Etiket: bilim kurulu üyesi

  • Bilim Kurulu Üyesi’nden okul açıklaması

    Bilim Kurulu Üyesi’nden okul açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, Türkiye’de acil kullanım onayı ile uygulamaya giren Çin’li Sinovac’ın geliştirdiği CoronaVac aşısının uygulanmasıyla beraber ilk hedeflerden birinin okulları açmak olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yavuz, aşılamaların başlaması ve bir yandan da kısıtlamaların devam etmesiyle günlük vaka sayılarında istenen düşüş yaşandığı takdirde ilk hedefin okulların açılması olacağını söyledi.

    Prof. Dr. Yavuz, yüksek risk altındaki sağlık çalışanları hariç, hastalığı geçirenlerin 6 ay boyunca aşı olmasına gerek olmadığını belirtti, inaktif aşının 28 gün arayla yapılmasının etkinlik düzeyini çok daha fazla yükselttiğini söyledi.

    Geçtiğimiz perşembe günü öncelikli olarak yüksek risk grubundaki sağlık çalışanlarıyla başlanan Kovid 19 aşılamalarında rekor kıran Türkiye’de, araya hafta sonunun girmiş olmasına rağmen şimdiye dek 700 binin üzerinde kişi aşılandı. Birkaç hafta geç başlanmasına rağmen dünyadaki aşılama sıralamasına iki gün içerisinde ilk ondan girmeyi başaran Türkiye’deki aşılamalar, sırasıyla huzurevleri sakinleri ve çalışanları ile yüksek risk grubundaki 65 yaş üstü vatandaşlarla devam edecek. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, aşıyla ilgili oluşan soru işaretlerine değinerek şunları söyledi:

    “Öncelikle, hastalığı geçirenlerin şu ana kadar yapılmış çalışmalarda genellikle 6 aya kadar bağışıklığının kaldığı düşünülüyor. Çok nadir yeniden enfeksiyon olma oranı. Çok çok düşük. O nedenle genellikle hastalığı geçirenlerin 6 aydan önce aşılanmalarına gerek yok deniyor. Dünyada da genel bilgi olarak bu şekilde. Biz de ilk 6 ay zaten aşılamayacağız. Vatandaşların antikor baktırmasına da gerek yok zaten herkesin antikorlarına bakılması da çok uygulanabilir bir şey değil. Ancak sağlık çalışanlarında durum farklı. Özellikle hafif geçirenlerde, antikor oluşmuyor ya da çok az oluşuyor. Bu durumda da T hücre yanıtı dediğimiz savunma mekanizması ile de korunabiliyoruz. Ama sağlık çalışanlarının virüse maruz kalma riskleri çok yüksek. O nedenle de istemeleri halinde ön safhada çalıştıkları için, hastalığı geçirmiş olsalar da aşılanacaklar.”

    “İKİNCİ DOZUN 28 GÜN ARAYLA YAPILMASI DAHA YÜKSEK ANTİKOR SAĞLIYOR”

    Aşının 14 gün arayla değil de 28 gün sonra ikinci dozunun yapılacak olmasıyla ilgili tartışmalara da yanıt veren Prof. Dr. Yavuz, inaktif aşılarda aşı yapma aralığının birkaç hafta olması gerektiğini ve tüm aşılama programlarında bu şekilde bir uygulamanın tercih edildiğini vurgulayarak şöyle konuştu:

    “Bu aşının, 0-14 yerine 28’inci gündeki ikinci doz uygulamalarda antikor seviyesinin iki kat daha yüksek olduğu bilgisine sahibiz Faz 2 çalışmalarından. Öncelikli olarak yüksek risk grubu ve yaşlılara yapılacağı için de daha yüksek antikor oluşturması çok daha önemli. Bu bilgiye dayanarak aşılamanın 28 gün arayla olmasını önerdik. Normal 18-59 yaş arası grupta da antikor seviyesi 28 günde bir yapıldığında çok daha yüksek oluyor. Antikor seviyesinin yüksekliği de büyük olasılıkla daha uzun bir bağışıklık sağlayacak. Türkiye’de vaka sayıları hazır aşağı doğru inmişken ve kısıtlamalarımız da devam ederken bir yandan bunu fırsat olarak kullanalım ve insanları 28 günde (ikinci doz) aşılayarak daha iyi bir bağışıklık oluşturalım diye bu karar alındı. Herkes bundan en iyi şekilde faydalansın, diye yani. Burada bilim dışı bir yaklaşım yok kesinlikle. Tamamen klasik immünoloji bilgisiyle hareket edilerek alınmış bir karar. Zaten bütün aşıların Faz 2 çalışmalarında iki doz arasını biraz daha açtığınızda daha iyi antikor yaptığı biliniyor. Ama pandemi nedeniyle hız kazandırmak gerekiyor sürece. 14 günde bir yapılmasının nedeni de, kısa sürede daha düşük de olsa koruyucu bir antikor yanıtı elde edelim diyeydi aslında. Evet 14 günde de elde ediliyor koruyuculuk ama 28 günde sonuçlar daha iyi.”

    “İNGİLTERE’DEKİ MUTASYON ENDİŞE VERİCİ”

    Sars Cov-2’de mutasyonların grip salgınlarındaki kadar hızlı beklenmediğini söyleyen Prof. Dr. Yavuz, İngiltere’de ortaya çıkan ve hastalığın bulaşma hızını artırdığı düşünülen yeni mutasyonun endişe yarattığını belirterek “İngiltere’deki mutasyon şu an neden önemli? Çünkü bulaştırıcılığını çok artırdığına yönelik güçlü kanıtlar var. Nitekim İngiltere’de pik çok arttı. Buna bağlı olarak Amerika ve İrlanda’da da sayılar hızla yükseliyor. Bu, bizi de kaygılandırıyor mutasyonlarla ilgili. Ama aşılara bağışıklık geliştiren bir mutasyon henüz tespit edilemedi” dedi. Hollanda’da görülen ve vizon türü olan Minklerden insanlara Koronavirüs bulaşması üzerine yapılan incelemelerde bu hayvanlardan insanlara geçen mutasyonda bağışıklıktan bir miktar kaçabildiğinin tespit edildiğini de vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, “Yine Güney Afrika’daki yeni mutasyonla ilgili böyle şeyler söyleniyor ama bunlar henüz yaygınlık kazanmadığı, sınırlı kaldığı için, şu an çok kaygı yaratmıyor. Şimdiye kadar yaygınlaşan mutasyonlarda belirgin olarak elimizdeki aşılardan kaçabilen bir türü henüz tespit edilemedi” diye konuştu.

