Etiket: bursa milletvekili

  • Bursa’daki patlama TBMM gündeminde

    Bursa’daki patlama TBMM gündeminde

    Bursa’da cezaevi servis aracına yönelik terör saldırısında şehit olan infaz koruma memuru Cengiz Yiğit’in cenazesi memleketi Ağrı’da toprağa verilirken, bombalı eylem MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu tarafından TBMM gündemine taşındı. Genel kurulda gündem dışı söz alan MHP Bursa Milletvekili Vahapoğlu, “Türkiye’nin teröre karşı kazandığı başarıyla sağladığı güvenlik ortamından rahatsız olanlar ve Türkiye’yi doğrudan hedef alamayan şer odaklarının maşaları yeniden iş başında” dedi.

    “Bursa’da dün sabah 07.30’da infaz koruma memurlarını taşıyan servis aracına kalleş bir tuzak kurulmuştur” diyen Vahapoğlu, şöyle devam etti: “Menfur olayda 1986, Ağrı Hamur doğumlu, 3 çocuk babası infaz koruma memuru Cengiz Yiğit şehit olmuştur. Bir memurumuzun ise tedavisi sürmektedir. Şehidimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Terör, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. O patlayıcıyı oraya koyan terörist, onların değişik sıfatla temsilciliğini yapanlar, terörist ve destekçilerine siyasi, mali ve psikolojik dâhil her tür destek sağlayanlar bu cinayetlerin sorumlularıdır ve hepsini lanetliyorum.”

    “Görev- konu paylaşımı yapmışlar”

    Bu arada MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, yaptığı açıklamada Bursa’nın ve Türkiye’nin huzurunu kaçıranların sonunun mutlaka hüsran olacağını söyledi.

    Türkiye’nin ABD ve AB’den bağımsız hareket etmesinin şer odaklarını rahatsız ettiğini belirten Vahapoğlu, “Ne yazık ki terör sopasıyla Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışanlara karşı durması gerekenler, TBMM çatısında bile terör örgütünün siyasi uzantısıyla birlikte hareket ediyor, utanmadan bir de timsah göz yaşı döküyorlar. Nasıl mı diye soracak olursanız? Aynı gün TBMM gündemine İP Grubu ‘genç yoksulluğu”, PKK’nın siyasi uzantısı HDP Grubu ise ‘çocuk yoksulluğu’ konusunda önerge veriyor. Şu tablo bile durumun tesadüfi olmadığını, ortada bir görev ve konu paylaşımı olduğunu anlatmaya yetiyor” diye konuştu.

    “Tezkereye red vermişlerdi”

    Vahapoğlu, ayrıca geçen yıl ekim ayında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Irak’ın kuzeyindeki terör yuvalarına operasyon izni veren teskereye, görev ve konu paylaşımı yapan CHP ve HDP’nin ret oyu verdiğini hatırlattı. “Milletimizin huzurunu esas alan o teskere sayesinde bugün kahraman ordumuz, Irak’ın kuzeyinde destan yazıyor, terör örgütüne darbe üstüne darbe indiriyor” diyen Vahapoğlu, Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen Mehmetçiklerimiz Üsteğmen Ömer Delibaş ile Teğmen Kaan Kanlıkuyu’ya Allah’tan rahmet, ailesine, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize baş sağlığı diledi.

  • “Bursa nefes alırsa Türkiye nefes alır”

    “Bursa nefes alırsa Türkiye nefes alır”

    Vahapoğlu, Yenişehir Havalimanı’nın aktif hale getirilmesini, planlamanın gerisinde kalan hızlı tren yatırımı gibi Doğancı Tüneli, Gemlik-Mudanya sahil yolunun ve başta metro olmak üzere şehir içi ulaşım projelerininbir an önce tamamlanmasını istedi. “Türkiye’nin gurur kaynağı Bursa nefes alırsa, Türkiye nefes alır. Bursa büyürse Türkiye büyür” diyen Vahapoğlu, şehre yapılacak yatırımların yerelle sınırlı tutulmamasını, özellikle finansmanın yerel imkânlarla sınırlandırılmaması gerektiğini de vurguladı.

    MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda gündem dışı söz alarak yaptığı konuşmada seçim bölgesi Bursa’nın yatırım ve ihtiyaçlarını dile getirdi. Milletvekili Vahapoğlu, 3,5 milyona yaklaşan nüfusuyla Bursa’nın Türkiye’nin dördüncü büyük kenti olduğunu vurguladı. Vahapoğlu, “Bizans, Selçukluve Osmanlı döneminin izlerini günümüze kadar taşıyan Bursa, cihan devleti Osmanlı’ya başkentlik yapmıştır. Bursa, cennetmekân Atatürk’ün, milletin manevi başkenti olarak tanımladığı şehrimizdir.Geçmiş medeniyetlere saygılı ve onları koruyan bir kültür şehridir. Bursa, bir açık hava müzesidir ve termal şehridir. Barındırdığı yüzlerce tarihî yapı, cami, mescit, şehitlik, türbe ve mezarlıklarla tapu belgemizdir. Bursa, manevi kimlik sahibi bir şehrimizdir” dedi.

    Bursa’nın beklentisi

    Bursa’nın tarihî ve doğal güzellikleriyle tarım, sanayi ve teknolojinin uyumunu başarmış dünyadaki nadir birkaç şehirden biri olduğunun altını çizen Vahapoğlu, şöyle devam etti: “Bursa, üreten ve üretimde öncü olan bir şehirdir. Nitekim, 2021 rakamlarına göre, dış ticaret hacmi 24 milyar dolara ulaşmıştır. 198 ülke ve serbest bölgeye toplamda 14 milyar dolar ihracat yapan Bursa, Türk ekonomisinin aktif ve yönlendirici lokomotiflerinden biridir. Şehrimiz, ülke ve bölge ekonomisinin gelişmesine, döviz girdisi sağlanmasına ve sanayi altyapısının güçlenmesine sağladığı katkılarla ekonomik açıdan büyük bir dinamizm sergilemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; marka şehir Bursa’nın ulaşımdan eğitime, sağlıktan tarıma 2023 hedefleri doğrultusunda önceden planlanmış ve çoğu başlamış projelerinin süratle tamamlanması beklenmektedir.”

