Etiket: Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz

  • Bursa’da mevsimlik tarım işçilerine sağlık taraması

    Bursa’da mevsimlik tarım işçilerine sağlık taraması

    Gürsu, İnegöl, Karacabey, Mustafakemalpaşa ve Yenişehir ilçelerinin mera arazilerinde oluşturulan çadır kentlerde yaşayan mevsimlik tarım işçilerine koruyucu sağlık hizmetleri çerçevesinde; sıtma taramaları, bebek, çocuk, gebe, loğusa izlemlerinin yanı sıra çeşitli hastalıklara karşı aşılama faaliyetleri yürütülüyor. Çadır kentte ayrıca kanser başta olmak üzere; üreme sağlığı, pestisit uygulamaları, kuduz, KKKA, ishal, çevre sağlığı, sağlıklı beslenme, obezite, sağlık okur yazarlığı, hijyen gibi çeşitli konularında eğitimler veriliyor. Çocuklara yönelik ise ağız ve diş sağlığı taramaları ve flor vernik uygulaması yapılıyor.


    Mevsimlik tarım işçilerine verilen sağlık hizmetleri ile ilgili açıklamalarda bulunan Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, Bursa’nın her yıl 10 bine yakın tarımda çalışan mevsimlik işçi göçü aldığının altını çizdi. Bu nüfusa bütün koruyucu sağlık hizmetlerinin İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri tarafından verildiğini dile getiren Dr. Yavuzyılmaz, “Kronik hasta takipleri, aşılama, gebe ve bebek izlem, diğer bulaşıcı hastalıklar takibi, üreme sağlığı hizmetleri, sağlık okuryazarlığı kazanım eğitimleri ve kanser tarama hizmetleri, ekiplerimiz tarafından sağlanmaktadır” dedi.


    İşçilerin ihtiyaç durumunda tüm kamu hastanelerinden de ileri sağlık hizmetlerini alabildiğine dikkat çeken Dr. Yavuzyılmaz, çadır kentte yaşayan her bireyin sağlığını önemsediklerini ve çalışmaları titizlikle sürdürdüklerini belirtti.

  • İl Sağlık Müdürü’nden bayramda beslenme tavsiyeleri

    İl Sağlık Müdürü’nden bayramda beslenme tavsiyeleri

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, ramazanda oruçlu geçirilen günlerden sonra bayramda besin ve tatlı tüketimi konusunda uyarılarda bulundu. Dr. Yavuzyılmaz, “Ramazan ayında günlük öğün sayısının azalması ve beslenme düzeninde meydana gelen değişiklikler nedeniyle, bayramda vatandaşlarımız öğün sayısının artmasından dolayı bazı sindirim sistemi rahatsızlıkları ile karşılaşabilirler” dedi.

    Geleneksel olarak bayramda ikram edilen şeker, çikolata ve hamur işleri gibi gıdalar kan şekerini hızla yükselten, enerji içeriği yüksek gıdalar olduğunun bilgisini veren Dr. Yavuzyılmaz, “Bu gıdaları bayramda birdenbire sık tüketmek sindirim sistemi problemlerine ve kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olarak, çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir. Bu nedenle vatandaşlarımızın bayram ziyaretlerinde sunulan ikramlara dikkat etmeleri, aşırıya kaçmamaları, yeterli ve dengeli beslenme ilkelerini unutmamaları gerekmektedir” şeklinde konuştu.

    Bayram süresince çevrenin ısrarcı tutumlarına aşırı yeme eğiliminden mümkün olduğunca uzak kalınması gerektiğini belirten Dr. Yavuzyılmaz, “Özellikle bayramda tatlı tüketimi çok isteniyorsa hamurlu, şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar küçük porsiyonlar halinde tercih edilmelidir. İkramda bulunurken ise hamur işi tatlılar yerine sütlü tatlılar, taze veya kuru meyveler; şerbetler yerine taze sıkılmış meyve suyu, az şekerli limonata, ayran vb. içecekler sunulmalıdır” ifadelerini kullandı.