    “DÜZENLİ VİRÜS SEKANSLAMASI PCR TESTLERİNİN DOĞRULUĞUNU DA ETKİLER”

    Virüsün geçirdiği mutasyonların tespit edilebilmesi için, belli periyotlarla virüs sekanslaması denilen bir gen taraması yapılması gerekiyor. Prof. Dr. Yavuz, Türkiye’de şimdiye dek maalesef düzenli olarak virüs sekanslaması yapılamadığını ancak İngiltere’de görülen mutasyonun ardından belli merkezlerin belirlenip bu taramaların gerçekleştirilmesi için bir çalışma başlatıldığını söyledi. Prof. Dr. Yavuz, “Türkiye’de virüs sekanslamasını yapan bildiğim birkaç merkez var ama düzenli yapılmıyordu. Örneğin Cerrahpaşa’nın bu işi yapabildiğini biliyorum. Ancak rutin, düzenli olarak İngiltere’deki mutasyondan sonra birkaç laboratuvar belirlenip onların düzenli olarak yapması yönünde bir çalışma başlatıldığını biliyorum” dedi. Bu genetik değişimler PCR sonuçlarını da etkileyebiliyor. Virüsün belli gen bölgelerini tespit etmek üzere tasarlanan PCR testleri, virüsteki genetik değişimlerden sonra bu bölgeleri göremediği için yalancı negatif sonuçlar verebiliyor. İngiltere’deki mutasyonun da bu şekilde tespit edildiğine işaret eden Prof. Dr. Yavuz, “Türkiye’deki PCR testlerinde bu genetik mutasyonlardan kaçış yönünde şimdilik herhangi bir sıkıntı yok. Ama mesela İngiltere’de bunu tespit için kullanılıyor şu anda. Diyelim PCR testinde virüsün 3 genetik bölgesi kullanıyorlar; değişim nedeniyle bir tanesinden kaçış oluyordu. (Semptom, hastalık olduğu halde) Negatif çıkıyordu sonuçlar. Oradan yakaladılar zaten şüphelenip. Doğru tanı için bunların tabii ki düzenli olarak takip edilmesi lazım. Dünya Sağlık Örgütü de zaten bunu öneriyor” şeklinde konuştu.

    “ÖNCELİĞİMİZ OKULLARI AÇMAK OLMALI”

    Şimdiki bilgilerimizle toplumun ancak yüzde 70’inin aşılanmasıyla toplumsal bağışıklıktan söz edilebileceğini ve bunun da yıl sonunu bulabileceğini belirten Prof. Dr. Yavuz, bu yıl da önlemlere devam etmek zorunda olduğumuzun altını çizdi. Kısıtlamaların ise ancak Şubat ayından sonra gevşetilmeye başlanabileceğini söyleyerek burada da önceliğin okulların açılmasına verilmesi gerektiğini belirtti ve sözlerini şöyle noktaladı: “6 aydan önce bunu (toplumsal bağışıklığı) sağlamak mümkün değil. Hatta yıl sonunu bile bulabilir. Biz öncelikle okulları açmayı hedefliyoruz. Günlük vaka sayıları onbinlerden biraz düşüp de test pozitiflik oranlarımız yüzde 5’in altına indiğinde bunu düşünebileceğiz. Yani rakamların günlük binlerin altına indiğini görmemiz gerekiyor. Ancak o şekilde okul açarak serbestleşmeye gitmek gerekiyor. Şu an çocukların durumu gerçekten çok kötü. Eğitim yönünden çok eksik kaldılar. Çok sıkıntılı bir durum. Bana kalırsa önceliği okullara vermek gerekiyor. Bunun da Şubat’tan sonrası için olabileceğini düşünüyorum. Bu dönem zaten herkes için kayıp bir dönem oldu.”

  • Aşı olan Bilim Kurulu Üyesi açıkladı! İşte ilk yan etkiler

    Aşı olan Bilim Kurulu Üyesi açıkladı! İşte ilk yan etkiler

    Ankara’da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Covid-19 aşısı olan Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Aşının ilk yan etkileri uygulanma bölgesinde ağrı, baş ağrısı, yorgunluk, kas-eklem ağrısı gibi istenmeye yan etkiler. 48 saat içinde de sonlanıyor bunlar” dedi.

    Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, aşı olduktan sonra uygulama noktasında hafif ağrı olduğunu belirterek, “Bunun dışında baş ağrısı, yorgunluk, kas-eklem ağrısı gibi istenmeye yan etkiler. 48 saat içinde de sonlanıyor bunlar. Aşıya bağlı alerjik reaksiyonlar gözlenebiliyor nadir de olsa. Aile sağlığı merkezleri ve hastanelerde bu durumlara karşı gerekli önlemler alınmış durumda. Aşı olan kişi 15 dakika boyunca izleniyor. Beklenmedik alerjik reaksiyona karşı da önlemlerimiz hazır durumda bekletiliyor” diye konuştu.

    AŞI BİLGİLENDİRME PALTFORMUNU ANLATTI

    Doç. Dr. Kayıpmaz, ‘Sağlık Bakanlığı Covid-19 Aşısı Bilgilendirme Platformu’ ile ilgili de bilgi verdi. Doç. Dr. Kayıpmaz, bu platformdan aşılananların anlık takibinin yapılabildiğini, aşı ile ilgili tüm sorulara da burada yanıt bulabileceklerini kaydetti. Doç. Dr. Kayıpmaz, “Sayfayı güncelliyorum ve an be an aşılanan kişi sayısını görüyorum. Her geçen dakika aşılanan kişi sayısı binlerle artıyor. Çok güzel. Her dakika yenilediğimizde daha fazla kişinin aşılandığını görüyoruz, çok mutlu edici bir durum”dedi.

    ‘AŞI SORULARI BURADA’

    Doç.Dr. Kayıpmaz, aşı ile ilgili tüm soruların cevaplarının platformda yer aldığını belirterek “Nasıl aşı olacaksınız, sonrasında kimlere Covid-19 aşısı uygulanacak, aşıların etki mekanizmasının ne olduğu ve aşılarla ilgili sıkça sorulan sorulara buradan rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Aşı çeşitleri, uygulanacak kişiler ve yan etkilerle karşılaştığınızda ne yapmanız gerektiğine dair bilgileri bu platformda bulabiliyorsunuz. Sıkça sorulan sorular köşesi var; mesela ‘Covid-19’u geçirdim yine de aşı yaptırmalı mıyım?’ sorusu burada var. Veya ‘Covid-19 aşısı emziren kadınlara uygulanabilir mi?’ sorusunun cevabını bulabiliyorlar. Mesela ‘yumurtaya alerjisi olan aşı oluyor mu?’ Aşının üretim sürecinde kullanılmıyor yumurta; bu nedenle alerjisi olan kişiler aşı olabilir. Aşı sözlüğü bulunuyor, aşının tarihçesine bile ulaşabilirsiniz. Aşı takip sistemiyle aşı nakil araçlarının nasıl takip edildiği stok ve soğuk zincirin nasıl takip edildiğini görülebiliyor” diye konuştu.

