Etiket: bursa şehir hastanesi

  • Acil servis yerine aile hekimine başvurun

    Acil servis yerine aile hekimine başvurun

    Havaların soğumasıyla birlikte soğuk algınlığı şikâyetiyle acil servislere yapılan başvurularda artış gözlemlenirken oluşan yoğunluk nedeniyle kritik vakalara hızlı müdahale olumsuz yönde etkilenebiliyor. Bu kapsamda Bursa Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniğinde görevli Öğretim Üyesi Doç. Dr. Suna Ereybar Atmaca, vatandaşlara hangi durumlarda acil servise başvurmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulundu.

    Acil servislere başvuruların artmasının birçok nedeni olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Atmaca, “Hastalarımızın birinci basamak sağlık hizmetlerini yani aile hekimliklerini etkin kullanamaması ve hastaneden alınan randevulara yeterli hassasiyet göstermemesi acil servis başvurularımızı arttırmaktadır. Aynı zamanda kronik hastalıkların takipsiz kalması, kronik hastalık takibinin acil servislerde yürütülme noktasında bize danışılması da oldukça fazla başvuru kabulüne neden olmaktadır” şeklinde konuştu.

    Evde istirahat edin

    Özellikle mevsimsel geçişlerde ortaya çıkan grip ve nezle salgınıyla acil servislere başvuruların pik noktasına ulaştığının altını çizen Doç. Dr. Atmaca, “Bu noktada hastalarımız evde kendi uyguladıkları destek tedaviyle birlikte aile hekimlerine başvurarak onların yardımıyla bu süreci atlatabilirler” ifadelerini kullandı.

    Bu durumlarda mutlaka başvurun

    Acil servislere başvurulması gereken durumları belirten Atmaca, “Acil servise; hayati risk oluşturabilecek bilinç bulanıklığı, göğüs ağrısı, kolda bacakta tutmama, konuşamama gibi felç belirtileri, yaralanmalar, zehirlenmeler, yanıklar gibi ani gelişen ve hayatımızı riske sokabilecek durumlarda mutlaka başvurmalıyız” dedi.

  • Bursa’ya yeni modern tüp bebek merkezi

    Bursa’ya yeni modern tüp bebek merkezi

    Bursa ve Güney Marmaradaki illerin ileri sevk merkezi konumunda olan Bursa Şehir Hastanesi’nde yeni bir hizmet daha verilmeye başlandı. Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılma işlemleri tamamlanan Tüp Bebek Merkezi, kasım ayı itibariyle faaliyete geçerek hasta kabulüne başladı.

    Tüp bebek merkezi ile ilgili açıklamalarda bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Özlem Çaylan Canıtez, Bursa ili ve çevre illerde doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftlere hizmet vermeyi amaçladıklarını söyledi. Bu çiftlerin tetkik, tanı ve tedavi süreçlerinin tüm basamaklarının merkezde gerçekleştirilebileceğini ifade eden Op. Dr. Canıtez, “Basit bir yumurtlama tedavisinden aşılamaya, aşılamadan komplike bir tedavi olan tüp bebek tedavisine kadar tüm aşamalar merkezimiz bünyesinde gerçekleştirilecektir. Bunun yanında üremenin korunması kapsamında örneğin; kanser tedavisi görecek olan kadın ve erkek üreme çağındaki kadın ve erkek hastalarımızın üreme hücrelerinin dondurulması ve saklanması gibi işlemler de merkezimiz bünyesinde yapılacaktır. Bu sayede hastalarımız ilerleyen yıllarda çocuk sahibi olmak istedikleri zaman bu şanslarını koruyabileceklerdir. Merkezimizin Bursa ilimize hayırlı olmasını diliyorum.’ ifadelerini kullandı.

