Etiket: baş ağrısı

  • Geçmeyen baş ağrılarına dikkat

    Geçmeyen baş ağrılarına dikkat

    Beynin içinde veya çevresinde gelişen anormal hücre büyümeleri ‘beyin tümörleri’ olarak adlandırılır. Beyin tümörleri yenidoğandan ileri yaşlara kadar tüm yaş gruplarında görülebiliyor. Yapılan araştırmalarda bu tümörlerin toplumda görülme sıklığı 100 binde 3-5 arasında.

    “Geçmeyen ve uzun süren baş ağrıları varsa muhakkak bir hekime başvurulı”

    Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Karkucak, beyin tümörleri hakkında bilgilendirerek uyarılarda bulundu. Beyin tümörlerinin en sık belirtilerinin, baş ağrısı, bulantı kusma, kol ve bacakta güçsüzlük şeklinde görülebildiğini ifade eden Opr. Dr. Karkucak, “Geçmeyen ve uzun süren baş ağrıları varsa muhakkak bir hekime başvurulması gerekir. Beraberinde ilerleyen evrelerde şuurda bulanıklık, kişilik değişiklikleri, kol ve bakacakta güçsüzlükle beraber tek başına hareket edememe tablosu olabilir” diye konuştu.

    “Erken teşhis hayati önem taşır”

    Erken teşhisin hayati önem taşıdığına değinen Opr. Dr. Karkucak, “Yine konuşma bozukluğu, duymada problem yaşanabilir. Beyin tümörlerinde görüntüleme yapıldıktan sonra altın standart ilaçlı, kontrastlı beyin emarı (MR) görüntüleme yapıldıktan sonra cerrahi karar verilirse cerrahi uygulama yapılır. Cerrahi tedaviden sonraki süreçte kişinin eğer güç kaybı, defisiti yoksa her hangi bir fizik tedavi ihtiyacı olmayabilir. Devamında çıkan patolojik sonuca göre ek bir tedavi olarak radyoterapi, kemoterapi ihtiyacı olabilir. Yeni tıbbi teknolojiler sayesinde tanı ve tedavide önemli gelişmeler sağlanmıştır. Unutmayalım ki erken teşhis hayati önem taşır” ifadelerine yer verdi.

  • Baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilir

    Baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilir

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, beyin tümörü ve belirtilerine yönelik açıklamalarda bulundu. Sayacı, baş ağrısının beyin tümörünün belirtisi olabileceğine dikkati çekti. En sık görülen semptomun baş ağrısı olduğunu vurgulayan Op. Dr. Sayacı, “Baş ağrısı ile başvuran hastalarda ağrının şekli her zamankinden farklı ve şiddetliyse, altta yatan nedene yönelik net bir saptama yapılamadıysa beyin tümörüne yönelik tetkik edilmelidir” uyarısında bulundu.

    Dr. Sayacı, baş dönmesi, bulantı/kusma, denge kaybı, yürüme güçlüğü, görme/duyma/konuşma problemleri, kol ve bacakta uyuşma, güç kaybı, işlev bozukluğu, unutkanlık, ani ortaya çıkan kişilik değişikliği ve duygusal değişiklikler, yüz felci, yutma güçlüğü, koku algılamada bozukluk ve nöbet geçirme gibi semptomların da beyin tümörü belirtisi olabileceğini vurguladı.

    Beyin tümörü tanı süreci

    Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, kesin kanıtlanmış bir risk faktörü olmasa da radyasyon maruziyeti veya biyolojik ailesinde beyin tümörü öyküsü olan kişilerin beyin tümörünün görülmesi açısından riskli grupta olduğunu belirtti. Beyin tümörünün teşhis sürecini anlatan Sayacı, tüm hastalıklarda olduğu gibi beyin tümörlerinin teşhisinin de tıbbi geçmişin incelenmesi ve fizik muayene ile başladığını söyledi.

    Başvurulan yöntemler hakkında da bilgi veren Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, şöyle devam etti:
    “Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme beyin tümörlerini saptamada en çok kullanılan tetkiklerdir. Tümörün yerine ve türüne göre anjiografi, PET görüntüleme tercih edilebilmektedir. Tümörün kesin tanısı için altın standart ise tümörün eksizyon veya biyopsi ile örneklemesinin yapılarak patolojik incelemesinin yapılmasıdır.”

