Etiket: BM

  • BM: Durum daha da kötüleşebilir

    BM: Durum daha da kötüleşebilir

    BM Sözcüsü Stephane Dujarric, günlük basın toplantısında konuya ilişkin güncel gelişmeleri aktardı.

    Barajın vurulmasının ardından oluşan sel nedeniyle insanların temel hizmetlere erişiminin zorlaştığına ve sağlık sorunlarının da ortaya çıkabileceğine işaret eden Dujarric, “En temel endişelerimizden biri suya erişim. Binlerce insan içme suyu için Kahovka Barajı’na muhtaç ve su seviyesi çok hızlı bir şekilde azalıyor.” dedi.

    Dujarric, BM’nin etkilenenlere acil yardım ulaştırmak için durmadan çalıştığını belirterek, insani yardım örgütlerinin de Herson bölgesindekilerin tahliyesine ve başka bölgelere yerleştirilmesine yardımcı olduğunu bildirdi.

    BM örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarından ekiplerin sahada incemeler yaptığını ifade eden Dujarric, “Su seviyeleri artmaya devam ediyor, daha fazla köy ve kasabayı sel basıyor. Durum daha da kötüleşebilir.” dedi.

    Ukrayna’nın güneyindeki Herson bölgesinde Rusların kontrol ettiği Kahovka Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin dün bombalarla vurulduğu duyurulmuştu. Bölgenin, su baskını nedeniyle büyük bir çevre felaketiyle karşı karşıya olduğu açıklanmıştı. Ukrayna ve Rusya, barajın vurulması konusunda birbirlerini suçlayan açıklamalar yapmıştı.

  • BM, Sudan’dan çekilmeyecek

    BM, Sudan’dan çekilmeyecek

    Sudan’da 15 Nisan’dan bu yana ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) arasındaki çatışmalar devam ederken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM’nin Sudan’da faaliyetlerine devam edeceğini duyurdu.

    Guterres BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada, “Açık konuşayım. Birleşmiş Milletler Sudan’ı terk etmiyor. Taahhüdümüz, Sudan halkının barışçıl ve güvenli bir geleceğe yönelik taleplerini desteklemektir. Bu korkunç zamanda onların yanındayız” dedi.
    Çatışmaların bir an önce sona ermesi için çalışmalara devam ettiklerini aktaran Guterres, “Sahadaki insani yardım kuruluşlarıyla birlikte çalışarak, Sudan halkına desteğe devam edebilmek için Sudan’daki varlığımızı yeniden yapılandırıyoruz” diye konuştu.

    Sudan’dan tahliyeler devam ediyor
    Aralarında Suudi Arabistan, Güney Kore, Kuveyt, Türkiye, Rusya, ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin de yer aldığı çok sayıda ülke Sudan’daki çatışmalar nedeniyle vatandaşlarını tahliye etmek için operasyon başlattı. Bugüne kadar ABD, İngiltere vatandaşları ile binden fazla AB vatandaşı Sudan’dan tahliye edildi.

    Sudan’da can kaybı 420’ye yükseldi
    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Sudan’daki çatışmalarda en az 420 kişinin hayatını kaybettiğini, 3 bin 700 kişinin de yaralandığını açıklamış, doktorların, hemşirelerin ve diğer sağlık çalışanlarının da ambulanslara ve sağlık kurumlarına yapılan saldırılarda yaralandığını belirtmişti.

    Sudan’daki çatışmalar
    Sudan’da 15 Nisan’da Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile konseyin başkan yardımcısı Orgeneral Mohammed Hamdan Dagalo tarafından yönetilen RSF arasında çatışmalar başlamıştı. El-Burhan, isyancılarla savaşmak için kurulan RSF’nin bağımsız bir güç olarak hareket etmesini engellemek amacıyla orduya katılması gerektiğini belirtirken, RSF’nin başındaki Dagalo ise bunun sivil bir yönetimle gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyor.

  • BM’den ABD’ye nota

    BM’den ABD’ye nota

    Geçtiğimiz haftalarda internete sızdırılan ABD Savunma Bakanlığına ait gizli belgeler nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM), ABD’ye nota verdi. BM Sözcüsü Stephane Dujarric düzenlediği basın toplantısında, gizli belgelerde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve diğer üst düzey BM yetkililerinin iletişim trafiğinin izlendiğine dair bilgilerin yer alması nedeniyle ABD’nin BM Daimi Temsilciliğine nota verildiğini bildirdi. Dujarric, “Genel Sekreter ve diğer üst düzey BM yetkililerinin iletişim trafiğinin, ABD tarafından dinlenmesinden duyduğumuz rahatsızlığı ev sahibi ülkeye resmi olarak bildirdik. Bu tür eylemlerin, Birleşmiş Milletler Şartı’nda ve BM Ayrıcalık ve Muafiyetlerine Dair Sözleşmesi’nde sıralanan ABD’nin yükümlülükleriyle tutarsız olduğunu açıkça belirttik” dedi.
    Sızdırılan belgelerde, ABD’nin BM Genel Sekreteri Guterres ve yardımcısını yakından izlediği ve telefon görüşmelerini dinlediği görülmüştü.

  • ‘Yaşlanma Açık-Uçlu Çalışma’

    ‘Yaşlanma Açık-Uçlu Çalışma’

    BM Genel Kurulu tarafından yaşlılara yönelik mevcut uluslararası insan hakları çerçevesini değerlendirmek ve bu çerçeve kapsamında olası boşlukları tespit ederek bunlara yönelik uygun araç ve önlemlerin göz önünde bulundurulması amacıyla oluşturulan Yaşlanma Açık-Uçlu Çalışma Grubunun, bu yıl 13’üncü Oturumu 3-6 Nisan 2023 tarihleri arasında gerçekleşti.

