ABD’nin Massachusetts eyaletindeki Boston kentinde yer alan Massachusetts Hastanesi’nde geçtiğimiz mart ayında genetiği değiştirilmiş bir domuzdan böbrek nakli yapılan ilk insan olan Rick Slayman hayatını kaybetti. Massachusetts Hastanesi tarafından yapılan açıklamada, “Hastane nakil ekibi, Rick Slayman’ın ani ölümünden derin üzüntü duymaktadır. Ölümün yakın zamanda yapılan naklin bir sonucu olduğuna dair elimizde herhangi bir gösterge bulunmamaktadır” denildi.
Slayman’ın ailesi ise yaptığı açıklamada, “Ailemiz sevgili Rick’in ani vefatından derin üzüntü duymakla birlikte onun pek çok kişiye ilham verdiğini bilerek büyük teselli bulmaktadır” dedi.
Slayman’ın nakil ameliyatı dört saat sürmüş ve hastane bu operasyonu hastalara daha kolay ulaşılabilir organlar sağlama arayışında önemli bir kilometre taşı olarak nitelendirmişti. Slayman, 7 yıl diyalize girdikten sonra 2018 yılında aynı hastanede böbrek nakli olmuş, ancak nakledilen böbrek 5 yıl sonra iflas etmiş ve Slayman diyaliz tedavilerine yeniden başlamıştı.
Söz konusu böbrek, eGenesis adlı şirket tarafından insanlara zararlı genleri çıkarmak ve uyumluluğu artırmak için genetik olarak düzenlenmiş bir domuzdan sağlanmıştı. Şirket, ayrıca insanları enfekte etme potansiyeline sahip olan domuzlara özgü virüsleri de etkisiz hale getirmişti.
Etiket: Böbrek
-
Domuzdan böbrek naklettiler, hayatını kaybetti
-
Sağlıklı böbrekler için su için
Nefroloji Uzmanı Dr. Burak Canver, “Böbrek hastalıkları, tüm dünyada adeta salgın halini almış önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya genelinde erişkinlerin yaklaşık yüzde 10’unda bir çeşit böbrek hasarı olduğu tahmin edilmektedir. Böbrek hastalığı olan bireylerde morbidite ve mortalite hızları nüfusun geneline göre 10-30 kat yüksektir. Yüksek morbidite hızları bu hastaların aile ve sosyal hayatları olumsuz etkiler ve üretkenliklerini engeller. Böbrek hastalıklarına karşı farkındalık düşüktür ve hastalık sinsi seyreder. Türkiye’de kronik böbrek hastalığının prevalansı yüzde 15,7 olarak bulunmuştur. Bu, ülkemizde 7,5 milyon kronik böbrek hastası bulunduğunu, yani her 6-7 erişkinden birinin böbrek hastalığı olduğunu göstermektedir. Böbrek hastalıklarının farkındalığı ise yüzde 1,6 düzeyindedir” dedi.
Hastane Genel Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Remzi Karşı ise, “Hastane olarak bu tarz sosyal sorumluluk örneği taşıyan etkinliklerde yer almak bizi gururlandırıyor. Özellikle hastaneye gelen hasta ve yakınlarını böbrek sağlığı hakkında bilgilendirerek onları sağlıklı yaşam, doğru beslenme ve düzenli su içmeye yönlendirmek hedefiyle bu etkinliği düzenledik. Koruyucu hekimliğe vermiş olduğumuz hassasiyet ve sorumluluk çerçevesinde böbrek sağlığı için su tüketimi konusunda her zaman farkındalık oluşturmak arzusundayız” şeklinde konuştu. -
7 kişiden biri böbrek hastası
Üroloji Uzmanı Dr. Yusuf Gençten, böbrek sağlığı ve böbrek yetmezliği hakkında kamuoyunu bilinçlendirmek ve tüm dünyada farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl mart ayının ikinci perşembe gününün Dünya Böbrek Günü olarak kabul edildiğine değinerek böbrek hastalıklarıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Ülkemizde her 7 kişiden birinin böbreğinde sorun olduğunu aktaran Dr. Gençten dünyada 850 milyonun üzerinde böbrek hastası olduğunu, dolayısıyla böbrek hastalıklarının kişi ve toplum sağlığı için ciddi risk ve yük oluşturduğunu söyledi.
