Etiket: beslenme

  • Kışın beslenmenin 7 altın kuralı

    Kışın beslenmenin 7 altın kuralı

    Kışın kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirilmesi ve gecelerin uzaması sebebiyle fiziksel aktivitenin azaldığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Güngör, “Bu duruma yağlı ve şekerli besin tercihleri de eklenince pek çok kişi kışın kilo alıyor” dedi.

    Güngör, kış aylarına özel beslenme önerilerini şöyle sıraladı:

    “Ev yapımı tarhana ve turşu sağlık deposu

    Kışın tüketimi artan ev yapımı geleneksel gıdalar da tam bir şifa deposudur. Yapay koruyucu ve katkı maddesi içermeyen ev yapımı salça, turşu, tarhanaya öğünlerde mutlaka yer verilmeli. Kış aylarında azalan hava sıcaklığı sebebiyle vücut ısısının korunması için yeterli sıvı almak çok önemli. Günde en az 2-2.5 litre su içilmeli. Ayrıca sıvı alımının karşılanmasında ıhlamur, adaçayı, kuşburnu çayı gibi bitki çayları da tercih edilmeli.

    Kış aylarında yüksek yağlı besin tüketiminden kaçınılmalı; margarin yerine sağlıklı yağ asitleri içeren zeytinyağı, uygun miktarda tereyağı, yağlı tohumlar, kuruyemişler uygun ve yeterli porsiyonda tüketilmelidir.

    Her gün 2 porsiyon meyve ve 3 porsiyon sebze tüketin

    Kışın artan soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı A, C, D ve E vitamininden zengin beslenmenin bağışıklık sistemine katkısı oldukça fazladır. Mevsimine uygun, günde en az 2 porsiyon meyve ve 3 porsiyon sebze tüketilmesi önerilmektedir. Bu aylarda havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, pırasa, maydanoz gibi sebzelerin; portakal, mandalina, elma gibi meyvelerin tercih edilmesi önerilmektedir.

    Beyin fonksiyonları için balık tüketin

    Kemik ve diş sağlığı açısından önemli olan D vitamini güneş ışınlarıyla deri tarafından üretilen bir vitamindir. Ancak kış aylarında mahrum kalınan güneş ışınları, vücudun D vitamini ihtiyacının karşılanamamasına sebep olmaktadır. D vitamini besinlerden aktif olarak karşılanamıyor olsa da balık; D vitamini ile beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega 3), kalsiyum, fosfor, selenyum, iyot mineralleri ve E vitamini içerir. Bu sebeple kış aylarında haftada 2-3 kez balık tüketilmelidir.

    Şekeri sınırlandırın

    Bu mevsimde basit karbonhidrat içeren şekerli besinlere ve tatlılara yönelimin arttığı görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü önerisine göre günlük şeker alımı, toplam enerji alımının en fazla yüzde 10’u kadar olmalıdır. Sağlıklı yaşam biçiminde basit şekerler yerine kompleks karbonhidratlardan olan tam buğday ekmek, bulgur gibi tahıllar, kurubaklagiller, meyveler ve şekeri azaltılmış sütlü ya da meyveli tatlılar tercih edilmelidir.

    Haftada 2-3 kez sofrada kurubaklagil yemeği olmalı

    E vitamini kaynakları olan kurubaklagiller ve kuruyemişler de kış beslenmesinin içinde, yeterli ve dengeli biçimde mutlaka yer almalıdır. Haftada 2-3 kez nohut, kuru fasulye, mercimek, barbunya gibi kurubaklagiller, günde 20-30 gram kadar ceviz, badem, fındık gibi kuruyemişler tüketilmelidir.”

