Etiket: BM

  • BM Güvenlik Konseyi acil toplanacak

    BM Güvenlik Konseyi acil toplanacak

    BM Güvenlik Konseyi, Gazze’deki hastane saldırısını görüşmek için acil toplanacak. BM Sözcülüğünden yapılan açıklamada, toplantının yerel saatle 10.00’da (TSİ 17.00) gerçekleşeceği kaydedildi. Açık formatta gerçekleşecek oturumda Brezilya’nın Gazze’de “insani duraklama” talep eden karar tasarısının oylamaya sunulacağı da ifade edildi.

    Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesine yönelik saldırıyı görüşmek için BMGK’yi acil toplantıya çağırmıştı. İsrail’in Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesini bombalaması sonucu ölenlerin sayısının 500’e yükseldiği kaydedilmişti.

  • “BM acilen devreye girmelidir”

    “BM acilen devreye girmelidir”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Bahçeli’nin gündeminde 4. gününe giren Hamas-İsrail çatışması vardı. MHP lideri Bahçeli “Sivillerin hedef alınması felakettir ve çözüm arayışlarını dinamitlemektedir.” dedi. Uluslararası toplumu göreve çağıran Devlet Bahçeli, hızla ateşkes ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle:

    İSRAİL-HAMAS ÇATIŞMASI

    ”Emzikli bebekler katledilmektedir. Filistin tam bir asırdır felaketlerin çemberinde. Filistin sorunu içinden çıkılması çok zor bir girdaba sürüklenmiştir.

    ”ÇATIŞMA ORTAMI KAYGI VERİCİ”

    İki devletli çözüm gerçekleşmeden silahların susması, kanın durması, şiddet sahnelerinin son bulması bir hayaldir. Tırmanın sıcak çatışma ortamı kaygı verici boyuttadır.

    ”SAVUNMASIZ İNSANLARIN HEDEF ALINMASI FELAKETTİR”

    Üzüntümüz yüzlerce sivil ve masum insanın ölmesidir. Kimden gelirse gelsin savunmasız insanların hedef alınması felakettir. İsrail-Filistin arasındaki geniş çaplı krize sağduyu ile yaklaşmak, bir an evvel arabulucuları devreye sokmak uluslararası toplumun acil gündemi olmalı.

    ”BM ACİLEN DEVREYE GİRMELİDİR”

    İsrail yıllarca Filistinli kardeşlerimize zulmetmiştir, dünyanın gözü önünde tarifi olmayan insanlık suçları işlenmiştir. Uluslararası hukuk çiğnenmiş, Birleşmiş Milletler (BM) kararları yok sayılmıştır. İlk olarak ateşkes rejimi derhal tesis edilmeli taraflar itidal bir çizgiye eş zamanlı olarak gelmelidir. Cumhurbaşkanımızın atacağı adımlar desteklenmeli. BM acilen devreye girmelidir.

    ”FİLİSTİN DEVLETİ TANINMALI”

    Filistin Devleti tanınmalı. ABD, Türkiye’nin çabalarını desteklemeli. ABD uçak gemisi göndermek yerine barış için çalışmalı.

    ”TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA TARAF TUTMAK TERÖR YÖNTEMİDİR”

    Terörizmin hiçbir türevi makul ve meşru değildir. Terör örgütleri arasında taraf tutmak farklı ülkelerin üstüne salmak bir terör yöntemidir. Terörizm tüm insanlığa doğrultulmuş kanlı ve kalleş bir silahtır. Teslim olmayacağız boyun eğmeyeceğiz. Sınır ötesine düzenlenen operasyonların da arkasındayız.

    ”TÜRKİYE’YE SALDIRMANIN ÖDENECEK BİR BEDELİ VARDIR”

    Bölücü terör örgütü PKK’nın 1 Ekim Ankara saldırısından sonra sınır ötesine düzenlenen operasyonların arkasındayız. Türkiye’ye saldırmanın ödenecek bir bedeli vardır. Türk milletinin huzurunu bozma emelinin mutlaka ağır sonuçları olacaktır. Bölücü terör örgütü için emniyetli bir alan kalmamıştır. Vakit terörün kökünü kaynağında kurutma vaktidir. Cani terör örgütünün beli kırılmıştır. Son terörist etkisiz hale getirilene kadar durmayacağız.

    ”ABD’NİN SİHA’MIZI DÜŞÜRMESİNİ KINIYORUM”

    SİHA’mız ABD’nin askeri varlığı tarafından düşürülmüştür. Gayrı hukuki bu müdahaleyi yanlış buluyor ve kınıyorum. ABD Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre SİHA’mız meşru müdafaa amacıyla düşürülmüş. ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde ne işi vardır? Petrol kuyularının etrafında teröristleri nöbete dikerek varmak istedği yer neresidir? ABD’nin yaptığı meşru müdafaadır da Türkiye’nin yaptığı nedir? ABD, PKK/YPG siperinden SİHA’mıza resmen ateş açmıştır. ABD, PKK/YPG ile aynı deliktedir. Çuval hadisesini de asla unutmuş ve unutacak değiliz. Ayağımızın altında dolaşmasınlar başka bir şey istemeyiz. Terörle ittifak kuranları tarih yargılayacaktır.

    ”TEZKEREYE EVET DİYECEĞİZ”

    Irak ve Suriye tezkeresine evet diyeceğiz. CHP tarihi bir imtihanla karşı karşıyadır.

    KILIÇDAROĞLU’NA TEZKERE ÇAĞRISI

    Kılıçdaroğlu, terörden rahatsızsa hodri meydan diyorum çıksınlar nerede durduklarını açıklasınlar. Şehit ile cani melanet ile millet arasında seçim yapmakta tercih zorluğu çekenler tezkereye itiraza hazırlananlar Türkiye’nin karşı cephesidir. Kılıçdaroğlu’nun görüşülecek tezkereye hayır demesi halinde milletvekili arkadaşlarıyla beraber bayrağa vatana ve şehitlere alenen ihanet edeceklerini akıllarından çıkarmamaları tavsiyemdir.

    ”CHP GENEL BAŞKANI’NIN MİLLİ DAMARI ÇATLAMIŞTIR”

    CHP Genel Başkanı’nın milli damarı çatlamıştır. Kılıçdaroğlu’nun TBMM’yi karalama niyeti gayri milliliktir. Kılıçdaroğlu ‘Şu Meclis’e Gazi Meclis demiyorum. Bu Meclis saraydan talimatla milletvekillerini el kaldırıp indirdiği bir Meclis’tir.’ demiştir. Bu zatı uyarmıştım önce Milli Mücadele yıllarını hatırlatmak isterim demiştim. Sayın Kılıçdaroğlu anlaşılan ne söylesek bana mısın demiyorsun. Senin gazi hanende vatanseverlik yoktur. TBMM’nin gaziliğini sen kabul etsen ne yazar etmesen ne yazar? Gazi Meclis senin gibilerine rağmen kurulmuştur. ‘TBMM gazi değildir.’ diyen Kılıçdaroğlu’nun Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gazilik unvanını tartışmaya açması zannederim yakındır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun karın ağrısı esasen Atatürk’tür ve miras bıraktığı kutlu eserleridir. Kılıçdaroğlu’nun aklını başına devşirmesini temenni ediyorum.

