Etiket: bilim kurulu üyesi

  • Bilim Kurulu Üyesi ‘rahatlama’ için tarih verdi

    Bilim Kurulu Üyesi ‘rahatlama’ için tarih verdi

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, “Planladığımız şekilde devam edebilirsek mart sonu, nisan gibi genel anlamda bir yüksek aşılamaya ulaşıp, toplum içerisinde kayıplarımızın azaldığı, hastane yükümüzün azaldığı bir dönemi görebiliriz. Yaz aylarında genel bir rahatlamamız olabilir; ama bu virüsün mevsimsel özellik kazanma ihtimalini, diğer ülkelerde de var olacağını düşündüğümüzde, önümüzdeki kış için tekrar bizim hazırlıklı olmamız gerektiği, belki o dönemde bir doz veya iki doz aşıyı özellikle riski olanların olması gerektiğini söylemek gerekecek” dedi.

    ​Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, DHA’ya yaptığı açıklamada, Türkiye’de aşılamanın başarılı gittiğini belirterek, Türkiye’nin istediği miktarlardaki aşıyı, planladığı süre içerisinde getirebilirse gelen aşıları hızlıca uygulayabileceğini kaydetti. Kara, “Büyüklerimiz özellikle risk grubunda olanlar da aşıyı kabul ediyorlar ve aşıyı oluyorlar. Bu bizim açımızdan çok büyük bir avantaj. Bu, virüs dolaşımda olsa bile hastalık yapmasını ve hastaneye yatışları önleyecek. ‘3’üncü bir pik yaşanabilir mi’ veya ‘vakalarda tekrar bir yükselme olabilir mi’ bu hem bu şehirlerdeki mutasyonlu virüsün oranına bağlı olarak değişecektir” diye konuştu.

    ‘AŞIYI KABUL ORANIMIZ YÜKSEK’

    Türkiye’de 2 milyonun üzerinde aşılamanın yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Kara, “Bizim aşıyı kabul oranımız çok yüksek; Türkiye aşıyı kabul eden bir kültüre sahip. Zaten çocukluk çağında çok ciddi bir alt yapımız vardı. Biz hiçbir aksama olmadan pandemi döneminde bile yaklaşık 1 milyon 400 bin çocuğumuzu 13 defa eksiksiz aşılayabildik. Böyle bir özelliğe sahip olunca bundan sonraki gelen aşılamada da bakanlığın da alt yapısıyla kısa sürede büyük bir başarı elde edildi. Bununla beraber dünyanın birkaç haftada ulaştığı rakamlara Türkiye neredeyse birkaç günde ulaşabildi. Vatandaşımızın da burada düzenli, istekli olması, randevusunu alıp uygulamaya gitmesi büyük bir başarıyı getirdi. Buradaki en önemli basamak ise aşılama süreci içerisinde de aşıların devamlılığının olması. Bizim kendi aşımızı üretiyor olmamız büyük bir avantaj. Ancak Türkiye şu anda planladığı şekilde kalan aşıları da temin edebilirse 50 milyon doza yakın olarak inaktif aşı ve ciddi oranda mRNA aşısıyla aşılamada çok ciddi bir başarıyı elde edecek gibi görünüyor” dedi.

    ‘YAZ AYLARINDA GENEL BİR RAHATLAMA OLABİLİR’

    İnaktif aşıda ‘1’inci dozdan sonra korunuruz’ diye düşünmemek gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kara, 2’nci doz uygulandıktan 7-10 gün kadar sonra korunmanın başlayacağını söyledi. Mevcut koronavirüse karşı toplumda aşılama yüzde 60’lara ulaştığında rahatlama olacağını; ama mutant virüste bunun değişeceğini belirten Kara, “Mutant virüsün daha kolay bulaşan virüs olduğunu düşündüğümüz zaman yani karşımızdakinin daha hızlı hareket edip, koşabildiği bir durumda bizim rakamımız da yüzde 60 değil, yüzde 75’e 80’e çıkması gerekecek. Planladığımız şekilde devam edebilirsek mart sonu, nisan gibi genel anlamda bir yüksek aşılamaya ulaşıp, toplum içerisinde kayıplarımızın azaldığı, hastane yükümüzün azaldığı bir dönemi görebiliriz. Yerli aşılarımızın da üretim zamanlarını değerlendirdiğimizde yaz aylarında genel bir rahatlamamız olabilir; ama bu virüsün mevsimsel özellik kazanma ihtimalini, diğer ülkelerde de var olacağını düşündüğümüzde önümüzdeki kış için tekrar bizim hazırlıklı olmamız gerektiği, belki o dönemde bir doz veya iki doz aşıyı özellikle riski olanların olması gerektiğini söylemek gerekecek” ifadelerini kullandı.

    ‘AŞI OLAN VİRÜSÜ ALSA DA AĞIR HASTA OLMUYOR’

    Prof. Dr. Kara, ‘her aşı olan kişi korunacaktır’ anlamına gelmeyeceğini belirterek, “Bugünkü verilerle baktığımızda oranımız yüksek; ama bu yüzde 100 değil yüzde 90, yüzde 80 olabilir. Yani aşı olan kişi hala virüsü alabilir ama biz şunu biliyoruz; eğer aşılandıysanız inaktif aşı için aşının koruyuculuk süresi 6 ayla, 7- 8 ay. Bu süre içerisinde virüsü alsanız da hastalık boyutunda hastaneye yatacak ya da yoğun bakıma yatacak kadar ağır hasta olmuyorsunuz. Ama virüsü alabiliyorsunuz, bir başkasına bulaştırabiliyorsunuz öyle gibi görünüyor; ama burada kesin bir rakam söylemek zor. Ülkeler arasındaki çalışmalarda oranlar ve rakamlar farklı kesin bir şey söylemek çok zor” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesi: Kısıtlamalar devam edecek

