Etiket: bursa teknik üniversitesi

  • Tekstil atık su sorununa BTÜ’den çözüm

    Tekstil atık su sorununa BTÜ’den çözüm

    Bursa’nın tekstil atık suyu sorununa doğal yollardan çözüm önerisi de getiren projeyi; Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Kimya Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencileri Dilara Doğancı, Deren Öner ve Tuğçe Selvi hazırladı. MDBF Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Derya Ünlü’nün danışmanlığını yaptığı proje, tekstil atık suyu arıtımında önemli bir alternatif olacak. TÜBİTAK 2209-A desteği alan proje ile sanayide kullanılan ve tekstil atık sularında sıkça rastlanan, metilen mavisi boyasını içeren atık su, geri kazanılacak. Yeni bir yöntem geliştirdiklerini aktaran Doç. Dr. Derya Ünlü proje ile yerli, milli ve doğal bir malzeme elde edeceklerine vurgu yaptı.

    21. yüzyılda dünya nüfusunun üç kat artmasına karşılık su kaynaklarının kullanımının altı kat arttığını ifade eden Doç. Dr. Ünlü sınırlı olan su kaynaklarının endüstrileşme ve hızlı kentleşme sonucu hızla ve kontrolsüz bir şekilde tüketildiğini dile getirdi. Suların bir kısmının da kirletilerek kullanılamaz hale getirildiğini belirten Ünlü, su kaynaklarının azalması ve var olan kaynakların kirlenmesi şeklinde karşımıza çıkan bu tehdit nedeniyle hayat kaynağımız olan suyun etkin kullanımının önem kazandığını vurguladı. Ünlü, bu noktada da suyun ve enerjinin büyük bir bölümünün kullanıldığı endüstriyel işletmelerdeki su tasarrufunun oldukça önemli hale geldiğini dile getirdi.

    Tamamen doğal yenilikçi bir malzeme geliştirildi

    “Bursa’nın önemli bir tekstil merkezi olması, tekstil sektörünün en önemli çevre problemlerinden olan boyar maddeli atık sular ile Bursa’yı karşı karşıya bırakmaktadır” diyen Doç. Dr. Derya Ünlü, sözlerine şöyle devam etti:

    “Su kaynaklarımızın tükenmesi, susuzluk problemi ile karşı karşıya kalmamız, özellikle sanayide açığa çıkan atık suların arıtılarak proseste yeniden kullanımını zorunlu kılıyor. İklim değişikliğinin yanında suyun kontrolsüz tüketimi su kıtlığının en büyük nedenlerinden biri. Tekstil endüstrisi bir ton ürün başına tipik olarak 200-350 metreküp atık su üretiyor. Bu atık suların arıtılarak prosese yeniden kazandırılması büyük önem taşıyor. Suların arıtılmasında da çevre dostu proseslerin kullanılması oldukça önemlidir. Bu maksatla biyotemelli bir adsorbent geliştirilerek boyar maddelerin giderilmesini planladık. Su yosunları ve alglerden elde edilen biyobozunur polimer sodyum aljinat ve ülkemizin önemli atıklarından biri olan şeker pancarı küspesi kullanılarak biyoadsorbent sentezlenecek. Böylece yenilikçi bir malzeme geliştirilmiş olacak.”

    İthalat bağımlılığının azaltılması hedefleniyor

    “11. Kalkınma Planına göre kimya sektöründe katma değeri yüksek, çevre dostu ve rekabetçi ürünlerin üretilebildiği bir alanın oluşturulması temel gayedir” ifadelerini kullanan Ünlü, “Sürdürülebilir, ileri teknoloji kullanan koordineli yatırımların yapılması ve böylece ülkemizin ithalat bağımlılığının azaltılması hedeflenmektedir. Projemizde de üretilecek olan adsorbentlerin yerli ve milli olmasının, ticarileşme potansiyeli göz önüne alındığında ülkemizin ekonomisine önemli katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca şeker pancarı küspesi kullanımı da atıkların değerlendirilerek faydalı ürüne dönüştürülmesini sağlayacaktır. Böylece 11. Kalkınma Planında belirtilen biyokütle ve atıklar verimli kullanılarak kimyasal üretiminde alternatif girdi olarak değerlendirilmesi noktasında da önemli bir katkı sağlanmış olacaktır” diye konuştu.

