Etiket: bitki

  • Yol kenarında yetişiyor, kanseri önlüyor

    Yol kenarında yetişiyor, kanseri önlüyor

    Sivas’ın yöresel lezzetlerinden olan ve doğada kendiliğinden yetişen madımak bitkisi baharın gelmesiyle kendisini gösterdi. Mayıs ve Haziran aylarında yabani otların arasından tek tek seçilerek toplanan madımağın hasadına da başlandı. Faydası saymakla bitmeyen, madımak bitkisi Sivaslıların vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Diyetisyen Süheyla Subaşı Uçar, Madımak bitkisinin yapılan araştırmalar sonucunda meme kanseri hücrelerinin hatlarındaki canlılığı azaltıcı bir etki bulunduğu ve sağlıklı beslenme konusunda önemli bir bitki olduğunu dile getirdi.

    “Araştırmaların artması gerekiyor”

    Diyetisyen Süheyla Subaşı Uçar, yöresel bitkilerin üzerinde yapılan araştırmaların artması gerektiğini söyleyerek, “Anadolu’dan çıkan yaklaşık 9 bin tane bitki var ve bu bitkilerin kendiliğinden çıkan yaklaşık 3 bin tanesi ülkemizde. Sivas yöresinde yol kenarında özellikle tarla içinde bulunan bitkilerinden bir tanesi de Madımak. Herkesin Mayıs ve Haziran aylarında toplamak için yarıştığı, kadınların özellikle bu konuda hevesle topladığı bir bitki. Bu bitkinin Sivas Cumhuriyet Üniversitesi akademisyenleri tarafından madımak bitkisinin kanser için faydası var mı diye bir araştırması yapıldı. Meme kanseri hücrelerinin hatlarındaki canlılığı azaltıcı bir etki bulundu. Bu tarzda çok fazla araştırmaya ihtiyaç var. Özellikle adlarını bildiğimiz yöresel olarak diye değerlendirdiğimiz bu bitkilerin üzerinde araştırmaların arttırılması gerekiyor. Onun haricinde sağlıklı beslenmede de yeri çok önemli. Özellikle Sivas gibi daha çok sebzeden uzak olduğumuz Anadolu bölgelerinde bizim için çok kıymetli. Çorbalarda bulgurlu çorbası yapılıp kışın sıcak bir şekilde tüketilebilir. Aynı zamanda yazın yoğurtlu çorbası tercih edilebilir” dedi.

    “Porsiyon miktarı önemli”

    Uçar, madımak yemeklerinde porsiyon miktarının önemine değinerek, fazla tüketildiğinde negatif bir etki oluşturabileceğini söyleyerek, “Madımak bitkisi, tansiyonu arttırıcı bir etkisi var mı gibi sorularla çok sık karşılaşıyoruz. Biz Sivaslılar biraz yağlı yemek yapmayı seviyoruz galiba. Bu yüzden madımağı yaparken çok fazla et ya da çok yağlı yaptığınızda tabii ki bunun etkisinden dolayı kişiyi negatif etkileyebiliyor. Ya da porsiyon miktarı önemli, çok fazla yerseniz yanlış etki oluşturabilir. Madımak aslında bir bitki ve bu konuda bir kararında tüketildiğinde negatif bir etki oluşturacak durumda değil. Biz tansiyon hastalarımızda da kullanıyoruz. Kısacası madımağın sağlıklı beslenmede bir yeri var mı sorusuna evet diyebiliriz, kanser hastalığında önleyici çalışmaların yapılmış olması da pozitif bir avantaj. Aynı zamanda sebze tüketiminizi arttırabilme adına mevsiminde ve daha sonrasında sağlıklı bir şekilde buzlukta saklayarak da kullanabileceğimiz bir opsiyon” ifadelerini kullandı.