    Bilim Kurulu üyesi: Kısıtlamalar devam edecek

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Turan, ”Henüz kısıtlamaları gevşetmeye başlamamalıyız. Çünkü bu mutasyonlu virüsün ülkede ne kadar hızla yayılıp yayılmayacağını bilmiyoruz. O nedenle alarm durumunda olmaya devam etmek durumundayız” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Sema Turan, DHA’ya yaptığı açıklamada, koronavirüs ile mücadele kapsamında alınan kısıtlama tedbirlerinin devam etmesi gerektiğini bildirdi. Turan, ”Henüz kısıtlamaları gevşetmeye başlamamalıyız. Çünkü bu mutasyonlu virüsün ülkede ne kadar hızla yayılıp yayılmayacağını bilmiyoruz. O nedenle alarm durumunda olmaya devam etmek durumundayız. Tedbirlere devam edeceğiz. Kısıtlamalar devam edecek. Ama tabii ki sosyal yaşamın ekonomik yaşamın devamlılığı için de peyderpey bir takım kararlar ortaya çıkabilir; halkı da rahatlatmak adına. Ama bunu da çok iyi bir dengede götürmek gerekiyor” dedi.

    ‘BU SÜREÇTE O BÖLGELER YAKINDA TAKİP EDİLECEK’

    Turan, köy okullarında eğitimin tekrar başlamasıyla ilgili ise, ”Özellikle köy okullarında online eğitimle ilgili oradaki çocuklarımızın sıkıntıları olduğunu biliyoruz. Bu noktada kontrol edilebilecek küçük alanlar bu alanlar. Ve o alanlarda okulların açılması, çocuklarımızın yararına olacak. Daha sıkı kontrol edilebilecek alanlar bunlar. Dünyada da okulların açılmasıyla ilgili zaten belli indikatörler kullanılır. Genellikle bölgesel, yerel; enfeksiyon hızı ile ilişkili ya da bu virüsün ortaya çıkış hızı ile ilgili kararlar değişebiliyor. Yani bu indikatörler kullanılarak bölgesel okullar açılabilir. Bu noktada da köy okulları kararı oldukça da önemliydi. Çünkü oradaki çocuklarımızın eğitimi çok sekteye uğradı online eğitim nedeniyle. Çünkü online eğitime ulaşamayanlar oldu. O noktada da böyle bir karar alındı. O bölgeler yakın takip edilecek bu süreçte” ifadelerini kullandı.

    ‘ÜNİVERSİTELER İÇİN ŞUAN NET BİR KARAR YOK’

    Turan, üniversitelerin açılmasının şu an için gündemde olmadığını bildirerek, “Üniversiteler zaten kendi yapıları gereği online eğitimi bir miktar hibrit şeklinde kullanabildiler. Online eğitimlerine devam ettiklerini biliyoruz. O noktada da üniversiteler için şu an net bir karar yok. Süreç aynı şekilde devam edecek. Uzaktan eğitim devam edecek” diye konuştu.

  • Mutasyonlu virüse karşı çift maske uyarısı

    Mutasyonlu virüse karşı çift maske uyarısı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, mutasyonlu virüse karşı çift maske uyarısı yaptı. Kara, “Eskiden aynı ortam içerisinde bulunan 10 kişiden 3’üne bulaşıyorsa şu an 6-7’sine bulaşabiliyor. Önceden mesafemiz 1 metre ise şimdi bunu en az 1,5 metre, karşılıklı durma süremiz 10 dakika ise şimdi bunu mutlaka 2-3 dakikalara indirmemiz lazım. Kapalı bir ortamda maske sayısını 2 yapabiliriz” dedi.

    ​Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, DHA’ya yaptığı açıklamada, mutasyonlu virüsün Türkiye’de yayılma oranına ilişkin değerlendirmede bulundu. Koronavirüsün mutasyon geçirmesini beklediklerini belirten Kara, “Genellikle mutasyonun lehte olmasını bekliyoruz. Ama bu sefer birden fazla mutasyon geçirip İngiltere’deki suşu ortaya çıkartmış vaziyette. Özelliği, bizim vücudumuzdaki hücrelere daha kolay bağlanabilir hale geldi. Bunun da anlamı şu; daha az sayıdaki virüs daha kolay bağlanabiliyor, böyle olunca da daha kolay hastalık tablosunu veya bizde çoğalarak bir başkasına bulaşmaya neden oluyor. Bu yüzden bu dönemde bizim maskeye, mesafeye biraz daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

    ‘KAPALI ORTAMDA 2 MASKE’

    Prof. Dr. Kara, bu mutasyon serisiyle İngiltere’den gelen dünyaya yayılmış olan suşun çok daha kısa sürede, çok daha uzak mesafeden bulaşa neden olabildiğine dikkat çekti. Kara, “Eskiden aynı ortam içerisinde bulunan 10 kişi varken bunlardan 3’üne bulaşıyorsa şu an 6-7’sine bulaşabiliyor. Mutasyonlu virüsün daha kolay bulaştığını biliyoruz. Böyle olunca da korunmak için bizim biraz daha dikkatli olmamız lazım. Önceden mesafemiz 1 metre ise şimdi bunu en az 1,5 metre, önceden karşılıklı durma süremiz diyelim ki 10 dakika ise şimdi bunu mutlaka 2-3 dakikalara indirmemiz lazım. Ama özellikle kapalı bir ortamdayız, havalandırması az olan bir ortamdayız ve süre de biraz uzayacaksa o zaman maske sayısını 2 maske yapabiliriz ya da Almanya’nın önerdiği filtre özelliği daha sıkı olan havadaki partikülleri bile tutabilen maskeyi tercih etmek öyle bir ortamda gerekebilir” ifadelerini kullandı.