    Bayram ve sonrasındaki günler için beslenme önerilerinde de bulunan Dr. Yavuzyılmaz sözlerini şu şekilde sürdürdü;

    “Ramazan ayı boyunca su ve sıvı tüketimin azalmasından dolayı vücutta oluşabilen sıvı kaybının yerine konması için günde en az 2-2,5 litre su içilmelidir. Aynı şekilde Ramazan boyunca gece kalkıp sahur yemeği yemek, ramazandan sonra gece yeme alışkanlığı şeklinde sürdürülmemelidir. Diyabet, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon gibi kronik hastalığı olanların uyguladıkları diyete bayram süresince de uymaya özen göstermelidirler. Bunun yanı sıra Ramazan ayı boyunca enerji harcamamak için azaltılan fiziksel aktivitenin bu dönemin sonlanmasıyla birlikte arttırılması oldukça önemlidir”

  • Sağlık Müdürü’nden Ramazan ayı beslenme uyarısı

    Sağlık Müdürü’nden Ramazan ayı beslenme uyarısı

    Oruç tutan vatandaşlar için ramazan ayı boyunca yeterli ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Dr. Yavuzyılmaz; “Ramazan ayında iftar ve sahur vakitlerinde hızlı ve fazla beslenme; hazımsızlık, mide ağrısı, kabızlık, kan şekeri ve tansiyonda ani yükselme gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu tür sağlık sorunları yaşamamak için yemekleri hızlı yemekten kaçınmalı, lokmalar yavaş yavaş ve iyice çiğnenerek yutulmalıdır. İftarda kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir. Öğünler sahur ve iftarda iki ana öğün ile iftardan sonra 1-1,5 saat arayla olacak şekilde iki ara öğün şeklinde düzenlenmelidir” dedi.
    İftar yemeklerinde aşırı yağlı yemeklerden uzak durulması gerektiğinin altını çizen Dr. Yavuzyılmaz, yemeklerde büyük porsiyonlar yerine başlangıçta az ve ufak yemekle idare edilip, 1-2 saat sonra tekrar yemek yenilebileceğini söyledi. Sahur yapılmamasının ya da sahurda sadece su içilmesinin zararlı olduğunu vurgulayan Dr. Yavuzyılmaz, “Uzun saatler boyunca aç kalınması kan şekerinin düşmesine neden olmaktadır. Bunun yanında sahurda fazla bir şekilde yemek yenmesi halinde de gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı ve kilo alma riski artmaktadır” ifadelerini kullandı.

    Ramazanda bol sıvı tüketiminin önemli olduğunu belirten Dr. Yavuzyılmaz, “Gün içinde sıvı kaybı fazla olacağı için iftar ve sahur arasında en az 2 ya da 2,5 litre su içilmesi gerekmektedir. Suyun yanı sıra az şekerli meyve kompostoları, maden suyu ve sulu meyvelerle de sıvı ihtiyacı karşılanabilir” şeklinde konuştu.

  • Mevsimsel gribe dikkat

    Mevsimsel gribe dikkat

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, mevsimsel grip hastalığı ve korunma yöntemleri ile ilgili açıklamalarda bulundu. Gribin birçok yolla bulaşabileceğine dikkat çeken Dr. Yavuzyılmaz, “Esas olarak gripli birinin öksürük, hapşırma ve konuşması esnasında etrafa yayılan damlacıklarla bulaşır. Ayrıca grip virüsü olan bir yüzeye veya eşyaya dokunup, daha sonra kendi ağzına, gözlerine ya da burnuna dokunmakla da bulaşabilir. Hastalar, belirtilerin başlamasından önceki 1 gün ile 5-7 gün sonrasına kadar ki süre içerisinde hastalığı diğer insanlara bulaştırabilirler. Çocuklar ve bağışıklık sistemi zayıf olanlar daha uzun süre bulaştırıcı olabilirler. Belirtisi olan kişiler maske takarak normal hayata karışmalı, hastalığı ne olursa olsun bulaştırmamaya özen göstermelidirler” şeklinde konuştu.