  • Bursateknoparkta yeni yönetim kurulu

    Bursateknoparkta yeni yönetim kurulu

    Genel Kurul Toplantısına BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar’ın yanı sıra, Bursateknopark Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu Rektör Prof. Dr. Arif Karademir, Genel Müdür Prof. Dr. Ayşe Bedeloğlu, 2021-2022 dönemi Genel Müdürü Prof. Dr. Ramazan Kurt katıldı. Prof. Dr. Kurt’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantı Bursateknopark Genel Müdür Yardımcısı Öğr. Gör. Atike Köken’in Bursateknopark’ın 2021-2022 yıllarında gerçekleştirdiği faaliyetler hakkındaki sunumu ile devam etti.


    2021-2022 yılı Olağan Genel Kurulu ile birlikte 2023-2026 yıllarında görev alacak yeni Yönetim Kurulu belirlendi. Yeni Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Naci Çağlar ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Sinan Uyanık, önceki dönemde görev alan Yönetim Kurulu üyeleri Prof. Dr. Arif Karademir, Prof. Dr. Ramazan Kurt ve Prof. Dr. Hasan Basri Koçer ile Bursateknopark’ın kuruluşunda emeği geçen tüm ekibe teşekkürlerini iletti.

    Rektör Çağlar, Bursatekopark’ın faaliyetlerinin artarak devam etmesi için her zaman hazır olduklarını belirterek bayrağı devraldıklarını belirtti.
    2023-2026 yılları arasında Yönetim Kurulu’nda; Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Naci Çağlar, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Sinan Uyanık, Prof. Dr. Beyhan Bayhan, Prof. Dr. Barış Tamer Tonguç, Prof. Dr. Ayşe Bedeloğlu, Prof. Dr. Turgay Tugay Bilgin, Prof. Dr. Murat Ertaş, Prof. Dr. Ahmet Fenercioğlu ve Doç. Dr. Hilal Yıldırır Keser Yönetim Kurulu Üyeleri olarak görev alacaklar.

  • BTÜ’de lityum geri kazanımı

    BTÜ’de lityum geri kazanımı

    Proje hakkında bilgi veren Doç. Dr Derya Ünlü, lisans öğrencileri Rümeysa Dağdeviren ve Adile Nur Seyfi’nin hazırladıkları projenin ülke teknolojisi ve kaynakları açısından farklı bir öneme sahip olduğunu kaydetti. Ülkemiz teknolojisindeki hamlenin simgesi olan Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (Togg) ile Türkiye’nin de teknolojik dönüşümde öncü ülkeler arasında yer aldığını ifade eden Ünlü, öğrenciler tarafından hazırlanan bu proje ile fosil yakıtlı araçlardan elektrikli araçlara geçiş sürecinde CO2 emisyonunu azaltmak ve küresel ısınmayı engellemek gibi çevreci yaklaşımlar sergileyeceklerine değindi. Rümeysa Dağdeviren ve Adile Nur Seyfi’nin çalışmalarında, lityum iyon pillerin atık çözeltilerinden, lityumun geri kazanılmasında alternatif bir yöntem geliştirmeyi hedeflediklerini aktaran Doç. Dr. Ünlü, projeden elde edilecek sonuçların lityum iyon pil endüstrisi tarafından benimseneceğinin altını çizdi.

    Son zamanlarda lityuma olan talebin yüksek performanslı gres, ısıya dayanıklı seramik malzemeler, bataryalar ve kimya gibi birçok alanda umut vaat eden kullanımları nedeniyle artığını belirten Doç. Dr. Ünlü, özellikle benzin ve dizel gibi fosil yakıt kullanan araçlardan elektrikli araçlara geçişin bu talebi artırdığına değindi. Elektrikli araçlara geçişin CO2 emisyonlarını azaltmak ve dolayısıyla küresel ısınmayı engellemek için önemli bir alternatif olduğunu vurgulayan Ünlü sözlerine şöyle devam etti: “Lityum iyon bataryalar, yüksek enerji miktarları ve hafiflikleri nedeniyle günümüzde elektrikli araçlarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Elektrikli araçlar için lityum iyon bataryalara artan ilgi ve lityum iyon bataryaların üretimi için artan ihtiyaç, büyük oranda lityum talebine yol açmaktadır.

