Etiket: aym

  • HDP iddianamesi için kabul istemi

    HDP iddianamesi için kabul istemi

    HDP’nin kapatılması için yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından görevlendirilen raportör ilk incelemeyi tamamladı. Raportör, HDP’nin kapatılması iddianamesinin kabulünü talep etti.

    HDP’ye açılan kapatma davasında hukuki süreç işliyor. AYM raportörü, iddianameyle ilgili incelemesini tamamladı, iddianamenin kabulü yönünde görüş bildirdi.

    Raportör, raponunu Anayasa Mahkemesi’ne sunacak. Ardından mahkemeye heyeti 21 Haziran’da saat 10.00 toplanarak iddianamenin kabul edilip edilmeyeceğine karar verecek.

    Raportörün görüşü, raporun kabul edilmesi yönünde ama son kararı mahkeme heyeti verecek. Bir önceki iddianame eksikler bulunduğu gerekçesiyle iade edilmişti.

    İddianame bu kez kabul edilirse dava süreci başlayacak. İddianame ön savunma için HDP’ye gönderilecek. Ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin esas hakkındaki görüşünü sunacak.

    Savcının sözlü açıklama, HDP’nin de sözlü savunma yapmasından sonra raportör esas hakkındaki raporunu hazırlayacak ve mahkeme kapatma istemini karara bağlayacak.

  • Bahçeli’den AYM’ye HDP tepkisi

    Bahçeli’den AYM’ye HDP tepkisi

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) HDP iddianamesini iade etmesine tepki göstererek, “AYM’nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye’nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da ileri düzeyde zarar vermiştir” dedi.

    MHP Lideri Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanıp AYM’ye sunulan iddianamenin usul eksikleri gerekçe gösterilerek iade edildiğini anımsattı. HDP’nin bu aşamada usul eksiklikleri bahanesiyle zaman kazandığını belirten Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi’nce görevlendirilen bir röportörün kısa süre içinde ekler hariç 608 sayfadan oluşan ve 687 faili bulunan dava dosyasının ana muhtevasını nasıl ve hangi ahlaki, fikri ve hukuki müktesebatla incelediği muhakkak tartışılarak üzerinde durulması gereken bir muammadır. Anlaşılan odur ki, Türkiye’nin terör ve bölücülükle mücadelesine Anayasa Mahkemesi duyarsız, ilgisiz ve açık ara mesafelidir. Bahsi ileri sürülen eksikler veya usulü etkileyen açmazlar şühedaya nasıl anlatılacak, milli beka ve milli güvenlik mülahazalarıyla nasıl bağdaşacaktır? Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğünden mi yanadır, yoksa bölücülüğün mü şakşakçısıdır? Dağda elde edilen başarıların TBMM’de kaybına tahammülümüz asla olamayacaktır. HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye’nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da ileri düzeyde zarar vermiştir” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, HDP’nin suç örgütü, terör maşası ve organize bölücülüğün markası olduğunu belirterek, “Hiçbir usul kaidesi bu gerçeği değiştiremeyecektir. Anayasa Mahkemesi’nin, hazırlanan iddianameyi kabul ve tasdik etmesi için dosya içinde silahlı ve bombalı teröristleri görmesi mi lazımdır? Beklentimiz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, iddianameyi yeni baştan düzenleyip tekraren HDP’yi kapatma davasını açmasıdır. Süreç kesinlikle uzamamalı, yeni bir hukuk cinayetine fırsat verilmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi gelişmeleri yakından takip edecek, hukuk kılıfı altına saklanmak isteyen, iç ve dış işgal cephesi marifetiyle korumaya alınan bölücülerle, teröristlerle, damgalı hainlerle sonuna kadar mücadele edecektir. Bu mücadele esasen bir hukuk, bir adalet, bir tarih, bir millet hakkının savunma onurudur” diye kaydetti.

  • AYM, HDP iddianamesini iade etti

    AYM, HDP iddianamesini iade etti

    Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, HDP’nin kapatılması istemiyle açılan davada iddianameyi evrak ve usul eksiklikleri nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade etti.

