Etiket: böbrek yetmezliği

  • 11 yıl sonra bağış organla hayata sıfırdan başladı

    11 yıl sonra bağış organla hayata sıfırdan başladı

    11 yıldır diyaliz makinesine bağlı bir yaşam sürdüğünü belirten Dinçer, “Sadece kan grubu O olan vericilerden nakil olabilirdim. Ailemden uygun verici çıkmadığı gibi yıllarca bu kan grubundan kadavra bağışı bekledim. Diyalize gitmek günlük mesaimin bir parçası haline gelmişti. O yüzden hala o makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Adeta hayata sıfırdan başladım. Artık özgürüm” dedi.

    Manisa’nın Demirci ilçesinde yaşayan, bir enerji dağıtım şirketinde çalışan üç çocuk babası Kamuran Dinçer’i böbrek nakline götüren süreç 2013 yılında başladı. Kalbinde sıkışma hissiyle Demirci Devlet Hastanesi acil servisine başvuran Dinçer, kan değerlerinin kötü çıkması üzerine Manisa Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Burada yapılan ileri tetkiklerde Dinçer’e böbrek yetmezliği tanısı kondu. Nitekim Dinçer 4 gün sonra kendini diyaliz makinesine bağlanmış buldu. Dinçer aynı yıl bir üniversite hastanesinde adını kadavradan bağış bekleyenler listesine yazdırdı, 2017 yılına kadar Demirci Devlet Hastanesi’nde haftanın üç günü diyaliz tedavisi gördü. Kan grubu 0 olduğu için sadece 0 grubu vericilerden organ alabilen Dinçer’e, ailesinde çok sayıda gönüllü olmasına rağmen kan grupları uymadığı için tek bir donör bile çıkmadı. Makineden kurtulup yeni bir hayat sürme şansı 0 grubu kadavra organ bağışına kalan Dinçer iş ve sosyal yaşamını etkileyen diyaliz tedavisini eve taşıdı. Dinçer bir yandan çalışıp diğer yandan her gün evinde diyaliz yaptığı bir rutin içine girerken, doktor takibini ve üniversite hastanesindeki kaydını 2022 Ekim’de Acıbadem Kent Hastanesi’ne taşıdı. Kadavra listesine ilk başvurusunun üzerinden 11 yıl geçen Dinçer, geçtiğimiz Temmuz ayının 13’ünde hastaneden gelen telefonla büyük şaşkınlık yaşadı. Bağış organ çıktığı bildirilen telefondan nakil için hastaneye çağrılan Dinçer, eşi Gülay Dinçer (46) ile 250 kilometrelik yolu adeta uçarak geldi. Dinçer, Uzm. Dr. Işık Özgü, Uzm. Dr. Uğur Saraçoğlu, Prof. Dr. Hüseyin Töz, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, Uzm. Dr. Gökhan Ekin’den oluşan ekip tarafından nakil operasyonuna alındı. Böbreğin uyum sağladığı Dinçer, makinesiz bir yaşama geçerken şifayla taburcu edildi.

    Sadece 0 grubu vericiden nakil mümkündü
    Acıbadem Kent Hastanesi Böbrek Nakli ekibinden Uzm. Dr. Işık Özgü, Dinçer’in geniş bir ailesi olmasına rağmen ailesinden 0 grubu verici çıkmadığını, kadavradan bağışta da aynı şartın geçerli olduğunu vurguladı. Özgü, “Hastamız 11 yılını diyalizle geçirmişti. Kan grubu 0’dı. Bu kan grubu genel verici ama ancak kendi kan grubundan alabiliyor. Kendi kan grubundan kadavra bağışı ile nakil şansına kavuştu. Artık çalışan bir böbreği var, makineli günleri geride bıraktı” dedi.