    Günümüzde toplamda yaklaşık 17 milyon ton lityum, madenlerden ve tuz göllerinden geri kazanılmaktadır. Lityum miktarı çok düşük olmasına rağmen, deniz suyu da önemli bir lityum kaynağı olarak kabul edilmektedir. Tüm bunların yanında kullanılmış lityum iyon pillerin atık çözeltilerinde de çok fazla lityum bulunmaktadır. Lityum geri kazanımı için en yaygın kullanılan teknoloji çöktürmedir, ancak yüksek Mg/Li içeren tuzlu su, deniz suyu ve düşük konsantrasyonlu lityum iyon pillerin atık çözeltilerine çöktürme yöntemini uygulamak zordur. Bu nedenle, adsorpsiyon yöntemi, ekonomik ve çevre ile alakalı hususlar nedeniyle lityum geri kazanımı için en uygun yöntem olarak kabul edilmiştir.”


    Bu proje çerçevesinde geliştirilen bu malzeme ile lityumun geri kazanımı için adsorpsiyon prosesi kullanıcağına değinen Doç Dr. Derya Ünlü, “Bu hedefle biyolojik olarak parçalanabilen, doğal bir malzeme olan kitosan polimeri kullanılacaktır. Böylece kullanılacak olan polimerin atık suya da bir zararı olmayacaktır. Lityumun geri kazanılması oldukça önemli bir prosestir. Dolayısıyla alternatif yöntemler geliştirilmesi ve bunların yüksek verimle sonuçlanması prosesinin ticarileşmesi için önemli olacaktır. Özellikle düşük konsantrasyonlu lityum iyon pillerin atık çözeltilerinden lityumun geri kazanılmasında alternatif bir yöntem olması hem ekonomik olarak hem de ticari olarak lityum iyon pil endüstrisine önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.” dedi.

  • Deprem bölgesine koşan personele teşekkür belgesi

    Deprem bölgesine koşan personele teşekkür belgesi

    Afetten etkilenen illerde görev alarak arama kurtarma ve destek hizmetleri faaliyetlerine katılan BTÜ personeline yönelik düzenlenen törene, BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar’ın yanı sıra Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Sinan Uyanık ve Prof. Dr. Beyhan Bayhan, Sağlık Kültür ve Spor Dairesi (SKS) Başkanı Mehmet Erman, SKS Şube Müdürü Rıdvan Can ve Tuba Soylukan ile arama kurtarma faaliyetlerine katılan BTÜ personeli katıldı.

    Teşekkür belgesi takdim töreninin açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Naci Çağlar, bu insani görevde yer alarak maddi ve manevi çalışmalara destek olan, enkaz alanında arama kurtarma faaliyetlerine katılan ve destek hizmetleri vererek ekiplere yardımcı olan tüm BTÜ personeline teşekkür etti.

    Kahramanmaraş, Pazarcık ve Elbistan Ekinözü merkezli depremlerin yüzeye çok yakın olması nedeniyle büyük bir afetle karşı karşıya kalındığına değinen Rektör Prof. Dr. Çağlar, bu süreçte tüm Türkiye’nin tek yürek olarak deprem bölgesine koştuğunu vurguladı. BTÜ ekiplerinin daha depremin ilk saatlerinde bölgeye hareket ettiğine değinen Rektör Çağlar, “Bu zorlu süreçte yer alan ekiplerimiz, bizlere ulaşan gönüllü katılım listesinden deprem ve enkaz eğitimi almış personelimiz içerisinde titizlikle seçilerek bölgeye gönderildi.

    Orada olan sizler, yapılanların ne şartlar altında yapıldığını en iyi bilenlersiniz. Bölgenin ihtiyaçları düşünülerek seçilen ve yola çıkan gerek akademik gerekse idari tüm personelimize ve öğrencilerimize teşekkürü bir borç bilirim. Beklenmeyen doğal afetlere karşı ülkemizi hazır hale getirmek durumundayız. 6 Şubat’ta meydana gelen ve “asrın felaketi” olarak nitelendirilen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara da tekrar acil şifalar diliyorum.” ifadelerini kullandı.

    Program Rektör Çağlar’ın teşekkür belgesi takdimiyle sona erdi.