    Ulaşım yatırımları

    Türkiye’nin sanayi üssü Bursa’nın ulusal raylı sisteme entegre olmamasını büyük bir eksiklik olarak değerlendiren Vahapoğlu, planlanan takvimin çok gerisinde kalan hızlı tren projesinin bir an önce bitirilip, Bursa halkı ve sanayicisinin hizmetine sunulması gerektiğini söyledi. Benzer şekilde Yenişehir Havaalanı’nında aktif hâle getirilmesinin önemine işaret eden Vahapoğlu, şöyle devam etti: “Bursa-Orhaneli Yolu Doğancı Tüneli ile Gemlik-Mudanya sahil yolunun, Yenişehir-Bilecik bölünmüş yol ve projelerinin tamamlanması, Orhangazi ilçe merkezinden geçen devlet yolunda alt geçitlerin bir an önce yapılması gerekmektedir. Bu ihtiyaçlar sadece Bursa için değil, Güney Marmara için de hayati bir önem arz etmektedir. Şehir içi ulaşımı rahatlatmak üzere Büyükşehir Belediyesi tarafından tramvay ve metro hattı, köprü, köprülü kavşak, alt geçit, meydan ve katlı otopark gibi projelendirmeler yapılmış olup bunların önemli kısmı ya tamamlanmış ya da tamamlanmak üzeredir. Tarihî dokunun zorlaştırdığı şehir içi ulaşım yatırımlarının bir an önce hayata geçirilmesi hemşehrilerimizin beklentilerindendir.”

    Hali hazırda Bursa Şehir Hastanesi’nin verdiği hizmet ve kalitesiyle gurur kaynağı haline geldiğini anlatan Vahapoğlu, kent merkezinde yeniden inşa edilmesi gereken Bursa Devlet Hastanesi ile inşaatı süren Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanelerinin bir an önce tamamlanmasını istedi. Daha önce depreme dayanıksız oldukları için yıkılan 40’tan fazla devlet okulunun da yeniden aynı yerlerine inşa edilmesinin önemine vurgu yapan Vahapoğlu, “Birinci derece deprem kuşağında ve 3 ayrı aktif fayın üzerinde kurulu bulunan Bursa’nın mevcut yapı stokunun da süratle yenilenmesi gerekmektedir ancak yapılacak projenin kentin tarihî dokusuna uygun, az katlı ve çevreye duyarlı özellik taşıması büyük önem arz etmektedir” diye konuştu.
    Genel kurul konuşmasının son bölümünde Bursa’nın 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edildiğini anımsatan MHP Milletvekili Vahapoğlu, şunları kaydetti: “Bu çerçevede yapılacak faaliyetlerin yerelle sınırlı tutulmaması ve özellikle finansının yerel imkânlarla sınırlandırılmaması önemlidir. Bursa’mıza verilmiş ‘Türk Dünyası Kültür Başkenti’ unvanına yakışan şekilde, karşılıklı temasların kültürel faaliyetler ve fiziki projelerle desteklenmesi ve projelerin mutlaka hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Son olarak, Türkiye’nin gurur kaynağı Bursa nefes alırsa Türkiye nefes alır. Bursa büyürse Türkiye büyür diyorum ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.”

  • Yenişehir Havalimanı’nın akıbeti TBMM’ye taşındı

    Yenişehir Havalimanı’nın akıbeti TBMM’ye taşındı

    MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada “Yenişehir Havalimanı seferleri” ile “yöneticisinin suistimali sebebiyle günlerdir doğal gaz kullanamayan Doğanbey TOKİ’de ikamet eden vatandaşların durumunu” gündeme taşıdı.

    Ukrayna savaşı sonrası Rusya’ya uygulanan ambargo sebebiyle bu ülkenin kendi uçaklarıyla Türkiye dahil, birçok bölgeye yolcu taşımacılığı yapamadığına değinen MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, “Türk Hava Yolları (THY) Yönetimi de kış sezonunun ardından, 22 Nisan tarihi itibarıyla Yenişehir dahil bazı iç hatlarda kullandığı uçakları, turizmdeki talepleri karşılamak amacıyla Rusya-Türkiye seferlerine kaydırmayı planlıyor” dedi.

    Şartlar ne olursa olsun Yenişehir Havalimanı’nın iç hat uçuş programından çıkarılmaması gerektiğini bildiren Vahapoğlu, TBMM genel kurulunda konuyu şu cümlelerle aktardı;

    “Türk Hava Yolları, Nisan 2022’den itibaren Bursa Yenişehir Havalimanı’ndan Gaziantep, Muş, Malatya ve Erzurum gibi illere yaptığı seferleri iptal etmiş bulunmaktadır. Bu seferlerin yeniden konulması için konunun Ulaştırma Bakanlığı ve THY yönetimince yeniden değerlendirilmesi hususunda dikkatlerini çekiyorum.”

    Daha önce Yenişehir’den pandemi sürecinde Diyarbakır ve Gaziantep’e yapılan karşılıklı uçuşların iptal edildiğini de hatırlatan Vahapoğlu, “Şu an haftada ikişer sefer olmak üzere Erzurum, Muş ve Trabzon uçuşları yüzde 80’lerin üzerindeki doluluk oranlarıyla yapılıyor. Lakin kış sezonunun sona ermesiyle birlikte yaz sezonu için THY’nin Rusya’yı dikkate alarak yapacağı Anadolu uçuşlarındaki kaydırmalar, Yenişehir’i etkilememeli” dedi.
    MHP Bursa Milletvekili Vahapoğlu, TBMM’de ayrıca “yöneticisinin suiistimali” sebebiyle gazı kesilen Doğanbey TOKİ konutlarında ikamet eden vatandaşların günlerdir ısınamadığını belirterek, “Doğanbey TOKİ konutları merkezi sistemle ısıtılmaktadır. Site yöneticisinin bir suiistimalinden bahsedilmektedir. Ve şu anda 3 bin kişi ısınamamaktadır. Enerji Bakanlığı ve Bursagaz yönetiminin konuyu değerlendirilmesi gerektiği düşüncesiyle konuyu bilgilerinize arz ediyorum” dedi.