    “Dört nakil adayından biriydim”
    4 yılını haftanın üç günü diyaliz merkezinde makineye bağlanarak geçirdiğini belirten Kamuran Dinçer, yaşadıklarını şöyle anlattı:
    “Ailemde 4 kardeşim, annem, babam, amcam dayım bana böbreğini verecek çok sayıda insanım vardı ama kan gruplarımız uymamıştı. Bir buçuk yıl kadar önce üniversite hastanesindeki kaydımı Acıbadem Kent Hastanesi’ne aldım. Umudumu tazeledim. İnsanlarda umut hep olmalı. Umutsuz yaşam olmuyor. Şans yüzüme güldü. Bu bağış organ için hastaneye 4 aday çağrılmıştı, hatta ben yedek adaydım. Ama en uygun alıcı adayı ben oldum ve başarılı bir nakil ameliyatı geçirdim. Adeta hayata sıfırdan başladım. Böbrek bağışlayarak bana yeni bir hayat kapısı açan acılı aileye, hekimlerime sonsuz teşekkürler. 2017 yılında eğitim alıp evde kendi kendime diyaliz yapmaya başladım. Sabah işe gidiyor, döndüğümde diyalize bağlanıyordum. Diyaliz mesaimin bir parçası olmuştu. 11 yıl böyle geçti. O yüzden hala makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Artık özgürüm.”

  • Diyabet ve hipertansiyon, kronik böbrek yetmezliğinin en önemli nedeni

    Diyabet ve hipertansiyon, kronik böbrek yetmezliğinin en önemli nedeni

    Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘bulaşıcı olmadığı halde salgın şeklinde yayılan’ kronik bir hastalık olarak nitelendirilen diyabet hastalarının çoğu, bu süreçte aslında kendilerine yüksek tansiyonun da eşlik ettiğinden haberdar olmayabiliyor.

    İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim Dalı Başkanı ve Türk Böbrek Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, yapılan bilimsel çalışmalarla şeker hastalığı ile yüksek tansiyon arasında güçlü bir bağ bulunduğuna dikkat çekerek, “Hatalı beslenme, hareketsizlik, obezite gibi nedenlerle sonradan edinilmiş şeker hastalığı, bir diğer ifadeyle tip-2 diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 70’i, aynı zamanda yüksek tansiyon hastası ve bu hastaların bir kısmı tansiyon düzeylerini düşürebilmek için reçeteli ilaçlar kullanıyor. Gerek tip-2 diyabet, gerekse yüksek tansiyon ortak bir paydada buluşur; her ikisi de kronik hastalıklardır, neredeyse hayatı boyunca hastayla birliktedirler ve her iki hastalık da kişinin beslenme, egzersiz ve yaşam alışkanlıklarından doğrudan etkilenir. Bu iki kronik hastalığın birlikteliği, iskemik kalp hastalığı sıklığını ve bunlara bağlı ölümleri de kat kat artırmaktadır” dedi.

    Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk ise son dönem kronik böbrek yetmezliği hastalığının gelişmesinde diyabet ve hipertansiyonun iki önemli neden olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’de yaklaşık 65 bin diyaliz hastası bulunuyor ve bu hastaların ortalama yüzde 40’ı şeker hastalığı nedeniyle son dönem kronik böbrek yetmezliği hastası. Ayrıca pandemi sürecinde erken evrelerdeki hastaların doktor kontrollerini aksatması, günümüzde kronik böbrek yetmezliği hastalığının artmasına da neden oldu. Bu duruma birbirini tetikleyen obezite açısından baktığımızda ise Türkiye, maalesef obezite açısından Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sırada. Biz Türk Böbrek Vakfı olarak ülkemizde böbrek sağlığının korunması adına 14 yıldan bu yana sahada eğitimlerle koruyucu hekimlik yapıyoruz. Unutulmamalı ki bu hastalıklar, sağlıklı beslenme ve doğru yaşam alışkanlıkları ile önlenebilir” dedi.