  • Bursa’da üniversiteler kuraklık ve su krizine çözüm arayacak

    Bursa’da üniversiteler kuraklık ve su krizine çözüm arayacak

    Bursa Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde Bursa Uludağ Üniversitesi ve Mudanya Üniversitesi katkılarıyla 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla konferans gerçekleştirildi. Son zamanlarda iklim değişikliği nedeniyle Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok yerinde görülen kuraklık ve su krizine Bursa’daki üniversiteler çözüm arayarak rapor hazırlayacak.

    İstiklal Marşı ile başlayan programın açılış konuşmasını yapan Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, “Depremin hemen ardından Adıyaman ve Şanlıurfa’da bir sel felaketi ile karşılaştık. Benzer şekilde su kıtlığı, kuraklık ve suyun verimli kullanılması ile ilgili kurumsal farkındalık anlamında burada önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapıyoruz” şeklinde konuştu.


    Bursa sudan ibaret sözü 400 yıl önce söylendi

    Konferansta koşma yapan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Beni eleştirmeye kalkan başka siyasi partilerden yöneticiler şunu ifade ediyor, ‘Evliya Çelebi demiş ki Bursa sudan ibaret’. Evliya Çelebi bunu dediğinde bundan 400 yıl önceydi. Bursa’nın nüfusu 30 bindi. Bursa’da bir tane sanayi kuruluşu yoktu. Bugün Bursa’da 18 tane organize sanayi bölgesi, binlerce fabrika var ve suyla üretim yapan birçok fabrika var. Dolayısıyla geçilen bu 400 yıllık süreçte Bursa çok badireler atlattı. Gelişmişlik için ekonomi ve sanayi şart. Biz hemen İstanbul’un yanında çok önemli bir lokasyonda ciddi bir üretim kabiliyeti olan bir şehiriz” açıklaması yaptı.


    Programın birinci oturumunda “Su Kaynakları Yönetimi ve Doğal Afetler” konulu panel düzenlendi. Panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Sinan Uyanık üstlenirken Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Akif Özkaldı, Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Yakup Karaaslan, Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kasım Yenigün, Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Feza Karaer konuşmacı olarak katıldı.


    Programın devamında “Kuraklık ve Susurluk Havzası Su Kaynakları” konulu panel düzenlenirken panelin moderatörlüğünü Bursa Uludağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Adem Doğangün üstlendi. BUSKİ Genel Müdürü Güngör Gülenç, DSİ 1. Bölge Müdürü Murat Şayan, Bursa Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Egemen Aras, İTÜ Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. İsmail Dabanlı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanı Dr. Orhan Solak, bir yazım firması yöneticisi Serhan Aldoğan ve TEMA Bursa İl Temsilcisi Şaban Uyar konuşmacı olarak katıldı.

    Program sonrası katılımcılar, Bursa’da yaşanan su sorununun çözümü üzerine ortak rapor hazırlayacak.

  • BTÜ Öğretim Görevlisinden deprem fotoğraf sergisi

    BTÜ Öğretim Görevlisinden deprem fotoğraf sergisi

    Deprem farkındalık fotoğraf sergisi, 25 yıldır fotoğraf ile iç içe olan Alper Keskin’in, deprem bölgesinde çektiği 2 bin 500’ün üzerinde kare arasından seçilerek oluşturuldu. Keskin; hasarlı binalardan arama-kurtarma çalışmalarına, enkazlar arasındaki kişisel eşyalardan, yıkıntılar içinde oluşmuş yaşam üçgenlerine, zarar görmüş tahıl ambarlarından antik kalıntılara kadar çok sayıda fotoğraf çektiğini belirterek, sergi ile izleyicilerde depremle birlikte yaşama farkındalığı uyandırmayı hedeflediğini dile getirdi. Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) delegesi olan ve halen Bursa Fotoğraf Sanatı Derneği (BUFSAD) başkan yardımcılığını yürüten Alper Keskin birçok fotoğraf yarışmasında da jüri olarak görev aldı.


    Kahramanmaraş merkezli depremlerin sebep olduğu yapı hasarlarını incelemek amacıyla BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar başkanlığında iki ekip; Hatay, İskenderun, Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş Gölbaşı, Pazarcık, Türkoğlu, Adıyaman, Malatya ve Elbistan’da saha çalışmalarında bulundu. BTÜ öğretim üyelerinin bölgedeki araştırmalarını içeren “Kahramanmaraş Depremleri İnceleme ve Değerlendirme Raporu” basın toplantısı ile kamuoyuna sunuldu. Öğretim görevlisi Alper Keskin’in bölgede çektiği karelerden oluşan deprem farkındalık fotoğraf sergisi, basın toplantısı ile eşzamanlı olarak açıldı.

