabul etti

    AYM, HDP’nin ek süre talebini kabul etti

    Anayasa Mahkemesi (AYM), kapatılma istemiyle dava açılan HDP’nin ek süre talebini kabul etti.

    Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan ikinci iddianameyi 21 Haziran’da oy birliği ile kabul etti.

    İddianamede, 451 partili hakkında siyasi yasak istendi. İddianamenin kabul edilmesinin ardından 9 Temmuz’da savunma için HDP’ye iddianame gönderildi. 70 ek klasör ve flaş bellekler içinde iletilen iddianame kapsamında HDP’ye savunma yapmak üzere 60 gün süre verildi.

    HDP ise AYM’ye başvurarak savunma için 4 ay ek süre talebinde bulundu. HDP’nin ek süre talebi bugün AYM Genel Kurulu’nda görüşülerek karara bağlandı. Yüksek Mahkeme, daha önceki kapatma davalarında olduğu gibi, HDP’nin de ek süre talebini kabul etti. Partinin ön savunmasını vermesi için 60 günlük, hakkında siyasi yasak istenenlerin ön savunmasını hazırlaması için ise 30 günlük süre verildi.

  • Anayasa Mahkemesi’nden Gergerlioğlu kararı

    Anayasa Mahkemesi’nden Gergerlioğlu kararı

    Anayasa Mahkemesi, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bireysel başvurusu hakkında kararını verdi. Yüksek Mahkeme, Gergerlioğlu’nun “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine karar verildi.

    Anayasa Mahkemesi, milletvekilliği düşürülen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bireysel başvurusunda, hak ihlali kararı verdi, Gergerlioğlu’nun tahliyesine hükmetti.

    Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, gündem toplantısında, Gergerlioğlu’nun, sosyal medya paylaşımı nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmasının “ifade özgürlüğünü”, dokunulmazlık hakkını kazanan bir milletvekili hakkında yargılamaya devam edilmesi nedeniyle de “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurusunu görüştü.

    Yüksek Mahkeme oy birliğiyle Gergerlioğlu’nun, Anayasa’nın 67’nci maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkı ile 27’nci maddesindeki “ifade özgürlüğü” hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

    Genel Kurulun kısa kararının bir örneği, başvurucunun tutukluluk halinin sona erdirilmesi suretiyle ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için mahkemesine gönderilecek.

    Milletvekilliği düşürülen HDP’li Leyla Güven’in bireysel başvurusunun görüşülmesi ise ertelendi.

    2 YIL 6 AY HAPİS CEZASINI ONAMIŞTI

    Gergerlioğlu, milletvekili seçilmeden önce yargılandığı Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesince 21 Şubat 2018’de “PKK/KCK propagandası yapmak” suçundan hapse mahkum edilmişti.

    Mahkeme kararının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince hukuka uygun bulunmasının ardından temyiz üzerine dosya Yargıtay’a gelmişti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Gergerlioğlu’na verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasını onamıştı.

    TBMM Genel Kurulunda, HDP’li Gergerlioğlu hakkında mahkemece verilen ve kesinleşmiş cezaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi okunmuş, Anayasa gereğince, Genel Kurulda okunan tezkerenin ardından Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşmüştü. Daha sonra tutuklanan Gergerlioğlu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştu.

  • AYM kendine dava açacak

    AYM kendine dava açacak

    Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davalarında karar için gerekli çoğunluğun ne olacağı konusundaki çelişkiyi gidermek için karar alacağı belirtildi. Hukukçular bunun normal bir prosedür olduğunu belirtti.

    Anayasa Mahkemesi’nin, HDP hakkındaki kapatma iddianamesini kabul etmesinin ardından, karar almada uygulanacak çoğunluk kuralıyla ilgili de karar alacağı belirtiliyor.

    HaberTürk gazetesinden Fevzi Çakır’ın haberine göre, AYM Genel Kurulu’nda parti kapatma davalarında hangi çoğunluğun aranacağı konusu tartışıldı.

    ANAYASA 3’TE 2, SPY 5’TE 3 DİYOR

    Bu konuda Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası farklı hükümler içeriyor. Anayasa’da bir siyasi partinin temelli kapatılmasında 3’te 2 çoğunluk aranacağı (2010 değişikliği) hüküm altına alınırken, Siyasi Partiler Yasası’nda ise 5’te 3 çoğunluk aranacağı (2003 düzenlemesi) hükmüne yer veriliyor.

    Genel Kurul’da yapılan müzakereler sonucunda bu çelişkinin giderilmesi konusunda görüş birliğine varıldı. Habere göre, AYM Siyasi Partiler Yasası’nın ilgili hükmünün iptali için kendi kendine dava açacak. Bu kapsamda bir raportör görevlendirmesi yapıldı. Raportör Anayasa ve yasa hükümlerini inceleyerek, hazırlayacağı raporu AYM Genel Kurulu’na sunacak.

    15 ÜYEDEN EN AZ 10’UNUN ‘EVET’ DEMESİ ŞARTI

    Siyasi Partiler Yasası’nın parti kapatma görüşmelerinde 5’te 3 çoğunluk aranacağına dair hükmün iptali istenecek. AYM, HDP görüşmesi öncesinde bu gündemle toplanarak, ilgili hükmün iptaline karar verecek. HDP görüşmesi Anayasa’da yer alan 3’te 2 çoğunluk (kapatma için 15 üyeden en az 10’unun “evet” demesi gerekecek) şartı üzerinden gerçekleştirilecek.

    OSMAN CAN: AYM NORMAL BİR PROSEDÜR İŞLETECEK

    Gazete Duvar’a konuyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi’nin eski raportörü Prof. Dr. Osman Can, AYM’nin bu adımının HDP’nin kapatılmasına ilişkin davayla ilişkisi olmadığını, normal bir prosedür işletildiğini söyledi. Can, şunları söyledi:

    “Anayasa’da 2010 yılında yapılan değişikle siyasi partilerin kapatılmasında 3’te 2 çoğunluk aranır oldu. Ancak Siyasi Partiler Kanunu’nda da 2003 yılında düzenlenen benzer bir hüküm var. Yasaya göre parti kapatılması davalarında ‘5’te 3 çoğunluk aranır’ diyor. Anayasa Mahkemesi bir davaya bakan mahkeme sıfatıyla 152. madde uyarınca yasadaki aykırılığı giderme kararı almış; gayet normal, HDP davasından bağımsız bir süreç işletilecek. AYM, bu durumu görüşerek Siyasi Partiler Kanunu’nun 5’te 3 çoğunluk gerektiren hükmü için iptal kararı verecek. Bu durumun davayı ilgilendiren hiçbir tarafı yok. Bu durum söz konusu olmasaydı da Anayasa’daki 3’te 2 kuralı uygulanacaktı zaten. Daha önce refah, fazilet vs. davalarında olduğu gibi, davanın esasına ilişkin bir şey değil.”

    ÖZBUDUN: AYM OLMASI GEREKENİ YAPIYOR

    Anayasa profesörü Ergün Özbudun da “Anayasa’nın ‘3’te 2 çoğunluk gerekir’ hükmüne uymak lazım. Burada bir sorun yok. Anayasa Mahkemesi’nin uygulaması kendi kendine dava açmak değil, ortada duran aykırılığı düzeltmektir. AYM, siyasi partilerin kapatılması için Siyasi Partiler Kanunu’ndaki 5’te 1 hükmünü iptal edecek. Burada bir garabet yok. AYM, olması gerekeni yapıyor” dedi.