  • Bilim Kurulu Üyesi’nden mutasyon açıklaması! “Hastalığın şiddetini artırdığına dair kanıt yok”

    Bilim Kurulu Üyesi’nden mutasyon açıklaması! “Hastalığın şiddetini artırdığına dair kanıt yok”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Turan, koronavirüste şu ana kadar olan mutasyonların hastalığın şiddetini artırdığına yönelik bir veri olmadığını söyledi. Prof. Dr. Turan, “Evet; bazı mutasyonlar gerçekleşti. Ama hastalığın şiddetini arttırdığına dair bir kanıt şu an elimizde yok. Mutasyonların sonucunda hastalık şiddetini etkileyen bir durumla ben yoğun bakımlarımızda karşılaşmadım” dedi.

    İngiltere’de ortaya çıkan ve daha bulaşıcı olduğu belirtilen Covid-19’un yeni türü yayılmaya devam ederken, son olarak Rusya İnsan Sağlığı ve Tüketiciyi Koruma Kurumu Başkanı Anna Popova da Rusya’da ilk kez Covid-19’un mutasyona uğrayan yeni türünün tespit edildiğini açıkladı. Pandemi ile mücadelenin merkezlerinden Ankara Şehir Hastanesi’nde Yoğun Bakım Uzmanı, Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Turan, koronavirüs salgınında şu ana kadar meydana gelen mutasyonların, hastalığın şiddetini artırdığına şahit olmadıklarını söyledi. Prof. Dr. Turan, bu mutasyonların olumsuz etkisine hastanede ve özellikle yoğun bakımdaki hastalarda rastlamadığına dikkat çekti.

    ‘HASTALIĞIN ŞİDDETİNİ ARTIRDIĞINA DAİR KANIT YOK’

    Prof. Dr. Turan, ”Mutasyonla ilgili çok fazla sayıda haber ve bilgi çıkmış durumda. Dünyadan da sürekli bilgi geliyor. İngiltere’de başlayan mutasyonların duyurulmasıyla birlikte hepimiz alert olduk. Burada en büyük merakımız ‘mutasyonun hastalık şiddeti üzerine etkisi ne olacak?’ Şu anda hastalık şiddetine dair olumsuz bir bilgi elimize gelmedi; dünyadan da ülkemizden de. Evet; bazı mutasyonlar gerçekleşti. Ama hastalığın şiddetini arttırdığına dair bir kanıt şu an elimizde yok. Kişisel olarak şunu söyleyebilirim ki virüs yaşamını devam ettirmeye çalışıyor aslında. Her türlü önlemi arttırdığımızda virüs başka bir yol deniyor. O nedenle mutasyona uğruyor. Bu tam da bir savaş gibi aslında. Bu mutasyonların sonucunda hastalık şiddetini etkileyen bir durumla ben yoğun bakımlarımızda karşılaşmadım” ifadelerini kullandı.

  • Bilim Kurulu Üyesi’nden kan sulandırıcı uyarısı

    Bilim Kurulu Üyesi’nden kan sulandırıcı uyarısı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, koronavirüs tedavisinde kullanılan kan sulandırıcı ürünlerin bilinçsiz kullanımında vücuda zarar verebileceğine dikkati çekti. Kara, “Bu ilaçlardan elimizde reçetemiz olmadan, doktor önerisi olmadan mutlaka uzak durmamız gerekiyor. Kendi kendimize karar verip kullanabileceğimiz ilaçlar değil bunlar” dedi.

    Sağlık Bakanlığı’nca, koronavirüs tedavisinde kullanılan kan sulandırıcı ürünlere dünyada talebin arttığı belirtildi. Türkiye’deki ürünlerin bir kısmının koronavirüs tedavisi için hastanelere yönlendirildiği belirtilerek, “Bu durum serbest eczanelerimiz aracılığıyla hastalarımıza sunulan ürünlerin miktarında, zaman zaman azalmaya yol açabilmektedir” denildi. Ayrıca, kan sulandırıcı ürünlerin piyasada bulunabildiği belirtildi. Uzmanlar, koronavirüs tedavisinde kullanılan kan sulandırıcı ürünleri doktor önerisi ve takibi dışında kullanmanın büyük sağlık sorunlarına yol açabileceğine dikkati çekti.

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, kan sulandırıcı ürünlerin kullanımına ilişkin DHA’ya açıklama yaptı. Kara, herhangi bir ilacın dahi doktor kontrolü dışında dozunu artırınca vücuda zarar verebileceğini belirterek, “Size tedavi amaçlı verdiğiniz ilacı iki katı alırsanız size zarar verebilir. Bu bakımdan doz ana belirleyici. Bu ilaçları gerekmedikçe asla kullanmamak lazım. Kanamaya da neden olabilirler. Kanı sulandırıyor, akışkanlığını artıyor, amacı bu; ama biraz fazla verirseniz kanamaya neden olabilir. Bu çizgiyi bizim, sizin belirlemeniz mümkün değil. Mutlaka sizi izleyen doktorun önermesi ve önerdiği miktarı önerdiği şekilde almanız gerekir” dedi.

    ‘ASLA KULLANMAMALIYIZ’

    Kara, bu tür ilaçların kullanım süresinin uzatılmasıyla da riskin oluşabileceğini belirterek, “Ağrı kesiciyi biz çok rahat kullanıyoruz, bunu bile siz bir tablet yerine 2 tablet alırsanız, almanız gerek süre 6 saatte 1 ise siz 2 saatte bir alırsanız çok ciddi yan etkileri, hatta kayıplara neden olabilecek yan etkileri olabilir. Doktor önerisi olmadan, eczacı arkadaşlara danışıp nasıl kullanılacağından emin olmadan bu ilaçları asla ve asla kullanmamamız gerekir” diye konuştu.