  • Antalya’da ekoturizm ele alındı

    Antalya’da ekoturizm ele alındı

    Antalya’nın İbradı ilçesinde kardelenlerin değerini vurgulama, ormanlardaki ve doğadaki biyolojik çeşitliliğin öneminin ortaya konulması konulu panel düzenlendi. Panel sonrası Karamıklı Yaylası’nda bulunan bitkilerin doğal yaşam alanlarında keşif yapıldı.
    İbradı’nın lokasyon olarak ekoturizme çok uygun bir bölge olduğunu söyleyen Isparta Uygulamalı Bilimleri Üniversitesi Öğretim Görevlisi Leyla Akbaş, “Düğmeli evleri, Altınbeşik Mağarası, trenging rotaları, yayla turizmi konusunda İbradı ciddi anlamda değerlere sahip ve bu sahip olduğu değerler de geliştirilebilir değerler. Bölge halkına da büyük katkılar sağlayabilecek değerler. Bizler de bu bağlamda İbradı halkına ekoturizm rotalarının pazarlanması noktasında eğitimler verdik. Bu eğitimler sayesinde umuyoruz ki İbradı çok daha iyi yerlere gelecek ve çok daha iyi işler yapacak” dedi.
    Uzun süredir bölgede araştırmalar gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi Manavgat Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. İlker Çinbilgel, İbradı ve çevre bölgesinin bitki örtüsü ve bitki çeşitliliği ile ekoturizm kuralları açısından değerlendirerek yerel kalkınma ve insanlara faydası, ülkeye faydası ile ilgili bir etkinlik gerçekleştirmiş olduklarını dile getirdi.

    “Her doğa temelli turizm faaliyeti ekoturizm değildir”
    Çinbilgel, “Bu etkinlikte ülkemizin bitki örtüsü, bitki çeşitliliğinden başlayarak Antalya’nın bitkiler bakımından ne kadar önemli olduğunu halk ile paylaştık. Bu bakımdan çok memnunum. Halkla bilimsel bilginin paylaşılmasının insanları mutlu ettiğini gördüm. Aynı zamanda burada küçük çaplı uygulama gezisi de düzenlemiş olduk. Ekoturizminin kurallarının anlaşılması gerektiğini vurguladık. Her doğa temelli turizm faaliyetinin ekoturizm faaliyeti olmadığı ve faaliyetlerin kitlesel turizme dönüşmemesi için belirli kurallar çerçevesinde yapılması gerektiğini anlattık. Antalya’ya, özellikle Türkiye’de neredeyse bütün sınırları ile korunması gereken bir il olarak bakılabilir. Ama tabii ki doğanın korunması güç bir durum, imkanları oldukça zorlamaktadır. Bunun için de yerel yönetimler, kamu kuruluşları ve üniversiteler beraber çalışarak hem korunan alanlara katkı sağlamak hem de diğer doğal ve belirli alanların korunmasının sağlanmasına yönelik birtakım iş birlikleri ve etkinlikler düzenliyoruz. Ayrıca burada halkın da katılımıyla birlikte ülkemiz için faydalı bir etkinlik düzenlemeye çalıştık. Bu nedenle oldukça memnun ve mutluyum” diye konuştu.

    “Ülkemizde yaklaşık 12 bin bitki çeşidi bulunmaktadır”
    Türkiye’de yaklaşık 12 bin bitki çeşidi bulunduğunu söyleyen Çinbilgel, “Ülkemizde yaklaşık 12 bin bitki çeşidi bulunurken, Antalya sınırları içerisinde de yaklaşık 2 bin 500 dolaylarında bitki olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemiz bitkilerinin yaklaşık üçte biri endemiktir. Bu ülkemiz bitkilerinin sayısı neredeyse Avrupa kıtasının bitki çeşitliliğine denktir. Benzer coğrafyalarda etrafımıza bakacak olursak Türkiye’nin bitki çeşitliliği, bitki zenginliği oldukça fazladır. Bu bize aslında bir avantaj sağlıyor. Bitkilerin olduğu yerde yaşam kaynaklarının da oldukça fazla olduğunu söyleyebiliriz. Antalya’yı Türkiye’deki bitki çeşitliliğinin en yoğun olduğu bölge olarak ifade edebiliriz. Burada endemizm oranı da, yani dar yayılışlı ve kapalı yayılışlı olan bir alana özgü veya ülkemize özgü olan bitkilerin de oldukça fazla olduğunu görüyoruz. O yüzden Antalya koruma öncelikli bir ildir. Bu bakımdan bakacak olursak doğanın korunması ve sürdürülebilir şekilde nesillere aktarılması da bu bakımdan önem kazanıyor. Biz bu farkındalığı ve eğitimleri artırarak hem doğanın kazanması, hem yerel kalkınma, hem de koruma özelliklerini geliştirerek insanlara ve ülkemize faydalı olmak amacındayız. Yine bu bölgede Gembos havzası özellikle soğanlı bitkiler, sert soğan, rizomlu ve yumrulu bitkiler bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Bu bakımdan korunması gerekir” şeklinde konuştu.

