Etiket: bilirkişi

  • Sağlık Bakanlığı’na bağlı bilirkişiler Burdur Devlet Hastanesi’nde incelemelerde bulundu

    Sağlık Bakanlığı’na bağlı bilirkişiler Burdur Devlet Hastanesi’nde incelemelerde bulundu

    Burdur Devlet Hastanesi’nde 25 Mayıs Cumartesi günü 08.00-12.00 ile 12.00-16.00 seansında diyalize giren hastalardan bazıları baş dönmesi, mide bulantısı, şuur bulanıklığı ve nakil aracından inememe tarzı şikayetlerle hastaneye geri dönmüştü.

    Bunun üzerine hastane yönetimi gün içinde diyalize giren tüm hastaları hastaneye çağırıp yapılan tetkiklerin ardından, gün içinde diyaliz merkezinde tedavi olan 33 hastayı Afyonkarahisar, Isparta, Antalya, Bucak’ta bulunan devlet hastaneleri ve özel diyaliz merkezlerine sevk etti. Sevk edilen hastalardan 23’ü Antalya’da, 6’sı Afyon’da, 3’ü Isparta’da, 1’i ise Afyonda tedavi altına alınmıştı. Antalya’da entübe halde olan hastalardan Mustafa Demir(70), Saniye Aksöz(88) ve Somali uyruklu Amina Abas Jama (67) hayatını kaybetti. 12 hasta taburcu edilirken 2’si entübe halde 18 hastanın ise tedavisi sürüyor.

    Bilirkişiler Burdur Devlet Hastanesi’nde
    Sağlık Bakanlığı tarafından konu ile ilgili görevlendirilen bilirkişiler Cumhuriyet Savcıları ile birlikte saat 13.30 sıralarında hastaneye gelerek diyaliz bölümünde ve su arıtma cihazlarının olduğu bölümlerde incelemelerde bulundu. Olay gününden itibaren kapalı olan diyaliz bölümünde polis ekiplerinin nöbeti hala sürüyor. Ölümle sonuçlanan olay hakkında henüz kesin bir sonuç çıkmazken konuyla ilgili hazırlanacak rapor sonrasında olayın sebebi açıklanacak.

  • Bilirkişi raporunda dikkat çeken ifadeler

    Bilirkişi raporunda dikkat çeken ifadeler

    14 Ekim günü Bartın’ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden faciasında 41 maden işçisi hayatını kaybetti. Olayın ardından aralarında jeofizik, jeoloji, maden, makine, elektrik mühendisleri ve iş güvenliği uzmanının yer aldığı bilirkişi heyeti ön inceleme raporunu tamamladı. Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaştırılan 28 sayfalık ön inceleme raporunda, metan drenajı uygulaması hatırlatıldı. Raporda, “TTK’ya bağlı ocaklarda metan drenajı uygulaması yapılmamaktadır. Bu durum yaşanan kazanın yetersiz ve etkisiz havalandırma ile birlikte temel nedenlerinden biridir. Metan drenajı uygulaması hayata geçirilmiş olsaydı meydana gelen kaza olayı önlenebilirdi” ifadelerine yer verildi.

    “Yetersiz ve etkisiz havalandırma sistemi olayın yaşanmasında en temel unsur”