    New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde düzenlenen ve her yıl “Yaşlı Bireylerin İnsan Haklarının Korunmasının Güçlendirilmesi” ana teması çerçevesinde farklı alt başlıklarla düzenlenen Oturumun odak konuları bu yıl “Sağlık ve Sağlık Hizmetlerine Erişim Hakkı” ile “Sosyal İçerme” olarak belirlendi.

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Yaşlanma Açık-Uçlu Çalışma Grubunun 13’üncü Oturumuna video mesajla katılarak, yaşlılık alanında ülke beyanını sundu.

     “Yaşlanma Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” Yayınlanacak

    Bakan Yanık, Türkiye’deki yaşlı nüfusun son 5 yıl içerisinde yüzde 22,6 oranında artış gösterdiğini belirterek, bu kapsamda yaşlılığa ilişkin politika ve hizmetlerin bu demografik dönüşüm sürecinin beraberinde getirdiği gereksinimlerle uyumlu olarak geliştirildiğini bildirdi.

    Türkiye’nin afet ve insani bakımdan acil durumlar dahil olmak üzere öncelikli yaklaşımının sürdürülebilir kalkınma yolunda kimseyi geride bırakmadan, yaşlı bireyler tarafından yaşlılık sürecinin aktif ve sağlıklı yaşlanma çerçevesinde geçirilmesi olduğunu söyleyen Bakan Yanık, aktif ve sağlıklı yaşlanma perspektifi ile yaşlı bireylerin haklarını güçlendirmek amacıyla yaşlılık alanında politika ve hizmetleri yönlendirmek için “Yaşlanma Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nın hazırlandığını bu ayın sonunda yayınlanmasının planlandığını ifade etti.

    Beyanın devamında “Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu”nun Şubat ayında yayınlandığını hatırlatan Yanık, kanıta dayalı politikaların geliştirilmesi amacıyla yaşlılık alanında ilk araştırma olan “Türkiye Yaşlı Profili Araştırması” çalışmalarının ise yürütüldüğünü bildirdi.

    “Yaşlılık alanında uluslararası deneyim paylaşımına ve iş birliğine büyük önem veriyoruz”

     Bakan Yanık, Türkiye’de hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm yaşlı bireylerin karşılanabilir ve kaliteli sağlık ve bakım hizmetlerine erişiminin sağlandığını vurgulayarak, bunun yanı sıra yaşlı bireylerin toplumsal hayata katılımını desteklemek için dijital ve finansal okuryazarlık eğitimleri, bağımsız yaşamın güçlendirilmesine yönelik destek teknolojileri, yaş dostu ve erişilebilir ortamlar, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerde indirim veya muafiyet ile ücretsiz seyahat hakkı gibi çeşitli politika ve hizmetlerin sunulduğunu aktardı.

    “BM Yaşlanma Daimi Çalışma Grubu Bürosunda temsil edilen 8 üye devletten biri olarak, yaşlılık alanında uluslararası deneyim paylaşımı ve iş birliğine büyük önem veriyoruz” diyen Bakan Yanık,

    “Yaşlı bireylerin insan haklarının gerçekleştirilmesinde ilerlemeye katkıda bulunacak, yasal olarak bağlayıcı nitelikte bir belge olacak “Yaşlı Bireylerin Hakları Sözleşmesi”ne ilişkin deneyim ve görüş alışverişinde bulunmaya istekli olduğumuzu belirtmek isteriz.” ifadelerini kullandı.

  • BM’den deprem için destek çağrısı

    BM’den deprem için destek çağrısı

    6 Şubat’taki depremlerden Türkiye ve Suriye’de toplamda 18 milyon kişi doğrudan etkilendi. Birleşmiş Milletler’in verileri depremin yıkıcı etkisini bir kez daha ortaya koydu. BM’nin önemli yapılarından Uluslararası Göç Örgütü de böyle büyük doğal afetlerde bölgelere en hızlı ulaşan ekibe sahip. Örgüt depremin ardından bölgeye yardımlarını 29 uçak ve 468 kamyonla ulaştırdı.

    Bu kritik süreçte Türk hükümeti ile yakın çalışan Örgüt’ün Direktörü New yAntonio Vitorino ork’ta Türk gazetecilere konuştu.

    Vitorino, “Tabii ki en büyük öncelik barınma ihtiyacına çözüm bulmak ve oradaki insanların hayatlarını devam ettirmeleri için yardım sağlamak. İkincisi, depremden sonra gerekli yeniden yapılandırma ve bölgeyi iyileştirme için üretilecek çözümlerle meşgulüz. Bu çok zorlu bir görev ve bu nedenle uluslararası toplumdan acil bir dayanışma ve desteğe ihtiyaç var.” dedi.

    Direktör Vitorino diğer ülkelerin de destek vermesi gerektiğini söyledi.

    “Yapılanlar yeterli değil” mesajı veren Vitorino, “Türkiye’de depremden etkilenenler için şu anda bunu sağlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Suriye’de de depremden etkilenenler için sağladığımız fon yüzde 60 seviyesinde ama daha fazlasına ihtiyaç var.” dedi.
    Türkiye’de, depremin etkilediği bölgede 1,5 milyon Suriyeli mültecinin yaşadığını hatırlatan Vitorino bu bölgeye odaklanarak çalıştıklarını anlattı.

    Vitorino, “Hiçbir ayrım yapmadan bölgedeki herkes için çalışıyoruz, çünkü hepsi insan ve hepsi bu stratejiden ciddi şekilde etkilendi.” açıklamasında bulundu.

    Deprem öncesinde Suriye’ye BM yardımlarının ulaştırılması için tek bir sınır kapısı vardı. Deprem sonrası bu sayı arttı. Bu kararların önemli olduğunu söyleyen Vitorino, “Daha önce birdi, buna iki tane daha eklendi. Yani şu anda, yardımı üç sınır geçiş noktasından ulaştırıyoruz ve yardımların ulaşması kkonusunda çok daha fazla yeteneğe sahibiz. Dileğim bunun gelecekte de devam etmesi.” dedi.

