Etiket: bilim kurulu üyesi

  • Bilim Kurulu üyesi şubat ayına dikkat çekti

    Bilim Kurulu üyesi şubat ayına dikkat çekti

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, ‘Omicron’ varyantının yaygın görüldüğü ülkelerdeki hasta verilerinin ortaya çıktığını belirterek, tabloya bakıldığında Türkiye’de gelecek aylık periyotta, ayaktan hasta grubunda ciddi tırmanış olacağını söyledi. Şener, “‘Omicron’un önümüzdeki zaman diliminde ocak ayının son haftası veya şubat ayının ilk 2 haftasında baskın varyant haline gelme ihtimali yüksek. Önümüzdeki süreçte polikliniklerde yığılma olacağını düşünüyorum” dedi.

    Son dönemde dünyada endişeye yol açan, Türkiye’de de yayılmaya başlayan ‘Omicron’ varyantı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şener, ‘Omicron’ varyantının yaygın görüldüğü ülkelerdeki hasta verilerinin ortaya çıktığını söyledi. Prof. Dr. Şener, “‘Omicron’un önümüzdeki zaman diliminde ocak ayının son haftası veya şubat ayının ilk 2 haftasında baskın varyant haline gelme ihtimali yüksek. Önümüzdeki 1 aylık periyotta, ayaktan hasta grubunda ciddi bir tırmanış olacak. Geçtiğimiz hafta rakamlar stabil seyrediyordu. 20 bin bandındaki tırmanış şu anda 30 binin üzerine çıktı ve ayaktan hasta grubundaki bu tırmanış devam edecektir. Bununla beraber polikliniklerde yığılma olacağını düşünüyorum. Vaka sayılarının tırmanışını tamamen durdurmak mümkün gibi görünmüyor. İnsanlarda halihazırda aşılanmanın getirdiği bir özgüvenle maske, mesafe gibi önlemlerden uzaklaşma söz konusu” diye konuştu.

    ‘AYAK DİREYEN GRUP VAR’

    Nüfusun 3’üncü doz zamanının geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şener, “Hala 3’üncü dozla ilgili ayak direyen bir grup var. Tıpkı başlangıçtaki aşı karşıtları gibi 3’üncü dozla ilgili bir tedirginlik var. Yanlış bir algı var. 2 doz olduktan sonra hatırlatma dozuna gerek kalmayacağı düşünülüyor. Bunları açıklığa kavuşturmak gerekir. ‘Omicron’ varyantının yaygın görüldüğü ülkelerde hangi aşıyı olursanız olun, 2 doz aşı yetmiyor. Mutlaka 3’üncü doza ihtiyaç var. 3’üncü doz hafıza B hücrelerini uyarıyor. Bu yeniden uyarmayla birlikte hafıza B hücreleri varyantlara karşı antikoru yeniden üretiyorlar. Yeniden üretim sırasında oluşan antikorlar ‘Omicron’ varyantına karşı istenilen düzeyde koruyuculuk sağlıyor” dedi.

    ‘AŞILANMAMIŞ GRUBUN VAKTİ VAR’

    Dünya geneline bakıldığında, aşılanma oranı yüksek olan yerlerde hasta sayısında tırmanış olduğunu belirten Prof. Dr. Şener, “Bunun gerçek sebebi aslında üçüncü doz oranının düşük olmasıdır. Türkiye’de aşılama oranı yüzde 70-80 olmasına rağmen 3’üncü doz oranı hala yarı yarıyadır. Çoğunlukla 3’üncü doz oranlarında bir gecikme söz konusu. Bu gecikmeyi ne kadar hızlı çözersek vaka sayılarının tırmanışını da o kadar geciktireceğiz. Önümüzdeki yaklaşık bir aylık zaman dilimi önemli. ‘Omicron’ varyantı baskın hale gelmeden aşılanmamış grubun da vakti var. Herkesin ‘Omicron’ varyantına karşı hazırlık yapabilme zaman dilimi var. Bu hazırlığı hep beraber yapmamız lazım” diye konuştu.

    Yatan hasta sirkülasyonunda hızlanma olacağını kaydeden Prof. Dr. Şener, “Şu anda ‘Delta’ ve ‘Delta Plus’ ile birlikte ‘Omicron’ da bir arada. ‘Omicron’un hastaneye yatış oranını azaltmış olmasının bize bir faydası yok çünkü ‘Delta’ ve ‘Delta Plus’ da devam ediyor ve yatış oranı yüksek. Şubatta ancak ‘Omicron’ baskın olduktan sonra polikliniklerde yoğunluk artarken hastanelerdeki iş yükü azalacak. Dolayısıyla 1 aylık periyotta halihazırda hastanelerin yükünde belirgin bir azalma olmayacaktır. Birinci ayın sonunda ‘Omicron’un baskın hale gelmesiyle evde takip edeceğimiz hasta grubu artacak. Dolayısıyla evde hasta takibine yönelik planlama ve hazırlıkları yapmamız gerekiyor” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesi İlhan’dan Omicron açıklaması

    Bilim Kurulu üyesi İlhan’dan Omicron açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “İskoçya’da 3’te 2 oranında, İngiltere’de ise neredeyse yarı yarıya ‘Omicron’ ile enfekte olan kişilerle birlikte hastaneye yatışların azaldığı ortaya çıktı. Bu ülkelerde aşılama oranı yüksek olduğu için ‘Omicron’ varyantı ile de kişiler enfekte olsalar dahi hastaneye yatışların düşük olduğunu söylemek daha doğru bir cümle olacaktır. Vaka sayısı artıyor, hastaneye yatış azalıyor. Neden? Çünkü insanlar aşılı” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, pandemi sürdükçe yeni varyantların mutlaka çıkacağını söyledi. ‘Omicron’un Güney Afrika’dan çıktığını hatırlatan Prof. Dr. İlhan, “Güney Afrika’nın da aşılamada çok düşük seviyelerde olduğunu biliyoruz. Demek ki aşısı yoğun olmayan ülkelerde, toplumların belli bir yüzdesi aşı seviyesine ulaşmamış ülkelerde varyantların çıkması daha muhtemel” diye konuştu.

