Etiket: birleşmiş milletler

  • Güvenlik Konseyi’nin reformu

    Güvenlik Konseyi’nin reformu

    Ekinci, küresel düzeyde artan belirsizlikler, sürekli dönüşüm ve derinleşen bölünmelerin yaşandığı bir çağda, geleneksel yaklaşımların artık yeterli olmadığını belirterek, mevcut uluslararası sistemin ciddi reformlara ihtiyaç duyduğunu vurguladı.

    Ekinci, konuşmasında Ukrayna’da devam eden savaş, Gazze’de Filistinlilere karşı işlenen korkunç suçlar ve dünyanın dört bir yanında insani yardıma muhtaç insanların sayısındaki kontrol edilemez artış gibi sorunlara dikkat çekti. Bu sorunların, Birleşmiş Milletler’in gerekli müdahaleyi yapmadaki yetersizliğinin örnekleri olduğunu ifade eden Ekinci, “Birleşmiş Milletler’in sürekli felce uğraması, sadece milyonlarca sivilin hayatına mal olan ölümcül çatışmaların uzamasına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda tüm BM sisteminin güvenilirliğini de zedeliyor” dedi.

    Ekinci, BM’nin etkili olabilmesi için üye devletlerin örgüte yeterli yetki, bağlılık ve kaynak sağlaması gerektiğini belirtti. “Barışı sürdürmek için aynı eski yöntemleri denemeye devam edemeyiz ve farklı bir sonuç bekleyemeyiz. Karşılıklı güven ve işbirliğine dayalı bu dönüşümü yönetmek için yeni yöntemler geliştirmeliyiz,” diye ekledi. Bu bağlamda, Ekinci üç temel öneride bulundu:

    Güvenlik Konseyi’nin reformu

    Ekinci, Güvenlik Konseyi’nin daha demokratik, temsili, şeffaf, etkili ve hesap verebilir bir organ haline getirilmesi gerektiğini belirtti. Veto yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması gerektiğini vurgulayan Ekinci, daimi üye sayısının veya veto yetkisine sahip ülke sayısının artırılmasının mevcut sorunları daha da derinleştireceğini ifade etti.

    Çatışma ve krizlerin önlenmesi

    Ekinci, BM’nin çatışma ve krizleri önlemek için daha etkili yöntemler geliştirmesi gerektiğini, bu bağlamda Genel Sekreter’in iyi niyet misyonunun yeniden canlandırılması ve arabuluculuk yöntemlerinin güçlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Diplomasiye etkili bir şekilde başvurulmasının, devam eden çatışmalarda bile olumlu sonuçlar doğurabileceğini belirterek, Karadeniz tahıl girişiminin bu duruma örnek teşkil ettiğini söyledi.

    Diyalog ve karşılıklı anlayışın teşviki

    Ekinci, BM’nin toplumlar içinde ve toplumlar arasında diyalog ve karşılıklı anlayışı teşvik edecek gerekli araç ve mekanizmaları geliştirmesi gerektiğini belirtti. Kutuplaşma, yabancı düşmanlığı ve şiddet içeren aşırıcılığa karşı durmanın tek yolunun bu olduğunu vurguladı.

    Ekinci, konuşmasının sonunda, BM’nin bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik olarak güçlendirilmesinin cesur eylemler ve kararlılık gerektirdiğini ifade etti. Türkiye’nin BM’nin kurucu üyelerinden biri olarak, düzenli bütçesine en fazla katkıda bulunan ilk 20 ülke arasında yer aldığını belirten Ekinci, Türkiye’nin BM’ye öncülük edecek ve ilham verecek tüm çabalara tam destek vermeye hazır olduğunu vurguladı.

  • Memur-Sen’den Birleşmiş Milletlere siyah çelenk eylemi

    Memur-Sen’den Birleşmiş Milletlere siyah çelenk eylemi

    Memur-Sen teşkilatı, Gazze’de soykırıma uğrayan binlerce masum sivil konusunda Birleşmiş Milletlerin (BM) işlevsiz kaldığını belirterek BM Ankara Temsilciliği önünde toplanarak eylem gerçekleştirdi.
    İnsanların orada soykırım altında olduğu bir süreçte insani sorumluluğu yerine getirmek adına bu gün burada Birleşmiş Milletler Ankara temsilciği önünde bir arada olduklarını belirten Memur Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Ali Yalçın, “Filistin toprakları 1948’den beri Siyonist İsrail tarafından işgal altında. Her geçen gün yerleşimci adı altında silahlı çeteler tarafından gasp edilen yerler genişletiliyor. Dünya ile bağı işgalci Siyonistlerin insafına bırakılan Gazze büyük oranda mülteci kamplarından oluşuyor artık” ifadelerini kullandı.