    AYM Genel Kurulu, gündem toplantısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca HDP’nin kapatılması istemiyle hazırladığı iddianameye ilişkin ilk incelemesini yaptı. İddianamede HDP’nin terör eylemlerinin odağı olduğu, HDP üyelerinin beyan ve eylemleriyle devletin ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, ortadan kaldırmayı amaçladığı ileri sürüldü. AYM raportörünün hazırladığı rapor doğrultusunda iddianameyi değerlendiren AYM üyeleri, iddianamedeki usul eksikliklerinin tamamlanması için başvurunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesine karar verdi.

    YARGITAY YENİDEN DAVA AÇABİLECEK

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, AYM’nin iade kararının ardından, iddianamede sayılan eksiklikleri gidererek yeniden dava açabilecek. Şahin’in yeniden dava açması halinde Yüksek Mahkeme yeni iddianame için yine bir raportör görevlendirecek ve raportör iddianameyi inceleyecek. Raportörün raporu doğrultusunda AYM Genel Kurulu toplanarak, yeniden inceleme yapacak ve iddianameyi gündeme alıp almayacağına karar verecek.

    TARAFLAR SAVUNMA YAPACAK

    Şahin’in hazırlayacağı ikinci iddianameyi Yüksek Mahkemenin kabul etmesi halinde HDP’ye kapatma davası açılmış olacak. Dava kapsamında, HDP’den 60 gün içinde ön savunma istenecek. HDP, süreyi uzatmak için başvuruda bulunabilecek ve AYM, HDP’nin süre uzatma başvurusunu karara bağlayacak. HDP tarafından yapılacak savunmanın ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin esas hakkındakini görüşünü sunacak. Şahin’in sunduğu görüş, HDP’ye gönderilecek. Ardından Yüksek Mahkeme tarafından belirlenecek tarihte Şahin ve HDP yetkilileri ayrı ayrı sözlü savunma yapacak.

    Tarafların savunma ve görüşlerini vermesinin ardından davaya ilişkin bilgi ve belgeleri toplayacak AYM raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Rapor hazırlanması sırasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve davalı taraf HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.

    Tüm bu süreçlerin ardından hazırlanacak rapor, AYM üyelerine dağıtılacak ve AYM Başkanı Zühtü Arslan toplantı için bir gün belirleyecek. Üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşecek.

    10 ÜYENİN OYUYLA KARAR VERİLECEK

    15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi Heyeti, kapatma davasını esastan görüşmek üzere toplanacak. Anayasa’nın ‘Siyasi Partilerin Uyacakları Esasları’ düzenleyen 69’uncu maddesi uyarınca partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılması karara bağlanacak. Yüksek Mahkeme, toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu ile yani 10 üyenin oyuyla karar verilebilecek. Kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile HDP’ye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete’de yayımlanacak.

  • Başsavcılıktan Enis Berberoğlu talebi

    Başsavcılıktan Enis Berberoğlu talebi

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına uyularak Enis Berberoğlu hakkındaki infaz işlemlerinin durdurulmasını talep etti.

    Başsavcılıkça İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen talep yazısında, eski CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun Anayasa Mahkemesi’ne yapmış olduğu bireysel başvurunun 21 Ocak’ta karara bağlanarak oy birliğiyle başvurusunun kabul edilebilir bulunduğu belirtildi. Yazıda, “AYM kararında sanık Kadri Enis Berberoğlu’nun Anayasa’nın geçici 20. Maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra yapılan seçimlerde milletvekili seçilmesi nedeniyle tekrardan yasama dokunulmazlığını elde ettiğini, ancak yargılamaya devam edilmesi nedeniyle sanık Kadri Enis Berberoğlu’nun Anayasal siyasi faaliyette bulunma ve seçilme hakkının ihlal edildiğine karar verildiği” kaydedildi.

    “Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları kabul ve karara bağlama noktasında Anayasaya tarafından yetkilendirilmiş olup kararları Anayasal olarak bağlayıcı niteliktedir” vurgusu yapılan yazıda, “Anayasa Mahkemesi’nin 21 Ocak 2021 tarihli kararında da belirtildiği üzere sanık Kadri Enis Berberoğlu hakkında yeniden yargılamanın kabulü, hakkında verilmiş mahkumiyet hükmüne ilişkin infaz işlemlerinin durdurulması, sanığın hükümlü statüsü sona erdirilerek hakkında yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi ve sanık Kadri Enis Berberoğlu hakkında TBMM’den dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezleke düzenlenmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur” ifadeleri kullanıldı.