    ‘VAKA SAYSI ARTIYOR, HASTANEYE YATIŞ AZALIYOR’

    Prof. Dr. İlhan, ‘Omicron’ ile ilgili yakın zamanda İngiltere’de 2 çalışmanın ön sonucunun paylaşıldığını hatırlatarak, “İskoçya’da 3’te 2 oranında, İngiltere’de ise neredeyse yarı yarıya ‘Omicron’ ile enfekte olan kişilerle birlikte hastaneye yatışların azaldığı ortaya çıktı. ‘Omicron’ süreci ile ilgili ‘Daha çok bulaş oluyor; ama öldürücülük, ağır geçirme daha mı az oluyor’ diye insanlar düşünüyor olabilirler. Bu da bir seçenek olabilir; ama bunu söylemek için henüz erken, biraz daha değerlendirme yapmak gerekiyor. İngiltere, İskoçya aşılama oranı çok yüksek ülkeler. Bu ülkelerde aşılama oranı yüksek olduğu için ‘Omicron’ varyantı ile de kişiler enfekte olsalar dahi hastaneye yatışların düşük olduğunu söylemek daha doğru bir cümle olacaktır. Bakın en önemlisi bu aslında; vaka sayısı artıyor, hastaneye yatış azalıyor. Neden? Çünkü insanlar aşılılar” dedi.

    ‘YAPMAMIZ GEREKEN AŞIMIZI TAMAMLAMAK’

    Prof. Dr. İlhan, aşıların tamamlanmış olmasının önemine değinerek, “Ülkemizde de ‘Omicron’ varyantı tespit edildi. ‘Omicron’ daha da yayılabilir elbette. Vatandaşların şunu bilmesi gerekiyor; virüsün bulaşma yolu değişmedi. Aşı olan kişilerde hangi yaş grubu olursa olsun, ‘Omicron’ ya da başka varyant olsa da olmasa da hastalık daha hafif seyrediyor. Bizim yapmamız gereken şey; aşımız eksikse tamamlamak, kapalı alanlarda bir araya gelmemek” diye konuştu.

    ‘KURALLARA DİKKAT EDEN MEKANLAR SEÇİLMELİ’

    Prof. Dr. İlhan, yılbaşı için plan yapanların dikkatli olması gerektiğini vurgulayıp, şunları kaydetti:

    “Yılbaşı, tatiller gibi dönemlerde maalesef vatandaşlar daha çok kalabalıkta bir arada olma eyleminde oluyorlar. Şu an için baktığımızda yılbaşı için bir hareketliliğin yaşanmaya başladığına şahit oluyoruz. Mevcut durumda virüsün yüksek düzeyde bulaşıcı olduğunu da düşündüğümüzde dikkatli olmak gerekiyor. Benim yılbaşı için önerilerim; yine vatandaşlar mümkünse çekirdek aileleriyle zaman geçirmeleri, birkaç aile bir araya gelecekse ortamın temiz hava ile havalandırılması. Aynı zamanda vatandaşlar bir araya gelecekse, aşılama dozları eksik olanların tamamlaması, hiç başlamayanların başlaması önemli. Dış mekanlara gidilecekse de dış mekanları havalandırılan ve mesafeye dikkat eden mekanlar olmasını tercih ederseler, olabildiğince az düzeyde enfekte kişi ile beraber yılbaşı sürecini geçirebiliriz düşüncesindeyim.”

  • Omicron’a karşı 3’üncü doz çağrısı

    Omicron’a karşı 3’üncü doz çağrısı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Eğer iki doz aşı yapılmışsa, aradan 3 ay geçmişse mutlaka 3’üncü dozları yaptırmak lazım. Çünkü yapılan çalışmalar ‘Omicron’un iki doz aşıya rağmen aşıdan çok etkilenmediğini gösteriyor” dedi.

    Prof. Dr. Tevfik Özlü, Omicron varyantından korunmada mevcut salgın tedbirlerinin önemini vurguladı. Özlü, “Bulaşma açısından, kişisel korunma tedbirlerine çok uyumak lazım. Bu varyanta karşı da bizim yapacağımız şey aslında daha önceden bildiğimiz şeylerin aynısı, farklı bir şey gerekmiyor. Mümkün olduğu kadar kapalı alanlara, sosyal alanlara girmemek lazım. Kalabalıklara sokulmamak lazım. Diğer insanlarla mesafeyi korumak lazım ve sosyal alanlarda mutlaka maskeyi usulüne göre kullanmamız lazım. Bunlara dikkat edersek sorun olmuyor. Mesela biz her gün burada hastanede, poliklinikte, serviste, yoğun bakımda Covid pozitif hastalarla temas halindeyiz. Bunlara dikkat ettiğimiz için kendimizi koruyabiliyoruz. Yoksa biz hemen hastalanırız. Ama bunlar işe yarıyor. Yani bunlara uyduğunuz zaman kendinizi korumuş oluyorsunuz. Dolayısıyla Omicron’a karşı da yapılacak şeyler aşağı yukarı belli” diye konuştu.

    ‘ÜÇÜNCÜ DOZ AŞILARI HIZLI ŞEKİLDE YAPTIRMAKTA YARAR VAR’

    Üçüncü doz aşının mutlaka yaptırılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Özlü, “Bunların dışında elimizde geçen yıl olmayan aşı var. Şu anda herkes ikinci, üçüncü doz aşısını yaptırmış olmalı. Eğer iki doz aşı yapılmışsa aradan 3 ay geçmişse mutlaka üçüncü dozları yaptırmak lazım. Çünkü yapılan çalışmalar Omicron’un iki doz aşıya rağmen aşıdan çok etkilenmediğini gösteriyor. Ama üçüncü doz aşıda etkilenme oranı yüzde 80’e kadar yükseliyor. İki doz aşıda yüzde 30, yüzde 40’larda ancak etkileniyor. Dolayısıyla üçüncü doz aşıları hızlı bir şekilde yaptırmakta yarar var. Bunlara dikkat edersek tekrar kapanmalar ve yasaklamalara gerek kalmadan bu süreci en az zararla atlatabiliriz diye düşünüyorum. Omicron’un daha hafif bir hastalığa neden olduğu söyleniyor. Gelen bilgiler bu şekilde, ama daha çok gençlerde hastalık yaptığı yönünde bilgiler var ancak bunlar yanıltıcı olabilir. Çünkü Afrika’da ortaya çıktı. Afrika’da nüfus zaten genç nüfus yani genel itibarıyla ve gençlerde zaten hafif seyrediyor. Avrupa’da da gençlerin çoğu aşısız. İhtiyarlar yaşlılarda aşılanma oranı daha fazla. Onun için gençlerde görülmesi, aşısız olmaları nedeniyle olabilir. Yani bu varyantın özelliği olmayabilir” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesi ‘beklenen bir durum’ diyerek açıkladı

    Bilim Kurulu üyesi ‘beklenen bir durum’ diyerek açıkladı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Dünyada bu kadar çok sayıda virüsü taşıyan insan varken, yeni yeni varyantların ortaya çıkması, beklenen bir durum. Bundan sonra da belki başka varyantlar görmeye devam edeceğiz. Esas olan şey, küresel olarak aşılamayı geniş tabanlı yapmak; bunu başaramadık” dedi.

