Etiket: bitki

  • Soğuk havada sıcak manzaralar

    Soğuk havada sıcak manzaralar

    Sivas, dondurucu soğukların etkisi altında adeta buz tuttu. Geçtiğimiz günlerde yağan kar, yerini Sibirya soğuklarına bıraktı.

    Termometrelerin sıfırın altında 15 dereceyi gösterdiği kentte hayat yavaşlarken, doğa eşsiz bir güzellik sundu.

    Bitki ve ağaç dallarını saran kırağı, masalsı bir tabloyu andıran manzaralar oluşturdu. Soğuk havanın etkisiyle beyaza bürünen kentte adeta bir görsel şölen yaşandı. Sivas’ta soğukların önümüzdeki günlerde de etkisini sürdürmesi bekleniyor.

    Kırağı tutan ağaçların güzel bir görüntü sunduğunu ifade eden Ahmet Zileli, “Bu aya kara kış denir. Bundan sonra zemheri gelir, ondan sonra da gücük ayı vardır.

    2 ay çok şiddetli geçer, çok soğuklar vurur. Hava şuan sert, bu da Sivas için normal. Kırağı tutan ağaçlarda güzel bir görüntü vermiş” ifadelerini kullandı.

    “Soğuk havada sıcak manzara”

    Soğuk havada sıcak manzaraların olduğunu söyleyen Bahadır Kalkan, ” Yıllar önceki soğuklara geri döndük. Bu havalar Sivas’ta normal. Uzun zamandır böyle soğuk olmuyordu. Ağaçlarda kırağılar oluştu, soğuk havada sıcak manzaralar. Sivas soğuğu ile meşhur” dedi.

  • Endemik bitkiler sergilendi

    Endemik bitkiler sergilendi

    Meksika’da uzun yıllardır insan sağlığı açısından kullanılan bitkilerin tanıtıldığı “Bilginin kesişim noktası: De la Cruz Badiano Kodeksi” resim sergisi Nevşehir’de açıldı. Serginin açılışına Meksika, Hollanda, Arjantin ve Sri Lanka Büyükelçileri de katıldı. Kapadokya’nın merkezi Nevşehir’in uluslararası işbirliklerini güçlendirmek ve şehrin gelişimine katkı sağlamak amacıyla önemli adımlar atan Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı, Kayaşehir’i farklı kültürlerin buluşma noktası haline getiriyor.

    Nevşehir’e uluslararası işbirlikleri sayesinde hem ekonomik hem de sosyal alanda büyük fırsatlar kazandırmak için son dönemde farklı ülkelerin büyükelçilerini Nevşehir’de ağırlayan Başkan Arı’nın, girişimleri sonucu Meksika’nın Ankara Büyükelçiliği ile Nevşehir Belediyesi işbirliğinde tarihi Meryem Ana Kilisesi’nde düzenlenen sergi, törenle ziyarete açıldı.
    Sergide, Amerika kıtasında yazıldığı bilinen en eski tıbbi metin olarak kabul edilen Badianus Kodeksi’nde yer alan bitkilerin resimleri ziyaretçilerin ilgisine sunuldu.

    Meksika, Hollanda, Arjantin ve Sri Lanka Büyükelçileri ve Meksika Fahri Konsolosu Yavuz Demir’in de yer aldığı sergiye eşi Melek Arı ile birlikte katılan Belediye Başkanı Rasim Arı, konuklarına Nevşehir’in yöresel lezzetlerini tanıtarak bölgenin el sanatları ürünlerinden hediye etti.
    Törende konuşan, Meksika’nın Ankara Büyükelçisi Jose Luis Martinez y Hernandez, ilaçların formüllerinin yer aldığı, 1552 yılında hazırlanan De la Cruz Badiano Kodeksi’nin Meksika halkının tıbbi çalışmaları için temel kaynaklardan biri olduğunu söyledi.