  • “Obeziteye karşı sağlıklı beslenin, spor yapın”

    “Obeziteye karşı sağlıklı beslenin, spor yapın”

    Dr. Sevilay Seval, ASM’de sağlık sisteminde birinci basamak sağlık hizmeti çerçevesinde yer aldığını söyledi. Seval, “Sağlıklı birey, sağlıklı toplum anlayışıyla hareket ederek hizmet veriyoruz. ASM’de 4 hekim, 4 aile sağlığı çalışanı ve yardımcı sağlık personelleri hizmet vermektedir. ASM’de bebek izlem, bebek aşıları, çocuk izlem, gebe izlem, gebelere yönelik aşılar, yetişkin aşılama, kronik hastalıkların takibi ve reçetelerin düzenli takibini yapmaktayız. Ayrıca kanser takiplerini gerçekleştirip, gerekli tarihlerde tekrar kontrolleri yapıyoruz. Kanser Erken Teşhis ve Eğitim Merkezi, Sağlıklı Hayat Merkezi, Toplum Sağlığı Merkezi ve hastanelerde ilgili uzmanlara sevk işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Birinci basamak sağlık hizmeti, tüm sağlık sistemi içerisinde temel taşı oluşturur. Bireyler, çocuklar ve anneler ne kadar sağlıklı olurlarsa, ilerleyen yaşlarda da daha sağlıklı olacakları için toplumumuz da daha sağlıklı olacaktır. Kronik hastalık izlem süreçlerinde obezite izlem-tarama, hipertansiyon izlem-tarama gibi verileri güncelleyerek kontrollerini yapıyoruz. Bu süreçte Sağlıklı Hayat Merkezi’nden destek alıyoruz. Fiziksel aktiviteleri artırmak, psikolojik destek sağlamak ve beslenmelerini diyetisyenler aracılığıyla düzenlemek amacıyla bireyleri yönlendiriyoruz. Sağlıklı beslenin, spor yapın ve bizlerle mutlaka iletişime geçin” dedi.

  • Yaz aylarında beslenme tüyoları

    Yaz aylarında beslenme tüyoları

    Metabolizma terleme ile vücut ısısını dengede tutulmaya çalışsa da, aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamayacağını ifade eden Diyetisyen Hande Güngör, “Ayrıca şişmanlık, herhangi bir hastalığa bağlı yüksek ateş, aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon), kalp hastalığı, ruh ve sinir hastalığı, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile tedavi hedefli bazı ilaçların (tansiyon düşürücüler, idrar söktürücüler gibi) kullanımı da sıcak havalarda terlemeyi etkileyen diğer faktörlerdendir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir. Sıcak havalarda metabolizmanın uyum becerisini arttırmanın en önemli yollarından biri beslenmedir. Özellikle susuzluk hissi olmasa bile her gün en az 12-14 su bardağı sıvı tüketilmelidir. Kafein, alkol ve fazla miktarda şeker içeren içecekler vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açtığı için tüketilmemelidir. Sıvı alımında su içmek esas olmakla beraber, su dışı sıvı alımında kahve, çay, şekerli ve gazlı içecekler gibi kafein içeren içecekler yerine de süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları, meyve ve sebze suları, sade maden suyu tercih edilmelidir. Eğer doktor tarafından sıvı alımı kısıtlanmış veya idrar söktürücü ilaç kullanılması söz konusu ise ilgili doktora başvurmak gerekir” dedi.