    ‘KENDİ KENDİMİZE KARAR VERİP KULLANABİLECEĞİZ İLAÇLAR DEĞİL’

    Kara, gerekmedikçe kan sulandırıcı ilaçların kullanılmaması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

    “Kan sulandırıcıları kullanırken şöyle riskler olabilir, gerekmediği sürece dışarıdan böyle ilaçları kullanmamız fayda sağlar mı, hayır. Bugün aşıları tartışıyoruz diyoruz ki ‘istenmeyen etkisi olabilir mi’, aşı ile karşılaştırdığımızda kat kat değil yüzlerce kat riski var. Bu ilaçları elimizde reçetemiz olmadan, doktor önerisi olmadan herhangi bir şekilde bize ‘şu şekilde kullanın’ denilmeden mutlaka uzak durmamız gerekiyor. Kendi kendimize karar verip kullanabileceğimiz ilaçlar değil bunlar. Bazen bu ilaçların bir de başka ilaçlar ile etkileşmesi vardır. ‘A’ ilacını alıyorsanız belki de sizin kullandığınız kan sulandırıcının etkisi 2 katına çıkacak, belki de yarıya üşecek. Onun için bunu bir sağlık profesyonelinin, bu işi bilen kişinin değerlendirmesi sizin aldığınız başka bir ilaç varsa onunla etkileşir mi, o etkileşim ne tarafa doğru olur, etkiyi azaltacak tarafa mı, azaltmayacak tarafa mı doğru olur bunu mutlaka değerlendirmek gerek. Bazen siz istenmeyen etkileri hemen fark etmezsiniz. Mesela çok hafif mide kanaması yapar, çok hafiftir fark etmezsiniz, midenizde bağırsağınızda. Ama öyle bir düzeye gelir ki, kan seviyeniz öyle bir düşer ki sizin herhangi bir sağlık kuruluşunda tedavi olabilme şansınız kalmaz. O nedenle de tüm ilaçları doktor önerisi olmadan kullanmayalım, bir eczacı arkadaşımızdan nasıl kullanılacağı konusunda destek alıp kullanalım.”

  • Çocuklara aşı yapılacak mı? Bilim Kurulu Üyesi açıkladı

    Çocuklara aşı yapılacak mı? Bilim Kurulu Üyesi açıkladı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, koronavirüs aşısını yetişkinlerdeki uygulamasını gördükten sonra çocuklara da sunmak için çalışma yapacaklarını belirtti. Prof. Dr. Kara, “Bugün elimizdeki veriler aşının güvenli olduğunu gösteriyor. Ama 1-2 ay içinde kesinlikle güvenli olduklarını göreceğiz. O zaman çocuk çalışmaları yapacağız. Aşıyı çocuklara sunmamız için daha kesin ve daha net ayağımızın yere basması lazım. Şu anda tek ayağım çok kuvvetli yere basıyor, diğeri hemen hemen bastı; ama ikisi de tam bastıktan sonra çocuklara yapacağız” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, inaktif aşıyla, sağlık çalışanları, 65 yaş ve üzeri ile kritik görevdeki kişilerden başlayarak 18 yaş üzerindeki uygun tüm vatandaşların aşılanacağını belirtti. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, 18 yaş altına ise aşı uygulamasının nasıl yapılacağını anlattı. Prof. Dr. Kara, çocukların yetişkinlere oranla daha az koronavirüs geçirdiğini belirterek, “Çocuklar da doğal olarak bu mikroorganizmayı alıyorlar; ama koronavirüs az sayıda geliştiriyorlar. Yetişkin birinin alması ile bir çocuğun almasında böyle bir fark var. Hastalanması, klinik bulgunun ortaya çıkması, şikayetinin ortaya çıkması çocuklarda biraz daha az. O bakımdan çocukların bugün için koronavirüse daha az yakalandığını biliyoruz” dedi.

    ‘ÇOCUKLARA AŞI YAPACAĞIMIZ ZAMAN İKİ KERE DÜŞÜNÜYORUZ’

    Çocukların da koronavirüse karşı aşılanması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Kara, “Ama bugün baktığımız zaman ‘hemen acil mi’ dersek çok acil değil, daha az hastalandıkları için. Ama aşılanmaları gerekir mi, gerekir. Çocukta kararı biz veriyoruz ya da anne-baba veriyor. Bu nedenle de bizim çocuğa yapabileceğimiz aşı için çok daha kesin ve emin olmamız lazım. Bir çocuk en az 80 yıllık bir dönem yaşayacak daha. Çocuklarda aşı uygulayacağımız zaman en azından iki kere düşünüyoruz. ‘Bu aşı gerekli mi, bu aşı güvenli mi, ben bu aşıyı yaparsam çocuğa bir şey olur mu’ benim bunların hepsi için içimin çok rahat olması lazım ki çocuğa aşıyı yapayım” diye konuştu.

    ‘HACETTEPE OLARAK ÇOCUK ÇALIŞMALARI YAPACAĞIZ’

    Prof. Dr. Kara, verilere göre inaktif aşının güvenli olduğunu kaydederek, “Evet bu aşı güvenli, verilerimiz ortaya çıkıyor. Faz-3 çalışmaları daha tam tamamlanmadı. Diyelim ki aşıyı 6 ay uyguladık, hiçbir şey olmadı, bundan sonra bir şeyin olma ihtimali çok düşük, hatta yok kabul edilebilir düzeyde. O zaman bu kadar güvenliyse çocuğa da yapabilirim. Ama şuna da bakarım; acaba çocuğun savunma sistemi bir büyüğün verdiği cevabı verir mi? Bu sefer de çocuk çalışmaları yapılacak. Bugün için elimizdeki veriler aşının güvenli olduğunu gösteriyor. Ama 1-2 ay içinde kesinlikle güvenli olduklarını göreceğim. O zaman da diyeceğiz ki; artık çocuk çalışmalarını yapalım. Biz de Hacettepe olarak çocuk çalışmaları yapmayı planlıyoruz, çocuklarımıza böyle bir aşıyı mutlaka sunmalıyız. Bizim bu aşıyı çocuklara sunmamız için daha kesin ve daha net ayağımızın yere basması lazım. Şu anda tek ayağım çok kuvvetli yere basıyor, diğeri hemen hemen bastı; ama ikisi de tam bastıktan sonra diyeceğim ki, ‘çocuklarda da güvenli yapalım ve onun cevabını görelim’” değerlendirmesinde bulundu.