    Ön inceleme raporunda, ocak içinde yeterli miktarda ve hızda hava dolaşımının sağlanamadığı, bu nedenle yanıcı, patlayıcı gazlar ve tozların insanların çalıştığı seyreltme ve ortamdan uzaklaştırma görevinin yerine getirilemediğine yer verildi. TTK Amasra İşletme Müessesesine ait maden ocağının havalandırmasının iyileştirmesine dair yatırım ve iyileştirme projelerinin hayata geçmediği, bu durumun da olayın meydana gelmesinde önemli rol oynadığının altı çizildi. Raporda, “Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesi maden havalandırmasının iyileştirilmesine dair hayata geçmeyen yatırım ve iyileştirme projeleri, kazanın meydana gelmesinde önemli rol oynamıştır. Yetersiz ve etkisiz havalandırma sistemi olayın meydana gelmesindeki en temel unsurdur. Ocakta yeterli miktarda ve hızda hava dolaşımı sağlanamamış, bu nedenle yanıcı, patlayıcı gazları ve tozları insanların çalıştığı ve bulundukları yerlerden seyreltme ve hızla ortamdan uzaklaştırma görevi yerine getirilememiştir. Merkezi gaz izleme sisteminden alınan veriler incelendiğinde metan seviyelerinin müteakip defalar uzun süre boyunca yüzde 1,50 ve yüzde 2’nin üstünde kaldığı, neredeyse rutin olarak yüzde 1,50’yi, düzenli olarak da yüzde 2’yi aştığı için potansiyel patlayıcı metan seviyeleri oluşmuştur. Teknik olarak metan gazının alt patlama limiti olan yüzde 5’i geçtiği durumlar da yaşanmıştır ancak tertip defterler incelendiğinde ikaz ve alarm seviyelerinde maden ocağının kısmen dahi olsa boşaltılması yönünde bir önlem alındığı ve üretim miktarlarında bir azalma olduğu görülmemiştir. Havalandırma sistemi yeterli ve etkili olsaydı olayın meydana gelmesi önlenirdi” denildi.

    Ocağın “çok tehlikeli işler” sınıfında olduğunun hatırlatıldığı raporda, işletmede yapılan denetimlere ilişkin raporlarda havalandırma, metan drenajı, kömür tozu ile mücadele gibi benzeri konularda tespit veya iyileştirmeye yönelik talep, öneri veya yaptırım uygulanmadığına dikkat çekildi. Bu sebeple denetleme mekanizmasının da gereken etkinliğini sağlayamadığı, dolayısıyla kazanın meydana gelmesinde etkisi olduğunun altı çizildi.

    Yer altına tek bir vardiya mühendisi

    Hazırlanan bilirkişi ön inceleme raporunda, müessesede toplam vardiya mühendisinin 4 olduğu hatırlatılarak, “Kazanın meydana geldiği P2’de görevli tek vardiya mühendisi R.O’dur. Kendisi, yer üstündeki rutin işlerini tamamlayıp saat 17.50’de yer altına girip, üretim yerine giderken -300 kotunda kazanın meydana geldiği anlaşılmaktadır. İşletmede yer altındaki farklı kartiye ve birimlerde yapılan tüm teknik işleri tek bir vardiya mühendisi ile denetlemenin ve yönetmenin yetersiz kalacağı aşikardır. Bu kusur, kazanın meydana gelmesinde etkendir” denildi.

    Ön inceleme raporunda yerin metrelerce altında çalışan işçilerin oksijenli ferdi maskelerin kullanımında eğitim ve tatbikatlarda yetersizlikler olduğu hatırlatılarak, “İş güvenliği eğitimleri ve tatbikatlar konusunda görülen eksiklikler, kaza sırası ve sonrasında meydana gelen hataların kaynağını oluşturmaktadır” ifadelerine yer verildi.

  • Maden patlaması sonrası 50 kişinin ifadesi alındı

    Maden patlaması sonrası 50 kişinin ifadesi alındı

    Bartın Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen çalışmalar çerçevesinde ise ilk etapta 50 kişinin ifadesi alındı.

    Bilirkişi tarafından el konulan dijital materyaller üzerinde yapılan araştırma çerçevesinde ocak içinde 17.59’dan önce metan gazı yüzde 1’in altında, 17.59: 1,06 olunca sistem ilk uyarı ikazı vermeye başlamış ve elektrikler otomatik olarak devre dışı kalmış.

    Ardından saat 18.00’da 1,14, 18.01: 1,22, 18.02: 1,31, 18.03: 1,41, 18.04: 1,45, 18.05: 1,55’e ulaşınca sistem kırmızı alarmla içerideki işçilere uyarı gönderiyor. Olası bir patlama riskine karşı sistem elektrikleri keserken, eksi 300 kodundaki dışarıdan temiz havayı sağlayan vantüpler ise çalışmaya devam etti.

    18.06: 1,55, 18.07: 1,59, 18.08: 1,65, 18.09: 1,69 ve patlamanın yaşandığı 18.10’da ise veri akışı alınamadığı ortaya çıktı. Diğer yandan alınan verilerin eksi 300 kotundaki sağ ve sol olarak çalışma yapılan 2 galeriden birinden alındığı öğrenilirken, hangi galeriden bu verilerin alındığı ise inceleme yapacak ekibin ocağa giremediğinden bilinmiyor.