    ”TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE CANCİĞER KUZU SARMASI…”

    Terör örgütleri ile canciğer kuzu sarması olan Kılıçdaroğlu’nun bizim gibi olması zaten olacak şey değildir. O tarafını belli etmiş tercihini yapmıştır. Kılılçdaroğlu’nun ne olduğu kendi partisine oy veren vatandaşlarımız açısından bile tartışma konusudur.”

  • BM’den Karabağ raporu

    BM’den Karabağ raporu

    Azerbaycan ordusunun 19 Eylül’de Karabağ’da başlattığı ve 24 saat süren terörle mücadele operasyonunun tamamlanmasının ardından bölgeyi 30 yıl sonra ilk kez ziyaret eden Birleşmiş Milletler (BM) ekibi, Karabağ’daki incelemelerini tamamladı. BM’nin Azerbaycan Mukim Koordinatörü Vladanka Andreeva başkanlığındaki BM heyeti, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesine düzenlediği ziyaretin ardından rapor yayınladı.

    Raporda, heyetin Ağdam’dan yola çıktığı ve Hankendi şehrini ziyaret ettiği belirtilerek, yerel halk ve muhataplarla buluştuğu aktarıldı. Heyetin, bölgedeki sağlık ve eğitim tesisleriyle ilgili durumu ilk elden gördüğü aktarılan raporda, “Heyet, şehrin ziyaret ettiği bölgelerinde hastaneler, okullar ve konutlar da dahil olmak üzere sivil altyapıda veya kültürel ve dini yapılarda herhangi bir hasar görmedi” denildi.
    Azerbaycan’ın şehirdeki sağlık hizmetlerinin ve bazı hizmetlerin yeniden başlatılması için hazırlık yaptığına dikkat çekilen raporda, şehirde çok az sayıda yerel nüfusun kaldığı aktarıldı.

    Yerel halkın aniden evlerini terk ettiği ifade edilen raporda, heyetin son ateşkes sonrasında sivillere yönelik şiddet vakalarına ilişkin yerel halk ve muhataplarla görüşmeler yaptığı ve şiddet vakalarına ilişkin herhangi bir bilgiye rastlamadığı vurgulandı.

    Heyetin tarımsal altyapıda herhangi bir tahribat ya da telef olan hayvan gözlemlemediği ifade edilen raporda, “Heyet, daha sonra son günlerde 100 binden fazla etnik Ermeni’nin katıldığı Laçin yolundan sınır kapısına doğru yola çıktı. Heyet, Ermenistan’a doğru giden sivil araçlara rastlamadı. Hankendi’de ise bir düzine kadar yolcunun bulunduğu bir otobüsün Ermenistan’a doğru gittiğini gördü” denildi.
    Heyet’in 2020’de geri alınan Ağdam’dan geçerken, yıkım ve mayın temizleme ihtiyaçlarının yanı sıra Azerbaycan tarafından yürütülen yeniden inşa çabalarını gözlemlediği aktarılan raporda, BM’nin bölgeyi düzenli olarak ziyaret etmeye devam etmeyi planladığı ifade edildi.

    BM heyetinde, BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Koordinasyon Bölümü Direktörü Ramesh Rajasingham ile Gıda ve Tarım Örgütü, BM Mülteci Ajansı, UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü’nün temsilcileri de yer alırken, BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi, BM Mukim Koordinatörlüğü ve BM Emniyet ve Güvenlik Departmanından bir teknik ekipte heyette bulunuyordu.

  • “BM Karabağ’a derhal heyet göndermeli”

    “BM Karabağ’a derhal heyet göndermeli”

    Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda konuştu. Ararat konuşmasında, Azerbaycan’ın Karabağ’da düzenlediği terörle mücadele operasyonuna değinirken, BM’ye “Bölgedekiler ve etnik Ermenilerin güvenliğini sağlamak ve insani durumu değerlendirmek üzere Dağlık Karabağ’a derhal bir heyet göndermesi” için çağrıda bulundu. “Ruanda’da gerçekleştirilen soykırımın önlenmesindeki başarısızlığın ardından BM’nin önlem mekanizmaları oluşturmayı başardığını ve ‘bir daha asla’ sözünü anlamlı bir taahhüt haline getirdiğini” söyleyen Mirzoyan, “Fakat bugün başka bir başarısızlığın eşiğindeyiz” ifadelerini kullandı.

    Öte yandan, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov BM Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamada, Ermenistan’ın müzakerelerin her aşamasında siyasi ve askeri provokasyonlara başvurduğunu açıklamış, Azerbaycan ile Ermenistan arasında sağlam bir barışın sağlanması çabalarının Ermenistan’ın intikam politikasının kurbanı olduğunu ifade etmişti.

  • “Konseyi’nin yeniden yapılandırılması zaruret haline gelmiştir

    “Konseyi’nin yeniden yapılandırılması zaruret haline gelmiştir

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 78’inci Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun ardından basına açıklamalarda bulundu. Fidan, değerlendirmesinde, “Birleşmiş Milletler 78’inci Genel Kurulu jeopolitik dinamiklerin hızla değiştiği ve stratejik denklemlerin yeniden kurulmakta olduğu bir dönemde gerçekleşti. Ülkemiz bahse konu dinamiklerin ve denklemlerin odağındadır. Bu seneki programımızı 2 cümlede özetlemek gerekirse şunu söyleyebiliriz. BM Genel Kurulu sırasında diplomasinin kalbi New York’ta attı. Türkiye’miz ise bu diplomasi trafiğinin tam merkezinde yer aldı. Türkevi, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde Türk-dış politikasının vücut bulduğu bir mekana dönüşmüştür. Gerçekten de Türkiye’nin 21 yılda geldiği nokta dünya gündemini ilgilendiren her konuda söz sahibi olan görüş ve yönlendirmelerine başvurulan bir aktör hüviyetindedir” dedi.