    “İbradı bölgesinde yaklaşık bin 200 bitki”
    Bitki çeşitliliği bakımından İbradı bölgesinin oldukça zengin olduğunu söyleyen Çinbilgel, “İbradı baktığımızda yaklaşık bin 200 civarında bitkisi olan bir yerdir. İngiltere’nin neredeyse 2 bin bitkisi olduğunu düşünürsek İbradı bölgesinde bitki çeşitliliğinin oldukça fazla olduğunu ifade edebiliriz. O yüzden burası çok önem kazanıyor. Bu alanlarda doğaya zarar verilmeyecek şekilde faaliyetlerin yürütülmesi gerektiği göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bunun için de çeşitli kuruluşlar ile birlikte çalışmalarımız sürüyor. Dünya Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) 1999 yılında Avrupa’nın biyoçeşitlilik bakımından en değerli ve acil olarak korunması gereken 100 orman alanını belirlemiş ve ‘Avrupa Ormanları’nın sıcak noktaları’ olarak tanımlanan ve dokuzu Türkiye’de bulunan bu alanlardan birisinin de İbradı-Akseki çevresindeki doğal alanlarımız olduğunu belirledi” ifadelerini kullandı.
    Çinbilgel, ayrıca hem ulusal hem de uluslararası bir çok mevzuat ve sözleşmeyle buradaki doğal alanların koruma statüsünde ve önceliğinde bulunduğuna dikkat çekti.
    Panele, Akdeniz Üniversitesi Manavgat Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim üyesi Doçent Doktor İlker Çinbilgel, Isparta Uygulamalı Bilimleri Üniversitesi Öğretim Görevlisi Leyla Akbaş, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, Alternatif Turizm İhtisas Başkanı Mikail Köroğlu, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar katıldı.

  • Endemik bitkiler şifalı çaylara dönüşecek

    Endemik bitkiler şifalı çaylara dönüşecek

    Bakanlık tarafından 40 dönüm arazi üzerine inşa edilen Tıbbi Aromatik Bitkiler Bahçesi, 2021’den bu yana yetiştirdiği bitki çeşidini yurt dışından getirttiği 50 ağaç ve çalı grubu bitkiyle birlikte 350’ye çıkardı.

    Altınova Belediyesi tarafından işletilen ve içerisinde birbirinden değerli tıbbi bitkilerin bulunduğu bahçede, daha önce tohumu dışarıdan satın alınan, başta sağlık ve kozmetik sektörü olmak üzere birçok alanda kullanılan bitkiler yetiştirilmeye başlandı.

    Toplam 12 adadan oluşan, ekili 30 dönüm alanda; tıbbi nane, şeker otu, melisa, kudret narı, oğul otu, aynısefa, tarhun, Japon nanesi, İzmir kekiği, İstanbul kekiği, lavanta, adaçayı, mabet ağacı, aronya, çemen, çörek otu başta olmak üzere pek çok tıbbi aromatik, ağaç ve çalı grubu bulunuyor.

    Bünyesindeki AR-GE laboratuvarında çay ve yağ çıkarılarak yeni ürünler elde edilen bahçede, şimdi de Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) desteğiyle yürütülen projeyle ilçedeki kadınların tıbbi nane, mürver, kudret narı ve melisa bitkilerinden çay üretimi yapması sağlanacak.

    “Burası Türkiye’de örnek olacak bahçelerden birisi”

    Altınova Belediye Başkanı Metin Oral, AA muhabirine, bakanlık tarafından yapılan bahçenin işletmesini yürüttüklerini belirterek, çalışmaların giderek arttığını ifade etti.

    Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) tarafından desteklendiklerini ifade eden Oral, ayrıca Bezmialem Vakıf Üniversitesi ile yaptıkları protokolle bahçenin önemli kazanımlar elde ettiğini söyledi.

    Oral, şöyle konuştu:

    “Burası Türkiye’de örnek olacak bahçelerden birisi. Şu anda 350’ye yakın bitki çeşidine gidiyoruz. Bütün bitkileri görebileceğimiz, tıbbi ve aromatik bitkileri görebileceğimiz bir alan oluşturduk. Arkadaşlarımız da bu konuda güzel çalışmalar yapıyorlar. Şu anda AR-GE binamızda da distilasyon (damıtma) ünitelerimiz, çay paketleme ve kurutma makinelerimiz mevcut. Bunlarla da artık kendi ürünlerimizi hayata geçirmeye başladık. Eskiden fason yaptırdığımız çayı, bitkinin suyunu çıkarma, kurutma gibi işlemlerini de artık yapar hale geliyoruz. Yine bir üretim seramızı oluşturduk burada.”

