Etiket: bursa tabip odası

  • Çevre Günü’nde Bursa’dan yükselen imdat çığlığı

    Çevre Günü’nde Bursa’dan yükselen imdat çığlığı

    2022 yılını “İklim Yılı” ilan ederek iklim değişikliğine yol açan faktörlere ve bu konuda alınabilecek önlemlere dikkat çekecek çalışmalar yapan Bursa Nilüfer Belediyesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde “Nilüfer Çayı Temiz Aksın Yürüyüşü” organize etti.
    Nilüfer Kent Konseyi ve Bursa Çevre Platformu ile birlikte organize edilen etkinlikte, Uludağ’dan çıkarak kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan ve Bursa Ovası’nı sulayan, ancak endüstriyel atıklar nedeniyle artık simsiyah akan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğe dikkat çekildi. Bu amaçla Nilüfer Çayı kenarındaki 4 ayrı rotada düzenlenen doğa yürüyüşüne, “Nilüfer Çayı Temiz Aksın” sloganıyla çok sayıda çevreci katıldı. Yürüyüşe katılanlar, Nilüfer Çayı’nın temiz ve kirli akan bölgelerinden numuneler de aldı.

    Bursa Çevre Platformu’nun paydaşı olarak etkinlikte yer alan Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, DOĞADER, EKODER ve Tarım Orkam-Sen ile Nilüfer Kent Konseyi üyeleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün artık kutlanacak bir gün değil, doğanın ve çevrenin yok oluşuna ağıt söyleme günü olduğunu ifade ettiler.

    Bursa’nın, çok değil bundan 30 yıl önce “Yeşil Bursa” adıyla anıldığını ama nüfus yoğunluğu, çarpık kentleşme, kaçak sanayileşme sonucu kentin betonlaştığını, tarımı biterken, havasının suyunun kirletildiğini belirten çevreciler, “Artık Bursa havası en kirli şehirlerden biri ve şehir merkezinden geçen dereleri, fabrikaların deşarj ettiği kimyasal atık halinde akıyor. Verimli Bursa ovalarındaki tarım alanları hızla betonlaşıyor. Bu böyle devam ederse, önümüzdeki birkaç yıl içinde gıda ve su krizi yaşamamız kaçınılmaz görünüyor. Suyuyla ve havasıyla Bursa’yı besleyen; Bursa’nın yaşam kaynağı Uludağ dereleri ise; oteller bölgesinden ve diğer tesislerden gelen evsel ve kimyasal atıklarla daha kaynağında kirletiliyor. Temiz akan su kaynakları ise, su daha toprağa düşmeden kaynağından borularla yerel yönetim ve su şirketlerin kurduğu su fabrikalarının depolarına ve kasalarına akıyor. Su şehri Bursa hızla kuraklığa itiliyor” dediler.

    Bursa’nın en önemli su kaynağı olan Nilüfer Çayı’nın çıktığı yerdeki berraklık ile kentin içinden geçtikten sonraki simsiyah görüntüsü arasındaki farkın dehşet verici olduğunu vurgulayan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, “Nilüfer Çayı, Bursa’yı besleyen ana damarlardan bir tanesi. Başladığı noktadan 40 kilometrelik mesafe boyunca dört etaptan oluşan parkurlarda gruplar halinde yürüdük. Nilüfer Çayı’nın hem temiz hem kirli bölgelerinden numuneler alarak, çayın nasıl kirletildiğini göstermek istedik. Artık Nilüfer Çayı’nın mutlak suretle temiz akmasını sağlamak lazım. Bunu söylemekten bizim dilimizde tüy bitti. Buradan yetkililere tekrar seslenmek istiyoruz. Kaçak endüstrinin yapıldığı, kaçak boyahanelerin ve kontrolsüz üretimin olduğu işletmelerde sıkı denetimler yapılsın. Bu işletmelerin deşarjları kontrol edilsin. Başladığı yer o kadar temiz ki, burada balık tutanlar var. Ancak Nilüfer Çayı’nın Geçit’teki bölümünden numune aldığımızda, bugün hangi boyahanede, hangi renk, hangi türde kumaşların boyandığını tahmin yapabileceğimiz duruma geliyoruz. Bu dünya bizim, Bursa bizim. Çevreyi kirletmeden gelecek nesillere aktarmamız gerekiyor” diye konuştu.


