Etiket: bursa chp

  • “Sağlıkçılara Bursa’da da ücretsiz ulaşım hakkı tanınmalı”

    “Sağlıkçılara Bursa’da da ücretsiz ulaşım hakkı tanınmalı”

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, Covid-19 salgını sürecinde fedakarca görev yapan sağlık çalışanlarına Cumhurbaşkanlığı kararı ile tanınan “belediye hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkının” Bursa’da da hayata geçirilmesini istedi.

    Cumhurbaşkanlığı’nca 24 Mart 2020’de yayınlanan karar gereğince, Covid-19’un yayılmasının önlenmesine dönük tedbirler kapsamında, sağlık hizmeti veren kamu ve özel sektöre ait tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin, ilgili belediyelerin karar vermesi şartıyla toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz yararlanacağını belirten Karaca, bu kararın İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere CHP’li belediyeler tarafından derhal yürürlüğe konmasına karşın, AKP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ise aradan 6 ay geçmesine karşın herhangi bir işlem yapmamasını eleştirdi.

    “BURSA, CHP’Lİ BELEDİYELERİ ÖRNEK ALMALI”

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin karar çıkar çıkmaz sağlık personeli için harekete geçtiğini ve toplu ulaşımdan ve İspark’ın otopark hizmetlerinden ücretsiz yararlandırılmaya başlandığını vurgulayan Karaca şöyle dedi:

    “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun, Ankara’da Mansur Yavaş başkanımızın, İzmir’de Tunç Soyer Başkanımızın uygulamalarını Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı da derhal örnek almalıdır. CHP’li belediyeler bu karar çıkar çıkmaz sağlık çalışanlarına ücretsiz ulaşım imkanı tanıdı. Şu an itibarıyla, belediye toplu ulaşım hizmetlerinden ücretsiz yararlanma süresi 31 Aralık 2020’ye kadar uzatılmış durumda. Pandemi süreci devam ederse, bu süre ileriye doğru uzatılabilecek. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ise Cumhurbaşkanlığı kararını görmezden gelmeyi tercih etti, sağlık çalışanlarına ücretsiz ulaşım ve otopark imkanı tanımadı. Bu yaklaşımı doğru bulmuyoruz.”

    Karaca, CHP Grubu’nun önümüzdeki ilk Bursa Büyükşehir Belediye Meclis toplantısında konuyu gündeme getireceğini ve önerge vereceğini de sözlerine ekledi.

  • Kestel’de CHP’li üyeler meclisi terk etti

    Kestel’de CHP’li üyeler meclisi terk etti

    Önceden belirlenip dosya ve ekleri tüm parti gruplarına sunulmuş gündem yerine, oturum sırasında verilen önergelerle belediyenin yönetilmesine tepki gösteren CHP Grubu’nun oturumu terk etmesi, Kestel Belediye Meclisi’nin son toplantısına damgasını vurdu. CHP Meclis Grup Sözcüsü Volkan Durgut Başkan Önder Tanır’ın tavrını eleştirirken, yazılı açıklama yapan CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan da, gündem dışı önergelerin komisyonlara gönderilmeden direkt görüşülmesiyle hem komisyonların devredışı bırakıldığını hem de muhalefetin yok sayıldığını kaydetti.

    DURGUT: “KESTEL’İ YÖNETEMİYORLAR”

    Cumhuriyet Halk Partisi Kestel Belediye Meclis Grup Sözcüsü Volkan Durgut, belediye meclisinde gündem dışı verilen önergelerin direkt görüşülmesiyle demokratik bir yönetimin gerçekleşemeyeceğini daha önce de dile getirdiklerini, ısrarla aynı tablonun devamı karşısında bu antidemokratik yaklaşıma kamuoyunun dikkatini çekmek için de oturumu terk ettiklerini söyledi. Sosyal medyada da paylaşımlarda bulunan Durgut, “Başkanın gergin olması acaba işlerin yolunda gitmediğinin göstergesi midir? Gündem dışı gelen önergelerle meclisin demokratik olmayacağından dolayı, geçen ayki toplantıda katılmayacağımızı söylememize rağmen, bu ayki toplantıda da 5 tane önergeyi gündeme alıp meclis yapmak istediler. Bizler de CHP’li meclis üyeleri olarak salonu terk ettik” dedi.