  • “BM ve Türkiye sayesinde Rusya’nın hakimiyeti azaldı”

    “BM ve Türkiye sayesinde Rusya’nın hakimiyeti azaldı”

    ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından basın toplantısı düzenledi. ABD’nin Rusya’nın işgaline karşı mücadele eden Ukrayna’ya olan desteğini yineleyen Blinken, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bir yıl sonra Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda verilen kapsamlı ve kalıcı bir barışı destekleme kararı için tek bir G20 üyesinin bile bu karara karşı çıkarak Rusya ile birlikte olmadığını söyledi. Blinken, Rus saldırganlığının insan hakları ve insani sonuçlarından üzüntü duyulduğunu belirterek, “Her G20 üyesi ve hemen hemen her ülke, Rusya’nın saldırganlık savaşının bedelini ödemeye devam ediyor. Bu savaş, Başkan Putin isterse yarın sona erdirebilir” dedi.

    “BM ve Türkiye sayesinde Rusya’nın Ukrayna limanları üzerindeki hakimiyeti azaldı”

    ABD’nin ve diğer ülkelerin savaşı engellemek için çok çalıştığını söyleyen Blinken, savaşın beraberinde getirdiği gıda güvenliği krizine de dikkat çekti. Blinken, “Büyük ölçüde BM Genel Sekreteri Guterres ve Türkiye sayesinde Karadeniz Tahıl İnisiyatifi, Rusya’nın Ukrayna limanları üzerindeki hakimiyetini gevşetti ve 22 milyon tondan fazla tahıl ve diğer gıdanın Ukrayna’dan alınmasına izin verdi. Bu, her yerde gıda fiyatını düşürdü” dedi.

    Karadeniz Tahıl Girişimi’nin süresinin 18 Mart’ta dolacağını söyleyen Blinken, “Rusya bunu yenileme taahhüdünde bulunmayı reddetti. Ülkelerin bugünkü toplantıda verdikleri mesaj açıktır, Karadeniz Tahıl Girişimi’ni genişletin, güçlendirin ve bunu gecikmeden yapın” ifadelerini kullandı.

    “ABD, stratejik silah kontrolü için harekete geçmeye hazır”

    Bugün Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile konuştuğunu söyleyen Blinken, “Rusya’yı sorumsuz kararını geri almaya ve Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu’nun nükleer cephaneliklerine doğrulanabilir sınırlar getiren Yeni START Anlaşması’nı uygulamaya geri dönmeye çağırdım” dedi.

    Blinken, “Karşılıklı uyum her iki ülkenin de çıkarınadır. Aynı zamanda dünyanın dört bir yanındaki insanların nükleer güçler olarak bizden bekledikleri de budur. Dışişleri bakanına, ABD’nin her zaman stratejik silah kontrolüne girmeye ve bu konuda harekete geçmeye hazır olacağını söyledim” ifadelerini kullandı.

    Rusya-Ukrayna savaşına değinen Blinken, “ABD, savaşı diplomasi yoluyla sona erdirmek için Ukrayna’yı desteklemeye hazır” dedi.

    “Çin’i Rusya’yı desteklerse sonuçları olacağı konusunda uyardık”

    Rusya’ya ölümcül yardım göndermesi durumunda Çin’e yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı konusunda kendisine yöneltilen soruyu cevaplayan Blinken, “Çin’i bu tür eylemlerinin sonuçları olacağı konusunda uyardık” dedi.

    Blinken, “Başkan Biden’ın Çin Devlet Başkanı Xi’ye Rus saldırganlığının en başında çok net bir şekilde belirttiği gibi eğer Çin, Rusya’nın saldırganlığına ölümcül destek vermek ya da Rusya’ya yardım etmek için yaptırımları sistematik olarak savuşturmak gibi müdahalelerde bulunursa bu ülkelerimiz için ciddi bir sorun olacaktır” ifadelerini kullandı.

    Blinken, “Çin Kıdemli Dış Politika Yetkilisi Wang Yi’yi yaklaşık bir hafta önce gördüğümde, Çin’in Rusya’ya ölümcül askeri yardım sağlamayı düşündüğüne dair gerçek endişemizi dile getirdim. Henüz bunu yaptığını görmedik, ancak konuşmayı dikkate aldığını gördük. Çin’e bu tür eylemlerde bulunmanın sonuçları olacağını açıkça belirttim” dedi.

    “Zorluklar, Rusya’nın BM ilkelerini ihlal etmesinden kaynaklanıyor”

    Geçen hafta BM Genel Kurulu’nda Rusya’nın işgalini kınamaya yönelik yapılan oylama hakkında konuşan Blinken, “Biz ve dünyanın dört bir yanındaki düzinelerce ülke, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı tarafından çiğnenen BM Sözleşmesi’nin temel ilkeleri için aynı fikirde olduğumuzdan emin olmak istiyoruz. Çok taraflı sisteme yönelik gerçek zorluklar, sistemin temelinde yatan ilkeleri ihlal eden Rusya’dan geliyor” dedi.

  • BM’den Türkiye’ye yardım çağrısı

    BM’den Türkiye’ye yardım çağrısı

    Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Türkiye’ye yardım yağıyor. Birleşmiş Milletler (BM), son yüzyılda Türkiye’yi vuran ve yaklaşık 5.2 milyon kişinin etkilendiği büyük depremler dolayısıyla 1 milyar dolarlık insani yardım çağrısı başlattı.

    BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından yapılan açıklamada, “3 aylık dönemi kapsayan maddi yardım, gıda güvenliği, koruma, eğitim, su ve barınma dahil olmak üzere birçok konuda yardıma ihtiyaç duyan yaklaşık 5.2 milyon kişiye hükümet liderliğindeki yardımlarla birlikte hayati desteğin hızla artmasına yardımcı olacak. Türkiye, dünyada üzerinde en fazla mülteciye ev sahipliği yapan bir ülke ve uzun yıllardır Suriyeli komşularına büyük bir cömertlik gösteriyor. Şimdi tüm dünyanın, dayanışma içinde Türk halkına destek olma zamanı. İhtiyaçlar oldukça fazla. İnsanlar çok acı çekiyor ve kaybedecek zaman yok. Uluslararası toplumu, zamanımızın en büyük doğal afetlerinden biri olan bu olaya müdahil olmaya ve yardım çabalarını hızlandırarak finansal destek sağlamaya çağırıyorum” ifadeleri kullanıldı.

  • İran’a “idamları durdur” çağrısı

    İran’a “idamları durdur” çağrısı

    İran’daki Mahsa Amini protestoları sırasında Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı milis güç Besic üyesini yaraladığı gerekçesiyle idama mahkum edilen bir göstericinin cezası infaz edilmesinin ardından AB ve BM İnsan Hakları Konseyi, infazların derhal durdurulması çağrısı yaptı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in ofisi tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Bugün 23 yaşındaki Muhsin Şikari, İran’da devam eden protestolarla ilgili olarak tutuklanmasının ardından idam edildi. Avrupa Birliği, söz konusu idamı mümkün olan en güçlü şekilde kınıyor. AB, İran makamlarını ölüm cezasını uygulamaktan, gelecekte infaz yapmaktan kaçınmaya ve ölüm cezasının tamamen kaldırılmasına yönelik tutarlı bir politika izlemeye çağırıyor” denildi.

    Açıklamada, İran’a taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde yer alan yükümlülüklerine sıkı sıkıya uyması çağrısında bulunularak, “İfade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakları da dahil olmak üzere temel haklara her koşulda saygı gösterilmelidir” denildi.
    AB’nin idam cezasının her zaman ve her koşulda kesin bir şekilde karşı olduğu vurgulanan açıklamada, idam cezasının, caydırıcı etkisi olmadığı belirtilerek, acımasız ve insanlık dışı bir ceza olduğu vurgulandı. Açıklamada ayrıca, idam cezasının muhtemel hataları geri dönülmez kılan kesin bir ceza olduğuna dikkat çekildi.

    BM İnsan Hakları Konseyi tarafından yapılan açıklamada ise, Şikari’nin idam edilmesinin üzüntüyle karşılandığı aktarılarak, “11 protestocunun daha idam cezasına çarptırılmasından endişe ediyoruz. İnfazların derhal durdurulması çağrısında bulunuyoruz. Ölüm cezası insan haklarına aykırıdır ve yaşam hakkıyla bağdaştırılamaz” denildi.

    Amini protestolarında Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı milis güç Besic üyesini yaraladığı gerekçesiyle Şikari, 25 Ekim’de tutuklanmış, 20 Kasım’da ise idama mahkum edilmişti. Şikari, İran’da Amini protestolarıyla ilgili idam edilen ilk gösterici oldu. İran’da Amini’nin hayatını kaybetmesinin ardından ülke genelinde başlayan ve yaklaşık 3 aydır devam eden protestolarda şuana kadar tutuklanan 11 kişi idam cezası aldı.

  • İsrail Başbakanı’ndan iki devletli çözüme destek

    İsrail Başbakanı’ndan iki devletli çözüme destek

    ABD’nin New York kentinde bulunan İsrail Başbakanı Yair Lapid, BM 77. Genel Kurulu’na hitap etti. Lapid, İsrail-Filistin ihtilafında iki devletli çözüme değinerek, “Filistinlilerle iki halk için iki devlete dayalı bir anlaşma, İsrail’in güvenliği, İsrail ekonomisi ve çocuklarımızın geleceği için doğru olandır” dedi.

    Herhangi bir anlaşmanın İsrail’i tehdit etmeyecek barışçıl bir Filistin devletine bağlı olacağını da sözlerine ekleyen Lapid, “Gelecekteki Filistin devleti barışçıl olacak. İsrail’in refahını ve varlığını tehdit edecek başka bir terör üssü haline gelmeyecek. İsrail’in tüm vatandaşlarının güvenliğini her zaman koruma yeteneğine sahip olacağız. BM Sözleşmesindeki değerlere göre yaşamamızı isteyebilirsiniz ama onlar için ölmemizi isteyemezsiniz” dedi.

    “İran’ın nükleer silah sahibi olmasını engellemenin tek yolu askeri tehdit”

    Konuşmasında İran’ın antisemitizmini kınayan ve nükleer silah elde etmesini önleme konusundaki kararlılığını dile getiren Lapid, İran’ın nükleer silah sahibi olmasını engellemenin tek yolunun “askeri tehdit” olduğunu belirtti. Lapid, “İran’ın nükleer programını ilerletmesi halinde dünyanın sözle değil askeri güçle karşılık vereceğinin netleştirilmesi gerekiyor” ifadelerini kullanarak, “Geçmişte ne zaman masaya böyle bir tehdit konulsa İran durdu ve geri çekildi” dedi.

    “Bizi öldürmeye çalışanlar varken seyirci kalmayacağız”

    Nükleer anlaşmaya geri dönüş müzakerelerine atıfta bulunan Lapid, dünyayı “kolay yolu seçmekle” suçlayarak, İsrail’in bunu yapamayacağını ve İran’ın nükleer silah sahibi olmasını engellemek için “ne gerekiyorsa yapacağını” vurguladı. Lapid, “Bizi öldürmeye çalışanlar varken seyirci kalmayacağız. Tekrar olmasın. Bir daha asla” dedi.