    Tüp bebek tedavisi yıllar içinde pek çok gelişme gösterdi

    Merkezde görev yapan Embriyoloji ve Histoloji Uzmanı Dr. Nur Pınar Çimen de tüp bebek çalışmalarının tarihsel gelişimine dikkati çekerek ülkemizin bu anlamda yaptığı çalışmalara değindi.
    İlk tüp bebeğin 1978 yılında dünyaya geldiğini hatırlatan Dr. Nur Pınar Çimen, ülkemizde ise 1988’de ilk tüp bebeğin olduğunu kaydetti.

    Bursa Şehir Hastanesi’nin de bu anlamda büyük bir potansiyel barındırdığına vurgu yapan Dr. Çimen, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

    ‘Tüp bebek tedavisi yıllar içinde pek çok gelişme gösterdi. Ülkemiz de tüp bebekle ilgili Avrupa’da ve dünyada öncü merkezlere sahip. Bu konuda özellikle nitelikli hizmetler veren bir ülke konumundadır. Sağlık Bakanlığı’nın özellikle tüp bebek tedavileriyle ilgili yönetmelikleri ve denetlemeleri son sürat her zaman gündemi takip ederek devam etmektedir. Özel düzenlemelerinin olduğu konulardan biridir. Ülkemizde nitelikli ve teknolojik altyapısı son derece iyi olan merkezler mevcut. Sağlık turizmi açısından da Avrupa’nın göz bebeği tüp bebek merkezleri olan bir ülke konumundayız. Bursa Şehir Hastanesi olarak birçok nitelikli alanda Bursa sağlığına hizmet vermeye devam ediyoruz. Tüp bebek merkezimizi de bu hizmetlerin içine katmanın onurunu yaşamaktayız”

  • Basit tedbirlerle yanıktan korunun

    Basit tedbirlerle yanıktan korunun

    Bursa Şehir Hastanesi, Dünya Yanık Haftası kapsamında vatandaşları yanık konusunda bilgilendirmek amacıyla stant kurdu. Hastane içerisinde kurulan stantta bilgilendirici broşürler dağıtıldı. Vatandaşlardan gelen soruları yanıtlayan Erişkin Yanık Sorumlusu Op. Dr. Selma Beyeç, basit tedbirlerle çok kapsamlı bir tedavi yöntemi olan yanığın oluşmasının engellenebileceğine dikkati çekti.

    Özellikle çocuk yanıklarının büyük bir kısmının çay ve kahve kaynaklı olduğunu belirten Op. Dr. Beyeç, “Çocukların yanında çay ve kahve içilmemesi, çocukların olduğu ortamlara çaydanlık getirilmemesi gerekmektedir. Ayrıca ocakta kaynayan çaydanlık, tava, tencere gibi malzemelerin ocağın kenarında değil duvara yakın kısmında tutulması gibi alacağımız basit tedbirler sayesinde çocukların yanmasını, acı çekmesini engelleyebiliriz” şeklinde konuştu.

    “Birçok acının önüne geçebiliriz”

    Evlerde ve İş yerlerinde alınacak basit tedbirlerle birçok kazanın önlenebileceğinin altını çizen Beyeç, “Kişisel koruyucu donanımların kullanımı, elektrik prizlerinde eğer varsa kaçakların önlenmesi, evinizde yoksa kaçak akım rölelerinin teminiyle birçok kazayı önlemiş olabiliriz. Birçok acının önüne geçebiliriz. Bu kapsamda Yanık Haftası kapsamında yanık merkezimizde çalışan sevgili hemşire arkadaşlarımız, doktor arkadaşlarımızla beraber kurduğumuz stantta hastanemize gelen insanlara, hastalara bilgiler vermeye çalıştık. Hazırladığımız broşürleri dağıttık” dedi.

  • ÇÖZGEM Şehir Hastanesi’nde hizmete girdi

    ÇÖZGEM Şehir Hastanesi’nde hizmete girdi

    Özel ihtiyaçları olan çocuklara, çeşitli alanlardan uzmanlarla aile temelli hizmet sunulması amaçlanan ÇÖZGEM ile aileler çocuklarına yönelik tüm hizmetleri tek çatı altında multidisipliner bir ekipten alabilecek. Tanı, tedavi, yaşam boyu takip, ailelere rehberlik gibi tüm hizmetlerin sunulduğu, farklı disiplinlerden uzmanların görev yaptığı merkezde, ergoterapinin gerçekleştirildiği spor alanlarından oyun alanlarına kadar birçok imkan yer alıyor.