    Gribe yakalanmamak için yapılması gerekenleri sıralayan Dr. Yavuzyılmaz, “Hasta kişiler ile yakın temastan kaçınmalı ve grip benzeri bir hastalık geçirildiğinde evde istirahat edilmelidir. Aksırma ve öksürme esnasında burun ve ağız kâğıt mendille kapatılmalı ve kullanılan kâğıt mendil çöp kutusuna atılmalıdır. Kâğıt mendil yoksa kolun iç yüzüne aksırmak veya öksürmek gerekir. Sabun ve su ile eller sık sık yıkanmalı veya el dezenfektanları kullanılmalıdır. Bulaşma yollarından olan ağız, burun ve gözlere kirli ellerle temas etmekten kaçınmalıdır. Yüzeyler sık sık temizlenmelidir” dedi.

    Beslenmeye dikkat

    Gripten korunmada diğer önemli bir faktöründe beslenme olduğunu ifade eden Dr. Yavuzyılmaz, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Gerek grip olmadan önce gerekse grip olduktan sonra dengeli ve sağlıklı beslenme büyük önem arz etmektedir. Günlük kalori ihtiyacının farklı besin gruplarından doğru oranlarda sağlanması gerekiyor. Özellikle C vitamini bağışıklık sistemini destekleyen önemli besinlerden biridir. Günlük olarak portakal, kivi, brokoli maydanoz, karalahana gibi C vitamini yönünden yüksek besinler tüketilmelidir. Bunların yanı sıra bol miktarda sıvı da alınmalıdır.”

  • Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nden karbonmonoksit uyarısı

    Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nden karbonmonoksit uyarısı

    Havaların soğumasıyla birlikte vatandaşların evlerinde ideal sıcaklığı korumak için çeşitli ısıtıcılar kullandıklarını belirten Dr. Yavuzyılmaz, “Halk arasında ‘Sessiz Katil’ olarak da bilinen, rengi ve kokusu bulunmayan karbonmonoksit gazının yüksek düzeyde alınması birkaç dakika içinde ölüme neden olmaktadır. Bu yüzden İnsanlar zehirlendiğinin farkına bile varmadan bir daha uyanamayacakları bir uykuya dalmaktadırlar” dedi.

    Karbonmonoksit zehirlenmelerine karşı alınacak önlemlerin basit fakat hayati derecede önemli olduğunu belirten Dr. Yavuzyılmaz, “Lodoslu havalarda sıcaklık enverziyonu dediğimiz hava olayı nedeniyle yükseklik arttıkça sıcaklık da azalması gerekirken artar. Bu durumda çökme eğilimi gösteren sıcak hava bacaların üzerinde tıkaç etkisi gösterir. Karbonmonoksit gazı bacadan atılamaz ve eve dolar. Önlem olarak, kesinlikle lodoslu havalarda soba ve kombilerin yakılmaması gerekmektedir. Isıtıcıların bulunduğu kapalı mekânlardaki menfezler, ortama oksijen girmesini sağlayarak karbonmonoksit oluşumunu engeller. Hanelerde yaptığımız araştırmalar, evlerin çoğunda menfezlerin gazete veya naylonla kapatıldığını gösteriyor. Bu durum, ölüme davetiye çıkarmaktadır” şeklinde konuştu.

    Ayrıca, bacaların her yıl düzenli olarak temizlenmesi gerektiğini söyleyen Dr. Yavuzyılmaz, baca ve doğalgaz tesisatlarında aşınma, yerinden oynama, tadilat gibi sebeplerle kaçak olmadığından emin olunması ve yetkili kişilerce onarılmasının gerektiğinin altını çizdi.