    ‘HİÇBİR AŞI ÖNCE ÇOCUKTA DENENMEZ’

    Prof. Dr. Kara, aşının yetişkinde güvenlik tarafının çok ön planda olduğunu, çocuklarda da o güvenilirliği gördükten sonra koruyacağına bakılacağını belirterek, şunları kaydetti:

    “Yetişkinde güvenlik tarafı çok ön planda. Çocukta o güveni gördükten sonra, ‘acaba ne kadar koruyacak, bu koruma daha yüksek olur mu yoksa yetişkine göre biraz düşük olur mu’ onu görüp, değerlendirip ondan sonra, ‘çocuklarda bu aşıyı uygulayalım’ demek lazım. Çocuklardaki aşı çalışmasında, çocukta ne kadar koruyacak onu tespit edeceğiz. Yetişkinlerden neyi biliyoruz; bu aşı güvenli, bu aşı koruyor. Çocuktaki çalışmada artık şuna bakacağız; yetişkindeki ağrı yüz kişide 3 kişide oluyor; ama çocukta belki daha fazla belki daha az olacak. Bizim bunu görmemiz lazım. Bir de ne kadar koruduğunu göreceğiz. Çocuklardaki çalışmanın bizim için kıymeti o olacak. Bir aşı laboratuvarda çalışılır, sonra hayvanlarda çalışılır. Sonra faz-1 faz-2 genç yetişkinlerde yapılır, ondan sonra biraz daha büyük sayıdaki yetişkinde çalışma yapılır, emin olunur sonra çocuğa geçilir. Yani direkt hiçbir aşı önce çocukta denenmez.”

  • Bilim Kurulu Üyeleri’nden dolandırıcılık uyarısı

    Bilim Kurulu Üyeleri’nden dolandırıcılık uyarısı

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyeleri, vatandaşları koronavirüs aşısı dolandırıcılığına karşı uyardı. Prof. Dr. Ateş Kara, evlere gidilerek aşılama yapılmayacağı, Sağlık Bakanlığı’nın aşılama programında mail ya da mesaj ile bilgilendirmenin olmadığını söyledi. Prof. Dr. Sema Turan da “Mesajlar ya da mailler tamamen dolandırıcılık üzerine yapılan iletiler. Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir uygulaması yok” dedi.

    SMS ya da e-posta yoluyla vatandaşlara ulaşan dolandırıcılar, koronavirüs aşısını bahane ederek banka ve kimlik bilgilerini ele geçirmeye çalışıyor. Sağlık Bakanlığı, ‘bakanlıktan arıyoruz, aşılama konusunda öncelikliyseniz kaydınızı oluşturalım’ diyerek kişisel bilgileri isteyenlere karşı dikkatli olunması gerektiğini belirtti. Bilim Kurulu üyeleri de vatandaşları bu konuda uyardı. Bilim Kurulu üyesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, bazı aşıların damla şeklinde ağza damlatılıp uygulandığını belirterek, “Bunları biz bir dönem ülke bazında kampanyalar ile uyguladık. Ama bunlar açıklanır denilir ki; bakın şöyle bir durum var, o nedenle biz ev ev gezeceğiz, toplu bulunulan alanlarda olacağız, oralarda size aşı uygulayacağız. Bunun dışında özellikle koronavirüs döneminde aşıyı düşündüğümüzde böyle bir uygulama yok” dedi.

    ‘KİMSE EVİNİZE GELİP, ‘SİZE AŞI UYGULAYACAĞIZ’ DEMEZ’

    Aşılamanın sağlık merkezlerinde yapılacağını belirten Prof. Dr. Kara, “Yaşlıların hareket edemediği, toplu yaşadıkları yaşlı bakım evleri, huzur evleri gibi alanlara sağlık ekibi gidecek, önceden haber vererek orada aşıyı uygulayacak. Size mesajla, ‘aşı için şunu yapın’ ya da ‘biz size aşı için geldik’ denildi; böyle bir uygulanın olmayacağını bugün net olarak söylememiz lazım. İlk gelen aşılarımız 65 yaşından büyüklerimize, sağlık çalışanlarımız ve huzur evi ile bakım evlerinde kalan büyüklerimize yapılacak. Bu durumda da olası değerlendirmeyi şöyle düşünelim; ya e-nabız üzerinden ya da telefon ederek sizin aşı zamanınızın gelip gelmediğini öğrenecek sonra da randevu alacaksınız, ister yakınınızdaki hastaneden ister aile hekiminizden. Randevu aldığınız zaman dilimi içinde gidip orada aşılanacaksınız, şimdilik değerlendirme ve planlama böyle. Kimse evinize gelip, ‘size aşı uygulayacağız’ demez” diye konuştu.

    ‘SAĞLIK BAKANLIĞININ BÖYLE BİR UYGULAMASI YOK’

    Bilim Kurulu üyesi, Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. Sema Turan da uyarılarda bulunarak, “Kesinlikle böyle bir uygulama yok. Sağlık Bakanlığı dışından gelen ya da o isimle gelen mesajlara ya da maillere lütfen itibar etmeyelim. Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir uygulaması yok. Halkımız herhangi bir bilgiye ulaşmak istiyorsa Sağlık Bakanlığı’nın internet sayfasından ya da en yakın sağlık merkezinden aşıya dair bilgileri alabilirler. Covid-19 nedeniyle uygulanmaya başlanacak olan aşılama programında böyle bir yöntemimiz yok. Gerekli merkezler, gerekli yerler, özellikle aile sağlığı merkezleri bu konuda görevlendirilecek. Ve buralarda kendilerine gerekli aşılar yapılacak. Bu mesajlar ya da mailler tamamen dolandırıcılık üzerine yapılan iletiler. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir uygulaması yok, itibar etmeyelim” ifadelerini kullandı.

  • Bilim Kurulu Üyesi kısıtlamalar için tarih verdi

    Bilim Kurulu Üyesi kısıtlamalar için tarih verdi

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, sokak kısıtlamalarının etkisinin çok güçlü olduğunu gözlemlediklerini belirterek, “Hasta sayısı yaklaşık 1 aylık süreçte 7 binden 1500 civarına düştü. Aşının ilk dozunun yapılacağı zamanı 15 Ocak gibi düşünsek, ikinci doz 28 gün sonra yapılacak, buna göre 15 Şubat sonrasında kısıtlamaların kaldırılmasını düşünmek daha uygun olacaktır” dedi. Prof. Dr. İlhan, hasta sayısı binin altına düşerse okulların da açılabileceğini belirtti.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, hafta içi saat 21.00-05.00, hafta sonu cuma günü 21.00’den pazartesi günü 05.00’e kadar uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının etkisinin çok güçlü olduğunu gördüklerini söyledi. Prof. Dr. İlhan, “Bir kısıtlama yaptığımızda önce vaka sayısı azalıyor, onu takip eden 1 hafta 10 gün içinde hasta sayısı azalıyor. Hasta sayısının azalmasını takip eden 15-20 gün içinde ağır hasta sayısı azalıyor. Ağır hastalarımız azaldıktan 15-20 gün sonra vefatlarımız azalıyor. Bu kısıtlamanın etkisinin çok güçlü olduğunu gözlemledik. Yaklaşık 1 aylık süreçte hasta sayısı 7 binden bin 500 civarına düştü; bu çok güzel bir şey. Bu gelişmenin devam etmesi için kısıtlamaların ben devam etmesi kanısındayım” dedi.