    Kodeksin tarihİ sürecini anlatan Hernandez, “Cruz Badiano Kodeksi, 227 şifalı bitkiden bahsetmektedir ve bunlardan 185’inin resimleri yer almaktadır. Ayrıca, 64 bitki sadece adıyla anılmıştır. Kodekste yer alan farmasötik şekiller balsam, lapa, alçı, emülsiyon, kompres gibi çeşitlidir. Bu eser, şu anda Meksika’da Ulusal Antropoloji ve Tarih Kütüphanesindedir.” ifadelerini kullandı.
    Hernandez, sergiye sağladığı desteklerden dolayı Belediye Başkanı Rasim Arı’ya teşekkür etti.

    Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı ise kültürel anlamda değerli bir etkinliğe ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını ifade etti.
    Büyükelçilerin şehir ziyaretlerinin, sadece diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi değil, aynı zamanda yerel halkın farklı kültürleri tanıma fırsatı bulması açısından da büyük önem taşıdığını belirten Arı, ayrıca, bu işbirlikleriyle yerel halkın da faydalanacağı çeşitli etkinlikler ve projeler düzenlemeyi planladıklarını kaydetti.

    Arı, “Endemik bitkilerin Meksika’daki önemini biliyoruz. Anadolu’nun da endemik bitki yönünden zengin olmasından dolayı Nevşehir’de etkinlik düzenlemenin mutluluğunu yaşıyorum. Yakında Meksika ile kardeş şehir projesinin de imzasını atacağız. Bütün büyükelçilerimizle ortak hareket ederek, iyi ilişkiler kurarak işbirlikleri yapacağız.” diye konuştu.
    Nevşehir’de yetişen endemik bitkilerin tanıtıldığı 10 posterin de yer aldığı sergi, 17 Kasım 2024 tarihine kadar gezilebilecek.

  • Bu bitkiyi koparmanın cezası 387 bin TL

    Bu bitkiyi koparmanın cezası 387 bin TL

    Aydın İl Jandarma Komutanlığı Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Tim Komutanlığınca endemik bitki türlerinden olan ve Aydın ilinde sadece Söke ilçesi Doğanbey Eski Rum köyünde olan, Türkiye’de nadir bulunan Agave bitkisi icra edilen faaliyet esnasında Didim Akbük ilçesi Fevzipaşa Mahallesi’nde ‘Agave’ bitki türüne rastlandı. Jandarma ekipleri bitkinin koruma altına alınması için Aydın Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’ne bilgi verdi. Biyolojik çeşitliliğin devamını sağlamak, gelecek nesillere biyolojik açıdan zengin bir doğa bırakabilmek için çevrede bulunan vatandaşlara Çevre Kanunu kapsamında bilgilendirmelerde bulunuldu.

    Agave bitkisi

    Agave bitkisi Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan ender bir bitkidir. Bitkinin ortalama 60 ila 100 sene arasında sadece bir kere çiçek açtığı belirtiliyor. 2872 Sayılı Çevre Kanunun 20. Madde gereğince koparılması ya da zarar verilmesi yasak olan ‘Agave Bitkisi’ne zarar verildiği takdirde 387 bin 142 TL para cezası uygulanıyor.

  • Beşparmak Dağı’nda keşfedilen bitki literatüre kazandırıldı

    Beşparmak Dağı’nda keşfedilen bitki literatüre kazandırıldı

    Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Varol Aydın, mart ayında Aydın ile Muğla sınırlarında yer alan ve “Latmos” olarak bilinen Beşparmak Dağı’nda yaptığı gezi sırasında farklı olduğunu düşündüğü bir bitkinin fotoğraflarını çekerek Prof. Dr. Hasan Yıldırım’a gönderdi. Prof. Dr. Yıldırım, yaptığı araştırma sonucunda bitkinin literatürde kaydının olmadığını belirledi. Prof. Dr. Hasan Yıldırım ve Dr. Öğretim Üyesi Varol Aydın, bitkinin bulunduğu mevkide çalışmalar gerçekleştirdi. Doktora öğrencisi Tuğkan Özdöl ile Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden Öğretim Görevlisi Dr. Kenan Akbaş’ın da yer aldığı saha ve laboratuvar çalışmasının ardından hazırlanan bilimsel makale, Finlandiya merkezli uluslararası hakemli dergi Annales Botanici Fennici’de yayımlandı. Bilim dünyasına kazandırılan bitkiye “Latmos kazgagası” adı verildi. Bitkinin bilimsel ismi, keşfi yapan Varol Aydın’a atıfla “Corydalis varolaydinii” oldu.