    “Katledilen Gazzelilerin 24 binden fazlası kadın ve çocuk”
    BM ve uluslararası toplum soykırımı durdurmadığı her gün bilanço daha da korkunç bir hal aldığını söyleyen Yalçın, “Vahşetin düzeyi her geçen gün genişliyor ve dönüşüyor. 7 Ekim’den bu güne kadar Gazze’de işgalci İsrail güçleri tarafından yapılan soykırımda yaklaşık 35 bin sivil şehit edildi, 77 bin masum yaralandı. Katledilen Gazzelilerden 24 bin den fazlası kadın ve çocuk. Gazze’nin yüzde 70’i yerle bir oldu. Evlerin yüzde 60’ı, ticari tesislerin yüzde 80’i, okulların yüzde 90’ı yok oldu. 35 hastanenin 24’ü bombalandı. 11 tanesi ise kısmen çalışabiliyor. 267 ibadethane bombalandı. Su kuyularının yüzde 83’ü artık çalışamaz durumda” şeklinde konuştu.

    “Bizzat BM’nin gözetiminde olan mekanlar vuruluyor”
    Vahşetin büyük olduğuna dikkat çeken ve gelen haberler ile görüntülerini kan dondurduğunu vurgulayan Yalçın, “İnsanların canlı canlı toprağa gömüldüğü, buldozerler ile bedenlerinin paramparça edildiği, gözaltında işkenceler ile katledildiği görüntüleri görüyoruz. Enkaz altında kalanların çıkarılmasına, katledilen cenazelerin alınması dahi izin verilmiyor. Savaş suçu sayılan fosfor bombaları kullanılıyor. Sivil yerleri hedef alıyorlar. Hastaneleri, ambulansları, sağlık görevlilerini, eğitimcileri, siyasileri herkesi ve her şeyi toptan hedef alıyor Siyonist işgal çetesi. Bizzat BM’nin gözetiminde olan mekanlar vuruluyor. Yardım için bir araya gelen kalabalıklar katlediliyor. Pazar yerleri bombalanıyor. Sivil altyapı tamamen yok ediliyor, insani yardımlar da engelleniyor. Elektrik, su, gıda girişine yeteri kadar izin verilmiyor. Kitlesel katliamlar gerçekleştirilirken bir yandan da kıtlık ve açlıkla, sağlık hizmetlerine erişimi engelleyerek, yaralıların tedavisine izin vermeyerek kitlesel ölümler hedefleniyor” ifadelerini kullandı.
    BM’yi ve uluslararası toplumu terör devletini durdurma konusunda somut adımlar atmaya davet eden Yalçın, “İnisiyatif almaya, soykırımı duyurmaya çağırıyor ve 1 Mayıs’a Gazze’deki, Filistin’deki emekçiler soykırım altında giriyor diye buradan bir kez daha haykırmak için bugün buradayız” dedi.
    Konuşmaların ardından BM Ankara temsilciliği önüne siyah çelenk bırakıldı.

  • BM’den Gazze kararı

    BM’den Gazze kararı

    Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Mısır tarafından hazırlanan, Türkiye dahil yaklaşık 100 ülkenin eş sunucusu olduğu ve Gazze’de acil insani ateşkeş çağrısı yapılan karar tasarısını görüşmek üzere Özel Acil Filistin oturumunda bir araya geldi. Oylama öncesinde söz alan İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan, “Bu sadece bölgedeki ölüm ve yıkımı uzatacaktır” şeklinde konuştu.

    Avusturya değişiklik talep etti

    Avusturya’nın BM Daimi Temsilcisi Alexander Marshik de ülkesinin bugün oylanan karar tasarısını etraflıca değerlendirdiğini belirterek, tüm rehinelerin serbest bırakılması ve insani yardıma erişimi talep eden metni memnuniyetle karşıladığını söyledi.

    ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, ABD’nin “sürdürülebilir bir barış” için çalıştığını ve ülkesinin kararın bazı yönlerine katıldığını söyledi. “İnsani durumun vahim olduğu, acil ve sürekli dikkat gerektirdiği, sivillerin uluslararası insani hukuka uygun olarak korunması gerektiği konusunda hemfikiriz” diyen Greenfield, tüm devletleri Avusturya’nın değişiklik talebini desteklemeye çağırdı.