    Suyun tüm canlılar için en temel yaşam hakkı olduğunu ve bu konuda artık gerçekten kritik bir eşikte olduğumuzu kaydeden Başkan Erdem, “Sanayi alanları arttıkça endüstriyel atıklar da artıyor ve bu suların arıtılmadan su kaynaklarına deşarjı sonucu Nilüfer çayı kirleniyor. Bu kirliliğe rağmen Nilüfer Çayı tarımsal üretimde sulama suyu olarak da kullanılıyor. Sonuç olarak sadece suyumuz değil, toprağımız ve gıdamız da kirleniyor. Çevreye karşı sorumsuz davranarak ekolojik dengeyi işte böyle kendi ellerimizle bozuyoruz. Nüfus arttıkça tarım ve sanayi alanındaki su ihtiyacı da artıyor, kişi başına düşen su miktarı azalıyor. Su, tüm canlıların ve ekosistemlerin varlığı için vazgeçilmezdir. Gelecekte belki de su savaşlarına bile tanık olacağız. Ancak bizler var olan su kaynaklarımızı da doğru kullanamıyoruz. Yaşam kaynağımız olan su kaynaklarının kirletici faktörlerden korunmasını sağlayamıyoruz. Bunun en çarpıcı göstergesi Nilüfer Çayı’dır. Nilüfer Çay’ı için derhal önlem alınmasını istiyoruz” dedi.

  • BTO’dan onkoloji hastanesi açıklaması

    BTO’dan onkoloji hastanesi açıklaması

    Sosyal medyada da yayılan habere göre, doktor kalmaması nedeniyle Bursa Uludağ Üniversitesi Sabahattin Gazioğlu Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Hastanesi’nde Çocuk Onkoloji Kliniği’nin kapatılacağı belirtildi.  Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu da bir açıklama yaparak duruma açıklık getirdi.

    Açıklamada, Çocuk Onkoloji Kliniği’nde görevli bir öğretim üyesinin sağlık sorunları nedeniyle bir süredir görevinin başında bulunamaması ve tedavisi nedeniyle uzun bir süre daha görevine dönemeyecek olması, aynı bölümde çalışan bir öğretim görevlisi hekimin hasta yükünü tek başına üstlenme sorumluluğuna neden olduğu belirtildi.

    “Meslektaşımızın kişisel gerekçelerini bilmemekle birlikte, istifa kararı almış olması bu bölümde verilen sağlık hizmetinin aksaması riskini doğurmuştur” ifadeleri kullanılan açıklamada, sadece yerelde değil ülke genelinde sağlık sisteminde kriz yaşandığı dile getirildi.

    “Yalnızca yerelde değil ülke genelinde gözlemlediğimiz sağlık sistemindeki kriz; hastalık üzerine kurgulanmış sağlık sisteminin yarattığı hasta enflasyonu, yoğun ve karşılıksız emek, yoksulluk sınırının altındaki gelirler, sağlıkta şiddet ve tüm bunlara bağlı olarak hekimlerdeki tükenme gibi sorunlarla daha da derinleşmekte ve hekimleri ya yıllarca çalıştıkları kamu hastanelerinden ya da ülkelerinden vazgeçmeye zorlamaktadır” ifadeleriyle sağlık alanında yaşanan sorunlara dikkat çeken Bursa Tabip Odası, üçüncü basamak hastanelerde yaşanan istifaların, hem halkın nitelikli sağlık hizmeti almasını engellediğini hem de hekim yetiştirme sorunu ortaya çıkardığını vurguladı.

    Hasta ve hasta yakınlarının söz konusu durumda karşısında çaresiz bırakıldığı belirtilen açıklamada, sadece ilgili bölümlerin sağlık hizmeti aksamamakta, aynı zamanda yeni hekimlerin ve yeni uzman hekimlerin hakları ellerinden alınmakta, yeni mağduriyetler yaratılmakta olduğunun altı çizildi. Bursa Tabip Odası açıklamasında, uzun süredir sağlıktaki kötü yönetimin hekimi vasıfsız işçi konumuna getirdiği, hekimlerin çalışma isteğinin yok edildiği, özellikle yan dal uzmanlığı gerektiren bölümlerdeki hekimlerin ya özel sağlık kurumlarına ya da yurt dışına gitmekte olduğu hatırlatıldı. Hekimlerin hak ettikleri iyi çalışma koşullarını ve sosyal standartlarını yakalamak için bireysel çözümlere zorlandığı belirtilen açıklama şöyle devam etti: “Kamu sağlık kurumlarındaki bazı kritik bölümler tamamen kapanma noktasına gelmiştir. Bu durum hastaların kamudan sağlık hizmeti alma olanağını tamamen ortadan kaldıracak ve özel sağlık hizmetlerine mahkum edecektir.”

  • BTO’dan ‘Tütünsüz Bir Dünya Günü’ mesajı

    BTO’dan ‘Tütünsüz Bir Dünya Günü’ mesajı

    Bursa Tabip Odası’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: 

    Tütün kullanımı nedeniyle her yıl milyonlarca insan hastalanmakta ve ölmektedir. İnsan sağlığına olan zararın yanı sıra tütün kullanımının daha geniş ölçekte gezegenimize verdiği zararlar da oldukça fazladır. Dolayısıyla, tütün kullanımının önlenmesi bu tehditlerin de önlenmesini sağlayacaktır.