    “Özgür bir hayat yaşama arzularının bedelini hayatlarıyla ödüyorlar”

    İran’da 22 yaşındaki İranlı kadın Mahsa Amini’nin başörtüsü kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle tutuklanmasının ardından ölümüyle ilgili İran’da patlak veren protestolara dikkat çeken Lapid, Tahran yönetimini İranlılar acı çekerken “dünya sessiz” diyerek kendi halkından nefret etmekle suçlayarak, “Özgür bir hayat yaşama arzularının bedelini hayatlarıyla ödüyorlar” dedi.

    “İnsanlık tarihinde hiç sessizliğin şiddeti durdurduğu bir dönem oldu mu?”

    İran’ın İsrail’i yok etme çağrıları karşısında dünyayı sessiz kalmakla da suçlayan Lapid, “Neyden korkuyorsun? İnsanlık tarihinde hiç sessizliğin şiddeti durdurduğu bir dönem oldu mu?” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’den dünyaya seslendi

    Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’den dünyaya seslendi

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin New York kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 77. Genel Kurulu’na hitap etti. Genel Kurul’un ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul Başkanlığı görevini üstlenen Csaba Körösi’yi de tebrik etti.

    Genel Kurul toplantısı için belirlenen “İç İçe Geçmiş Sınamalara Dönüştürücü Çözümler için Dönüm Noktası” temasını son derece isabetli bulduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zira toplantımızı, dünyamızın birden fazla tehditle eşzamanlı olarak baş etmeye çalıştığı, kritik bir dönemde gerçekleştiriyoruz” ifadesini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Korona virüs salgınıyla mücadelede aldığımız derslerin en başta geleni, küresel sorunların çözümünde uluslararası dayanışmanın önemiydi. Türkiye olarak salgın sürecinde hiçbir ayrım gözetmeden 161 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa destek sağladık. Yerli ve milli aşımız TURKOVAK’ı tüm insanlığın hizmetine sunduk. İklim değişikliğiyle mücadeleye verdiğimiz önemin göstergesi olarak Paris Anlaşması’nı geçtiğimiz yıl onayladık. Ulusal beyanımızla, 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefimizi ve Yeşil Kalkınma Devrimimizi ilan ettik. Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Sözleşmesi’nin 16’ncı Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yaparak, bu alanda da öncü rol oynamayı sürdüreceğiz” dedi.

    “Türkiye olarak öteden beri, enerji konusuna bir rekabet değil, iş birliği alanı olarak baktık”

    Salgının tedarik zincirlerinde yol açtığı aksaklıklar sebebiyle ağır darbe alan küresel ekonominin, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte, yeni bir şok dalgasına daha maruz kaldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, artan enerji, gıda ve hammadde fiyatlarının oluşturduğu enflasyon baskısının, dünya çapında tüm ekonomileri ve sosyal refahı menfi yönde etkilemekte olduğunun altını çizdi.

    Gelişmelerin, enerji arz güvenliğinin önemini de çarpıcı bir şekilde yeniden gündeme taşıdığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak öteden beri, enerji konusuna bir rekabet değil, iş birliği alanı olarak baktık. Kendi ihtiyacımız yanında, bölgesel ve küresel enerji güvenliğini destekleyen pek çok projeyi hayata geçirdik. Bu adımların isabeti ve önemi, son gelişmelerle bir kez daha anlaşılmıştır. Yaşanan süreç, gıda güvenliğini de riske atmıştır. Maddi ve teknolojik imkanların en üst seviyeye ulaştığı 21’inci yüzyılda, dünya nüfusunun halen beşte birinin açlığın ve yoksulluğun pençesinde kıvranmasının izahı mümkün değildir. Dünya, son gelişmelerle, 2030’ta ‘sıfır açlık’ seviyesine ulaşmayı amaçlayan sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden de uzaklaşmaya başlamıştır. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu karanlık tabloyu umudun ışığıyla aydınlatabilmenin yegane yolu, uluslararası iş birliği ve dayanışmayı, hakkaniyetli ve adaletli bir yaklaşımla güçlendirmektir” ifadelerini kullandı.

    Ortak kaderi etkileyen sınamalara karşı ortak gündemle harekete geçilmesi gereken bir döneme girildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak, bu iradeyi, salgın ve iklim değişikliği süreçleri yanında, Rusya-Ukrayna savaşının meydana getirdiği sarsıntılarla mücadelede de ortaya koyuyoruz” dedi.

    Ukrayna’da yedinci ayını dolduran ihtilafın ilk gününden bu yana, “savaşın kazananı, adil bir barışın ise kaybedeni olmayacağı” düşüncesiyle hareket ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de, yaşanan krizin çözümünde diyalog ve diplomasinin anahtar rolüne vurgu yapıyoruz. Bu anlayışla oynadığımız kolaylaştırıcı rol sayesinde, tarafları önce Antalya Diplomasi Forumu’nda, sonra İstanbul’da bir araya getirdik. Sayın Genel Sekreter’le birlikte yürüttüğümüz yoğun çabalar neticesinde, Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettik” diye konuştu.

    “İstanbul Mutabakatı, Birleşmiş Milletler’in son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir”

    İstanbul Mutabakatının ikinci ayı dolarken, sevkiyatın her geçen gün ivme kazandığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tahıl arzının sürdürülmesinin sağlanmasında kritik öneme sahip bu mutabakat Birleşmiş Milletler’in son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir. Dünyanın dört bir yanında uluslararası camiadan medet umanların Birleşmiş Milletlere besledikleri güven bu başarıyla yeniden tazelenmiştir. İstanbul Mutabakatı taraflar açısından hayati önem arz eden meselelerde müzakerelerin sonuç verdiğini de ispatlamıştır. Benzer bir yaklaşım yine tüm insanlığın güvenliğini ilgilendiren Zaporijya Nükleer Santrali’ndeki kriz konusunda da sergilenebilir. Son günlerde yeniden alevlenen savaşın Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı temelinde sonlandırılmasına yönelik gayretlerimizi artırarak sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