    Yaşanan patlama sonrası içeride oluşan yangının söndürülmesi ile ilgili eksi 300 kotunda ve gerisinde iki ayrı baraj sistemi kuruldu. Yangının sönmesi ile birlikte heyet patlamanın hangi galeride yada bölgede olduğu noktasını ocağa girerek araştıracak.

    Öte yandan Maden İş yerlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği’nde “Havasında yüzde 19’dan az oksijen, yüzde 2’den çok metan, yüzde 0.5’den çok karbondioksit, 50 ppm (yüzde 0.005) den çok karbonmonoksit ve diğer tehlikeli gazlar bulunan yerlerde çalışılmaz. 8 saatlik çalışma için müsaade edilen en yüksek hidrojensülfür oranı 20 ppm (yüzde 0,002)’dir. Oksijen miktarı azalan veya yanıcı, parlayıcı ve zararlı diğer gazların karışmasıyla bozulan yahut çok ısınan hava akımları, diğer çalışma yerlerinden geçmesine meydan verilmeden, derhal ve en kısa yoldan, ocak dışına atılır” derken bir diğer madde de ise grizulu ocaklarda havalandırma ile ilgili değerler her vardiyada ölçülür, metan gazı ölçümleri bu ölçümlerle beraber yapılır. Havada yüzde 1’den çok metan gazı tespitinde, bu oran yüzde 1’in altına düşünceye kadar ölçümler aralıksız sürdürülür. Üretim ünitelerinden dönüş havası içinde ve üretim yerlerindeki gazların birikebileceği yerlerde metan gazı seviyesi sürekli olarak izlenir” ifadeleri yer alınıyor.
    Mevzuatta ayrıca ateşleme ile ilgili olarak ta, “Ateşleyici, lağımların doldurulmasından sonra ve ateşlemeden önce ölçümü tekrarlar. Metan oranı yüzde 1’in altındaysa lağımlar ateşlenir, üstündeyse yüzde 1’in altına düşünceye kadar ateşleme yapılmaz” ibaresi yer alıyor.

  • Kazada ölen Seycan hemşire asli kusurlu bulundu

    Kazada ölen Seycan hemşire asli kusurlu bulundu

    Karaman’ın Ermenek ilçesinde,  4 ay önce mıcırlı yolda kontrolden çıkan otomobiliyle 15 metre yükseklikten uçan hemşire Seycan Alan’ın (26) öldüğü kazayla ilgili Ermenek Başsavcılığı’nın açtığı soruşturmada, bilirkişi heyetinin raporuna göre Seycan hemşirenin yol durumunu gözetmeyerek viraja hızlı girdiği gerekçesiyle, dikkatsiz ve tedbirsizlik nedeniyle asli kusurlu bulundu. Başsavcılık, takipsizlik kararı vererek soruşturma dosyasını kapattı.

    Karaman’ın Ermenek ilçesinde 9 Nisan cuma günü yapım çalışmasına devam eden yolda meydana gelen kazada Ermenek Devlet Hastanesi’nde görevli hemşire Seycan Alan, mesai bitimi otomobiliyle evine gitmek için yola çıktı. Mıcırlı yolda Alan’ın kontrolünden çıkan otomobil, 15 metre yükseklikten uçtuktan sonra evin duvarına çarpıp, ters döndü. Alan, aracın altında kalırken kazayı görenlerin ihbarıyla bölgeye sağlık ve itfaiye ekipleri ile güvenlik güçleri sevk edildi. Alan, ekipler tarafından sıkıştığı yerden çıkarıldı. Ağır yaralı olduğu belirlenen Seycan hemşire, sağlık görevlilerince ambulansla çalıştığı hastaneye kaldırıldı. Buradaki müdahale sonrası Konya’daki hastaneye sevk edilen Alan, yolda hayatını kaybetti. Seycan Alan’ın kazadan 1,5 ay önce nikah sonrası eş durumundan Ermenek’e atandığı, uzman çavuş olan Mahmut Alan ile Ramazan Bayramı’ndan sonra da düğün yapmayı planladıkları belirtildi. Kaza anı da güvenlik kameraları tarafından kaydedildi.