    112’yi Arayın

    Belirtileri zor fark edilen, fark edilmesi ile ölüm arasında çok az zaman olduğunu özellikle belirten Dr. Yavuzyılmaz, sözlerine şu şekilde sürdürdü;

    “Karbonmonksit zehirlenmesi belirtileri, aniden gelişen grip gibidir. Aniden başlayan baş ağrısı, halsizlik, burun akıntısı, hapşırık gibi belirtiler varsa karbonmonoksit zehirlenmesinden şüphe edilip, derhal açık havaya çıkılmalı, ortam havalandırılmalı ve 112’ye haber verilmelidir. Bir odada zehirlenme olmuşsa, diğer odalar, hatta apartmandaki aynı hava boşluğuna açılan tüm daireler tehlike altındadır. Bazen zehirlenme belirtileri saatler sonra da başlayabilir. Bu nedenle zehirlenmenin olduğu yerde bulunan kişiler, o an zehirlenme belirtileri olmasa da gözetim altında bulunmalıdır.”

  • Bursa 112 güçlendi

    Bursa 112 güçlendi

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, her yıl Aralık ayının ilk haftası kutlanan Acil Sağlık Hizmetleri Haftası kapsamında açıklamalarda bulundu. Acil Sağlık Hizmetleri’nin hayat ile ölüm arasındaki o ince çizgi üzerinde özveri ile görev yaptıklarını ifade eden Dr. Yavuzyılmaz, “Acil Sağlık Hizmetleri, yurt genelinde şehir merkezlerinden, en uç noktalardaki köylere kadar uzanan çok büyük bir hizmettir. Hasta ve yaralılara her türlü coğrafi ve iklim şartlarında en kısa sürede ulaşabilmek amacıyla cansiperane hareket etmektedirler. Bu alanda Bursa 112’mizde, yaygın istasyon ağı ve profesyonel ekiplerle vakalara; kentlerde 10, kırsalda 30 dakikada ulaşma oranları yüzde 90’ın üzerine çıkarılarak, gelişmiş ülkelerdeki ulaşma süreleri yakalanmıştır” dedi.

     

    Bursa 112’nin bin 254 personeli ile kesintisiz acil sağlık hizmeti sunduğunun altını çizen Dr. Yavuzyılmaz, “96 acil sağlık hizmetleri istasyonumuz, 143 normal 2 adet de motosiklet ambulans ile vatandaşlarımıza 7 gün 24 saat kesintisiz acil sağlık hizmeti sunuyoruz. Bunu yaparken personellerimiz büyük bir özveri ve gayret ile çalışıyorlar. Bu hafta vesilesiyle bütün 112 personelimizin haftası kutlu olsun diyor, Bursa’da acil sağlık hizmetleri sürecinin yönetilmesinde emeği olan çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    Panik Yapmayın

    Dr. Yavuzyılmaz son olarak trafikte ambulanslara yol verilmesi konusunda uyarılarda bulundu;

    “Trafikte ambulans siren sesini duyduğunuzda sakin olun. Hangi yönden geldiğini anlamaya çalışın. Yavaşlayın, ani fren yapmayın. Mümkünse aracınızı yolun kenarına çekin. Kavşakta iseniz yola çıkmadan ambulansın geçmesini bekleyin. Yol açmak için şerit değiştirecekseniz mutlaka kurallara uyun. Sinyal kullanın. Ambulans güvenle geçtikten sonra yolunuza kurallara uyarak devam edin. Ambulansın peşinde sürat yapmayın ve uygun fren mesafesi bırakın”

  • Nefes aldırmayan hastalık: Koah

    Nefes aldırmayan hastalık: Koah

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz 16 Kasım Dünya KOAH (Kronik Obstrüktif Tıkayıcı Akciğer Hastalığı) Günü kapsamında açıklamalarda bulundu.