    “Tüm ülkeleri, Türkiye’nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağırıyorum”

    Uluslararası kuruluşları ve tüm ülkeleri, Türkiye’nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her iki tarafa da krizden onurlu çıkış imkânı verecek; makul, adil ve uygulanabilir bir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Diğer yandan, milyonlarca insanı mağdur eden tüm bu felaketler, etkin çok taraflılığın Birleşmiş Milletler’de de vücut bulması için daha fazla çaba gösterme sorumluluğumuzu, hepimize bir kere daha hatırlatmıştır” değerlendirmesiyle sözlerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletleri, kapsayıcı vasfına yakışan, daha adil bir dünya düzeni için çözümler üretebilen, tüm insanlık adına ortak iradenin vücuda getirildiği bir teşkilat olarak yeniden yapılandırmamız şarttır” dedi.

    “Dünya beşten büyüktür”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa Güvenlik Konseyi’nin daha etkin, demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir yapı ve işleyişe kavuşturulması, tüm insanlığın barış, adalet ve refah arayışında önemli bir dönüm noktası teşkil edecektir. Bu yöndeki ortak vazifemizi unutturmamak için, ‘dünya beşten büyüktür’ ve ‘daha adil bir dünyanın mümkündür’ olduğu gerçeğinin altını, her platformda en kuvvetli şekilde çizmeye devam edeceğiz. İnanç ve azimle yürüttüğümüz bu mücadeleye, tüm üye ülkelerden destek beklediğimizi, burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur. Bölgemizden başlayarak tüm dünyada sulhu sükûnun hâkim kılınması için var gücümüzle çalışıyoruz” diye konuştu.

    “Anlaşmazlıkların giderilmesinde yeri geldiğinde arabulucu yer geldiğinde kolaylaştırıcı olarak yapıcı rol üstleniyoruz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler bünyesinde yürüttüğümüz barış için arabuluculuk girişimimizle çatışmaların çözümü konusunda çaba harcıyoruz. Avrupa’dan Latin Amerika’ya ve Afrika’ya kadar farklı coğrafyalarda vuku bulan anlaşmazlıkların giderilmesinde yeri geldiğinde arabulucu yer geldiğinde kolaylaştırıcı olarak yapıcı rol üstleniyoruz. Çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam kalbinde, özellikle yer alan bir ülke sıfatıyla sorunların değil çözümlerin bir parçası olmamızı sağlayacak inisiyatifler alıyoruz” dedi.

    “PKK ve türevlerini karşı Türkiye’nin kayıtsız kalması beklenemez”

    “Çözümsüzlüğün sürmesi hem bölgemizin güvenlik ve istikrarını hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü giderek daha fazla tehdit etmektedir” diyen Erdoğan, “Suriye’nin kuzeyindeki 4 milyonu aşkın sivil, ülkemizin sağladığı güvenlik şemsiyesi ve uluslararası yardımlar sayesinde hayata tutunmaktadır. Kuzeybatı Suriye’deki yardım mekanizmasının temelini oluşturan kararın uzatılması için Güvenlik Konseyi mesuliyetini yerine getirmelidir. Ülkemize, güvenlik güçlerimize ve sivillere terör saldırıları gerçekleştiren bölücü gündemiyle Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK ve türevlerini karşı Türkiye’nin kayıtsız kalması beklenemez. Bu terör örgütünü isim değişiklikleri gibi ucuz kurnazlıklarla meşrulaştırmaya çalışanları bir an önce teröristleri silahlandırmaktan ve desteklemekten vazgeçme hatalarından dönmeye davet ediyoruz. Terörizme karşı her türlü tedbir almaya muktedir olduğumuzu, terör örgütlerine karşı gerekeni yapmaktan asla çekinmeyeceğimizi tekrar belirtiyoruz.

    Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde dönmelerini temin etmek için gerekli şartları oluşturma konusunda da üzerimize düşeni samimiyetle yapıyoruz. Savaştan kaçan sivillerin insani şartlarda hayatlarını sürdürmeleri için Suriye’nin çeşitli bölgelerinde 100 bin briket ev inşa ediyoruz. Yaklaşık 1 milyon Suriyelinin topraklarına dönmesini sağlayacak 200 bin konutun inşası içinde hazırlıklara başladık” ifadelerini kullandı.

    “Yunanistan’ın her Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığını görüyoruz”

    Mülteci krizine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerine daha iyi bir gelecek aramak için yola çıkan masumların botlarını batırıp, onları ölüme terk etmekle, sınırlara duvarlar örmekle, insanları toplama kamplarına doldurmakla çözülemez. Bu krizin çözümü insanı ve insan hayatının merkezi olan gayretlerden geçmektedir. Hal böyleyken Yunanistan’ın her Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığını görüyoruz” diye konuştu.

    “Yunanistan hukuksuz, Ege’yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir”

    Yunanistan’ın Ege Denizi’nde mültecileri geri itmelerine tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak biz yeni Aylan bebeklerin cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken, Yunanistan hukuksuz, pervasız geri itmeleri ile Ege’yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir. Geçen hafta 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşındaki Abdulvahap aileleriyle birlikte Yunan sahil güvenlik güçlerinin botlarını batırması sonucu vefat etmiştir. Avrupa’nın ve Birleşmiş Milletler kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir dur demesinin vakti çoktan gelmiştir” dedi.