    “Yaşamı tehdit eden riskleri düşürmek hastanın kontrolünde”
    Diyabet ve hipertansiyon ile ilgili hasta ve hasta yakınlarına detaylı bilgiler veren Türkmen, “Hasta yeterli ve dengeli beslenir, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkları bırakır, hayatına spor anlamında hareket katar, kilosunu kontrol altına alır ve ilaç tedavisini aksatmaz ise bu durumda hem kan şekeri hem kan basıncı kontrol altına alınır. Böylece hasta, her iki kronik hastalığa rağmen sağlıkla yaşayabilir ve yaşamı tehdit eden riskleri en düşük seviyeye indirebilir. Şeker hastalığındaki ana sorun, hastalarda besinlerle vücuda giren şekeri, bilimsel tabiriyle glikozu, enerji üretmek üzere hücrelere taşıması gereken insülin hormonu yetersizliği veya eksikliğidir. Bu hastalarda insülin üretimi yetersiz olabileceği gibi hiç üretilmiyor da olabilir. Sonuç olarak kanda biriken glikoz, özellikle atar damarlara ve dolayısıyla böbreklere zarar verir. Böbrekler, yoğun damar yapısına sahip organlar oldukları için damarları etkileyen tüm sağlık sorunları, böbrekleri de etkiler. Şeker hastalığının böbreklerde oluşturduğu hasar nedeniyle böbreklerden tuz ve su atımı bozulur, bunun sonucu olarak da kan basıncı yükselir. Şeker hastalığı zaman içerisinde küçük kan damarlarına zarar verir. Bu, kan damar duvarlarının sertleşmesine ve düzgün çalışmamasına neden olur. Bütün bunlar da yüksek tansiyonun ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Kalp krizi ve felç gibi hastalıklar hem şeker hem de tansiyon hastası olan kişilerde, diyabeti olmayan yüksek tansiyonlu kişilere göre yaklaşık iki kat daha fazla görülür. Beyindeki kan damarları, yüksek tansiyonun verdiği hasara karşı hassas olduğundan, kronik yüksek tansiyon, demans ve felç gibi sağlık sorunlarının da erken başlamasına yol açabilir” dedi.

    “Şeker hastalığında da günlük tuz tüketimine dikkat edilmeli”
    Türkmen, “Tansiyonun, bir diğer ifade ile kan basıncının 130/80 mmHg düzeyinde tutulması idealdir. Ancak bu düzeye ulaşabilmek için birçok şeker hastasının uzman hekim kontrolünde hipertansiyon ilacı kullanması gerekebilir. Kullanılacak ilaçlar, böbrek ve kalp hasarını yavaşlatmak, kan basıncını ve kilo alımını kontrol etmek gibi yan faydalar da sağlayabilirler. Şeker hastaları da yüksek tansiyonu önlemek için günlük tuz tüketimlerini kısıtlamalıdır. Sağlıklı bireyler için tavsiye edilen günlük tuz tüketimi yaklaşık 6 gramdır. Bu oran dolu bir çay kaşığı kadar tuza denk gelir. Ancak burada önemli olan, yediklerimizin bazılarının içinde tuz olduğunu, 6 gram tuzun bir gün içinde eklememize izin verilen miktar değil, tüm yediklerimizden aldığımız toplam miktar olduğunu hatırlamaktır. Ayrıca, dönemsel doktor kontrolleri asla ihmal edilmemelidir. Özellikle reçeteli ilaç kullanan hastalar, kendilerini takip eden uzman hekimlerin yönlendirmesi doğrultusunda yılda birkaç defa düzenli kontrol takvimlerine sadık kalmalıdır” dedi.

     

  • Oğlunun böbreği ile hayata tutundu

    Oğlunun böbreği ile hayata tutundu

    Balıkesir’de yaşayan ve 2011 yılından bu yana böbrek yetmezliği ile mücadele eden Havva Sarıoğlu, 6 yıldır periton diyalize, son bir yıldır da hemodiyalize bağlı olarak yaşamını sürdürüyordu. Gördüğü tedavilerden dolayı vücudunda bir süre sonra ciddi sıkıntılar yaşamaya başlayan Sarıoğlu’na, kadavradan da nakil çıkmaması üzerine yardım eli oğlundan geldi. Annesine böbreğini bağışlamaya karar veren 21 yaşındaki Hakan Sarıoğlu, durumu ilk olarak annesi ile paylaştı. Organ nakli kararının alınmasından ardından Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakli Sorumlu Cerrahı Prof. Dr. Murat Demirbaş başkanlığındaki ekip, anneye oğlundan böbrek nakli gerçekleştirdi.