    Merkezin faaliyetleri ile ilgili açıklamalarda bulunan Bursa Şehir Hastanesi’nde Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzm. Dr. Gülşen Kartalcı, ÇÖZGEM’de; gelişimsel gerilik, otizm, spektrum bozukluğu açısından risk altında olan özellikle 0 ile 6 yaş aralığındaki hastaların ihtiyaçları olan erken tanılama, düzenli takip ve çok disiplinli tedavilerin uygulanmasını hedeflediklerini belirtti. Bu hasta grubunda erken tanı ve takip sayesinde ileriki yaşlarda hayat kalitelerinin arttığına dikkat çeken Uzm. Dr. Kartalcı, “Bu amaçla birimimizde çocuk ve ergen psikiyatristi, psikolog, dil ve konuşma terapisti, çocuk gelişimi uzmanı, ergoterapist ve sosyal çalışmacıdan oluşan bir multidisipliner ekiple hizmet vermekteyiz” şeklinde konuştu.
    Kolay ve Ulaşılabilir Destek

    Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli çocuk ve ergen psikiyatristlerinden randevu alan ve özel ihtiyaçlı olduğu tespit edilen hastaların ÇÖZGEM’e yönlendirildiğinin altını çizen Uzm. Dr. Kartalcı, sözlerini şu şekilde sürdürdü;

    “Bu hastalar, ÇÖZGEM hekimi tarafından tekrar muayene edilmektedir. Daha sonra psikolog ve çocuk gelişimi uzmanları tarafından standardize tanı testleri uygulanmaktadır. Uygulamalı davranış analizi, erken müdahale programı, bireysel hizmet danışmanlığı, ergoterapi ve dil konuşma terapisi programlarına alınmaktadır. Böylece hastalarımız tek çatı altında kolay ve ulaşılabilir bir destek almaktadır.”

  • İki yılda 26 böbrek ve 13 karaciğer nakli gerçekleştirildi

    İki yılda 26 böbrek ve 13 karaciğer nakli gerçekleştirildi

    Bursa Şehir Hastanesi Organ Nakil Merkezi Müdürü ve Karaciğer Nakil Merkezi Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Osman Serhat Güner, AA muhabirine, son dönem organ yetmezliğinin ancak nakille tedavi edilebildiğini söyledi.

    Kadavradan bağışların artırılmasının önemine işaret eden Güner, “Türkiye’de karaciğer ve böbrek nakli için yaklaşık 30 bin hasta bekliyor. Biz uygun hastalar bulamadığımız için bu hastaları kaybediyoruz ne yazık ki. Tabii ki canlı vericilerden nakiller gerçekleştiriliyor ancak bu işin altın standardı kadavra nakillerin artmış olması. Ülkemizde yüzde 80-90 canlı vericiden, yüzde 10 kadaverik vericilerden gerçekleştiriliyor ama baktığınızda Avrupa’da bu tam tersi. Amacımız bu farkındalığı artırarak insanların organ bağışına katkıda bulunmalarını sağlamak.” diye konuştu.

    Organ nakli yapılabilen hastanelerin diğer sağlık kuruluşlarından farklı özelliklerinin olması gerektiğini belirten Güner, “Girişimsel radyolojisi, anestezisi, yoğun bakım takibi, reanimasyon takibi, aynı zamanda enfeksiyon hastalıkları, enfeksiyon oranları düşüklüğünün çok üst düzeyde olması gerekiyor. O yüzden Bakanlığımız da hem hastanelere ruhsat veriyor hem de bu işin eğitimini almış, yetkilendirilmiş kişiler o hastanede çalıştıkça böyle bir organ nakil merkezi açılıyor.” dedi.