    Oy çokluğuyla kabul edildi

    Konuşmaların ardından BM Genel Kurulu’nda oylamaya sunulan karar tasarısı 23 “çekimser” ve 10 “hayır” oyuna karşı 153 oyla kabul edildi. Avusturya ve ABD’nin değişiklik talepleri ise reddedildi. Kabul edilen kararda acil insani ateşkes ve tüm taraflara özellikle sivilleri koruma konusunda uluslararası hukuka uyma çağrısında bulunuluyor. Kararda, tüm esirlerin acilen ve koşulsuz serbest bırakılması ve insani yardıma erişimin sağlanması talep ediliyor.

    BM Genel Kurulu’nda 27 Ekim’de oylanan ve Gazze’de insani ateşkes talebinde bulunulan bir diğer karar tasarısı 121 oyla kabul edilmişti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan BM’ye Gazze mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan BM’ye Gazze mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kuruluşunun 78. yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

    Erdoğan, Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Teşkilatı’nın 78’inci kuruluş yıl dönümünü tebrik ederek, dünyada barış, refah, adalet ve huzurun tesisi için BM çatısı altında çalışan herkese Türk milleti adına teşekkür ettiğini dile getirdi.

    Erdoğan, insanlık olarak Filistin ve Ukrayna başta olmak üzere sıcak çatışmalardan iklim değişikliğine, açlıktan ve yoksulluktan İslam düşmanlığına uzanan ciddi sorunlarla karşı karşıya olunduğuna vurgu yaparak, “Özellikle 7 Ekim’den bu yana Gazze’de sivil yerleşim yerlerini, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları hedef alan ve soykırım derecesine varan katliamlar yaşanıyor. İsrail yönetiminin sivillere yönelik hukuk ve sınır tanımaz saldırıları karşısında maalesef uluslararası toplum iyi bir sınav veremiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin akan kanı durdurmak, ateşkesi bir an önce sağlamak, sivil kayıpların önüne geçecek adımlar atmak yerine tek taraflı tavrıyla krizi daha da derinleştirdiğini görüyoruz” dedi.

    Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Gazze halkının topyekûn cezalandırılmasını seyreden bir yapının insanlığa umut olması, küresel barış ve istikrarı sağlaması elbette mümkün değildir. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) başta olmak üzere BM’ye bağlı kurumlar, bizzat BM Güvenlik Konseyi tarafından işlevsizleştirilmektedir. BM’nin itibarına en büyük zararı, yine bir başka BM kurumu vermektedir.”

    Erdoğan, Türkiye’nin, kurallara dayalı küresel sistemin merkezinde bulunan BM’nin temsil ettiği değerlerin ve çok taraflılık ilkesinin destekçisi ve savunucu olmaya devam ettiğini belirterek, “BM genel bütçesine en fazla katkı sağlayan ilk 20 ülke arasında yer alırken, İstanbul’un bir BM merkezi olması yolunda da önemli adımlar atıyor, çeşitli BM kuruluş ve ajansının bölgesel merkezlerine İstanbul’da ev sahipliği yapıyoruz. BM çatısı altında yürütülen Barış için Arabuluculuk ve Medeniyetler İttifakı girişimlerinde liderliğimizi sürdürüyor, barışı koruma operasyonlarına katkı sunuyor, Gebze’de kurulan BM Teknoloji Bankası’na ev sahipliğimiz başta olmak üzere çeşitli faaliyetlerimizle BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminin hayata geçirilmesine destek oluyoruz” değerlendirmesini yaptı.

    Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi:

    “Bu doğrultuda Sıfır Atık Hareketi’ni, Birleşmiş Milletler’de 105 ülkenin ortak sunuculuğunda kabul edilen kararla küresel boyuta taşıdık. Birleşmiş Milletler’le birlikte başlattığımız Karadeniz Girişimi sayesinde dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürününün sevk edilmesini sağlayarak, küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçilmesini temin ettik. Yabancı karşıtlığı, kültürel ırkçılık ve İslam düşmanlığıyla mücadelede küresel farkındalığın artırılması için BM Genel Kurulu’nda 15 Mart’ın “Uluslararası İslamofobi’yle Mücadele Günü” ilan edilmesini sağladık. BM’nin küresel rolünü güçlendiren, barış ve istikrara katkı sunan daha pek çok adım attık. Ancak son dönemde karşılaştığımız gelişmeler bize Birleşmiş Milletler’in reform ihtiyacını bir kez daha hatırlamıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin sınırlı sayıda ülkenin tasallutundan kurtarılarak daha temsili, demokratik ve etkin hale getirilmesi, uluslararası toplumun ortak ve haklı beklentisidir. Türkiye ‘dünya beşten büyüktür’ anlayışıyla, daha adil bir dünya düzeninin tesisi doğrultusunda yapılacak çalışmalara katkıda bulunmaya devam edecektir. Bu düşüncelerle 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’nü en kalbi duygularımla kutluyor, Teşkilatın 78’inci kuruluş yıl dönümünün hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