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, küresel aşılanma tamamen yapılmadan varyantların son bulmayacağını belirterek, ‘Omicron’ varyantının iyi ve kötü senaryolarına dikkat çekti. “Hangi senaryonun gerçekleşeceğini bilmiyoruz” diyen Prof. Dr. Özlü, şöyle devam etti:

    “Önümüzü tam göremiyoruz. Yeni bir varyant henüz tam kesin bilgiler yok ama farklı senaryolar var. Hızlı bulaştığı için ve aşılardan kurtulduğu için hızlı bir yayılma ve çok sayıda vaka ortaya çıkması ve bununla beraber hastaneye yatması gereken, yoğun bakıma yatması gereken hasta sayılarında ani bir artış olabilir ve bu o geçen yıl yaşadığımız yatak dolulukları, yoğun bakım dolulukları gibi durumlarla karşılaşmamıza neden olabilir. Zaten ürküten senaryo kötü senaryo bu ama eğer hafif bir hastalık şeklinde yani öldürücü olmayan hafif bir hastalık şeklinde seyrediyorsa o zaman bu da hastalığın biraz daha böyle soğuk algınlığı gibi nezle gibi hafif bir şekle dönüşmesi şeklinde seyredebilir. Bu da iyi senaryo ama şunu unutmamak lazım. Diyelim ki bu ‘Omicron’ varyantı hastaların büyük bir çoğunluğunda hafif seyrediyor. Varsayım bu. Bu gelen haberleri doğru kabul edelim. Yani ‘Delta’ya göre çok daha az sayıda insan hastaneye yatıyor, çok daha az sayıda insan vefat ediyor. Bunu doğru saysak bile çok hızlı bulaştığı için bir anda çok sayıda hasta olacağı için oransal olarak düşük olsa bile sayı olarak çok sayıda hastaneye yatış ve yoğun bakıma yatış ve ölüm ortaya çıkabilir. Onun için hangi senaryonun gerçekleşeceğini bilmiyoruz.”

    Aşılanmanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Özlü, “Tetikte olmak ve teyakkuz halinde olmak tedbirli olmak her zaman için iyisi. Dünyada bu kadar çok sayıda virüsü taşıyan insan varken yeni yeni varyantların ortaya çıkması, beklenen bir durum. Bundan sonra da belki başka varyantlar görmeye devam edeceğiz. Esas olan şey küresel olarak aşılamayı geniş tabanlı yapmak. Bunu başaramadık. Dünyada bugün 8 milyarı geçkin, aşı dozu yapıldı ama baktığınız zaman yoksul ülkelerde aşılanma oranları yüzde 8, yüzde 9 civarında kaldı. O bakımdan aşılamanın iyi olmadığı bölgelerde yeni varyantlar tabi ki oluşacaktır, diye düşünüyorum” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesi: Bu kez dalga değil tsunami geliyor

    Bilim Kurulu üyesi: Bu kez dalga değil tsunami geliyor

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, tüm dünyada panik yaratan ve kapanmaları yeniden gündeme getiren Omicron varyantının bu kez yeni bir dalga değil, tsunamiye yol açacağını söyledi. Prof. Dr. Yavuz, özellikle yılbaşı nedeniyle kalabalık ortamlara girmekten kesinlikle uzak durulmasını, imkanı olan sektörlerde uzaktan çalışmaya yeniden dönülmesi gerektiğini, aşılamaların da halen hayati önem taşıdığını vurguladı.

    Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, tüm dünyayı hızla etkisi altına alan ve yeni yıl arifesinde ABD ve Avrupa’da kapanmaları yeniden gündeme getiren Omicron varyantı hakkında değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Yavuz, pandemi başladığından beri hep yeni dalgalardan bahsedildiğini ama bu kez ciddi bir tsunami ile karşı karşıya olunduğunu söyledi.

    Yavuz, Güney Afrika’dan gelen veriler hastalığın hafif seyirli olduğunu gösterse de vakaların çoğunluğunu gençlerin oluşturması ve Güney Afrika’da toplumda hastalığı geçirme oranının yüzde 75’leri bulması nedeniyle Omicron’un hafif hastalığa neden olduğuna dair kesin bir kanıya ulaşmak için henüz çok erken olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Yavuz, İngiltere ve Norveç’ten gelen bilgilere göre hastalık seyrinin daha çok Delta varyantına benzediği yönünde olduğunu, ancak Omicron’un bulaşma hızının Delta’yı katladığı göz önüne alındığında, vaka sayılarının sağlık sistemlerini zorlayabilecek düzeylere ulaşma riski bulunduğunu belirtti.

    “AMERİKA’DA BİR AY İÇİNDE NEREDEYSE BASKIN HALE GELDİ”

    Prof. Dr. Yavuz, “Güney Afrika’da Kasım sonuna doğru ortaya çıktıktan sonra, bir ay içinde inanılmaz hızlı çoğalarak, yaklaşık her 2 günde bir, enfeksiyon sayısı ikiye katlanarak, şu anda tüm enfeksiyonların yüzde yüze yakınına neden oluyor Omicron. Orada tanımlandıktan kısa süre içinde de hemen hemen dünyanın bütün ülkelerine yayıldı aynı hızla. Ne yazık ki diğer ülkelerde de baskın hale gelmeye başladı. Dün mesela Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi CDC genomik surveyansı açıkladılar, yüzde 73. (Yani yeni Kovid enfeksiyonlarının yüzde 73’ü Omicron’a bağlı ortaya çıkıyor.) Çok kötü olduğunu duyuyorduk ama ben de beklemiyordum bu kadarını açıkçası. Daha 1 ay geçmeden ABD’de de neredeyse baskın hale gelmiş durumda.” dedi.

    “AVRUPA VERİLERİ GÜNEY AFRİKA’DAKİ GİBİ GÖRÜNMÜYOR”

    Güney Afrika’da hastalığın hafif seyirli gözlenmesinin rehavete yol açmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, “Halkın hemen hemen yüzde 75’i hastalığı geçirmiş durumda. Acaba ona mı bağlı, yoksa orada daha genç bir nüfus var, ona mı bağlı; henüz bu sorunun cevabı ortaya çıkmadı. Ama Avrupa deneyimine bakıyoruz, örneğin İngiltere’de şu an hızla çoğalıyor. Norveç’te yine vakaların neredeyse yüzde 25’i Omicron. Orada aynı tablo görülmedi açıkçası. Daha çok Delta gibi ilerliyor hastalığın seyri. Bu hızla çoğalan bir virüsün o kadar çok fazla sayıda insanı hastalandırabilir ki hem hastane kapasitelerini aşma, hem de ölümleri artırma riski çok yüksek. Bu nedenle öncekileri hep dalga olarak görüyorduk ama şu andaki gerçekten tsunami gidiyor. Çok hızlı yayılıyor ve çok sayıda insanı çok kolay bir şekilde enfekte edebiliyor. Hem vaka sayısını hem de ölüm sayılarının artırabileceğine yönelik veriler var. Bu çok kaygı yaratıyor bizde gerçekten” şeklinde konuştu.

