İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları 122 gündür devam ederken, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki yıkım havadan görüntülendi. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından paylaşılan görüntülerde, yüzlerce binanın kullanılamaz halde olduğu görüldü. Görüntülerde saldırı sonucu kullanılamaz hale gelen bir sağlık merkezinin yer aldığını aktaran UNRWA, “Bu görüntüler UNRWA sağlık merkezlerimizden birini gösteriyor. Geriye hiçbir şey kalmamış. Bu, gözlerimizin önünde gerçekleşen eşi benzeri görülmemiş düzeyde bir yıkım ve zorla yerinden edilmedir” ifadelerini kullandı.
Etiket: BM
-
İsrail, BM binasını vurdu: 9 ölü, 75 yaralı
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları 110 gündür devam ederken, İsrail ordusu saldırılar nedeniyle yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı Han Yunus kentini hedef almayı sürdürüyor. BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) Gazze Direktörü Thomas White yaptığı açıklamada, İsrail tanklarının Han Yunus’taki UNRWA Eğitim Merkezine bu öğleden sonra saldırı düzenlediğini belirterek, 800 kişinin barındığı binanın iki tank mermisi ile vurulduğunu açıkladı.
White, ilk belirlemelere göre saldırıda 9 kişinin hayatını kaybettiğini, 75 kişinin de yaralandığını aktararak, olay yerine ulaşmaya çalışan UNRWA ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ekiplerinin İsrail ordusu tarafından engellendiğini ifade etti. -
BM Genel Merkezi’nde protesto
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları geçtiğimiz sene 7 Ekim’den bu yana devam ederken, ABD’nin New York kentinde bir grup haham, BM Genel Merkezi’nde bulunan BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul salonlarında Gazze Şeridi’nde ateşkes çağrısıyla protesto düzenledi.
BM Güvenlik Konseyi salonunda protesto düzenleyen hahamlar, ABD Başkanı Joe Biden’a tepki göstererek, protesto sırasında dua etti ve ellerinde “Biden: Dünya ateşkes diyor” ve “Biden: Barışı veto etmeyi bırak” yazılı pankartlar taşıdı.
Genel Kurul salonunda ise bir grup haham, Gazze’de ateşkes çağrısında bulundukları pankart açtı. Göstericiler, güvenlik güçleri tarafından yaka paça Genel Kurul salonundan uzaklaştırıldı.
“Bu şiddetin askeri bir çözümü yoktur”
Hahamlar yaptıkları açıklamada, “Bu şiddetin askeri bir çözümü yoktur. Şiddeti durdurmak için anlamlı, diplomatik eylemlerin gerçekleştirilebileceği yer BM’dir. BM’nin liderlik etmesini desteklemek ve ABD’nin vetosunu reddetmek için buradayız. BM’nin ateşkes çabalarını desteklemek için buradayız” dedi.
BM’nin İsrail-Filistin arasındaki çatışmaların durdurulmasında, hayatların kurtarılmasında ve barışın sağlanmasında kilit bir rol oynayabileceğini ifade eden hahamlar, “BM’nin tam da bunu yapmasını desteklemek için buradayız. Yerlerinden edilen, açlık çeken ve gidecek güvenli bir yerleri olmayan Filistinlilere insani yardım ulaştırılması için desteğimizi dile getirmek üzere buradayız” dedi.
BM’nin İkinci Dünya Savaşı ve Holokost’un ardından “bir daha asla” denilerek kurulduğunu hatırlatan hahamlar, “Yahudiler olarak, hahamlar olarak, BM’yi bu asil görevi yerine getirmeye çağırmak için buradayız” dedi.
“ABD, uluslararası toplumun hayat kurtarmak için harekete geçmesinin önünde duruyor”
BM Genel Kurulu’nun ezici bir çoğunlukla Gazze Şeridi’nde ateşkes için oy kullandığını hatırlatan hahamlar, “Ancak ABD, Güvenlik Konseyi’nin ateşkes için anlamlı bir adım atma çabalarını engelliyor. ABD, uluslararası toplumun hayat kurtarmak için harekete geçmesinin önünde duruyor” dedi.