    BİLİRKİŞİ: SÜRÜCÜ ASLİ KUSURLU

    Kazadan sonra Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Seycan Alan’ın ailesi ve eşi Mahmut Alan, yol kenarında bariyerlerin olmaması nedeniyle Karayolları 3’üncü Bölge Müdürlüğü’nden şikayetçi oldu. Hazırlanan dosya Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderildi. Dosyada inceleme yapan bilirkişi heyeti, düzenlediği raporda ‘Araç sürücüsü Seycan Alan’ın yolun durumunu da göz önünde bulundurmak suretiyle eğimli ve virajlı mahalde aracının hızını azaltıp yavaş seyretmesi gerekirken bu hususlara özen göstermediği, uygun olmayan hızla geldiği olay yerinde sevk ve idare hatası göstererek direksiyon hakimiyetini kaybettiği, dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı hareketleri nedeniyle asli kusurlu olduğu tespit edilmiştir’ ifadelerine yer verildi. Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı da, soruşturmada takipsizlik kararı vererek dosyayı kapattı.

    Seycan hemşirenin yaşamını yitirdiği kazanın ardından da olayın gerçekleştiği yol kenarına yaklaşık 20 gün önce bariyerlerin yerleştirildiği öğrenildi.

  • Şule Çet davasında bilirkişi olan profesör, ölü bulundu

    Şule Çet davasında bilirkişi olan profesör, ölü bulundu

    Ankara’da, üniversite öğrencisi Şule Çet’in (23) ölümüyle ilgili davada bilirkişi olarak yer alan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Mustafa Ender Taner (49), evinde tavana iple asılı halde ölü bulundu.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ender Taner, Çankaya ilçesindeki evinde tavana iple asılı bulundu. Haber verilmesiyle gelen sağlık ekibinin yaptığı kontrolde Taner’in hayatını kaybettiği belirlendi. Polis, evde inceleme yaptı. Taner’in, bir süredir psikolojik tedavi gördüğü ve ilaç kullandığı ileri sürüldü. İntihar ettiği tahmin edilen Taner’in cesedi, yapılan incelemenin ardından Ankara Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Taner’in kesin ölüm nedeni, yapılacak otopsi ile belirlenecek.

    ‘ŞULE ÇET İNTİHAR ETMEDİ’ RAPORU

    Prof. Dr. Mustafa Ender Taner, Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet’in 29 Mayıs 2018 tarihinde lüks plazanın 20’nci katından düşerek ölmesiyle ilgili davada bilirkişi olarak yer almıştı. İntihar ettiği ileri sürülen Şule Çet’in ölümüyle ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda genç kızın intihar edebileceğine dair dosyada he hangi bir bilgi ve gözlemin bulunmadığı belirtildi. Söz konusu raporda, Prof. Dr. Taner’in dışında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda iki profesörün daha imzası bulunuyor.

    SANIKLARA HAPİS

    Ankara 31’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava geçen 4 Aralık’ta sonuçlandı. Şule Çet’in ölümüyle ilgili tutuklu yargılanan sanıklardan Çağatay Aksu’ya (34) ‘bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla cinayet’ suçundan müebbet, ‘nitelikli cinsel saldırı’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 12 yıl 6 ay, Berk Akand’a da (33) ‘cinayete yardım’dan 12 yıl 6 ay, ‘tecavüze yardım’dan 5 yıl, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan 1 yıl 3 ay olmak üzere toplam 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi.

    MUSTAFA ENDER TANER KİM?

    Prof. Dr. Mustafa Ender Taner, 1988- 1994 Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi, 1996- 2001 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimi aldı. 2008- 2013 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda Doç. Dr., 2013’ten sonra Prof. Dr. olarak görev yaptı. Taner, Temmuz 2014- Nisan 2016 arasında Gazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma merkezinde başhekim yardımcısı, Nisan 2016- Ağustos 2017 arasında başhekimlik, 2014- 2017 yılları arasında Yükseköğretim Kurulu Etik Komisyonu üyeliği görevlerinde de bulundu.