    Güner, merkezde bugüne kadar 26 böbrek ve 13 karaciğer nakli gerçekleştirdiklerini söyledi.

     “Organ bekleyip hayatını kaybeden çok insan var”

    Çocuk Nefroloji Bölümünde görevli Prof. Dr. Hakan Erdoğan ise merkezde yakında çocuklara organ nakillerine de başlayacaklarını, bununla ilgili hazırlıklarının sürdüğünü aktardı.

    Öncelikle diyaliz hastası 20 çocuğa böbrek nakli yapmayı hedeflediklerini dile getiren Erdoğan, “Özellikle iki hastamızda bu konuda girişimlerimize başladık ve en kısa zamanda onlara da organ nakli, böbrek nakli yapmayı düşünüyoruz. Başka şehirlerde vericisi olan ancak organ nakli yapılamayan çocuklar varsa onlara da böbrek nakli yapmaya talibiz.” ifadesini kullandı.

    Erdoğan, organ bağışının Türkiye’de önemli bir sorun olduğunu, bunun ana sebebinin yeterli kadavra vericisinin olmamasından kaynaklandığını bildirdi.

    Bazen anne, baba veya diğer akrabaların organlarının hastaya uyum sağlamadığını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

    “16 yaşında bir hastamız var. Annesi böbreğini vermeyi çok istedi, veremedi, olmadı onun da problemleri çıktı. Çocuğun vericisi yok. Okula gitmek isteyen bir çocuk ama haftada 3 gün diyalize giriyor. Okulu aksıyor. Bir an önce halkımızın organ bağışı konusunda duyarlı olması en önemli isteğimiz açıkçası çünkü organ bekleyip hayatını kaybeden çok insan var fakat birçok organ da maalesef insanlar öldükten sonra toprağın altına gidiyor. Bununla ilgili halkımızın bilinçlenmesi gerekiyor.”

    Böbrek Nakil Merkezi Sorumlu Hekimi Dr. Serdar Geylan, tıpta güncel bilimin organ yetmezliği hastalarına önerdiği tedavinin nakil olduğuna dikkati çekti.

    Kadavra bağışının artmasının daha fazla hastayı hayata bağlayacağını söyleyen Geylan, “Türkiye’de maalesef sosyal ilişkiler daha kuvvetli olduğu için canlı bağış daha fazla yapılmakta. Kadavra bağışını arttırmak istiyoruz. Toplumumuzdan da bu konuda hassasiyet ve özveri istiyoruz.” dedi.

    Kadavradan böbrek nakliyle sağlığına kavuştu

    Vatani görevini yaparken 2019 yılında böbrek yetmezliği tanısı konulan 30 yaşındaki Burak Koç ise geçen haziran ayında Bursa Şehir Hastanesinde böbrek nakli operasyonu geçirdiğini söyledi.

    Koç, 5 yıl organ nakli beklediğini, operasyonun ardından hayatının değiştiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

    “5 aydır gayet mutluyum. İş hayatıma döndüm. Gereken her şeyi yapabiliyorum. İnsanları organ nakline teşvik ediyorum. Kadavra bağışı olmasaydı şu anda hala diyalize giriyor olacaktım ve sosyal hayatım kısıtlı olacaktı. Mesela bir yere gitmek istiyorsunuz gidemiyorsunuz. Sürekli evdesiniz. Haftanın 3 günü o makineye muhakkak bağlanmanız gerekiyor. Bağlanmadığınız sürece yani yaşam mücadelenizi olumsuz etkileniyor. O yüzden herkesi organ bağışına davet ediyorum. İnşallah benim gibi nice canlar daha iyi bir yaşama sahip olabilirler.”