    Beyin tümöründe tedavi süreci

    Op. Dr. Emre Yağız Sayacı, tümör tedavisinin konumu, sayısı ve türüne göre değiştiğini belirtti. Tüm bu kriterlerin cerrahi seçeneğinin uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa da tümörün ne kadarının çıkarılabileceğine dair belirleyici olduğunu söyleyen Sayacı, radyoterapi, kemoterapi ve immunoterapi yöntemlerine tedavi sürecinde başvurulabileceğini ifade etti.

    Ameliyat teknikleri hakkında bilgi veren Sayacı, “Beyin tümörlerinin cerrahisi için ameliyat sırasında nöromonitörizasyon ve nöronavigasyon teknikleri ameliyata yardımcı olarak kullanılmaktadır. Gelişen teknoloji ve görüntüleme yöntemleri sayesinde operasyon süreci, tümör dokusunun tespiti ve tümörün tamamen temizlenmesi ameliyatların başarısında artış sağlanmıştır. Tüm bu teknolojiler, doğru kişiye doğru ameliyatın doğru teknikle ve minimal riskle yapılmasına imkan tanımaktadır” dedi.

    Operasyon sonrası iyileşme süreci

    Dr. Sayacı, beyin tümörü operasyonunun ardından iyileşme süreci hakkında da bilgi verdi.

    Yapılan cerrahinin büyüklüğüne göre oluşabilecek komplikasyonlar ve operasyon sonrasında dikkat edilmesi gereken durumların iyileşme süresini etkilediğini belirten Op. Dr. Sayacı, “Ortalama hastane yatış süresi 2-5 gün olmakla birlikte bu süre çok daha uzayabilmektedir. Normal yaşama dönme ise ortalama 2-3 hafta sürmektedir. Yara bakımı, istirahat, yürüyüş ve egzersizin çoğunlukla iyileşme sürecine olumlu yönde katkı sağlamaktadır. Beyin tümörlerinin tümörün özelliği ve yapılan cerrahiye göre değişen nedenlerle tekrar etmesinin de mümkün olabileceğini, bu yüzden de ameliyat sonrası doktorun önerdiği şekilde ve sıklıkta takibin önem kazanmaktadır” dedi.

  • Artan baş ağrısı tümör olabilir

    Artan baş ağrısı tümör olabilir

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Mansur Mammadov, beyin tümörlerinin, beyin cerrahisinde (Nöroşirürji) önemli bir hastalık grubunu oluşturduğunu belirterek, “Beyin dokusundan kaynaklanan tümörlere birincil (primer) beyin tümörü denilir. İkincil (sekonder) beyin tümörü ise beyin dışı bir kanserin beyne yayılması ile oluşur. Genel olarak beyin tümörlerini malign (kötü huylu) ve benign (iyi huylu) olarak sınıflandırabiliriz” dedi.

    Santral sinir sisteminin, özellikle de beynin, çok sıkı korunan kapalı bir kutunun (kafatası) içinde olduğundan basınç değişikliklerine çok hassas olduğuna değinen Dr. Mammadov, bu nedenle kanser hücresi içermemelerine rağmen bazı iyi huylu tümörlerin de önemli yapılara baskı yaparak hayati tehlikeye neden olabileceğini dile getirdi.

    “Teşhisi çok kolay ve hızlı konuluyor”

    Beyin tümörü belirtilerinin kafa içi basıncının artması ile seyrettiğini ifade eden Dr. Mammadov, en sık görülen belirtileri “Özellikle sabahları artan baş ağrısı , hareket ve mimiklerde yavaşlama, bulantı ve ani kusmalar, epileptik nöbetler, kişilik değişiklikleri, hatırlama bozuklukları, yazı yazma gibi bazı özelliklerde aksamalar, çift görme, bulanık görme, denge ve yürüme bozuklukları, kollarda ve bacaklarda hissizlik, karıncalanma veya güç kaybı, erken puberte, el ve ayaklarda büyüme, adet bozuklukları, kortizol yetmezliği veya fazlalığı gibi hormonal bozukluklar ve buna bağlı belirtiler” olarak sıraladı.