    “Terörizm ile mücadeleyi terör örgütleri arasında ayrımı reddeden samimi ve etkin bir uluslararası iş birliği ile kazanabiliriz”

    Irak’taki gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diğer bir komşu ülkemiz Irak’ta da huzurun ve istikrarın hakim kılınması için her türlü çabayı sergiliyoruz. Ülkede Iraklı kimliği temelinde siyasi birliğin ve uzlaşının sağlanmasını arzu ediyoruz. Irak’ta refahın sürdürülebilir şekilde artırılması, terör örgütlerinin istismarlarının önlenmesi ancak bu şekilde mümkündür. Irak’taki istikrarsız ortamı istismar eden terör örgütlerinin ülkemizi hedef alan eylemlerine asla müsaade etmiyoruz. Bu kürsüden daha önce de defalarca vurguladığın gibi terörizm ile mücadeleyi terör örgütleri arasında ayrımı reddeden samimi ve etkin bir uluslararası iş birliği ile kazanabiliriz. Hangi isim altında olursa olsun tüm terör örgütleri ile mücadelesini yıllardır devam ettiren Türkiye’nin müttefiklerinden ve dostlarından bu konuda samimi bir işbirliği ve dayanışma beklemek en tabi hakkıdır. Terör örgütleri ve zalim rejimler yerine ülkemizle iş birliği yaparak bölgenin güvenliğine, istikrarına, huzuruna ve refahına katkıda bulunmak isteyen herkesle çalışmaya hazırız” şeklinde konuştu.

    “Amacımız Libya halkının egemenliğini, birliğini, bütünlüğünü koruyarak hak ettiği refah düzeyine erişmesini sağlamaktadır”

    Dünyanın güvenliği için üzerinde ısrarla durulması gereken önemli yerlerin Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu çerçevede Libya’nın istikrar ve refahı başta komşulara olmak üzere tüm bölge için kritik önemdedir. Türkiye olarak Birleşmiş Milletler’in bu yöndeki çabalarını destekliyoruz. Amacımız Libya halkının egemenliğini, birliğini, bütünlüğünü koruyarak hak ettiği refah düzeyine erişmesini sağlamaktadır. Libya’da adil ve muteber bir seçim yapılarak meşruiyetini halktan alan güçlü bir hükümetin iş başına gelmesi hepimizin katkıda bulunacağı temel hedef olmalıdır” dedi.

    “İsrail-Filistin ihtilafında iki devletli çözüm vizyonuna güçlü destek veriyoruz”

    İsrail-Filistin ihtilafına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Orta Doğu coğrafyasında kalıcı barış ve istikrarın tesis açısından sona erdirilmesini gerekli gördüğümüz İsrail-Filistin ihtilafında iki devletli çözüm vizyonuna güçlü destek veriyoruz” ifadelerini kullanarak, “İşgal altındaki topraklardaki yasadışı yerleşim faaliyetlerinin durdurulması, Filistinlilerin can ve mal güvenliğinin saplanması şarttır. Bölgedeki sorunun adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme kavuşturulması için başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devletinin kurulması dışında bir ihtimal yoktur. Türkiye olarak İsrail ile ilişkilerimiz hem kendimizin hem bu ülkenin hem de Filistin halkının hem de bölgenin huzuru, istikrarı, geleceği için birleştirmekte sürdürmekte kararlıyız” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye, İran ile yürütülen Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın küresel ve bölgesel istikrar için taşıdığı önemi daima vurgulamış bir ülkedir”

    İran ile devam eden nükleer anlaşmaya geri dönüş müzakerelerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, İran ile yürütülen Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın küresel ve bölgesel istikrar için taşıdığı önemi daima vurgulamış bir ülkedir. İran’ın nükleer programına ilişkin hususların diplomasi ve diyalog yoluyla çözümüne yönelik görüşmelerin en kısa sürede sonuçlandırılarak uygulamaya geçirilmesini bekliyoruz” dedi.

    “Azerbaycan-Ermenistan arasında en kısa zamanda kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inanıyoruz”

    Azerbaycan ve Ermenistan arasında en kısa sürede kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inandığını aktaran  Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarması Güney Kafkasya da kalıcı barışın ve istikrarın temini konusunda tarihi bir fırsat penceresi açılmıştır. Türkiye olarak Azerbaycan ile Ermenistan arasında yürütülen süreçleri destekleyerek bu fırsatın değerlendirilmesi için çok önemli adımlar attık. Son günlerde yaşanan çatışmalar bu güzel iklime gölge düşürmüş olsa da iki ülke arasında en kısa zamanda kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inanıyoruz. Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklarını ve gelecekleri inşa konusunda verdikleri mücadelede daima yanlarında olmayı sürdüreceğiz. Ülkemizi de yakından ilgilendiren bölgedeki ulaştırma bağlantılarının en kısa sürede açılması ise herkesin refahına katkı sağlayacak bir gelişme olacaktır.”

    “Türkiye bu zor günlerinde halkın kardeşlerini desteklemeyi sürdürecektir”

    Türkiye’nin Afgan halkını desteklemeye devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neredeyse yarım asırdır işgal, çatışma, terörizm ve sefalet gibi sorunlarla boğuşan Afganistan yine bir sınamadan geçmektedir. Ülkedeki geçici hükümetin temel insan haklarının korunması doğrultusunda atacağın adımlar umut verici gelişmelerin önünü açabilir. Türkiye bu zor günlerinde halkın kardeşlerini desteklemeyi sürdürecektir” dedi.