    KOAH’ın genellikle zararlı toz ve gaz maruziyeti veya yetersiz akciğer gelişimine neden olan faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığını belirten Dr. Yavuzyılmaz, “KOAH kalıcı solunumsal yakınmalarla birlikte nefes alıp vermede zorluk ile karakterize, yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir akciğer hastalığıdır. Erken tanı ile hastalığın önlenmesi mümkün ve bu nedenle 2022 yılı Dünya KOAH Günü için ‘Sağlıklı Nefes, Sağlıklı Yaşam’ teması belirlenmiştir” dedi.

    Temel Neden Kirli Hava Soluma

    KOAH’ın temel nedenin kirli hava soluma sorunu olduğunu dile getiren Dr. Yavuzyılmaz, “Anne karnından itibaren gerek iç ortamlarda, gerekse dış ortamlarda soluduğumuz zararlı duman, gaz ve küçük parçacıklar nedeniyle KOAH oluşabilmektedir. Tütün dumanı, termik santraller, fabrikalar ve trafikteki arabaların egzozlarından çevreye yaydıkları kirli hava, ısınma ve yemek pişirme amaçlı evlerdeki soba veya ocaklarda yakılan odun, tezek, ağaç kökleri ve kömürün dumanı ve tozlu dumanlı işyerlerinde soluduğumuz kirli hava hastalığa neden olan en önemli sebeplerdir” şeklinde konuştu.

    Basit ve ağrısız bir test olan “nefes ölçüm testi” ile KOAH tanısının konulabildiğini vurgulayan Dr. Yavuzyılmaz, “Korunmada ise en önemli husus, soluduğumuz havanın kalitesinin iyileştirilmesi, sağlıklı beslenme, egzersiz ve aşılanmadır. Ayrıca KOAH’lı bir hastanın yapması gereken ilk önce eğer kullanıyorsa sigarayı bırakmak amacıyla hekime başvurmalıdır. Bunun dışında, maske takılması, diğer zararlı toz ve dumandan uzak durulması, ortam havasının temiz tutulması, nefes yoluyla alınan ilaç tedavisinin yanı sıra fiziksel aktivitenin önerilmesi ve uygulanmasının sağlanması; hem hastalık gelişimi, hem hastalığın ilerlemesi ve kötü sonuçların önlenmesinde önemli adımlardır” ifadelerini kullandı.

  • Yavuzyılmaz: Diyabetin farkında olun

    Yavuzyılmaz: Diyabetin farkında olun

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, diyabet hakkında farkındalığın arttırılması ve öneminin vurgulanması amacıyla kutlanan ‘Dünya Diyabet Günü’ hakkında açıklamalarda bulundu. Diyabetin kandaki şeker düzeyini dengeleyen insülin hormonunun; eksikliği veya yeterince salgılanmasına rağmen, vücutta kullanılamaması sonucu oluşan kronik metabolizma bozukluğu olduğu bilgisini veren Dr. Yavuzyılmaz, “Diyabet, Tip 1 ve Tip 2 diyabet olmak üzere iki şekilde görülebilmektedir. Tip 1 diyabet, genellikle erken yaşlarda başlar, tanıdan itibaren mutlaka insülin kullanılmasını gerektirir. Tip 2 diyabet, genellikle daha ileri yaşlarda, 35 yaş ve üzerinde başlar. Ortaya çıkışında sağlıksız yaşam biçimi davranışları ve aile öyküsünün etkili olduğu, beslenme, fiziksel aktivite ve kan şekerini düzenleyici ilaçlar ile tedavi edilebilen bir hastalıktır” ifadelerini kullandı.

    Obezitenin artması ve fiziksel aktivitenin azalmasıyla birlikte özellikle çocuk ve gençlerde tip 2 diyabet görülme sıklığının hızla artmakta olduğunu ifade eden Dr. Yavuzyılmaz, ” Tip 2 diyabette belirtiler ortaya çıkmadan önce, belirtisiz seyreden ve kişiden kişiye değişen uzun bir süre geçebileceği gibi çok su içme, sık sık idrara çıkma, çok yeme, kilo kaybı, görme bulanıklığı, aşırı kaşıntı, mantar enfeksiyonu gibi belirtiler de görülebilir. ” şeklinde konuştu.