    Beslenmeye dikkat

    Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için her zamankinden daha fazla miktarlarda sıvı ve mineral alınması gerektiğini belirten Diyetisyen Hande Güngör, “Terlemeyle sodyum, kalsiyum, potasyum ve magnezyum gibi mineraller büyük ölçüde kaybedilir. Mineral kayıplarının önüne geçmek için peynir, zeytin, kuruyemiş gibi sodyum kaynaklarından, yumurta, süt ve süt ürünleri ve koyu yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum kaynaklarından, muz, pazı, patates, ve baklagiller gibi potasyum kaynaklarından, tam tahıllar, badem, havuç, hurma, ayçiçeği ve muz gibi potasyum kaynaklarından zengin beslenmek gerekir. Su oranı yüksek, mevsimine uygun sebze ve meyvelerden destek alınmalıdır. Yaz mevsimde öne çıkan su içeriğinden zengin salatalık, marul, kabak, kavun, karpuz, limon, ananas, çilek, üzüm gibi yiyeceklerin çiğ tüketimi sıvı ihtiyacının karşılanmasını destekler. Mide kramplarına sebep olabileceği için çok soğuk ve buzlu içecekler tercih edilmemelidir. Bu gibi besinler tüketilecekse yavaş ve küçük porsiyonda tüketilebilir. Vücut direncini artırmak ve vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını sağlamak için bol miktarda sebze ve meyve tüketilmelidir. Tüm sebze ve meyvelerin iyi yıkanması gıda güvenliği açısından önem taşır. Yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı, yemeklerde bitkisel sıvı yağlar kullanılmalıdır. Yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır. Dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulma riski olan besinler açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir. Gıda zehirlenmelerinin önüne geçmek için bitkisel bazlı beslenme tercih edilmelidir. Sıcak yaz aylarında bu beslenme önerilerine özen göstererek sağlıklı bir yaz geçirilebilir” diye konuştu.

  • Uzmanından “dengeli beslenme” tüyoları

    Uzmanından “dengeli beslenme” tüyoları

    Dengeli beslenmenin hastalıklardan korunmanın bir yolu olduğunu söyleyen Burcu Akbeyaz, “Dengeli beslenmek hem sağlığımızı korumak hem de hastalıklara karşı korumak için en güzel yollardan biri. Dengeli beslenirken de bazı besinleri bir arada kullanmak aslında birçok fayda sağlayacaktır. Bunları beslenmenin kısa yolları olarak düşünebiliriz. Demir, oksijen taşıyan bağışıklığımızı geliştiren kırmızı kan hücrelerini üretmek için ihtiyacımız olan besin gruplarından biri aslında. Bu besin grubunu C vitamini ile birlikte tükettiğimizde demirin emilimini oldukça arttırmış oluyoruz. Demire et ve baklagiller olarak örnekler verebiliriz. C vitamini açısından ise narenciyeler, bol limonlu salatalar, kırmızı ve yeşilbiberleri kullanabiliriz. Bir diğeri ise yağda çözünen A,D,K vitaminleridir. Bu A,D,K vitaminlerinden A vitamini kırmızı ve turuncu sebzelerin içinde bulunur. D vitamini ise oldukça yağlı balıkların içerisinde bulunmaktadır. K vitamini de yeşil sebzelerin içinde bulunur. Bunların zeytinyağı, avokado, ceviz ve badem gibi yağlı tohumlar ile birlikte tükettiğimizde de vücudumuzdaki emilimini arttıracağız” dedi.

    Akbeyaz, D vitamininin güneş dışında besinlerden de karşılanabileceğini söyleyerek, “Temeli güneşimiz olan D vitaminini aslında besinlerden sağlayabiliriz. Yağlı balıklar, et, yumurta sarısı gibi besinler de bu gruptadır. Bunları kalsiyumdan zengin olan süt ve süt ürünleri, dereotu, maydanoz ve roka ile birlikte kullandığımızda aslında D vitamini emilimini arttırmış olacağız. Bunun da vücudumuzda çok fazla aktifliğini göreceğiz. A vitamini biliyoruz ki göz sağlığımız için önemli bir vitamin. Bu vitamini çinko ile birlikte kullandığımızda yani kuru baklagil, hayvansal gıdalar ile birlikte kullandığımızda göz sağlığı açısından çok daha zengin bir vitamin elde etmiş oluyoruz ve bu vücudumuz için çok fazla fayda sağlayacaktır. Biliyoruz ki yeşil çay antioksidanlar bakımından oldukça zengin ve bunu limonla birlikte tükettiğimizde antioksidan miktarını oldukça arttırmış ve vücudumuz için yine aynı şekilde fayda sağlamış olacağız. Hepimizin bildiği zerdeçal aslında içerisinde bulunan kurkumin tarafından antioksidan içeren bir bileşik barındırıyor. Bunun da karabiberin içerisindeki piperin ile birlikte aslında biyo yararlılığını arttırmış olacağız. Zeytinyağıyla hafif bir ısı ile birlikte aslında zerdeçalın içerisindeki bu kurkumin antioksidan içeriği yüksek olan bileşik ile aslında biyo yararlılığını arttırmış olacağız. Bir diğeri ise domates ve zeytinyağı. Domatesin içerisinde bulunan likopen çok güçlü bir antioksidan içeriğine sahip ve yağda çözünüyor. Bunun için de domatesi zeytinyağı ile birlikte kullandığımızda likopenin aslında emilimini arttırıyoruz. Vücudumuz için de müthiş bir antioksidan bulundurmuş oluyoruz” ifadelerini kullandı.