Böbreklerin asıl görevinin kandaki toksinler ile fazla suyu uzaklaştırmak ve mineral dengesini sağlamak olduğunun altını çizen Dr. Gençten “Böbreklerimizin ayrıca kan basıncının kontrolünde, kırmızı kan hücrelerinin üretiminde ve kemik sağlığında önemli rolü vardır. Kronik böbrek hastalığı (KBH), yıllar boyunca böbrek fonksiyonlarında ilerleyici bir kayıp olarak tanımlanır. Kronik böbrek hastalığı tüm vücudu etkiler ve kişinin kendisini sürekli halsiz, kırgın, yorgun hissetmesine neden olur. Tedavi edilmeyen böbrek yetmezliği yaşamı tehdit edebilir” dedi.
“Tedavide son aşama diyaliz ve böbrek nakli”
Böbrek hastalıklarının ya da ilerlemesinin önlenebileceğini ve “son dönem böbrek yetmezliği” haline dönüşmesinin önüne geçilebileceğini vurgulayan Dr. Gençten, aksi takdirde son dönem böbrek yetmezliğinde uygulanabilecek tedavi yönteminin diyaliz veya böbrek nakli olduğunu dile getirdi. Uzun süreli diyaliz işlemlerinin hastaları fiziksel ve psikososyal açıdan olumsuz etkilediğini, diğer taraftan böbrek nakli konusunda yeterli toplumsal desteğin sağlanamaması nedeniyle durumun oldukça ciddi olduğunu sözlerine ekledi. Bu nedenle böbreklerin korunmasına yönelik alınacak olan bireysel önlemlerin çok kıymetli olduğuna işaret eden Dr. Gençten “Sağlıklı beslenin, kilo almayın. Tansiyon ve şekerinizi kontrol altında tutun. Hareketli ve aktif olun, spor yapmaya çalışın. Yeterli su için, sigara içmeyin. Bilinçsiz ilaç ve bitkisel ürün kullanmayın. Böbreklerinizi kontrol ettirin” dedi.
“Herkes İçin Böbrek Sağlığı”
Kronik böbrek hastalığı teşhisi ve tedavisinin, özellikle böbrek hastalığının ileri aşamalarında, hasta ve yakınlarının günlük hayatlarında ve sosyal ilişkilerini etkileyebilecek çok sayıda soruna yol açabildiğini ifade eden Dr. Gençten, son yıllardaki gelişmelerle gerek hastalıkları önlemeye gerekse komplikasyonları azaltmaya yönelik çalışmalar sayesinde kronik böbrek hastalığı ile yaşayan insanların yaşam kalitesinde artış sağlandığını anlattı. Dünya Böbrek gününün bu yılki sloganının “Herkes İçin Böbrek Sağlığı” olduğunu belirten Dr. Gençten, bu yeni tedavilerin her ülkede ve her ortamda tüm hastalar için evrensel olarak erişilebilir olmasının önemine değindi.
Bu hedef doğrultusunda böbrekleri, kalpleri ve hayatları kurtarmak için çok yönlü bir stratejiye ihtiyaç olduğunu; ülkelerin böbrek sağlığına yönelik bütüncül politikalar düzenlemesi gerektiğini sözlerine ekledi.“Bu altın kuralları uygulayın”
Dr. Gençten kronik böbrek hastalığını önlemeye yönelik kuralları şöyle sıraladı: “Formda kalın, aktif olun. Bu, kan basıncını dengeler ve kronik böbrek hastalığı riskini azaltır. Sağlıklı beslenin. İdeal vücut ağırlığında kalmak, diyabet, kalp hastalıkları ve kronik böbrek hastalığı riskini azaltır. Kan şekerinizi kontrol edin. Diyabetli kişilerin yaklaşık yarısında böbrek hasarı gelişir; ancak diyabet iyi kontrol edilirse bu hasar sınırlandırılabilir. Tansiyonunuzu kontrol edin. Yüksek kan basıncı böbreklere zarar verebilir.”