    “Küresel adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri çözmek için her türlü imkanı seferber eden bir Türkiye var”

    , Genel Kurulun bu seneki teması olan “herkes için barış, refah, gelişim ve sürdürülebilirlik” konularına baktığınızda da her bir noktasında Türkiye’nin öncü rolünün görüleceğini belirterek, “Bugün Ukrayna Savaşı başta olmak üzere barış için arabuluculuk yapan, gıda krizini önleyen, Karadeniz tahıl Girişimi için çok katmanlı ve çok paydaşlı bir çaba gösteren bölgesel ekonomik ve siyasi işbirliği modelleri geliştiren küresel adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri çözmek için her türlü imkanı seferber eden bir Türkiye var. Dolayısıyla Ukrayna olsun, Karabağ olsun, Suriye olsun, iklim değişikliği ve çevresel sorunlar olsun stratejik önem taşıyan hemen her konuda birçok görüşme yaptık, toplantılara katıldık” ifadelerini kullandı.

    “Sayın Cumhurbaşkanımız, çok sayıda ülkenin devlet, hükümet başkanı ve NATO Genel Sekreteri ile görüştü”

    Bakan Fidan, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın New York’ta çok yoğun bir programı oldu. 19 Eylül Salı günü BM Genel Kurulu’na hitap ettiler. Yaptıkları konuşma zamanın ruhunu yansıtan daha adil bir dünya için bir çağrı bir manifesto niteliğindeydi. Çok sayıda ülkenin devlet, hükümet başkanı ve NATO Genel Sekreteri ile görüştüler. Ayrıca Sayın Hanımefendi’nin de bu süre zarfında sıfır atık başta olmak üzere çevre ve kültür alanında ülkemizi tanıtan faaliyetleri ve temasları da oldu. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın New York’tan ayrılmadan önce kendi programları hakkında basına bilgi verdiler.” ifadesini kullandı.

    “BM çerçevesinde sekizi uluslararası toplantı olmak üzere ve ayrıca 40 görüşme gerçekleştirdik”

    Bakan Fidan, sözlerine şöyle devam etti: “BM Genel Kurulu haftası Dışişleri Bakanları için de yoğun bir diplomasi trafiğinin yaşandığı bir hafta. Biz de bu süre zarfında refakat etmenin yanı sıra birçok ikili ve çok taraflı görüşme yaptık bu çerçevede sekizi uluslararası toplantı olmak üzere ve ayrıca 40 görüşme gerçekleştirdik, maalesef zaman kısıtlamalarından dolayı birçok görüşme talebine yanıt veremedik. Türk diplomasisi konu ve coğrafya itibari ile çok çeşitlilik arz etmektedir. Örneğin, dün aynı gün içinde Türk dünyasının gururu olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın Dışişleri Bakanları toplantısıyla güne başladık. Ardından Amerika Dışişleri Bakanı ile görüştük. Ardından Rusya ve İran Dışişleri Bakanları ile Suriye’yi konuştuk. Daha sonra İsrail Dışişleri Bakanı ile bir araya geldik. Akşam Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile başta Filistin olmak üzere İslam dünyasını ilgilendiren konuları masaya yatırdık. Bu geniş yelpazeye yayılan konuları bütün bu paydaşlarla ele alabilecek, etki bırakabilecek bir devletiz.”

    “Türkiye’nin küresel gıda güvenliğinin temin yolundaki çabalarının takdirle izlendiğini müşahede etme imkanımız oldu”

    “BM Genel Kurulu yüksek düzeyli haftasındaki çalışmalarımız da bunu bir kez daha teyit etmiştir. Tabii ki birçok görüşmenin odak noktasını bu dönem Rusya Ukrayna bağlamındaki gelişmeler başta olmak üzere bölgemizde barış ve güvenliği yakından ilgilendiren konular teşkil etti. Bu bağlamda Türkiye’nin uluslararası barış kalkınma ve refaha katkılarının özellikle de küresel gıda güvenliğinin temin yolundaki çabalarının takdir ve ilgiyle izlendiğini bir kez daha müşahede etme imkanımız oldu.”

    “Sayın Cumhurbaşkanımız Genel Kurul’a hitaplarında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu bir kez daha vurguladılar”

    “Diğer yandan malumunuz yüksek düzeyli hafta esnasında Azerbaycan, toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamak üzere Karabağ da bir operasyon düzenlemek durumunda kaldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Genel Kurul’a hitaplarında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu bir kez daha vurguladılar. Biz de temaslarımız da Azerbaycan’ın haklı davasında daima yanında olduğumuzu yineledik. Bu konuda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde tertiplenen toplantıya da Türkiye olarak katıldık ve Azerbaycan’a güçlü desteğimizi beyan ettik. Azerbaycan’ın son operasyonu güney Kafkasya’da istikrar ve normalleşme için yeni bir fırsat penceresi aralamıştır. Bu fırsat penceresini vakit varken Ermenistan’ın daha iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Komşu coğrafyamızda barış istikrar ve refahın hakim kılınması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”

    Azerbaycan Dışişleri Bakanı’ndan anlamlı jest

    “Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov çok anlamlı bir jest yaptı. Kendisi sağ olsun kardeşliğimizin nişanesi olarak kadim Türk toprağı Karabağ’dan bir halı getirdi. Türk dünyasının New York’taki ortak evine hediye etti. Biz de bunu Türkevi’mizde şerefle taşıyacağız.”

    “Amerika ile anlaşmazlıklarımızın olduğu sır değil”

    “Dün yine Amerika Dışişleri Bakanı Blinken ile yaklaşık 45 dakika süren baş başa bir görüşme yaptık. Samimi ve yapıcı bir görüşme oldu. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha üst seviyeye çıkarılması için önümüzdeki dönemde atılabilecek somut adımları ele aldık. Sır değil, Amerika ile anlaşmazlıklarımızın olduğu bazı konular var bunları ciddi müttefiklik ilişkisi içerisinde ve karşılıklı saygı temelinde ele almaktayız. Elbette İsveç’in NATO’ya katılım süreci, Karadeniz Tahıl Girişimi ve Karabağ gibi bölgesel konuları da masaya yatırdık. Tabiatıyla ikili temaslarımızın yanı sıra çok çeşitli çok taraflı toplantıları da katıldık.”

    “Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı’nı gerçekleştirdik”

    “Finlandiya ile birlikte öncülüğünü yaptığımız barış için arabuluculuk girişimi Dostlar Grubu’nun 13. toplantısını gerçekleştirdik. Karadeniz Tahıl girişimi örneğinde olduğu gibi arabuluculuğu ve diplomasinin hala önem arz ettiğini, sorunlara barışçıl çözümün temel önceliğimiz olması gerektiğini hatırlatma imkanımız oldu. Yine kuruluşuna öncülük ettiğimiz bir diğer girişim olan Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı’nı da gerçekleştirdik. 18 yıl önce İspanya ile başlattığımız Medeniyetler İttifakı girişiminin ne kadar yerinde bir adım olduğunu, içinden geçmekte olduğumuz aşırılıklar çağında yeniden görmekteyiz.”