  • CHP’li Sarıbal: 18 yıldır üretim yerinde sayıyor

    CHP’li Sarıbal: 18 yıldır üretim yerinde sayıyor

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, AK Parti iktidarları döneminde artan nüfusa rağmen tarımsal ürün üretiminin artmadığını belirterek, “AKP’nin 19 yılı bulan iktidarlarında, her alanda olduğu gibi tarım alanında büyük bir yıkım meydana geldi. Nüfusumuz son 18 yılda 66,4 milyondan 84 milyona çıkarken, ki bu rakama sığınmacılar, mülteciler dahil değil, tarımsal üretimimiz yerinde saydı. Bu politikalarda ısrar edilirse gıda egemenliğimizi ve gıda güvenliğimizi kaybedeceğiz. Bu politikalarda ısrar vatandaşı aç bırakır” dedi.

    CHP Genel Başkanı Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı Sarıbal, “AKP ve Tek Adam Keyfi Yönetiminde birçok tarımsal üründe yeterli üretim yapılmadı. AKP üretmek yerine ithalatı seçti. Ülke çiftçisini destekleyip üretimi arttırmak yerine ithalat yoluyla yabancı ve yandaş şirketler ülke kaynakları aktarıldı” diyerek, bazı tarımsal ürünlerin 18 yıllık değişimi şöyle aktardı:

    Üretim yerinde sayıyor, ithalat rekorları kırılıyor

    “2002 yılında ülkemizde 19,5 milyon ton buğday üretiliyordu. 2020 yılında 20,5 milyon ton buğday üretebildik. Bu yıl bunun altında bir rekolte bekleniyor. Buğday ithalatında ise son iki yıldır üst üste dünya ithalat rekoru kırdık.

    Aynı şekilde 2002 yılında 8,3 milyon ton arpa üretimi gerçekleştirdik, 2020 yılında da 8,3 milyon ton ürettik. 2021 yılında bu rakam daha da düşecek.

    2002 yılında 650 bin ton nohut üretiyorduk, 2020 yılında bu rakamın altına düştük ve 630 bin ton üretebildik.

    Mercimek üretimimiz 2002 yılında 565 bin ton iken, 2020 yılında 371 bin ton üretebildik. Yani 200 bin tona yakın daha az ürettik.

    Kuru fasulyede durum farklı değil. 2002 yılında 250 bin ton kuru fasulye üretirken 2020 yılında 280 bin ton üretebildik.

    Akdeniz ülkesiyiz. Zeytinin anavatanıyız ama zeytin üretimimiz 2002 yılında 1,8 milyon ton iken 2020 yılında 1,3 milyon tona düştü.

    Pamuk üretiminde ciddi bir düşüş var. 2002 yılında 2,5 milyon ton pamuk üretilirken ülkemizde, 2020 yılında 1,8 milyon ton üretebildik. Her yıl ürettiğimiz pamuktan daha fazlasını ithal ediyoruz.

    Bir zamanlar tütünüyle meşhur olan bu topraklarda üretim bitme noktasına geldi. 2002 yılında 153 bin ton tütün üretilirken 2020 yılında sadece 79 bin ton tütün ürettik.

    Dünyanın en önemli fındık üreticisiyiz. En önemli tarımsal ihracat kalemimiz olan fındıkta 2002 yılında 600 bin ton olan üretim, 2020 yılında 665 bin ton olarak gerçekleşti.

    2002 yılında 3,5 milyon ton üzüm üretiyorduk, 18 yılın sonunda 2020 yılındaki üzüm üretimimiz 4,2 milyon ton olarak gerçekleşti.

    Son yılların tartışmalı iki ürünü olan patates ve soğanda da durum farklı değil. 2002 yılında 5,2 milyon ton olan patates üretimimiz 2020 yılında da aynı kaldı; 5,2 milyon ton üretildi.

    2002 yılında 2,1 milyon ton olan soğan üretimimiz 2020 yılında 2,2 milyon ton olarak gerçekleşti.

    Üretim planlaması yok

    Diğer ürünlerde de durum pek farklı değil. Üretim planlaması olmadığı için çiftçiler, bir yıl önce para kazandıran ürünleri bir sonraki yıl daha fazla ekme yoluna gidiyor. Bu durum bazı ürünlerde artışa neden olurken, para kazandırmayan ürünlerde düşüşler yaşanıyor. Ancak 18 yılın ortalamasına baktığımızda neredeyse bütün tarımsal ürünlerin üretiminde ciddi bir artış olmadığı, hatta bazı ürünlerde ciddi düşüşler var.”

    Tarım alanları korunmalı, çiftçi desteklenmeli

    CHP’li Sarıbal, tarımsal üretimin arttırılması, gıda egemenliği ve güvenliğinin sağlanması için atılması gereken adımları ise şöyle sıraladı:

    “Tarım topraklarımızı mutlaka korumalıyız. Tarımsal üretim planlaması yapılmalı. Üretim öncesi alım fiyatları açıklanarak çiftçinin kazanabileceği bir güvence sistemi mutlaka oluşturulmalı. Tarımsal destekler ekim öncesi ve zamanında ödenerek, girdi maliyetleri karşısında çiftçi korunmalı. Çiftçilerimizin tarımdaki son teknolojik gelişmeleri uygulamaları için teşvik edilmeli. Biz bunları yapmadığımız sürece bugün olduğu gibi gıda egemenliği ve gıda güvenliği tehdit altında kalır.”

  • CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: Çiftçiler derhal serbest bırakılsın!

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: Çiftçiler derhal serbest bırakılsın!

    Adıyaman’da tütün üreticilerinin sorunlarını dinleyen CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, seslerini duyurmak için eylem yapan ve bu nedenle tutuklanan çiftçilerle görüştü. Çiftçilerin Anayasal hakları olan barışçıl bir eylem gerçekleştirdiklerini belirten Sarıbal, “Bu insanlar çiftçi. Ellerindeki nasırdan başka silahları yok. Bu insanların tutuklanması ne yasalara ne vicdana sığar. Derhal serbest bırakılmalı” dedi.