    ’15 ŞUBAT SONRASI KALDIRILMASI UYGUN OLACAKTIR’

    Prof. Dr. İlhan, yılbaşı sürecinin de rakamlara olumsuz yansımayacağını umut ettiğini kaydederek, “Bu birkaç günlük rakamlar önemli. Bu hafta sonuna kadar yılbaşının olumsuz etkisi olup olmayacağını gözlemleyeceğiz. Aşılamaya da başlayacağız. Hepimizin olabildiğince gayret göstermesi lazım. Ne kadar az hasta ve vaka sayısı varken aşılamaya başlarsak o kadar çok vatandaşımızı koronavirüsten korumuş oluruz. Aşılama başlasın, bir doz yapılsın, biraz ilerlesin ondan sonra kısıtlamaların kalkmasının uygun olacağı kanısındayım. Hafta sonu ve akşam kısıtlamasının çok etkili olduğunu hepimiz gözlemledik. Bir süre daha böyle gitmesinin ben doğru olacağını düşünüyorum. Aşının ilk dozunun yapılacağı zamanı 15 Ocak gibi düşünsek, ikinci doz 28 gün sonra yapılacak, 15 Şubat sonrasında kısıtlamaların kaldırılmasını düşünmek daha uygun olacaktır” diye konuştu.

    ‘BİNİN ALTINA DÜŞERSE OKULLAR AÇILABİLİR’

    Okulların açılabileceği zamana ilişkin de değerlendirmede bulunan Prof. Dr. İlhan, şunları söyledi:

    “Eğitimin devamı hepimizin arzusu. 15 Şubat şu anda okulların açılması için bir öngörü olarak görünüyor; ama o tarih yaklaştığında tekrar değerlendirmek daha doğru olacaktır. Vaka sayısı, hasta sayısı aşağıya doğru yönelirse okullarımızı bir kademe dahilinde eylül-ekimde yaptığımız gibi açmak daha doğru olacaktır. O dönemde de istemeyen velilerimiz için uzaktan eğitim seçeneğiyle gitmek daha doğru olacaktır gibi görünüyor. Eylül-Ekim ayında velilerimiz, öğrencilerimiz kurallara uydu. Bizlerin de okullar açıldığında çocuklarımıza örnek olmamız gerekiyor. Gerek hijyen gerek maske takmak gerekse fiziksel mesafe konusunda örnek olmalıyız. Aşılamada öncelikli ikinci grupta öğretmenlerimiz de yer alıyor. Bu sürece baktığımızda buradaki hocalarımızın da aşılanmasıyla birlikte eğitim kurumlarının açılması söz konusu olabilir kanısındayım. Rakamlarda iyi bir düzeyi yakaladık, gerek vaka sayısında gerek hasta sayısında. Bu aşağı iniş trendi devam ederse hasta sayılarında binlerin altını görürsek, hasta sayımız belli illerimizde özellikle çok yoğun olmazsa okulların açılabileceğini rahatlıkla söylemek mümkün.”

  • Türkiye’de mutasyonlu virüs vakaları artabilir

    Türkiye’de mutasyonlu virüs vakaları artabilir

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye’de de görülen mutasyona uğramış Covid-19 virüsü hakkında, “Sayı tabii ki 15’in üzerine çıkabilir. Ama alınan önlemlerin burada ne denli etkili olup olmadığı esas konuşulması gereken konu” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, alınan tedbirlerin vaka sayılarının düşüşüne olumlu yansıdığını söyledi. Prof. Dr. İlhan, İngiltere kaynaklı mutant virüs yükü taşıyan 15 kişinin tespit edildiğini ancak taramaların hala devam ettiğini ifade etti. 15 kişinin ve temaslılarının karantina altına alındığını ama taramalar sonrasında bu sayının artabileceğini belirten İlhan, önemli olanın alınacak önlemler olduğunu kaydetti.

    İngiltere hükümetinin Covid-19 hastalarına uygulanan aşıların aynı dozu stokta kalmadığı veya ilk aşının bilinmediği durumlarda farklı Covid-19 aşılarının karıştırılarak kullanılabilmesinin yolunu açmasıyla ilgili de Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Biliyorsunuz korona virüs ile ilgili aşı vurulduğu zaman birinci dozdan sonra antikor oluşmaya başlıyor, ikinci dozdan sonra antikor oluşturması perçinleniyor ve daha uzun süre bağışıklık ortaya çıkıyor. Ülkemizde de birinci dozdan 28 gün sonra ikinci dozu yaparak ilerleme yönünde Bilim Kurulumuzun bir kararı mevcut. Tabii genel olarak baktığımızda klinik pratikte daha önceki aşı hangi markadan yapıldıysa, ikinci aşının aynı markadan yapılması doğru bir yaklaşım olacaktır. Zaten biz Türkiye’de de buna göre hesap yaparak her iki dozu da vatandaşlarımıza uygulayacak bir yaklaşım içindeyiz. Süreç içerisinde eğer bir aksilik olursa böyle bir yaklaşımı tekrar tartışıp karar vermek gerekiyor. Şuan ülkemizde böyle bir uygulama söz konusu değil. Vatandaşlarımız birinci dozu hangi markadan olduysa ikinci dozu da aynı markadan olmaları doğru bir yaklaşım olacak” ifadelerini kullandı.

    “Her vatandaşımıza bir önceki olduğu aşı neyse o aşının uygulamasıyla devam edilecektir”

    İngiltere’de alınan karar sonrasında ilk doz ile ikinci dozun farklı markalardan kullanılabilmesinin yolunun açılmasının aşının etkinliğini ne derece etkileyeceği hakkında bir bilginin şu an belli olmadığını belirten Prof. Dr. İlhan, “Şu an bununla ilgili bir yorum yapmak çok doğru olmaz. Çünkü bizim hem hazırlığımız bu şekilde hem de bununla ilgili çalışmalar çok sınırlı olduğu için bir detay vermek doğru bir yaklaşım olmaz. Vatandaşlarımızın bence aklı karışmamalı birinci dozu hangi aşıdan olduysa ikinci dozu da aynı aşıdan olmalı. Biliyorsunuz yerli aşılarda da hem inaktif aşı, hem mRNA aşısı hem de viral vektör aşısıyla ilgili çalışmalar söz konusu. Bunlarla beraber ben aşıda bir eksiklik olabileceğini düşünmüyorum açıkçası, Türkiye’de aşı tedarikinde. O yüzden ülkemizde inşallah bir aksilik olmadan her vatandaşımıza bir önceki olduğu aşı neyse o aşının uygulamasıyla devam edilecektir düşüncesindeyim” diye konuştu.