    Prof. Dr. Kara, Türkiye’de şu anda mutasyonlu virüs vakasında sayının az olduğunu ifade ederek, “Ama bu oran yükselirse sokakta karşılaşma ihtimalimiz olan virüs artık daha kolay bulaşan virüs türüne doğru dönerse, o zaman bizim de maskede, mesafede daha dikkatli olmamız, belki iki kat maskeyi dışarıda da takmamız gerekecek” diye konuştu.

    ‘MUTASYONDA ANİ YÜKSELİŞ YOK’

    Prof. Dr. Kara, Türkiye’deki mutasyonla ilgili değişikliklerin çok yakından takip edildiğini ifade ederek, “Mutasyonun görüldüğü illerde rakamlarımızda çok ani yükseliş yok. Bu da şunu gösteriyor; bizim vatandaşlarımızın maske ve mesafeye mümkün olduğu kadar uyduğunu, aynı zamanda filyasyon ekiplerinin çok iyi çalıştığını, kovid pozitif vakaları çok erken tespit edip temaslılarına hızlı ulaştığımızı gösteriyor” dedi.

    ‘RAHATLAMA İÇİNDE OLMAMAMIZ LAZIM’

    Prof. Dr. Kara, aşının ilk dozuyla korunmanın tam başlamayacağını da belirterek, “İkinci dozu olduktan sonra 7 ile 10 gün sonrasında bizim korunmamızın başlayacağını biliyoruz. O bakımdan bugün ‘aşı oldum rahatız’ diye bir hareket içerisinde veya ‘vaka sayılarımız azalıyor’ diyerek bir rahatlama içerisinde olmamamız lazım. İngiltere’de bunu çok net olarak gördük. Rakamların düştüğünü gördüklerinde maskeye, mesafeye daha az dikkat etmeleri çok ciddi bir 3’üncü dalga yaşamalarına neden oldu. Burada tek dikkat etmemiz gereken maskemizi düzgün şekilde takmak” değerlendirmesinde bulundu.

  • ‘Bağışıklık için yüzde 90 aşılanmalı’

    ‘Bağışıklık için yüzde 90 aşılanmalı’

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, toplumsal bağışıklıkta aşının etki oranının önemli olduğunu söyledi. Azap, “Aşı yüzde 70 etkiliyse toplumun yüzde 65’ini bağışık hale getirmek için yüzde 65’ini aşılamanız da yetmiyor, yüzde 85’ini hatta yüzde 90’ını aşılayacaksınız ki aşı ile bu bağışıklığa ulaşabilin” dedi.

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Genç Girişim ve Yönetişim Derneği’nin ‘İş’te Fırsat Toplantısı’nda konuştu. Prof. Dr. Azap, hızlı yayılan varyantların çıkmaya başladığını belirterek, “Bu virüslerde değişim, mutasyon çok hızlı olur ve ortaya değişmiş virüsler çıkar. ‘Varyant’ deniyor bunlara. ‘Mutasyon’ çok daha büyük değişimlere verdiğimiz isim aslında. ‘Varyant’ yani ‘değişmiş virüs’, bizim şu an için korkulu rüyamız. Bu virüsün yaklaşık 23 noktasında, genetik yapısında değişiklik var. Bu değişiklikler nedeniyle daha kolay bulaşıyor ve daha hızlı yayılıyor. Eğer bu dolaşmaya devam ederse bu 23 bölge olacak 25 bölge, 30 bölge, 50 bölgeye kadar çıkacak aylar içinde. O zaman birikince, bu değişimlerle birdenbire virüs çok daha değişik bir virüs haline gelecek. Bizim şimdiki geliştirdiğimiz aşılar buna etki etmez olacak. Aynı risk tedavi için de geçerli ne yazık ki. Bu aşıları biz hızlıca değiştirip yeni virüse göre üretebiliriz” dedi.

    ‘YÜZDE 40 DAHA KOLAY BULAŞIYOR’

    Prof. Dr. Azap, varyant virüslerin yüzde 40 oranında daha kolay bulaştığını belirterek, “İnsanlığı bekleyen en büyük tehdit aslında bu varyant virüsler. Virüsün değişime uğramasının nedeni insanda çoğalmaları; çünkü çoğalırken genetik yapıdaki hatadan kaynaklanıyor. Aslında bu değişim bir hata. Birbirinin aynısını kopyalayamıyor, hatalı üretim oluyor. O hatalı üretim virüse bir avantaj sağlarsa hakim hale geliyor. Dünyada giderek bu hakim hale gelecek; bunu engellemenin birinci yolu vaka sayısını olabildiğince azaltmak. Bu varyantlar çoğalma sırasında oluyor. Yani ne kadar çok insanda hastalık yaparsa, bu varyantların oluşma sıklığı da o kadar artıyor. O yüzden ‘ne kadar az insan vakası o kadar az varyant’ demektir. O yüzden de bu kapatmalar, maske, mesafe, hijyen önlemleri çok kritik. İkicisi de aşı, hızlı aşılama” ifadesini kullandı.

