Etiket: bursa uludağ üniversitesi

  • Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde ilk ders zili çaldı

    Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde ilk ders zili çaldı

    BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatlar Bölümü’nün ilk dersine konuk oldu. Yeni dönemin ve ilk dersin herkese hayırlı olması temennisinde bulunan Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “İnşallah bu hayırlı teşebbüs, mezunlarını verdikten sonra ülkenin sanat hayatına önemli katkılar sunar. Buradan yetişecek arkadaşlarımızın geleneksel Türk sanatlarının geliştirilmesi konusunda kıymetli katkılar yapacağına gönülden inanıyorum. Yani biz eğer eğitim-öğretim konusunda iyi sonuçlar almak istiyorsak mutlaka gayret göstermemiz gerekiyor. Bu alanda bizler de üzerimize düşen görevleri en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. Akademisyenlerimizin de öğrencilerimizin de bu konuda gayretli olması için onları teşvik ediyoruz. Ülkemizin kalkınması, gelişmesi ve kültür seviyesini arttırması için eğitimden daha kıymetli bir yol yoktur” açıklamasında bulundu.

    Geleneksel sanatların geleceği bu bölüm ile aydınlanacak

    Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nün kendi alanında Üniversite içerisinde tek olduğunun altını çizen Prof. Dr. A. Saim Kılavuz; “İlk olan bu bölümümüzde verilecek eğitim, öğrencilerimizin yetiştirilmesi ve onların mezuniyetlerinin ardından ortaya koyacakları çalışmalar, gelecek kuşakların da bu alana yönlendirilmesi açısından büyük bir önem taşıyor. Ülkemizin geleneksel Türk sanatlarına bakışı da bu özel çalışmaların neticesine göre yol alacaktır. Burada da interdisipliner eğitim-öğretim çalışmalarının bir arada yürütülmesi ve öğrencilerin donanımının arttırılması ayrıca önem kazanıyor. Niteliği en üst seviyeye çıkarılmış öğrenciler, hem bölümü hem bizleri hem de üniversitemizi en iyi şekilde temsil edecektir. Bu noktada bölümün açılmasında kıymetli destekleri bulunan tüm hocalarımıza gönülden teşekkür ediyorum. Tercih yapan ve bölümü dolduran tüm öğrencilerimize tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum. İnşallah çok güzel bir eğitim-öğretim dönemi geçirecekler, kendilerini ve sanatlarını geliştirecekler. Hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum” diye konuştu.

    Bölüm Başkanı Öğretim Görevlisi Hatice Aksu ise öğrenci yaş skalasının 18 ile 57 arasında olduğunu, birçok öğrencinin kendi sanatsal çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. 19 kadın, 1 erkek öğrencinin bulunduğu bölümde her anlamda nitelikli bir eğitim-öğretim döneminin geçirileceğini aktaran Hatice Aksu, öğrencilerin mesleki gelişim noktasında son derece donanımlı akademisyenler tarafından destek verileceğini sözlerine ekledi. Ders başı yapan öğrenciler de açılan bölüme isteyerek kayıt yaptırdıklarını ve Bursa’da böyle bir bölümün açılmasından ötürü mutluluk duyduklarını iletti.
    BUÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Adem Doğangün, Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hatice Şahin ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Sezin Türk Kaya da ilk derste hazır bulundu.

  • BUÜ’den yeni öğrencilere oryantasyon programı

    BUÜ’den yeni öğrencilere oryantasyon programı

    BUÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ile Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı’nın desteğiyle hazırlanan programa Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Adem Doğangün, Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu ve Üniversite Genel Sekreteri Osman Dikmen katıldı. Etkinlikte Daire Başkanları, birim sorumluları ve akademisyenler de hazır bulundu.