    Tütün tehdidinin en önemli aktörü tütün endüstrisidir. Günümüzde, ulusötesi beş şirket küresel tütün pazarının %80’inden fazlasını yönetmektedir. Tütün şirketleri ürettikleri tütün çeşitlerini “yeni” algısıyla topluma tanıtmakta ve özellikle çocuk ve (genç) kadınları hedef alan çalışmalar yapmaktadırlar.  “Yeni” olarak tanıtılan ürünler arasında son dönemde toplumda duyarlılığın daha yükselme eğiliminde olduğu “çevre”yi koruyacağı iddiası ile dumansız tütün ürünlerinin öne çıkarıldığı da bilinmektedir. Bu gibi iddialara kesinlikle aldanmamak gerekir.

    Üzerinde yaşadığımız gezegenimizin korunmasına yönelik SAHİCİ çabalar son derece değerlidir. Çevrenin korunması için her türlü tütün ürününün kullanımı ile mücadele şarttır.

    Tütün denildiğinde endüstrinin her geçen gün pazara “yeni” ürünler eklediği unutulmamalıdır. Bir tütün endüstrisi taktiği olarak yaratılan “zarar azaltımı” iddiasıyla klasik sigara gibi çevreye izmarit atığı oluşturan tütün ürünlerine alternatif olarak üretilen elektronik sigara, ısıtılmış tütün ürünleri ya da “dumansız tütün ürünleri”nin her birisinin de tütün ürünü olduğu her zaman akılda tutulmalıdır.

    31 Mayıs Tütünsüz Bir Dünya Günü’nün Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirlenen bu yıla ait teması tütünün gezegenimizi zehirlediği olup başlıca mesajları aşağıdadır:

    1. Tütün çevreye zarar verir. Kaynakların yok olmasına neden olur ve kırılgan ekosistemlere ek “baskı” yapar.
    2. Tütün endüstrisinin yarattığı her türlü zararın önlenmesi, temizlenmesi gerekir.
    3. Gezegenimizi korumak için tütün bırakılmalıdır.
    4. Tütün çiftçilerinin sürdürülebilir başka ürünleri ekebilmeleri için olanak sağlamak gerekir.

    Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının; birey ve toplumun tütün kontrolü ile ilgili farkındalıklarının artması, tütüne hayır deme konusunda karar verme, tütünün bırakılma sürecinin yönetiminde, tütünün zararlarının ortaya konulması ile ilgili bilimsel araştırmalar yapma ve sonuçları kamuoyu ile paylaşma gibi konularda önemli rol ve sorumlulukları vardır. Hekimler, kendilerine başvuran bireylere yönelik “tütün kullanmama” konusunda bilimsel gerekçeleri açıklıkla paylaşarak kişilerin bırakma yönünde desteklerler.

    Tütünden uzak durma konusunda çeşitli nedenler arasında “çevrenin korunması” da önemli bir motivasyon olup hekimlerin bu temayı da kendilerine başvuranlarla paylaşmaları önerilmektedir. Bu konuda bireylerin alacağı doğru inisiyatiflerin yanı sıra hükümetlere son derece önemli görev düşmektedir. Hükümetlerin tütün kontrolünün klasik adımlarına ek olarak tütün ürünleri atıklarının çevresel ve ekonomik maliyetlerinden tütün üreticilerini (şirketleri) sorumlu kılmak için gerekli mevzuat düzenlemelerini yapmaları, var olan düzenlemeleri de güçlendirmeleri ve gerekmektedir.

    Unutmayalım… Yaşadığımız gezegen tek… Sağlık da tek… O halde, koruyalım. Sağlığın tarafıyız, tütünün değil! Saygılarımızla…

  • Bursa Tabip Odası’nda görev dağılımı yapıldı

    Bursa Tabip Odası’nda görev dağılımı yapıldı

    22 Nisan’da mazbatasını alan yeni yönetim göreve başladı. İlk Yönetim Kurulu Toplantısı’nda görev dağılımı yapılırken, öncesinde bir önceki yönetim kuruluna teşekkür plaketleri takdim edildi.

    Dr. Levent Tufan Kumaş, önceki dönem başkanına teşekkür plaketini takdim ederken, Türkkan, yeni yönetime başarılar dileyerek, gözünün arkada kalmadığını ifade etti. Dr. Levent Soydinç, Dr. Yücel Bender, Dr. Abdullah Karadağ, Dr. Yalçın Balkancı, Dr. Serap Şentürk, Dr. Ayşenur Aydoğan Yentürk ve Dr. Günhur Başıbüyük teşekkür plaketlerini alırken birer kısa konuşmayla teşekkür ettiler.