    Arama kurtarma çalışmalarını ve ilk aşamada gereken acil koordinasyon işlemlerini aksatmamak için depremden bir hafta sonra bölgeye intikal ettiklerine değinen Keskin; Adana, İskenderun, Hatay, Gaziantep, Türkoğlu, Kahramanmaraş, Pazarcık, Gölbaşı ve Adıyaman’da incelemelere katılarak fotoğraflar çektiğini söyledi. “Bölgeye gitmeden önce, depremden etkilenen öğrencilerimizle kurduğum temaslar ve medyadan gördüklerimle nasıl bir ortamla karşılaşacağımı az çok tahmin edebiliyordum.” diyen Keskin, ziyaret ettikleri tüm il ve ilçelerde farklı oranlarda hasarlar gözlemlediklerini ama özellikle şehir girişinden itibaren Hatay’da yıkımın boyutu karşısında etkilenmemenin ve çaresiz hissetmemenin mümkün olmadığını vurguladı. Deprem bölgesinde fotoğraf çekmenin farklı zorlukları olduğuna da dikkat çeken Keskin, “Enkaz alanları ve yıkıntılar arasında fotoğrafa odaklanırken bir yandan arama-kurtarma ekiplerine engel olabilecek davranışlara diğer yandan olması muhtemel artçı sarsıntılara dikkat etmeniz gerekiyor. Hayatlarının en zorlu sürecini yaşayan depremzedeleri görüntülemek ise özel bir hassasiyet ile empati kurabilmeyi gerektiriyor.” dedi.


    Bölgede 2 bin 500’ün üzerinde fotoğraf çekti

    Bölgede geçirdiği üç tam gün boyunca bina hasarları, kolonlar, kirişler, yapı elemanları gibi teknik detaylarla birlikte 2 bin 500’ün üzerinde fotoğraf çektiğini belirten Keskin, Türkiye’nin deprem riski taşıyan diğer şehirlerinde yaşayanlarda farkındalık uyandıracak, yıkıcı etkiyi göstererek dersler alınmasını sağlayacak kareler çekmeye çalıştığını vurguladı. Keskin ayrıca muhtemel deprem anında nerelere sığınarak yaşam üçgenlerinden faydalanabileceğimizi bire bir gösteren fotoğraflar çekmeye çalıştığına da vurgu yaptı.

    Lisans eğitimi sırasında başladığı fotoğraf çekmeye, çeyrek asrın üzerinde bir süredir devam ettiğini belirten Keskin, insanları zor dönemlerinde fotoğraflamanın hassas noktaları olduğuna değindi. “Sosyal-belgesel fotoğraflar çekerken depremzedelerin mağduriyetlerini doğrudan yansıtan karelerden uzak durmaya çalıştım” diyen Keskin, “Hatay ve Kahramanmaraş’ta iki farklı enkazda arama-kurtarma çalışmalarını görüntüledim. Özellikle Maraş’ta depremin sekizinci gününde, enkaz altındaki yakınlarından haber almak için ekiplerle birlikte çalışan depremzedelerin durumunu görmek ve bu ortamı fotoğraflamak duygusal açıdan kolay değildi. Fotoğraflarının çekilmesini istemeyenleri ya da benim varlığımdan rahatsızlık duyduğunu belli edenleri kadrajıma almadım. Enkaz alanlarındaki obje ve eşyaların çekimlerinde ise belgesel fotoğrafçılık ilkeleri istikametinde, hiçbir şeye dokunmadan sadece uygun açıdan doğru kadrajlar oluşturarak çektim.” ifadelerini kullandı.