    “İslam karşıtı eylemler toplantının gündemindeydi”

    “Irkçılık ve yabancı düşmanlığı uzun zamandan beri görülmemiş seviyelere çıktı. Avrupa’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim‘e yönelik alçak saldırılar ve İslam karşıtı eylemler adeta bir salgın haline geldi. Dolayısıyla Medeniyetler İttifakı gibi vizyoner bir girişimin işlevini yitirmeden sürmesi gerekiyor. Toplantı kapsamında ittifakın yüksek temsilcisi Moratinos ve İspanya Dışişleri Bakanı Albares ile de bir araya gelme imkanımız oldu. İslam karşıtı eylemler İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde iştirak ettiğimiz 2 toplantının gündemindeydi. İslam İşbirliği Teşkilatı, Dışişleri Bakanlığı koordinasyon toplantısında İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları yıllık koordinasyon toplantısında İslamofobiyle mücadele alanında atacağımız adımları ele aldık ve bir ortak bildiri yayımladık. Ayrıca kalıcı bir dönüşüm arifesinde olan dünyamızın adaletsizliklerin ortadan kalktığı barışın adaletin ve vicdanın hakim olduğu bir yer haline gelebilmesi için İslam dünyasının birliğini daha da güçlendirmesi şart. Bunu da bu toplantıda kuvvetle vurguladık.”

    “En vahim küresel adaletsizliklerin başında elbette Filistin sorunu gelmekte. Toplantıda doğu Kudüs’ün başkenti olduğu, bağımsız egemen Filistin devletinin vücut bulmasının tek geçerli ve adil ve sürdürülebilir bir çözüm olduğunu yineledik. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Avrupa’daki Müslümanların durumuna dair temas grubu toplantısına katıldık. Yaşanan İslam karşıtı eylemler nefret söylemleri ve ayrımcılık nedeniyle Avrupa’da yaşayan Müslümanların endişeli olduğuna, arkalarında İslam dünyasının bir ve güçlü şekilde görmek istediklerine dikkat çektik. Biz bu mücadelede zaten ülke olarak öncü ve etkin bir rol oynamaktayız.”

    “Cumhurbaşkanı’mızın ‘Dünya beşten büyüktür’ çağrısı dünyada yankı uyandırmakta”

    “BM ve G20’de kabul edilen ve kutsal kitaplara saldırıları kınayan kararlar ayrıca, İsveç ve Danimarka’nın mevzuat değişikliğine gitmeye karar vermesi, İslam dünyasının ortak hareket ettiğinde sonuç alabileceğini gösterdi. Yolumuza böyle devam edeceğiz. Gelecekte İslam düşmanlığına da, ırkçılığa da, yabancı düşmanlığına da yer yok. Dünyanın geleceğini dünya liderleri 2024’te yapılacak geleceğin zirvesinde ele alacaklar bu sene bakan seviyesinde New York’ta bir hazırlık toplantısı yaptık. Gelecek nesiller için oluşturmamız gereken küresel yönetim modelini istişare ettik. Bugün şöyle bir durum yaşanmakta güvenlik konseyi işlevini yerine getiremeyince BM teşkilatı bütünüyle acze düşmekte. Günümüzün jeostratejik gerçekliğiyle uyumsuz olan bu kurumun yeniden yapılandırılması artık stratejik bir zaruret haline gelmiştir. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ‘Dünya beşten büyüktür’ çağrısı dünyada yankı uyandırmakta. İnsanlığın değişim beklentisine ses ve nefes olmakta. Bu konular Meksika, Endonezya, Kore Cumhuriyeti, Türkiye ve Avustralya‘nın oluşturdu. MİKTA’nın 24. Dışişleri Bakanları toplantısında da ele alındı. G20 Yeni Delhi Zirvesi’nde liderlerimiz bir araya gelmişti. New York’ta da Dışişleri Bakanları olarak ortak gündemimize ilişkin konuların yakın takibini yapma imkanını bulduk. Küreselleşmenin sona ermediği ancak raydan çıktığı günümüzde bölgesel dinamikler hız kazandı.

    Türk Devletleri Teşkilatımız jeopolitik ve jeoekonomik dengelerin değiştiği ve derinden sarsıldığı bu dönemde uluslararası alandaki rolünü her geçen gün daha da pekiştirmekte. Türk devletleri olarak ne kadar bütünleşirsek o kadar güçlü oluyoruz. Türkevi’nde dün teşkilatımızın Dışişleri Bakanları olarak toplandık. Onuncu zirvemize giden yolda hazırlıklarımızı ele aldık. Gözlemci ülkeler olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ve Macaristan Dışişleri Bakanı da aramızdaydı. Türk dünyası olarak yatırımlarımız için ortak fon kurduğumuz sivil koruma mekanizması tasarladığımız Turan adını taşıyan özel ekonomi bölgesi açacağımız günleri görmekteyiz. Türk devletleri teşkilatının bu birlikteliğinin bütün Türk dünyasında heyecan uyandırdığını görmekteyiz. Nitekim New York’ta da bir araya geldiğimiz Karaçay Türkü kardeşlerimiz de bunu dile getirdiler. Bütün soydaşlarımızın Türkiye’ye ana vatanı bilen kardeşlerimizin ve ümitlerini milletimize bağlayan mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz.”

    “Türkiye olarak PKK, YPG ve DEAŞ dahil tüm terör örgütlerine asla alan ve zemin bırakmayacağız”

    “Suriye konusu uluslararası gündemdeki yerini korumakta maalesef hala istikrarsızlık üreten bizi de etkileyen bir kriz hali devam etmekte Rusya dışişleri Bakanı Sayın Lavrov ve İranlı mevkidaşı ile Astana Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Suriye’yi görüştük. BM Genel Sekreteri’nin özel temsilcisi de toplantının bir bölümünde aramıza katıldı. İnsani yardımların devamı, siyasi sürecin canlandırılması, ateşkes ihlalleri, ve başta PKK ve DEAŞ olmak üzere terör örgütlerinin yarattığı güvenlik sorununu da ele aldık. Buradan bir kez daha tekrarlamak isterim. Türkiye olarak PKK, YPG ve DEAŞ dahil tüm terör örgütlerine ve bu tür maşalar üzerinden bölgemizde emperyal tasarımlar yapan çevrelere asla alan ve zemin bırakmayacağız.”

    “Yoğun geçen genel kurul haftasındaki görüşmelerimiz bizim için önem taşıyan konulardaki tutum ve önceliklerimizin uluslararası toplumun dikkatine getirmesi bakımından gayet yararlı oldu. Temaslarımızın Türkiye yüzyılı vizyonumuzun hayata geçilmesine yönelik çalışmalarımızın desteklenmesi açısından önemli olduğunu düşünmekteyim. Sizleri de buradaki temaslarımızın ve mesajlarımızın kamuoyuna yansıtılması konusunda yaptığınız özverili mesai ve sarf ettiğiniz emekler için çok çok teşekkür ediyorum.”