    Plaket töreninin ardından gerçekleştirilen ilk yönetim kurulu toplantısında görev dağılımı şu şekilde gerçekleştirildi:

    • Dr. Levent Tufan Kumaş – Başkan
    • Dr. Muhsin Güllü – Genel Sekreter
    • Dr. Abdullah Karadağ – Sayman
    • Dr. Sevtap Şimşek – Veznedar
    • Dr. Kadir Binbaş – Üye
    • Dr. Serap Topçuoğlu – Üye
    • Dr. Yalçın Balkancı – Üye
  • Hayatını kaybeden hekim ve sağlık çalışanları anıldı

    Hayatını kaybeden hekim ve sağlık çalışanları anıldı

    Bursa Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan’ın yaptığı açıklama şöyle:

    Ülkemizde COVID-19 nedeniyle 214’ü doktor olmak üzere 554 sağlık çalışanı hayatını kaybetmiş halen de hastalanmakta/yaşamını yitirmektedir. 1 Nisan 2020’de COVID-19 nedeniyle görevi başındayken kaybettiğimiz ilk hekim Dr. Cemil Taşçıoğlu idi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) 72. Büyük Kongresi Taşçıoğlu’nun ve kaybettiğimiz tüm sağlık çalışanlarının anısına 1 Nisan, “COVID-19 Nedeniyle Kaybettiğimiz Hekim ve Sağlık Çalışanlarını Anma Günü” olarak kabul etmiştir.

    İlk kez 17 Mart’ta, bir eczacı sağlık çalışanımızı yitirmiştik. Ne yazık ki yöneticiler pandemi bitmiş gibi davranmasına karşın halen hekimler, sağlık emekçileri, yurttaşlar yaşamını yitirmektedir. Bunda salgını koruyucu hekimliğin öncelendiği birinci basamak yerine kinci ve üçüncü basamaklarda karşılamanın etkisi çok büyüktür. Salgının ikinci ve üçüncü basamakta karşılanması nedeniyle sağlık çalışanları büyük bir riskle karşı karşıya kalmıştır.

    Sağlık çalışanlarını, hekimleri koruyamayan “salgınla mücadele politikası” toplumu da koruyamaz. Koruyamamıştır da… Gerçekten çok uzak olduğunu belirttiğimiz resmi sayılar bu güne dek Türkiye’de 15 milyona yakın yurttaşımızın hastalandığını, yaklaşık 100 binini yitirdiğimizi söylüyor.

    “DOĞRULARI SÖYLEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

    Bugün Türkiye’nin dört bir yanında yitirdiğimiz sağlık çalışanlarını anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onların anılarını yaşatmaya, salgınla doğru temelde mücadele etmeye devam edeceğiz, buna söz veriyoruz. Bu salgını bilimsel ilkelerle yönet(e)meyenlere karşın yaşamlarını yitirme pahasına mücadele eden tüm meslektaşlarımıza, sağlığa emek verenlere verebileceğimiz en güçlü söz: Toplum sağlığını onlara bırakmayacağımız, bilimin gereklerini yapacağımız, doğruları söylemekten asla vazgeçmeyeceğimizdir.

    “GİTMİYORUZ GİTMEYECEĞİZ”

    “COVID-19’un Meslek Hastalığı Sayılması” için illiyet bağı isteyenler; pandemi sürecinde istediğimiz 120 gün yıpranma payını bize çok görenler; “giderlerse gitsinler”, “gidişleri olsun da dönüşleri olmasın” diyebilecek kadar minnetsiz olanlar bilsinler ki: Gitmiyoruz, gitmeyeceğiz… Kaybettiklerimizin haklarını sormak; emek verenlerimizin haklarını korumak için gitmiyoruz, kalıyoruz! Topluma sözümüz var, hekimlere sözümüz var: Gitmeyeceğiz. Sizin, bizim, hepimizin sağlığı için, emeğimiz için söyleyecek sözümüz yapacak işimiz var…

    “HAKKIMIZ OLANI VERİN”

    Tükeniyoruz “Çığlıklarımıza kulak tıkayanlar bilmelidir ki, bu toplumun parçası olan bizler yalnızca haklarımızı istiyoruz, toplumun sağlık hakkını korumak istiyoruz! COVID-19’un sağlık çalışanlarında meslek hastalığı sayılması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Hakkımız olan yıpranma payının uygulanmasını istiyoruz. Hayatımızı korumamıza yardım edecek çalışma koşulları istiyoruz. Hedef göstermeye, itibarsızlaştırmaya, toplumla karşı karşıya getirmeye çalışmayı bırakın, hakkımız olanı verin.

    Pandemide yitirdiğimiz tüm sağlık çalışanlarının anıları önünde bir kez daha saygı ile eğiliyoruz. Onlara, topluma sağlıklı bir gelecek için mücadele sözümüzü hatırlatıyor, anıları önünde saygı ve minnetle eğiliyoruz. Anıları, sağlık hakkı mücadelemizde bize ışık olacaktır.

    Bizler gitmiyoruz, gitmeyeceğiz.

    Yitirdiklerimizi Unutmayacağız! Unutturmayacağız! Unutulmayacaklar!