    Günümüzde beyin tümörü teşhisinin çok kolay ve çabuk konulduğu bilgisini veren Dr. Mammadov, belirti gösteren kişilerde hastalık öyküsünün alınması, genel veya nörolojik muayene yapılmasının teşhiste oldukça önemli olduğuna vurgu yaptı. Beyin tomografisi (BT) ve beyin manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi test yöntemleri ile beyin tümörü yerleşimi, cinsi, hakkında ve büyüklüğü hakkında kısa sürede bilgi alınabileceğini sözlerine ekledi.
    Beyin tümörlerinin tedavisinin, tümörün büyüklüğü, tipi ve yayılımı gibi faktörlere bağlı olduğunun altını çizen Dr. Mammadov cerrahi, kemoterapi ve radyoterapinin temel tedavi yöntemlerinden olduğunu söyledi.

    “Nöronavigasyon ile kitlenin sınırları kesin olarak belirleniyor”

    Cerrahi müdahalenin, tümörün çıkarılmasına veya azaltılması için yapıldığını belirten Dr. Mammadov, “Bu yöntemde maksat, beyin dokusuna hasar vermeden tümörün çıkarılmasıdır. İyi huylu tümörlerde tümörün tamamı çıkarılarak yüzde yüz başarı sağlanmaktadır. Tümörün tamamı çıkarılmaya çalışılır, bunun için mikro cerrahi teknik, endoskopi, haritalama, uyanık cerrahi, navigasyon gibi cerrahiye destek teknolojik yöntemler tümörün yeri ve konumuna göre ek olarak kullanılmaktadır” diye konuştu.
    Adana Acıbadem Hastanesi’nde kendilerinin de tümör ameliyatları ve endoskopik tümör ameliyatlarını nöronavigasyon yardımıyla yaptıklarını kaydeden Dr. Mammadov, nöronavigasyon ile operasyon sırasında kitle sınırlarının net bir şekilde belirlendiğini ve tümörün tamamının çıkarılmasına imkan sağladığını dile getirdi.

    Mammadov nöronavigasyon tekniğinin faydalarını ise “daha küçük ve iyi merkezli bir kemik pencere açılması, daha az kan kullanılması, ameliyatın daha kısa sürede yapılması, yaranın daha hızlı iyileşmesi, hastanede yatış süresinin kısalması, gündelik hayata daha hızlı dönülmesi” olarak sıraladı.

    “Hastanın ertelemeden doktora başvurması gerekir”

    Dr. Mammadov, endoskopik yöntemlerin kafatası açılmadan beyin tümörü ya da uygun hastalarda çok küçük açıklıklardan endoskopik ventriküliçi tümör ameliyatları yapılmasına yardımcı olduğunu, cerrahi müdahale sonrasında, dokuların patolojik analizinin yapılarak ek tedaviye gerek olup olmadığına karar verildiğini anlattı.

    Yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerinin öldürülmesi için kullanılan bir tedavi yöntemi olan radyoterapinin, tümörün küçültülmesi veya çıkarılmasından sonra kullanıldığını belirtti. Kemoterapinin ise, kanser hücrelerinin büyümesini engellemek için kullanılan bir tedavi yöntemi olduğunu ve genellikle radyoterapi ile birlikte kullanıldığını ifade etti.
    Hayati tehlikesi olan her hastalıkta olduğu gibi, beyin tümörlerinde de erken teşhisin hayat kurtarıcı bir rol oynadığının altını çizen Dr. Mammadov hastanın kendisinde görülen değişiklikleri iyi gözlemlemesi, fark etmesi ve hiç beklemeden, ertelemeden doktora başvurmasını tavsiye etti.

  • Koronavirüs hastalarında yüzde 30 oranında bu semptom görüldü

    Koronavirüs hastalarında yüzde 30 oranında bu semptom görüldü

    Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Karadaş’ın uluslararası dergilerde yayımlanan çalışmasında, koronavirüs geçiren hastalarda yüzde 30 oranında baş ağrısı tespit edildi. Karadaş, “Koronavirüs baş ağrısı gerçek bir baş ağrısı ve çok büyük oranda yüzde 90’lar civarında iki taraflı görünüyor” dedi.