    “Bölgede Azerbaycan egemenliğinin pratikte tesis edilmesinin önemi ortada”

    “Azerbaycan’ın yaptığı terör operasyonu gerçekten artık başka çarenin kalmadığını gösteren bir operasyondur. Biliyorsunuz ateşkes mutabakatından sonra üzerinde anlaşılan konuların bir kısmı maalesef Ermenistan tarafından hayata geçirilmedi. Azerbaycan’ın uzun süredir sabırla beklediği özellikle iki konu 1 Zengezur koridorunun açılması ikincisi de Karabağ’daki özellikle Ermeni nüfusun yaşadığı bölgede Azerbaycan egemenliğinin pratikte tesis edilmesinin önemi ortada. Bu gerçekleşmediği zaman haklı olarak sabırsızlıklarını ortaya koydular. Uluslararası toplumun ve görüşmelerin bu konuda bir netice üretmemesi durumunda gerekeni yapma zorunluluğu hissettiler. Burada Türkiye olarak biz Azerbaycan’ın bu hareketi yapmadaki zorunluluğunu ve gerekliliğini ilgili muhataplara ilettik. Zaten bu hareket çok kısa süren bir harekat oldu. Sivil nüfusa dokunmayan, belli silahlı unsurların tasviyesini hedef alan Azerbaycan’ın bölgedeki yasal egemenliğinin yolunu açan noktasal bir faaliyet oldu. Bunu da bütün taraflara anlattık. Tabi bazı tarafların bu konuda ciddi bir önyargı içinde olduğunu, Azerbaycan’ın yaptığı harekatın sebeplerini ve nedenlerini anlamadan çok ciddi suçlamalar getirdiğini de gördük. Çok ileri iddiaların da ortaya konduğunu gördük. Ama bizim ortaya koyduğumuz rasyonel izahlar durumun Azerbaycan’ın lehine anlaşılmasında da etkili olduğunu düşünüyoruz.”

    “Güvenlik Konseyi’ndeki ülkelerin bu konuda samimi olmaları gerekiyor”

    “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde uzun zamandır dillendirdiği bir konu. Var olan realitenin artık bir söyleme dönüştüğü ve söylemin politikaya politikanın da artık uygulamaya geçmesini beklediğimiz bir aşamaya geldik. Şu anda artık ortaya çıkan söylemlerin ne kadar haklı olduğunu hemen hemen bütün dünya kabul etmekte. Bunun bütün ülkeler tarafından kabul edilen bir politikaya dönüşmesi için çok sağlıklı tartışmaların yapılması gerekiyor. Bu konuda ciddi çabalara ihtiyaç var. Özellikle Güvenlik Konseyi’ndeki ülkelerin bu konuda samimi olmaları gerekiyor. Dünyadaki düzenin yeniden tesis edilmesi daha kalıcı barışın ve adil bir yaşamın mümkün olması için BM reformunun yapılması şart bu konudaki tartışmalar şu anda devam ediyor. Üzerinde mutabık kalınmış bir perspektif çerçevesinde şu anda yok. Ama önemli olan bu tartışmanın başlatılması ve devam etmesi. Ben inanıyorum önümüzdeki yakın gelecekte birkaç yıl içinde içerisinde çok sağlıklı kabul edilmiş, genel kabul gören formüllerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.”

    “Türkiye’nin yürüttüğü diplomasi trafiğinin neticelerini ve detaylarını öğrenmek istiyorlar”

    “Amerika’yla gündemde olan birçok konumuz var. Jeostratejik, ekonomik, güvenlikle alakalı konular var. Bunların başında şu anda özellikle gündemi meşgul eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve tahıl anlaşması. Geçtiğimiz ay ve bu ay Türkiye’nin yoğun bir diplomasi trafiği oldu. 17 Temmuz’da nihayete eren tahıl anlaşmasının yeniden hayata geçirilmesi için neler yapılabilir bu konuda Türkiye’nin yoğun çabaları var. ABD’liler ve diğer müttefik ülkeler Türkiye’nin yürüttüğü bu diplomasi trafiğinin neticelerini ve detaylarını öğrenmek istiyorlar. O konuda görüşmelerimiz oluyor. Biz de onların bu konuda neler düşündüğünü öğrenme fırsatı buluyoruz. Açıkçası özellikle geçtiğimiz dönemde tahıl anlaşmasının iki ülke arasında devam eden savaştan ayrı bir şekilde ele alınması konusunda bir konsensus yapılmasını sağlamıştık. Ama bu yeni dönemde gerek Rusya tarafı gerek Ukrayna tarafı artık muhtemel bir tahıl anlaşmasını dünya gıda güvenliğine katkıda bulunan bir çerçeveden ziyade iki ülkenin genel savaş çabalarının ve faaliyetlerinin bir parçası olarak görme eğilimindeler. Tabi bu bizim işimizi biraz daha zorlaştıran bir konudur. BM ile olan temaslarımız olsun, taraflarla olan temalarımız olsun, Avrupalılar, ABD’liler de dahil olmak üzere bu konuda yoğun adımlar atmaya devam edeceğiz.”

    “Barışın daimi olması bölgesel refahın mümkün olması için kendi görüşlerini söylediler”

    “Diğer bir konu da Karabağ meselesiydi. Sayın Blinken ile görüşürken gündeme gelen. O konuda barışın daimi olması bölgesel refahın mümkün olması için onlar kendi görüşlerini söylediler. Biz de kendi görüşlerimizi ortaya koyduk. Bu noktada belli argümanlarımızın ikna edici olduğu kanaatindeyim. Bölgede atılması gereken adımlar var özellikle batılı bazı müttefiklerimizin Ermenistan ‘ ı yönlendirirken tavsiye verirken daha isabetli tavsiyelerde bulunmaları gerekiyor. Yoksa belli tavsiyeler bölgenin gerçekliğine uygun olmayan dışardan verilen tavsiyeler, destekler maalesef çözüm yerine istikrar yerine daha fazla kaos ve gözyaşını getirmekte.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Aralık ayında Selanik’e ziyaret