    ‘YAŞLI GRUPLARDA mRNA AŞILARI TERCİH EDİLMELİ’

    İnaktif aşıları eski cep telefonlarına benzeten Prof. Dr. Azap, mRNA aşılarını ise akıllı telefon gibi düşünmek gerektiğini söyledi. Azap, “Her ikisi de görüşmeyi çok iyi sağlıyor aslında bakarsanız. Bu aşıların hepsinin ağır ve öldürücü enfeksiyon gelişimini önleme kapasitesi benzer. mRNA aşısı hafif hastalığı da daha iyi önlüyor, yüzde 90’ın üzerinde bir olasılıkla, kişi virüs ile karşılaşsa bile hafif de olsa hiç hastalanmıyor. İnaktif aşılarda bu oran yüzde 70. İnaktif virüs aşısının daha az etkili olduğu gruplarda, örneğin ileri yaşlardakiler daha az antikor oluştururlar. Yaş ilerledikçe verdiğiniz antijene karşı vücudun antikor üretme kapasitesi azalır, doğaldır bu. O yüzden yaşlı gruplarda mRNA aşıları yüksek antikor oluşturduğu için tercih edilebilir. Ama bu aşıların da 2 önemli sıkıntısı var. Biri yan etkileri yüksek. Yaygın kas ağrıları, baş ağrısı gibi yan etkiler daha çok karşımıza çıkıyor. Aşı yaptığınız 100 kişiden 60’ın da 1-2 gün süren ağrı, kırgınlık, baş ağrısı oluyor, özellikle 2’nci dozdan sonra. Bir diğeri de mRNA aşılarının dez avantajı soğuk ortamlara ihtiyacı var, eksi 70 gerçekten zorlayıcı bir ortam” diye konuştu.

    ‘AŞININ ETKİ ORANI ÖNEMLİ’

    Eski normallere dönüşün ilacın bulunmasına bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Azap, normale dönüş için koronavirüse karşı geliştirilecek ilacı beklemek gerektiğini söyledi. Azap, “Toplumun yüzde 65’i bağışıklık kazandığı durumda artık virüs rahat bir şekilde toplumda dolaşamaz. Biz buna ‘kitle bağışıklığı’ diyoruz. Bu aşılar kişiyi koruyor evet; ama enfekte olmaktan korumuyor. Aşılanmış insanlarda da virüs solunum yolunda çoğalıp başka kişileri hasta edebiliyor, bulaşabiliyor. Aşının çok faydası olmayacak bu kesin. Yine en çok bulaştıranlar klinik olarak hastalanmış olanlardır. Aşı faydalı olacak; ama toplumsal bağışıklığı sağlamak için tahmin ettiğimiz kadar çok faydası olmayacak, az bir faydası olacak. Aşının etkili olma oranı da önemli, yüzde 70 etkiliyse toplumun yüzde 65’ini bağışık hale getirmek için yüzde 65’ini aşılamanız da yetmiyor. Yüzde 85’ini hatta yüzde 90’ını aşılayacaksınız ki aşı ile bu bağışıklığa ulaşabilin” ifadelerini kullandı.

  • Bilim Kurulu üyesinden çarpıcı Covid açıklaması

    Bilim Kurulu üyesinden çarpıcı Covid açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilimsel Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, salgının biteceğini; ancak virüsün kaybolmayacağını belirterek, “Covid-19’un mevsimsel bir enfeksiyon olarak kışın artan yazın azalan, grip gibi bir hastalık olmasını bekliyoruz” dedi. Azap, Ankara’da nisan, haziran, ağustos ve kasım aylarında olmak üzere 4 dalga yaşandığını, 5’incisini şubat ortasında beklediklerini de söyledi.

    Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Genç Girişim ve Yönetişim Derneği’nin (GGYD) 50’nci kez organize ettiği ‘İş’te Fırsat Toplantısı’na çevrimiçi katıldı. Prof. Dr. Azap, toplantıda yaptığı konuşmasında, koronavirüs pandemisine ilişkin uyarılarda bulundu. Azap, koronavirüs salgınındaki dalganın ülke ülke, hatta il il değiştiğini belirtti. Ankara örneğiyle bu farklılığı anlatan Prof. Dr. Azap, “Örneğin Ankara’da nisan, haziran, ağustos ve kasım aylarında olmak üzere 4 dalga yaşadık, 5’incisini bekliyoruz. Maalesef şu anda olgu sayısında kıpırdanma var. Ankara’da beklediğimiz 5’nci dalga muhtemelen şubat ayı ortasında başlayacak, mart ortasına kadar sürecek” dedi.

    ‘SALGIN BİTECEK, VİRÜS KAYBOLMAYACAK’

    Dünya genelinde bugüne kadar Covid-19 kaynaklı 100 milyon vaka, 2 milyon ölüm olduğunu anımsatan Prof. Dr. Azap, “Hem olgu hem ölüm sayısında ABD başı çekiyor. Türkiye 9’ncu sırada. Ama bunlar kesin tanı alınan sayılar. Tanı koyduğunuz her bir olguya karşılık tanı koymadığınız 9 olgu var. 100 milyon olgu diyoruz; ama 1 milyar kişiyi buldu. Yani dünya nüfusunun 1 milyarı enfekte oldu. Ölüm sayısı da 2 milyon diyoruz; ama tanı koyamadıklarınızla 5 milyona yakın kaybımız oldu. Salgın bitecek; ama virüs kaybolmayacak. Covid-19’un mevsimsel bir enfeksiyon olarak kışın artan yazın azalan, grip gibi bir hastalık olmasını bekliyoruz. En iyimser tahminle bağışıklık 2 yıl sürerse, bu 2 yılda bir yine özellikle kış aylarında artan sonra azalan bir hastalık yapacak” diye konuştu.