Yeterli sıvı tüketmenin önemine bir kez daha dikkat çeken Dr. Gençten kalp ve böbrek sağlığını korumak için günlük 1,5-2 lt sıvı tüketmek gerektiğini söyledi. Sigaranın, böbreklere giden kan akımını azaltarak böbreklerin normal çalışma yeteneğini zayıflattığını dile getirdi. Sık sık ağrı kesici, antienflamatuar ilaç kullanımının böbreklere zarar verdiğine yönelik uyarıda bulunan Dr. Gençten “Ağrı kesici ilaçlardan uzak durun. Böbrek fonksiyonlarınızı kontrol ettirin. Özellikle diyabet, hipertansiyon, obezite veya ailede böbrek hastalığı öyküsü olan bireyler düzenli olarak böbrek fonksiyonlarını kontrol ettirmelidir” diye konuştu. -
Böbrek sağlığınız için tuzu azaltın
Mart ayının ikinci perşembesinin Dünya Böbrek Günü olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Meryem Timuçin, “Her yıl mart ayının ikinci perşembesi Dünya Böbrek Günü olarak kutlanmaktadır. Bu yıl Dünya Böbrek Günü ülkemizde modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilen 14 Mart Tıp Bayramı ile örtüştü” dedi.
Dünya Böbrek Gününde amacının farkındalık oluşturmak olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Timuçin, “Erken saptandığı takdirde böbrek hastalıkları sıklıkla önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir ancak hastalığın farkındalığının düşük olması, erken dönemde tespit edilmesine imkan vermemektedir. Bireylerin hastalığının farkında olmaması nedeni ile son dönem böbrek yetmezliği gelişmekte ve yaşam kalitesi bozulmaktadır. Dünya Böbrek Gününde amacımız bu önlenebilir hastalıklara karşı farkındalık oluşturmaktadır. Türk Nefroloji Derneği’nin ülkemizde yaptığı bir tarama çalışmasında Türkiye’de her 6-7 erişkinden birinde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığının olduğu saptanmıştır. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalar, hastalığın farkındalığının yüzde 10’un altında olduğunu göstermiştir. Düşük farkındalık nedeniyle hastalık son dönem böbrek yetmezliği evresine ilerlemekte, kötü yaşam kalitesi ile hastanın sağlığını tehdit etmekte, engellilik ve ölüm oranlarının artmasına neden olmaktadır” diye konuştu.
Böbrek hastalığından korunmak için yapılması gerekenleri sıralayan Uzm. Dr. Timuçin, sözlerini şöyle tamamladı:
“Böbrek hastalığından korunmak için tuzun azaltılması, sağlıklı beslenme ve ideal vücut ağırlığının korunması, düzenli egzersiz yapılması, yeterli su içilmesi, sigara tüketiminden kaçınılması, aralıklı sağlık kontrollerinin yaptırılması, gelişigüzel ilaç kullanılmaması gerekmektedir. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, obezite, ileri yaş ve ailede böbrek hastalığı olan kişiler böbrek hastalığı için yüksek risk altındadır. Gelecek nesillerimiz için herkesin el birliği içerisinde böbrek hastalıklarından korunmasında çalışması gerekmektedir.” -
Böbreklerinden 300 taş çıkarıldı
Tayvan’ın güneyinde yer alan Tainan şehrinde 20 yaşındaki Xiao Yu sırt ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurdu. Yapılan tetkiklerin sonucunda böbreklerinde çok sayıda böbrek taşı tespit edilen Yu acil ameliyata alındı. Başarılı geçen ameliyatın ardından Yu’nun böbreklerinden 0.5-2 cm boyutlarında 300’den fazla böbrek taşı çıkarıldı.