    “LİSEYE GİDEN KENDİ KIZIMA DA AŞI YAPTIRDIM”

    Omicron açısından alınması gereken önlemlere de değinen Prof. Dr. Yavuz, bunun başında yine aşılamanın geldiğini söyledi. Prof. Dr. Yavuz, “Bizim en büyük sıkıntımız bu hastalıkta, ölüm. Şu anda aşılama sağlandığında, ek dozlar da yapıldığında, yine ölüm ve ağır hastalıktan korunabilmek büyük oranda mümkün oluyor. Yapılan çalışmalarda aşılanmanın, üç doz mRNA aşısından sonra hala yüzde 75 ağır hastalık ve ölümden koruduğu gösterildi. Türkiye’de aşılanma oranımız hala yüzde 60’larda. Bunu artırmamız şart. Çocuk grubunda da aşılanmaya geçilmesi gerekiyor. 5-11 yaş grubuna kullanılan aşının Türkiye’ye de gelmesi ve aşı hakkı tanınması gerekiyor. Yine genç yaş grubunda, 12 yaş üstünde aşılama çok yavaş gidiyor. Benim kızım da lise öğrencisi ve aşı hakkı tanımlandığı anda yaptırdım. Üçüncü doz hakkı geldiğinde, onu da yaptıracağım.” diye konuştu.

    “BİLMEDİĞİNİZ KİŞİLERLE BİR ARAYA GELMEYİN”

    Dünyada çeşitli ülkelerde kapanma kararlarının alınmaya başlandığını ama Türkiye için böyle bir durumun şu an söz konusu olmadığının defalarca dile getirildiğini söyleyen Prof. Dr. Yavuz, “En azından kalabalıkların azaltılması yoluna gidilebilir. Maske kullanımı çok kritik hale geliyor. Uygun ve düzgün maske kullanmak gerekiyor. Özellikle riskli gruplarda tarama testlerinin, erkenden yakalayarak izole edebilmek için yapılması lazım. Hapishaneler, okullar gibi yerlerde düzenli tarama testleri yapılmalı. Mümkünse uygun sektörlerde uzaktan çalışma sistemine bu dönemde geri dönülmesi etkili olabilir. Ama en önemlisi özellikle yılbaşı kutlamaları sırasında kesinlikle çok kalabalıklara girilmemeli. Bunalmış olmak akılsızca davranışlar yapmamıza gerekçe olmamalı. Daha küçük gruplarla, örneğin tam aşılı olduğunu bildiğiniz üç beş kişi ile belki bir araya gelinebilir. Ama tanımadığınız, bilmediğiniz, aşı olup olmadığından bihaber olduğunuz kalabalık gruplarla, hele ki kapalı, kalabalık ortamlarda kesinlikle bir araya gelinmemesi lazım.” şeklinde konuştu.

    “PANKORONAVİRÜS AŞILARINDAN UMUTLUYUM”

    Koronavirüslerin hepsine karşı etkili olabilecek pankoronavirüs aşısı ile ilgili çalışmalardan da bahseden Prof. Dr. Yavuz, bu çalışmalardan ümitli olduğunu ve bu aşılar çıkarsa artık mutasyon kaygısı kalmadan tüm koronavirüs türlerine karşı korunma sağlanabileceğini söyleyerek sözlerini şöyle noktaladı:

    “Bir solunum yolu virüsünün aşı bağışıklığından kaçması, bizim açımızdan çok şaşırtıcı bir şey değil. Bunu gripten de zaten biliyoruz. Burada önemli olan, genomik sürveyansın yapılması ve (baskın olan suşa göre) aşının ne zaman değişmesi gerektiğine karar verilmesi. Örneğin grip aşılarında, aşı etkinliği yüzde 50’nin altına düştüğünde, o anda baskın olan suşa karşı yeni aşı çalışması yapılır. Şu anda halen üç doz mRNA aşıları ile yüzde 75’e varan oranlarda korunabiliyoruz. Bu, grip aşılarının etkinliğinden daha yüksek. Şu anda virüsün aşılardan kaçabilmesi, Spike proteininin belli bölgelerinin üzerindeki mutasyonlar nedeniyle oluyor. (Virüs Spike’ı kullanarak insan hücresine geçebiliyor yani bulaşıyor.) Ama Spike proteininde mutasyondan korunmuş bölgeler de var. Onlar bulunarak da yeni aşı çalışmaları yürüyor. Ama Sars-Cov 2’nin sadece Spike proteini değil, 29 tane farklı proteini var. Virüsün replikasyonu dediğimiz yani RNA’sının çoğalmasını (dolayısıyla virüsün kendini çoğaltmasını) sağlayan birtakım enzimleri var. Ona karşı gelişen T hücre yanıtının (bağışıklığın hafıza hücresi), aslında bütün koronavirüslere, yani nezle yapanlar da dahil, MERS, SARS, bütün koronavirüslere karşı çok etkili bir T hücre yanıtı sağladığı gösterildi. Sadece Spike değil, virüsün toplamdaki 29 proteininin her birine karşı da çalışmalar yapılıyor. İşte bunların hepsini hedefleyebilecek, yani virüsün aşılardan kaçışını önleyebilecek pankoronavirüs aşıları bunlar. Bu çalışmalardan ümitliyiz Böylece mutasyon sıkıntısıyla başa çıkılmış olunacak. Aslında gripte de bu çalışmalar yapılıyor. Ben ümitliyim bu çalışmalardan, pankoronavirüs aşısı da mutlaka bulunacaktır.”

  • Bilim Kurulu üyesinden vaka sayısı açıklaması

    Bilim Kurulu üyesinden vaka sayısı açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, son bir haftadır günlük vaka ve vefat sayısında yaşanan düşüş hakkında, “Aslında bir günlük düşüş de değil bu. Hep plato çizdi, sabit kaldı. Sonra aşağıya doğru yönelmeye başladı. İnşallah önümüzdeki günlerde 20 binlerin altını görürüz. Nasip olur daha sonra 10 binlerin altını da görürüz düşüncesindeyim” dedi.

    Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, son bir haftadır günlük vaka ve vefat sayılarındaki aşağı yönlü seyrin mutluluk verdiğini, vatandaşlar önlemlere ve aşılama programına uydukları sürece kısa sürede bu sayıların daha da aşağı inmesini umut ettiklerini söyledi.

    İlhan, yaptığı açıklamada, “Son 1 haftadır 20 binlerin başına doğru bir gidişat söz konusu. Tabi inşallah daha da aşağıya gidecek bu rakamlar. Şu an için baktığımızda bu rakamların aşağı doğru gitmesindeki en büyük etkenin aşılama olduğunu söylememiz mümkün. Zira hepimiz görüyoruz, 2 doz aşılamada neredeyse yüzde 80 seviyesine gelmiş durumayız. Üçüncü doz aşısı olan vatandaşlarımız da var. Ancak tabi hatırlatma dozu sırası geldiği halde aşı olmayan vatandaşlarımız da var. Dünyada da böyle görülüyor. Aşılanma oranı yüksek olan ülkelerde vaka sayılarının aşağı doğru yöneldiğine şahit oluyoruz. Ancak şöyle bir konuyu da söylemeden geçmemek gerekiyor. Aşılama olsa da kurallara uyulmayan ülkelerde maske takılmayan, kapalı alanlarda çok yoğun olarak bir araya gelinen ülkelerde, hijyene dikkat edilmeyen ülkelerde vaka sayıları düşmediği gibi hatta yukarı doğru da tırmanışa geçebiliyor” ifadelerini kullandı.

    “Nasip olur daha sonra 10 binlerin altını da görürüz düşüncesindeyim”

    Avrupa dahil olmak üzere bir çok ülkede günlük vaka sayıları yükselirken Türkiye’de yaşanan düşüşün çok kıymetli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İlhan, “Ben bizim ülkemizdeki aşağı doğru vakaların azalma ivmesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Daha önce de hep konuştuk. Aslında bir günlük düşüş de değil bu. Hep plato çizdi, sabit kaldı. Sonra aşağıya doğru yönelmeye başladı. İnşallah önümüzdeki günlerde 20 binlerin altını görürüz. Nasip olur daha sonra 10 binlerin altını da görürüz düşüncesindeyim. Bu rakamların aşağı doğru gitmesinin anahtarının, toplumun kendisi olduğunu da söylemek gerekiyor. Zira geldiğimiz noktada baktığımızda kış dönemi geliyor. Geçen sene ile bu zamanı kıyasladığımızda, geçen sene Eylül-Ekim aylarında Ankara, Ekim-Kasım aylarında İstanbul olmak üzere bütün Türkiye’de çok zorlanmıştık. Aşının olmadığı bir dönemdi ve rakamlarımız çok daha yukarı gitmişti. Hatta aşılama olmasaydı bu rakamların çok daha yüksek olacağını söylemekte mümkün. Aslında 25 binli ve 29 binli rakamları da aşılamaya bağlamak lazım” şeklinde konuştu.

    “Rakamların daha aşağı doğru gideceğine ve daha da sevindirici gelişmeler olacağına inandığımı ifade etmek isterim”

    Vatandaşların kurallara uyum sağladığına ve bu virüsten el birliği ile kurtuluş olacağına inandığının altını çizen İlhan, “Tabi insanlarımız da korona virüs ile yaşamayı öğrendiler aslında. Ben bakıyorum, evet kurallara uymayan vatandaşlarımız az sayıda da olsa, enfeksiyona sebep de verse genelde vatandaşlarımızın hepsinde maske var. Kalabalıklara girdikleri zaman maske takıyorlar. Alışverişte olsun, otobüste olsun, uçak da olsun her yerde takıyorlar. Ama kurallara uymayan vatandaşlarımız da hali hazırda var. Bu şekilde aşılamanın yüksek gitmesi ile hiç aşı olmamış vatandaşlarımızın aşı olması iki doz aşı olup, üçüncü dozu gelmiş vatandaşlarımızın hatırlatma dozunu da olmaları ile beraber bu rakamların daha aşağı doğru gideceğine ve daha da sevindirici gelişmeler olacağına inandığımı ifade etmek isterim” diye konuştu.

    “Artık okullarımızda yüz yüze eğitime devam ediyoruz”

    6 Eylül itibariyle başlayan ve Cuma günü ara tatil dönemine girilen yüz yüze eğitim sürecinin çok başarılı bir şekilde ilerlediğini kaydeden İlhan, “Artık okullarımızda yüz yüze eğitime devam ediyoruz. Burada hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Sağlık Bakanlığı birlikte çok güzel çalıştı. Milli Eğitim Bakanlığı, en uzak yerdeki okullarda bile öğretmenlerimizin ve çocuklarımızın kurallara uyumunu sağladılar. Aslında Milli Eğitim Bakanlığı’nı da buradan tebrik etmek gerekiyor. Keza Sağlık Bakanlığı da aynı şekilde. Ama en büyük tebriği de çocuklarımıza yapmamız gerekiyor. Çünkü çocuklarımız gerçekten kurallara uyuyorlar” açıklamasında bulundu.

    “Artık hepimizin korona ile yaşamayı öğrenmesi gerekiyor”

    Öğrencilere ara tatil döneminde de dikkati elden bırakmamaları konusunda uyarılarda bulunan İlhan şunları kaydetti:

    “Artık hepimizin korona ile yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. Mesela pek çok üniversite kampüsünde, bizim Gazi Üniversitesi de dahil, kampüs girişlerine aşı çadırları kurdular, portatif aşı çadırları kurdular. Sağlık müdürlüklerimiz, tren, vapur istasyonlarına, otogarlara hatta havalimanlarına aşı istasyonları kurdular. Bunların hepsi hem toplumun bilinçlendirilmesine hem de aşılamanın hızlanmasına vesile oluyor. Hep beraber el birliği ile birlikte üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum. Bu Kasım ara tatilinde kurallara uymamayı ihmal etmememiz gerekiyor. Evet okullarda kurallara uyuyoruz ama şu an okul dönemi değil deyip gençlerimiz kalabalık alanlarda maske takmadan yoğunlaşırlarsa enfeksiyon riskinin artabileceğini hepimiz biliyoruz. O yüzden bu kazanımlarımızı yitirmemek ve daha da ileriye taşımak için elbette gençlerimiz bir araya gelsinler ama havalar hala güzelken açık alanları tercih etsinler.”