    CHP Genel Başkanı Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 15-16 Temmuz 2021 tarihlerinde Adıyaman’da iki günlük çalışma gerçekleştirdi. CHP Adıyaman İl Başkanı Burak Binzet ve Merkez İlçe Başkanımız Hüseyin Buluş ve İl Örgütünden yöneticilerle birlikte, tütün yetiştiriciliğinin yoğun olduğu Besni, Çelikhan ve Gölbaşı ilçeleri ile Pınarbaşı Beldesi’ni ziyaret etti.

    Adıyaman’da tütün pazarındaki esnafı ve tütün üreticileriyle de buluşan Sarıbal, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılarak, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan bu tütünün ticaretini yapanlara 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezası getirilmesi düzenlemesini protesto eden ve bu nedenle tutuklanan çiftçi üreticilerinin aileleriyle bir araya geldi. Eylemler sırasında tutuklu bulunan 10 çiftçiden ikisi Abuzer Çalgan ve Abdurrahman Özbayrak tahliye edildi. Sarıbal, tahliye edilen çiftçileri evlerinde, tutuklu bulunan çiftçileri de bulundukları Gölbaşı Cezaevinde ayrı ayrı ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti.

    Tütün demek ekmek demek

    Yaptığı ziyaretin ardından izlenimlerini aktaran CHP’li Sarıbal, Adıyaman’da “şark tütünü” denilen geleneksel tütünün sadece çiftçiler için değil esnaf için de büyük önemi olduğunu vurguladı. Getirilen yeni düzenleme nedeniyle insanların tedirgin ve morallerinin bozuk olduğunu bildiren Sarıbal, şunları söyledi:

    “Adıyaman’da tütün yok ise esnaf yok, hayat yok. Adıyaman’da tütün yok ise yoksulun, fakirin kazanacağı bir ekmek yok. Görüştüğümüz esnaf da çiftçiler de ‘kaçakçı’ olmadıklarını, tütünün vergilendirilmesine itiraz etmediklerini ifade ettiler. Vergi vermekten kaçmıyorlar. Ama bu insanlar yoksul. Binlerce insan bu tütünden ekmek yiyor. Tütünün satılmasının engelleneceği kaygısını taşıyorlar. ‘Tütünü biz üretiyoruz, biz satmak istiyoruz. Bizi kayıt altına alsınlar. Ziraat Odalarına üyeliğimizi yapalım. Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıt yapalım. Ama tütünümüzü satmaya engel olmasınlar. Tütün sayesinde gurbet ellerde ırgat olmaktan kurtulmuştuk, tütünümüz elimizden alınırsa yeniden ırgat oluruz’ diyorlar. Haklılar. Bu özel tütünün yetiştirildiği tarlalarda başka bir ürünün yetiştirilmesi, bu insanların geçimini sağlaması mümkün görünmüyor.

    Bir diğer önemli konu da şu. Bakınız, puro ve puro tütünlerinde gümrük vergileri %80’lerdeydi. Bir yıl içinde sürekli bu oran indirildi. Yeni yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile de %45’a düşürüldü. Yani yabancı tütünlerde vergi sürekli düşüyor ama bu topraklarda yetişen, Adıyaman’ın ekmeği olan, tütünden başka geliri olmayan bu yoksul insanların tütününe vergi koymak, şirketlere peşkeş çekilmesi için bir zorlama yapılıyor, tütünün satılması engelleniyor.

    Düzenleme ile getirilen 3 ile 6 yıllık cezaların kaldırılması gerekiyor. Bir de vergi olacak ise bunu çiftçi, alım satım yapanlar ödemeli. Vergi de makul sınırlarda olmalı.”

    Ne hukuki ne vicdani

    Tütün eylemlerinde tutuklanan çiftçiler ve aileleriyle yaptığı görüşmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Sarıbal, “Bu insanlar çiftçi. Ellerindeki nasırlardan başka silahları yok. Ekmeklerinin elinden alınacağı endişesiyle ve can havliyle seslerini duyurmaya çalıştılar. Kimseye zarar vermediler. Sadece Anayasa’nın kendilerine hak tanıdığı barışçıl protesto eylemi yaptılar. Şimdi tutuklular. Bu hukuki de değil vicdani de değil. Kendilerini ziyaret ettim. Şaşkın ve üzgünler. Bu insanların derhal serbest bırakılması gerekiyor. Hapiste tutulmalarını hak edecek hiçbir suçları yok” dedi.

    Ne Olmuştu?

    Hükümet 2017 yılında yaptığı bir düzenleme ile şark tütünü dediğimiz geleneksel tütünün ticaretini zorlaştırdı. Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılarak, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan bu tütünün ticaretini yapanlara 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezası getirildi. Düzenleme 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi.

    Tek geçim kaynağı bu tütün olan Adıyaman, Malatya ve Diyarbakır’daki üreticiler, düzenlemenin ertelenmesi talebiyle, demokratik hakları olan protesto eylemi yaptılar.

    Eyleme katılanlar, her zaman olduğu gibi, polis şiddeti ile karşılaştı. Eylemci çiftçilerin evleri gece yarısı basılarak gözaltına alındılar.

    Adıyamanlı tütün üreticilerinden 16 kişi tutuklanma talebiyle mahkemeye çıkarıldı. 10’u tutuklanarak cezaevine gönderilirken, 6’sı adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Tutuklanan 10 çiftçiden Abuzer Çalgan ve Abdurrahman Özbayrak, 16 Temmuz 2021 tarihinde tahliye edildi. Halen 8 çiftçi Gölbaşı K1 Tipi Cezaevinde tutuklu bulunuyor.

  • Bursa eski Milletvekili Ali Koyuncu hayatını kaybetti

    Bursa eski Milletvekili Ali Koyuncu hayatını kaybetti

    23. Dönem AK Parti Bursa Milletvekili Ali Koyuncu 53 yaşında hayatını kaybetti.

    AK Parti’nin 23. Dönem Bursa Milletvekili Ali Koyuncu bir süredir kanser sebebiyle tedavi gördüğü Ankara Güven Hastanesi’nde bugün vefat etti. Koyuncu’nun cenazesinin Cumartesi günü öğle namazını müteakip Ormankadı Mahalle Mezarlığında toprağa verileceği öğrenildi.