    Kestel’in havasının kirlendiğini, doğasının katledildiğini, tarım alanlarının yok edildiğini belirten Durgut, “Aramızda zihniyet farkı çok. Biz eğitim diyoruz, siz cezaevi diyorsunuz. Biz doğa diyoruz siz beton diyorsunuz. Kestel’i yönetemiyorsunuz” ifadelerini kullandı.

    DOĞAN: “MERA KONUSU DA MI AYNI MANTIKLA GÜNDEME GELECEK?”

    Yazılı açıklama yapan CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan ise gündem dışı önergelerle iş yürütmenin, Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın keyfi yönetim hevesinin bir sonucu olduğunu kaydetti. Gündem dışı önergelerin komisyona sevk edilmeden görüşülüp karara bağlanmasının ancak gerçekten acil işlerde kabul gören bir model olduğunu belirten Doğan şöyle söyledi:

    “Önerge veriliyor, gündeme alınıp kabul ediliyor. Dolayısıyla konular komisyonlara gelemiyor, üzerinde konuşulamıyor, tartışılamıyor. Bir süzgeçten geçmeden, üzerinde grup kararı dahi alınamadan direkt meclis gündemine alınıp iktidardaki meclis grubunun oylarıyla geçip gidiyor. Muhalefet grupları yok sayıldığı gibi, son derece antidemokratik bir ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla iş yürütülüyor.”

    Hayvancılık ve tarımla geçinen Soğuksu Köyü mera alanının son derece yanlış bir yaklaşımla, cezaevi arazisi olarak kullanılmak istendiğine işaret eden Doğan, “Meranın betona dönüşmesi, köyü de köylüyü de yok edecek derecede sakıncalı bir karar olur. Verimsiz araziler durup dururken, ovadaki meraya inşaat olur mu? Böylesine önemli bir konu da Kestel Belediye Meclisi’ne önerge ile mi gelip görüşülmeden geçip gidecek? Böyle sakat bir yönetim anlayışı olabilir mi? Kestel halkı ilk seçimde bunların hesabını soracak, kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu.

    “KESTEL’DE HAVA KİRLİLİĞİNİN GELDİĞİ BOYUTLARA DİKKAT!”

    CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan, ilçede yaşayanların hava kirliliğinden mustarip olduğunu da hatırlatarak, “Kestel’de yaşamak gerçekten çok zorlaştı. Sağlığımız tehdit altında. Sanayi kaynaklı hava kirliliği konusunda hem Kestel Belediyesi, hem Büyükşehir Belediyesi ve hem de Çevre Bakanlığı’nın harekete geçmesini bekliyoruz” şeklinde konuştu. Sanayi işletmelerinin insan hayatını hiçe saydığını vurgulayan Doğan, önlem alınmadığı takdirde meydana gelecek olumsuz sonuçlardan bugünkü iktidar ve yerel yönetimlerin sorumlu olacağının altını çizdi.

  • CHP Parti Sözcüsü Öztrak gündemi değerlendirdi

    CHP Parti Sözcüsü Öztrak gündemi değerlendirdi

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Çoklu baro projesi, avukatlara partilerine, etnik kimliğine, dini inancına göre cübbe dikme projesidir. Daha da önemlisi bu aziz vatanı bölme ve ihanet projesidir.” dedi.

    Öztrak, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

    Sakarya’nın Hendek ilçesinde, havai fişek fabrikasında yaşanan patlamadan dolayı tüm işçilere ve Hendek halkına geçmiş olsun dileğinde bulunan Öztrak, CHP Grup Başkanvekili, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un gelişmeleri takip etmek üzere bölgeye hareket ettiğini, ayrıca il başkanının da olay yerinde olduğunu söyledi.

    İktidara yönelik eleştirilerde bulunan Öztrak, işsizlik buhranının pençesine düşürülen vatandaşa had bildirilmeye, vatandaşın sesinin kesilmeye çalışıldığını savundu. Öztrak, yasama ile adalet sisteminin savcı ve yargıç ayağından sonra adaletin üçüncü sac ayağı savunmanın yani baroların da bölünmeye ve vesayet altına alınmaya çalışıldığını ileri sürdü. Barolara ilişkin kanun teklifinin dün TBMM’de görüşülmeye başladığını anımsatan Öztrak, bunun bir FETÖ projesi olduğunu savundu. Öztrak, “Ak baroları kurma hayaliyle, kamu kuruluşu niteliğinde meslek kuruluşu olan baroları bölüp parçalarken, bu milletin kardeşliğine, birliğine ve bütünlüğüne kasteden terör örgütleri bu defa da baroları ele geçirirse ne yapacaksınız? Milletten bir kez daha af mı dileyeceksiniz?” diye konuştu.