    MARKA desteğiyle Altınovalı kadınlar tıbbi çay üretebilecek

    Yurt dışından 50 tür ağaç ve çalı gurubuna ait, Türkiye’de olmayan türlerin de bahçeye kazandırıldığına vurgu yapan Oral, şunları kaydetti:

    “Onlarla ilgili de arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor. Bunun haricinde yeni bir proje başlatıyoruz. Kalkınma Ajansıyla birlikte yürüteceğimiz bu projede, tıbbi nane, mürver, kudret narı ve melisa bitkilerinden çay yapmayı hedefliyoruz. Özellikle dışarıda bayanlarımızın çalışacağı bir serada üretilecek bitkileri, burada çaya dönüştürecek bir projeyi hayata geçiriyoruz. Bunun dışında konferanslarımız devam ediyor. İnşallah burayı Türkiye’de örnek bir tıbbi aromatik bitkiler bahçesi olarak hayata kazandırıyoruz. Bundan sonraki süreçte özellikle Bezmialem Üniversitesi katkılarıyla daha da önemli bilimsel çalışmaların da olacağına inanıyorum. Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

    “Artık dışarıya bağımlı değiliz, kendi tohumumuzdan kendi fidemizi üretiyoruz”

    Hersek Lagünü Doğa Eğitim Merkezi ve Tıbbi Aromatik Bitkiler Bahçesi Müdürü Mustafa Sarıgül ise 30 dönümlük bir alanda tamamen tıbbi bitki ekimi yaptıklarını, bunun eğitimini verdiklerini aktardı.

    60’ı tıbbi ve aromatik bitki olmak üzere yurt dışından getirdikleri 50 tür çalı ve ağaç ile 240’tan 350 türe çıktıklarını, ağaçları, ekim ayı olan nisanda tamamlayarak hedefe ulaşacaklarına dikkati çeken Sarıgül, şöyle konuştu:

    “Tamamen fide dikimine yoğunlaştık. Genelde Türkiye’de olmayan, yetiştirilmesi ve bakımı çok zor olan ürünleri yetiştiriyoruz. Burada ayrıca insanlara, yetiştirilmesiyle ilgili eğitimlerde veriyoruz. MARKA desteğiyle yürüttüğümüz proje ile de burada tamamen tıbbi bitkilerle üretim amaçlı çay yapacağız bu yıl. Ağırlığımızı bu yıl fide üretimine verdik. Tarım ve Orman Bakanlığından aldığımız fide satış belgesiyle halkın isteği üzerine fide dağıtımına yönelik çalışmalar da yapacağız. Haziran, temmuz ve ağustos aylarında bahçedeki bitki türlerinden aldığımız doğal ve ilaç kullanılmayan çok kıymetli tohumları, yine hiçbir katkı maddesi kullanmadan kendi tohumumuzdan kendi üretimimizi yapıyoruz artık. İlk kuruluş aşamasında bunları dışarıdan temin ediyorduk. Artık dışarıya bağımlı değiliz, kendi tohumumuzdan kendi fidemizi üretiyoruz.”

    Şeker otu dahil üretilmesi en zor bitkilerden fide üretiliyor

    Bahçede birbirinden değerli çok sayıda tıbbi bitkinin bulunduğunu, ancak son dönemde şeker hastalığına iyi geldiği belirtilen şeker otu (stevia) üzerine de çalışma yürüttüklerini anlatan Sarıgül, şu ifadeleri kullandı:

    “Şeker otu çok önemli bir bitki. Sağlık açısından meşrubatlarda ve çeşitli gıda ürünlerinde tatlandırıcı olarak kullanılan bir üründür bu. Özellikle tohumunun yetiştirilmesi çok zor bir bitkidir. Biz bu yıl ilk defa denemesini yaptık ve yüzde 90’a yakın bir başarı elde ettik. Güzel ürünler elde ettik. Bunun dışında Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen kutsal reyhan da yetiştirilmesi çok zor olan bir türdür. Ayrıca Alman, Kore, İsviçre gibi çeşitli tıbbi nanelerin de yetiştiriciliğini yapıyoruz. Bunlarda da yüzde 90’a yakın başarı elde ettik.”

    AR-GE bölümünde Balıkesir Üniversitesinden Prof. Dr. Gülendam Tümen’in bahçe için özel tasarladığı cihazı tanıtan Ziraat Mühendisi Alihan Sevinç de cihazın, daha düşük sıcaklıkta vakumlama yaparak buharıyla bitkinin özünü alabildiğini, soğutma sistemiyle de bitkinin özünü yağlı bir şekilde damıttığını söyledi.