    “Dünyada sadece Latmos bölgesinde yayılış gösteriyor”
    Bilim dünyasına tanıtılan bu bitkinin dünyada sadece Latmos bölgesi sınırları içerisinde yayılış gösterdiğini belirten Prof. Dr. Hasan Yıldırım, “Corydalis (Kazgagası) cinsi dünya genelinde yaklaşık 500 türe sahip olup, Haşhaşgiller (Papaveraceae) ailesinin tür bakımından en zengin cinslerinden biridir. Ülkemizde toplamda keşfedilen bu yeni türle beraber 16 tür bulunmaktadır. Yeni türle ülkemize has olan endemik sayı da 7’ye yükselmiştir. Latmos, günümüzde Aydın ve Muğla sınırları içinde kalan batıda Söke Ovası, kuzeyde Büyük Menderes Ovası, doğuda Çine ve Karpuzlu Ovası ile güneyde Bafa Gölü ve Milas Ovası arasındaki dağlık bölge olarak bilinen bir bölgedir. Latmos, jeolojik olarak çok özel bir yapıdadır. Menderes Masifi’nin bir uzantısı olup 500 – 600 milyon yıllık gnays kayaların yeraltından jeolojik süreçlerde yükselerek eşsiz ve jeolojik olarak çok değerli olan Madran, Gökbel ve Beşparmak (Latmos) Dağları’nın oluşumu ile günümüzdeki şeklini almıştır. Latmos’un eşsiz doğasını oluşturanlar sadece bu gnays kayalardan ibaret değil, yaklaşık iki bin yıl öncesine kadar Latmos Körfezi olarak Ege Denizi’yle birleşik olan günümüzdeki Bafa Gölü’nün hemen kuzeyinde çok dik bir eğimle yükselip bin 300 metrelik zirve meydana getirip sonrasında Büyük Menderes Ovası’na doğru alçalan dağ kütlesini kaplayan doğal Fıstık Çamı, Kızılçam ve Meşe ormanlarıyla da çok özel bir coğrafyadır. Latmos’un önemi, Batı Anadolu’daki insan yaşamı ve kültürünün en eski izlerinin burada bulunmasıdır. Bugün yaklaşık iki yüz alanda tespit edilen kaya resimleri 8 bin yıl kadar öncesine tarihlenip savaş ve av sahneleri içermeyen, kadın, aile ve şenlik figürlerinin öne çıktığı temalarıyla çok özel ve özgündür. Latmos; geçmişte İyonya, Lidya, Frigya ve Likya ile çevrili Karya bölgesi ve uygarlığının bir parçası olmuş, Karya kentleri Alinda, Eski Latmos, Herakleia, Euromos, Amyzon ile Labranda Kutsal Alanı ve İyonya Kenti olan Myus’u topraklarında barındırmış. Kalıntıları günümüze dek ulaşan bu kentlerden Alinda ve Herakleia günümüzde de insan yaşamının sürdüğü yerleşimlerle iç içe varlıklarını sürdürüyorlar” diye konuştu.