    Düzenlemeden hukuk devletinin zarar göreceğini ileri süren Öztrak, “Çoklu baro projesi, avukatlara partilerine, etnik kimliğine, dini inancına göre cübbe dikme projesidir. Daha da önemlisi bu aziz vatanı bölme ve ihanet projesidir.” ifadelerini kullandı. Öztrak ayrıca, baro başkanlarının salgın döneminde, 1 hafta önce 27 saat Ankara’nın kapısında, dün de TBMM kapısında bekletildiğini belirterek eleştirilerde bulundu.

    “Millet sizi görüyor, notunuzu veriyor.”

    Milletin haber alma özgürlüğü üzerinde kurulan vesayetin, RTÜK eliyle pekiştirilmeye çalışıldığını savunan Öztrak, “Devlet yönetiminde böyle bir yozlaşma ne görüldü ne de yaşandı. En son en çok izlenen özgür kanallardan Tele 1 ve Halk TV ekranlarının 5 gün karartılmasına karar verdiler. Aslında karartılan ekranlar değil, halkın gerçekleri öğrenme hakkıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

    Milletin gerçekleri terk etmemek için direndiğini dile getiren Öztrak, “Şimdi yeni yasaklarla, sansürlerle milletimizin bu direncine saldırılıyor ama ne yaparsanız yapın, ne kadar saldırırsanız saldırın, milletimiz gerçekleri terk etmeyecektir. Attığınız her adımda, söylediğiniz her sözde, yaptığınız her işte millet sizi görüyor, notunuzu veriyor. Sandık geldiğinde de yerinizi gösterecek.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medyaya ilişkin açıklamalarına değinen Öztrak, “Erdoğan tam bir hafta önce, gençlerle yaptığı dijital toplantıda, ‘İhmal edilmeyecek kadar önemli bir mecra.’ diyerek sosyal medyaya iltifatlar yağdırıyordu. Buna rağmen Erdoğan, o toplantıda gençlerin ‘dislike tsunamisi’nden kurtulamadı. Gençler ‘Sana oy moy yok.’ diyerek sandıktaki kaderine işaret etti. Erdoğan sosyal medyada gençlerden çalımı yiyince, ‘Bak topu patlatırım.’ diyen mızıkçı çocuklara dönüverdi. Bir densizin alçakça hakaretlerini bahane ederek sosyal medyayı topyekun kapatacağını söyledi. Yine millete had bildirme moduna geçti.” ifadelerini kullandı.

     “Aklı başında herkes tarafından kınandı”

    Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve eşi Esra Albayrak’ın uğradığı alçakça saldırının, bu ülkedeki aklı başında herkes tarafından kınandığını belirten Öztrak, “Elbette olması gereken de buydu. Kaynağı ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin nefret diline, itibar suikastlarına karşı ortak tutum alınmalıdır ama şu da bir gerçek, Sayın Meral Akşener, Sayın Canan Kaftancıoğlu, Sayın Başak Demirtaş ve toplum önündeki daha pek çok kadın için, yeşil benekli troller sosyal medyada itibar suikastları düzenlerken neden bu kadar öfkelenmediniz, had bildirmeye kalkmadınız Sayın Erdoğan?” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin başlamasından bu yana 2 milyon 281 bin vatandaşın işinden olduğunu dile getiren Öztrak, “100 milyar dolar gelirimiz cebimizden alındı. Market raflarında bebek mamalarına sanki pahalı elektronik aletmiş gibi hırsız alarmı takılmaya başlandı. Bebek maması ateş pahası olmuş. Bıraktık büyükleri, bebelerimiz ne yiyip içecek? Biz bu ekonomiden başka neyi konuşacağız? Ama bunlar sarayın umurunda mı? O, baroları, televizyonları, sosyal medyayı vesayeti altına alıp bebeğine mama alamayan işsiz anne babanın isyanını gizlemekle uğraşıyor.” diye konuştu.