    OLAYIN GEÇMİŞİ

    MİT TIR’larının durdurulması görüntülerini verdiği iddiasıyla Enis Berberoğlu, “Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası Yargıtay’da onanmıştı. Onama üzerine milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş ve Berberoğlu hakkında yeniden yargılama kararı verilmişti. Kararı değerlendiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına karar vermişti. Enis Berberoğlu ise avukatları aracılığıyla bir üst mahkeme olan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz dilekçesi sunmuştu. İtirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi de itiraza ilişkin karar verilmesine yer olmadığına hükmetmişti. Mahkeme kararında, “yeniden yargılama ile ilgili ve müteakip işlemlere ilişkin kararı vermekle görevli mahkemenin ihlal kararının kaynağı olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi olduğu değerlendirilerek, Anayasa Mahkemesi’nin ihlalin giderilmesine ilişkin görevin İstanbul Bölge Mahkemesi 2. Ceza Dairesi olduğu kanaatine varılarak ve mahkememizin değişik iş talebi olarak geldiği ve görevsizliğe ilişkin mahkememizce gözönünde bulundurularak vaki itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ifadelerine yer verilmişti. Bunun üzerine Berberoğlu’nun avukatları da yeniden Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

  • Anayasa Mahkemesi’nden Osman Kavala kararı

    Anayasa Mahkemesi’nden Osman Kavala kararı

    Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Osman Kavala’nın bireysel başvurusunda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi. Kavala, “tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’nın ihlal edildiği” iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

    Anayasa Mahkemesi, Osman Kavala’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.

    Gezi Parkı davasından beraat eden ve tahliyesine karşın, casusluk suçlaması nedeniyle tutukluluğunun devamına karar verilen Osman Kavala, “kişi hak ve özgürlüğü güvenliğinin ihlal edildiği” gerekçesiyle Yüksek Mahkeme’ye başvurmuştu.

    15 Aralık’ta o başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi 1. Bölümü, dosyayı Genel Kurul’a sevk etme kararı almıştı. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Osman Kavala’nın bireysel başvurusunu bugün karara bağladı.

    DAHA ÖNCE YAPTIĞI BAŞVURU REDDEDİLMİŞTİ

    Osman Kavala’nın avukatlarının, “tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hakim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” iddialarıyla ilgili daha önce yaptığı bir bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca 22 Mayıs 2019’da reddedilmişti.

    Genel Kurul kararı 5’e karşı 10 üyenin oy çokluğuyla almıştı.

  • Anayasa Mahkemesi’nden tokatçı öğretmen için karar

    AYM, Tekirdağ’da bir öğrencisine tokat attığı gerekçesiyle görev yeri değiştirilen ve disiplin cezası alan öğretmenin ‘masumiyet karinesinin’ ihlal edildiğine hümetti. Öğretmenin dosyası yeniden yargılama için yerel mahkemeye gönderildi.

    Anayasa Mahkemesi (AYM), öğrencisine tokat attığı iddiasıyla disiplin cezası verilen öğretmenin ceza yargılamasından aldığı beraat hükmünün idari mahkeme tarafından dikkate alınmamasını, anayasal güvence altındaki ‘masumiyet karinesinin’ ihlali olduğuna karar verdi.

    Barış Baş hakkında, 2013 yılında Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki Ticaret Borsası Anadolu Lisesi’nde öğretmen olarak görev yaptığı dönemde, öğrenci M.İ’nin kravatından tuttuğu ve ona bağırdığı ve öğrencinin de ağladığı gerekçesiyle tutanak tutuldu. Tutanağa okul müdürü, müdür başyardımcısı ve rehber öğretmen imza attı. Okul yönetimi tarafından hastaneye götürülen M.İ’nin yanağında kızarıklık ve hassasiyet bulunduğu, bu yaralamanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu tespit edildi.