    RAHATLAMA 1 YIL SONRA

    Prof. Dr. Azap, ilaçların hastalıkları tedavi ettiği gibi yayılımı da engellediğini belirterek, “Covid-19 için şu an kullanılan ilaçların hiç biri doğrudan virüsü ortadan kaldıran ilaçlar değil. Virüse doğrudan etkili ilaç, önümüzdeki yılın ocak, şubat aylarında geliştirilmiş olacak. En iyimser tahmin; bu yılın kasım, aralık ayı gibi bu ilaçlar yaygın şekilde kullanılıyor olacak. Yani önümüzdeki sene bu zamanlar normale dönmüş olacağız. Maskeleri çıkarıp mesafeyi umursamayacağız; fakat çok uzun yılar boyu bu virüsle yaşamaya devam edeceğiz. Tıpkı grip gibi” ifadesini kullandı.

    ‘ANTİKOR TESTLERİ YASAKLANMALI’

    Konuşmasında sık sık aşıların önemine dikkat çeken, aşıların hızlı geliştirilmiş olmasının özensiz yapıldığı anlamına gelmediğinin altını çizen Prof. Dr. Azap, “Şu an uygulanan bütün aşıların ağır ve öldürücü enfeksiyon gelişimi önleme kapasitesi birbirine benzer. Son 6 ay içinde hastalığı geçirenlerin aşılanmasına veya antikora baktırmasına gerek yok. Antikorlara güvenemiyoruz. Antikor testleri yasaklanmalı; çünkü bilimsel faydası yok. Kandaki antikorun solunum yollarındaki virüse ne kadar etkili olacağını kestirmeniz mümkün değil. Önemli olan bağışıklık. Eğer Covid-19 geçirdiyseniz kanınızdaki antikordan bağımsız olarak en az 6 ila 8 ay bu hastalıktan korunuyorsunuz. Bu kadar zaman geçmeden tekrar hastalanan kişiler var; ama sayıca çok azlar. Dünya genelinde kanıtlı 100 milyon kişi varsa, tekrar enfekte olan 10 binin altında. Çok çok düşük bir oran” dedi.

  • Bilim Kurulu üyesinden kısıtlama açıklaması

    Bilim Kurulu üyesinden kısıtlama açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, koronavirüse karşı aşı çalışmaları belli bir noktaya gelene kadar kısıtlamaların devam etmesi gerektiğini söyledi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, koronavirüsle mücadele kapsamında Türkiye’de şu ana kadar 1 milyon 300 bin kişinin aşılandığını hatırlattı. Büyük çoğunlukla sağlık çalışanlarının aşılandığını ifade eden Tezer, “Aşılanan grubun verileri; neler olduğu, neler olabileceği ile ilgili yakından takip ediliyor ve analizler yapılıyor. Küçük de olsa 85 yaş ve 90 yaşın üzerindeki insanlarımız evlerinde aşılandılar. Şu ana kadar onlarla ilgili bildirilmiş ciddi, sıkıntılı bir durum olmadığını biliyoruz. Olmaması için de bütün önlemler alınıyor. Bütün önlemler alınarak zaten aşılamadan sonra belli bir süre insanlarımız bekletiliyor, olası gelişebilecek alerjik reaksiyonlara karşı önlem almak adına” diye konuştu.

    Tezer, şu an virüsün her yıl aşısının yapılmasının gerekli olup olmadığının bilinmediğini, ne kadar sürede hangi yaş gruplarına yapılacağının ileri dönemlerde belli olacağını, şu ana kadar hazırlanmış olan stratejik aşılanma şemasının uygulanacağını kaydetti.

    ‘KISITLAMALAR DEVAM ETMELİ’

    Tezer, aşı çalışmaları belli bir noktaya gelene kadar kısıtlamaların devam etmesi gerektiğine dikkat çekerek, şöyle konuştu:

    “Kısıtlamaların daha devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Aşılama belli bir noktaya gelene kadar etkisini net bir şekilde gördüğümüz kısıtlamaların devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle gece saatlerinde ve hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamasının devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü başarılı bir şekilde vaka sayılarını düşürdük. Hepimiz biliyoruz ki, 35 binli rakamları gördük, ölümler, yoğun bakım ünitelerindeki hasta sayıları artmıştı. Hastaneler yoğun bir süreç geçirdi. Bunları tekrar yaşamamak, aynı duruma dönmemek için ki örnekleri var bunu da lütfen unutmayalım. Yani kısıtlamaları gevşetip, tekrar vaka artışları ciddi şekilde yükselen ülkeler var. Buna benzer durumları yaşamamak için aşılama stratejimizin eksiksiz uygulanması gerekiyor. Bu süreçte de kısıtlamaların devam etmesi gerekiyor.”

  • Bilim Kurulu üyesinden Uludağ tepkisi

    Bilim Kurulu üyesinden Uludağ tepkisi

    Hafta sonu Uludağ’da ortaya çıkan görüntülerle ilgili konuşan Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, tedbirsiz hareketlerin üçüncü zirve tehlikesi oluşturduğunu söyledi. Kayıpmaz, “Ne yazık ki hafta sonu ortaya çıkan görüntüler, hem kayak pistlerinde hem de otellerin kapalı alanlarında ciddi bir yoğunluğu gözler önüne serdi. Bu durum tabii ki bir tehlike oluşturuyor” dedi.

    Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, hafta sonu Uludağ Kayak Merkezi’nde adeta koronavirüse davetiye çıkaran görüntüler hakkında konuştu. Bilim Kurulu Üyesi Kayıpmaz, virüs ile mücadele kapsamında bir çok işletmenin kapalı durumda olduğunu hatırlatarak, kayak merkezinde oluşan görüntülerin kabul edilemez olduğunu söyledi. Kış aylarının gelmesi ile birlikte kapalı alanlarda toplanmaların da arttığını hatırlatan Kayıpmaz, bu ayların yaza geçiş açısından çok önemli olduğunu kaydetti.

    “Ne yazık ki hafta sonu ortaya çıkan görüntüler, ciddi bir yoğunluğu gözler önüne serdi”

    Hafta sonunda Uludağ Kayak Merkezi’nde adeta koronavirüse davetiye çıkaran görüntüler hakkında konuşan Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Bilindiği gibi şuan lokanta, kafeterya, pastane tarzında işletmeler oturarak müşteri alımına kapalı. Şuan da yalnızca paket servisi ve al-götür şeklinde hizmetlerine devam ediyorlar. Sömestir tatilinin devreye girmesi ile birlikte kış otellerinde ummadığımız bir kalabalık yaşandığını gördük. İnsanlar elbette nefes almak hava almak için oralara gidebilirlerdi. Ama ne yazık ki hafta sonu ortaya çıkan görüntüler, hem kayak pistlerinde hem de otellerin kapalı alanlarında ciddi bir yoğunluğu gözler önüne serdi. Bu durum tabi ki bir tehlike oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

    “Kalabalığın olduğu her yerde bu virüs kendine yayılmak için fırsatı buluyor”

    Kış aylarının gelmesi ile birlikte kapalı alanlarda toplanmaların daha da arttığına dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Kayıpmaz, bu ortamların virüsün yayılması açısından çok müsait olduğunun altını çizdi. Kayıpmaz, “Nerede olursa olsun, ister Nişantaşı’ndaki kafelerde olsun, ister Ankara Çukurambar’daki kafelerde olsun, isterse kış otellerinde olsun. Kalabalığın olduğu her yerde bu virüs kendine yayılmak için fırsatı buluyor. Soğuk havada daha fazla fırsat buluyor. Özellikle kapalı ortamlarda uzun süre vakit geçirince yayılmak için fırsat buluyor. Kapalı ortamlar her zaman iyi havalandırılamayabiliyor. Kapalı ortamlarda kötü havalandırma da kalabalıkla birleştiğinde virüs de yayılmak için kendine fırsat buluyor” şeklinde konuştu.

    “Bizim kışın ortasında yapacağımız tedbirsiz hareketler, salgında üçüncü zirve tehlikesiyle bizi karşı karşıya bırakır”

    Şuan alınan tedbirler ile birlikte vak’a ve hasta sayılarında düşüşün devam ettiğini hatırlatan Kayıpmaz, eğer tedbirlere uyum noktasında bir gevşeme olursa, salgında üçüncü bir zirve görülebileceğini vurguladı. Kayıpmaz, şuan aşılama ile birlikte virüs ile mücadelede daha güçlü hale gelindiğini belirterek şunları kaydetti:

    “Şuan da bizim evet vak’a sayılarımız, ağır hasta sayılarımız kontrol altına alınmış olabilir. Beraberinde bizim sağlık sistemimizin buna yanıt verme kabiliyeti iyi bir durumda olabilir. Nitekim yoğun bakım doluluk kapasitesi ve servis yataklarındaki doluluk kapasitelerinde bunları görüyoruz. Ama bu ortada bir hastalığın olmadığı anlamına gelmemeli. Çünkü şuan da karşımızda dünyanın birçok ülkesinin boğuşmakta olduğu bir mutasyon tehlikesi var. Kış aylarının ortasındayız. Havalar hala soğuk seyrediyor. Bizim bu kış aylarında tedbirli davranışları en yüksek ölçüde tutmamız lazım ki biz bundan sonra bahar ve yaz aylarına daha konforlu biçimde gidebilelim. Ama bizim kışın ortasında yapacağımız tedbirsiz hareketler, salgında üçüncü zirve tehlikesiyle bizi karşı karşıya bırakır. Üçüncü zirve ile karşılaşırsak da bu salgının bitişi anlamında süreci uzatır. Aslında biraz daha sabırla birlikte biz güzel günlere daha kolay erişebileceğiz. Çünkü elimizde şuan da maske, mesafe, temizlik ve kalabalıklardan kaçınma gibi önlemlerin yanı sıra aşı var.”

    “Bizim bu kazanımları kaybetmememiz gerekiyor”

    Ayrıca aşılamanın şuan da elimizdeki önemli güçlerden biri olduğuna da değinen Kayıpmaz, “Biz şuan da tedbirlerle, kapatma ve kısıtlama kararlarıyla birlikte salgını bir noktaya kadar getirmiş durumdayız. Şimdi aşının da devreye girmesi ile beraber artık hastalığa karşı çok daha güçlüyüz. Bizim bu kazanımları kaybetmememiz gerekiyor. Bunun için de özellikle şu kış aylarında tedbirlere bireysel olarak daha sıkı biçimde uymamız gerekiyor” diye konuştu.