    Hakan’ın annesi için büyük bir fedakârlık örneği gösterdiğini belirten Prof. Dr. Demirbaş, ’Havva Hanım bize ilk başvurduğunda yaklaşık 7 yıldır böbrek hastasıydı ve diyalize giriyordu. Diyalize girmekten dolayı çok ciddi sıkıntılar olmaya başlamıştı. Kadavradan nakil çıkmaması üzerine artık canlı vericili böbrek nakli arayışı başladı ve sonunda oldu. Oğlu Hakan 21 yaşında. Oğlunun annesine böbrek vermesi çok gördüğümüz bir olay değildir. Bu ameliyatı hastanemizde başarıyla gerçekleştirdik. Havva Hanım da, Hakan da şu anda gayet sağlıklı. Hakan’ın ameliyatını laparoskopik olarak yani kapalı yöntemle gerçekleştirdik. Ameliyat sonrası birinci günde taburcu olacak haldeydi. Annesi ile beraber bugün Balıkesir’e kısmetse taburcu edeceğiz” dedi.
    Yıllardan beri böbrek yetmezliği yüzünden çok acı çektiğini ifade eden Havva Sağıroğlu, “4 gün oldu ameliyatımı olalı. Şu anda sağlığım çok iyi Serdar Hocam’a ve Murat Hocam’a çok teşekkür ederim. Bir vatandaş olarak milletten istediğim organlarını bağışlaması, hayat kurtarması. Ben hayatıma geri döndüm. Benim gibi bekleyen tüm hastalar da hayatlarına dönebilsinler” şeklinde konuştu.

    “Annem artık denize girebilecek”

    10 yaşından beri annesini makineye bağlı gördüğünü ve bunun kendisi için bir travma olduğunun ifade eden oğlu Hakan Sarıoğlu ise “Bu durumu aşmak 18 yaşından önce aklıma gelmemişti, o dönemler organ nakli konusunu çok bilmiyordum. Yaşım biraz daha ilerledikçe bir şeylerin farkına varmaya başladım. Biz Körfez kasabasında büyüdük. Orada denizi izlediğimiz bir gün annem bana bakıp ‘Hakan, denize girmeyi çok özledim’ demişti. O gün karar verdim, organ nakli imkânımız var ben bir başvurayım dedim. O gece acaba başvursam gençliğimden bir şey çalar mıyım? Diğer gençlerden bir eksiğim kalır mı? Şu güzel yaşlarımı kaybedebilir miyim? diye çok düşündüm. Sonra bağışlama kararını aldım ve anneme danıştım. Annem de o sırada bu hastanede kendi kaydını oluşturmuş ve böbrek sırası bekliyordu. Organ bağışı az olduğu için bize çıkacağını çok düşünmüyorduk” dedi.

    “Sen anneni yaşatacaksın”

    Genç bir yaşta olduğu için ailesinin ve arkadaşlarının ilk başta organ naklini istemediklerini ifade eden Sağıroğlu, “Ama bu kişi annemdi ve her şeyden önce bir candı. Birini hayatta tutmak bence çok güzel bir şey. Bu kararı aldıktan sonra hastaneye geldik. Burada koordinatörler vardı beni motive ettiler, çok yardımcı oldular ameliyat konusunda. Sonunda mental olarak böbrek vermeye hazır hale gelmiştim. Her şey güzel geçti, ameliyat gününe kadar sakindim, çok düşünmemeye çalışıyordum. Annemin heyecanlı olduğunu görebiliyordum. Hep gözleri dolardı, sen beni yaşatacaksın, sen annene can vereceksin diye. Ameliyata girdik her şey çok güzel geçti. Ameliyata giren doktorlarımızla abi- kardeş diyaloğumuz oldu. Şu an her şey çok iyi, ayaklandık, annem de ayaklandı. Yürüyoruz. İnşallah her şey daha da güzel olacak. Annem eski haline dönebilecek. Ben de inşallah hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim. Organ bağışlayın insanların hayatını kurtarın, emin olun çok organ bağışı bekleyen insanlar var, herkes sizden bağış bekliyor” diye konuştu.