-
Gazze’de 142 BM personeli öldü
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları 7 Ekim’den bu yana devam ederken, saldırılarda hayatını kaybeden Birleşmiş Milletler (BM) personeli sayısı da her geçen gün artıyor. BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından yapılan açıklamada, İsrail saldırılarında Gazze Şeridi’nde ölen BM personeli sayısının 142’ye yükseldiği bildirilerek, “Ekiplerimiz ihtiyaç sahibi insanlara yardım etmek için imkansızı başarıyor. Çoğu aileleriyle birlikte Gazze’de öldürülen 142 UNRWA personelinin yasını tutuyoruz” denildi.
-
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan BM’ye Gazze tepkisi
AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı, tarafından Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle ‘İnsanlığın Yüzü’ Programı düzenlendi. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve çok sayıda davetli katıldı.
Burada konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “ Birleşmiş Milletler insan Hakları Evrensel Beyannamesi bundan 75 sene önce büyük umutlarla kabul edildi. Aradan üççeyrek asır geçmesine rağmen bu metin insanlığın kazanımları açısından kritik bir belge olma vasfını hala koruyor. Daha adil daha özgür, daha insan odaklı bir dünya ideali ile kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 75 yıldır uluslararası topluma sorumluluklarını hatırlatmayı sürdürüyor. Beyanname bu yönüyle küresel barışın ve istikrarın tesisine de rehberlik ediyor. Her ne kadar insan hakları ihlallerini sona erdirememiş olsa da beyannameyi insanlığın onurlu yaşam mücadelesinin köşe taşlarından biri olarak görüyoruz. Beyannamenin insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda küresel ölçekte bir hassasiyetin oluşmasına ciddi katkılar sağladığına inanıyoruz. Buna rağmen 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü dünyanın pek çok yerinde insan haklarının ayaklar altına alınırken karşıladığımız da bir gerçektir. Batı toplumlarını zehirli bir sarmaşık gibi saran İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı insan haklarına yönelik tehditlerin en başında yer alıyor. Yabancı düşmanı, ırkçı, ayrımcı ve faşizan uygulamalardan en fazla mağdur olan kesim hiç şüphesiz göçmenlerin çoğunluğunu oluşturan Müslümanlardır. Terörist ve terör kavramları İslam’a saldırmanın, Müslümanları tahkir etmenin, masumları katletmenin bir kılıfı haline dönüştürüldü. Bundan 4,5 sene önce Yeni Zelanda’da cuma namazı için toplanan 51 kardeşimizin şehit edildiği saldırı İslam düşmanlığının nerelere varabileceğini göstermiştir. Müslümanlara ve göçmenlere yönelik saldırılar bununla sınırlı kalmadı. Kanada’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne, Avrupa’dan Asya ülkelerine kadar dünyanın pek çok yerinde artarak devam etti. Çok daha enteresan, ‘nefes alamıyorum’ diyerek can veren George Floyd’un dramını asla unutamayız. Benzer olaylarla daha sonra da karşılaştık” diye konuştu.
Aylan bebeğin nasıl dalgalarla kıyıya vurduğunu izlediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Aylan bebeğin ölümü Batıyı insafa getirmedi. Aylan bebek bir astsubay çavuşumuzun kucağında görüldüğü gibi ebediyete yürüdü. Son olarak Filistin kefiyesi ile gezen üç genç Amerika Birleşik Devletleri’nde Sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı. Batılı ülkeler Frey çörç saldırısından hiçbir ders çıkarmadı. Hatta fikir özgürlüğü bahanesiyle İslam ve Müslüman karşıtı eylemleri meşrulaştırdılar, tasvip ve teşvik ettiler. Ne güvenlik boyutu ile ne hukuki ve siyasi olarak bu eylemlerin önüne geçecek hiçbir tedbir almadılar. Bakınız istatistikler buz dağının sadece görünen kısmı olsa da bu acı gerçeği teyit ediyor. Yılbaşından beri çoğunluğu bizim büyükelçiliklerimiz olmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin Avrupa’da bulunan temsilciliklerinin önünde Kur’an-ı Kerim’in yakıldığı 500’e yakın saldırı gerçekleştirildi. Mukaddes kitabımıza yönelik bu alçak eylemlerin hemen hepsi hükümetlerin izin vermesiyle polis koruması altında düzenlendi. İlk defa dün Danimarka’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim olmak üzere kutsal kitaplara yönelik saldırılar sebebiyle bir cezai müeyyideyi getirdiler. Müslümanlara ait ibadethaneleri, iş yerlerini, sivil toplum örgütlerini, dernekleri hedef alan nefret suçlarının sayısı günden güne artıyor. Batı’da mukim Müslümanların ibadet, çalışma ve okuma ve inancına göre yaşama hakkı giderek kısıtlanıyor. Meselenin trajikomik yanı tüm bunların demokrasi ve insan haklarının beşiği olarak pazarlanan ülkelerde yaşanmasıdır. Sözle eylem arasındaki farkın bu kadar açıldığı bir dönem olmamıştır. Lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar iş icraata gelince çifte standardın, ilkesizliğin ve ikiyüzlülüğün adeta kitabını yazmaktadırlar” ifadelerini kullandı.