    Fotoğrafları izleyenlerin deprem konusunda farkındalığı artıyorsa serginin amacına ulaşmış olacağını vurgulayan Alper Keskin; “Özellikle Bursa ve İstanbul başta olmak üzere tüm riskli şehirlerimizde, coğrafyamızın bir doğa olayı olan güçlü depremlerle yaşama bilincine ulaşmamız gerekiyor. Deprem öncesi gerekli tedbirleri bir an önce almak, deprem sırası ve sonrasında yapılabilecekleri planlama farkındalığını arttırabilmek umuduyla Üniversitemizdeki süresi sonrasında sergimi BUFSAD çatısı altında ve devamında şehrimizin çeşitli galerilerinde halkımızla buluşturmak istiyorum. Deprem bölgesinde incelemelerde bulunan Bursa Teknik Üniversitesi ekibine beni de davet eden ve farkındalık fotoğraf sergisi fikri ile bu çalışmanın gerçekleşmesini sağlayan Rektörümüz Prof. Dr. Naci Çağlar’a teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

  • Bursaspor ve Bursa Teknik Üniversitesi protokol imzaladı

    Bursaspor ve Bursa Teknik Üniversitesi protokol imzaladı

    Bursa Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşen imza törenine kulüp adına Başkan Ömer Furkan Banaz, Altyapı ve Futbol Okulundan Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Selim Yolgeçen ve spor okulu sporcuları katılırken Bursa Teknik Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Naci Çağlar hazır bulundu.

    Organizasyonun sonunda başkanımız Ömer Furkan Banaz, Çağlar’a isminin yazılı olduğu forma takdim ederken, katkılarından dolayı teşekkürlerini iletti.

  • Başkan Dündar’dan Rektör Çağlar’a ziyaret

    Başkan Dündar’dan Rektör Çağlar’a ziyaret

    Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, geçtiğimiz günlerde CumhurbaşkanıRecep Tayyip Erdoğan tarafından Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü olarak atanan Prof. Dr. Naci Çağlar’ı makamında ziyaret etti.

    Yeni görevinde Rektör Çağlar’a başarılar dileyen Başkan Dündar, Türkiye’nin en önemli yükseköğrenim kurumlarından biri olan Bursa Teknik Üniversitesi’nin gelişimine katkı sağlamak için, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi.

    Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar da, Başkan Dündar’ın ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek teşekkürlerini sundu

  • BTÜ’nün kadınları unutulmadı

    BTÜ’nün kadınları unutulmadı

    Mimar Sinan Yerleşkesi Turkuaz Salonda gerçekleşen etkinlikte söz alan BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, aile ve toplumun temel yapı taşı ve geleceğin umudu olan kadınlarımızın ve kadın çalışanlarımızın ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı. Kadınların, sınırsız sevgisi, hoşgörüsü, fedakârlığı ile kutsal annelik görevinin yanı sıra üstlendikleri roller ile bilimden sanata, spordan edebiyata, siyasetten çalışma hayatına kadar her alanda büyük çaba ve başarılar gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Naci Çağlar, “Bu duygu ve düşüncelerle, BTÜ’de görev yapan kadın akademik ve idari personellerimiz ile ülkemiz ve dünya kadınlar bizler için çok değerli” diye konuştu.


    İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İpek Beyza Altıparmak ise, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü tarihçesi 1800’lü yıllara dayanmaktadır. Bu mücadelenin ilk adımları günümüz dünyası için kulağa son derece makul gelen insani çalışma şartlarının sağlanması talebiyle başlamıştır. Özellikle 1800’lü yıllarda uzun çalışma saatleri, sağlıksız ve güvenliksiz çalışma şartları hem kadın hem de erkek işçiler için geçerli olmuştur.

    8 Mart 1857’de New York’taki bir dokuma fabrikasında çalışan işçilerin başlattığı grev neticesinde hayatını kaybeden 129 kadın işçi bu anlamlı günün Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına vesile olmuştur. Ülkemizde ilk kez 1921 yılında Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanan 8 Mart yaygınlaşması, 70’li yıllarda gerçekleşmiştir. Bugün hem Türkiye hem de dünyada, kadınların ekonomide, iş hayatında, sanatta, sporda daha çok yer almasının da etkisiyle, 8 Mart iş dünyasının ve markaların da sahiplendiği bir kimlik kazanmıştır” şeklinde konuştu.
    Etkinlik, BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar’ın kadın çalışanlara hediye takdimiyle sona erdi.

  • Bursa’da kişiye özgü kemik tasarımı

    Bursa’da kişiye özgü kemik tasarımı

    BTÜ Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Lekesiz ve BUÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferda Arı, çeşitli sebeplerle kemik kaybı yaşayan hastalardan alınan sağlıklı hücrelerden yapay kemik dokusu üretilerek hastalara nakledilmesi edilmesi amacıyla proje hazırladı.