    Prof. Dr. Hasan Yıldırım, sözlerini şöyle noktaladı: “Latmos’ta sadece geçmiş yaşamların izleri yok, günümüzdeki yerleşimler ve insan yaşamı geleneksel özellikleriyle bölgeyi çok değerli kılıyor. Geçmişte Latmos’un eğimli coğrafyasında oluşturulan tarım teraslarında hala üretim devam ettiriliyor, arıcılık ve bal üretimi, zeytincilik ve yağ üretimi, üzüm bağları, çam fıstığı üretimi ve hayvancılık geçmişten günümüze uzanan geleneksel yaşam olarak varlığını sürdürüyor. Latmos’un eşsiz doğasını oluşturan gnays kayalar felspat, kuvars ve kuvarsit gibi madenler içeriyor ve bunlar için bu alanda yoğun bir madencilik çalışmaları yapılıyor. Bölgenin çok özel yaban hayatı, flora ve faunası da madencilik çalışmalarından oldukça olumsuz bir şekilde etkileniyor. Latmos ve dünyada sadece Latmos’un sınırları içerisinde yaşam şansı bulan ‘Latmos kazgagası’ başta olmak üzere mevcut tüm floristik ve faunistik tehdit altında bulunuyor. Latmos’u bütünüyle koruyacak bir statü sağlanması çok önemli ve bir an önce gerçekleştirilmeli, yoksa dünyanın çok değerli doğal ve kültürel miras alanlarından olan Latmos’u ve dünyada sadece Latmos’ta bulunan ‘Latmos kazgagası’nı yakın bir gelecekte maalesef yitirmiş olacağız.”

  • Bingöl’de uyuşturucu madde ele geçirildi

    Bingöl’de uyuşturucu madde ele geçirildi

    Valilikten yapılan açıklamada, “İl Jandarma Komutanlığı unsurlarınca Genç ve merkez ilçe mülki sınırları içerisinde madde imal ve ticareti, yasa dışı ekiminin önlenmesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamında 3 üç farklı noktada toplam 428 kök kenevir bitkisi ele geçirilmiş olup, cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda adli işlemlere başlanmıştır” denildi.

  • Tunceli’nin Pülümür ilçesinde yeni bitki tespit edildi

    Tunceli’nin Pülümür ilçesinde yeni bitki tespit edildi

    Tunceli’nin Pülümür ilçesinde 2017 yılından bu yana var olan türleri kayıt altına almak ve yeni türlerin varlığını tespit amacıyla çalışmalar yürütülüyor. Bilim insanları tarafından yapılan çalışmalarda dünyada sadece Pülümür ilçesine bağlı 2 köyde yayılış gösteren bitki tespit edildi. Pülümür Çarşağı ismi verilen bitkiye ilişkin detaylar bilim insanları Aslı Doğru Koca, Mustafa Gökmen, Gülderen Yılmaz ve Mehmet Yavuz Paksoy tarafından bir Derginin Temmuz sayısında yayımlandı. Bitkinin tespiti çalışmalarında yer alan Munzur Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksekokulu Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümünden Doç. Dr. Mehmet Yavuz Paksoy, çok küçük bir alanda yayılış gösteren bitkinin madencilik ve aşırı otlatma nedeniyle neslinin tehdit altında olduğunu söyledi. Paksoy, “Bu çalışmalar sonucunda Boraginaceae (Hodangiller) familyasına ait Çarşak otu olan yeni bir türü keşfettik. Bitkimizin yayılışı Pülümür’ün Karagöz ve Şampaşakaraderben köyü olmak üzere sadece iki lokalde bilinmektedir. Onun dışında bitkinin yayılışını tespit edemedik. Yani hem Türkiye hem dünya için sadece Pülümür’de iki köyde yayılışı olan bir bitkiden bahsediyoruz. Latince ismi Mattiastrum pulumurense, Türkçesi ise Pülümür Çarşağı şeklinde belirlendi” dedi.

     

    Bitkinin bin 800 ila 2 bin rakımda yayılış gösterdiğini ifade eden Doç. Dr. Paksoy, “Şampaşakaraderbent bölgesinde step diyebileceğimiz bölgede Karagöz köyünde ise taşlık, çalılık steplerde yayılışı var. Popülasyonu aşırı zengin değil. Küçük taş ve kaya parçalarının arasında öbek oluşturan küçük popülasyonlar mevcut. Bu yüzden bitki zarar görme tehlikesi altında. Çünkü bölgede madencilik faaliyetleri yapılmaktadır. Bitkinin yetişmiş olduğu toprak maden toprağı olarak kullanılacağından bitkimizin nesli tehdit altındadır. Bu yüzden bu faaliyetlerin durdurulması veyahut başka bölgelere kaydırılması gibi seçenekler ya da bu bitkiyi koruma altına alabilecek faaliyetler yapılmalıdır. Çok geniş alanlarda yayılış gösteren bir bitki değil. Ayrıca tohumdan üremesi de çok geç olan bir bitki. Yayılışının olduğu bölgenin toprağı tahrip edildiği anda bitkinin nesli tehlike altına giriyor. Şampaşakaraderbent tarafında da aşırı otlatma var. Karagöz’de de maden faaliyeti var. Hem otlatma hem de maden baskısı altında olduğu için bitkimizin nesli tehlike altına girebilir. Bu nedenle duyarlı davranmamız gerekiyor” diye konuştu.