  • Sokak kısıtlamaları kalkıyor mu? Dikkat çeken açıklama

    Sokak kısıtlamaları kalkıyor mu? Dikkat çeken açıklama

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüs tedbirleri kapsamında uygulanan sokak kısıtlamalarının vaka sayılarının binli rakamlara düşmesi ile kademeli kaldırılabileceğini söyledi. İlhan, “Öncelikli olarak belki hafta içi 00.00’a çekilebilir. Hafta sonu kısıtlamaları akşam saatleri olabilir, belki hafta sonu bir gün kısıtlama söz konusu olur” dedi.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, hafta sonu uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması ile hafta içi uygulanan saat kısıtlamasının vaka ve hasta sayısının düşmesinde büyük etkisi olduğunu söyledi. Prof. Dr. İlhan, “Sokak kısıtlamalarının hem vaka sayısında hem de hasta sayısının azalmasında etkisinin çok olduğunu hepimiz gözlemledik. Onun için kısıtlamaların kalkması için acele etmemek gerekiyor; ama peyderpey vaka sayısı, hasta sayısı daha aşağıya yöneldiğinde elbette bunların kalkması gündeme gelebilir” dedi.

    ‘BELKİ HAFTA SONU BİR GÜN KISITLAMA SÖZ KONUSU OLUR’

    Prof. Dr. İlhan, kısıtlamaların peyderpey nasıl gevşetileceğine ilişkin ise, “Öncelikli olarak belki hafta içi kısıtlamaları biraz ileri çekilebilir yani hafta içi 00.00’a çekilebilir. Hafta sonu kısıtlamaları başlangıçta kalkmayabilir, sonra hafta sonu kısıtlamaları akşam saatleri olabilir, belki hafta sonu bir gün kısıtlama söz konusu olur. Bunlar hep değerlendirilmesi gereken konular. Vatandaşlarımızın kısıtlamalar kalkmasa bile kendi önlemlerini alması gerekir. Vatandaşlarımızın da kısıtlamalar kalksa bile tekrar eski duruma gelmek istemiyorsak eğer, mutlaka kendi kısıtlamalarını oluşturması gerekiyor, kalabalık yerlere gitmemek, maske takmaktan vazgeçmemek, fiziksel mesafeye uyma seçeneklerine dikkat etmesi gerekiyor” diye konuştu.

    ‘BİNLİ RAKAMLARI GÖRÜRSEK KISITLAMALAR GEVŞETİLEBİLİR’

    Vaka sayılarının binli rakamlara düşmesi ile kısıtlamaların gevşetilmesinin uygun olacağını vurgulayan Prof. Dr. İlhan, “İller özelinde de ayrı bir değerlendirme söz konusu olabileceği gibi, şu an genel olarak baktığımızda iyi gittiğimizi söylemek mümkün. Vaka sayısı azalıyor, hasta sayısı azalıyor, aşılama başladı. Böyle umutlu bir ortam söz konusuyken biraz daha sabretmek, işler yolunda giderken işi bozmamak gerekiyor açıkçası. Belki binli rakamları görürsek, belli bölgelerde binli rakamlar daha çok olursa büyükşehirlerimizde, İstanbul, Ankara’da yoğunlaşırsa Türkiye genelinde kısıtlamaların biraz daha gevşetilmesi söz konusu olacaktır” dedi.

    ‘KAFE RESTORANLAR İÇİN 2 BİNİ GÖRMEMİZ LAZIM’

    Prof. Dr. İlhan, kafe, restoranların faaliyete girmesi için ise vaka sayısında 2 bin rakamını işaret etti. İlhan, “Restoranların kafelerin ne zaman açılacağının kararını İçişleri Bakanlığı veriyor. Şu an net bir şey söyleyemesek de binli, 2 binli vaka sayılarını görmemiz daha doğru olacaktır. Vatandaşlarımızın vakaların ve hasta sayılarının daha da aşağıya gelmesi için bir an önce normal hayata daha rahat döneceğimiz mümkün” ifadesini kullandı.

  • Bilim Kurulu Üyesinden uyarı: Yeni dalga gelebilir

    Bilim Kurulu Üyesinden uyarı: Yeni dalga gelebilir

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, sömestr tatili süresinde şehirler arasında insan hareketliliği olması halinde Kurban Bayramı’nda olduğu gibi yeni bir dalgaya neden olunacağını belirterek, “Evler güvenli, evde kalmaya devam etmek lazım” dedi.

    Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Özlü, dün başlayan, üç haftalık sömestr tatiliyle ilgili açıklamalarda bulundu. Sömestir tatili süresinde şehirler arasında insan hareketliliği olması halinde Kurban Bayramı’nda olduğu gibi yeni bir dalgaya neden olunacağını ifade eden Prof. Dr. Özlü, “Özellikle, tatil döneminde öğrenciler online eğitime devam ettiler. Dolayısıyla yoruldular, tatilde insan hareketliliği artma riski var. O bakımdan bu tatili evde geçirmek lazım. Doğrusu o. Kendi hane halkınızla evde keyifli vakit geçirmenin yolunu bulmak lazım. Yoksa tatil oldu diye bulunduğu kentten başka yerlere hareket etmek veya başka kişilerle bir araya gelmek, yakın da olsa eş, dost, akraba da olsa güvenli değil” dedi.

    “DİKKAT ETMEZSEK AYNI SONUÇLA KARŞILAŞABİLİRİZ”

    Tek güvenli oaln yerin evler olduğunu belirten Özlü, “Evet yorulduk, bunaldık ama amacımız şu; salgını durdurup, hiç olmazsa yazın rahat bir nefes alıp, yaz tatiline rahat girebilmek. Eğer şimdi buna uymazsak, bu okul tatili süresinde şehirler arasında insan hareketliliği olursa, aynen Kurban Bayramı’nda olduğu gibi, bir dalgaya neden olabilir. Nasıl ki Kurban Bayramı’nda yaşanan insan hareketliliği, onu takip eden 1-2 ay içerisinde ciddi bir vaka artışıyla sonuçlandı, bu tatilde de buna dikkat etmezsek, aynı sonuçla karşılaşabiliriz. Dolayısıyla bu süreç uzayabilir” diye konuştu.