İslam düşmanlığına göz yumarak Batının çarpık zihin dünyasını ortaya koyduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Anlaşılan bu ülkeler Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde kayıtlı hakların sadece makbul insanlar için geçerli olduğunu düşünüyor. Yine bunların nazarında Batılı ve beyaz olmayanların bu haklardan tam olarak yararlanma hatta hiçbir şekilde yararlanma imkanı bulunmuyor. Bunu açık açık söylemeseler de kültürel ırkçılığa, yabancı karşıtlığına ve İslam düşmanlığına göz yumarak Batının çarpık zihin dünyasını ortaya koyuyorlar. Geçtiğimiz günlerde ifade ettiğim gibi Batının tüm medeniyetini üzerine bina ettiği beş değerin dördü onlarla ilgisi olmayan çalıntı unsurlardır. Nitekim inancı Kudüs nasıra, felsefesi Ege ve Batı Anadolu, Hukuku Akdeniz ve Roma, bilimi Endülüs ve Doğu dünyası kökenli olan Batının sadece barbarlık vasfı gerçek anlamda kendisine aittir. Son dönemde Batının barbarlık vasfının örneklerini doğrudan yaptığı ve dolaylı olarak destek verdiği hadiseler vesilesiyle giderek daha sık görmeye başladık. İnsanlığa karşı işlenen suçların eninde sonunda mahşeri vicdanda yargılanmak, faillerinin de tarih önünde hesap vermek gibi bir özelliği vardır. Giderek şiddetlenen barbarlık örneklerini ve arşa yükselen masum çığlıklarını bir dönüm noktasına yaklaştığımızın işaretleri olarak görüyoruz. Bugün Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin göz göre göre çiğnendiği yer Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklarıdır” dedi.
Gazze halkının 7 Ekim’den beri hayatı başta olmak üzere her türlü hakkı, işgalci İsrail güçleri tarafından pervasızca yok edilmekte olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’in hedef gözetmeksizin yaptığı saldırılar sonucunda 18 bini aşkın Gazzeli kardeşimiz şehit oldu. Ramallah’ta yerleşimci denen teröristlerin ve İsrail güvenlik güçlerinin saldırılarında 300’e yakın Filistinli şehadete yürüdü. İsrail’in alçakça katlettiği her 3 Filistinliden 2’si kadın veya çocuktur. Anne ve babalarının beyaz kefenlerine sarılarak gözyaşı döktüğü masum sabiler İsrail’in vahşetinin sembolleri olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Batılı ülkelerin sınırsız desteğini alan İsrail yönetimi Gazze’de tüm insanlığın yüzünü kızartacak canilikte zulümlere ve katliamlara imza atıyor. Savaşta bile dokunulmaması gereken ibadethanelerden okullara, hastanelerden mülteci kamplarına, evlerden çarşı pazarlara kadar tüm sivil yerleşim yerleri İsrail tarafından alçakça bombalanıyor. Gazze’deki binaların 3’te 2’si ya tamamen yıkılmış, ya ağır hasar almış ya da kullanılamaz hale gelmiştir. İsrail, Gazze halkının suyunu, gıdasını, elektriğini ve iletişimini keserek milyonlarca insanı açlığa ve ölüme mahkum etmiştir. Bugün Gazze’de sadece çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gazeteciler değil aynı zamanda insanlığa dair tüm değerler de katledilmektedir. Maalesef bu vahşet karşısında uluslararası kuruluşlar ve insan hakları örgütleri ihlallerin önüne geçecek hiçbir somut adım atmıyor. Biz ne dedik, dünya beşten büyüktür. İşte dün ne oldu? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde 5 daimi üye ve geçici üyeler fakat sadece Amerika’nın ret oyuyla maalesef malum ateşkes reddedildi. Tek başına, böyle adalet olur mu? Böyle adil bir dünya olur mu? Ama biz ne diyoruz, aslında adil bir dünya mümkün. Ama Amerika ile değil. Çünkü Amerika İsrail’in yanında parasıyla bütün silah mühimmatı ile yer alıyor. Ey Amerika bunun hesabını nasıl vereceksin? Yani insanlık Amerika’ya insanlık için gerçekten Amerika bir Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi’ne destek veren ülke diyemeyecek bundan sonra. Başta biz diyemeyiz. Çünkü İsrail’in yanında yer alan Aylan bebeklerin karşısında yer alanlara diyoruz ki biz de sizin karşınızdayız” açıklamasında bulundu.