    “Tunceli’deki bitki türleri 2 bini bulacak”
    Daha önce yapılan çalışmalarda Tunceli genelinde 922 bitkinin tespit edildiğini dile getiren Munzur Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksekokulu Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümünden Doç. Dr. Mehmet Yavuz Paksoy, “Daha önceki çalışmalarda tüm Tunceli’de 922 bitki olduğu literatüre geçmişti. Ama bizim yaptığımız çalışmada Pülümür ilçesinde bulduğumuz tür sayısı 957 ve bunlardan 115’i endemik içlerinde 5 bitki de lokal endemik. Çalışmalarımız devam ediyor. 2023-2024 yılında topladığımız bitkiler bu listeye dahil edilmedi şu an için. Teşhisleri yapıldıktan sonra bu bitkileri de ekleyeceğiz listemize. Sırf bu çalışmadan yola çıkarak diğer ilçeleri de katarsak 2 bine yakın bitkiye ulaşacağımız rahatlıkla düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

    Pülümür’ün bitkileri kitaplaştırıldı
    Tunceli’nin bitki çeşitliliği açısından en zengin ilçelerinden olan Pülümür ilçesinde yer alan bitkiler “Pülümür’ün Bin Bir Çeşit Bitkisi” ismiyle kitaplaştırıldı.
    İlçede bu anlamda yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi veren Pülümür Belediye Başkanı Müslüm Tosun, “Pülümür ilçemiz bitki çeşitliliği ve özel konumu itibarıyla öne çıkan bir ilçe. Biz de bununla ilgili 4 sene önce bir çalışma başlattık. Ankara Kırsal Çevre ve Orman Sorunları Araştırma Derneği ile ortaklaştırdığımız bu çalışmayı en son kitaplaştırdık. Bu çalışma ciddi bir emek gerektiriyor. En kuytu yerlere varıncaya kadar ulaşılmaya çalışıldı. Yeterli mi değil. Bu çalışma sonunda 2 bin civarında bitkiye ulaşılabileceği söyleniyor. Çalışma bölgede öne çıkan çiçek balı açısından da önem arz ediyor. Bitkilerin korunması, kayıt altına alınması açısından önemli olan bu çalışmalarımız devam edecek” dedi.

  • 628 farklı bitkiye zarar veriyor

    628 farklı bitkiye zarar veriyor

    Düzce’de uzun yıllardan beri görülen ve bölgeye uyum sağlayan Amerikan Beyaz Kelebeği Zararlısı birinci döl zararı genellikle haziran ayının 3. haftalarında görülmeye başlanmaktadır. Birçok bitkiden beslenebilme kabiliyetinde olan bu zararlı mücadele edilmediğinde popülasyonunu artırarak farklı alanlarda yeni zararlar meydana getirebilmektedir. Yapılan akademik çalışmalarda bu zararlının 628 farklı bitki türünde zarar meydana getirdiği, öncelikle bölgede en çok dut, akçaağaç ve Fındıklarda görüldüğünü ayrıca diğer bitkilerden elma, armut, kiraz, bahçeleri ve hatta kavak gibi bitkilerde de zarar yaptığı tespit edildi.