  • Çocuklarda böbrek taşı belirtilerine dikkat

    Çocuklarda böbrek taşı belirtilerine dikkat

    Böbrek taşlarının böbreklerde ve idrar yollarında sert minerallerin birikmesiyle oluşan küçük taşlar olduğunu belirten Uzm. Dr. Akgün, çocuklarda daha az görülmesine rağmen son yıllarda daha da artış gösterdiğine dikkat çekti. Çocuklarda böbrek taşının oluşmasının birçok nedeni olabileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Akgün, “Genetik faktörler, yetersiz sıvı tüketimi, beslenme alışkanlıklarının yanı sıra aşırı tuzlu ve protein ağırlıklı gıdalar böbrek taşlarına yol açabilir. Aynı zamanda bazı metabolik hastalıklar da buna sebep olabilir” dedi.

    İdrarda kanama, idrar renginde biraz pembeleşme, karın veya sırt ağrısı şeklinde belirtilerin olabileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Akgün, “Sık ve ağrılı idrara çıkma olabilir. Bulantı veya kusma olabilir. Daha küçük çocuklarda huzursuzlukla kendini gösterebilir. Eğer ki bu belirtilerden birisi varsa ailelerinin bir üroloji uzmanına başvurmalarında fayda görmekteyiz. Biz, ultrason ve röntgen ile tanı koyuyoruz. İleri inceleme olarak da bilgisayarlı tomografi görüntüleme ile kesin tanıya ulaşıyoruz. Ancak çocuklarda kademe kademe bu görüntülemeleri sağlıyoruz ve tomografiyi daha sonraki seçenek olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

    Tedavi yöntemlerini hakkında bilgiler veren Akgün, “Eğer taş küçük ve idrar kanalına düşmüşse bol su tüketimi ve ağrı kesici ilaçlarla taşın kendiliğinden düşmesini bekleyebiliriz bir süre. Kendiliğinden düşme haricinde diğer tedavi seçeneklerimiz ise ESWL dediğimiz şok dalga tedavisi veya endoskopik cerrahi yöntemler olabilir. Şok dalga tedavisi böbrek taşlarını parçalamak için kullanılan bir yöntem. Çocuklar için güvenli bir tedavi seçeneğidir. Diğer yöntemlerimiz endoskopik cerrahi müdahaleler ise eğer ki taşlar kendiliğinden düşmeyecekse böbreğe zarar verme gibi bir durum söz konusuysa bu sefer bu hastalarda endoskopik yöntemlere başvuruyoruz” diye konuştu.

    Ağrı Hissetmeden Tedavi Ediliyor

    ESWL denilen şok dalga tedavisinin böbrek ve idrar yollarındaki taşları parçalamak için vücut dışından gönderilen şok dalgaları ile kullanılan bir tedavi yöntemi olduğunu aktaran Akgün, “Bu yöntem taşları küçük parçalara ayırarak idrar yoluyla daha kolay atılmasını sağlıyor. Cerrahi müdahale gerektirmediği için çocuklar için avantajlı bir tedavi seçeneği haline geliyor. Bunu çocuklara uygularken genelde genel anestezi yöntemlerini kullanmaktayız. Bu da çocuğun işlem esnasında ağrı hissetmemesi avantajını bize sağlıyor” ifadelerini kullandı.

    11 Aylık Bebek Sağlığına Kavuştu

    Yakın süreçte 11 aylık bir bebeğin böbreğinden 11 milimetrelik böbrek taşı çıkardıklarını ifade eden Akgün, “Son zamanlarda yine başvuran 11 aylık bir bebeğimiz olmuştu. Ağrı ve huzursuzluk şikâyetiyle gelen bebeğimizde 11 milimetrelik bir böbrek taşı bulduk. Bu taş nedeniyle şok dalga tedavisiyle taş kırma uyguladık hastamıza. Genel anestezi altında bu uygulamayla beraber bebeğimiz ağrı hissetmeden başarılı bir şekilde taşlarını tedavi ettik. Söylediğim gibi bu nadir bir durum ancak son yıllarda sıklığı artmakta. Biz de şok dalga tedavisini kliniğimizde başarılı bir şekilde uygulamaktayız” şeklinde konuştu.