    Ali Koyuncu Kimdir?

    Ali Koyuncu, 3 Şubat 1968’de Bursa Mustafakemalpaşa’da doğdu. Babasının adı Veli, annesinin adı Sacide’dir. Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset ve Liderlik Okulu’nu bitirdi. Tarım, hayvancılık ve ticaret işleriyle uğraştı. Türkiye Süt Üreticileri Birliği Genel Başkanlığı görevini yürüttü. Türkiye Sivil Toplum Platformu Kurucu Üyeliği, TOBB İçecek Sektör Temsilciliği, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Ankara Delegeliği, Ziraat Odası, Pankobirlik ile Ticaret Odası ve Ticaret Borsası Üyeliği görevlerinde bulundu. Evli ve 2 çocuk babasıdır.

  • CHP’li Sarıbal: Çay fiyatı 2.7 liraya düştü

    CHP’li Sarıbal: Çay fiyatı 2.7 liraya düştü

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, uygulanan kota nedeniyle üreticilerin çayı açıklanan fiyatın çok altında bir fiyata özel sektöre satmak zorunda kaldığını söyledi. Sarıbal, “Primle birlikte yaş çay alım fiyatı 4 lira olarak açıklandı ama günlük alım 15-20 kilo ile sınırlandı. Çiftçi şimdi çayını 2,7 liraya özel sektöre satmak zorunda kalıyor” dedi.

    Üretilen 1.5 milyon ton yaş çayın yarısının ÇAYKUR tarafından alındığını, kalan yarısını ise özel sektöre mecburen satıldığını hatırlatan Sarıbal, “Bunu bilen özel sektör istediği kadar fiyat düşürüyor. Üreticilerin mağdur edilmemesi için açıklanan fiyatın taban fiyat olarak uygulanmalı. Bu yapılamıyorsa ürününü ucuza satmak zorunda kalan üreticilerin kaybı özel devlet tarafından karşılansın” diye konuştu.

    Verilen desteği ÖTV ile geri aldılar

    CHP’li Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, akaryakıtta yapılan özel tüketim vergisi (ÖTV) artışının çiftçiyi zor durumda bıraktığını ve bu durumun tarımsal üretimi olumsuz etkileyeceğini söyledi.

    Son ÖTV artışı ile mazotun litre fiyatına motorine 67 kuruş zam olarak yansıdığını hatırlatan Sarıbal, şunları söyledi:

    “Ülkemizde tarım sektöründe ortalama 3 milyar litre mazot kullanılmaktadır. Çiftçimiz yılda yaklaşık 20 milyar lira mazota para ödemektedir. Son zam ile çiftçimize ek 2 milyardan fazla yük bindi. Oysa iktidar 2020 yılında 2 milyar 901 milyon olan mazot desteğini 2 milyar 724 milyona düşürdü. Yapılan ÖTV zammı ile çiftçimize verilen ek 2 milyardan fazla yük bindi. Bütçeden çiftçiye verdikleri mazot desteği son yapılan zam ile geri alındı.”

    İhmal felakete neden oldu

    21 Mayıs 2021 tarihinde Bursa’nın Karacabey İlçesinde yaşanan sel felaketiyle ilgili de konuşan Sarıbal, aşırı yağışlar nedeniyle Karacabey’in 4 köyünde ekili alanların su altında kaldığını aktardı. Yaşanan sel sonrası buğday, soğan, karpuz, domates, biber, bezelye gibi ürünlerin ekili olduğu 10 bin dönüm ekili alan zarar gördüğünü kaydeden Sarıbal, bazı evleri su bastığını, tarım ekipmanlarının zarar gördüğünü ve bölgeye çalışmaya gelen mevsimlik tarım işçilerinin çadırlarının tahrip olduğunu anlattı.

    “Tek sevindirici taraf ise bu afetten dolayı can kaybının yaşanmamasıdır” diyen Sarıbal, yaşananların ihmallerden kaynaklandığını bildirdi. Sarıbal, “Bu ihmalin getirdiği bir sonuç. Dere yataklarında gereken bakımlar yapılmış olsaydı bu su baskınları yaşanmayacaktı. Her sonbaharda DSİ bölgedeki dere yataklarında gereken bakımı yapması, su kanallarını açık tutması, dere yataklarına yakın ağaçları budaması gerekiyor. DSİ özel sektöre işi ihale etmeden, işin uzmanı olarak bizzat kendisi bu bakımı yapmalı. Bu yapıldığı takdirde benzer aşırı yağışlarda derelerin taşmasının önüne geçilerek, su baskınları önlenmiş olur” dedi.

    Yayla engeli

    Konuşmasının sonunda Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinden Erzincan’ın Refahiye yaylalarına sürülerini götüren besicilerin yaşadığı mağduriyeti de aktaran Sarıbal, şunları söyledi:

    “Hayvancılığımızın can çekiştiği bir dönemde yetiştiricilerimize de her türlü zorluk çıkarılmaktadır. Bunun son örneği ise Erzincan’da yaşandı.

    Hayvanlarını yaylaya çıkarmak için Tunceli Çemişgezek’ten yola çıkıp Erzincan Refahiye’ye gitmek isteyen yetiştiricilere kaymakamlık izin vermedi. Hayvanların yüklü olduğu kamyonlar 28 saat yolda bekletildi. Ama izin verilmedi. Sürü sahipleri 30 saate yakın hayvanlarına yem ve su vermeden tekrar evlerine geri dönmek zorunda bırakıldı. Yol boyunca bu insanları güvenlik güçleri takip etti. Her yıl hayvanlarını beslemek için bölgeye giden vatandaşlar ilk kez böyle bir olayla karşılaştılar. Bu haksızlığın biran önce giderilmesi gerekmektedir. Bu yaylalar, meralar halkındır. Terörün bittiği söyleniyor. O zaman hemen bütün meralar, yaylalar üreticilerimizin kullanımına açılmalı.”

