Etiket: Bursa Olgunlaşma Enstitüsü

  • Bursa Olgunlaşma Enstitüsü’nden Erasmus Projesi

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsü’nden Erasmus Projesi

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsü öğretmenleri Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen Erasmus, Yetişkin Eğitimi Konsorsiyumu faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen, 26 Şubat – 1 Mart 2024 tarihleri arasında Hırvatistan’ın Zagreb kentinde düzenlenen “Eğitimde Yapay Zekâ ve Artırılmış Gerçeklik Uygulamaları ile Öğrenmeyi Güçlendirmek” başlıklı Erasmus+ KA1 Personel Hareketliliği eğitimine katıldı.

    Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen eğitimcilerle birlikte yapay zeka ve artırılmış gerçekliğin eğitimde kullanımına yönelik teorik ve uygulamalı bilgiler edinildi.

    Eğitimde, yapay zekanın kullanımı, yapay zeka destekli öğrenme araçları, artırılmış gerçeklik teknolojisi ve eğitimde kullanımı, artırılmış gerçeklik uygulamaları ve eğitim materyallerinin geliştirilmesi gibi konularda uzmanlar tarafından sunumlar yapıldı.

    Öğretmenler, ayrıca uygulamalı çalışmalarda bulunarak, yapay zeka ve artırılmış gerçeklik teknolojilerini kullanarak kendi ders materyallerini geliştirdiler.

  • Bursa Olgunlaşma Enstitüsünde 100.Yıl coşkusu

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsünde 100.Yıl coşkusu

    Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile yüce Türk milletinin büyük mücadelesiyle kurulan Cumhuriyet’in 100. Yıl dönümü Olgunlaşma Enstitüsünde büyük coşkuyla kutlandı.

    Program; saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı Enstitü Müdürü Nilüfer Karakoç yaptı.

    Program şiirler ve Cumhuriyet Destanı adlı orotoryo ile devam etti. Ardından; Bursa Büyükşehir Belediyesi Bando Şube Müdürlüğünden Şef Gökhan Çelik yönetimindeki bando takımının dinletisi yer aldı.

    Kapanışta Onuncu Yıl Marşı ve İzmir Marşı eşliğinde ellerde bayraklarla Türk Bayrağı giysisi ile Bursa Olgunlaşma Enstitüsü ailesi çoşku dolu bir 100. Yıl Cumhuriyet Bayramı kutladı.

  • Olgunlaşma Enstitüsü deprem bölgesine eşya üretiyor

    Olgunlaşma Enstitüsü deprem bölgesine eşya üretiyor

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsü, depremden etkilenen vatandaşların ihtiyaçlarına yönelik çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. MEB’in koordinasyonunda ve Bursa İl Millî Eğitim Müdürlüğü iş birliğinde yürütülen çalışmalar çerçevesinde Bursa Olgunlaşma Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen üretimlerle hazırlanan ihtiyaç malzemeleri Bursa Valiliği ve AFAD koordinasyonuyla deprem bölgesine gönderiliyor. Depremden etkilenen vatandaşlar için battaniye, kazak, atkı, bere, çocuk tulumu gibi birçok ihtiyaç malzemesi üreten Bursa Olgunlaşma Enstitüsü, üretimine uyku tulumu ile devam ediyor. Üretilen uyku tulumları depremzedelerin zorlu kış şartlarında ısınma ihtiyacına yönelik olarak tasarlanıyor. Üretim yapılırken planlamalar 7 gün 24 saat çalışma esasına göre devam ediyor. Hummalı bir çalışma yürütülen enstitüde çok sayıda öğretmen, usta öğretici ve kursiyer makinelerin başına geçerek uyku tulumları dikiyor.