    Erken Tanı Önemli

    Dünyada yaklaşık 537 milyon insanın diyabet ile yaşadığının tahmin edildiğini ifade eden Dr. Yavuzyılmaz, “Diyabet, körlük, kalp damar hastalıkları, böbrek yetmezliği ve ayak-bacak kaybının en önemli nedenidir. Diyabetin etkin yönetiminde en önemli nokta; diyabetten oluşabilecek komplikasyonların taranmasıdır. Günümüzde diyabetli iki yetişkinden biri yani yüzde 44’ü tanı almamıştır. Bunların çoğunluğu da tip 2 diyabetlidir” diye konuştu.

    Bu Yılki Tema “Yarını Korumak İçin Eğitim”

    Bu yıl diyabet ile mücadele kapsamında tema olarak ‘Yarını Korumak İçin Eğitim’ temasının seçildiğinin bilgisini veren Dr. Yavuzyılmaz, “Diyabetle ilgili bireyler için öğrenme fırsatlarını kolaylaştırmak önemlidir. Bakanlığımız tarafından aile hekimlerine yönelik Uzaktan Sağlık Eğitimi Sistemi içinde yer alan “Aile Hekimlerine Yönelik Diyabet Yönetimi Eğitimi” bulunmaktadır. Sağlık profesyonelleri diyabeti nasıl erken teşhis edeceklerini bilmeli ve diyabetli kişilere mümkün olan en iyi tavsiye ve bakımı sağlamak için sahip oldukları kısıtlı zamanı en iyi şekilde değerlendirmelidir. ” ifadelerini kullandı.

    Sağlıklı Hayat Merkezleri’nde Diyabet Sıkı Takip Ediliyor

    Bursa’da sağlıklı hayat merkezlerinde diyabetli hastaların, hem diyetisyenler hem de doktorlar tarafından sıkı takibinin yapıldığını vurgulayan Dr. Yavuzyılmaz, “Sağlıklı hayat merkezlerinde bulunan diyabet eğitimi alan hemşirelerimiz de bu konuda hastalarımızın her türlü takibini sağlıyorlar. Merkezlerde bulunan diyetisyenlerimiz kişiye özel diyet listeleri hazırlarken, fizyoterapistlerimiz ise hareketli yaşamı sağlamak amacıyla kişilere özel egzersiz programları hazırlıyorlar” diye konuştu.

     

  • “Sigarayı bırakmak kansere yakalanma riskini azaltıyor”

    “Sigarayı bırakmak kansere yakalanma riskini azaltıyor”

    Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, her yıl Kasım ayı boyunca kutlanan ‘Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’ çerçevesinde açıklamalarda bulundu. Akciğer kanserinin gerek dünyada gerekse Türkiye’de kanser kaynaklı ölümlerin en yaygın nedeni olduğunu belirten Dr. Yavuzyılmaz, “Akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 90’ı tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı ile oluşmaktadır. Dolayısıyla sigara içiminin engellenmesiyle akciğer kanseri tanısının yüzde 90’a kadar önlenebileceği tahmin edilmektedir. Bunun yanında pasif içicilik, akciğer kanseri yönünden aile öyküsünün varlığı, bazı vitaminler, radon ya da asbest gibi kimyasallar, arsenik gibi endüstriyel ürünler ile radyasyon maruziyeti, bazı organik kimyasallar, hava kirliliği, HIV enfeksiyonu ve tüberküloz akciğer kanserinin başlıca sebepleri arasında yer almaktadır” dedi.