    Amerikan Beyaz Kelebeği zararlısının asıl zararı yumurtadan çıkan larva denilen kurtçuklar yapmaktadır. Bu zararlı genellikle yaprağın altına nadiren de yaprağın üst kısmına yumurta bırakmakta, yumurta kümesinden çıkan kurtçuklar toplu halde yaprakta beslenmeye başlamaktadır. Bu dönemde birlikte yaşayan kurtçuklar üzerlerine bir ağ tabakası örerek yaşamlarına devam ederler. Beslenmesini tamamlayan her bir birey bireysel yaşamaya başlar ve ardından etrafa dağılarak gelecek dönemin erginlerini oluşturmak üzere dinlenme ya da kışlama formu olan pupa dönemine girerek toprağın çatlakları, evlerin çatı aralarına ya da ağaç gövdesinde gizlenmektedir.

    2024 yılında ilk kelebek çıkışlarının Haziran ayı başında görüldüğü ancak kelebek çıkışlarının peyderpey görüldüğü, bugünlerde bahçelerde zararlının yumurta paketlerini bulmak için özellikle uç dallardaki yapraklar kontrol edilmelidir. Şayet yumurta bulunursa hava sıcaklığına bağlı olarak bu yumurtalar 1-3 günde açılacaktır ve yumurtadan çıkan genç larvaların yaklaşık 10 gün ayrılmadan birlikte beslenerek yaşamlarını sürdürecektir.

    “Haziran ve Ağustos döl zamanı”
    Düzce Tarım ve Orman Müdürü Esra Uzun bölgemizde haziran ve ağustos aylarında olmak üzere iki döl zararı olan bu zararlı ile mücadele dahilinde yapılan kontrollerde yapraklarda yumurta paketleri ve larva kümeleri görüldüğünden dolayı mücadele zamanının geldiğini söyledi. Uzun, çıkışların aynı anda olmaması nedeniyle üreticilerin bahçelerini sürekli kontrol etmeleri zararlının ekonomik zarar eşiğinin üzerine çıkması durumunda mücadele çalışmalarına başlamaları gerektiğini belirtti.

    “Son çare kimyasal”
    “Mücadelede öncelikli olarak alternatif mücadele içeren Entegre Mücadele Prensipleri hedef alınmalı” diyen İl Müdürü Esra Uzun “Gerek kalınması durumunda son çare olarak Kimyasal Mücadele uygulamaları tercih edilmelidir. Kelebeğin çıkış ve popülasyon yoğunluğunu tespit etme amacıyla Feromon ve Işık tuzaklarıyla ergin kelebeklerin çıkışı ve yoğunluğu belirlenerek mücadeleye karar verilmeli, Fındık alanlarında ocak başı 5 tırtıl kolonisi tespit edilirse mücadeleye karar verilmelidir. Eğer mücadele gerekli ise öncelikle çevresel zararı az olan yöntemlere öncelik vermek üzere değişik mücadele yöntemleri bir arada kullanılabilir. Öncelikle mekaniksel mücadele, biyolojik mücadele ve fiziksel yöntemler uygulanır. Eğer uygulamalar yeterli olmaz ise çevre dostu pestisitler kullanılır. Kullanılacak ilaçlar seçilirken çevre ve doğal düşmanlar için en az zararlı olan kimyasal ilaçlar seçilir ve uygulanır. Öncelikle yumurta kümelerinin ağaçlardan toplanarak imha edilmesi Kültürel Mücadelede büyük önem arz etmekte ve Teleskobik makaslarla uzun dallardaki tırtıl kolonilerini kesip atmak herhangi bir kimyasala gerek kalmaksızın hem çevre hem de insan sağlığını korumuş olacaktır. Ayrıca ağaç gövdelerine karton, mukavva ya da jüt çuvalların asılması böceğin toplu halde yakalanmasına yardımcı olacaktır” ifadelerinde bulundu.