    “Özellikle liderler düzeyinde yapılan görüşmelerde alınan bir karar var. Her iki liderde pozitif acenteyle konuya yaklaşıyorlar. Halklarından aldıkları güçlü destekle Türkiye Yunanistan arasındaki sorunların karşılıklı saygıya ve iyi niyet dayalı bir şekilde çözülmesi konusunda bir irade var. Bunu yaparken hayata geçilmesi gereken çok çalışma var bunların başında Ege‘deki gerginliğin tırmanmaması, iki ülke arasındaki özellikle Ege Denizi merkezi ekonomik potansiyellerin ortaya çıkartılması, iki ülke arasındaki gerek devletten devlete gerek halktan halka temasın arttırılması, şirketlerin ortak faaliyetler yürütmesi gibi çeşitli başlıklarda iş birliği alanları var. Ben sayın meslektaşımla da bu konuları yoğun bir şekilde görüşmekteyim. Pozitif gündemin artırılması ilerletilmesi ve çeşitlendirilmesi konusunda her iki tarafta neler yapabilir onu ortaya koyuyoruz. Bu tartışmalar şunu gösterdi: Türkiye ve Yunanistan arasında uzun yıllardır var olan bizim jenerasyonlarımızdan önce ortaya çıkmış bir takım sorunların bugün bir fırsata dönüştürülerek, daha büyük bir refah ve işbirliği mekanizması bölgede oluşturularak çözülmesi mümkün bu gerçeklik önümüzde duruyor. Problem buna nasıl ulaşacağız hangi metodoloji ile geçeceğiz. Önceden denenmiş metotlar var. Buradan aldığımız dersler var. Bunun üzerine ilave edeceğimiz yeni bakış açıları neler olabilir. Türkiye’nin hak ve menfaatlerini kaybetmeden bölgesel istikrarın, barışın ve refahın tesis edilmesi nasıl mümkün olur o konuda çalışmalarımız devam ediyor. Ama şunu memnuniyetle söylemek isterim. Yunan tarafını da son derece yapıcı ve iyi niyetli bir şekilde konuya yaklaştığını an itibariyle görmekteyiz. Önümüzdeki günlerde bu yaklaşımın daha somut sonuçlar üreteceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı’mızın Selanik’e yapacağı Aralık ayındaki ziyaret esnasında da bizim bu çalışmalarımızın somutlaşmış halini göreceğimizi düşünüyorum.”

  • BM’de yapay zeka vurgusu

    BM’de yapay zeka vurgusu

    Dowden, New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, yapay zekanın fırsat ve tehlikelerine değindi.

    Yapay zekanın “dünyanın tanıdığı en büyük dönüşüm” olduğunu ifade eden Dowden, hükümetlerin görevinin, bu dönüşümü hızlıca anlamak, kavramak ve yönetmeye çalışmak olduğunu belirtti. Dowden, “Bugünün yapay zekasına hızla aşina oluyoruz ancak yarının yapay zekasına hazırlanmamız gerekiyor.” diye konuştu.

    “YAPAY ZEKA HERKES İÇİN BİR ARAÇ OLABİLİR VE OLMALIDIR”

    Dowden, bugün geliştirilmekte olan yapay zeka modellerinin, iklim değişikliğini yenmek için gereken enerji verimliliğini sağlayabileceğini, dünyayı beslemek için gereken mahsul verimini artırabileceğini, kronik hastalıkların veya salgınların belirtilerini tespit edebileceğini söyledi.

    Yapay zekanın ayrıca tedarik zincirlerini daha iyi yöneterek herkesin ihtiyaç duyduğu malzeme ve mallara erişmesini sağlayabileceğini, hem iş dünyasında hem de hükümetlerde verimliliği artırabileceğini belirten Dowden, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Aslında, bu yılki BM Genel Kurulu’nda tartışılan her bir zorluk ve daha fazlası yapay zekayla iyileştirilebilir ve hatta çözülebilir. Belki de en heyecan verici şey, yapay zekanın herkese açık, demokratikleştirici bir araç olabilmesidir. Tıpkı dijitalin gelişmekte olan dünyayı kasıp kavurduğunu gördüğümüz gibi, yapay zeka da gezegenimizin her yerinde milyonlarca insanı güçlendirme potansiyeline sahip ve nerede olurlarsa olsunlar herkese bu devrimin bir parçası olma imkanı veriyor. Yapay zeka herkes için bir araç olabilir ve olmalıdır.”

    “BİRLİKTE ÇALIŞARAK YAPAY ZEKAYI HERKES İÇİN GÜVENLİ HALE GETİREBİLİRİZ”

    Dowden, yapay zekanın “iyilik için mi yoksa kötülük için mi bir araç olduğu” tartışmalarına hapsolmayı göze alamayacaklarını dile getirerek, birlikte çalışıp yapay zekayı herkes için güvenli hale getirebileceklerini ifade etti.

    İngiltere’nin 1 ve 2 Kasım’da ev sahipliğini yapacağı dünyanın ilk “Yapay Zeka Güvenliği Zirvesi”ne de değinen Dowden, “Zirvede, en uç riskler ve dünyanın bunlarla nasıl yüzleşmesi gerektiği konusunda ortak anlayışa ulaşmayı amaçlayacak ve aynı zamanda, güvenli yapay zekanın kamu yararı için nasıl kullanılabileceğine odaklanacağız.” dedi.

    Dowden, ayrıca kurallar ve şeffaflık kültürünün, yaratıcılık ve yenilikçilik için olduğu kadar yapay zekayı güvenli hale getirmek için de gerektiğini kaydetti.

  • “Dünya 5’ten büyüktür”

    “Dünya 5’ten büyüktür”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

    BM’YE REFORM ÇAĞRISI

    “Dünyamızın geleceği konusunda geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser tablo çizmek mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf, küresel ölçekte daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında birçok çatışma, savaş, insani kriz ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa’nın doğu sınırlarında yaşanan savaş, ekonomiden güvenliğe her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı.

    BM Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Küresel hırsları nedeniyle teröre göz yumanlar var.

    Sırf kendi siyasi, ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bağlantılı sorunlardan şikayet etme hakkı yoktur. Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Bir kez daha diyoruz ki dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkünüdür.

    UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI

    Kıbrıs’ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak, Sayın Guterres’in ‘Barış için yeni gündem’ oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla, Rusya-Ukrayna savaşının başından beri ‘savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz’ teziyle hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.

    TAHIL KORİDORU

    Türkiye’nin, BM ile birlikte başlattığı Karadeniz Girişimi’yle dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik. Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı ancak girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi dünyayı yeni bir krizle yüz yüze bıraktı. Küresel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor. Öncelikle Afrika ülkelerine 1 milyon ton tahılın sevkini öngören planı bu bakımdan önemsiyoruz. Amacımız; çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır.

    SURİYE’DEKİ GELİŞMELER

    Artık 13’üncü yılına giren Suriye’deki insani trajedinin, köken ve inanç fark etmeksizin, bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırdığının bilincindeyiz. Türkiye, Suriye’nin hem siyasi birliğini, hem sosyal bütünlüğünü, hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegane ülke konumunda. Güneyimizdeki krizin, halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi, giderek daha önemli hale geliyor.

    Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıcı etkisi Suriye’de de kendini gösterdi. Özellikle kuzeybatı Suriye’de, zaten sıkıntılı olan insani durum, daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde, Birleşmiş Milletlerin bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak, Suriye’nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı, elbette kaderine terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça, sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı.