  • Normal doğum anne ve bebeğin bağını güçlendiriyor

    Normal doğum anne ve bebeğin bağını güçlendiriyor

    Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Sevgi Şenol, “Normal Doğum Haftası” kapsamında normal doğumun; anne, bebek ve toplum sağlığı üstüne etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. Normal doğumun, bebeğin anne rahmindeki sürecini tamamlamasının ardından vajinal yolla dünyaya geldiği doğum şekli olduğunu dile getiren Op. Dr. Şenol, “Genellikle gebeliğin 37. haftasının tamamlanmasının ardından rahim kasılmaları ile birlikte başlayarak müdahale gerektirmeksizin doğal sürecinde gerçekleşir” dedi.
    Tıbbi bir endikasyon olmaması halinde ilk tercih edilen normal doğumun, anne vücudu için pek çok avantaj sunduğunun altını çizen Şenol, “Sezaryen doğuma kıyasla normal doğuran anne; doğumdan hemen sonra ayağa kalkabilir, günlük yaşantısına geri dönebilir, doğumdan hemen sonra ameliyat yaşanmadığı için bebeğini emzirebilir, hemen ten tene temas sağlanabilir. Dolayısıyla normal doğum sırasında anneden salgılanan hormonlar, annenin doğumunun daha rahat geçmesini sağlar” şeklinde konuştu.

    Bebeğin bağışıklığı güçleniyor

    Halk arasında “Sevgi hormonu” olarak da bilinen oksitosin hormonunun normal doğum sırasında salgılandığını vurgulayan Şenol, “Bu hormon rahim kasılmalarını kolaylaştırarak doğumu hızlandırır. Aynı zamanda da anne ve bebek arasında çok daha kuvvetli bir bağ kurulmasını sağlar. Bunun yanı sıra normal doğum sırasında vajinal kanaldan geçen bebek, doğum kanalından geçtiği sırada akciğerindeki amniyon sıvısını daha etkin bir şekilde dışarı atar. Bu sayede doğumdan sonra bebeğin solunum sistemi olumlu etkilenir. Bebek doğum kanalından geçerken annenin vajinal florasıyla karşılaşır ve vajinal flora ile temas bebeğin bağışıklığını güçlendirir. Bununla birlikte bebeğin vücudundaki faydalı bakteriler dediğimiz mikrobiyomu zenginleşir ve ileriki yaşlarda bebeğimiz daha sağlıklı bir birey haline gelir” diye konuştu.

    Annelerin kendine güveni artıyor

    Normal doğumda tıbbi kaynakların daha az tüketildiğini ve annenin en kısa sürede iyileşerek toplum hayatına katıldığını ifade eden Şenol, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
    “Normal doğum sırasında anne, doğum eylemine aktif olarak katılır ve doğumda aktif olarak rol alır. Bu da annenin kendine güvenin artmasına neden olur. Anne doğum sonrası daha pozitif bir bilinç durumu geliştirir ve kendini daha iyi hisseder. Birçok kadın normal doğum deneyiminin kendini güçlendirdiğini ve doğum sonrası annelik süreci ile ilgili daha pozitif duygular yaşadığı konusunda hemfikirdir.”

    Op. Dr. Sevgi Şenol son olarak, “Doğum şekli tıbbi endikasyonlar dâhilinde her zaman sağlık profesyonelleri tarafından belirlenir. Bizim önceliğimiz hem annenin hem bebeğin sağlığıdır. Normal doğum tamamen doğal bir süreçtir. Anne, bebek ve toplum için pek çok faydası vardır” ifadelerini kullandı.

  • Yaz hamilelerine uzmanından tavsiyeler

    Yaz hamilelerine uzmanından tavsiyeler

    Hava sıcaklığının yüksek olduğu günlerde çok daha fazla sıvı kaybı yaşandığını vurgulayan Op. Dr. Öye, gebelerin bu yüzden sıvı tüketimini arttırması gerektiğinin altını çizdi. Günde yaklaşık 3 litre sıvı tüketilmesini önerdiklerini dile getiren Öye, “Bunun çoğunluğu su olmalıdır. Bunun yanında doğal meyve suları, ayran, limonata, soda, diğer içecekler de tüketilebilir. Gün içerisinde çok aktif olunduğunda ya da yoğun iş yükü harcandığında içilecek sıvı miktarı daha da arttırılmalıdır” dedi.