  • CHP’li Sarıbal: Çay üreticisini mağdur etmeyin

    CHP’li Sarıbal: Çay üreticisini mağdur etmeyin

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, çay hasadına kısa bir süre kaldığını belirterek, çay alım fiyatı belirlenirken çiftçinin mağdur edilmemesi çağrısında bulundu. Sarıbal, “Tarım Bakanlığı, Ziraat Odası, bölgedeki tarım sektör temsilcileri, sendikalar, çiftçiler, ÇAYKUR yetkilileri, özel sektör temsilcileri bir araya gelmeli. Maliyet artı refah payı üzerinden bir çay alım fiyatı belirlenmeli. Açıklanacak fiyat da mutlaka taban fiyat olmalı. Çay üreticisi mağdur edilmemeli” dedi.

    Çay alım fiyatı çiftçiyi mağdur etmemeli

    Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da pandemi koşullarında çay hasadının yapılacağını hatırlatan Sarıbal, çayın ülkemiz için önemini şu sözlerle dile getirdi: “Türkiye’de 80 yıldır çay kültürü oluşmuş durumda. 784 bin dönümde çay üretimi yapılmaktadır. Yılda 1 milyon 500 bin ton civarında yaş çay üretilmekte. 2020 yılı verilerine göre 270 bin ton ile 280 bin ton arasında kuru çay üretimimiz var. Çay 84 milyon insanımızı ilgilendiren bir ürün. Çay, halkımızın sudan sonra en çok tükettiği içecek. Kişi başına 3,5 kilogram çay tüketimi ile dünya birincisiyiz. Çayın ülkemizdeki hasadı 4-5 ayda yapılıyor. Ülkemizde yetişen çay dünyanın en kaliteli çaylarından biridir.”

    Açıklanacak fiyat taban fiyat olmalı.

    Sarıbal, geçen yıl üreticilerin 4 liradan olmasını talep ettikleri yaş çay alım fiyatının 3 lira 27 kuruş olarak belirlendiğini hatırlattı. Kilo başına verilen 13 kuruş prim desteğinin ise hasattan 8 ay sonra 2021 yılının nisan ayında verildiğini söyledi.

    Açıklanan fiyatın ‘tavsiye alım fiyatı’ olduğuna dikkati çeken Sarıbal, “ÇAYKUR üretilen ürünün yüzde 50’sini alırken, geri kalanını özel sektör alıyor. Özel sektör açıklanan tavsiye fiyatının çok altında ürün alıyor. 2 lira 60 kuruş, 2 lira 70 kuruşa, 2 lira 80 kuruşa çay aldı özel sektör. Çiftçi 3 lira 40 kuruştan vermesi gereken çayını 2 lira 60 kuruştan vermek zorunda kaldı. Çiftçi zarar etti” dedi.

    Bu yıl bütün girdilerin arttığını vurgulayan Sarıbal, yaş çay alım fiyatının, girdi maliyetleri hesaplanarak ve çiftçinin refah payı eklenerek belirlenmesini istedi. Sarıbal şunları söyledi:

    Gübre %80 arttı

    “Çay toplama yevmiyesi yüzde 30 arttı. Valilik 200 lira açıkladı ama yıllardır valiliğin açıkladığı fiyat uygulanmadı, bu yıl da bu fiyat uygulanmayacak. Yevmiyeler 250-300 lirayı bulacak. Taşıması, filesi, çayla ilgili çok alanda fiyatlar arttı.

    Çay çiftçisinin çayda en çok kullandığı iki gübreden biri olan %26 Nitrat’ın tonu geçen yıl bin 400 lira ile bin 500 iken bu yıl 2 bin 500 liraya çıktı. Artış yüzde 80.

    Bir başka çok kullanılan gübre olan ÜRE ise tonu 2 bin liradan 3 bin 500 ile 3 bin 700 lira, 3 bin 800 liraya çıktı. ÜRE gübresindeki artış da yüzde 80.

    Şimdi çay fiyatı açıklarken bu girdilerin dikkate alınması gerekir. İşçilik, gübre ve bakım girdileri yani budama, temizlik, taşıma girdileri dikkate alınmalı.

    Bütün bu girdiler hesaba katılarak ve çiftçinin refah payı eklenerek bir çay fiyatı açıklanmalı. Bu fiyatı belirlerken de Tarım Bakanlığı, Ziraat Odası, bölgedeki tarım sektör temsilcileri, sendikalar, çiftçiler, ÇAYKUR yetkilileri, özel sektör temsilcileri bir araya gelmeli. Maliyet artı refah payı üzerinden bir fiyat belirlenmeli.

    Yaş çayın kilosu için 4.5 lira diyen var, 5 lira diyen var 5.5 lira olsun diyen var. Bütün bu rakamların sahici olabilmesi için bir ekibin oluşması, bu grubun içinde çayın bileşenlerinin olması, bunların oturup çayın fiyatını belirlemeleri lazım. Açıklanacak fiyat referans, tavsiye fiyatı değil taban fiyat olmalı. Yoksa 10 lira da açıklansa çiftçi özel sektöre teslim olur. Özel sektör istediği fiyattan çay alır. Fiyata uyacak tek kurum ÇAYKUR olacaktır. O yüzden açıklanacak fiyat taban fiyat olmalıdır. Özel sektör de açıklanan fiyatın altında alım yapmamalıdır. Çay üreticisi mağdur edilmemelidir.”

    Çay piyasasında önemli bir kurum olan ÇAYKUR’un içinde bulunduğu duruma da değinen Sarıbal, şöyle devam etti:

    ÇAYKUR’un zararları

    “Bir İktisadi Devlet Teşekkülü olan ÇAYKUR, çay alanındaki en önemli kuruluştur. ÇAYKUR bünyesinde, 46 yaş çay işleme fabrikası ve 1 çay paketleme fabrikası bulunuyor. Ayrıca; 1 pazarlama ve üretim bölge müdürlüğü, 8 pazarlama bölge müdürlüğü, Anatamir Fabrikası, Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 12 bin 541 çalışanı ve günde 9 bin 095 ton yaş çay işleme kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük çay kuruluşudur. ÇAYKUR, Türkiye’de yetiştirilen çayın %50-55’ni satın almaktadır. ÇAYKUR tek başına çay sektörünün yüzde 50’sine hükmediyor. Ama buna rağmen zarar ediyor.