Ameliyatın yapıldığı Chi Mei Hastanesi tarafından yapılan açıklamada, Yu’nun su içmeyi sevmediği ve sadece şekerli içecekler ile çay tükettiği belirtildi. Xiao Yu’nun beslenme alışkanlıklarının kötü olduğunu vurgulayan Chi Mei Hastanesi’ndeki doktorlar ise, Tayvanlılara daha sağlıklı gıdalar tüketmeleri ve bol bol su içmeleri konusunda uyarılarda bulundu.
Öte yandan, Chi Mei Hastanesi Ürologu Lin Tsai-yang, Tayvan’daki erkeklerin yüzde 14,9’unda, kadınların ise yüzde 4,3’ünde böbrek taşı oluşma ihtimali bulunduğunu kaydetti. -
Kız kardeşi ağabeyine, karısı kocasına böbrek bağışladı
Akdeniz Üniversitesi (AKDÜ) Tıp Fakültesi’nde organ nakli cerrahisi eğitimini başarıyla tamamlayan Bursa Şehir Hastanesi Organ Nakli Merkezi Birim Sorumlusu Op. Dr. Serdar Geylan’a ilk nakil operasyonunda AKDÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Aydınlı ve ekibi de eşlik etti. Hastane bünyesinde ilk kez canlıdan canlıya nakil gerçekleştirdiklerini vurgulayan Op. Dr. Geylan, “Bu vakalar bizim hastanemiz için bir ilkti. Emeği geçen ekibimizin çalışanlarına, bu özel günümüzde bizi yalnız bırakmayan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Aydınlı ve ekibine teşekkür ediyorum” dedi.
Bursa Şehir Hastanesi’nin organ nakli ruhsatı almasının 10. ayında canlıdan canlıya nakillere başladıklarını ifade eden Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Ayar ise hastanenin bu alanda Güney Marmara ve Türkiye’de ileri bir konuma geleceğini belirtti.“Asla tereddüt etmedim”
Abisine böbreğini bağışlayan Gökçen Erdal ise, “Abimin uzun süren şeker hastalığı vardı. Bir yıl önce iki böbreğini birden kaybetti. Kendisi evde diyaliz yapmak zorundaydı. Bunun da acısını çok fazlası ile yaşadığı için biz organ nakline her zaman çok sıcak baktık. Ama verici olarak tabi tereddütlerim vardı. Çünkü bu durumda toplumun da bilinçsiz olduğunu düşünüyorum. İki böbreğimiz var. Birinin alınması halinde hayatımın nasıl olacağı her zaman soru işareti olmuştu. Ama doktorlarımızın bilinçli anlatımı sayesinde ben kişinin tek böbrek ile hayatına kaldığı yerden devam edebileceğini öğrendim ve abime böbreğimi verirken asla tereddüt etmedim. Bu vesile ile herkese teşekkür ediyorum. Kendilerine her zaman minnettarlık duyacağız. Abimi sağlığına kavuşturdukları için hayatımıza kaldığımız yerden tekrar sağlıkla başladığımız için çok mutluyum” ifadelerini kullandı.
“Bebek gibi ilgilenildi”
Uzun süredir şeker hastası olduğunu ve 1 yıldır iki böbreğinin fonksiyonunu yitirdiğini dile getiren Mehmet Erdal ise, “Yavuz hoca sayesinde hemodiyalize girmeye başladım. Evde diyaliz yapıyorum. Hastanede canlıdan canlıya organ naklini bekliyorduk. Kız kardeşim ve annem geldi. İkisi de tuttu. Kardeşiminki daha uygundu. Tabi endişelerimiz vardı. Bir misafir bir bebek gibi ilgilendiler. Böyle ilgiyi 5 yıldızlı otelde bulamazdım. Sağ olsun kız kardeşim bana böbreğini verdi. Cuma günü ameliyat oldum. 1 haftanın ardından taburcu oluyorum. Tüm vatandaşlarımızdan böbrek bağışında bulunmalarını istiyorum. Herkes bu konuda çok özverili olsun. Geçtiğimiz hafta doğum günümdü. Burada kutladık ama bundan sonra doğum günüm bugün taburcu olduğum gün. Bundan sonra bu tarihte kutlayacağım” şeklinde konuştu.