Ülkemizdeki Gezi Olaylarında ve Ukrayna’nın işgalinde olay yerlerine kamp kurup saatlerce canlı yapan BBC’den CNN’ine anlı şanlı basın organlarının en büyük icraatları failleri gizleyip zulmü gözlerden kaçırmaktan ibaret olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ İşte biliyorsunuz bizim TRT’nin ve Anadolu Ajansı’nın bir şehidimiz ve kamerayı paramparça ettiler. Hadi ne oldu? Siz basın özgürlüğünden yanaydınız nasıl oldu? Bunların her şeyi yalan. 70’i aşkın basın mensubu Gazze’de ne yazık ki ebediyete yürüdü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden ise zaten bir umudumuz, beklentimiz kalmadı. Görevi küresel barışı ve istikrarı korumak olan Güvenlik Konseyi 7 Ekim’den bu yana İsrail’i koruma ve kollama konseyine dönüştü. Ne çatışmalar bir an önce dursun diyen 121 ülkenin iradesi ne Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin çabaları ne de geçici üyelerin gayretleri Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerini harekete geçirmeye yetmedi. Dün gece yapılan oylamayı Amerika’nın vetosu nedeniyle yine ateşkes kararı çıkmadı. Aralarında daimi üyelerin de olduğu 13 ülkenin tasarıya evet oyu vermesine rağmen maalesef sonuç değişmedi. Dünyanın 5’ten büyük olduğu gerçeği bir kez daha görülmüş oldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi reformu edilmesi olmazsa olmaz şarttır şart. Bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile insanlığın bir yere varması mümkün değil. Bunu sadece burada konuşmuyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda da aynen bu ifadeleri kullanan bir lider olarak söylüyorum” dedi.
Gazze’deki zulümlerle birlikte Birleşmiş Milletler’in bu aciz ve işlevsiz yapısının da tüm dünyada sorgulanacağına inandıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Bakın çok açık söylüyorum Gazze’den sonra hiçbir şey eski tas eski hamam devam edemez. İşgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan zulmün hoyratlığın, barbarlığın hesabı insanlık vicdanı ile birlikte hukuk önünde de mutlaka sorulmalıdır. Gazze kasapları uluslararası mahkemelerde insanlığa karşı suç teşkil eden eylemlerinin hesabını vermelidir. Allah’ın izniyle eninde sonunda vereceklerdir. Biz bu meselenin takipçisi olacağız. Bunu da Gazzeli masumlarla birlikte tüm insanlık adına yapacağız. Bir daha benzer dramlar yaşanmasın diye, anne babalar çocuklarının parçalarını toplamasın diye, zulüm zalimin yanına kar kalmasın diye, dünyanın dört bir yanındaki masumlar geleceklerine güvenle bakabilsin diye mücadelemizi cesaretle sürdüreceğiz. Gazzeli çocuklar için gözyaşları ile ciğerparelerine sarılan o Gazzeli anneler, babalar için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Rabbim Gazzeli kardeşlerimize sabır versin, tahammül versin, dayanma ve direnme gücü versin diyorum. Tüm imkanlarımızla Filistin’in yanında olurken elbette gönül coğrafyamızdaki diğer kardeşlerimizi de ihmal etmiyoruz, etmeyeceğiz. Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Arakan’dan Türkistan’a ve Kırım’a kadar nerede hakkı çiğnenen, hukuku ayaklar altına alınan, zulme ve baskıya maruz kalan bir kardeşimiz varsa ona sahip çıkmak bizim görevimizdir. Daha önce de söylediğim gibi bizim nazarımızda Gazzeli kardeşlerimizle Doğu Türkistan Türkleri, Kıbrıs Türkleri ile Irak Türkmenleri arasında hiçbir ayrım hiçbir fark yoktur ve olamaz. Çünkü biz tüm bu coğrafyalarda yaşanan bu hadiselere merhum Akif’in şu mısralarında dile getirdiği yüksek vicdan penceresinden bakıyoruz. Ne diyor Akif, kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım, çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu. Biz de kim olursa olsun zalimin hasmıyız, mazlumun da hamisiyiz. İsrail yönetiminin terör eylemlerine göz yumanlar ve destek verenler yarın insan içine çıkacak yüz bulamayacak ama biz başımız dik, alnımız ak bir şekilde hakkı savunmaya devam edeceğiz. Bu uğurda yalnız da kalsak, bedel de ödesek yolumuzdan dönmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Son 21 yılda hayata geçirdiğimiz sessiz devrimlerle vatandaşlarımızın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde kayıtlı hak ve özgürlüklerini kullanmalarını kısıtlayan pek çok engeli ortadan kaldırdık. Cebinde ay yıldızlı kimlik taşıyan herkesin hayatın tüm alanlarında bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olarak muamele görebilmesini temin ettik. Ülkemizde hiç kimsenin kökeni, inancı, ibadeti, meşrebi, dili, kıyafeti, sakalı, başörtüsü hülasaten dini ve kültürel tercihleri sebebiyle ötekileştirildiği bir iklimi asla kabul etmedik aksini savunduk. Eğitim hayalleri üniversite kapılarında yıkılan kızlarımıza yönelik ayrımcılığa biz son verdik. Kılık kıyafetinden dolayı iş hayatından, devletten, bürokrasiden hatta siyasetten dışlanan kadınlarımıza haklarını yine biz teslim ettik. Ülkemiz kadınları seçilme hakkını yani parlamentoda hiçbir kısıtlama olmadan görev yapma imkanını tam manasıyla bizim dönemimizde kullanabilmiştir. Kamu denetçiliği ve insan hakları eşitlik kurumu gibi yeni yapılarla hak arama yollarını genişlettik. Devlet-vatandaş ilişkisinde köklü bir paradigma değişikliği gerçekleştirdik. Hiçbir farklılığa bakmaksızın tüm vatandaşlarımıza eşit davranan bunları zenginlik olarak gören bir anlayışın yerleşmesini biz sağladık. Tek parti faşizminini ve darbelerin milletimizin gönül dünyasına açtığı yaraları hamdolsun yine biz sardık. Adaletin ve güvenlik hizmetlerinin kalitesini artırarak adil yargılanma hakkı için çok sayıda çalışma yaptık. Bu amaçla yargı reformu yasa paketleri, insan hakları eylem planları, yargı reformu strateji belgeleri hazırlayıp hayata geçirdik. İşkenceye sıfır tolerans politikasını uygulayarak bu suça ilişkin cezaları artırdık, zaman aşımını kaldırdık. Farklı din, mezhep ve inanç gruplarına ait vakıfların mülk edinmelerini kolaylaştırdık. Resmi dilimiz olan Türkçe dışındaki dil ve lehçelerin öğreniminin önünü açtık. Bu dillerde siyasi propaganda, radyo ve televizyon yayını yapılmasına imkan tanıdık. Kürkçe yasaktı önünü biz açtık. Her türlü siyasi propagandayı Kürkçe olarak da benim Kürt vatandaşlarım Kürt kardeşlerim yapabiliyor önünü biz açtık. Nefret suçu ilk kez bizim dönemimizde ceza mevzuatımıza girmiştir. Alevi ve Bektaşi kardeşlerimiz ile Roman vatandaşlarımızın haklarına yönelik birçok önemli düzenlemeyi yaptık. Kültür Bakanlığımız bünyesinde kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığımız bu çabalarımızın en güzel meyvelerinden biri olmuştur. İnsanımızın ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda inanç hürriyeti konusunda ilave adımlar atmayı sürdüreceğiz. Şunu büyük bir memnuniyetle söylemek isterim Türk demokrasisi dünyada örnek gösterilen seviyeye yine bizim hükümetlerimiz döneminde ulaşmıştır” dedi.