    Böğürtlenin tofu peyniri ile tüketildiğinde peynirde bulunan kalsiyumun daha fazla emilmesine yardımcı olacağını söyleyen Akbeyaz, “Yazın gelmesi ile birlikte pazarlarda da böğürtlenlerin geldiğini görüyoruz ve kendi başlarına çok lezzetli olduklarını da biliyoruz. Proteinden ve D vitamininden zengin olan bir peynir çeşidi olan tofu ile birlikte böğürtlenin tüketilmesi bu peynirin içerisinde bulunan kalsiyumun daha fazla emilmesine yardımcı olacak. Böylelikle de aslında kemik gelişimine özellikle de yetişkinlik çağına geçecek olan ergenlik dönemindeki çocuklar için oldukça güzel bir ikili olacaktır. Biliyoruz ki göz sağlığı için en önemli besinlerden birisi de havuç. Havuç sevmeyenler ne yapacak dersek, bunun için en güzel kombinasyon ise avokado ve ıspanağın birlikte kullanımı. Bunların birlikte kullanımını diyete ekleyerek göz sağlığına katkı sağlayabiliriz ve böylelikle göz sağlığının en önemli besin kaynaklarından birini de kullanmış oluruz. Bir diğeri ise cevizi ıspanakla birlikte kullanmak. Biliyoruz ki ıspanak K vitamini açısından çok zengin ve bunu cevizle birlikte kullandığımızda yani Omega-3 içeriği yüksek olan bir besinle kullandığımızda hücre büyümesine katkısı ve kemik gücünü arttırmaya yardımcı olacaktır” dedi.

  • Uzmanından sıcaklarda beslenme uyarısı

    Uzmanından sıcaklarda beslenme uyarısı

    Çamak, yazın artan sıcaklıklarla beraber vücudun normalden çok daha fazla sıvı kaybı yaşadığını belirterek, “Bu nedenle yeteri kadar sıvı almadığımızda baş ağrısı, bulantı, halsizlik ve baygınlık gibi ciddi sağlık problemler ile karşılaşırız. Bu durumla karşılaşmamak için bol bol su tüketmeliyiz. Su ihtiyacı kişiye göre değişiklik göstermekle birlikte günde en az 2,5 litre su tüketilmelidir. Suya ek olarak ayran, limonata gibi içecekler de tercih edilmelidir” dedi.
    Yaz ayında hafif beslenmenin önemine de dikkat çeken Çamak, ”Yaz ayında özellikle yağlı içeceklerden kaçınmalıyız. Tuzlu, yağlı ve işlem görmüş besinlerden uzak durmalıyız. Ara öğünlerde ise çeşitlilik ve porsiyon kontrolü sağlayarak mevsim meyveleri tüketmeliyiz” ifadesini kullandı.

  • Sağlıklı beslenme için önemli tavsiyeler

    Sağlıklı beslenme için önemli tavsiyeler

    Yaz mevsiminde artan sıcaklık, sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Yaz mevsiminde su tüketimi ve beslenme vücudun korunmasında büyük önem taşıyor. Yağlı kızartmalardan uzak durulması gerektiğini belirten uzmanlar, sebze tüketiminin önemine dikkat çekiyor. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya da yaz mevsiminde dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Günde en az 1,5 litre su içilmesinin gerektiğini belirten Sarıkaya, yaz mevsiminde rota virüsünden kaynaklalanan ishallerden korunmak için de hijyenin büyük önem taşıdığına dikkat çekti.