    Prof. Dr. Ömer Karadaş’ın, koronavirüsün nörolojik bulgularına ilişkin yaptığı çalışma, uluslararası dergilerde yayımlanarak, ödül aldı. Karadaş, çalışma kapsamında elde ettikleri verilerde koronavirüste baş ağrısı başta olmak üzere epilepsi, beyin damar hastalıkları, ağrılar gibi, koku ve tat alma bozuklukları gibi pek çok nörolojik bulguların olduğunu gördüklerini söyledi. Karadaş, “Bizim yaptığımız çalışmada baş ağrısının yüzde 30’lara kadar yüksek oranda saptandığını gördük, hatta baş ağrısı tek bulgu olan hasta oranının da azımsanmayacak kadar fazla olduğunu biliyoruz. Sadece baş ağrısı var, onun dışında hiç bulgusu yok” diye konuştu.

    ‘KORONAVİRÜS BAŞ AĞRISI GERÇEK BİR AĞRI’

    Prof. Dr. Karadaş, koronavirüs baş ağrısının normal baş ağrısından farklı olduğunu söyledi. Karadaş, “Eğer Covid-19’a yönelik baş ağrısının özelliklerini bilmezsek, bunu diğer baş ağrıları ile karıştırırsak, bu hasta yine toplumda dolaşacak ve virüsün yayılmasına neden olacak. Toplum arasında en çok bilinen migren, gerilim tipi, küme tipi baş ağrısı; koronavirüs baş ağrısı gerçek bir baş ağrısı ve bunlardan farklı. Koronavirüs baş ağrısı çok büyük oranda yüzde 90’lar civarında iki taraflı görünüyor. Migrende görünen zonklayıcı baş ağrısını bunda görebiliyoruz; ama migrende gördüğümüz yarım baş ağrısını pek görmüyoruz. Koronavirüs baş ağrısında hem iki taraflı hem zonklayıcı hem sıkıştırıcı, buna eşlik eden bazı bulgular da bize ayırt ettiriyor. Bunlar neler; kişide ishal, kilo kaybı olabiliyor, koku, tat alma bozukluğu eşlik edebiliyor. Dirençli, ilaçlar ile geçmeyen baş ağrıları ile karşımıza çıkabiliyor. Dolayısıyla biz bu tür bulguları, verileri gördüğümüz zaman muhakkak koronavirüsü de düşünmemiz gerekiyor” dedi.

    Koronavirüs baş ağrısının migrene benzeyen özellikleri de olduğunu belirten Karadaş, “Işık hassasiyeti, ses, koku hassasiyeti olabiliyor, bunlar da migrenle karıştırabileceğimiz durumlar. Ama genellikle başın ön tarafında, iki taraflı, hem sıkıştırıcı hem zonklayıcı ve kilo, iştah kaybının olması, koku, tat alma gibi bulguların da az da alsa eşlik etmesi, bunun koronavirüs ile ilişkili baş ağrısı olduğunu düşünmemizi sağlayacaktır” ifadesini kullandı.

    ‘AYLARCA SÜREN BAŞ AĞRILARI OLUYOR’

    Prof. Dr. Karadaş, koronavirüs kaynaklı baş ağrısına ilişkin hazırladıkları yayının uluslararası dergilerde yayımlandığını hatırlatarak “Baş ağrılarını da biz değerlendirdik, bunu da biz uluslararası yayın haline getirdik. Aslında koronavirüs baş ağrısı dediğimizin de kendi içerisinde farklı tiplerini gördük. Bir kısmı çok dirençli, çok ağrılı; bir kısmı da orta şiddetli diyeceğimiz bir şey. Çok şiddetli olan ağrılarda akciğer tutulumunun daha fazla olduğunu gördük. 1 yılın da ardından artık tecrübelerimizle de hastaları inceliyoruz. Poliklinikte 3, 5, 6 ay önce geçirilmiş koronavirüs enfeksiyonuna rağmen aylar sonra da çıkan baş ağrılarını görüyoruz. Koronavirüsten aylar sonra çıkan baş ağrıları ile de karşılaştık. Bir grupta koronavirüsle başlayıp çok uzun süreli devam eden baş ağrılarını görüyoruz. Bir grup da koronavirüs ile baş ağrılarını yaşıyor; ancak devam etmiyor. Bunların daha sağlıklı oran ve sayılarını önümüzdeki dönemde vermiş olacağız. Bunların çok büyük kısmının tedavileri yapılabilmekte, rahatlıkla üstesinden gelinebilmekte, tabii bu tedaviler kişiye özel” diye konuştu.