    Varlık Fonu’na devredilene kadar karda olan ÇAYKUR, Varlık Fonu’na devredildikten sürekli zarar etti. Fona devredildikten sonra maliyet giderleri satış giderlerinin üzerine çıkan ÇAYKUR, 2017’de 267 milyon, 2018’de 657 milyon, 2019’da 635 milyon ve 2020 yılında 547 milyon lira zarar açıkladı.

    ÇAYKUR bir yandan zarar ederken bir yandan da reklamlara milyonlar ödüyor. ÇAYKUR, çay tanıtımı yapmak üzere 30 Mart’ta bir film şirketiyle 700 bin liralık sözleşme yaptı.

    ÇAYKUR daha önce de pahalı reklam anlaşmalarıyla gündem olmuştu. 2019’da 11 milyon 86 bin 458 liralık reklam filmi, açık hava reklamı ve çay bardağı ödemesi yapan ÇAYKUR’un, 2020’nin Şubat ayında ise 15 günlük reklam yayını için 3 milyon 990 bin lira ödediği ortaya çıkmıştı.

    ÇAYKUR’un böylesine kötü yönetilmesi çay üretimini ve çiftçisini de olumsuz etkiliyor.”

    Çayda ithalatçıyız

    Uygulanan kötü politikalar sonucu ülkemizin 2006 yılından itibaren net çay ithalatçısı olduğunu belirten Sarıbal, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ‘tek adam keyfi yönetimi’ döneminde ithalat artarak devam etti. 2003’den bugüne kadar (Şubat 2021) AKP döneminde 163 bin ton çay ithalatına 394 milyon dolar ödeme yapılmıştır. Bu ithalat her yıl biraz daha artmaktadır” dedi.

    2018 yılında 15 bin 635 ton çay ithalatına 39 milyon dolar, 2019 yılında 18 bin 837 ton çay ithalatına 40 milyon dolar ödendiğini aktaran Sarıbal, “2020 yılında 22 bin 500 ton çay ithalatı ile Cumhuriyet dönemi ithalat rekoru kırıldı. Bu ithalata 46 milyon dolar ödendi. Tek adam keyfi yönetiminin yürürlükte olduğu 2018-2021 yılları arasında 61 bin ton çay ithalatına 133 milyon dolar ödendi. 2021 yılının Ocak ve Şubat aylarında ise 4 bin ton çay ithalatına 9 milyon dolar para ödendi” diye konuştu.

    Gübre desteği verilmeli

    Sarıbal, konuşmasının sonunda çay için hayata geçirilmesi gereken uygulamaları ise şöyle sıraladı:

    • “Bu arada ÇAYKUR Varlık Fonundan çıkarılarak liyakat sahibi kişilerce yönetilmesi sağlanmalı.
    • Çay için gübre desteği hızlıca hayata geçirilmelidir. Her yıl, gübre fiyatının artışına uygun olarak, gübre desteği arttırılmalı.
    • Prim destekleri hasattan sonra 2 ay içinde verilmeli.
    • Çaydaki fire uygulaması mağduriyetlere neden oluyor, bu yeniden gözden geçirilmeli.
    • Alım yerlerinde kota ve kontenjanda esneklik yaratılmalı.
    • Organik tarım, iyi tarım desteği sağlanmalı. Satışında kolaylıklar sağlanmalı.”

     

  • Sarıbal: Reform paketinde çiftçi yok gözden çıkarılmış

    Sarıbal: Reform paketinde çiftçi yok gözden çıkarılmış

    Ekonomide Reform Paketi’ni değerlendiren CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, “AKP’nin gündeminde çiftçinin, tarımın olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Pandeminin başında açıklanan İstikrar Kalkanı Paketinde çiftçiye 1 kuruş bile destek vermeyen AKP yönetimi son açıkladığı Reform Paketi’nde de yine çiftçiye bir kelime bile yer vermemiş. AKP tarımı da çiftçiyi de gözden çıkarmış” dedi.

    AK Parti’nin 19 yıllık iktidarı döneminde 23 farklı ekonomi paketi açıkladığını kaydeden Sarıbal, “Açıklanan paketlerin ülke ekonomisine bir katkısının olmadığının farkındayız. Ama kâğıt üstünde bile olsa çiftçinin açıklanan paketlerden dışlanması bize AKP için çiftçinin yok hükmünde olduğunun en bariz göstergesi” diye konuştu.

    Sarıbal, konuya ilişkin şu görüşleri dile getirdi:

    “Geçen yıl pandeminin başında, ülkelerin tarımsal üretimin önemine vurgu yaparak çiftçisine destek olduğu bir dönemde, bütün kesimlere destek amacıyla ‘İstikrar Kalkanı Paketi’ açıklandı. Çiftçiye 1 kuruş verilmedi. Şimdi de Ekonomide Reform Paketi açıkladılar yine çiftçi yok.

    AKP döneminde tarım tam bir çöküş yaşarken, iki yıldır uygulanmakta olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde ise tarımdaki veriler daha da kötüleşmeye başladı. Tarım Bağ-Kur’lu sayısı Haziran 2018 tarihinde 690 bin kişi iken 147 bin kişi azalarak Aralık 2020 tarihinde 547 bin kişiye düştü. Yine aynı dönemlerde tarımda çalışan sigortalı 47 bin kişi iken bugün 31 bin kişiye düştü.

    Tüm bunlar yetmezmiş gibi çiftçinin Haziran 2018 tarihinde bankalara borcu 96,9 milyar TL iken 33,6 milyar lira artarak 130,5 milyar liraya ulaştı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde çiftçinin borcu %32 arttı.

    Çiftçi üretimden çıkıyor

    Çiftçi üretimden kaçıyor, köyünü, tarlasını terk ediyor, borcu artıyor buna karşın AKP döneminde ithalat rekorları hız kesmiyor. Canlı hayvandan, buğdaya, arpa, mısır, pamuk, soya, mercimeğe kadar ülkemizde üretilmesi mümkün tüm ürünlerde ya dünya rekoru kırıyoruz ya da Cumhuriyet döneminin ithalat rekoru kırıyoruz.

    Çiftçi hayatından memnunsa neden çiftçiliği bıraksın, para kazanıyorsa neden kredi kullansın. Çiftçi borç ve hacizlerle boğuşurken açıklanan son pakette çiftçinin sorununa yönelik tek bir çözüm yok.