    Kahramanmaraş’ta yaşanan üzücü deprem felaketi sonrasında Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa eğitim camiası olarak kendilerinin de seferber olduklarını ifade eden Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Serkan Gür, “Türkiye büyük bir felaket ile karşı karşıya kaldı. Bakanlığımızın koordinasyonu ve Valiliğimizin iş birliğinde deprem bölgesindeki vatandaşlara soğuk kış şartlarında nasıl destek olabiliriz düşüncesinden hareketle ilk günden itibaren çalışıyoruz. Kıyafet ve battaniyeden çadır ve sobaya, gıda maddesinden bölgede kurduğumuz seyyar mutfak ekiplerine kadar tüm imkânlarımızla vatandaşlarımıza destek olmak için çaba sarf ediyoruz. Bursa eğitim camiası olarak meslek liselerimizden hayat boyu öğrenme kurumlarımıza, temel eğitim okullarımızdan ortaöğretim okullarımıza kadar hep beraber seferber olduk. Bursa Olgunlaşma Enstitümüzde bu çerçevesinde önemli üretimler gerçekleştiriyor. Enstitümüz tarafından üretilen uyku tulumları deprem bölgesine sevk ediliyor. Bizlere destek veren Bakanlığımıza ve Valiliğimize şükranlarımı sunuyor, birlikte önemli çalışmalar yürüttüğümüz eğitim camiamızın her bir ferdine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” dedi.


    Depremden etkilenen vatandaşlara imkânları çerçevesinde azami destek olmak için çaba sarf ettiklerini ifade eden Bursa Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Nilüfer Karakoç, “Deprem bölgesindeki vatandaşlarımız için hep beraber özverili bir şekilde elimizden geldiğince faydalı olmaya çabalıyoruz. Tüm bölümlerimiz canla başla, fedakârlık yaparak çalışıyoruz. İlk günden itibaren başladığımız üretim organizasyonunda bizlere destek veren Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü yetkileri ve İl Müdürlüğü ile emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.

  • Bursa’da hayvan derileri sanatsal ürünlere dönüşüyor

    Bursa’da hayvan derileri sanatsal ürünlere dönüşüyor

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsünde, tabaklanmış hayvan derilerine ince işçilikle sanatsal dokunuşlar yapan iki öğretmen, tablo, takı, ayna çerçevesi, çanta gibi aksesuarlar üretiyor.

    Enstitünün El Sanatları Teknolojisi alanında görevli öğretmenler Deniz Şenol ve Bahar Yağcı, 7 yıldır okul bünyesinde yürüttükleri çalışmalarda, büyükbaş ve küçükbaş hayvan derilerini sanatsal ürünlere dönüştürüyor.

    Derilerin seçilmesinden başlayarak her aşamayla ilgilenen Şenol ve Yağcı, titizlikle işledikleri derilere Ulu Cami, Tophane Saat Kulesi gibi Bursa’nın önemli tarihi yapıları ile Osman Gazi figürlerini aktarıyor.

    Desenin deriye çizilmesi, işlenmesi, boyanması ve son olarak bekletilmesi gibi süreçlerden geçen eserler yaklaşık 3 ayda ortaya çıkıyor.

    Tabloların yanı sıra yapılan takı, ayna çerçevesi ve çantalar da enstitüde sergileniyor.

    Sergileme amaçlı yapılan bu eserlerden bazıları talep edenlere satılıyor.

    “Desen yoğunsa bir eserin tamamlanması 2-3 ay sürüyor”

    El sanatları öğretmeni Deniz Şenol, eserleri hazırlarken belirledikleri temalar üzerinden çalışma yaptıklarını söyledi.

    Şenol, bu yılın temasının, UNESCO tarafından vefatının 600’üncü senesi dolayısıyla anma ve kutlama yıl dönümü programlarına alınan Mevlid-i Şerif’in yazarı Süleyman Çelebi olduğunu aktardı.

    Süleyman Çelebi temalı eserler yapmak için çalışmalarını sürdürdüklerini dile getiren Şenol, üretim aşamasına ilişkin şunları kaydetti:

    “Öncelikle deri seçimi yapıyoruz. Çoğunlukla büyükbaş hayvan derilerini kullanıyoruz. Deri üzerindeki desenleri çalışmakla esere başlıyoruz. Bu işlemler için çekiç ve kraft adlı aletimiz var. Desenin daha iyi çıkması için altta sert bir zeminin olması lazım. Bitirdikten sonra boyama için arkadaşıma veriyorum. Desen yoğunsa bir eserin tamamlanması 2-3 ay sürüyor. Alt zeminde sığır derisini kullanıyorum, 3 milimetre olduğu zaman da manda derisi kullanıyorum. Orta kısımlarda da davul derisi kullanıyorum, o da genellikle küçükbaş hayvan derisi oluyor.”