    Sevinç, “Türkiye’de tek. Balıkesir Üniversitesinden Prof. Dr. Gülendam Tümen’in kendi tasarımı vakumlu sistemdir. Daha düşük sıcaklıkta çalışarak su buharını daha çabuk vakumluyor.” dedi.

  • Kar yağışı hayvanları ve bitkileri olumsuz etkiledi

    Kar yağışı hayvanları ve bitkileri olumsuz etkiledi

    Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde etkili olan kar yağışı sonrası her yer beyaza büründü. Bahar aylarında çiçek açan ağaçlar zarar gördü, bal arıları tekrar kış uykusuna yatmak yerine karda telef oldu, güvercinler ise soğuk havadan dolayı uçamadı.

    İlçeye bağlı Başaran, Günyüzü ve Taşarası köylerinde beyaza bürünen dağlar aynı günde kar eriyince aynı bölgelerden çekilen kareler göz kamaştırdı.

    Doğa fotoğrafçısı Serdar Gökçe, kar manzaralı fotoğraf çektiğini söyledi. Gökçe, “Dün etkili olan kar yağışı bir çok hayvanı etkiledi. Çiçek açan ağaçların tamamına zarar verdi.

    Yazı beklerken tekrar kışı yaşadık. Aynı günde iki mevsimi gördüm. Her yeri karış karış dolaştım fotoğraf için ilginç doğa olaylarına tanıklık ettim” dedi.

  • ‘Doğal Botanik Parka’ koruma çemberi

    ‘Doğal Botanik Parka’ koruma çemberi

    Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden Kuşadası’nda, oteller bölgesi olarak adlandırılan mevkide bulunan Doğal Botanik Park, Kuşadası’na özgü endemik bitki türü olan tülüşahın yanı sıra, 18 çeşit orkide ve değişik türdeki 400 bitkiye ev sahipliği yapıyor. Doğal Botanik Park, ayrıca kıyı şeridindeki zengin su altı faunası sayesinde nesli tükenmekte olan Akdeniz fokuna beslenme, küçük kerkenez ve kaya güvercinlerine de yuvalama alanı oluyor. Gün doğumunda ve batımında da eşsiz güzellikte bir manzaranın ortaya çıktığı park, bu yönüyle de Kuşadası’nı ziyaret etmeye gelen yerli ve yabancı turistlere unutulmaz anlar yaşatıyor.


    Bilgilendirici tabelalar yerleştirilecek

    Kuşadası Belediyesi, Doğal Botanik Park’ı daha korunaklı bir hale getirmek ve turizme kazandırmak amacıyla kolları sıvadı. Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri tarafından Doğal Botanik Park’ın etrafı 400 metre uzunluğunda çitle çevrildi. Ayrıca Doğal Botanik Parkı ziyaret etmeye gelenler için 4 seyir terası yapılacak. Çalışma tamamlandıktan sonra, Doğal Botanik Park’ın farklı noktalarına ev sahipliği yaptığı bitki ve canlı türleriyle ilgili bilgilendirici tabelalar yerleştirilecek. Böylece Kuşadası Belediyesi, Botanik Parkı koruma altına alırken kente de yeni bir turizm rotası kazandırmış olacak.


    ‘Gelecek nesillere miras kalacak’

    Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, Kuşadası Belediyesi’nin çok önemli bir çalışmayı hayata geçirdiğini belirterek, “Doğal Botanik Park, bünyesinde Akdeniz bitki örtüsünün en güzel örneklerini barındırıyor. Buradaki kayalık bölge, kendi içerisinde doğal bir ekosistem oluşturduğu için nesli tükenmekte olan küçük kerkenez ve kaya güvercinleri tarafından yuva yapmak için tercih ediliyor. Botanik Park, zengin su altı faunası sayesinde Caretta caretta ve Akdeniz foku gibi deniz canlılarına da besin kaynağı sağlıyor. Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel ile daha önce Doğal Botanik Park’ın korunması amacıyla çevresinde bir inceleme gezisi yapmıştık. Şimdi ekipler çalışmaya başlamış. Çalışma sayesinde Doğal Botanik Park gelecek nesillere miras olarak kalacak” dedi.