    Baş hakkında maarif müfettişleri disiplin soruşturması başlatırken, okul müdürü ifadesinde Baş’ı, M.İ’ye tokat atarken gördüğünü belirtti. Rehber öğretmen, öğrencinin kendisine Baş’ın tokat attığını söylediğini beyan ederken, müdür başyardımcısı da M.İ’nin yüzünde kızarıklık olduğunu ve yüzüne buz tutulduğunu dile getirdi. Öğrenci ifadesinde Baş’ın kendisine tokat attığını kaydederken, Baş müfettişlere verdiği ifadede öğrenciye bağırdığını; ancak tokat atmadığını bildirdi. Soruşturma sonucunda Baş’a ‘aylıktan kesme’ disiplin cezası uygulandı. Baş’ın itirazından sonra aylıktan kesme yerine kınama cezası verilmesi uygun görüldü. Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı da olayla ilgili soruşturma başlatırken, Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamada Baş hakkında, mağdurun çelişkili beyanları nedeniyle beraat kararı verildi.

    AYM’DEN İHLAL KARARI

    Aynı ilde başka bir okula naklen atanan Baş, hakkında uygulanan disiplin cezasının iptali için dava açtı. Mahkeme disiplin cezasını iptal etti. Çorlu Kaymakamlığı’nın itirazı üzerine karar bozuldu. Baş kararın düzeltilmesi talebinde bulundu. Bölge İdare Mahkemesi kararın düzeltilmesi istemini reddedince Baş, 5 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu 2 Temmuz’da görüşen AYM, Anayasa’da güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine üç üyenin karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verdi. Kararın bir örneği ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla yerel mahkemeye gönderildi.

    Gerekçeli karar Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Kararda Baş’ın öğrencisine tokat attığı iddiasının, disiplin sürecinin temelini teşkil ettiğine, söz konusu fiilin ceza mahkemesindeki suçlamanın da dayanağını oluşturduğuna dikkat çekildi. Baş’ın ceza mahkemesindeki yargılamadan beraat ettiğini hatırlatan AYM, idari mahkemeler dahil devletin diğer otoritelerinin beraat kararından şüphe duyulmasına yol açacak biçimde hareketten kaçınmaları gerektiğinin altını çizdi.

    “BAŞVURUCUNUN MASUMİYETİNE GÖLGE DÜŞÜRÜLDÜ”

    AYM kararında, Bölge İdare Mahkemesi’nin, ceza mahkemesi kararında ulaşılan sonucu tartışmaya açmanın yanında kararı okuyanlarda başvurucunun nitelikli yaralama suçunu işlediği izleniminin oluşmasına sebebiyet verdiğine dikkat çekilerek, “Bu durumda beraat kararı anlamsız hale gelmiş ve başvurucunun masumiyetine gölge düşürülmüş, öte yandan iki yargı kolu arasında başvurucunun nitelikli yaralama suçunu işleyip işlemediğiyle ilgili olarak çelişkili kararların ortaya çıkmasına sebep olunmuştur. Dolayısıyla masumiyet karinesinin ikinci boyutu ihlal edilmiştir. Ayrıca ceza mahkemesinin ulaştığı kanaatin isabetli olmadığının veya hatalı olduğunun düşünülmesinin, idari mahkemenin başvurucunun masumiyetine saygı gösterme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Ceza Mahkemesi kararındaki isabetsizlik masumiyet karinesine istisna getirilmesini gerektiren bir durum değildir. Masumiyet karinesine saygı gösterilmesindeki kamusal yarar, bazı durumlarda haksızlık teşkil eden fiili işleyenin disiplin yönünden yaptırımsız kalmasını bile haklılaştıracak derecede önemlidir” denildi.

  • Erdoğan’dan Bahçeli’nin AYM çıkışına destek

    Erdoğan’dan Bahçeli’nin AYM çıkışına destek

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Parlamento, Anayasa Mahkemesiyle (AYM) ilgili yeni bir yapılanmaya giderse, yeni bir adım atarsa seve seve ben de buna katılırım.” dedi.