    Bunun adı şudur; AKP ve Saray Rejimi ülke tarımını, ülke çiftçisini gözden çıkarmış. Ama anlamadıkları şey şu, düne kadar üretmek yerine daha ucuz diye ithalatı önemsiyorlardı. Devletin kaynakları ithalata akıtılıyordu. Ama şimdi ithalat üretmekten daha pahalı. Örneğin daha yeni Toprak Mahsulleri Ofisi mısır ithalatı için ihaleye çıktı. Çiftçiden tonunu 1350 liradan aldıkları mısırı şimdi 1800 liradan dışarıdan almaya çalışıyorlar. Buna rağmen çiftçiye gereken desteği vermiyorlar. Açıkladıkları “Reform”larda çiftçinin adını bile anmıyorlar.”

    Bakan başarısızlığını övgülerle kapatmaya çalışıyor

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin “Türkiye açısından her yüzyılın bir lideri vardır. Bu yüzyılın lideri de Recep Tayyip Erdoğan’dır” açıklamasını da eleştiren Sarıbal, “Tarım Bakanı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri tek adam keyfi yönetiminde tarımda yaşanan başarısızlığı örtmek için Erdoğan’a övgüler düzüyor ama tarımdaki çöküş bu övgülerle kapanmayacak kadar büyük” dedi.

  • CHP’li Sarıbal: Büyüyen tarım değil çiftçinin borcu

    CHP’li Sarıbal: Büyüyen tarım değil çiftçinin borcu

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi, 2020 yılında %4.8 büyüyen tarım kesimi ile ilgili “Pandemi koşullarına rağmen üretim yapan çiftçi sayesinde tarımda bir büyüme görülüyor ama bu büyümenin ne üreticiye ne tüketiciye faydası yok. Çiftçinin son bir yılda borcu 21 milyar arttı. Büyüyen çiftçinin geliri değil, borcu” dedi.

    TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2020 yılı büyüme rakamlarını değerlendiren Sarıbal, tarımda %4.8’lik büyüme yaşandığını, 2020 yılında tarımsal hasılanın ise 277 milyar liradan 333 milyar liraya yükseldiğini hatırlattı. Sarıbal, “2003 ile 2020 yılları arasında tarım sektörünün ortalama büyümesi %2.75 oldu. Bu açıdan bakınca 4.8’lik büyüme önemli. Ancak tarımsal hasıla TL bazında büyürken dolar bazında azaldı. 2019 yılında 48,9 milyar dolar olan tarımsal hasılamız 2020 yılında 2,5 milyar dolar azalarak 46,4 milyar dolara geriledi” diye konuştu.

    Pandemi sürecinde Tarım ve Orman Bakanının çiftçiye “bir karış boş yer kalmasın, gerekirse devlet ürününüzü alır” dediğini ve çiftçinin ürettiğini belirten Sarıbal, şunları söyledi:

    Çiftçi de tüketici de kaybetti

    “Çiftçi sözünü tuttu. Hükümet yetkililerine inandı ve güvendi. Ekimini yaptı ve fazla da üretti. Ürettiği için cezalandırılan bir çiftçi kesimiyle karşı karşıyayız. Bir yılda gübreye verilen para yüzde 60 ile 80 arasında artmış. Yem fiyatları yüzde 60 artmış. İlaç yüzde 30 ile 50 arasında artmış. Tohum yüzde 30 artmış. Yani üretim kalemlerinin tümü artmış.

    Bu büyüme, artan girdi maliyetlerine rağmen üreten çiftçinin sağladığı bir büyüme. Ama çiftçimiz pandemide bile ürününden para kazanamadı. Bakınız patates üreticileri perişan. Kilosunu 1.5 liraya mal ettiği patatesi 80 kuruşa, yanı zararına bile satamıyor. Soğanda da durum aynı. Oysa hükümet TMO ve Tarım Kredi Kooperatifi aracılığıyla bu ürünleri çiftçiden alıp değerlendirebilir. 12 Eylül askeri darbesi sonrası kurulan cunta hükümeti bile soğanı elinde kalan çiftçilerin soğanını almak için karar almıştı. Mevcut AKP yönetimi ise maalesef çiftçilerin sorunlarına duyarsız.

    Çiftçi üretti ama üretirken de borç batağına saplandı. Nitekim çiftçi borçları son bir yılda 21 milyar lira arttı. Öyleyse bu büyümenin çiftçiye bir yararı olmadığı ortadadır. Çiftçi kazanamadı, artan gıda enflasyonunun da gösterdiği gibi daha pahalı gıda alan tüketici de bu büyümeden yararlanmamış görünüyor. Yani hem çiftçi kaybetti hem tüketici. Bir büyüme var ama ne çiftçiye yaramış ne de tüketiciye yaramış.”

    Zeytin üreticisi yardım eli bekliyor

    CHP’li Sarıbal, basın toplantısında, 23-25 Ocak 2021 tarihleri arasında Ege Bölgesinde etkili olan soğuk havalar nedeniyle Bursa başta olmak üzere birçok ilde zeytin bahçelerinin zarar gördüğünü aktardı. Zeytin üreticilerinin ciddi bir ürün kaybıyla karşı karşıya olduğunu hatırlatan Sarıbal, “Bahçeleri gezdik. Bazı zeytin ağaçları tamamen kuruma riski ile karşı karşıya. 2020 ürünlerinden para kazanamayan üreticinin 2021 yılında ciddi bir ürün kaybı yaşayacağı anlaşılıyor. Yetkililerin derhal bölgede gereken incelemeleri yaparak, üreticiye destek olması gerekiyor. Çiftçilerin acilen borçlarının derhal faizsiz ertelenmesi. Yetmez borç faizlerinin silinerek, kalan borçlarının da uzun döneme yayılacak şekilde yapılandırılması gerekiyor. Çiftçilerin bahçelerinin bakımlarını yapmaları, üretime devam etmeleri için de parasal desteğe ihtiyaçları var. Sattıkları ürünlerin primleri arttırılabilir. Ucuz kredi imkanı tanınabilir. Ama bunların da biran önce yapılması şart” görüşünü dile getirdi.