    “Yaz aylarında yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı”

    Besinleri kızartmak yerine suda haşlamanın daha sağlıklı olacağını belirten Sarıkaya, “Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Yaz aylarında yapılacak kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine süt, taze meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir. Yaz aylarında yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı, yemeklerde bitkisel sıvı yağların kullanımı, yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır. Yaz aylarında vücut direncini artırmak ve vücuda yeterli miktarda vitamin ve mineral alınmasını sağlamak için sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanılması önemlidir. Günde 5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketilmesi gerekir” dedi.

    “Sıvı alımının karşılanmasında kahve, çay ve gazlı içecekler tercih edilmemeli”

    Tatılı tüketiminin azaltılması gerektiğini kaydeden Sarıkaya, “Kan şekerini hızla yükselten ve hızlı düşüren besinlerin tercih edilmemeli, beyaz ekmek pirinç yerine tam buğday ekmek, makarna, bulgur gibi lifli besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Enerjisi yüksek basit karbonhidrat olan saf şeker ve şekerli besinlerin tüketimi azaltılmalıdır. Hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar tercih edilmelidir. Ayrıca yaz aylarında egzersiz ve spor yapılırken kış aylarına göre daha fazla sıvı kaybı yaşanacağı için egzersize başlamadan 15 dakika önce 1-1.5 bardak, egzersiz sırasında ise 10-15 dakikada bir yarım bardak su içmek gereklidir. Ayrıca ter ile kaybedilen minerallerinde yerine konulması açısında ayran da tüketilebilir. Bunun yanında vücudun ihtiyacında fazla su tüketmesi de böbreklerin zarar görmesine ve vücutta ödem oluşmasına sebep olabileceği unutulmamalıdır. Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için yeterli sıvı alımı önemlidir. Ayrıca, yaşamın her döneminde yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, her gün en az 1,5-litre su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında kahve, çay ve gazlı içecekler yerine yarım yağlı süt, ayran, doğal maden suyu ve taze sıkılmış meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir” diye konuştu.

    “Yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı”

    Hijyenin önemine de değinen Sarıkaya, “Besin zehirlenmeleri, halk sağlığını yakından ilgilendiren ve özellikle yaz aylarında artan hastalıklardan biridir. Genellikle hafif seyirli ve kısa süreli hastalıklar olmalarına karşı, zehirlenmeye yol açan besinle ve kişiyle ilgili bazı faktörler hastalığın zaman zaman daha ağır seyretmesine hatta ölümcül olmasına yol açabilmektedir. Özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulan potansiyel riskli besinler açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir. Yaz aylarında özellikle rota virüslerden kaynaklanan, bebek ve çocuklarda yaygın olarak görülen ishallerin önlenmesinde el temizliği ile sebze ve meyveleri yemeden önce iyice yıkamak çok önemli olup, ishali olanlar bol sıvı tüketmeye özen göstererek en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır” şeklinde konuştu.

  • Kurban Bayramı’nda dengeli beslenme

    Kurban Bayramı’nda dengeli beslenme

    Kurban Bayramı’na kısa bir süre kala Beslenme ve Diyet Uzmanı Gül Uygun Karakulak’dan sağlıklı ve dengeli beslenme uyarıları geldi.

    “Et, öğlen saatlerinde tüketilmeli”

    Kurban bayramı denilince akla ilk et tüketmenin geldiğini söyleyen Diyetisyen Gül Uygun Karakulak, dengeli beslenme için porsiyon kontrolünün sağlanması gerektiğini dile getirdi. Dyt. Karakulak, “Kurban Bayramı denilince aklımıza ilk gelen kırmızı et tüketimi oluyor. Kırmızı et demir, B12 ve protein açısından oldukça zengin bir besinimiz ama bununla beraber doymuş yağ içeriği de oldukça yüksek. Bu nedenle kan kolesterol ve ürik asit seviyelerini de yükseltmesi mümkün, bu yüzden etin görünür yağlarından ayırarak pişirmemiz gerekiyor. Bununla beraber, porsiyon kontrolünü de sağlamamız şarttır. Porsiyon kontrol edebilmek için bayramda her iki öğün de değil de sadece bir öğün et tüketimi yapmalıyız. Hazmı kolaylaştırmak adına akşam saatlerine bırakmayıp, öğlen saatlerinde tüketmeyi tercih edebiliriz” diye konuştu.