  • Bilim Kurulu’nun yüz yüze eğitim rehberi

    Bilim Kurulu’nun yüz yüze eğitim rehberi

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Bilim Kurulu’nun hazırladığı rehber doğrultusunda yüz yüze eğitimin başlayacağını hatırlatarak, “Çocuklarımızın okullarına maske ile gelmesi, okullarda maske ve dezenfektan bulundurulması, olabildiğince çocukların kendi arkadaşları ile bir arada olması, sınıflarda masaların seyrek tutulması, camların açık tutulması, teneffüslerin birbirinden farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilmesi, özellikle okul giriş ve çıkışlarında kalabalığa meydan verilmemesi çok önemli” dedi.

    Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, okulların güvenle açılması için gereken tedbirleri içeren çalışma rehberinin eğitim dönemi başlarken hazır hale getirilerek, okullara gönderileceğini belirtti. Prof. Dr. İlhan, “Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu tarafından hazırlanan rehberler var. Bu rehberlerimize göre okullarımızda neler yapılması gerektiğinden tutun da AVM, restoran ve çalışma ortamlarında neyin, nasıl yapılması gerektiği çok açık ifade ediliyor hatta aynı şey tedavi, filyasyon rehberleri için de geçerli. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından Türk Standardları Enstitüsü ile birlikte hazırladığımız ‘güvenli kampüs’ rehberimiz var. Bu rehberimiz de üniversitelerimizin nasıl güvenli çalışacağını söylüyor. Bu da çok önemli. Şu an tabi okul rehberimiz ön plana çıkıyor. Okullarımızı açtığımızda aslında neler yapmamız gerektiği o rehberimizde detaylı olarak yazıyor” dedi.

    ‘GİRİŞ- ÇIKIŞLARDA KALABALIĞA MEYDAN VERİLMEMELİ’

    Prof. Dr. İlhan, okullara ilişkin rehberin daha önce de kamuoyu ile paylaşıldığını anımsatarak, “Çocuklarımızın okullarına maske ile gelmesi, okullarda maske ve dezenfektan bulundurulması, olabildiğince çocukların kendi arkadaşları ile bir arada olması, sınıflarda masaların seyrek tutulması, camların açık tutulması, teneffüslerin birbirinden farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilmesi, özellikle okul giriş ve çıkışlarında kalabalığa meydan verilmemesi çok önemli. Öğretmenlerimizin, okul yöneticilerimizin, velilerimizin de aşı olmasının çok önemli olduğunu ifade etmek gerekiyor. Eğer büyüklerimiz ve öğretmenlerimiz aşılarını tamamlarsalar zaten çocuklarımıza bulaş da az olacaktır. Çocuklarımız enfekte olup eve götürürse hastalığı, evdeki kişilerin de etkilenmesi çok az olacaktır. Hazır okullar açılırken velilerimizi de öğretmenlerimizi de bir kez daha aşı olmaya davet etmek gerektiğini düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı yetkilileri ve Bilim Kurulu üyeleri rehber üzerinde çalışıyor, rehberde güncellenmesi gereken bir durum söz konusuysa mutantlar ile ilgili özellikle, buna göre rehberde yer alacak; ama çok fazla değişiklik söz konusu olmayacak. Eğitim dönemi başlarken rehber de hazır hale gelmiş olur, okullarımıza dağıtılır” diye konuştu.

    ‘ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİMİZ AŞILARINI OLSUN’

    Prof. Dr. İlhan, üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğunun 1,5 yıl uzaktan eğitim ile eğitimlerine devam ettiğini anımsatarak, “Önümüzdeki dönem yüz yüze eğitimin ağırlıklı olacağı bir dönem olarak karşımıza çıkıyor. Ben buradan genç arkadaşlarımıza bir tıp fakültesi öğretim üyesi, dekanı olarak seslenmek istiyorum; öğrencilerimizin yapacağı en önemli şey bugünden tezi yok hemen aşı olmak. Hiç aşı olmadılarsa bugün ilk doz aşılarını olursalar üniversiteler açıldığında ikinci dozlarını olmuş, antikorları da oluşmaya başlamış olur. İlk doz aşısını olmuş olanlar varsa hemen 2’nci dozlarını olmalılar, hele ki kronik hastalığı olan öğrenci arkadaşlarımız varsa bunlar da tedavilerini yapan hekimlere tanışıp mutlaka aşılarını yaptırmalılar” dedi.

    ‘TEK KİŞİLİK ODALARDA KALMALARI ÖNEMLİ’

    Prof. Dr. İlhan, aynı durumun öğretim üyeleri için de geçerli olduğunu vurgulayarak, “Biz bütün öğrencilerimizi özledik. Üniversiteler açılıyor ama özellikle aynı evde kalacak öğrencilerimizin mümkünse odalarda tek kalması oldukça önemli olacak. Yurtların da buna göre düzenleme yapması önemli olacak. Ortamların temiz hava ile havalandırılması ve kapalı mekanlarda bir arada bulunuyorsa öğrencilerimizin mutlaka maske takmalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu koşulları sağlarsalar inşallah bu güz döneminde kampüslerimiz öğrencilerimizin sesleri ile şenlenecek düşüncesindeyim; ama öğrencilerimizin kurallara da uyması gerekiyor” diye konuştu.

  • Bilim Kurulu üyesi test zorunluluğunu değerlendirdi

    Bilim Kurulu üyesi test zorunluluğunu değerlendirdi

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, öğretmenler ve okul çalışanlarına haftada 2 kez PCR testi zorunluluğu getirilmesi ile aşı yaptırmayan bu kişilerin ayda 8 kez PCR testi yaptırmak zorunda kalacağını söyledi. İlhan, “PCR testi; burnunuz acıyor, boğazınız acıyor sonra tekrar rahatsızlık hissediyorsunuz, zaman kaybı oluyor. Test yaptırmaya gittiğinizde kalabalıksa odada bulaşma riski söz konusu oluyor. Açıkçası ben olsam vatandaşlarımızın yerinde, aşımı yaptırıp, PCR zorunluluğundan kurtulurdum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, okullarda 6 Eylül’de yüz yüze eğitimin başlamasıyla henüz aşı olmamış öğretmen ve diğer personelin haftada en az 2 defa PCR testi yaptırmasını isteyeceklerini söyledi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, DHA’ya yaptığı açıklamada, salgın ile mücadelede şu an aşının en güçlü silah olduğunu söyledi. İlhan, “Türkiye’de yüzde 55 kadar vatandaşımızın çift doz aşı olduğunu, hedef doğrultusunda neredeyse yüzde 75’e yakın vatandaşımızın da tek doz aşısını olduğuna şahit oluyoruz. Çift doz aşısını olan vatandaşlar yüzde 70-80’lere gelirse o zaman aşılama konusunda daha çok başarı sağlayıp, pandeminin üstesinden gelmek daha kolay olacak” dedi.