    “Ekonomik zararı azaltmak”
    Mücadelede asıl amaç, zararlının tamamen yok edilmesinden çok popülasyon yoğunluğu dikkate alınarak zararlının meydana getireceği zararın ekonomik zarar eşiğinin altında tutmak olduğunu işaret eden Esra Uzun, “Düzce İl Özel İdaresi bütçesinden alımı yapılan ilaçlar zararlının yoğun görüldüğü muhtarlıklara dağıtılacak. Dağıtımı yapılan bu ilaçlar ile köylerin ortak alanları, yol kenarları, meraların ilaçlamaları yapılacak. Çiftçilerimizin kendi bahçelerinde yapacakları kontrollerde, yapraklarda yumurta paketleri, larva kümeleri ve örülmüş ağlar ile karşılaşıldığında, bunların öncelikle budama makası ile kesilmek suretiyle imha edilmeleri, popülasyonun yüksek seyretmesi halinde ise ilaçlı mücadeleye karar verilmelidir. İlaçlı mücadelede özellikle arılara zarar vermeyen çevre dostu ilaçların kullanılmasının önemli olduğunu, bu nedenle öncelikle muhtarlıklara dağıtılan ilaçların kullanılması, yeterli olmaması durumunda ise çiftçilerimizin İl veya İlçe Müdürlüklerimize başvurarak reçete yazdırmaları, reçete sonucunda yazılan ilacı alarak ilaçlı mücadeleye başlamaları gerekir” dedi.

    Esra Uzun son olarak ise “İlaçlı mücadeleden 10-15 gün sonra ağaçlar kontrol edilmeli yeni bulaşma ya da yeni açılan yumurta paketleri varsa ikinci bir ilaçlı mücadele yapılmalıdır. Mücadelede toplu mücadelenin önem arz etmesi nedeniyle zararlının yoğun olduğu alanlarda birlikte mücadele zararlının yoğunluğunu düşürecektir. Üreticilerimizin dikkatli olması İlimizde Fındıkta sezon ortası olması hasebiyle üreticilerimizin mücadeleye zaman ayırmaları aksi halde böceğin bitkideki yaprakları yiyerek önemli derecede verimi olumsuz etkileyebileceği bilinmesi gerekmektedir” diyerek konuşmasını tamamladı.

  • Bitkiler sanata dönüşüyor

    Bitkiler sanata dönüşüyor

    6 Şubat’ta yaşanan deprem sonrası hasar gören İskenderun HATMEK binası, Kurtuluş Mahallesi’ndeki yeni yerinde hizmete girdi. Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra, kursa kayıt yaptıran kadınlar bataklıktan topladıkları su sandalyesi bitkisiyle yaşadıkları afeti unutmaya çalışarak ekonomiye katkı sağlıyorlar.

    bitkiler, afetzede kadınların elinde sanata dönüşüyor

    Halk Eğitim ve Hatay Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kurs Merkezi (HATMEK) bünyesinde eğitmen ve usta öğretici Azize Alay, “Şu anda 35 kişiyiz daha çok ekonomiye katkısı olması açısından ucuz malzemeyle kaliteli ürün çıkarmaya çalışıyoruz burada elimizden geldiğince de endemik olan bitkileri kullanıyoruz. Palmiye olsun, su sandalyesi, hasır otu olsun bunlar endemik olan bitkilerdir. Şimdiye kadar da kullanılmış olan bitkiler değil bunlar bir örücülük furyası oldu insanlar daha çok rattan örmeye rağbet etti, hazır ürün ıslayıp işliyorlardı. Bizler biraz daha araştırınca palmiyeyi de biz trend olarak oluşturduk. Su sandalyesini keşfettik bataklıkta yetişen bir bitki endemik olduğu için de kullanımı da ulaşımı çok kolay olan bir bitki. Öğrencilere verdik işlemesi gerçekten çok güzel ve çıkan ürünler çok güzel oluyor. Bataklıkta hiçbir işe yaramayan bir bitki bu tamamıyla bizim, şöyle söyleyeyim hasır otu toplarken fark ettiğimiz bir bitki ne olduğunu bilemediğim bir bitki resmini attım İstanbul Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümüne geldiler ilgilendiler araştırdılar aslında bu başka yerden gelmiş bizim burada ortamını bulmuş olan bir bitki olduğu söylendi ve su sandalyesi otu olarak geçiyor suyun içinde içi çok fazla su dolu onları topluyoruz, baş aşağı asıyoruz bütün suyunu salıyor suyunu saldıktan sonra da ıslayıp yeniden işliyoruz ve gerçekten bakın gördüğünüz gibi çok mukavemetli. Çok kullanışlı bir bitki haline geliyor çıkan ürünler de gerçekten çok güzel. Tedarik kısmını bizim nehirlerden ve bataklıklardan toplayarak sağlıyoruz kadınlar çizmeler buraya kadar bataklığa dalıp topluyoruz. Su sandalyesinden manken yapmak, bir büstiyer işlemek veya yelek işlemek gerçekten hiç de zor değil. Zamanım yetse sergiye onları da ekleyeceğim inşallah” ifadelerini kullandı.