    Gebelerin havuz yerine temiz denizleri tercih ederek tatilden faydalanabileceğini dile getiren Öye, “Havuzları çok önermiyoruz. Mecbur kalındıysa gebelerimizin hijyene çok dikkat etmesi gerekiyor. Özellikle güneş ışınlarının dik açıyla geldiği 12 ila 15 saatleri arasında deniz ve havuz tercih edilmemelidir. Aynı zamanda bu saatlerde kesinlikle güneşlenmemelidirler. Günün diğer saatlerinde sabah ve akşam vakitlerinde gölgede kalarak, şapka takarak güneşlenebilir ve tatilden faydalanabilirler. Ayrıca güneşe çıkmadan 15 – 20 dakika önce güneş kremi kullanmaları gerekir. Güneş kremleri her 2-3 saatte bir de tazelenmelidirler” şeklinde konuştu.

    Naylon Giysiler Tercih Edilmemeli

    Denizden çıktıktan sonra değiştirilmeyen mayo ve bikinilerin enfeksiyonlara neden olacağına dikkat çeken Öye, “Asla ıslak mayo ve bikiniyle güneşlenmemelidirler. Çünkü ıslak mayo ve bikini özellikle vajinite neden olabilir. Uzun süre denizde kalmamalı, 15 – 20 dakikayı geçmemelidir. Gebelerimiz tek başına denize girmemeli, çok uzaklara da açılmamalı. Çünkü gebelikte kas krampları oluşabiliyor. Bu durumda anne ve bebek için sıkıntıya neden olabilir. Bunun dışında özellikle giysilerin ve iç çamaşırların pamuklu olması gerekir. Buna mutlaka özen göstermeliler. Naylon ve sentetik madde içeren çamaşırlar ve giysiler asla tercih edilmemelidir. Sıkı giysiler aynı şekilde giyilmemeli, giysilerin rengi açık olmalıdır ve bol giysiler daha rahat etmelerini sağlarlar” diye konuştu.

  • Mutfak tüpünün patlamasıyla alevler arasında kaldı

    Mutfak tüpünün patlamasıyla alevler arasında kaldı

    Osmangazi İlçesi Kükürtlü Mahallesi’nde gerçekleşen olayda bir kamu hastanesinde hemşire olarak görev yapan 46 yaşındaki Ayşe Dalyan Çinko, evde mutfak tüpünün bittiğini görünce tüp bayisini arayarak sipariş verdi. Bayiden gelen yetkili, tüpü değiştirip evden ayrıldıktan kısa bir süre sonra mutfaktan gelen yoğun sese doğru giden Çinko, tüpün patlamak üzere olduğunu fark etti. Müdahale etmek istediği sırada patlayan tüp yüzünden vücudunda derin yanıklar oluşan Çinko, vakit kaybetmeden Bursa Şehir Hastanesi’ne kaldırıldı. Yanık merkezinde yürütülen başarılı tedavi sonucu vücudundaki yanıklar büyük ölçüde iyileşen Çinko’nun tedavisine hastanede devam ediliyor.