  • “BM tarafsızlığını yitirdi”

    “BM tarafsızlığını yitirdi”

    Bakan Fidan, Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Mariya Gabriel ile Dışişleri Bakanlığındaki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

    Pile’de bulunan Rum nüfusa yönelik Rum tarafından yapılan yolun hiçbir zaman için BM’nin engellemesine ve kınamasına tabi olmadığını vurgulayan Fidan, “Ama aynısı Türk tarafına olunca birdenbire Birleşmiş Milletler’in ve adadaki görevlilerin Birleşmiş Milletler görevlisi rolünü bırakıp birer şahin edasıyla bu insani yol projesini engelleme yönünde ciddi adımlar attığını görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Fidan, bu durumun, 18 Ağustos’ta istenmeyen olayların yaşanmasına sebep olduğunu belirterek, BM’nin Kıbrıs’taki sivil ve askeri varlığının kendi içinde bir koordinasyonsuzluk içinde olduğunu gözlemlediklerini söyledi.

    Bakan Fidan, şunları kaydetti:

    “Çünkü özellikle sivil temsilci ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkilileri arasında uzun süredir devam eden görüşmeler var. Bu görüşmeler uzun zamandır devam etmekte. Onlara bu yolun ne zaman yapılacağı bildirilmiş olmakta. Buna rağmen hiç alışılmadık bir şekilde tartışmalı bölgeye birdenbire teamüllere aykırı şekilde BM araçlarının yığılması, hoş karşıladığımız bir tavır değil. Biz bu hareketle Birleşmiş Milletler’in, tarafsızlığını bu olayda yitirdiğine inanıyoruz. Bu konudaki çalışmalarımız devam edecek. KKTC’nin bu konudaki haklı pozisyonunu sonuna kadar destekliyoruz.”

    Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecine de değinen Fidan, bunun “AB’nin küresel aktör olma” konumunu pekiştireceğini değerlendirdiklerini ancak bu konunun AB üye ülkeleri tarafından bu şekilde görülmediğini ve tercih edilmediğini dile getirdi.

    Bakan Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konunun altını çizdiğini ve bu girişimi hatırlattığını vurgulayarak, “(Türkiye’nin AB üyeliği) Hem AB hem de bölgemize yeni fırsatlar sunmakta. Yeni fırsat penceresinin, kapanmadan Avrupa Birliği yetkilileri tarafından, Avrupalı liderler tarafından kullanılmasını tavsiye ediyorum.” ifadelerini kullandı.

  • Ankara’dan Birleşmiş Milletler’e yol tepkisi

    Ankara’dan Birleşmiş Milletler’e yol tepkisi

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı’nın Yeşil Hat üzerindeki Pile Köyü’ne ulaşımı kolaylaştırmak için hayata geçirmek istediği Pile-Yiğitler Projesi, Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından engellenmeye çalışıldı.

    Projenin hayata geçirileceği yerde gerginlik yaşandı, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Kimsenin toprağında, malında gözümüz yok” dedi.

    KKTC’de yaşanan gerilimle ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den açıklama geldi.

    Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    “Birleşmiş Milletler Barış Gücü (BMBG) askerlerince, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) egemenlik alanındaki topraklarda inşa edilen Pile-Yiğitler yolunu engellemek amacıyla dün (18 Ağustos) gerçekleştirilen fiziki müdahaleyi kabul edilmez buluyor ve şiddetle kınıyoruz. KKTC Dışişleri Bakanlığı’nın konu hakkındaki açıklamasını ve KKTC makamlarının haklı tepkisini tümüyle destekliyoruz.

    Pile köyündeki KKTC vatandaşlarının kendi vatan topraklarına doğrudan ulaşımını kolaylaştırmayı amaçlayan insani bir proje olan Pile-Yiğitler yoluna ilişkin BM tarafından sergilenen tutum ve ardından BM tarafından yapılan açıklamalar Barış Gücü’nün Ada’da ortaya koymakla mükellef olduğu tarafsız tutumla bağdaşmamaktadır.

    BM Barış Gücü, bir yandan suhuletle başlayan yol yapım projesi bağlamında gerginliğin tırmanmasında büyük rol oynamış, diğer yandan sahada yaşanan hadiselerde kendini mağdur gibi takdim etmiştir. Esasen, BM Barış Gücü’nden beklenen, Ada’da yaşanan insani ihtiyaçların çözümüne katkı vermesidir. Buna rağmen BM’nin, yıllardır GKRY’nin Ara Bölge’deki oldu bittilerine göz yumarken, Kıbrıs Türklerinin haklı insani ihtiyaçlarının karşılanmasını engellemesi izah edilecek bir tutum değildir. Bu durum, BM’nin Ada’daki iki tarafa eşit yaklaşmak ve anlaşmazlıklara çözüm bulmak gibi temel görev ve işlevlerini yerine getirmediğini açıkça ortaya koymaktadır.