    “Sayı 15’in üzerine çıkabilir”

    İngiltere kaynaklı mutant virüsün Türkiye’de 15 kişide görüldüğünü ama bu sayının artabileceğini belirten Prof. Dr. İlhan, “Sayı tabii ki 15’in üzerine çıkabilir. Çünkü şöyle yapılıyor biliyorsunuz; önce PCR taraması yapılıyor. PCR taramalarından geçmişe yönelik mutasyon var mı, yok mu diye taramalar yapılıyor. Sayı elbet yukarı doğru çıkabilir. Ama alınan önlemlerin burada ne denli etkili olup olmadığı esas konuşulması gereken konu. Biliyorsunuz biz ilk İngiltere’de mutasyon çıkar çıkmaz, İngiltere ve oralardan çok fazla uçuş yapılan, Danimarka, Hollanda, Güney Afrika ki Japonya’da da Güney Afrika’dan gidenlerden kaynaklı mutant virüs ortaya çıktı. Bu önlemleri aldığımız için Türkiye’de o kadar yayılmamış olabilir. Ancak yayılmış olsa da değişen bir şey söz konusu olmayacak. Çünkü biz şuan da bunun ne kadar yayıldığı ile ilgili Türkiye ve dünya bilgi sahibi değil. Çok yeni bir olay, 15 günlük bir olay. Bizim aldığımız önlemler, fiziksel mesafe, maske, temizlik, ortama temiz havanın girmesi konusunda bir değişim söz konusu olmayacak açıkçası. Hatta daha da tedbirli olmamız gerekecek” şeklinde konuştu.

    “Madem yüzde 70 daha fazla bulaşıyorsa bizim iki kat daha fazla dikkat etmemiz gerekecek”

    Şu an mutasyonun hastalık yapıcı etkisinde ne gibi bir değişiklik olduğunun bilinmediğini, ancak daha kolay bulaştığının tespit edildiğini hatırlatan Prof. Dr. İlhan, “Madem yüzde 70 daha fazla bulaşıyorsa bizim iki kat daha fazla dikkat etmemiz gerekecek diye düşünülüyor. Ama şunu da bilmemiz gerekiyor; şuan bu virüsün bulaşıcılığıyla ilgili bir bilgi söz konusu. Hastalık yapma gücünün değiştiği ile ilgili elimizde bir bilgi söz konusu değil. O yüzden bilinmeyen bir durumla ilgili konuştuğumuz için; şuan ülkemizde sadece 15 kişide görüldüğünü, bu kişilerin kendilerinin izolasyonda, yakın çevrelerinin de karantinada olduğunu biliyoruz. Bu nedenle daha fazla kişide görülüp görülmediği konusunda net bir bilgi de elimizde olmadığı için daha çok dikkat ederek gitmesi kuşkusuz mutasyonlu virüsün de ülkemizde daha az görülmesine ve daha az hastalık yapmasına sebep olacaktır” dedi.

    “Kısıtlamaların en az 1 ay daha devam etmesinin doğru olacağını düşünüyorum”

    Alınan tedbirlerin de sonuçlarını gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan şunları kaydetti:

    “Bu aldığımız önlemler ile beraber, önce hasta sayısının, sonra vaka sayısının, sonra onu takiben 15-20 gün içerisinde ağır hasta sayısının, onu takiben 15-20 gün içerisinde de vefat sayısının azalacağını söylemiştik.

    Çok şükür daha aşağı doğru gidiyor vefat sayımız. Tabii ağır hasta sayımızın azalmasından kaynaklanıyor. Hatta en başta aslında hasta sayımızın azalmasından kaynaklanıyor, bin 500 civarındayız biliyorsunuz.

    Bu gösteriyor ki alınan önlemler gerçekten etkili oluyor. Bazen istenmeyen görüntüler yaşıyoruz, hafta sonu da belki gözlemledik. Ama vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu artık bu kısıtlamaları benimsemiş durumda.

    Herkes bu korona virüsten biran önce kurtulmak istiyor. Çözümün de fiziksel mesafe, maske ve hijyen olduğu düşünüldüğünde kurallara uyan vatandaşlarla beraber vakaların, hastaların akabinde de ağır hasta ve vefatların azaldığını gözlemliyoruz.

    Tabii iki haneli rakamlara, tek haneli rakamlara, sıfıra düşse. En büyük arzumuz bu hekim olarak. Ama bunun için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Ağır hastalarımız ne zaman ki iyice azaldı, o zaman vefatların da yine onu takip eden 15-20 gün içerisinde daha aşağı doğru gideceğini söylemek mümkün olacaktır.

    Tabii bu vesileyle baktığımızda bu kısıtlamaların aşıya da başlayacağımızı düşünerek, daha nerden baksak 1 ay daha en az devam etmesinin doğru olacağını düşünüyorum.”

  • Bilim Kurulu Üyesi: Kimse güvende değil

    Bilim Kurulu Üyesi: Kimse güvende değil

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, hastalığı atlatanların vücutlarında antikor oluştuğunu düşündükleri için rehavete kapılmamaları gerektiğini belirterek, “Kimse güvende değil, tedbirlere uymak lazım” dedi.

    Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, koronavirüse yakalanan birinin iyileştikten sonra tekrar hastalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Prof. Dr. Özlü, “İnsanlarda büyük çoğunlukta antikor oluşuyor ama bazıları ikinci kez hasta olabiliyor. Bu durumun birçok örneği var. Koronavirüs salgınında hastalığı atlatanların vücutlarında antikor oluştuğunu düşündükleri için rehavete kapılmamaları gerekir. Kimse güvende değil, tedbirlere uymak lazım. Genel itibarıyla kaliteli iyi bir uyku uyumak gerekiyor. Sıvı tüketimi, dengeli ve sağlıklı beslenmek de oldukça önemli. Hareketli bir yaşamınızın olması da bağışıklığı güçlendirir” diye konuştu.