    “24 saat sonra yemeye başlayın”

    Kurbanlığın kesilmesinin ardından tüketilmeye başlamasının yanlış olduğunun altını çizen Diyetisyen Gül Uygun Karakulak, etin pişirme yöntemi ile ilgili önerilerde bulundu. Dyt. Karakulak, “Kurban hemen kesildikten sonra değil de kesildikten yaklaşık 24 saat sonra tüketilmelidir, bu etteki ölüm sertliğinin gitmesine, etin yumuşamasına sebebiyet verir. Böylelikle mide ve bağırsak rahatsızlığı olan kişiler eti hazımsızlık yaşamadan tüketebilecek hale gelir. Etin pişirme yöntemlerine de dikkat etmek gerekiyor. Haşlama, ızgara ve fırın gibi sağlıklı pişirme yöntemlerini tercih edebiliriz” ifadelerine yer verdi.

    “Etin yanında salatayı ihmal etmeyin”

    Son olarak Kurban Bayramı’nda sofralardan eksik olmayan kavurmaya özel tarif veren ve sağlıklı beslenme konusunda çağrıda bulunan Dyt. Gül Uygun Karakulak, konuşmasını şu şekilde tamamladı:

    “Bayram deyince akla ilk gelen kavurmalar oluyor. Kavurmada da ete ekstra yağ ilavesi yapmadan yani tereyağı, kuyruk yağı ve iç yağı gibi yağlar eklemeden etin kendi yağıyla beraber kısık ateşte pişirme yöntemine başvurursak, sağlıklı kavurmamızı da yapmış olabiliriz. Ayrıca tek başına oturup et yemek sağlıklı bir davranış değil, tabağımızda mutlaka etin yanında bol limonlu yeşillikli salatalarımız, mevsim yeşilliklerimiz olması gerekiyor. Bu hem demir emilimini arttırmaya hem de aslında fazla kırmızı et tüketiminin getirdiği toksin yükünü de azaltmaya yardımcı olacaktır. Etin yanında bulgur pilavı tüketmek, pirinç pilavına göre her zaman daha iyi bir seçenek olacaktır. Etin yanında tüketilen içeceklere baktığımızda ise gazlı içecek ve şekerli içecek yerine maden suyu ve ayran gibi seçenekler daha doğru seçeneklerdir. Özellikle obezite, şeker, kolestrol, kalp ve damar hastalıkları gibi kronik rahatsızlıkları olanların bu dönemde de diyetlerine dikkat etmeleri gerektiğini özellikle belirtmek isterim.”

  • Beslenmenizi renklendirerek, göz sağlığınızı koruyun

    Beslenmenizi renklendirerek, göz sağlığınızı koruyun

    İleri yaşlarda görme kaybını önleyecek vitamin ve besinler hakkında bilgi veren Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şermin İpçioğlu, özellikle gençlerin ileri yaşlarda gözlerinde rahatsızlıklara karşılaşmaması için sağlıklı besinlerin önemini vurguladı.

    Opr. Dr. Şermin İpçioğlu, “Gözler, sağlık konusunda bize önemli ipuçları verebilir. Katarakt ve Glokom hastalığı ileri yaşlarda görülmesine rağmen birçok genç bu hastalıklara genç yaşta yakalanabiliyor. Göz sağlığımızı kötü etkileyen hastalıklar arasında diyabetik retinopati (şeker hastalığına bağlı oluşan görme kaybı) ve tansiyon yer almaktadır. Diyabetli hastalarda normal hastalıklara göre görme kaybı çok olabilir. Genellikle bu hastalar, şekerden uzak durmaları, yağlı yiyeceklerden sakınmaları ve posalı yiyecekleri tercih etmelidir. Genellikle toplumda gece görme durumu daha az olabilir. Bunun sebebi A vitamini eksikliği ya da çinko eksikliği olabilir. Bunu önlemek içinde A vitamini bulunan besinler tercih edilmelidir. A vitamini içeren besinlerin başında havuç gelir. Havuç gözlerimizi güçlendiren daha net görmemizi sağlayan bir besindir. Ispanak, lahana, portakal ve sarı renkli meyveler tüketildiği takdirde gece görüşü artmaktadır” diye konuştu.