    “Nakil olan vatandaşlarımız topluma tekrar katkı sağlıyor’

    Süreç boyunca organ naklinde bulunan Hakan Sağıroğlu ve nakil olunan annesinin takiplerini gerçekleştiren Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Prof. Dr. Serdar Kahvecioğlu, ikisinin de sağlık durumlarının iyi olduğu bilgisini verdi.
    Organ yetmezliği geliştiği zaman bunun en iyi tedavisinin organı yerine koymak yani organ nakli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kahvecioğlu, “Ülkemizde yaklaşık 30 bin civarında organ bekleyen insan var, bu kişiler bir kısmı kalp, bir kısmı böbrek, bir kısmı karaciğer, bir kısmı kornea naklini umutla beklemektedir. Organ nakli olmuş olan birey nakil olmadan önce toplum üzerinde ancak bir destekle hayatını idame ettirebilirken organ nakli olduktan sonra topluma katkı sağlayan bir birey haline geliyor. Mesela daha önce nakil olan öğretmen arkadaşlarımız vardı onlar öğrencilerine kavuşarak yüzlerce öğrenci yetiştirdiler. Topluma hekim olarak katkı sağlayan birçok nakil olmuş hastalarımız var. Organ naklinden sonra toplumdan yardım alan yerine topluma yardım eden insanlar haline geliyor hastalarımız bir süre sonra. Tüm vatandaşlarımızı organlarını bağışlamaya davet ediyoruz” dedi.

  • Azerbaycanlı kadın organ nakliyle Bursa’da hayata tutundu

    Azerbaycanlı kadın organ nakliyle Bursa’da hayata tutundu

    Böbrek yetmezliği ile mücadele eden Azerbaycanlı kadın, Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Hastanesinde yapılan organ nakliyle hayata yeniden tutundu.

    Üniversiteden yapılan yazılı açıklamaya göre, BUÜ Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında görev yapan Araştırma Görevlisi Dr. Osman Jafarlı, son 3 yıldır diyaliz tedavisi gören kayınvalidesi Lafifa Nabiyeva’yı hastaneye getirerek tetkiklerini yaptırdı. Azerbaycanlı kadın, kız kardeşi Nuriyya Nazarova’nın böbrek vermeyi kabul etmesinin ardından 25 Eylül’de ameliyata alındı. Başarılı geçen ameliyatın ardından yapılan kontrolleri ve tetkikleri de olumlu geçen Nabiyeva, bir haftadır ayrı kaldığı torununu yeniden görebilmenin mutluluğunu yaşadı.

    Yaklaşık 7 yıldır böbrek sancıları çektiğini belirten Latifa Nabiyeva, doktor damadının yönlendirmesiyle Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesine geldiğini ve kardeşinden alınan böbrek ile kendisini yeniden doğmuş gibi hissettiğini belirtti.

    Kardeşine böbreğini veren Nuriyya Nazarova ise iyileşen ablasını karşısında görünce sevinç gözyaşlarına hakim olamadı. Ablasının yıllardır bu hastalıkla mücadele ettiğini aktaran Nazarova, “Ablamı hasta gördükçe dayanamıyordum. Kendi kendime, ‘Böbreğimi vereyim de ablam da sağlıklı bir şekilde yaşamına devam etsin.’ dedim. Şimdi ablamı iyi gördükçe mutluluğum daha da artıyor. Nakli yapan ve bizimle yakından ilgilenen tüm doktorlarımıza ve personelimize gönülden teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.

    Nabiyeva’nın damadı Dr. Osman Jafarlı ise 2018’den bu yana diyalize giren kayınvalidesini Bursa’ya getirdiğini belirterek, şunları kaydetti:

    “Azerbaycan’da nakil önerilmişti. Benim ve yakınlarımızın burada olması durumunu göz önünde bulundurarak ve hastanenin bu konuda çok deneyimli olduğunu bildiğimiz için naklin burada yapılmasını istedik. Alıcıyı bulduk. Ameliyat hazırlıkları nakil koordinatörlüğü tarafından başlatıldı. Sürecin her aşamasında doktor arkadaşlarımız titizlikle çalıştı. Bir hafta önce ameliyat başarı ile tamamlandı. Hastamız artık diyalizden kurtuldu. Nefroloji Anabilim Dalı, Üroloji Anabilim Dalı ve Nakil Koordinatörlüğünde görev yapan tüm arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”

    Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Böbrek Nakil Sorumlusu Dr. Çağatay Çiçek de hastanın sağlık durumunun gayet yerinde olduğunu ve takiplerinin devam ettiğini bildirdi. Nefroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdülmecit Yıldız ise uzun süreli bir diyaliz öyküsü olan hastaya böbrek nakli yaptıklarını ve durumunun iyi olduğunu aktardı.