    Şenol, deri işlemenin kendisi için zevkli olduğunu dile getirdi.

    Bu sanatı başkalarına da öğretmek istediğini belirten Şenol, “Yetiştirebileceğim öğrencim yok. Şu anda iki arkadaş çalışıyoruz. Alttan gelen bir nesil olursa tabii ki çok güzel olur.” dedi.

    Şenol, tablo için kullandıkları derilerden artan malzemeleri çanta, ayna çerçevesi, takı gibi ürünlere dönüştürdüklerini sözlerine ekledi.

  • 2 yıldır ilmek ilmek işleniyor! Son aşamaya gelindi

    2 yıldır ilmek ilmek işleniyor! Son aşamaya gelindi

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsü tarafından işlenen Osman Gazi’nin Tophane’deki türbesinin sanduka örtüsü (Puşide) 2 yıldır işleniyor. İlmek ilmek işlenen puşidenin eylül ayında tamamlanması hedefleniyor.

    Türk-İslâm motifleriyle birçok çalışmaya imza atan Bursa Olgunlaşma Enstitüsü, Osman Gazi Türbesi’nin sanduka örtüsünün sadece nakışlarını 1,5 yıl inceledikten sonra örtünün bire bir aynısını işliyor. Hiçbir kimyevi maddenin kullanılmadığı örtülerde hayvani yapıştırıcı ve 15 kilo bin ayar gümüş tel kullanıldı.

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsü El Nakışları Bölüm Şefi Güleser Sencar, “Osman Gazi türbesinin sandukasına yeni örtü işlemesi yapıyoruz. Bu örtüye 2 yıl önce başladık. Bu örtüyü daha önce yapılmamış bir teknikle işlediğimiz için karar verme süreçleri ve desenlerin çözümlenmesi uzun bir zaman aldı. Bu örtüyü 2 yıldır işliyoruz.

    Normalde türbe örtülerinin puşideleri Maraşi tekniğinde çalışılır. Osmangazi Han’ın türbe örtüsünün diğer tekniklerden bir farkı kullandığımız kağıtları oymacılık tekniğiyle oyuyoruz. Üzerini tellerle işliyoruz. Örtümüzü sandukanın üzerindeki eserin aynısından işliyoruz.

    200 yıl öncesinde işlenen tekniğin aynısını uyguluyoruz. Örtünün büyüklüğü 15 metrekare olacak. Örtünün tamamında 15 kilo bin ayar gümüş tel kullandık” dedi.

  • “Keles bebeği” maharetli ellerde hayat buldu

    “Keles bebeği” maharetli ellerde hayat buldu

    Bursa Olgunlaşma Enstitüsü, yapımı durma noktasına gelen Keles bez bebeklerini geleneksel yöntemlerle tekrar üretmeye başladı.

    Enstitünün öğretmen ve usta öğreticileri tarafından uzun süren araştırmalar sonucu geleneksel olarak yapılışı ve kullanılan materyaller belirlenip el işçiliğiyle üretilen bebekler ve kıyafetleri, geçmişe ışık tutuyor.

    Bebeklerin üzerindeki kıyafetler ve özellikleri, yöre halkının daha önce kullandığı kültürü geleceğe aktarıyor. Aynı zamanda bebekler, çocukların oynayabileceği tarzda işleniyor.

    Öğretmen Şükran Özgen koordinatörlüğünde, Emine Ergül, Betül Gül Yavuz, Ayfer Çobanoğlu, Nevin Durmuş, Çiğdem Özcan, Ebru Kızılkaya, Yıldız Yavaş Acar, Şule Öz ve Resul Makav tarafından üretilen bebekler, enstitü bünyesinde satışa da sunuldu.