    ‘Elimizden geleni yapacağız’

    Doğal Botanik Parkın kentin içinde kalabilen çok önemli bir habitat alanı olduğunu ifade eden Başkan Ömer Günel ise, “Bu alan doğal peyzajıyla, ender bitki örnekleriyle ve denizel ortamıyla Kuşadası’nın yanı başında henüz doğallığını yitirmemiş bir yer. Nesli tükenmekte olan canlı türleri için de yaşama ve beslenme alanı olması burayı daha da önemli bir hale getiriyor. Bu alanın tüm değerleriyle korunması için elimizden geleni yapacağız. Bölgenin özel koruma statüsüne alınması için gerekli girişimlerde bulanacağız” diye konuştu.

  • Dalında 50, tezgahta 80 lira

    Dalında 50, tezgahta 80 lira

    Kalp dostu olarak bilinen ve Silifke genelinde 50 dönümlük bir alanda üretimi yapılan alıçtan bu yıl 15 ton civarı ürün elde edilmesi bekleniyor.

    Emekli olduktan sonra eşi ile birlikte Silifke’nin Çamlıca Mahallesi’nde babadan kalma 2 dönümlük araziye alternatif ürün olarak alıç diken öğretmen emeklisi Ali Tok, fiyatlardan memnun olduklarını ve 1 ton civarında ürün hasat etmeyi beklediğini söyledi.

    Alıç meyvesini alternatif bir ürün olarak ektiğini ve bunda da başarılı olduğunu belirten Ali Tok, “Emekli olduktan sonra 2 dönüm civarında alıç bahçesi yaptım. Alıç kalbe iyi geliyor. Sirkesinin de daha değerli bir ürün olduğunu biliyorum” dedi.

    Alıç bitkisini ektikten sonra çevresindeki kişilerin de alıç ekmeye başladığını ifade eden Tok, “Alıç getirisinin yüksek olduğunu gören, tadını beğenip seven herkes ekim yapmaya ve değerlendirmeye çalıştı. Alıç meyvesinin fiyatı şu anda dalında 50 TL’den satılıyor. Hasat ettiğimiz ürünümüzü Silifke’de alıcı olmadığı için Mersin, Gaziantep, Antalya’ya gibi değişik illere göndererek değerlendirmeye çalışıyoruz. Alıç meyvesinin hasat zamanı Eylül ayının 15’inden itibaren başlıyor ve Ekim ayının 15’ine kadar devam ediyor. Bu süre zarfında meyvenin iri ve gelişmiş olanlarını değerli olarak satıyoruz, küçüklerini ise sirke yapıyoruz. Alıç sirkesini de 80 ile 100 TL arasında satıyoruz” diye konuştu.

    Eşinin ve kendisinin emekli olmasından sonra köylerinde bahçecilikle uğraşmak istedikleri için alıç diktiklerini ifade eden Ayşe Tok, “Silifke Orman İşletme Müdürlüğü bundan 10 yıl önce kuraklık ve susuzluğu en dayanıklı meyve olarak alıç fidanı dağıttı. Bizlerde bu fidanlardan alarak diktik. Fakat emek vermezsen, sulamazsan olmuyor. Göründüğü gibi alıç meyvesi susuzluğa dayanan bir meyve değil. Susuz olunca meyve özelliğini ve kalitesini kaybediyor. Bizim yerimiz de biraz dik ve kıraç arazi olduğu için suyu alanlar daha kaliteli, alamayanlar ise daha kırmızı ve renk değişikliği oluyor. Nemi, çiği aşırı sıcağı çok sevmiyor. Aynı ayvagiller gibi renk değişikliği meydana geliyor. Ama kendi memleketimize bir katma değer yapabiliyorsak, bir şeyler üretebiliyorsak, emekli maaşımıza bir destek oluyorsa ne mutlu bize. Silifke’de bu meyvenin çok fazla üreticisi olmadığı için pazar bulmakta zorlanıyoruz. Ürettiğimiz ürünü ya farklı şehirlere gönderiyoruz ya da pazarlarda satıyoruz. Toptan alıcı olmadığı için pazarı kendimiz araştırıyoruz. Yetkililerimizden bu meyveye pazar oluşturulması için destek vermesini bekliyoruz” dedi.

  • Sığırkuyruğu bitkisinin yeni melez türü bulundu

    Sığırkuyruğu bitkisinin yeni melez türü bulundu

    Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesince (NKÜ) gerçekleştirilen çalışmada, sığırkuyruğu bitkisinin yeni melez türü bulundu.

    NKÜ Bilimsel Araştırma Projeler Koordinatörlüğünce desteklenen “Tekirdağ İli Sınırları İçerisinde Doğal Olarak Yetişen Sığırkuyruğu (Verbascum) Üzerine Taksonomik ve Ekolojik Çalışmalar Projesi” kapsamında, yaklaşık 2 yıl önce saha çalışması başlatıldı.