Eşinin böbreği ile hayata tutundu
Hastanede gerçekleşen bir diğer nakilde ise 9 yıldır böbrek yetmezliği ile mücadele eden Kadir Kadiroğlu eşi Halime Kadiroğlu’nun bağışladığı böbrek ile şifa buldu. Zorlu bir süreç yaşadığını belirten Kadir Kadiroğlu, “Eşim ile 20 yıllık evliyiz. Sağ olsun böbreğini bana vermeyi kabul etti. Şu an yeniden doğmuş gibiyim” diye konuştu.
Böbreği ile eşinin hayata tutunmasına vesile olan Halime Kadiroğlu ise, “Organ naklinin önemini başımıza gelince kavradık. Doktorlarımız, hemşirelerimiz, tüm çalışanlar çok ilgiliydi. Herkese teşekkürlerimi iletiyorum” ifadelerini kullandı. -
Sinsi böbrek taşına dikkat
Çamlıca Hastanesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü’nden Prof. Dr. Önder Yavaşcan, “Çocuklarda en çok oluşan taş tiplerinin kalsiyum oksalat ile kalsiyum fosfat taşları olduğunu” söyledi. Çocuklarda bazı beslenme yanlışlarının da böbrek taşına neden olduğunu aktaran Prof. Dr. Önder Yavaşcan, taş oluşumunun en yaygın sebeplerini şöyle sıraladı;
“Genetik olarak taş oluşumuna yatkın olmak, yaşına, vücut ağırlığına uygun su tüketmemek, tuzlu gıdalar, işlenmiş etler, soslar, paketlenmiş gıdalar ve gazlı içeceklerin yoğun tüketimi ile birlikte idrar yolu enfeksiyonları, idrar yolu tıkanıkları, reflü hastalığı ve gereksiz vitamin kullanımı .”
Gaz sancısı ve kanlı idrarı hafife almayın
Çocuklarda böbrek taşlarının belirti vermeyip sinsi bir şekilde ilerleyip büyüyebileceğini aktaran Prof. Dr. Yavaşcan, yaptığı açıklamada şunları kaydetti;
“Çocuklarda bazı böbrek taşları belirti vermeyebilir. İdrar yolunda hareket etmeye başlarsa belirtilere neden olabilir. Böbrek bölgesinde ani ve şiddetli ağrı, mide bulantısı, kusma, kasık ağrısı, işeme sırasında yanma veya ağrı, idrarda kan, ateş, idrar yolu enfeksiyonu bulguları taş hastalığının başvuru şikayetlerini oluşturur. Küçük çocuklarda ise huzursuzluk ya da gaz sancısı sanılan ağlama nöbetleri de şikayetler arasındadır. Ultrasonografi hastaya zarar vermeyen genelde ilk başvurulan ve en çok kullanılan tanı yöntemidir. Ultrasonografide tespit edilemeyen ancak şüphenin devam ettiği durumlarda bilgisayarlı tomografi çekilebilir.”
Tekrarlama eğiliminde
Böbrek taşlarının tekrarlama eğiliminde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yavaşcan, çocuklarda beslenmede dikkat edilmesi gerekenleri de şöyle özetledi;
“Sıvı tüketimini arttırın ve içilen suyun miktarını takip edin.Tuz tüketimi, işlenmiş etler, soslar, paketlenmiş gıdalar, gazlı içeceklerin tüketimini engelleyin, sebze ve meyve tüketimine teşvik edin.