    Yaşadığı zorlu süreci anlatan Hemşire Ayşe Dalyan Çinko, “Akşam saatlerinde evde tüpümüz bitti. Ertesi gün tüp bayisini arayıp tüp istedim. Getiren kişi ‘Ben mi takayım, siz mi takacaksınız’ dedi. ‘Ben anlamam, siz takacaksınız’ dedim. Geldi, dolabın içinden bitmiş tüpü çıkardı. Dolusunu taktı, yerine yerleştirmeden bana ‘Abla, ocağı açıp dener misiniz’ dedi. Ocağın orta gözünü açtım. Çakmağını çaktım. Yandı ve kapattım. Daha sonra değiştirmiş olduğu tüpü dolabın içine yerleştirdi. Kapıda ödemesini yaptım ve gitti” şeklinde konuştu.
    Birkaç dakika sonra mutfaktan ablasının kendisine seslendiğini dile getiren Çinko, “Bana, ‘Ablacım, mutfaktan çok yoğun ses geliyor bakar mısın’ dedi. Hemen fırladım yatak odasından, inanılmaz bir şekilde ses geliyordu. Ablam, ‘Tüp patlayacak, gaz kaçırıyor’ dedi. Tehlikeye rağmen mutfağa girdim. Bir metre mesafeden kapalı mı diye ocağın gözlerine baktım. Kapalıydı ve o esnada ocağın altından mavi alev çıktığını gördüm ve aynı anda patlama oldu. O patlama ile ben alev aldım. Ablamın, koluma dokunduğunu hatırlıyorum. Sonra daha şiddetli bir patlama oldu ve bizi mutfaktan salona fırlattı. Kafamı duvara çarpıp yere düştüğümü hatırlıyorum. Yarı bilinçli yarı bilinçsiz halde banyoya gidip duşun altına girdiğimi hatırlıyorum. Kendimizi söndürdük” dedi.

    16 yaşındaki oğlunun 112’yi aradığını belirten Çinko, “Daha sonra duman iyice artmaya başladı. Evde iki tane köpek vardı. Onlar köpekleri buldular. Kucaklarına alıp çıktıklarını hatırlıyorum. Merdivenlerden tutunarak aşağıya indik. Benim bacaklarımda deriler sallanıyordu. Çok yanmıştı. Kolum, parmaklarım, gözüm kapanmıştı. Çok uzun sürmeden itfaiye, polis ekipleri ve ambulans geldi. Oğlum, eşime haber vermiş. Hastaneye gitmeden eşimin geldiğini hatırlıyorum” diye konuştu.

    Yanık oluşan durumlarda kişinin üzerindeki kıyafetlerin çıkarılması beklenmeden suyun altına sokulması gerektiğinin önemini vurgulayan Bursa Şehir Hastanesi Yanık Merkezi Sorumlu Hekimi Op. Dr. Selma Beyeç ise, “Çünkü kıyafetler çıkarılırken hem süre kaybı hem de yanan kısımların soğuması oluşabildiği için öncelikle en kısa sürede duş yapmak isabetli olacaktır” ifadelerini kullandı.

  • Bursa Şehir Hastanesi’nde büyük vurgun

    Bursa Şehir Hastanesi’nde büyük vurgun

    Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı Mali Suçlar Büro Amirliği ekipleri aldığı bir duyum üzerine harekete geçti. Yapılan çalışmalarda, ameliyatlarda kullanılmak üzere Bursa Şehir Hastanesi’ne Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen piyasa değeri yaklaşık 20 milyon TL değerindeki çeşitli tıbbi malzemelerin hastane görevlileri tarafından kullanmış gösterilerek satıldığını tespit etti.

    Hastane görevlileri bağlantılı oldukları kişiye sattı

    Tıbbi malzemeleri kullanmış gibi gösteren görevliler 20 milyon TL değerindeki tıbbi malzemeyi sattı. Polis şüphelileri tespit etti, tıbbi malzemelerin olduğu depoya baskın düzenledi. Operasyon için düğmeye basan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler tıbbi malzemelerin bulunduğu depoya baskın düzenledi. Piyasa değeri yaklaşık 20 milyon TL değerinde tıbbi malzeme ele geçirdi.

    Şüpheliler teker teker yakalandı

    Şüphelileri kısa sürede tespit eden ekipler yaptığı operasyonda C.I. (38), D.B. (43), A.H.A. (40), C.G.’yi (38) kıskıvrak yakalandı.

    4 şüpheliden 3’ü tutuklu

    Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne getirilen şüpheliler emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildikleri adliyede çıkarıldıkları mahkemece D.B., A.H.A. ve C.I. tutuklanırken C.G. ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.