    ‘VAKA SAYILARIMIZ YÜKSEK VE BULAŞMA DEVAM EDİYOR’

    Tedbirler alındığı için vaka sayılarının azaldığını belirten Prof. Dr. Özlü, “Bir an önce bu pandemiden kurtulmamız için herkesin dikkatli olması lazım. Tatil hakkımız, evet yorulduk, biz de bir an önce normale dönmek istiyoruz. Hepimizin arzusu o ama, daha o kararlı döneme gelmedik. Vaka sayılarımız yüksek ve bulaşma devam ediyor. Özellikle dünyaya baktığımızda dünyada salgın azalmıyor, artıyor. Amerika’da, Rusya’da, Hindistan’da, Brezilya’da, Avrupa’da alınan tedbirlere, yasaklara, kısıtlamalara rağmen artıyor. Özellikle varyant virüsle ilgili sıkıntılar çok fazla ve endişeler var. Biz iyi bir noktaya doğru gidiyoruz ama henüz güvenli noktada değiliz. Tedbirleri aldığımız için vaka sayıları azalıyor. Tedbirlerden vazgeçersek, eskiye dönersek, yine aynı şekilde aynı şeyi yaşayabiliriz. Onun için, biraz daha sabredeceğiz. Yaza rahat edeceğimizi düşünüyorum ama birkaç ay daha sabırlı olmamız lazım” ifadelerini kullandı.

  • Normale dönüş için tarih verdi

    Normale dönüş için tarih verdi

    Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, aşılamalanın bu şekilde uygun devam etmesiyle 2022 yılında toplumun rahatlayacağını, aşı çalışmalarının sonuçlarının da ortaya çıkmış olacağını belirtti.

    Dünya Sağlık Örgütü’nün de açıkladığı gibi yüzde 50’nin üzerinde koruyuculuk sağlayan bütün aşıların geçerli olarak belirlendiğini hatırlatan ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Bugün dünyada yapılan aşıların hepsinin koruyuculuğu Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınırda olan aşılardır. Dolayısıyla şu an değişik ülkelerde yaygın olarak uygulanan aşıların geçerliliği söz konusudur. Pandeminin sonu ne zaman gelecek sorusunun yanıtı olarak yüzde 60 ila 70 kişinin geçirmesi ya da aşı olması gerekiyordu. Dolayısıyla bütün pandemilere göre bunda daha şanslıyız, aşıyı daha hızlı elde ettik” dedi.

    AŞIRI DUYARLILIK TEHLİKESİ GÖRÜLEBİLİR

    Aşı olan kişilerde ilk etapta ortaya çıkacak yan etkiler ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Aşı olan kişileri 15 ila 30 dakika kadar bekletiyoruz. Bir kere herkeste aşırı duyarlılık reaksiyonu tehlikesi olabilir. Bu en ufak yapılan tetonoz aşısından tutun hepsi için geçerlidir. O yüzden bütün aşı merkezlerinde bu gibi durumlara yönelik donanımlar hazırdır. Bunun dışında genellikle olan lokal belirtilerdir. Aşı yerinde şişlik, kızarıklık, ağrı olabilir. Ağız kuruluğu, metalik tat, baş ağrısı, yorgunluk, kas ağrısı olabilir. Bunlar hafif yan etkilerdir. Çok fazla olursa aspirin değil, parasetamol tablet alabilirler. Kendilerini daha rahatsız hissediyorlarsa bir sağlık kuruluşuna başvurmaları yararlı olur” diye konuştu.

    MUTASYONU GRİPTEN DAHA AZ

    Aşının antikoru 5 ila 8 aya kadar devam ettiğini belirten Prof. Dr. Taşova, “6 ay ortalama bir süre olarak belirliyoruz. Ondan sonraki aşamada yine ne kadar koruyacağını çalışmalarla göreceğiz. Buradaki en önemli olay antikor seviyesi düştüğü zaman, tekrar antikor seviyesinin yükselip yükselmediğine bakılması lazım. Ayrıca tıpkı grip aşısı gibi tekrar aşı olunması gerekecek mi onun izlenmesi gerekiyor. Ve bu tekrar aşı ne zaman yapılacak? Örneğin grip aşısı çok hızlı mutasyon olduğu için yılda bir yapılıyor. Bunda daha az mutasyon oluyor. Belki bunu 2 yıla bir yapacağız. Ama dediğim gibi bunları daha sonra hep beraber değerlendireceğiz” ifadelerini kullandı.

    ANTİKORLARIN KALICILIK SÜRECİ ÖNEMLİ

    Bundan sonraki aşamada aşı ya da hastalıkla elde edilen antikorların kalıcılık sürecinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Taşova, şöyle konuştu:

    “Eğer bunlar ortadan yok oluyorsa tekrar enfekte olacaksınız. Ya da olan antikorlara rağmen tekrar enfekte olacaksınız ama daha hafif geçirebilirsiniz, çok az da olsa ağır geçirebilirsiniz. Bunları zaman içerisinde biriken verilerle birlikte göreceğiz. Aşılama uygun bir şekilde böyle devam ederse hepimiz bu yılın haziran ayından sonra rahatlarız. Ama tabi ki bu maskeleri atacağımız, kapalı ortamda bulunacağımız anlamına gelmiyor. 2021 yılının sonuna doğru, 2022’de muhtemelen daha da rahat olacağız. Çünkü aşı çalışmalarının sonuçları da ortaya çıkmış olacak. Bu anlamda daha yolumuz var ama önemli bir kısmı umarım atlatacağız.”