    Malkara ilçesinde yapılan araştırmalarda sığırkuyruğu bitkisinin yeni melez türü bulundu.

    Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Cabi, halk arasında “sığırkuyruğu” olarak bilinen “verbascum” bitki türünün yeni buldukları melezine “Malkara Sığırkuyruğu” adını verdiklerini söyledi.

    Doktora öğrencileriyle gerçekleştirdikleri saha araştırmalarının başarıyla sonuçlandığını anlatan Cabi, şöyle devam etti:

    “Saha çalışmalarını Malkara ve Keşan arasında yoğunlaştırdık. Burada daha önce de var olduğu bilinen birkaç verbascum türünün aynı anda aynı lokalitede bulunduğunu fark ettik. Daha sonra baktık ki daha önce hiç görmediğimiz verbascum türü de var. ‘Bu tür, incelemeye değer yeni bir sığırkuyruğu olabilir’ diye düşündük. Örneğimizi toplayarak laboratuvarda özelliklerine baktık. Bu özelliklerinin neticesinde bunun daha önce keşfedilmeyen bir tür olduğunu tespit ettik.”

    Cabi, verbascum türlerinin gen alışverişi yaparak evrimleşme sürecinde yeni bir melez tür ortaya çıkardığını dile getirdi.

    “Antikanserojen, antioksidan ve antimikrobiyal özelliklere sahip olabilir”

    Çalışmalarının ulusal bir dergide yayımlandığını, uzman hakemler tarafından onaylandığını ve türün kayıtlara geçtiğini anlatan Cabi, şunları kaydetti:

    “Sığırkuyruğu, sahip olduğu bireyler ya da türler açısından bakıldığında endemik cinslerimizden bir tanesi. Yaklaşık 256 türle temsil ediliyor. Daha önce 107 melez türle temsil ediliyordu. Yüzde 80’i ülkemizde endemik olan bir cinsten bahsediyoruz. Gen merkezinin Anadolu ve İran-Turan fitocoğrafik bölgesi (Doğu Anadolu, Sina yarımadası, Suriye, Filistin, Ermenistan, İran, Ürdün, Yukarı Mezopotamya) olduğunu söyleyebiliriz. Verbascum cinsi taksonların (alt tür) sahip olduğu birtakım kimyasal bileşikler antikanserojen, antioksidan ve antimikrobiyal özelliklere sahip olabilir. Bununla ilgili yapılan çalışmalar var ama ülkemizdeki taksonların hala birçoğu çalışılmamış.”

    Cabi, ekibiyle yeni alt türleri ülkeye kazandırmak için çalışmaya devam edeceklerini dile getirdi.

    NKÜ doktora öğrencisi Ogün Demir ise detaylı araştırmalar sonucunda yeni melez türünü bulduklarında heyecanlandıklarını ifade etti.

  • Endemik bitki türlerinden tıbbi alanda faydalanılacak

    Endemik bitki türlerinden tıbbi alanda faydalanılacak

    Bartın Üniversitesi, TÜBİTAK tarafından desteklenen projesiyle Batı Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülkemizde yayılış gösteren endemik bitki türlerinden tıbbi katma değer üretmeyi hedefliyor.

    Bartın Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dursun Kısa’nın TÜBİTAK “1002-Hızlı Destek Programı” kapsamında sunduğu proje desteklenmeye uygun görüldü.

    Bu kapsamda, “Çeşitli Endemik Bitkilerin Tıbbi Öneme Sahip Enzimler Üzerine İnhibitör Etkilerinin ve Fenolik İçeriklerinin Araştırılması” adlı proje ile Batı Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ülkede yayılış gösteren endemik bitki türleri tıp bilimine kazandırılması amaçlanıyor.

    “Tıbbi önemi bilinmeyen endemik bitki türleri araştırılacak”

    Proje hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Kısa, “Proje kapsamında Batı Karadeniz Bölgesinde yayılış gösteren Türkiye florasındaki, henüz tıbbi önemi bilinmeyen endemik bitkilerin tıbbi değeri olan enzimler üzerine ne tür bir etkiye sahip oldukları ortaya çıkarılarak, bu alandaki eksikliklerin giderilmesine katkı sağlanacaktır” dedi.