    BM’nin ve BM Barış Gücü’nün, dün yaşanan olayların ardından, KKTC makamlarının ve halkının güvenini tamamıyla yitirmemek için önümüzdeki dönemde yoğun bir çaba sarfetmesi gerekmektedir. Garantör bir Devlet olarak, BM Barış Gücü’nü, Kıbrıs’ta yaklaşık 60 yıldır sürdürmekte olduğu göreve gölge düşürecek eylem ve söylemlerden kaçınmaya, Kıbrıs’taki iki tarafa eşit muamelede bulunmaya ve KKTC’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye davet ediyoruz.”

    Sosyal medya hesabından açıklama yapan Ömer Çelik, yolun insani bir amaç taşıdığına dikkat çekti.

    “Buna karşılık Kıbrıs’ta görev yapan BM Barış Gücü’nün Pile-Yiğitler Projesi yolunun inşa sürecine ilişkin takındığı tavır kabul edilemez ve son derece yanlış olmuştur.” diyen Ömer Çelik, “Barış Gücü’nün Rum Kesimi’ni memnun etmeye dönük söz konusu tavrı, bizatihi Kıbrıs’taki varlığını ve itibarını zedelemiştir.” ifadelerini kullandı.

    Türkiye’nin, bu süreçte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne desteğinin tam olduğunu bildiren Çelik, son gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirtti.

    Çelik, hiç kimsenin Kıbrıs Türkü’nün iyi niyetini istismar etmeye kalkmaması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

    “Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün Kıbrıs Türklerine eşit mesafede, tutarlı ve çifte standart içermeyen tutum sergilemesi beklentimizdir. Cumhurbaşkanımızın BM platformlarında açık ve net şekilde dile getirdiği gibi herkes Kıbrıs’ta iki eşit egemen halk olduğu gerçeğine tam saygı göstermelidir. KKTC’nin egemenlik haklarına kimse saygısızlık yapamaz.”

    Yaşanan gerilime ilişkin bir açıklama da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi.

    “Ada’da iki halk ve egemen iki devlet vardır.” diyen Bahçeli, “Bu gerçekler kabul edilmeden adil ve kalıcı bir çözüm ortamının yeşermesi ham bir hayaldir. Kıbrıs Türk halkının bağımsız ve egemen devleti vasıtasıyla Rumların idaresi altına heves edip azınlık statüsüne boyun eğmesi kesinlikle imkansızdır.” ifadelerini kullandı.

    Barış Gücü’nün Rum tarafının tahrik ve telkinleriyle hareket etmesini sorumsuzluk olarak niteleyen MHP lideri, “Birleşmiş Milletler Barış Gücü unsurlarına layık oldukları cevabı veren, fütursuz engelleme girişimlerini bertaraf eden KKTC hükümeti haklıdır, yapılan müdahale ve muameleler doğrudur, son tahlilde desteğimiz tamdır.” dedi.

    Bahçeli açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

    “Kıbrıs Türk halkının temel ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla planlanan ve devreye sokulan insani projelere kemikleşmiş önyargılarla, siyasi hesaplarla engel olmaya kalkışmak çözüm arayışlarını kundaklayan, huzursuzluğu kamçılayan provokasyonlardır.

    Kıbrıs’ta Yeşil Hat üzerindeki Pile Köyü’ne ulaşımı kolaylaştırmak için hazırlanan yol projesine, nereye ve kimlere hizmet ettiği az çok belli olan Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün haksız ve hukuksuz şekilde müdahil olması tam manasıyla ilkelliktir.

    Pile halkının taleplerini karşılamak amacıyla KKTC hükümetinin yol yapım faaliyetine Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün karşı çıkması, beton blokların proje sahasına yerleştirilmesi kaos ve kutuplaşmaya açıktan destek olmak ve çanak tutmaktır.

    Barış Gücü’nün Rumların tahrik ve telkiniyle ortamı germesi sorumsuzluktur.

    Birleşmiş Milletler Barış Gücü unsurlarına layık oldukları cevabı veren, fütursuz engelleme girişimlerini bertaraf eden KKTC hükümeti haklıdır, yapılan müdahale ve muameleler doğrudur, son tahlilde desteğimiz tamdır.