Gereksiz ve şuursuz vitamin ve takviye edici ürünleri kullanmayın.”Tedavide öncelik taşın büyüklüğü ve yakınmalar
Taş kırma ve Üreterorenoskopik yöntemleri de anlatan Prof. Dr. Yavaşcan, “Taş bir çocukta ağrıya ve çeşitli semptomlara neden oluyor ya da tıkanmaya neden olduyorsa, taş boyutları tedavi ile düşmeye uygunsa, serum tedavisi, ağrı kesiciler, kanal genişleticiler ile yakınmaları azaltmak ve taşın düşürülmesini kolaylaştırmak tercih edilen ilk yöntemdir. Bu durum şiddetli ise hastaneye yatırılarak tedavi edilmelidir. Taşların büyük olduğu durumlarda, şikayetler çok şiddetli olabilir ya da tıbbi tedavi taşın düşürülmesinde başarılı olmayabilir. Böyle durumlarda, taş kırma tedavileri (litotripsi) ile taş küçük parçalara ayrılarak düşürülmesi kolaylaştırılır. Taş kırma işlemine uygun olmayan hastalarda ise üreterorenoskopik yöntemler ile idrar yollarına aşağıdan endokoskopik yöntemler ile girilerek taşa ulaşılıp kırılabilir ya da direk olarak taş çıkarılabilir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ile birlikte görülen taş hastalarında reflü mutlaka araştırılmalıdır ” diye konuştu.
-
“Karaciğer ve böbrek hasarına yol açabilir”
Tokat Devlet Hastanesi Diyetisyeni Esra Koçak, sosyal medyada görülüp yapılan diyetlerin karaciğer ve böbrek hastalıkları gibi ciddi sorunlara yol açabileceğini söyledi.
Tokat Devlet Hastanesi Diyetisyeni ve Beslenme Uzmanı Esra Koçak, sosyal medyada görülen diyetlerin yapılmaması ve dikkat edilmesi uyarısında bulundu. Koçak, sosyal medyada görülen diyetlerin uygulanması, bitkisel karışımların ve içeceklerin tüketilmesi, zayıflama ilacı veya zayıflama çayı adı altında satılan ürünlerin tüketilmesinin genelde en çok yapılan hatalardan olduğunu belirtti.
“İlerleyen dönemlerde karaciğer ve böbrek hasarına kadar gidebilir”
Koçak, sağlıklı kilo vermek için öncelikle yapılması gerekenin kişinin sağlığının bir uzman hekim tarafından olduğunu belirterek, “Kişilerin kilolarından kurtulmak için başvurduğu yöntemler, uyguladığı popüler diyetler dönüşü olmayan sağlık problemlerine yol açabilir. Başkasına verilmiş diyet listelerinin uygulanması veya internette sosyal medyada görülen diyetlerin uygulanması, bitkisel karışımların ve içeceklerin tüketilmesi, zayıflama ilacı veya zayıflama çayı adı altında satılan ürünlerin tüketilmesi genelde en çok yapılan hatalardır.Yapılan bu hatalar bağışıklığın zayıflamasına, kansızlığa, saçların dökülmesine, kas zayıflığına neden olur. Bu sorunlar ilerleyen dönemlerde karaciğer ve böbrek hasarına kadar gidebilir. Sağlıklı kilo vermek için öncelikle yapılması gereken kişinin sağlığının bir uzman hekim tarafından değerlendirilmesi ve bu değerlendirmenin sonucuna göre diyetisyen tarafından kişiye uygun beslenme programının düzenlenmesi gerekmektedir. Diyetin kişinin yaşına, cinsiyetine, boyuna ve kilosuna uygun yeterli ve sürdürülebilir olması gerekmektedir. Diyete ek olarakta hareketli yaşam tercih edilmeli ve uyku düzenine de dikkat edilmelidir” diye konuştu.
-
Oğluna böbreğini bağışladı
Eskişehir’de bir anne, 18 yaşındaki diyaliz hastası oğluna kendi böbreğini vererek sağlığına kavuştururken, Osmangazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi doktorlarına teşekkür eden anne Ayşen Gülşen “Oğlum 18 yaşında adeta yeniden doğdu” dedi.
Anne karnında yaşadığı bir rahatsızlıktan dolayı böbrek hastası olarak dünyaya gelen Mustafa Fevzi Gülşen, geçirdiği tedavi ve ameliyatlarla 18 yaşına kadar hayatta kaldı.Durumu gittikçe ağırlaşan Mustafa için nakli gerektiğini söyleyen doktorlar, uygun böbreği Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan tetkik ve hazırlıkların ardından anne Ayşen Gülşen’de buldu. Annesinin böbreğiyle adeta 2’nci kez dünyaya geldiğini söyleyen Mustafa Fevzi Gülşen, “Anneme hayırlı bir evlat olmaya çalışacağım” dedi.