    En önemli belirti geçmeyen öksürük

    Akciğer kanserinin genellikle öksürük ile belirti verdiğini ifade eden Dr. Yavuzyılmaz, “En sık görülen belirti geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük. Bunun yanında öksürürken kan veya kanlı balgam çıkarma, derin nefes alırken, öksürürken veya gülerken kötüleşen göğüs ağrısı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı, ses kısıklığı, nefes darlığı, sürekli tekrarlayan veya geçmeyen bronşit veya zatürre gibi akciğer enfeksiyonları akciğer kanserinin belirtileri arasında yer alır. Geçmeyen öksürük şikâyeti olan kişiler vakit kaybetmeden doktora gitmelidirler” diye konuştu.

    “Tedavide Multidisipliner Yaklaşım”

    Akciğer kanserinin tedavisinin kişiye özel ilerlediğinin altını çizen Dr. Yavuzyılmaz, “Her hasta ayrı ayrı değerlendirilip, tedavisi düzenlenir. Tedavi kararında; hastalığın yeri, evresi, hastanın yaşı ve diğer sağlık sorunlarının varlığı gibi birden fazla faktör etkilidir. Multidisipliner bir çalışma gerektiren bu tedaviler; cerrahi, hedefe yönelik tedaviler, radyoterapi, kemoterapi gibi farklı seçenekleri içermektedir” şeklinde konuştu.

    Dr. Yavuzyılmaz son olarak sözlerine şunları ekledi, “Akciğer kanserine karşı elimizdeki en büyük silah sigaradan uzak durmak. Tütün ve tütün ürünlerinden uzak durarak ve düzenli fiziksel aktivite yaparak akciğer kanserine yakalanma riskini çok büyük oranda azaltabileceğimizi hiç aklımızdan çıkarmamalıyız” dedi.

  • Bursa’da meme kanseri ve anne sütüne dikkat çekildi

    Bursa’da meme kanseri ve anne sütüne dikkat çekildi

    Ördekli Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen programa Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, Sağlık Müdürlüğü, kamu ve özel hastaneden yöneticiler, sağlık çalışanları ve vatandaşlar katıldı. Programda meme kanserinde erken teşhis ve tedavi yöntemleri ile il genelinde yürütülen anne sütü çalışmaları hakkında katılımcılara bilgiler aktarıldı.

    Programda konuşan Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, meme kanserinin erken teşhis edildiğinde yüzde 98 tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna dikkat çekti. Meme kanserinin tarama programı ile erken teşhis edilebildiğini vurgulayan Dr. Yavuzyılmaz, “Mamografi ile erken teşhis ettiğimiz bir kanseri, yüzde yüz tedavi ederek hem bireyi, hem ailesinin hem de toplumu çok daha büyük sıkıntılardan kurtarmış oluyoruz. O yüzden biz bu süreci çok önemsiyoruz. Sahada görev yapan arkadaşlarımızdan vatandaşlarımızın gelmesini beklemeden, buldukları fırsatta onların ayağına gidip, bilgilendirmeler gerçekleştirmelerini istiyoruz. Çok basit bir bilgilendirme onların hayatını değiştirebilir” dedi.

    Bursa’daki 29 hastane, 882 aile hekimliği birimi ve 8 sağlıklı hayat merkezinin, Sağlık Bakanlığı tarafından verilen ‘Bebek Dostu’ unvanı bulunduğunu belirten Dr. Yavuzyılmaz, “2008 yılından beri ‘Altın Bebek Dostu İl’ unvanına sahip şehrimizde bebek dostu unvanına sahip olmayan sağlık kuruluşu kalmaması için gayret ediyoruz. Sağlık kuruluşları dışında iki ilçe belediyemiz de bebek dostu olmak için başvurularını gerçekleştirdi. Bu gayretin olması bile bizler için çok sevindiricidir” şeklinde konuştu.

    Dr.Yavuzyılmaz’ın konuşmasının ardından program, meme kanserinde erken teşhis ve tedavi yöntemleri ile anne sütü farkındalık çalışmaları hakkında sunumlarla devam etti. Program sonunda canlı müzik dinletisi ile katılımcılar keyifli anlar yaşadı.