    “Tıbbi açıdan önemli bitkilerin sonraki aşamalarda metabolit izolasyonu yapılacak”

    Doç. Dr. Kısa, daha sonra gerçekleştirilecek çalışmalarla tıbbi öneme sahip bitkilerin metabolit izolasyonlarının yapılacağının da altını çizerek, “Çalışmanın sonunda tıbbi önem arz etmeleri durumunda, yok olma tehlikesi altındaki bu bitkilerin metabolit izolasyonuna yönelik çalışmalar için kültüre alınması ve korumaya yönelik çalışmaların başlatılacak olması da projenin hedefleri arasındadır. Çalışılacak bitkilerin inhibitör özellik sergilemeleri durumunda, söz konusu metabolitlerin izolasyonu, molekül(lerin)ün enzimler üzerine etkisinin ileriki çalışmalar için kaynak oluşturacak ve yüksek inhibisyon gösteren bitki ekstrelerinin farmakognozik önemini ortaya çıkarılacaktır” diye konuştu.

    Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun ise üniversite olarak, bölgeden başlayarak ülkenin öncelikleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya özen gösterdiklerini aktararak, “Bartın Üniversitesi’nin tüm bileşenleri çalışmalarında bölgemizin potansiyeline odaklanarak, ülkemizin kalkınma hamlesine destek olmaya gayret gösteriyor. Bu noktada başta Filyos Vadisi Projesi özelinde ‘Akıllı Lojistik ve Bütünleşik Bölge Uygulamaları’ ihtisaslaşma alanımız olmak üzere birçok noktada bilimsel çalışmalarımıza devam ediyor, geleceğimize değer katıyoruz. Başta Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Türkiye florasındaki endemik bitki türlerinden tıbbi katma değer üretilmesinin hedeflendiği bu projemizin de başarıya ulaşacağına yürekten inanıyorum. Bu doğrultuda projede emeği geçen tüm öğretim elemanlarımızı ve paydaşlarımızı tebrik ediyorum. Ayrıca bizlerden desteklerini esirgemeyen ve hep daha iyisi için yüreklendiren YÖK Başkanımız Prof. Dr. Yekta Saraç hocamıza ve YÖK üyelerimize, proje üretme konusunda bizleri teşvik eden TÜBİTAK Başkanımız Prof. Dr. Hasan Mandal’a da teşekkürü bir borç bilirim” ifadelerini kullandı.

    Projede, Doç. Dr. Kısa ile birlikte Bartın Üniversitesi Bartın Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Zafer Kaya, Fen Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Parham Taslimi ve Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden Öğr. Gör. Dr. Nusret Genç yer alıyor.

  • Suluova’da yılda 100 binin üzerinde bitki ve çiçek üretimi

    Suluova’da yılda 100 binin üzerinde bitki ve çiçek üretimi

    Suluova Belediyesi, yaz aylarının gelmesi ile birlikte ilçe genelindeki meydan, cadde, refüj, kavşak ve parkları mevsimlik çiçek ile donatıyor. Belediye Başkanı Fatih Üçok, kendi seralarında yıllık 100 binin üzerinde bitki ve çiçek üretildiğini söyledi.

    Kendi bitkilerini üreterek tasarruf ettiklerini vurgulayan Suluova Belediye Başkanı Fatih Üçok, “Şu an ilçemizin tüm çiçek ve bitki ihtiyacı belediyemizin çiçek serasından karşılanıyor. Bununla birlikte yaptığımız parkların bitkisi, orta refüj ve kavşakların bitkilerini, çiçeklerini buradan karşılıyoruz. Şu an ekiplerimiz çiçek seramızda onlarca çeşit bitkiden 100 bin adet üretim gerçekleştiriyor, bu hizmetlerimizi ilçemizin her noktasında kullanıyoruz. Bununla birlikte üretim tesisimizde yetiştirdiğimiz bitkilerle hem Suluova hem de Türkiye ekonomisine katkı sağlıyor, tasarruf ediyoruz” dedi.

    Belediye Başkanı Fatih Üçok sözlerini “Daha modern, daha yaşanabilir, daha yeşil ve daha güzel bir Suluova için ve hemşehrilerimize en iyi hizmeti sunabilmek adına çalışmalarımızı aralıksız sürdürmeye devam edeceğiz” diyerek noktaladı.

    Suluova Belediyesi bitki üretim tesisinde kalıcı süs bitkisi olarak altuni taflan, karanfil, alev çalısı, pittosporum, yaylıcı ardıç, abelya, gaura, zakkum mevsimlik çiçek olarak ise hercai menekşe, begonya, kadife çiçeği, gazanya, vapur dumanı, horoz ibiği, kral tacı ve nergis çiçeği yer alıyor.