Tek parti döneminde Cumhur ile cumhuriyet arasında örülen duvarları yıkmanın yanı sıra Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini temin ederek milli iradeye vurulan zincirleri parçalayıp attıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Tamamını burada saymaya kalksak saatler sürecek nice reformu nice atılımı tarihe geçen büyük bir demokratik hamlesini son 21 yılda başarıyla ülkemize kazandırdık. 85 milyonun tamamı zaten günlük hayatında bunları görüyor, yaşıyor. Geçmişle kıyaslandığında ülkemizin nereden nereye geldiğini çok iyi biliyor. Terör örgütlerine karşı farklı cephelerde yürüttüğümüz mücadelede ülkemizin insana, insan hayatının korunmasına, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasına verdiği önemin bir göstergesidir. Beynini yıkadıkları gencecik çocukları ölüme gönderen, zorla kaçırdıkları kadınları, kız çocuklarını istismar eden daha kundaktaki bebekleri vahşice katleden, masumların kanı ve canı üzerinden ikbal devşiren bu insanlık düşmanlarının kökünü kurutmakta kararlıyız. Yaklaşık 40 yıldır kan döken vatandaşlarımıza kan kusturan bu alçakları tarihin çöp sepetine atmadan mücadeleyi elden bırakmayacağız. Burada önemli bir hususa daha değinmek durumundayım. Son 21 yılda yaptıklarımızın tamamını çok kıymetli bulmakla beraber hak ve hürriyetler meselesinde durağan bir yaklaşım sergilemiyoruz. Hayatın değişen dinamiklerini içinde biz de kendimizi sürekli yeniliyoruz, sürekli geliştiriyoruz. Vatandaşlarımızın bizar olduğu ne varsa hepsinin de çözümünü bulmak ve uygulamak bizim asli vazifemizdir” açıklamasında bulundu.
Mesela başıboş sokak köpeklerinin zarar verdiği insanlarımızın haklarını korumanın da görevimiz olduğu bilinciyle hareket ettiklerini belirten Erdoğan, “Başı boş sokak hayvanları ile ilgili artan şikayetlerin farkındayız. Önceki gün Ankara’da yaşanan ve bir evladımızın ağır yaralandığı elim hadise hepimizin yüreğini dağlamıştır. Bu sorunu inşallah inancımıza, kültürümüze ve şefkat medeniyetimizin bize vaz ettiği ilkeler çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturacağız. Özetle insanın hak ve hukukunun söz konusu olduğu hiçbir alanı boş bırakmıyor, görmezden gelmiyor, ihmal etmiyoruz. Elbette bazı süreçler vakit alabiliyor. Ama nihayetinde her meseleyi hal yoluna koyuyoruz. Vatandaşlarımızdan hükümetimize güvenmeye, bize inanmaya, bize destek olmaya devam etmelerini istiyorum. 31 Mart’ı unutmuyoruz değil mi? 31 Mart’a hazırlanıyor değil mi? Ne diyoruz, inşallah yeniden İstanbul diyoruz ve yola devam ediyoruz. Yeniden Ankara diyoruz yola devam ediyoruz. Durmak yok yola devam diyoruz” dedi.
-
BM’den “Tam insani ateşkes” çağrısı
Gazze’deki insani arada son güne girilirken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze Şeridi’nde “tam insani ateşkes” çağrısında bulundu. Guterres, yaptığı yazılı açıklamada, “Geçtiğimiz dört gün boyunca silahlar sustu. Hamas ve diğerleri tarafından 7 Ekim’den bu yana tutulan İsrailli ve yabancı rehinelerin serbest bırakıldığını ve Filistinli tutukluların İsrail hapishanelerinden salıverildiğini gördük” dedi.
“Gazze’deki insani felaket her geçen gün daha da kötüye gidiyor”
Katar, Mısır ve ABD’yi esir takası anlaşmasındaki rollerinden ötürü takdir eden Guterres, “Birleşmiş Milletler, bu çabaları mümkün olan her şekilde desteklemeye devam edecektir. Bu dört gün boyunca Birleşmiş Milletler Gazze’ye insani yardım girişini arttırdı ve haftalardır büyük ölçüde kesilmiş olan bazı kuzey bölgelerine yardım gönderdi. Ancak bu yardımlar, yerlerinden edilmiş 1.7 milyon insanın devasa ihtiyaçları karşısında yetersiz kalmaktadır. Gazze’deki insani felaket her geçen gün daha da kötüye gidiyor” ifadelerini kullandı.