    bitkiler, afetzede kadınların elinde sanata dönüşüyor

    El sanatının terapi olduğunu ve kendisini mutlu hissettirdiğini söyleyen 53 yaşındaki afetzede Halide Bayırlı, “Depremden sonra bize daha çok terapi gibi geldi, yani hem arkadaş ortamımız hem hocamızın bize sağlamış olduğu ortam çok güzel. Üretim durumunda yani o kadar güzel şeyler üretiyoruz ki, yani pozitif yönde etkiliyor bizi unutuyoruz bütün dertlerimizi tasalarımızı her şeyi bir kenara atıyoruz. Bir tek buna odaklanıyoruz yani güzel şeyler ortaya çıkınca çok mutlu ediyor bizi. Güzel bir dönüşüm çıkıyor ortaya” şeklinde konuştu.

  • Topladığı ‘Labada’ bitkisini pazarda satıyor

    Topladığı ‘Labada’ bitkisini pazarda satıyor

    Su kenarlarında kendiliğinden yetişen ve çeşitli yemekleri yapılan bitki halk arasında ’Evelik’ olarak da biliniyor. Pazarcı esnaf Fatma Kartal, doğada kendiliğinden yetişebilen labada için çok özel şartlar aramadığından sulak olan her yerde yetiştiğini, özellikle sulak çayırlarda, dere ve nehir kıyılarında büyüdüğünü belirtti.

    Kartal, günde bir çuvala yakın labada bitkisi topladığını ve onları demet yaparak 10 liraya pazarda sattığını söyledi. Fatma Kartal, ilkbahar aylarında ağustos ayına kadar yetişen bitkinin, genellikle salata ve sarma olarak kullanıldığını ifade etti.

    Aynı zamanda taze tüketilebildiği gibi kurutularak da çorbalarda kullanıldığını anlatan Kartal, labada bitkisini bilen vatandaşların tereddüt etmeden aldığını ve genellikle ileri yaşlı vatandaşların ilgi gösterdiğini söyledi.

  • Hakkari’de şifalı bitkilere büyük ilgi

    Hakkari’de şifalı bitkilere büyük ilgi

    Hakkari’de havaların ısınması ve baharın gelmesiyle birlikte vatandaşlar, sofraları şenlendiren bitki türleri için dağlara koşmaya başladı. Dağlardan topladıkları bitkileri çarşı merkezinde satan vatandaşlar, böylece aile ekonomilerine katkı sunuyor.

    Hakkari’de şifalı bitkilere büyük ilgi

    Çukurca ilçesinden göç edip il merkezine yerleşen ve seyyar satıcılık yaparak ailesini geçindiren Cengiz Baygun, Hakkari merkez ve Çukurca ilçesi bölgesinde baharın habercisi olan mendenin kilosu 75, alonun 20, hegedanın 25, karinin 35, lüşenin 35, hindisin 25, dağ muzunun 70, çiriş bitkisinin ise 20 TL’den sattığını belirtti. 8 nüfusunun olduğunu ve yapacak bir işinin olmadığını ifade eden Baygun, “Sabahın erken saatlerinde dağlara çıkıp şifalı bitkileri toplayarak pazarda satıyorum. Bazen de bu işi yapanlardan satın alıyorum ve pazarda satıyorum. Pancar toplamak zor iş olsa bile mecburen yapıyoruz. Çünkü yapacak başka bir işimiz yok” dedi.