    Erdoğan, yeni yasama yılının açılış oturumunun ardından Meclis’te gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

    İdam cezası tartışmalarına ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Benim yaklaşımımı herhalde biliyorsunuz. Meclisten idamla ilgili karar çıktığında, bana gelmeyecek mi bu, bana geldiğinde ben bunu onaylarım. Meclis idamla ilgili olumlu bir karar verdiğinde onama makamı olarak ben bunu onaylarım.” cevabını verdi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, AYM’nin tüm unsurlarıyla yeniden masaya yatırılmasına ilişkin açıklaması hatırlatılarak, “Yüksek yargıyla ilgili sizin böyle bir düşünceniz var mı?” sorusunu Erdoğan, “Bu da yine parlamento çalışmasıdır. Parlamento, AYM’yle ilgili yeni bir yapılanmaya giderse, yeni bir adım atarsa seve seve ben de buna katılırım.” şeklinde yanıtladı.

    Yeni yasama yılı açılışında HDP’nin, Genel Kurul salonunda bulunmamasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Varlığıyla yokluğu arasında zaten herhangi bir fark yok. Çünkü onların her zaman yeri ya dağdır ya sokaklardır.” dedi.

    Erdoğan, AYM’nin, CHP’nin, 5 binden fazla avukatın bulunduğu illerde 2 bin avukatla yeni baro kurulabilmesini düzenleyen kanunun iptal istemini reddetmesine ilişkin sorusuya ise “Tamam işte reddetti.” yanıtını verdi.

    Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın, uluslararası topluma Türkiye’nin, “Azerbaycan-Ermenistan çatışmasına müdahil olmaması çağrısı”nın hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Biz ne yapacağımızı Paşinyan’a soracak değiliz. Biz bunun kararını kendimiz verdik. Bugünkü Meclis konuşmamda da zaten bunları dinlediniz.” ifadelerini kullandı.

    Kovid-19 vaka sayısına yönelik tartışma olduğu dile getirilerek, “Tablonun güvenilirliği tartışılıyor. Siz bu tartışmaya ne söylemek istersiniz?” sorusunu yanıtlarken de Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Bilim Kurulu dediniz. Buyrun Bilim Kurulu. Bilim Kurulu kimlerden oluşuyor? Bilim insanlarından. Bilim insanları da bununla ilgili her türlü düşüncelerini, çalışmalarını, araştırmalarını yapıyorlar ve Sağlık Bakanımızın başkanlığında yürütüp adımları atıyor. Ama tabii üzüntümüz var. Sayının buralara kadar çıkmaması en büyük beklentimizdi. Bir ara 14’e kadar düştü. ‘TAMAM’, (temizlik, maske, mesafe) buna bir uysak her şey değişecek.Temenni ederim ki uyarız, böylece bir an önce de koronavirüs belasından ülkemizi kurtarırız.

  • AYM’den Enis Berberoğlu için hak ihlali kararı

    AYM’den Enis Berberoğlu için hak ihlali kararı

    Anayasa Mahkemesi CHP’li eski milletvekili Enis Berberoğlu’nun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

    Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, durdurulan MİT tırları görüntülerini Cumhuriyet gazetesine verdiği iddiasıyla yargılandığı davada 5 yıl 10 ay hapis cezası alan Enis Berberoğlu’nun, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının oy birliğiyle ihlal edildiğine hükmetti.

    Enis Berberoğlu’nun bireysel başvurusunda, “dokunulmazlık hakkını yeniden kazanan bir milletvekili hakkında yargılamaya devam edilmesi ve tutukluluğun sürdürülmesi nedeniyle seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, iddia tanığının duruşmada hazır edilmemesi nedeniyle de tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği” öne sürülmüştü.

    Başvuruyu bugünkü gündem toplantısında ele alan Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Berberoğlu’nun, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

    Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun oy birliğiyle aldığı kararın gerekçesi daha sonra yazılacak.

    5 YIL 10 AY HAPİS CEZASI ALMIŞTI

    Berberoğlu, durdurulan MİT tırları görüntülerini Cumhuriyet gazetesine verdiği iddiasıyla yargılandığı davada, “siyasi ve askeri casusluk maksadıyla devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası aldı.

    Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 20 Eylül 2018’de Berberoğlu’nun hapis cezasını onadı, milletvekilliği sona erinceye kadar cezasının infazının durdurulmasına ve salıverilmesine karar verdi.

    Yargıtay kararı üzerine tahliye edilen Enis Berberoğlu hakkındaki kesinleşmiş ceza, TBMM Genel Kurulu’nda 4 Haziran 2020’de okunmuş ve CHP’li Berberoğlu’nun milletvekilliği düşürülmüştü. Ertesi gün gözaltına alınan Berberoğlu, yeniden tutuklanarak cezaevine gönderilmiş, aynı gün koronavirüs tedbirleri kapsamında izinli olarak cezaevinden çıkarılmıştı.