    “Hindistan ve Pakistan arasında hala güçlü bir barış ve iş birliği tesis edilememiş olmasından üzüntü duyuyoruz”

    Hindistan ve Pakistan’ın bağımsızlıklarını kazanmalarının üzerinden geçen 75 yıla rağmen aralarında hala güçlü bir barış ve iş birliği tesis edilememiş olmasından duyulan üzüntüyü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dileğimiz Keşmir’de adil ve kalıcı barışı ve huzura ulaşılmasıdır. Yakın tarihte yaşanan bir sel felaketi sebebiyle son derece sıkıntılı günler geçiren Pakistan halkına tekrar geçmiş olsun diyoruz. Afetin ardından başlattığımız insani yardım çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Uluslararası toplumun da Pakistan halkını içinden geçtikleri bu sancılı dönemde destek vermesini bekliyoruz” diye konuştu.
    Türkiye’nin Rohinga Müslümanlarının anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde geri dönüşleri için desteğinin sürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çin’in toprak bütünlüğüne, tek Çin anlayışına ve egemenlik haklarına kesinlikle halel getirmeyecek şekilde, Müslüman Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması hususunda hassasiyet gösteriyoruz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Balkanlar’da barış ve istikrarın güçlendirilmesi, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözümü için ikili ve çok taraflı platformlarda yoğun gayret sergilediğini vurguladı. Bu anlayışla eylül başında Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’ı kapsayan bir bölge turu gerçekleştirdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bosna-Hersek’teki seçimlerin sorunsuz şekilde yapılması ile Belgrad-Priştine Diyalog Süreci’nde ilerleme sağlanması, bölgenin istikrarına katkı verecektir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın sürmesi, tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesine bağlıdır”

    Türkiye’nin Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’deki tüm meselelerin iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde ve uluslararası hukuka uygun olarak çözülmesini istediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgede, ülkemizle asla denk olmayan siyasi ve askeri seviyesine rağmen, güç gösterisi peşinde koşanlar, kendilerini komik duruma düşürmektedir. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın sürmesi, tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesine bağlıdır. Yunanistan’dan, gerginlik ve tahrik siyasetini bir kenara bırakarak, iş birliği ve dayanışma çağrılarımıza kulak vermesini bekliyoruz. Daha önce önerdiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı’nın bu amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz. Muhataplarımızın, şimdiye kadar bu konuda en ufak bir adım dahi atamaması, kimin barış ve diyalogdan kimin de gerilimden yana olduğunu göstermektedir. Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz’deki haklarını sonuna kadar savunurken kendi siyasi hesapları uğruna gerginlik stratejisi izleyenlerin oyunlarına da asla gelmeyecektir” dedi.

    “Uluslararası toplumu, KKTC’yi tanımaya davet ediyoruz”

    Türkiye’nin Kıbrıs meselesinde de adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşılabilmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte hep iyi niyetli ve yapıcı çaba sergilediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleri görmek isteyen herkesin, adada iki ayrı devlet, iki ayrı halk olduğunu bildiğini, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının tescil edilmesinin, adadaki çözümün anahtarı olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler prensipleriyle çelişir şekilde, ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanımaya davet ediyoruz” diye konuştu.

    “Temennimiz, Yunanistan’ın tüm sorunlu faaliyetlerine son vermesi”

    Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’ın, Ege Denizi’ndeki düzensiz göçmenlere uyguladığı insanlık dışı geri itmelerin yanında, Müslüman Türk azınlığa karşı da hukuki yükümlülüklerini ihlal eden ayrımcı ve baskıcı politikalar izlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Temennimiz, Yunanistan’ın tüm bu sorunlu faaliyetlerine son vermesi, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası kuruluşların da yapılan insanlık dışı ve hukuksuz uygulamalara sırtını dönmeyi bırakmasıdır” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ve bölgesel planda ortaya çıkan her yeni meydan okumanın, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iş birliğinin değerini bir kez daha açıkça ortaya koyduğunu vurgulayarak, “Bu yıl NATO’ya katılımının 70’inci yıl dönümüne ulaşan güçlü bir müttefik olarak, gerek diplomasi hamlelerimiz gerekse askeri kabiliyetlerimizle Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğine katkı sağlıyoruz. Avrupalı kimliğimizle kıtanın güvenlik, istikrar ve refahına katkılarımız sürerken en batıdaki Asyalı olarak da ‘Yeniden Asya’ girişimiyle, bu kıtada da aynı amaçla çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
    Son dönemde küresel düzeydeki sorunların ağırlaşan yansımalarıyla karşı karşıya bulunan Afrika ülkeleriyle dayanışmayı güçlendirecek adımları da birbiri ardına hayata geçirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda 16-18 Aralık 2021’de Afrikalı heyetin geniş katılımıyla üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ni gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye’nin, kıtanın barış, kalkınma ve refah yolculuğuna eşit bir ortak olarak eşlik etme iradesini her fırsatta gösterdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Latin Amerika ile de karşılıklı saygı temelinde güçlenen iş birliğimizi, ikili planda ve bölgesel teşkilatlarda kurumsal düzeyde artırmaya devam etme kararlılığındayız” dedi.

    “İslam düşmanlığını bir insanlık suçu olarak görüyoruz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası sistemin çeşitli krizlerle sarsıldığı bu dönemde, insanlığı bekleyen en büyük tehlikelerden birinin de, “birlikte yaşama” iradesinin kaybedilmesi olduğunu belirterek, “Irkçı, ayrımcı, yabancı ve İslam düşmanı tutumlarda son yıllarda yaşanan artıştan derin endişe duyuyoruz” şeklinde konuştu.

    BM Genel Kurulu kürsüsünden Yeni Zelanda’da Müslümanlara karşı gerçekleştirilen terör saldırısının yıl dönümü olan 15 Mart tarihinin, ‘İslamofobiyle, İslam Düşmanlığıyla Mücadele Uluslararası Günü’ olarak ilan edilmesi çağrısında bulunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce İslam İşbirliği Teşkilatı’nda, sonra da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınan kararlarla bu çağrının hayata geçirildiğini söyledi.

    Uluslararası toplumun İslam düşmanlığıyla mücadeledeki kararlılığının bir nişanesi olarak gördükleri bu yaklaşımın, fiiliyata da yansımasını canı gönülden temenni ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce de defalarca vurguladığım gibi İslam düşmanlığını da tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak görüyoruz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul’un 77’nci toplantısının, insanlığın umut ve beklentilerine cevap teşkil edecek başarılara imza atacak şekilde verimli geçmesini diledi.