    E ve C vitaminleri göz hastalıklarını engelliyor

    Vitaminli besinlerin katarakt riskini azalttığını, birçok vitamin hapında bulunan E ve C vitaminlerin göz rahatsızlıklarının oluşumunu engelleyebildiğini belirten Şermin İpçioğlu, göze iyi gelen besinler hakkında şunları söyledi;

    “Yazın vazgeçilmez bir meyvesi olan kavun göz nezlesine iyi gelir. Ceviz ise mutlaka tüketilmesi gereken besinlerin başındadır. Tüm vücuda iyi gelen ceviz gözlerimize de iyi gelir ve göz iltihaplanmalara karşı önlemini alır. Düzenli olarak her gün meyve tüketen kişilerde, ilerleyen yaşlarda görme kayıplarını azalttığını ve daha güçlü ve net gözlere sahip olunabilmektedir. Beslenme çok önemli ama eğer gözünüz ile ilgili bir şikâyetiniz olduğu durumlarda mutlaka bir göz doktoruna başvurulmalıdır. Unutmayınız ki yılda en az bir kere genel detaylı göz muayenesi olunması gereklidir” dedi.

  • Ramazan sonrası beslenme konusunda uyarı

    Ramazan sonrası beslenme konusunda uyarı

    Ramazan boyunca kısıtlı besin tüketimi sonrasında öğün sayısının arttığına dikkat çeken Kaya, “Ramazan ayı boyunca değişen beslenme alışkanlığı Ramazan Bayramıyla tekrar eski haline dönmeye başlamakta. Ramazan boyunca kısıtlı besin tüketimi sonrasında öğün sayısının arttığı, çeşitli beslenmeye geçilir. Bu geçiş sırasında aşırı ve yağlı beslenmeden kaçınmalıyız. Özellikle mide problemleri yaşamamak adına vücudumuzu yavaşça alıştırmalıyız. Günün en önemli öğünü olan kahvaltıda bir ay boyunca özlem duyulan kuymak, patates kızartması gibi yağlı ve bol kalorili yiyecekler değil, süt, peynir, zeytin, haşlanmış yumurta, bol sebze gibi besinler tercih edilmelidir.3 ana, 3 ara öğünden oluşan beslenme programı hazırlanmalı. Tek çeşit değil farklı besin gruplarından oluşan beslenme programı uygulanmalıdır. Ramazan ayı boyunca uygulanan sahur beslenmesi gece yemek yeme alışkanlığına dönüştürülmemelidir. Bu süreçte kabızlık problemi yaşayan bireyler lifli beslenmeye önem vermeli ve bol su içmelidir. Günlük tüketilen su miktarı 1.5-2 litre olmalı. Ramazan ayı boyunca yeterli ve dengeli beslenme uygulanamadığı için kas kayıpları veya metabolizmada zayıflama görülebilir. Bunu düzeltmek için sağlıklı bir beslenme programının yanında fiziksel aktiviteye önem verilmeli ve düzenli yürüyüş yapılmalı. Özellikle ramazan ayı boyunca tek öğün beslenen bireylerde bağışıklığı güçlendirmek için zencefil, zerdeçal, soğan, sarımsak, bitki çayları, omega 3, brokoli, kırmızı ve mor renkli meyveler ve turunçgiller tüketilmelidir” dedi.