Tam insani ateşkes çağrısında bulunan Guterres, “Anlaşmaya varılmasını sağlayan diyalog devam etmeli ve Gazze halkı, İsrail ve daha geniş bir bölgenin yararı için tam bir insani ateşkesle sonuçlanmalıdır” dedi. Bir kez daha esirlerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması çağrısında bulunan Guterres, tüm devletleri çatışmayı sona erdirmek için nüfuzlarını kullanmaya ve bölge için tek sürdürülebilir gelecek olan iki devletli çözüme yönelik adımları desteklemeye çağırdı. -
İsrail bir kez daha BM’ye ait okulu vurdu: 27 ölü, 93 yaralı
İsrail güçlerinin, yarın başlaması beklenen 4 günlük insan ara öncesi bir kez daha yerinden edilmiş Filistinlileri sığındığı okulu hedef aldı. Filistin basınında yer alan haberlerde, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda yer alan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından işletilen Ebu Hüseyin Okulu’na saldırı düzenlediği aktarıldı. Haberde, saldırıda ilk belirlemelere göre 27 kişinin hayatını kaybettiği, 93 kişinin de yaralandığı belirtildi.
-
BM Gazze tasarısını kabul etti
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları devam ederken, BM Güvenlik Konseyi Gazze Şeridi’ndeki insani durumu görüşmek için yeniden bir araya geldi. Toplantıda, Malta tarafından sunulan ve Gazze Şeridi’ndeki insani durumla ilgili 5’inci karar tasarısı olan tasarı oylamaya sunuldu. Genişletilmiş insani duraklamalar, sınırsız yardım dağıtımı, tıbbi tahliyeler ve Gazze’de tutulan esirlerin koşulsuz olarak serbest bırakılması çağrısında bulunan ve tüm tarafların uluslararası insancıl hukuka riayet etmesi gerektiğini vurgulayan tasarı, 12 “evet” ve 3 “çekimser” oyla kabul edildi. Rusya, ABD ve İngiltere çekimser oy kullanan ülkeler oldu.
Rusya’nın önerisine ret
Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia’nın tasarıda “insani ara” yerine “ateşkes” ifadesinin yer almasına yönelik değişiklik önerisi ise konsey tarafından reddedildi. Asıl amacın ateşkes ve şiddeti sona erdirmek olması gerektiğini söyleyen Nebenzia, ABD’yi müzakereler sırasında ateşkese yönelik herhangi bir atıf yapmamakla eleştirdi. Bunun konseyin desteklemesi gereken “en asgari ortak payda” olduğunu kaydeden Nebenzia, “İnsani duraklamalar ateşkesin yerini alamaz” dedi.
ABD ve İngiltere’den eleştiri
Girişime öncülük ettikleri için Malta’ya ve diğer konsey üyelerine teşekkür eden ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, buna rağmen Hamas’ı kınamayan veya tüm üye devletlerin vatandaşlarını terör saldırılarından koruma hakkını yeniden teyit etmeyen bir metne ülkesinin ‘evet’ oyu veremeyeceğini söyledi. İngiltere’nin BM Daimi Temsilcisi Barbara Woodward da çok fazla çocuğun hayatını kaybettiğini ve ihtiyacı olanlara hayat kurtaran yardımları ulaştıracak kadar uzun bir ara vermenin doğru olduğunu belirtti. Buna rağmen tasarının 7 Ekim’deki Hamas saldırılarını kınamamasına üzüldüğünü belirten Woodward, bu krizi çözmek ve iki devletli çözümü gerçeğe dönüştürmek için konsey üyeleriyle birlikte çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.
İlk 4 oylamada sonuç alınmamıştı
Gazze Şeridi’ndeki insani durumla ilgili olarak daha önce yapılan 4 oylama, ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’nin veto yetkisine sahip olduğu BM Güvenlik Konseyi’nde başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Brezilya tarafından hazırlanan ve insani duraklama çağrısında bulunan ilk karar tasarısı, “İsrail’in meşru müdafaa hakkından bahsetmediği” gerekçesiyle ABD tarafından veto edilmişti. ABD tarafından hazırlanan ve İsrail’in “meşru müdafaa hakkını” ifade eden ancak “insani duraklama çağrısında bulunmayan” bir sonraki karar tasarısı ise Rusya ve Çin tarafından veto edilmişti. Rusya tarafından hazırlanana 3’üncü ve 4’üncü karar tasarıları veto edilmemiş ancak konsey tarafından onaylanması için gereken 9 oya ulaşamamıştı.