    Birleşmiş Milletler, Rumların karanlık emellerine hizmetten, Kıbrıs’ın barış ve huzurunu bozucu teşebbüslerden derhal vazgeçmelidir.

    Aksi halde sözde Barış Gücü’nün varlığı gayri meşru sayılacak, nitekim hiçbir saygınlığı ve bağlayıcılığı da kalmayacaktır.

    Unutulmamalıdır ki, şartlar ne olursa olsun Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile güçlü dayanışmasını sonuna kadar sürdürecek, dostluk ve kardeşlik köprülerini titizlikle koruyacaktır.

    Uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların çiğnenmesine de göz yumulmayacaktır.”

  • MHP Genel Başkanı Bahçeli’den Birleşmiş Milletler açıklaması

    MHP Genel Başkanı Bahçeli’den Birleşmiş Milletler açıklaması

    MHP lideri Devlet Bahçeli, KKTC’deki yol inşaatı gerilimine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Ada’da iki halk ve egemen iki devlet olduğunun altını çizen Bahçeli, “Bu gerçekler kabul edilmeden adil ve kalıcı bir çözüm ortamının yeşermesi ham bir hayaldir. Kıbrıs Türk halkının bağımsız ve egemen devleti vasıtasıyla Rumların idaresi altına heves edip azınlık statüsüne boyun eğmesi kesinlikle imkansızdır. Eşitlik temelinde çözümden kaçmak bir defa çözümsüzlüğü siyasi strateji görenlerin hem tahakküm açmazı hem de çarpık mantığıdır. Kıbrıs Türklüğünün eşit statüsüyle egemen eşitliği mutlaka teyit ve tescil edilmelidir. Ada’da iki halkın çıkarını ve varlığını, aynı zamanda eşit egemenlik haklarını müzakere etmekten kaçan ve kaçınan bir anlayışın barışa hizmeti düşünülemeyecektir” ifadelerini kullandı.

    Kıbrıs’ın huzurunun Doğu Akdeniz’in huzuru olduğunu belirten Bahçeli, “Bu huzur ortamı içinde Akdeniz’in potansiyel yer altı kaynaklarının adaletli ve hukuk temelli paylaşımından başka da bir seçenek yoktur. Kıbrıs Türk halkının temel ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla planlanan ve devreye sokulan insani projelere kemikleşmiş önyargılarla, siyasi hesaplarla engel olmaya kalkışmak çözüm arayışlarını kundaklayan, huzursuzluğu kamçılayan provokasyonlardır. Kıbrıs’ta Yeşil Hat üzerindeki Pile köyüne ulaşımı kolaylaştırmak için hazırlanan yol projesine, nereye ve kimlere hizmet ettiği az çok belli olan Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün haksız ve hukuksuz şekilde müdahil olması tam manasıyla ilkelliktir. Pile halkının taleplerini karşılamak amacıyla KKTC hükümetinin yol yapım faaliyetine Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün karşı çıkması, beton blokların proje sahasına yerleştirilmesi kaos ve kutuplaşmaya açıktan destek olmak ve çanak tutmaktır. Barış Gücü’nün Rumların tahrik ve telkiniyle ortamı germesi sorumsuzluktur” açıklamasında bulundu.

    KKTC hükümetinin haklı olduğunu ve yapılan müdahale ve muamelelerin doğru olduğunu ifade eden Bahçeli, “Birleşmiş Milletler, Rumların karanlık emellerine hizmetten, Kıbrıs’ın barış ve huzurunu bozucu teşebbüslerden derhal vazgeçmelidir. Aksi halde sözde Barış Gücü’nün varlığı gayri meşru sayılacak, nitekim hiçbir saygınlığı ve bağlayıcılığı da kalmayacaktır. Unutulmamalıdır ki şartlar ne olursa olsun Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile güçlü dayanışmasını sonuna kadar sürdürecek, dostluk ve kardeşlik köprülerini titizlikle koruyacaktır. Uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların çiğnenmesine de göz yumulmayacaktır” dedi.

    ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’li teröristlere silah eğitimi vermesine değinen Bahçeli, şunları kaydetti:
    “Kamışlı’da terör örgütüyle ortak tatbikat düzenlemesi sınırlarımızın mücavir alanlarına yuvalanmış düşmanlığın ayan beyan göstergesidir. ABD’nin sabırları taşıran sözde taktik ve stratejik adımları terörizme kuluçka işlevi görmektedir. Bu ülke dostluk ve müttefiklik ilişkilerini pervasızca çiğnemektedir. Geldiğimiz bu aşamada terörle mücadele esas itibarıyla arkasındaki güçlerle mücadeleye sabitlenmiş ve kilitlenmiştir. ABD’nin eğitip donattığı teröristleri Suriye’nin petrol varlığı etrafında konuşlandırması kan dökerek kaynak devşirmenin şeytani formülüdür. Teröre destek vermek alçak bir terör yöntemidir. Kaldı ki bölücü terör örgütünün hunhar sahibi bellidir. Bu kapsamda Türkiye’ye sıkılan her kurşunun, yapılan her ihanetin koçbaşı ABD’dir. Milliyetçi Hareket Partisi, ABD’yi terörle arasına kesin çizgilerle mesafe koymaya ve Suriye’den derhal çekilmeye davet etmektedir. Şayet sınırlarımızın diğer bölgelerinde ABD takviyeli husumet kuşatması devam ederse günü geldiğinde akıbetin nelere yol açacağını, iki ülke arasındaki görüş ve temas hattındaki mesafenin sıfıra düşmesi halinde nasıl bir hesaplaşmanın yaşanacağını bugünden kestirmek elbette mümkün olmayacaktır. Bu itibarla terörle aynı hizada bulunan, aynı hedefte buluşan hangi ülke varsa aklını başına alması tarihi önem ve değerdedir.”

  • Glasgow Deklarasyonu işlevini kaybetti

    Glasgow Deklarasyonu işlevini kaybetti

    İskoçya’nın Glasgow şehrinde Birleşmiş Milletler (BM) tarafından orman kaybını önlemek için Glasgow Deklarasyonu’nun imzalandığı 2021’den bu yana dünya genelinde orman yangınları artarak devam ediyor. 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmak ve tersine çevirmek için imzalanan Glasgow Deklarasyonu’nun işlevselliğinin sorgulandığı günlerde Küresel Orman İzleme Merkezi tarafından yapılan açıklama, dünya genelinde orman kaybının kritik seviyelerde olduğunu gözler önüne serdi. Küresel Orman İzleme Merkezi’nin yayınladığı raporda tropikal yağmur ormanların kaybının küresel ısınma ve biyoçeşitlilik açısından kritik seviyede olduğu bilgisi yer aldı. Büyük miktarda sera gazı emen Brezilya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Endonezya’daki yağmur ormanlarındaki ağaçların kesilmesi ve yaşanan yangınlar nedeniyle depolanmış karbonun atmosfere salındığı ve dünya çapındaki sıcaklıkların yükseldiği ifade edildi.

    Maryland Üniversitesi tarafından toplanan yeni verilere göre, tropikal bölgeler 2022 yılında 2021 yılına göre yüzde 10 daha fazla yağmur ormanı kaybetti ve toplamda 4 milyon hektar alan yakıldı veya kesildi.

    Bilim insanları, yağmur ormanlarının gelişiminin çok uzun sürelere yayıldığını bu nedenle ekosistemin başka bir yere ağaç dikmekle kolayca değiştirilemeyeceği yönünde uyarılarda bulunuyor.


    Glasgow’da 100’den fazla liderden iklim anlaşması

    BM İklim Konferansı’nda 100’den fazla liderin imzaladığı Glasgow Deklarasyonu, 2014’te imzalanan anlaşmanın ağaç kaybını engelleyememesi sonucunda 2021 yılında imzalandı. Toplantıda 100’den fazla liderin imzaladığı deklarasyon, 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmalarını durdurmak ve tersine çevirmek için toplu olarak çalışmayı taahhüt ediyor.

  • Dünya barışı tasarısı onay aldı

    Dünya barışı tasarısı onay aldı

    Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, bu ay itibarıyla 15 üyeli yapının başkanlığını üstlenen Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) liderliğinde uluslararası barış ve güvenliğin ele alındığı bir oturum gerçekleştirdi. Oturumun başında söz alan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, dünya genelinde yabancı düşmanlığı, ırkçılık, hoşgörüsüzlük, Müslüman karşıtlığı, antisemitizm ve Hristiyan azınlıklara yönelik saldırılarda artış görüldüğüne dikkat çekerek, barışa yönelik tehditlerin güç ve kaynaklar için rekabetten insan hakları ihlallerine, zayıf yönetimlerden aşırı yoksulluğa, eşitsizlikten aşırılaşmaya kadar pek çok nedenden ortaya çıkabildiğini vurguladı. Barışı korumanın ve savaşı önlemenin BM Güvenlik Konseyi’nin varlık sebebi olduğuna dikkat çeken Guterres, “Çatışmaları başlatan ve tırmandıran ortak unsur, insanlığın en kötü dürtülerini besleyen, kutuplaşma ve radikalleşme için bir katalizör ve vahşet suçları için bir araç işlevi gören diğerine duyulan nefrettir” ifadelerini kullandı.