  • AYM üyesinden İçişleri Bakanı Soylu’ya yanıt

    AYM üyesinden İçişleri Bakanı Soylu’ya yanıt

    AYM Üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım, AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı hedef alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yanıt verdi. Yıldırım, Anayasa’nın bir maddesini yazıp bisikletli fotoğraflarını paylaştı.

    Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) “Karayollarında toplantı ve gösteri düzenlenemez” düzenlemesini iptal eden kararı nedeniyle hedef alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya AYM üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım’dan yanıt geldi.

    Yıldırım, Bakan Soylu’ya sosyal medya hesabından gönderme yaparak verdiği yanıtta Anayasa’nın 138. maddesini paylaştı.

    Söz konusu maddede şu ifadeler yer alıyor:

    “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

    Yıldırım daha sonra “Bisiklet maceram 2020-1992” yazarak bisikletli fotoğraflarını paylaştı.

    Prof. Dr. Engin Yıldırım, 19.10.2015-25.10.2019 tarihleri arasında Anayasa Mahkemesi Başkanvekilliği görevini de yürütmüştü.

    SOYLU NE DEMİŞTİ?

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Toplumsal Olaylarda Müzakere Kursu Açılış Töreni’nde Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’a yüklenmişti. Anayasa Mahkemesi’nin “karayollarında toplantı ve gösteri düzenlenemez” kararını iptal etmesini konu edinen Süleyman Soylu, Arslan’a “Anayasa Mahkemesi karar veriyor. FETÖ’cüler girsin, PKK’lılar girsin ne olacak. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na buradan söylüyorum. Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?” demişti.

  • AYM’den gebeliğin sonlandırılması talebi hakkında ihlal kararı

    AYM’den gebeliğin sonlandırılması talebi hakkında ihlal kararı

    Anayasa Mahkemesi (AYM), Mersin’de 3 yıl önce 17 yaşındayken cinsel istismar sonucu hamile kalan R.G.’nin gebeliğinin sonlandırılması için sulh ceza hakimliğine yaptığı talebin sürüncemede bırakılmasını hak ihlali saydı. Anayasal güvence altındaki ‘kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının’ ihlal edildiğini bildiren AYM, bebeği dünyaya getirmek zorunda kalan R.G.’ye 100 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.

    AYM tarafından göürüşülen dava dosyasına göre, o tarihte 17 yaşında olan R.G’nin 2017 yılında Mut Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’nde yapılan muayenesinde 10 hafta 3 günlük hamile olduğu belirlendi. 18 yaşından küçük olan R.G.’nin farklı kişilerle birlikte olduğunu söylemesi üzerine durum emniyete bildirilerek, Cumhuriyet Başsavcılığa intikal ettirildi. R.G.’nin birlikte olduğunu ifade ettiği S.K., D.K. ve S.Ö. ile yaşladı 18’den küçük A.U.Y. ve M.Ç. hakkında soruşturma başlatıldı. R.G. ifadesinde kimden hamile kaldığını bilmediğini, ilk cinsel birlikteliğinin 2016 yılı başlarında ‘zora dayalı’ gerçekleştiğini, çıplak fotoğraflarının ailesine gönderileceği tehdidi nedeniyle başka bir kişiyle de cinsel birliktelik yaşadığını, daha sonraki birlikteliklerinde ise rızasının bulunduğunu belirtti. R.G’nin annesi D.Ü. ve babası S.Ü., kızlarını istismar eden şüphelilerden şikayetçi olarak, gebeliğin sonlandırılmasına karar verilmesi talebinde bulundu.

    R.G. ise yaşadığı olaylar nedeniyle babasından korktuğunu, ailesiyle kalamayacağını söyledi. Bunun üzerine genç kız, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’ne teslim edildi.