-
BM Genel Sekreteri Guterres’den Gazze Açıklaması
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Hamas ile Filistinliler arasında ayrım yapılması gerektiğini vurgulayan Guterres, “Eğer bu ayrımı yapmazsak, anlamını yitirecek olanın insanlığın kendisi olduğunu düşünüyorum” dedi.
Gazze Şeridi’nde öldürülen çocukların sayısını her yıl BM Güvenlik Konseyi’ne rapor edilen dünya genelindeki çatışmalarda öldürülen çocukların sayısıyla karşılaştıran Guterres, “Her yıl tanık olduğumuz tüm çatışmalarda herhangi bir aktör tarafından öldürülen çocukların sayısı en fazla yüzlerle ifade ediliyor. Gazze’de birkaç gün içinde binlerce çocuk öldürüldü, bu da askeri operasyonların yapılış biçiminde açıkça yanlış bir şeyler olduğu anlamına geliyor” dedi.
Gazze Şeridi’ndeki insani durumu “felaket” olarak tanımlayan Guterres, “Gazze’ye insani yardım akışının sağlanması kesinlikle elzemdir” ifadelerini kullanarak, son 18 günde Mısır’dan Gazze Şeridi’ne 630 yardım tırının giriş yaptığını aktardı. Guterres, “Gazze’ye etkili bir insani yardım ulaştırabilmek için İsrail, ABD ve Mısır’la yoğun müzakereler yürütüyoruz” ifadelerini kullanarak, şimdiye kadar Gazze Şeridi’ne çok az yardım girdiğini ve bu konuda çok geç kalındığını açıkladı.Gelecekte bölgeye konuşlandırılabilecek BM barış gücü hakkında konuşmak için “erken” olduğunu söyleyen Guterres, böyle bir hareketin BM’de tartışılmadığını belirterek, “Çeşitli kuruluşlar bir rol oynayabilir. BM bir rol oynayabilir. Bölgede olan birkaç ülke de rol oynayabilir. ABD de bir rol oynayabilir” dedi.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının sona ermesinin ardından iki devletli çözüme yönelik müzakerelerin yeniden canlanabileceğini öne süren Guterres, “Bazen en kötü trajediler bir fırsata dönüşür. Durum tamamen felç olmuştu, ilerleme kaydedilmiyordu, Filistinliler umutlarını kaybediyordu. Belki de en iyi senaryoya göre bu korkunç durum, İsrail’in güvenlik sorununun tam olarak dikkate alınacağı çözüme, bana göre iki devletli bir çözüme nihayet net bir şekilde ilerlemek için bir fırsat oluşturabilir. İki devletin güvenlik garantisi altında barış içinde yaşaması için bir yol bulunmalıdır” dedi.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında 7 Ekim’den bu yana 4 bin 324’ü çocuk, 2 bin 823’ü kadın olmak üzere 10 bin 569 kişi hayatını kaybederken, 26 bin 475 kişi de yaralandı.
-
Gazze için yine anlaşma sağlanamadı
BMGK, New York’taki BM merkezinde kapalı oturumla toplandı.
Toplantının ardından basına açıklamada bulunan ABD’nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı Robert Wood, “Halihazırda bir anlaşma sağlanamadı.” bilgisini paylaştı.
Wood, toplantıda çatışmalara insani ara verilmesi konusunun gündeme geldiğini, ancak Konsey nezdinde hala bu konuda farklı görüşler olduğunu dile getirdi.
Çin’in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jung ise Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) birlikte BMGK’yi “İsrail’in hastaneler, mülteci kampları, BM tesislerine” yönelik saldırılarını görüşmek için topladıklarını aktardı.
Gazze Şeridi’nde 10 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesini “insaniyet krizi” olarak nitelendiren Zhang, Gazze’de kimsenin güvende olmadığını ifade etti.
Zhang, bu korkunç durum karşısında BMGK’nin acilen bir karar kabul ederek insani ateşkes sağlaması gerektiğini vurguladı.
BAE BM Daimi Temsilcisi Lana Nuseybe ise tüm Konsey üyelerinin sahadaki insani durumun ciddiyetinin farkında olduğunu belirterek, “Çatışmalar durmadan durumun kötüleşeceğinin farkındalar.” değerlendirmesinde bulundu.
İnsani durumun iyileştirilmesi ve can kaybının durdurulması yönünde genel bir fikir birliğinin oluştuğuna işaret eden Nuseybe, “Önceliğimiz hayat kurtarmak.” dedi.