“Çok zorlu bir süreçti ama şimdi iyileşmeye başladım”
Doğuştan gelen böbrek hastalığı sebebiyle sürekli zorluk yaşadığını belirten Mustafa Fevzi Gülşen, annesinin verdiği böbrekle hayata yeniden başladığını söyledi. Organ bağışının teşvik edilmesi, on binlerce hastanın bağış beklediğini dile getiren Gülşen, “Allaha şükür nakil olduk ve bazı zorluklardan kurtulduk. Şimdilik bir problemim yok.Bundan sonra anneme hayırlı bir evlat ve işinde gücünde olan bir insan olmak istiyorum. Allah’ın izniyle sağlığıma tamamen kavuşunca da her şeyi istediğim gibi yapacağım, hayalim iyi bir meslek sahibi olmak. Çok zorlu bir süreçti hem bedensel hem de psikolojik olarak ama şimdi iyileştim gibi hissediyorum. Bu sebeple hem kendim için hem de ailem için mutluyum, onlarla rahatça gülüp eğlenebiliyorum, eskiden hep geri planda kalıyorduk, artık öyle bir sorunumuz kalmadı. Doktorlardan Allah razı olsun. Vatandaşlardan organlarını bağışlamasını isterim” dedi.
“Oğluma ‘Sen 2 Mart’ta doğdun’ diyorum”
Oğlunun sağlıklı ve huzurlu bir hayat yaşaması için kendi böbreğini veren anne Ayşen Gülşen, Osmangazi Üniversitesi doktor ve çalışanlarına teşekkür etti. Büyük bir titizlikle ve özverili bir şekilde tüm çalışanların seferber olduğunu dile getiren anne Gülşen, “Oğlumun rahatsızlığı doğuştan, anne karnında olan bir hastalık. Tedavi ve ameliyatlarla 18 yaşına kadar geldik. Sonrasında nakil kararı alındı, benim de babasının da nakil için uygunluğu vardı ama babası kalp rahatsızlığı geçirdiği için, benim böbreğimi oğluma nakil ettik.Doktorlar muhteşem insanlar, ekip güzel, hocalarımız mükemmel insanlar, oğlumu kendi evlatlarından ayırmadılar, hakları ödenmez. Tek böbrekle de yaşanabiliyor, ben böbreğimi verdim, vücut bir sorun algılamıyor zaten, birisine hayat vermiş oluyorsun. Oğlum bu yaşına kadar zor günler geçirdi ama nakilden sonra iyileşmeye başladı. Oğluma ‘Sen 2 Mart’ta doğdun’ diyorum. Herkesi organ bağışına davet ediyorum” şeklinde konuştu.
“Böbrek nakli için bekleyenlerin ortalama yüzde 10’u beklerken vefat etmektedir”
Anne oğul arasındaki böbrek naklini gerçekleştiren Osmangazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Cerrahi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kılıç, hastaların durumlarının iyileştiğini, bu durumun tüm vatandaşlara örnek olması gerektiğini söyledi. Organ bağışının hayati bir önem taşıdığını, Türkiye’de organ bağışının diğer ülkelere göre çok az olduğunu, hastaların beklerken maalesef vefat ettiklerini belirten Kılıç, şöyle konuştu;“Nakil gerektiren organ yetmezliği ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da bir sorun. Yıllara göre değişmekle birlikte yaklaşık 30 bin nakil bekleyen hasta var ve her sene yüzde 20 oranında artış gösteriyor. Biz bu hastaların ancak yüzde 10’una nakil yapabilmekteyiz. Hastalarımız nakil Beklerken ne oluyor? Karaciğer nakli için yüzde 8 ila 10’u, böbrek nakli için ise ortalama yüzde 10’u bekleme listesindeyken vefat etmektedir. En fazla yapılan nakil böbrek nakli, yılda 3 bin 800 civarında böbrek nakli yapılıyor. Ülkemizdeki sıkıntı şu, tüm dünyada kadavradan nakiller fazlayken, ülkemizde yüzde 80 oranında canlı nakil yapılıyor.