  • Bursa’da hekimler ve sağlık çalışanları grevde

    Bursa’da hekimler ve sağlık çalışanları grevde

    Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) başlattığı ve sağlık meslek örgütlerinin desteklediği eylemler çerçevesinde, sağlık çalışanları bugün tüm Türkiye’de bir günlük grev gerçekleştiriyor. Hekimler ve sağlık çalışanları Bursa’da 7 hastanede gün boyu iş bıraktı. Haklarını alana kadar greve devam edeceklerini belirten Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan, “Hekimler ve sağlık çalışanları olarak nitelikli sağlık hizmeti sunmak ve iyi hekimlik yapmak istiyoruz. Sağlıkta yaşanan bu çöküşün sorumlusu biz değiliz” dedi.

    Türk Tabipleri Birliği’nin ülke genelinde başlattığı 1 günlük grev başladı. Daha önce 15 Aralık tarihinde iş bırakan hekim ve sağlık çalışanları, 4 Şubat’a kadar taleplerini yerine getirilmemesi üzerine ülke genelinde olduğu gibi Bursa’da da 7 hastanede iş bıraktı.

    Çekirge Devlet Hastanesi, Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi, Bursa Şehir Hastanesi, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dörtçelik Çocuk Hastanesi ve Gemlik Devlet Hastanesi’nde gerçekleştirilen eylemlerde hekimler ve sağlık çalışanları gün boyu iş bıraktı.

    Çekirge Devlet Hastanesi’nde iş bırakan hekim ve sağlık çalışanlarıyla birlikte basın açıklamasında bulunan Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan, “Sağlığı alınıp satılan meta, hastaneleri işletme, hastaları müşteri ve sağlık çalışanlarını köle olarak gören anlayışın yürürlüğe koyduğu sağlıkta dönüşüm programı ile, sağlık emekçilerinin emeği değersizleştirilmiş, çalışma koşulları kötüleşmiş halkın sağlık hakkı elinden alınmış ve gelinen aşamada sağlık sistemi işlemez hale geldi” dedi.

    Sağlık hizmeti sunumunda sevk zincirinin uygulanmadığı ve bu sistemin toplumun nitelikli hizmet alma hakkının elinden alındığını söyleyen Türkkan sağlığa erişimin giderek zorlaştığını belirtti.

    Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan’ın açıklamasından öne çıkan başlıklar:

    “Sağlıkta Dönüşüm Programı ile aylarca randevu almak, ameliyat olmak için sanal kuyruk bekleniyor. Bu da sağlık hizmetine erişimi geciktiriyor. Bu işletilmeyen, sağlık değil sağlıksızlık üreten sistemin tüm yükünü ise sağlık emekçileri çekiyor. Emeklerinin karşılığını alamadan her geçen gün umutsuzluğa sürükleniyor.

    “Sağlık emekçileri yıldı”

    Bu yoğun emeğin karşılığında ise insanca yaşanabilecek temel ücrete erişmek yerine oyalama tasarılar, ek ödeme yaklaşımları ile geçiştiriliyor. Performans ile sağlık çalışanları birbirine düşman ediliyor, nitelik değil nicelik önemseniyor. Yoğun emek gerektiren bu çalışma düzeni ve ekonomik sorunların yanı sıra liyakatsiz atamalar, yönetici mobbingleri, KHK’ler ve soruşturmalar gibi antidemokratik uygulamalarla sağlık emekçileri yıldırıldı.

    “5 dakikada muayene olmaz”

    Hekimlere dayatılan 5 dakika muayene sürecinde hastanın şikayetlerini dinlemek bile olanaksız. Hastalarımızı yeterince dinleyememekten, muayene edememekten şikayetçiyiz. Pandemiyle beraber daha da derinleşen yanlış sağlık politikaları, şiddet dili her geçen gün daha da can yakıyor. Bizleri artık sağlık hizmeti veremez hale getirilen bu çalışma yaşamı sürdürülemez halde.

    “Daha uzun süreli greve hazırız”

    14 Mart sağlık haftasına doğru büyük sağlıkçı buluşmaları gerçekleştireceğiz. Taleplerimiz karşılanmazsa daha uzun süreli greve hazırız. Taleplerimiz; halkımızın sağlık hakkı, nitelikli sağlık hizmeti ve insanca yaşamın sağlanmasıdır. Hekimler ve sağlık çalışanları olarak dün olduğu gibi bugün de nitelikli sağlık hizmeti sunmak ve iyi hekimlik yapmak istiyoruz. Sağlıkta yaşanan bu çöküşün sorumlusu hekimler ve sağlık çalışanları değil. Hekimler ve sağlık çalışanları köle, hastalar müşteri değil. Hakkımızı arama konusundaki kararlılığımızın ve taleplerimiz karşılanana kadar eylemlerimiz sürecek.

  • Bursa Tabip Odası’ndan 10 acil talep

    Bursa Tabip Odası’ndan 10 acil talep

    Türk Tabipleri Birliği’nin başlattığı ve aylardır devam eylemlerle hekimler haklarını istemeyi sürdürüyor. Bursa Tabip Odası da gerçekleştirdiği eylemler ve açıklamalarla, sağlıktaki sorunları görünür hale getirmek ve çözüm önerilerini toplumla paylaşmak için çaba sarf ediyor.