    Karar tasarısı kabul edildi

    Oturumda yapılan oylamada nefret söylemi ve yabancı düşmanlığının çatışmaları körüklediğine dikkat çeken bir karar tasarısı oy birliği ile kabul edilirken, tasarıda nefret söylemi, yabancı düşmanlığı, aşırılık ve hoşgörüsüzlüğün çatışmaların patlak vermesine, tırmanmasına ve tekrarlanmasına neden olabileceği belirtildi. Devletler ile uluslararası ve bölgesel örgütlere açık bir şekilde şiddet, nefret söylemi ve ayrımcılığın neden olduğu aşırılığı kınama çağrısı yapılan kararda, “Üye ülkeler dinler ve kültürler arası diyaloğun barış ve kalkınmaya olan önemli katkısını gözetmeli” ifadesine yer verildi. Kararda ayrıca tüm ülkelerin insan hakları ve temel özgürlükleri koruması ve teşvik etmesi gerektiğine dikkat çekilerek, eğitim sistemlerinin de barışa hizmet etmesi gerektiğinin altı çizildi.

  • BM’de ilk kez Nekbe anması

    BM’de ilk kez Nekbe anması

    İsrail’in bağımsızlığını ilan ettiği Nekbe Günü’nün 75. yıl dönümünde ilk kez ABD’nin New York kentinde bulunan BM binasında anma töreni düzenlendi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın açılış konuşmasını yaptığı törende, canlı performanslar, fotoğraflar, videolar ve görgü tanıklarının anlatımları yer aldı.

    “İsrail, işgalini ve Filistin halkına yönelik saldırganlığını sürdürüyor”

    Abbas konuşmasında, İsrail’e Filistinlilere yönelik “saldırganlığını” sona erdirmesi ve İsrail’in Birleşmiş Milletler’den uzaklaştırılması çağrısında bulunarak, “Bugün resmi olarak, uluslararası hukuk ve uluslararası kararlar uyarınca İsrail’in bu kararlara saygı duymasını veya İsrail’in BM üyeliğini askıya almasını talep ediyoruz” dedi.

    İsrail’i Birleşmiş Milletler’e olan “yükümlülüklerini ve üyeliğinin ön koşullarını asla yerine getirmemekle” suçlayan Abbas, İsrail ile ilgili BM Genel Kurulu, Güvenlik Konseyi ve İnsan Hakları Konseyi tarafından kabul edilen “yaklaşık bin kararı” sayarak, “Bugüne kadar tek bir karar uygulanmadı” ifadelerini kullandı. Abbas, Nekbe’nin “1948’de başlamadığını ve bu tarihten sonra da durmadığını” sözlerine ekledi. Abbas, “İsrail, işgalini ve Filistin halkına yönelik saldırganlığını sürdürüyor. Nekbe’yi inkar etmeye devam ediyor ve Filistinli mültecilerin anavatanlarına dönüşüne ilişkin uluslararası kararları reddediyor” dedi.

    “Uluslararası hukuka aykırı”

    BM Siyasi ve Barış İnşası İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo ise yaptığı açıklamada, BM’nin İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin “uluslararası hukuka aykırı” olduğu için sona ermesi gerektiği yönündeki “açık pozisyonunu” yeniden teyit etti.

    İsrail’in çağrısı üzerine 44 ülke törene katılmadı

    İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan, diğer ülkelerin temsilcilerine Nekbe Günü anmasına katılmamalarını isteyen bir mektup yazdı. Erdan mektubunda, “Uluslararası bir örgütün üye devletlerden birinin kuruluşunu bir felaket damgalayabileceği düşüncesi hem dehşet verici hem de tiksindirici. Bu sadece Yahudi nefretine göz yummakla kalmıyor, aynı zamanda Filistinlilere karalayıcı söylemlerini yaymak için uluslararası organları sömürmeye devam etmeleri için yeşil ışık yakıyor” dedi.

    İsrail Dışişleri Bakanlığına göre, ABD, Kanada, Ukrayna ve Avrupa Birliği’nden toplam 44 ülke törene katılmadı.

    Nekbe Günü geçtiğimiz sene Genel Kurulda oylanmıştı

    Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda geçtiğimiz sene aralık ayında yapılan oylama ile Nekbe anması 90 evet, 30 aleyhte ve 47 çekimser oyla onaylandı. Girişim Mısır, Ürdün, Senegal, Tunus, Yemen ve Filistinliler tarafından desteklendi.
    İsrail’in kurulduğu 1948 tarihinde 760 binden fazla Filistinli yerinden edildi. Filistinliler, bu tarihi Nekbe ya da Büyük Felaket olarak adlandırıyor.