Bizim amacımız ve dile getirmek istediğimiz, kadavradan nakil sayısını artırmak. Yaklaşık 2 bin 400 civarı beyin ölümü tespit ediyoruz, bu ölümlerde hasta yakınlarından yüzde 15-20’si organ bağışına onay veriyor, bu oranı arttırmamız lazım. Asıl vurgulamamız gereken şey bu nakil olmasaydı, hastaların yüzde 10’u beklerken vefat edecekti. Bu durumlarda böbrek hastaları biraz şanslı, çünkü diyalize girebiliyorlar diyaliz şansları var ama karaciğer bekleme listesinde olanların öyle bir şansı yok. Nakil olmazlarsa belli bir süre içerisinde vefat edecekler. Vatandaşların organ bağışlamasını istiyoruz, beyin ölümü olmuş hastaların ailelerine de aynı şeyleri söylüyoruz”
-
10 yıldır nakil bekliyor
Sultanbeyli’de şeker hastası anneleri Necmiye Öcal ile beraber yaşayan 30 yaşındaki Sezer Öcal ile 32 yaşındaki Cüneyt Öcal kardeşler, böbrek yetmezliği sebebiyle yıllardır tedavi görüyor. Haftada 3 gün 4’er saat diyalize giden kardeşler, tedavileri sebebiyle ne evden dışarı çıkıp sosyal hayata karışabiliyor ne de çalışabiliyor. Kardeşlerin diyaliz sebebiyle kollarında deformasyon da oluştu. Yaklaşık 10 yıldır böbrek nakli bekleyen Sezer Öcal ile yaklaşık 8 yıldır nakil bekleyen Cüneyt Öcal, nakil için iyi bir haberin gelmesini bekliyor.
Yaklaşık 10 senedir böbrek yetmezliği ile mücadele eden Sezer Öcal, “10 senedir hastalığım var. Haftada 3 kez diyalize gidiyorum, 4 saat kalıyorum. İki böbrek de yok bende. 10 senedir bekliyorum. Cihazdan çıkınca yorgun oluyoruz hep” dedi.“Yorgun çıktığımız için çalışamıyoruz”
11 senedir diyalizde tedavi gören Cüneyt Öcal, “12 Nisan 2012’den beri diyalize bağlanıyorum, yaklaşık 11 sene. Ben de böbrek bekleyen insanlardan biriyim. İki böbreğim de kronik böbrek yetmezliği sebebiyle iflas etmiş durumda. Yaklaşık 7-8 senedir böbrek bekliyorum. Hemen kayıt olmadım, başta bilmiyordum. Sonradan kayıt oldum, bekliyoruz. İki kere sıra geldi. Kartal’da hastaneye beni çağırdılar. Gittim bekledik, 4 kişi çağıracaklardı şansa 2 kişi çağırdılar. İkimize de uydu aslında ama adama gitti. Çünkü ona 4 kez sıra geldiği için o ilk sıraya yerleşti. Ben de sekizinci sıradayım. Benim şansım da sonra gelecek herhalde. Haftada 3 kez diyalize gidiyoruz, 4 saat kalıyoruz. Eğer yorgun gidersen daha da yorgun oluyorsun. Çoğu zaman yorgun çıktığımız için çalışamıyoruz, yoksa ben de çalışırım” dedi.
Anne Necmiye Öcal ise, “18 senedir kocam yok. Ben de şeker hastasıyım, tansiyonum var. Çabalıyorum ama elimden gelmiyor. İki evladım gidiyor, 4 saat diyalizde kalıyor. İş yok güç yok, evim sobalı, doğal gaz yok. Arkamda kimse yok. Bir yere gidemiyorum. Hep çocukların yanında kalıyorum. Bir yere gidersem aklım kalıyor” dedi.