    Başkanlığını Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan’ın yaptığı Bursa Tabip Odası, halkın sağlık hakkını ve sağlık çalışanlarının çalışma koşullarından kaynaklanan sorunları toplumla paylaşıyor. Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu’ndan yapılan açıklamada, pandemi sürecinin içinde bulunulan sağlık sistemi ile yol alınamayacağını gösterdiği belirtilirken, sağlıkçıların yaşam koşullarının da katlanılamaz hale geldiği vurgulandı. “Toplumun sağlığı, sağlık çalışanlarının sağlığı ile mümkündür” ifadelerine yer verilen açıklamada, “Pandemi tüm ağırlığı ve yıkıcı etkisiyle devam ediyor. Biz sağlık çalışanları bu ağır yükün altında kalmamanın mücadelesini veriyoruz” denildi ve bu ağırlığın altında kalındığı takdirde ezilecen olanın toplum olduğu belirtildi.

    NEDEN EYLEMDE OLDUĞUMUZ DOĞRU ANLAŞILMALI

    Hekimlerin neden eylemde olduğunun doğru anlaşılmasının önemine vurgu yapılan açıklamada, biraz olsun nefes alabilmenin mücadelesinin verildiğinin altı çizildi. Açıklamada, pandemi sürecinde doğruları halkla paylaşmaktan geri durmayan, özveriyle çalışan, hekimler ve sağlık çalışanlarının haklarını alamadıkları ifade edilirken, sağlık hizmeti verenlerin nefes alamadığı çalışma koşullarında halkın yaşam hakkının giderek zorlaşacağı söylendi. BTO Yönetim Kurulu, söz konusu gerçekleri iktidara göstermeye çalıştıklarını, sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi talebinin toplumun sağlık hakkı almasıyla doğrudan ilişkili olduğunu göstermeye çalıştıklarını açıkladı.

    BU SAĞLIK SİSTEMİ SAĞLIKSIZLIK GETİRİYOR

    “Emeğimizin karşılığı olan ücreti almayı, demokratik olmayan uygulamaların kaldırılmasını, iş güvencesi talebimizin karşılanmasını istiyoruz. Aynı zamanda, kamu kurumlarında halkın parasız sağlık hizmetini, kolay ve nitelikli almasının mücadelesini veriyoruz” ifadeleriyle devam eden açıklamada, iktidarın ise bildiğini okumaya devam ettiği belirtildi. İktidarın sağlık çalışanlarına düşük ücreti, baskıyı reva görürken, topluma da 5 dakikada muayene olmayı, aylar sonrasına verilen randevular, hastalıkları ve ölümü hak gördüğün belirten açıklamada, “Bu sağlık sistemi sağlıksızlık getiriyor” ifadesin kullanıldı.

    SAĞLIKÇILAR SUSARSA NEFES ALMAK ZORLAŞACAK

    Tüm bu yanlışlara karşı mücadele edeceklerini belirten Bursa Tabip Odası’nın açıklaması şöyle devam etti: “Biz sağlıkçılar susarsak toplumun nefes alması daha da zorlaşacak, biliyoruz ki biz karşı durmazsak toplumun nabzı daha zayıf atacak, biliyoruz ki biz gerçeği paylaşmazsak toplumun umudu zayıflayacak, biliyoruz ki biz yeter artık demezsek toplumun sağlık hakkı ile birlikte yaşam hakkı daha da zorlaşacak.”
    Açıklamada mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini belirten hekimler, yaşam hakkını daha görünür kılmak için 8 Şubat’ta G(ö)REV eylemini gerçekleştireceklerini ifade ettiler. “Biliyoruz ki halkımız bizim yanımızdadır, çünkü taleplerimiz tüm toplumun talepleridir” sözleriyle devam eden açıklamada halka da bir çağrıda bulunuldu: “İnanıyoruz ki 8 Şubat G(ö)REV eyleminde hastanelerden randevu almayarak, randevularını iptal ederek halkımız bu piyasacı ve yaşam hakkımızı tanımayan sağlık sistemine sağlıkçılarla birlikte dur diyecektir.”

    HEKİMLER İÇİN 10 ACİL TALEP

    Açıklamanın sonunda hekimler ve sağlık çalışanlarının acil olarak gerçekleştirilmesinin istediği 10 talep şöyle sıralandı:

    1. Kamu hastanelerinde göreve yeni başlayan pratisyen ve asistan hekimler için temel ücret (maaş+ sabit ek ödeme) yoksulluk sınırının en az iki katından, uzman hekimler için yoksulluk sınırının en az iki buçuk katından az olmamalıdır. Sabit ek ödemeler genel bütçeden karşılanmalıdır.
    2. Özel sağlık sektöründe çalışan hekimlerin sosyal güvenlik primleri “prim ödeme tavanı” üzerinden çalıştıkları kurumlar tarafından ödenmeli; ücretleri en az yoksulluk sınırının iki katı olmalıdır.
    3. Aile hekimi maaşları en az yoksulluk sınırının iki katına yükseltilmelidir. Tüm Aile Sağlığı Merkez’ binaları kamu tarafından inşa edilmeli aynı standartlarda donanımı kamu tarafından sağlanmalıdır. 3 yıldan uzun süre görev yapan aile hekimi ya da aile sağlığı çalışanı tüm kamu dışı ebe, hekim ve hemşireler kamu kadrosuna alınmalıdır.
    4. OSGB’lerde çalışan işyeri hekimlerinin ücretleri Türk Tabipleri Birliğinin belirlediği asgari ücreti üzerinden ödenmelidir.
    5. Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur farkı gözetilmeksizin bütün emekli hekim maaşları (25 yılda emeklilik baz alınarak) pratisyen hekimler için asgari 15.000 TL, uzman hekimler için asgari 18.000 TL’ye çıkarılmalıdır.
    6. Çalışma ortamlarımız ve koşullarımız iyileştirilmeli, başta asistanlar olmak üzere bütün hekimlere, herhangi bir maddi kayıp olmadan (nöbet ücretinin kesilmesi vs.) nöbet ertesi izin hakkı tanınmalıdır.
    7. COVID-19 “illiyet bağı” aranmaksızın meslek hastalığı sayılmalı, Pandemide çalışılan her yıl için 120 gün yıpranma payı uygulanmalı, hekimler için ek gösterge 7.200 olmalıdır.
    8. Sağlıkta Şiddet Yasası acilen TTB’nin önerdiği şekilde düzenlenmeli; cezalar tutuksuz yargılanma ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” olarak uygulamaya olanak veren sınırların üzerine çıkarılmalıdır.
    9. Tıbbi hatalarda kurumsal sorumluluğu görmezden gelerek hekimleri ödeyemeyecekleri tazminatlara mahkûm eden uygulamaların önlenmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
    10. Hekimleri de hastaları da mağdur eden, hekimlere karşı şiddet kaynağı olan, halkın sağlığını tehlikeye atan 5 dakikada muayene dayatmasından vazgeçilmeli, hasta randevuları her hastaya en az 20 dakika ayrılacak şekilde düzenlenmelidir.

  • Vaka sayısı her geçen gün artıyor

    Vaka sayısı her geçen gün artıyor

    AYŞE NUR BÜYÜKHAN – Omicron varyantının Türkiye’de ortaya çıkmasının ardından vaka sayıları ülke genelince ciddi bir artış gösterdi. Bursa’daysa açıklanan son bilgiye göre kentte haftalık vaka sayısı 100 bin kişide 159,71 olarak kayıtlara geçti. Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan kentteki vaka yoğunluğu konusunda kendileriyle bir bilgi paylaşılmadığını yalnızca hastanelerde yoğunluk gözlendiğini ifade etti.

    Tüm dünyada etkisini gösteren Omicron varyantı Türkiye’de de vakaların artmasına yol açtı. Son 2 haftada vaka sayıları 2 katın üzerine çıktı. Ancak vaka sayılarındaki bu artış yoğun bakım hasta oranlarına yansımadı.

    Test sonucu pozitif vatandaşların oranlarının Bursa’da da gözle görülür seviyede arttığını söyleyen Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan, kentteki son durumla ilgili tabip odasında bir veri bulunmadığını da kaydetti. Türkkan “Yurt dışındaki kısıtlama ülkemizde uygulanır mı?” sorusuna da “Yeterli veri yok” yanıtını verdi.

  • ‘Vakalar arttı, yoğun bakımlar doldu, okullarda risk var’

    ‘Vakalar arttı, yoğun bakımlar doldu, okullarda risk var’

    Bursa’da Covid-19 vakalarının artmasıyla birlikte yoğun bakımların dolduğunu belirten Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan, okullardaki tehlikeye dikkat çekti. SÖZCÜ’ye konuşan Türkkan, “Okullar 6 Eylül günü açılmadan bir gün önce 12-15 yaş grubuna aşı tanımlandı. Bunu gecikmiş bir karar olarak görüyoruz. Önümüzdeki günlerde okullardaki yüksek bulaş riskinin süreceğini söyleyebiliriz” dedi.

    Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan, Bursa’da vaka sayısının arttığını, yoğun bakımların dolduğunu söyledi. Sözcü’den Halil Ataş‘a konuşan BTO Başkanı Türkkan şu açıklamalarda bulundu. (>>> Halil Ataş’ın yazısı)

    “BİR GÜN ÖNCE AŞI TANIMLANDI”

    Türkkan, “Okullar 6 Eylül günü açılmadan bir gün önce 12-15 yaş grubuna aşı tanımlandı. Oysa bu yaş grubunun aşıları tamamlanarak okullardaki bulaş riski azaltılmalıydı. Aşı etkinliğinin başlaması için geçmesi gereken süreç de göz önüne alındığında önümüzdeki günlerde okullardaki yüksek bulaş riskinin süreceğini söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

    “ÇOCUKLARI HATTA YENİDOĞANLARI ETKİLİYOR, AĞIR HASTALIĞA NEDEN OLUYOR”

    BTO Başkanı Alpaslan Türkkan şöyle konuştu;

    “Pandemi başlangıcında Covid-19’un çocuklardaki sağlık etkisinin görece daha az olması bu yaş grubunda korunma önlemlerini zayıflattı ve toplumda ‘çocuklara bir şey olmaz’ biçiminde bir kanı oluşturdu. Ancak yeni varyantlarla birlikte hastalığın özellikleri de değişti.