    Suriye ve Irak başta olmak üzere, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel’de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık, usandık.

    Bu bölgelerdeki tehdit sadece DAEŞ değildir. Asıl tehdit, vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur.

    “DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR”

    Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür.

    ULUSLARARASI TOPLUMA KKTC’Yİ TANIYIN ÇAĞRISI

    Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60’ıncı yıl dönümü. Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret gösterdi. Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceğinin, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu biliyoruz. Uluslararası toplumu bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs’ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.

    FİLİSTİN-İSRAİL SORUNU

    Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Bir kez daha tekrarlayacak olursak, 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail’in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede, Kudüs’ün, özellikle de Harem-i Şerif’in tarihi konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

    AB’YE ÜYELİK SÜRECİ

    Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği’nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye’ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor.

    AZERBAYCAN-ERMENİSTAN GERİLİMİ

    Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan’ın bu tarihi fırsatı değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan’ın başta Zengezur Koridoru’nun açılması olmak üzere, verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Azerbaycan’ın attığı adımları destekliyoruz. Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi kesinlikle kınıyorum ve bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini temenni ediyorum.

    SIFIR ATIK HAREKETİ’NE DESTEK ÇAĞRISI

    Çocuklarımıza, bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum.

    KURAN’A YÖNELİK SALDIRILAR

    Bilhassa gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Avrupa’da Kur’an’a karşı saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, kendi eliyle geleceğini karartmaktadır.

    Aileye sahip çıkmak insanlığın istikbaline sahip çıkmaktır.Küresel dayatmalar karşısında dostlarımızı ailenin korunmasına hassasiyet göstermeye çağırıyorum.”

  • Erdoğan, 78. BM Genel Kurulu’nda konuştu

    Erdoğan, 78. BM Genel Kurulu’nda konuştu

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

    Dünyamızın geleceği konusunda geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser tablo çizmek mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf, küresel ölçekte daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında birçok çatışma, savaş, insani kriz ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa’nın doğu sınırlarında yaşanan savaş, ekonomiden güvenliğe her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı.

    BM Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Küresel hırslar nedeniyle teröre göz yumanlar var.

    Ukrayna – Rusya savaşı

    Savaşın, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Barış için yeni gündem oluşmalı. Hem Rusya hem de Ukrayna’yı masada tutmaya çalışıyoruz.

    Suriye’deki gelişmeler

    Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahel’de, kendi çıkarları için DAEŞ ve benzerlerini paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık. Suriye halkı teröre isyan noktasına geldi. Bölgede her sıkıştığında DAEŞ bahanesine sığınanların oyunu ifşa oldu.

    Sırf kendi siyasi, ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bağlantılı sorunlardan şikayet etme hakkı yoktur.

    Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız.

    Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz.

    Bir kez daha diyoruz ki dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkünüdür.

    Uluslararası topluma KKTC’yi tanıma çağrısı

    Uluslararası toplumu, KKTC’nin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada’daki BM Barış Gücü’nden tarafsızlığa riayet bekliyoruz. İtibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs’ta yeni itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.

    Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail’in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur.

    AB’ye üyelik süreci 

    AB’den beklentimiz,ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmesidir,Türkiye’ye yönelik sergilenen ikircikli tavırların son bulması gerekiyor.

    Azerbaycan – Ermenistan arasında görüşme 

    Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan’ın bu tarihi fırsatı değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan’ın başta Zengezur Koridoru’nun açılması olmak üzere, verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir.

     

  • “BM tarafsızlığını yitirdi”

    “BM tarafsızlığını yitirdi”

    Bakan Fidan, Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Mariya Gabriel ile Dışişleri Bakanlığındaki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

    Pile’de bulunan Rum nüfusa yönelik Rum tarafından yapılan yolun hiçbir zaman için BM’nin engellemesine ve kınamasına tabi olmadığını vurgulayan Fidan, “Ama aynısı Türk tarafına olunca birdenbire Birleşmiş Milletler’in ve adadaki görevlilerin Birleşmiş Milletler görevlisi rolünü bırakıp birer şahin edasıyla bu insani yol projesini engelleme yönünde ciddi adımlar attığını görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Fidan, bu durumun, 18 Ağustos’ta istenmeyen olayların yaşanmasına sebep olduğunu belirterek, BM’nin Kıbrıs’taki sivil ve askeri varlığının kendi içinde bir koordinasyonsuzluk içinde olduğunu gözlemlediklerini söyledi.

    Bakan Fidan, şunları kaydetti:

    “Çünkü özellikle sivil temsilci ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkilileri arasında uzun süredir devam eden görüşmeler var. Bu görüşmeler uzun zamandır devam etmekte. Onlara bu yolun ne zaman yapılacağı bildirilmiş olmakta. Buna rağmen hiç alışılmadık bir şekilde tartışmalı bölgeye birdenbire teamüllere aykırı şekilde BM araçlarının yığılması, hoş karşıladığımız bir tavır değil. Biz bu hareketle Birleşmiş Milletler’in, tarafsızlığını bu olayda yitirdiğine inanıyoruz. Bu konudaki çalışmalarımız devam edecek. KKTC’nin bu konudaki haklı pozisyonunu sonuna kadar destekliyoruz.”

    Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecine de değinen Fidan, bunun “AB’nin küresel aktör olma” konumunu pekiştireceğini değerlendirdiklerini ancak bu konunun AB üye ülkeleri tarafından bu şekilde görülmediğini ve tercih edilmediğini dile getirdi.

    Bakan Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konunun altını çizdiğini ve bu girişimi hatırlattığını vurgulayarak, “(Türkiye’nin AB üyeliği) Hem AB hem de bölgemize yeni fırsatlar sunmakta. Yeni fırsat penceresinin, kapanmadan Avrupa Birliği yetkilileri tarafından, Avrupalı liderler tarafından kullanılmasını tavsiye ediyorum.” ifadelerini kullandı.

  • KKTC’de BM ile yol gerilimi

    KKTC’de BM ile yol gerilimi

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu yaptığı açıklamada, Pile-Yiğitler Yolu Projesi’nin son derece insancıl amaçlarla ve hiçbir art niyet olmadan hazırlandığını belirterek “Rum’un ve İngiliz üslerinin insafına terk edilen Kıbrıs Türk insanının hayatını kolaylaştırmak için böyle bir proje yapılmıştır.” ifadelerini kullandı.

    KKTC’nin bir yerden toprak çalma niyeti olmadığını vurgulayan Ertuğruloğlu, “Pile-Yiğitler Yolu Projesi’nden geri dönüş olmayacak. Bu proje tamamen insani bir projedir ve hiçbir art niyet içermemektedir. Komployla karşı karşıyayız. BM bizi engellemeye çalışmasın. Bu yolu biz yapacağız. Bitmiştir. Kararlılığımızdan geri adım atmayacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

    Ertuğruloğlu, BM Barış Gücü’nün Türk dostu bir örgüt olmadığını vurgulayarak KKTC olarak oyuna gelmeyeceklerini belirtti.