    Çalışma TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) 1001 Programı kapsamında yaklaşık 1,2 milyon lira destek almaya hak kazandı.

    Prof. Dr. Lekesiz ve Araştırma Görevlisi Safa Şenaysoy, projede kemik dokusu oluşumunu destekleme yeteneğine sahip yapay bir yapı olan iskelelerin tasarım ve üç boyutlu yazıcıyla üretimini üstlenirken, Prof. Dr. Arı ve Doktor Öğretim Üyesi Elif Ertürk ile doktora öğrencisi Sibel Çınar Asa ise Bursa Uludağ Moleküler Kanser Araştırma Laboratuvarında iskelelere hücre ekimi ve onları büyütme çalışmaları yapıyor.

    Aynı zamanda projenin ilk aşamasında yapay dokularda geliştirilen kemik hücrelerinin insan yüküne vereceği tepkiler ölçülüyor. Lekesiz ve Arı ile ekipleri, çalışmanın ikinci aşamasında da doktorlar ve veterinerle işbirliği yaparak hayvan ve insan deneylerine geçmeyi planlıyor.

    Prof. Dr. Lekesiz, çalışmanın mühendisliği ve biyolojiyi bir araya getiren disiplinler arası bir çalışma olduğunu, ikinci aşamada da tıp ile mühendisliği bir araya getireceklerini söyledi.

    Çalışmalarının ana konu başlığının “kemik doku mühendisliği” olduğunu anlatan Lekesiz, insanların kanser veya kaza gibi durumlarda kemiklerinin büyük kısmını kaybedebildiklerini ifade etti.

    Bu gibi durumlarda kişilerin kaybettikleri kemik dokusunun yerine platin, titanyum gibi parçaların takıldığını, bunların vücuda tam uyumlu malzemeler olmayıp, X-Ray cihazından geçerken de sorun yaşattığını aktaran Lekesiz, şöyle devam etti:

    “Doku mühendisliği yaklaşımında dış ortamda üç boyutlu yazıcıyla ürettiğimiz yapay doku iskele sistemi üzerine hücreleri laboratuvar ortamında ekiyoruz. Hücreleri dış ortamda biraz büyütüyoruz. Daha sonra büyümüş olan bu yapı vücuda yerleştiriliyor. Bu projenin tasarım, analiz, imalat, test ve en sonunda hastaya yerleştirme aşamaları var. Hastaya yerleştirme aşamasına kadarki kısımlarını bu projede tamamlamayı hedefliyoruz. Projemizin oluşmasında çok ciddi emek var, zaman var. Bu önemli proje Türkiye açısından yeni bir teknoloji.”

    Lekesiz, TÜBİTAK ARDEB 1001 Programı kapsamında destek almaya hak kazandıkları teknolojiyi cerrahlar tarafından daha tercih edilebilir hale getirmek için çalışmalarını ilerleteceklerine değinerek, projede kendilerine destek olan TÜBİTAK’a, Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar’a ve üniversitenin eski rektörü Prof. Dr. Arif Karademir’e teşekkür etti.

    “Kişiye özgü kemik tasarımı gerçekleştiriyoruz”

    Projenin ortaklarından Prof. Dr. Arı da çalışmalarının kemik dokusunda olan hasarların giderilmesi için yeni dokuların laboratuvar ortamında üretilmesi aşamalarını oluşturduğunu kaydetti.

    Çalışmalarının ülkenin öncü projelerinden olacağını ifade eden Arı, şunları dile getirdi:

    “Daha güzel işlerin yapılmasında ilk adımı atmış olacağız. Ayrıca yine bu projemizle moleküler düzeyde incelemeler yaparak, her hastaya uygun dokunun yapılmasını sağlayacağız. Bu açıdan da projemiz geleceğe açık bir alan oluşturacak ve daha yenilikleri de beraberinde getirecektir. Laboratuvarımızda kemik yapan hücrelerimizi, oluşturulan üç boyutlu doku iskelelerinin üzerine ekerek onlarda bir takım moleküler analizler gerçekleştiriyoruz. Bir anlamda da kişiye özgü bir kemik tasarımı gerçekleştiriyoruz. Onlara farklı düzeylerde yükler uygulayarak insan yüküne vereceği cevapları alıyoruz. Daha sonra onlara göre değişen moleküler analizleri yapıyoruz.”