    ‘RİSKİ AZALTMAK GEREKİYOR’

    Okulların açılacağına değinen Prof. Dr. İlhan, “Sürecin başından beri tüm Bilim Kurulu üyeleri okulların en geç kapanması, en erken açılmasını savunuyoruz. Gerçekten okulların bir an önce açılması gerek ilköğretim gerek üniversite gerçekten çok önemli. Bunun için de insanlar kapalı yerlerde bir araya gelecekleri için, nereden baksanız üniversiteler de dahil yarım günden fazla dersler olacağını düşündüğümüzde buradaki riskleri azaltmak gerekiyor. Bu riskleri azaltmak için işle ilgili alınabilecek önlemler var. Bunların başında ortamların temiz hava ile havalandırılması, sınıflarda seyrek oturulması, maske takılması gibi bileşenler söz konusu olmakla birlikte bir de tabi ki aşılanma var” diye konuştu.

    ‘SİNEMA VE TİYATROYA GİRİŞTE DE İSTENECEK’

    Prof. Dr. İlhan, pandemi ile mücadelede aşının en güçlü silah olduğuna dikkat çekerek, “İki doz aşısını olanlar üzerinden gidersek eğer yüzde 55’lik rakama sahibiz. Aşı olmak Türkiye’de zorunlu değil aşı olmak isteye bağlı. Bu da önemli bir yaklaşım ama aşı olmayan vatandaşlarımızın da kapalı ortamlara girdikleri için hem kendilerini hem de çevrelerini korumaları için böyle bir yaklaşım benimsenmiş durumda. Kişi aşı olmak istemiyorsa sadece aslında okullarımız, idarecilerimiz, öğretmenlerimiz için geçerli değil öğretim üyeleri, üniversite öğrencilerimiz için de geçerli hatta üniversiteler dışında sosyal alanlara girişte sinema, tiyatro, otobüs, tren, uçak yolculuğunda da kişinin aşısı söz konusu değilse yine PCR testi sonuçları istenecek” dedi.

    ‘AMAÇ KULUÇKA SÜRESİ’

    Prof. Dr. İlhan, PCR testinin neden haftada 2 kez istendiğine ilişkin, “Koronavirüs için baktığımızda bulaşma süresi ve kuluçka süresini üst üste koyduğumuzda 3 güne kadar uzayabildiğini görüyoruz. Yani bir kişi koronavirüs enfeksiyonunu aldıktan sonra daha çok 3 güne kadar PCR pozitif hale geliyor. Diyelim ki pazar günü bir şüpheli teması oldu kişinin ancak çarşamba günü PCR pozitifliği söz konusu olabiliyor. Bu nedenle okul gününü içerecek şekilde haftada 2 defa olması mantıklı. Örneğin pazartesi sabahı öğrencimiz, ilkokul öğretmenimiz ya da üniversite öğretim üyemiz testini verecek, 3 gün sonra bu sefer perşembe olacak veya pazar günü verecek bu sefer çarşamba olacak gibi düşünmek mantıklı. Bunun da tamamen amacı koronavirüs mücadelesinde 72 saatte ancak koronavirüs pozitif olabileceğini düşünüp, bunun taramasını yapmak” diye konuştu.

    ‘AŞIMI YAPTIRIR, TESTTEN KURTULURUM’

    Prof. Dr. İlhan, PCR testi zorunluluğunun aşıya teşvikte etkisinin olup olmayacağına ilişkin, “PCR testi taramada iyi bir test fakat haliyle uygulaması zor aynı zamanda belli bir süre sonra sonuç veriyor ama şu an elimizde taramadaki en doğru test. Bir yandan da sağlık sisteminin yükünün artacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Test ücretsiz yapılacağı için çok fazla başvuru olacak, hastanenin iş yükü artacak. Vatandaş ayda en az 8 kez PCR testi yaptırmak zorunda kalacak. 8 kez yaptırmak demek, pek çok vatandaşımız yaptırmıştır PCR testi. Burnunuz acıyor, boğazınız acıyor sonra tekrar rahatsızlık hissediyorsunuz, zaman kaybı oluyor, test yaptırmaya gittiğinizde kalabalıksa odada bulaşma riski söz konusu oluyor. Açıkçası uygulama açısından baktığımızda ben olsam vatandaşlarımızın yerinde aşımı yaptırıp PCR zorunluluğundan kurtulurdum. Konuyu böyle düşünmek gerekiyor” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesi aşılamada yeni hedefi açıkladı

    Bilim Kurulu üyesi aşılamada yeni hedefi açıkladı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Turan, 2021-2022 eğitim ve öğretim yılının başlayacağı 6 Eylül öncesinde aşı yaşını risk grubundakiler için 12, diğerleri için 15 yaşa kadar indirme konusunda karar alınacağını açıkladı. Turan, “Hedefimiz okulları açmak. İlk etapta 15 yaşa kadar 12-15 yaş arasında da yüksek riskli grubu aşılama planı var. Bu konuda net karar alınacak yakın zamanda” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. Sema Turan, pandemi sürecinden en çok etkilenen kesimin öğrenciler olduğunu söyledi. Prof. Dr. Turan, “Sürece baktığımız zaman ilk planda en önemlisi eylül ayından sonra okulların açılmasını sağlamak ve çocuklarımızın eğitim hakkının devam etmesi gerekiyor. Online süreçte elimizden geldiğince eğitim desteklense de yüz yüze de olduğu kadar etkili bir eğitim yapmak çok mümkün değil. İlk hedefimiz okulları açabilmek için gerekli desteği sağlamak. Bu nedenle bu yönde konuşmalarımız devam ediyor. Hedefimiz bu okulları açmak tabi ki” dedi.

    BİLİM KURULU’NUN GÜNDEMİNDE

    Prof. Dr. Turan, aşı yaşının okulların açılması öncesinde daha da aşağı çekilmesi konusunun, Bilim Kurulu’nun gündemine geldiğini belirtip, “Dünyada aşı trendine bakacak olursanız pek çok ülkede aşı trendinde aşı yaşını 15 hatta 12 yaşa kadar indiren ülkeler var. Biz ilk etapta 15 yaşa kadar indirip, 12-15 yaş arasında da yüksek riskli hastalık sahibi, hastalığı olan çocuklar için aşılama konusunu konuşuyoruz. Bu konuda net bir karar alınacak yakın zamanda. Okulların açılmasından önce olması tabi ki hedefimiz. Öncelikle okullar açılmadan bu işi yapmak, çocukların yeterli immünizasyonunu sağlamak için düşünülmekte. İlk etapta 15 yaşa kadar 12-15 yaş arasında da yüksek riskli grubu aşılama planı var” diye konuştu.