    Hastalığın etkilediği yaş gruplarında, hastalığın neden olduğu yakınmalarda ve kliniğinde değişiklik oldu. Günümüzde Covid-19’un çocukları ve hatta yenidoğanları etkilediğini, ağır hastalığa neden olduğunu görüyoruz.”

    “YOĞUN BAKIMLARDA DOLULUK ORANLARI ARTTI”

    Varyant virüslerin kolay bulaşması ile Bursa’da hasta sayılarında artışların yaşandığını dile getiren Türkkan, “Buna ek olarak yoğun bakımlardaki doluluk oranlarıda arttı. Pandemiden tek çıkış yolumuz olan aşıya yönelik olarak; bilimsel olmayan, bilimsel verinin eksik/hatalı yorumlanması ile oluşan söylemler yaygınlaştı. Sürecin açık ve şeffaf yönetilememesi, planlama yapılmadan günü kurtaran açıklamalarla halka bilgi verilmesi kafa karışıklıklarına ve güven kaybına neden oldu. Bu durum da aşı tereddüdüne ve koşut olarak aşılama oranlarının düşük kalmasına yol açtı” ifadelerini kullandı.

    “BULAŞ KAYGIMIZI İLETTİK HENÜZ YANIT ALAMADIK”

    Türkkan, “Bursa Tabip Odası olarak okullarda olası bulaşa yönelik kaygılıyız. Bu kaygımızı on beş gün önce İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile paylaştık ve Bursa’daki okullarla ilgili aldıkları önlemleri, bilgi edinme yasası kapsamında, sorduk. Henüz bir yanıt alamadık, yanıtı bekliyoruz” dedi.

  • Türkkan “Covid-19 aşıları nerede?” akımı başlattı

    Türkkan “Covid-19 aşıları nerede?” akımı başlattı

    Bursa Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan, “COVID-19 aşıları nerede?” sorusuyla yeni bir akım başlattı.

    Doç. Dr. Türkkan, Prof. Dr. Kayıhan Pala’yı etiketleyerek “”Covid-19 aşıları nerede?” diye sordu. Pala da, Gazi Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol’u etiketledi, “Sevgili @esenol Hocam, soruyorlar ben yanıtını bulamadım, #COVID19 aşısı olmak isteyen çok sayıda yurttaşımız var, siz biliyor musunuz #AşıNerede?” ifadelerini kullandı.

    Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol da “Sevgili @osmanelbekhocam soruyorlar ben yanıtını bulamadım #COVID19 aşısı olmak isteyen çok sayıda yurttaşımız var, siz biliyor musunuz? # Aşılar Nerede” diyerek, Türk Tabipleri Birliği (TTB) İzleme Kurulu Üyesi Doç. Dr. Osman Elbek’e sordu.

    Elbek, Sevgili @ciyavuz hocam soruyorlar ben yanıtını bulamadım #COVID19 aşısı olmak isteyen çok sayıda yurttaşımız var, siz biliyor musunuz?
    #AşıNerede” diyerek, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’u etiketledi.

    Yavuz da, “Sevgili @alpaslanturkkan hocam soruyorlar ben yanıtını bulamadım #COVID19 aşısı olmak isteyen çok sayıda yurttaşımız var, siz biliyor musunuz?
    #AşıNerede Ayrıca #tursitlerhepimizigörsün” ifadelerini kullandı.

    Yavuz, “Sevgili @sinanadyaman9 hocam soruyorlar ben yanıtını bulamadım #COVID19 aşısı olmak isteyen çok sayıda yurttaşımız var, siz biliyor musunuz?
    #AşıNerede” Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sinan Adıyaman’a sordu.

    Adıyaman da topu TTB eski Başkanı Raşit Tükel’e atarak, “Sevgili @rasittukel hocam soruyorlar ben yanıtını bulamadım #COVID19 aşısı olmak isteyen çok sayıda yurttaşımız var, siz biliyor musunuz?
    #AşıNerede” dedi.
    Raşit Tükel ise İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip’i etiketlediği Tweetinde, “Sevgili @rasittukel hocam soruyorlar ben yanıtını bulamadım #COVID19 aşısı olmak isteyen çok sayıda yurttaşımız var, siz biliyor musunuz?” ifadelerini kullanırken, Saip de TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya aynı soruyu yöneltti.