     

  • Bilim Kurulu Üyesi’nden mutasyon açıklaması

    Bilim Kurulu Üyesi’nden mutasyon açıklaması

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Bu mutasyonlar kliniğe ne şekilde yansıyacak görmek ve beklemek durumundayız. Şu an için paniğe kapılmamıza gerek yok. Ama boş da veremeyiz bu durumu. Biz yine rehavetle panik arasında dengeli bir çizgide, elimizdeki en güçlü araçlar olan maskemizle, fiziki mesafenin korunmasıyla, temizlikle, kalabalıktan kaçınmayla bu yeni mutasyonla da başa çıkabiliriz diye düşünüyorum” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İngiltere’den son dönemde yurda giriş yapan ve PCR test sonucu pozitif çıkan kişilerden, geriye dönük taramalar neticesinde 15 kişide yeni mutasyon ile uyumlu virüs yükü tespit edildiğini duyurdu.

    Bunun üzerine İngiltere’den yurda girişler geçici bir süreliğine tamamen yasaklandı. Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, Covid-19’un mutasyona uğramış hali üzerine konuştu.

    Bilim Kurulu Üyesi Kayıpmaz, şu an için elde edilen verilerin aşıların bu mutasyondan etkilenmediği yönünde olduğunu ancak insanların yine de tedbirlere daha sıkı sarılması gerektiğini söyledi. Kayıpmaz, İngiltere kaynaklı olduğu düşünülen bu virüsün, yapılan incelemelere göre daha bulaşıcı olduğunu ve Güney Afrika resmi kaynaklarından yapılan açıklamaya göre de mutasyonun gençlerde daha sık görüldüğünü söyledi.

    “HAYVAN DENEYLERİNDE MRNA AŞILARINDA BİR ETKİLENME SÖZ KONUSU OLMADIĞI ORTAYA KONULDU”

    İngiltere’de, virüsün bu mutasyon geçirmiş hali hakkında incelemelerin hala devam ettiğini belirten Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Aslında İngiltere’de bu genom çalışmalarını yürüten konsorsiyumun raporunda bu açıkça yazmakta. Burada özellikle Kasım ayının ikinci yarısından itibaren, daha önce bu kadar sık rastlanmayan mutasyonların sıklıkla rastlanır olduğu bilgisi paylaşıldı. Bu bilgi paylaşılırken de şu noktaya dikkat çekildi; şu anda elimizdeki kanıtlar, aşı çalışmalarının bu mutasyonlardan etkilenip etkilenmeyeceğine dair bize bir veri sağlamıyor. Nitekim önceden yapılmış bazı hayvan çalışmalarına bakıyorsunuz, bu deneysel hayvan çalışmalarında bu mutasyonun olduğu deney hayvanlarında aşı uygulanan; özellikle bu rekombinant tipi aşılarda, yani mRNA aşılarında herhangi bir etkilenme söz konusu olmadığı ortaya konmuş durumda” ifadelerini kullandı.

    “VİRÜSÜN BULAŞTRICILIĞININ ARTTIĞINI EMARESİ OLARAK KABUL EDİLİYOR”

    İngiltere’den yapılan açıklamalara göre mutasyon sonrasında Covid-19 virüsünün daha bulaşıcı hale geldiğini belirten Doç. Dr. Kayıpmaz, “Burada aynı zamanda bu mutasyonların klinikte hastalığın ağırlığı, şiddeti veya öldürücülüğü ile ilgili etkisinin olup olmadığı da bilinmiyor. Yalnızca şu anda elde olan önemli bir bilgi var bu rapor doğrultusunda. Özellikle bu bilgi, Birleşik Krallık’ta kasım ayı içerisinde artan Covid-19 vakalarından sorumlu tutulmuş durumda. Bu nedir; virüsün diken proteini denilen spike proteininde, özellikle de bu almaca bağlama bölgesi diyerek Türkçeleştirebileceğimiz ‘receptor binding domain’ alanında gerçekleşen bir mutasyon neticesinde insan vücuduna, bu ACE-2 resöpterleri aracılığıyla daha kolay tutunabildiği ve hücre içerisine daha kolay girebildiği teorisine dayanıyor. Bu da aslında virüsün bulaştırıcılığının arttığının bir emaresi olarak kabul ediliyor” diye konuştu.

    “BİZ TEDBİRLERİ ARTIRMAK DURUMUNDAYIZ”

    Mutasyon sonrasında Sağlık Bakanlığı’nca birçok kararın hızla alındığını belirten Bilim Kurulu Üyesi Kayıpmaz, “Evet bir mutasyon var ve virüste ortaya çıkan bu mutasyon, virüsün kişiler arasındaki, hastalığın kişiler arasındaki bulaştırıcılığını artırır yönde bir mutasyon. Ama şu an da klinikte bunun ne derece etkisi olduğunu elimizdeki veriler uyarınca bilmiyoruz. Ama biz tedbirleri artırmak durumundayız. Ne gibi; işte ülkemize İngiltere’den, Danimarka’dan Güney Afrika’dan, Hollanda’dan gelen uçuşların durdurulması gibi. Aynı zamanda ülkemize yurtdışından gelmek isteyen kişilerin son 72 saatte PCR testinin yapılmış ve negatif olması zorunluluğu gibi” şeklinde konuştu.

    “ŞU AN İÇİN PANİĞE KAPILMAMIZA GEREK YOK”

    Güney Afrika kaynaklarından yapılan açıklamanın virüs mutasyonunun oradaki farklı bir etkisi üzerine olduğunu kaydeden Kayıpmaz, “Güney Afrika’daki sonuçlarda yeni bir bulgu bulduklarını açıkladı, Güney Afrika’nın resmi makamları. Bu mutasyonun gençlerde daha sık görüldüğü ve altta yatan kronik hastalığı olmayan kişilerde daha şiddetli bir hastalık tablosuna yol açabileceğini bildirdiler ama dediğim gibi gerek Güney Afrika’da olsun gerek Birleşik Krallık’taki, İngiltere’deki durum olsun. Şu anda kliniğe yansıması ile ilgili yorum yapmamız için erken durumlar. Bu mutasyonlar kliniğe ne şekilde yansıyacak görmek ve beklemek durumundayız. Şu an için paniğe kapılmamıza gerek yok. Ama boş da veremeyiz bu durumu. Biz yine rehavetle panik arasında dengeli bir çizgide, elimizdeki en güçlü araçlar olan; maskemizle, fiziki mesafenin korunmasıyla, temizlikle, kalabalıktan kaçınmayla bu yeni mutasyonla da başa çıkabiliriz diye düşünüyorum” dedi.