  • Ramazanda dengeli beslenmek isteyenlere tavsiyeler

    Ramazanda dengeli beslenmek isteyenlere tavsiyeler

    Ramazan ayında dengeli beslenmek isteyen vatandaşlar için tavsiyelerde bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, “Gün içerisinde herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşmamak için mutlaka sahura kalkılmalıdır” dedi.

    Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, Ramazan ayında doğru ve dengeli beslenme yöntemleri ile ilgili tavsiyelerde bulundu. Ramazan ayında hızlı yemenin kilo alımına ve çeşitli sağlık sorunlarına sebep olduğunu ifade eden Dr. Sarıkaya, iftarla başlayıp sahur bitimine kadar geçen sürede 8-10 bardak su tüketilmesini tavsiye etti. Sahura kalkılması gerektiğini söyleyen Dr. Sarıkaya, “Ramazan ayında daha rahat sindirim için yemek pişirirken fırında veya haşlama yönteminin kullanılması, kızartma ve kavurmalardan uzak durulması sağlıklı bir Ramazan ayı geçirmenize yardımcı olacaktır” dedi.

    “Mutlaka sahura kalkılmalıdır”
    Herhangi bir sağlık problemi ile karşılaşılmaması için mutlaka sahura kalkılması gerektiğini kaydeden Dr. Sarıkaya, “Uzun saatler aç kaldığımız, beslenme düzenimizin oldukça değiştiği bu dönemde dengeli beslenmek sağlığımızı korumak adına çok daha büyük önem taşıyor. Ramazan ayının en keyifli yanı, yenen güzel yemeklerdir. Ancak uzun süreli açlık sonrası bu sofralarda hızlı ve kontrolsüz bir şekilde yemek yemek kilo almaya, anlık tansiyon ve şeker yükselmelerine yol açabiliyor. Hayatın her döneminde olduğu gibi Ramazan ayında da amaç yeterli ve dengeli beslenme olmalıdır.

    Uzun süreli açlığa bağlı olarak gün içerisinde halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı gibi problemlerle karşılaşmamak için mutlaka sahura kalkılmalıdır. Sahurda yumurta, peynir, süt, yoğurt, yağlı tohumlar gibi susatmayacak ve uzun süre tok tutacak, kan şekerinizi dengeleyecek tam tahıllı besinler tercih edilmelidir. Midenizi rahatsız edecek tuzlu, salçalı, yağlı, ağır yemekler tüketilmemelidir. Yeterli sıvı alımına dikkat edilmelidir” diye konuştu.

    “İftar ile sahur arasında 8-10 bardak su tüketilmelidir”
    Su tüketimine de değinen Dr. Sarıkaya, “İftarda oruç açıldıktan sonra mide problemleri yaşamamak adına hemen yoğun bir yemeğe geçilmemelidir. İftar yemeğine peynir, hurma, zeytin gibi kahvaltılıkla veya çorba gibi hafif bir yemekle başlanılması, bir süre ara verildikten sonra etli veya etsiz bir sebze yemeği, salata, yoğurt ile devam edilmesi gerekiyor. İftarda aşırı şerbetli, yağlı tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli, yemekler yavaş yavaş ve iyi çiğnenerek tüketilmeli. Vücudun susuz kalmasını engellemek için mutlaka yeterli sıvı alınmalıdır. İftar ile sahur arasında 8-10 bardak su tüketilmelidir. Şeker içeriği yüksek hazır meşrubatlar içilmemelidir. İftar yemeğinden sonra hareket etmek de hazımsızlık problemlerini önlenmeye yardımcı olur. Yemek den sonra kısa yürüyüşler yapmak sizleri rahatlatacaktır. Ramazan ayında değişen beslenme düzeninin neden olabileceği bağırsak sorunlarını yaşamamak için yemeklerde lif oranı yüksek besinler, ara öğünlerde meyve, kuru yemişler tüketilmelidir. Ramazan ayında daha rahat sindirim için yemek pişirirken fırında veya haşlama yönteminin kullanılması, kızartma ve kavurmalardan uzak durulması sağlıklı bir Ramazan ayı geçirmenize yardımcı olacaktır” diye konuştu.