    Aylık enflasyonun yüzde 1’in üzerinde olduğunu, bunun mevcut fiyat serisindeki ikinci en yüksek haziran ayı enflasyonu olduğunu aktaran Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Yılın ilk yarısında tüketici enflasyonu yüzde 5,8. Son bir yılda yüzde 12,6. Bu arada sarayın talimatlı marketlerinden toplanan, baskı altındaki gıda fiyatları da aylık olarak düşmüş. Ancak buna rağmen yıllık yüzde 13’e dayanan gıda ve alkolsüz içecekler enflasyonuyla bu alanda dünyada en yüksek enflasyonu olan ülkelerden biriyiz. Bu alanda rakiplerimiz, Ruanda, Kazakistan, Sri Lanka gibi ülkeler. Bu yıl 70 yılın en büyük çekirge istilasına uğrayan Kenya’da dahi gıda enflasyonu yüzde 8,2. Ne yapsanız yapın mızrak çuvala sığmıyor. Milletimizin tenceresi dolmuyor. Milletimiz sizin güdümlü market fiyatlarını pazarda, markette bulamıyor. Tüm dünyayı bize güldüren, o kerameti kendinden menkul ‘enflasyon-faiz teorilerinize’ ne oldu? Merkez Bankasının faizi yüzde 8,25 ama enflasyon yüzde 12,62. Hani faiz sebep, enflasyon sonuçtu? Faiz düştü 8,25’e. Niye bu enflasyon düşmüyor? Yüzde 12’yi geçti.”

    “Ekonomi politikalarında 50 yıl öncesine gittik”

    Emekliye verilen bayram ikramiyesinin 1500 lira olması gerektiğini, polisler, sağlık çalışanları, imamlar ve diğer başka memurların 3600 ek göstergeyi beklediğini ifade eden Öztrak, esnafın da sesini duyurmaya çalıştığını söyledi. Faik Öztrak, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Bu ucube rejimle beraber ekonomi politikalarında 50 yıl öncesine gittik. Ülkemiz 1970 model politikalarla dünyadan koparılıyor. Gencimize, kadınımıza, çalışanımıza dünyada ne varsa en iyisini alabilecek, üretebilecek imkanı vermek yerine, saray, insanımızın bunları görmesini engellemeye, bunlara erişme umudunu yok etmeye uğraşıyor. Gümrük duvarları yükseltiliyor. Sermaye hareketleri kısıtlanıyor. Piyasalar 90 metrelik sahada oynamaları gereken oyunu, 10 metrede hem de karşılarında rakip olmadan yerli oyuncularla oynamaya zorlanıyor. Şimdi de Rekabet Kurulunun sopası şirketlere sallanıyor.”

    Rekabet Kurulunun 5 Alman otomobil firması için soruşturma açtığını duyurduğunu, ancak 11 Haziran’da alınan kararın 1 Temmuz’da açıklandığını anlatan Öztrak, “Rekabet Kurulu bu kararı açıklamak için 20 gün neden bekledi? Acaba Alman Volkswagen firması, Türkiye’de yatırım kararını sürdürme kararını almış olsaydı bu soruşturma kararı yine de alınacak mıydı? Yoksa iptal mi edilecekti? Bu kadar keyfi, hukuktan uzak bir yaklaşımın hüküm sürdüğü ve öngörülebilirliğin olmadığı bir yerde ne yerli ne de yabancı sermaye yatırım yapar. Yapmıyor da zaten.” diye konuştu.

    Ekonomi bürokrasisinin bittiğini, liyakat olmadığını belirten Öztrak, şunları kaydetti:

    “1970 model antika bir arabada gibiyiz. Bu arabada ne yol kontrolü var ne şerit ne takip sensörleri var ne de otomatik fren sistemi var. Hasılı ne denge ne de fren var. Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete. Direksiyonun başındaki şoför acemi, antika arabayı kullanamıyor, o alışmış otomatik araba kullanmaya. Ekonomi düz yolda kaza üstüne kaza yapıp duruyor. Oysa sarayın bir de yaveri var. Tam bir antika araba meraklısı. ‘Bırakın bir de o kullansın’ diyeceğiz ama o da baroları bölüp etnik ve radikal terör örgütlerine teslim ederek, ülkede yeni bir beka sorunu yaratma ve milletin sosyal medyasını karartmakla meşgul, koalisyon ortağıyla birlikte. Sarayın yaveri ‘kraldan çok kralcı’ olmuş. Saraydan daha çok sesi çıkıyor. Yetmiyor üstüne bir de boykot eylemi yapıyor. Bu arada, Yunan Cumhurbaşkanının burnumuzun dibindeki Eşek Adası’na yaptığı ziyaretle ilgili sarayın yaverinden de saraydan da tık duymadık. Yoksa Tank Palet Fabrikası’nın, Katar ordusuna peşkeş çekilmesini içinize sindirdikleri gibi, Eşek Adası’nın Yunan toprağı olmasını da kabul mu etiler. Ne oldu yerlilik? Nereye gitti millilik?”

    Milletin, zamanı geldiğinde, kendisini küçümseyenlere, iradesini yok sayanlara, en ağır şamarı atmayı bildiğini ifade eden Öztrak, “İbret vesikasını uzaklarda aramaya gerek yok. Kıssadan hisse almak isteyenler için 30 Mart 2019 ve 23 Haziran 2019 seçim sonuçları ortadadır.” dedi.

    Faik Öztrak, daha sonra soruları yanıtladı.

    AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik açıklamalarının sorulması üzerine Öztrak, şöyle konuştu:

    “İstanbul Sözleşmesi’yle uğraşmalarının altındaki temel neden şudur, milletimiz işsizlikle, yoksullukla, pahalılıkla boğuşuyor. Aman bunlar görünmesin, milletimizin dikkatini başka yere çekelim diye uğraşıp duruyorlar. İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle ilgili Avrupa’nın en önemli dokümanlarından biridir. Bunu nereye koyacaklar? Madem uluslararası sözleşmelerle uğraşacaksınız, o zaman ben size bir uluslararası sözleşmeden bahsedeyim. Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi var. 1971 yılında bu sözleşmeyi kabul etmişiz. Uluslararası sözleşme mi istiyorsunuz, hem de bu sözleşmeyi duyunca aziz milletimiz mutlu, memnun olsun mu istiyorsunuz? O zaman bu sözleşmenin gereğini yerine getirin, Aile Destekleri Sigortası Kanunu’nu derhal çıkarın, biz de buna sonuna kadar destek verelim.”

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile Libya’da olduğuna dair son dakika bilgileri geçtiği belirtilerek CHP’nin Libya sürecini nasıl izlediği ve değerlendirdiğinin sorulması üzerine Öztrak, “Libya sürecini büyük bir dikkatle izliyoruz. Orada bulunan askerlerimizin ayağına taş değmemesini istiyoruz. Bu çerçevede Libya’da olan bitenlerin bu ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda gelişmesini de destekleyeceğimizi açıkça ifade ediyoruz.” dedi.

  • “T3 Hattı için kararı Bursa halkı versin”

    “T3 Hattı için kararı Bursa halkı versin”

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, kaldırılması planlanan Gökdere-Zafer Plaza T3 Tramvay Hattında açıklamalarda bulunarak, bu hattın geleceğine bölge halkı ve esnafın ortaklaşa karar vereceği bir mini referandum yapılmasını önerdi.

    Karaca, Bursa’nın maalesef iyi yönetilemediğini ve AKP’li belediyenin oradan oraya savrulurken israfa yol açtığını belirterek, “T3 hattı o dönemin parasıyla 6 milyon dolar harcanarak yapıldı. Şu an 41 milyon lira burada çürümeye terk edilecek, sökülecek. Bunun hesabını kim verecek?” diye sordu.

    İl Yönetim Kurulu üyeleri, ilçe başkanları, Gençlik ve Kadın Kolları üyelerinin katılımıyla ve sosyal mesafe ile maske önlemi alınarak yapılan açıklamaya CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu da katıldı.

    T3 Tramvay Hattının bakımda olduğunu, bakım süresi sonunda da geri dönmeyeceği yolunda açıklamalar yapan Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “T3 hattının kaldırabileceğine” ilişkin birkaç gün önce basın mensuplarına yaptığı açıklamayı hatırlatan Karaca, “Burası o dönemin parasıyla 6 milyon dolar harcanarak yapıldı. Şu an 41 milyon lira burada çürümeye terk edilecek, sökülecek. Biz o dönem bu hat yapılırken de görüşlerimizi sivil toplum kuruluşlarıyla, akademik odalarla birlikte bildirdik. Buranın doğru olmadığını söylediler. Fakat bir rüya uğruna bir hayal uğruna burası yapıldı” dedi.