    GEBELİĞİN SONLANDIRILMASI TALEBİ REDDEDİLDİ

    Anne-babanın gebeliğin sonlandırılması yönündeki talebine, başsavcılık işlemin kısa zamanda gerçekleştirilebileceğini, ancak bu işlemden önce bebeğin babasının tespit edilmesi için DNA testi yapılması gerektiği yönünde yanıt verdi. Başsavcılık talebi, Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderdi. Hakimlik de talebi ‘soruşturma dosyasında R.G’ye ait herhangi bir talep ve rızaya ilişkin beyan olmadığı’ gerekçesiyle reddetti. Hakimlik kararında, kanuna göre gebelik süresi 10 haftadan fazla olan gebeliklerin sadece annenin hayatını tehdit ettiği takdirde sonlandırılabileceği hatırlatılarak, söz konusu dosyada annenin hayatının tehlikede olduğuna dair bir belge bulunmadığını kaydetti. Kararda ayrıca, gebeliğin cinsel saldırı veya reşit olmayanla cinsel ilişki suçu sonucu oluşabileceği, ancak suçun reşit olmayanla cinsel ilişki kapsamında kalması halinde ceninin yaşam hakkının ihlal edileceğine ve ceninin biyolojik babasının henüz tespit edilemediğine işaret edildi. Bu karar üzerine R.G., başsavcılığa başvurarak, “İstemeyerek yaşadığı birlikteliklerden gebe kaldığını öğrendiğini, psikolojisinin çok kötü olduğunu, intihardan veya kendine zarar verici eylemlerde bulunmaktan korktuğunu, bebeği doğurmasının hayatının mahvolmasına neden olacağını” belirterek, kürtaj izni verilmesini istedi. Başsavcılığın hakimliğe ilettiği bu talep de reddedildi.

    ANAYASAYI İHLAL VE 100 BİN LİRA TAZMİNAT KARARI VERİLDİ

    Soruşturma kapsamında Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan verilen raporda da “Annenin yaşının küçük olması ve annenin ruhsal açıdan travmatik süreç yaşamasından dolayı gebeliğin sonlandırılmasının hem anne hem de ceninin tıbbi yararına olacağı” görüşü yer aldı. Hakimlik, adli tıp raporu ile yapılan başvuruyu da kabul etmedi. Kararın kesinleşmesi üzerine R.G., 28 Temmuz 2017’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Bireysel başvuruyu 23 Temmuz’da görüşen AYM, Anayasa’nın 17’inci maddesinde güvence altına alınan ‘Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının’ ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme R.G.’ye 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmederek, kararın bir örneğini bilgi için Mut Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderdi.

    Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan gerekçeli kararda, gebeliğin sona erdirilmesinin izne bağlanmasının amacının ceninin korunması ve bunun bir suç sonucu gerçekleşip gerçekleşmediğinin denetlemesi olduğuna dikkat çekildi.

    ‘GEBELİĞİN SONLANDIRILMASINA ERİŞİMİ İMKANSIZ KILDI’

    Bununla birlikte kadının kişisel özerklik ve vücut bütünlüğünün korunması hakkına yapılan müdahalenin orantılı olması gerektiği vurgulanan AYM kararında, “Bu bağlamda kanun koyucunun gebeliğin sonlandırılması imkanına erişimi imkansız kılan veya zorlaştıran ya da bu imkanı anlamsız hale getiren yorum ve uygulamaları, müdahaleyi orantısız kılabilir” değerlendirmesinde bulunuldu.

    Dava konusu olayda başvurucunun gebeliğinin sonlandırılmasına izin verilmediği hatırlatılan kararda, itiraz merciinin de R.G.’nin itirazlarını incelemediği, gebeliğin sonlandırılması talebini sürüncemede bıraktığı anlatılarak, şu tespitlere yer verdi:

    “Olaydaki şartlar bütün olarak değerlendirildiğinde -nihai kararın sonucundan bağımsız olarak- mümkün olan en kısa sürede verilmesi gereken karar, zaman faktörünün kritik öneme sahip olduğu yaklaşık 2 aylık sürede bir türlü verilememiştir. Dolayısıyla yargı makamlarının tutumu başvurucunun gebeliğin sonlandırılması imkanına erişmesini imkansız kılmış ve başvurucuya aşırı bir külfet yüklemiştir. Bu durum söz konusu adil dengenin başvurucu aleyhine bozulmasına yol açmış, başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına yapılan müdahalenin orantısız olması sonucunu doğurmuştur.”