    Enstitü müdürü Nilüfer Karakoç, yaptığı açıklamada, Türk toplumunun çok zengin bir giyim kültürünün bulunduğunu, Bursa’nın da bunda önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.

    Bursa’da geleneksel giysiler noktasında ilk akla gelen bölgenin Keles ilçesi olduğunu belirten Karakoç, şöyle devam etti:

    “Keles yöresi, yakın zamana kadar özel günlerinde, düğünlerinde, giydikleri kıyafetler, aksesuarlar, işlemeler, desenlerle duygularını, düşüncelerini adeta bir sanata dönüştürerek, kıyafet olarak üzerlerinde taşımışlardır. Keles bebeğini tekrar yaşatma adına çalışmalara ve araştırmalara başlamıştık. Keles giysileri, bu bebeklerde kendine vücut bulmuş. Bu bebeklerin üzerindeki giysilerin de yeni nesle kendini tanıtma fırsatı bulacağı düşüncesiyle yapımına başladık. Günümüzde çocuklarımızın manken gibi bebekleri giydirip bunlardan mutlu olduğunu gördüğümüzde hem onları mutlu edelim hem de mutlu olduklarında kendi kültürlerini tanısınlar düşüncesiyle hareket ettik. Keles bebeğinin yapımı ile kültürümüzü yeniden tanıtmak amacıyla alanında uzman öğretmenlerimizle bu çalışmaları yapıyoruz.”

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde üretmeyi sürdürdüklerini vurgulayan Karakoç, kendisini geliştirmek ve yeni bir hobi kazanmak isteyenlerin Olgunlaşma Enstitüsüne gelebileceğini ifade etti.

    “Kıyafetler Anadolu kadınının ruhunu gösteriyor”

    Proje koordinatörü Şükran Özgen ise Anadolu kadınının yaşadığı yeri, çadırını süslerken dokuduğu ürünleri kullandığını, bunların da kilimler, örtüler olduğunu aktardı.

    Çeşitli renk, desen ve motiflerin Anadolu kadınının giysilerinde işlendiğini dile getiren Özgen, günümüzde giysilerde çağın gerektirdiği şekilde değişiklikler olduğunu bildirdi.

    Özgen, “Bu yöresel giysiler, şehir merkezlerine uzak yerlerde yaşatılıyor, Bursa’da da Keles ve köylerinde var. Oralarda kadınlar hala özel günlerde bayramlarda, düğünlerde bu giysileri giyiyor. Enstitümüzün misyonu, geleneği geleceğe taşımak olduğu için bu bebekleri üretmeye başladık.” dedi.

    Özgen, araştırmalarında birçok ülkenin kendi yöresel bebeklerini yaşattığını gördüklerini anlattı.

    Giysi kültürünün aktarımında çocuklara yönelik materyallerin önemine değinen Özgen, şöyle konuştu:

    “Bu bebeklerin üzerindeki kıyafetler, Keles yöresi kadınlarının giydiği aynı kıyafetler. Boyutlar küçülünce bire bir olmasına özen gösterdik. Tamamı el işçiliği. Burada Keles başlığı çok önemlidir; yörede buna pullu fes derler, doğada bulunan bütün renkleri içinde barındırıyor. Kıyafetler Anadolu kadınının ruhunu gösteriyor bize. O bölgede ‘belik’ denilen, araya kırmızı iplerin geçirildiği saç örgü detayları var. İşlemeleri bir şekilde zamanında iç çamaşırı olarak kullanılmış, pamuklu kumaşlardan yapılma göynek ve şalvarı var. Üçetek denilen iki tarafı yırtmaçlı, arkası işlemeli giysi bulunuyor. En son üzerinde ‘güdük’ dediğimiz cepken yani yeleği bulunur. Elle dokunan patikleri de var.”
    Okulun araştırma bölümü sayesinde detaylara ulaşabildiklerini bildiren Özgen, Keles bebeklerinin büyüklerin de ilgisini çektiğini sözlerine ekledi.