    Karaca sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Burası sökülsün ve sökülmesin demiyoruz. Bu hattın geleceğine bu caddedeki esnafımız ve hat boyunca yaşayan yurttaşlarımızın katıldığı mini referandumla karar verilsin. Esnafımızın büyük çoğunluğu kaldırılması yanlısı ancak kaldırılmasın diyenler de var. Bu hattı kullanarak ulaşım sağlayan vatandaşlarımız da var. Bunun için en doğru yol mini bir referandumdur. Biz işin başka boyutuna bakıyoruz. Biz bu işin doğru olmadığını söyledik ama nostaljik tren dediler. Nostaljik geçmişte olan, özlem duyulan demektir. Peki Bursa tarihinde hiç tramvay oldu mu? 100 yıl önce burada tramvay hattı var mıydı? Olmayan bir şeyin nostaljisi nasıl oluyor? Rüya görerek belediye yönetilmez. Burada 41 milyon lira gitti. Bunun hesabını kim verecek? 4 tane maskeyi dağıtamadılar. 4 tane maskeye kaynak bulamayan iktidar 41 milyon liranın hesabını nasıl verecek?”

    T2 HATTININ KREDİSİ NEREDE? KİM TAMAMLAYACAK?

    Mart ayında Terminal-Kent Meydanı T2 hattında yürüyüş yaptığını hatırlatan Karaca, “Bitmemiş, yarım kalmış, elektrik hattı olmayan T2 tren hattında yürümemize AKP’li Başkan Alinur Aktaş müsaade etmedi. Aslında önce izin vermişti, sonra bu inceleme gezisine basının da davetli olduğunu öğrenince, izni iptal etti. Gerekçesi güvenlik meselesiymiş… Elektriği bile olmayan hattın ne güvenlik gerekçesi olacak?” dedi.

    Karaca şöyle konuştu:

    “7 Mart 2020 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş T2 hattı için kredi bulduğunu söyledi. Krediyi hangi şirketten, kimden, yüzde kaç faizle aldığını soruyorum. Hangi bankadan aldığını açıklamak zorunda. Açıklamıyorsa yalancıdır. Yalan söylemek kenti yönetenlere, devlet adamlığına yakışmaz. Sayın Alinur Aktaş, 30 milyon Euro nerede? 133 trilyon liraya orası projelendirildi. Para bitti projenin 3’te 1’i bitmedi. Sadece raylar döşendi, yollar kazıldı. 200 milyon daha lazım. Bu nasıl bir öngörüsüzlüktür. Açıklamasını bekliyorum. Beni tekrar orada yürütmesin. Bu sefer Kent Meydanı’ndan Terminale kadar yürürüz.”

    Bursa’nın maalesef doğru yönetilmediğini, oradan oraya savrulduğunu kaydeden Karaca, bir soru üzerine de; Başkan Aktaş’ın önemli bir yerel gazetede manşetten yayınlanan “30 milyon euro kaynak bulduk. Projenin tamamlanmasının önünde hiçbir engel kalmadı. En geç 1 ay içinde yeni ihaleye çıkıyoruz. 1 yıl içinde, belki 2020’in sonunda Bursalılar yeni tramvay hattına kavuşacak” sözlerini hatırlatarak, şunları söyledi:

    “Bu açıklamanın yayınlandığı tarih 7 Mart 2020… CHP’liler zaten 3 gün sonra ihaleye çıkacak hat için eylem yapıyor diye yazıp çiziyorlardı. Başkan Aktaş birkaç gün önce gazetecilerle internetten yaptığı basın toplantısında, ağzındaki baklayı çıkardı ve ‘T2 hattıyla ilgili kendim kaynak kullanamayacağımı bakanlığa ilettim’ dedi. Bursalılara, yerel gazetemiz aracılığıyla kredi buldum yalanını söylüyor. Ankara’daki bakanlığa ise ‘T2 hattıyla ilgili kendim kaynak kullanamayacağım’ diyor. Böyle halkına yalan söyleyen bir yönetim tarzı olur mu? Bursalılar bunu hak ediyor mu?”