    ‘KISITLAMAK ZORUNDAYIZ’

    Prof. Dr. Turan, iki doz aşısını olmuş kişilerin aşı şemasında göründüğünü, bunun da aşı kartını oluşturduğunu söyleyerek, “Aşı olan bireylerimiz topluma karşı sorumluluklarını almış bireyler. Bu nedenle hem kendilerini hem çevresini hem de ülkesini korumuş olmakta. Aşılanmadıkları zaman insanlar hastalığın devam etmesine, hastalığın varyantlarının ortaya çıkışının hızını artırıyorlar. O nedenle birtakım kararlar almak zorundayız. Kalabalık mekanlara kişilerin girişini bir şekilde kısıtlamak ve sınırlamak durumundayız. Bu konuda da konuşmalar devam etmekte. Aşılı değilseniz de PCR gerekliliğine vurgu yapıyoruz. İki doz aşısını olmuş bireyler aşı şemasını tamamlamış gözüküyor aslında. Şu aşamada biz aşı şemasında aynı aşıdan iki kez aşılanmış olmayı ya da iki doz aşı sonrası üçüncü dozu önemsiyoruz. Eğer bu şekilde aşılanma gerçekleşirse bu bireylerin korunmuş olacağını düşünüyoruz” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesi İlhan: 3 doz aşımızı olduk, hastalanmadık

    Bilim Kurulu üyesi İlhan: 3 doz aşımızı olduk, hastalanmadık

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, büyükşehirler ile Doğu ve Güneydoğu illerinde hastanelerde yatıp, aşısız olanların sayısının daha fazla olduğunu söyledi. İlhan, kendi ailesinden örnek vererek, “Ben 3 doz aşımı oldum, 80 yaşındaki annem de 3’üncü dozunu oldu. 17 yaş grubu açılınca 17 yaşındaki oğlum da 1’inci doz aşısını oldu ve hastalanmadık” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aktif vakaların yüzde 87’sinin aşısı tamamlanmamış, hastanede yatan hastaların yüzde 95’inin de aşısı tamamlanmamış kişiler olduğunu belirtti. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, büyükşehirler ile Doğu ve Güneydoğu illerinde hastanelerde yatıp aşısız olanların sayısının daha fazla olduğunu söyledi. İlhan, “Büyükşehirlerde nüfus fazla olduğu için elbette hastaneye başvuranlar içinde aşısızların çok olduğunu söylemek mümkün. Bir yandan da özellikle aşı oranlarının düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu illerinde vakaların daha yüksek olmasını aşısızlara bağlamak mümkün” dedi.

    ‘HEDEFİN 3’TE 2’Sİ İLK DOZ AŞISINI OLDU’

    Prof. Dr. İlhan, verilere göre mevcut koronavirüs hastaları içinde aktif vakalardan yüzde 87’sinin aşısız, hastanede tedavi görenlerin de yüzde 95’inin aşısız olduğunu hatırlatıp, şöyle konuştu:

    “Dünyada da benzer rakamlar var. Aşı olanların ağır hastalıktan korunduğunu ve çevreye daha az bulaştırdıklarına şahit oluyoruz. Türkiye’deki 1’inci doz aşı için baktığımızda hedefin 3’te 2’si kadar vatandaşımız 1’inci doz aşısını olmuş. 2’nci dozda bu hedef henüz 5’te 2’de. Bir grup vatandaşımız 1’inci doz aşısını olmaktan tereddüt ediyor daha az sıklıkta. Bir grup vatandaşımız da 2’nci doz aşısını olmaktan tereddüt ediyor. Keza 3’üncü doz aşısını olmayan vatandaşlarımız var. Yapılması gereken en doğru şey, evet, araya belki bayram girdi; yaz dönemi, tatil girdi ama güz dönemine okulların açılmasına pek zaman dilimi kalmadı. Eğer vatandaşlarımız aşılarını olmamışlarsa bir an önce aşılarını olmalı. Tam aşılı olanlarda koronavirüs hastalığı hem daha hafif görülüyor hem de görüldüğü takdirde bulaştırıcılık azalıyor.”

    ‘3 DOZ AŞIMIZI OLDUK’

    Kendisinden örnek veren Prof. Dr. İlhan, “Ben 3 doz aşımı oldum, 80 yaşındaki annem de 3’üncü dozunu oldu, 17 yaş grubu açılınca 17 yaşındaki oğlum da 1’inci doz aşısını oldu ve hiçbirimiz hastalanmadık. Bir an önce aşı olarak güz dönemini daha iyi şekilde geçirmek için hepimizin mücadeleye katkı sağlaması gerekiyor. Özellikle 17 yaşındaki gençlerimiz üniversiteye hazırlanacaklar, dışarı çıkıyorlar, bir araya geliyorlar, kaynaşıyorlar, 17-18 yaşındaki gençlerin de aşı olması onların hem bulaştan korunmasına hem hastalığı evlerine getirmelerine hem arkadaşlarına bulaştırmalarına daha ve genç kuşaklara bulaştırmalarına engel olacaktır. Bu nedenle genç yaş grubundaki arkadaşlarımızın aşı olması, sürecin bir an önce kontrol edilmesi için önemli bir seçenek olduğu kanısındayım” diye konuştu.

    AYNI ANDA ANTİKORU YÜKSEK KİŞİ SAYISI

    Prof. Dr. İlhan, toplumda aynı anda antikor seviyesi yüksek kişi sayısına ulaşmanın önemine değinerek, “Vatandaşlarımız ‘Ben güz dönemini bekleyeceğim’, ‘Yerli aşıyı bekleyeceğim’ diye düşünüyor. Aşıda hepimiz biliyoruz ki antikorların yüksek olduğu seviye belli bir süre sonra azalıyor. Toplumda aynı anda antikoru yüksek kişi sayısını ne kadar yüksek tutabilirsek salgını o kadar çabuk çözebileceğimizi, o kadar çabuk başarılı olabileceğimizi söylemek mümkün bu çok önemli. Şu anda rahat bir dönemdeyiz, ulaşım kolay, ortam kolay, bu ağustos ayını iyi değerlendirerek kurallara uyarak aşımızı olup, hızlı bir şekilde eylül ayına antikoru yüksek olan, tam aşılı olan kişilerle girersek o kadar çok başarılı olacağımızı söylemek mümkün” dedi.