    BM Barış Gücü askerleri, Pile-Yiğitler Yolu Projesi’ni engellemek üzere dün sabah saatlerinden itibaren projenin başlanacağı alana beton bloklar yerleştirdi.

    Türk tarafının yetkililerini ve yol yapım araçlarını engellemek isteyen BM Barış Gücü askerleri, ayrıca araçlarını KKTC topraklarına park etti.

    KKTC güvenlik güçleri ise BM’ye ait araçları bölgeden dozer yardımıyla kaldırdı.

    ERSİN TATAR: KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK

    KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, olaya ilişkin açıklamalarda bulunarak konunun tamamen insani olduğunu ve Pile halkının ulaşım sorununu çözme niyetinde olduklarını söyledi. Yolun büyük bir kısmının KKTC toprağı olduğunu söyleyen Tatar, “Kimsenin toprağında, malında gözümüz yok” ifadelerini kullandı. Ayrıca Tatar, “Pile halkı çok şikayetçi, çünkü 10 dakikalık yolu bir saatte gidip geliyorlar. Rumların da bu tarafa geçmesi ile trafik daha da yoğunlaştı. Aslında o bölgede batı kapısı dediğimiz bir kapı vardır ve onun kullanılması ile ilgili İngiliz İdaresi’ne başvuru yapıldı. Ancak olumlu bir yanıt alınamadı. Biz de Pile-Yiğitler Yolu Projesi’ni hayata geçirmeyi planladık.” dedi.

    BM araçlarının çekilmesini değerlendiren Tatar, “Bizim ekiplerimize bir görev verildi ve bu ekipler çalışma başlattı. Bizim toprağımıza gelip, çalışmayı durdurmaya kalkarsanız, devam eden işe müdahale etmiş olursunuz. Hangi yetki ve sıfatla işe engel olmaya kalkıyorlar” diye konuştu. Yaşanılan sıkıntıyla ilgili kendisinin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi makamları ile herhangi bir teması olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Tatar, bu işlerin Haziran ayında yapılmasının planlandığını ancak BM yetkilisinin yurt dışında olması nedeniyle aksadığını söyledi. Yapılan yolun bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Tatar, “Bu yol insani maksatlar için bir ihtiyaçtır, dolayısıyla başkalarının buradan farklı manalar çıkarmanın hiçbir gereği yoktur” dedi. Pile-Yiğitler Yolu Projesi’ne, BM Barış Gücü askerlerinin geri çekilmesiyle yeniden başlandığını belirten Tatar, “Bir gerginlik daha yaşanır mı?” sorusunu ise “Umarım yaşanmaz, yaşanmamasını temenni ediyoruz.” şeklinde cevap verdi.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Pile köyünde yaşayan Kıbrıs Türklerinin KKTC topraklarına ve Pile’deki arazilerine ulaşımını kolaylaştırmak amacıyla Pile-Yiğitler yolu yapımına dün başlanıldığı belirtildi.

    Bu yol yapım projesinin tamamen insani amaç taşıdığının altı çizilen açıklamada, “Hal böyle olmasına rağmen BMBG askerleri tarafından bölgede emniyeti sağlamak amacıyla bulunan polisimize ve yol inşaat ekibine KKTC toprakları içinde fiziksel müdahalede bulunulmuş, yol yapımı engellenmeye çalışılmıştır. BMBG’nin bu olay sırasındaki tutumu kabul edilmezdir.” ifadesine yer verildi.

    Açıklamada, KKTC güvenlik güçlerinin BMBG askerlerine ve Birleşmiş Milletler (BM) araçlarına saldırıda bulunduğu yönündeki iddialar hatırlatılarak, şunlar kaydedildi:

    “BMBG’nin açıklaması ve bazı ülkelerin benzer açıklamalarında, yaşanan durum çarpıtılmakta BM askerine ve araçlarına saldırıda bulunulduğu iddia edilmektedir. Bu iddialar asılsızdır. Sahada sadece polisimiz bulunmaktadır ve KKTC topraklarında bulunan polisimizin görevi yol çalışmalarını gerçekleştiren sivil ekibin güvenliğini sağlamaktır. Bölgede meydana gelen gerginlik BM askerleri ve personelinin tutumu ve yol yapımını sürdüren ekibimiz ve bu ekibin güvenliğini sağlayan polisimize yaptığı fiziksel müdahale ve engellemelerden kaynaklanmıştır.”

    Pile-Yiğitler yolu projesinin 25 yıllık bir geçmişi olduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Pile – Yiğitler yolu projesi hususunda Kıbrıs Türk tarafının yapıcı tutumu ve bu yönde yaptığı tüm çağrılara rağmen bugüne kadar Pile’de yaşayan vatandaşlarımızın günlük hayatlarını kolaylaştırıcı adımlar atılmamış ve iyi niyetimiz karşılık görmemiştir. Bu nedenle Ada’nın eşit ortağı olan Kıbrıs Türk tarafı Pile – Yiğitler Yolu’nun tamamlanması için gerekli çalışmaları, BMBG’yi bilgilendirmek suretiyle başlatmıştır.” değerlendirmesinde bulunuldu.

    Açıklamada, “Öte yandan 1996 yılında, Rumlar tarafından bilinçli bir şekilde Türk arazileri istimlak edilmek suretiyle inşa edilen Larnaka-Dikelya-Ayia Napa yol yapımı ve yine 2004 yılında Rum tarafınca inşa edilen Pile-Voroklini yol yapımına Kıbrıs Türk tarafının tüm itirazları ve protestolarına rağmen sessiz kalarak izin vermiştir. BMBG’nin Kıbrıs Türk tarafına karşı takındığı taraflı ve kabul edilemez tavır BMBG’nin ülkemizdeki varlığını sorgulatmakla kalmayıp Birleşmiş Milletlerin itibarını ve inandırıcılığını da zedelemektedir.” ifadelerine yer verildi.

    BMBG’den Kıbrıs Türkleri ve Rumlara eşit mesafede bir tutum sergilenmesi çağrısı yapılan açıklamada, “KKTC’de Kıbrıs Türk tarafının iyi niyetinden bilistifade mevcudiyetini ve faaliyetlerini sürdüren BMBG’den beklentimiz bu taraflı tavrını gözden geçirerek, Pile-Yiğitler yol yapımı çalışmalarımıza fiziksel müdahale ve engelleme çabalarına derhal son vermesi, söylem ve eylemlerinde Kıbrıs Türkleri ve Rumlara eşit mesafede bir tutum benimsemesi yönündedir.” denildi.