    Programın açılış töreninde konuşan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, 2022-2023 eğitim-öğretim döneminin hayırlar getirmesi temennisinde bulundu. Üniversiteye yeni kayıt yaptıran öğrencilere seslenen Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “İnşallah eğitim süreleriniz boyunca nitelikli bir eğitim alacak ve bu eğitimle birlikte mezun olacak, kariyer basamaklarını güçlü bir şekilde tırmanacaksınız. İyi bir eğitim almanın yolu da meraklı olmaktan geçiyor. Merak olmadıkça bilim olmaz, merak olmadıkça gelişme olmaz. Onun için sürekli soru soran, sorgulayan kişiler olmaya gayret edin” diye konuştu.

    Memnuniyet oranları yükselmeye devam ediyor

    Üniversitenin genel yapısı konusunda da bilgiler veren Prof. Dr. A. Saim Kılavuz; “70 binden fazla öğrencisi, 2 bin 650 akademik personeli, 5 bin civarında idari personeli ve işçisi olan, hastanesi bulunan ve 4 temel alanda eğitim-öğretim yapan büyük bir kurumuz. Adeta bir ilçe veya büyük bir holdinge benziyoruz. Böyle bir üniversiteye öğrenci olarak geldiniz. Şu an Türkiye’nin en kalabalık üniversitesiyiz. Öğrenci sayısı arttıkça memnuniyetin azalacağı düşünülüyor. Ancak sizi temin ederim ki; 3,5 yıl önce göreve geldiğimizde 2019 Temmuz ayında yapmış olduğumuz anketlerde öğrencilerin memnuniyet oranı yüzde 46 oranındayken, hali hazırda yüzde 62’ye çıktı. O yüzden öğrenci memnuniyeti olan bir üniversiteyiz diyorum. Öğrenci bizim velinimetimiz. Burada bizler için bir kazanım söz konusuysa o da öğrencilerimiz sayesindedir. Sizlerin memnuniyetini daha da arttırmak için gayret ediyoruz” açıklamasında bulundu.

    Türkiye genelinde öğrenci memnuniyeti sıralamasında 2020 yılında devlet üniversiteleri arasında 31. sıradayken 2021 yılında 17. sıraya yükseldiklerini aktaran Rektör Kılavuz; “Çoğu parametrede ise ilk sıralardayız. Tüm üniversiteler arasında ise 30’lu sıralarda yer alıyoruz. Bu elbette yeterli değil. Ancak fırsatlar ve imkânlar açısından bakıldığında ise ciddi bir mesafe aldığımız kanaatindeyiz. 3 yıl önce okulumuza gelen öğrencilerimiz hayata geçirilen projeleri biliyor. Burada yaşanan değişime birebir şahit oldular. Sosyal donatı alanlarını arttırdık, yeni yollar açtık, bisiklet yolları oluşturduk, kafeler ve zincir marketler açtırdık. 4 yıl önce yurtlarımızda 4 bin-4 bin 500 civarında öğrenci kalma imkânına sahipken, şuan itibariyle 11-12 bin öğrenci kalıyor. Biz Kredi Yurtlar Kurumu’na yer verdik ve onlar da yurt yaptılar. Bu büyük bir gelişmedir. Bu yılbaşı itibariyle ben yurtta kalamıyorum diyen tek bir gencimiz olmadı. Türkiye ve Bursa’mız için oldukça sevindirici bir gelişme” dedi.

    Öğrenci yemeği 6,5 lira

    Yemek ücretlerine de değinen Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, en iyi ve en uygun yemeği öğrencilere sağlamaya özen gösterdiklerinin altını çizdi. Kılavuz; “Elbette evinizde annenizin yaptığı yemekler gibi olmayabilir. Ancak şunu bilin ki; Temmuz başında yemek ihalesine çıktık. Yemek başına 26 lira anlaştık. Öğrencilerimize ise 6,5 liradan yemek veriyoruz. Arada kalan 19,50 lirayı üniversite olarak biz karşılıyoruz. Öğrencimiz için feda olsun. Daha kaliteli hale getirmek ve en iyisini sunmak için de hizmetlerimize aralıksız devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

    Öğrencilere dil ve akademik gelişim konusunda da tavsiyelerde bulunan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, son olarak Bursa’da eğitim görmenin büyük bir avantaj olduğuna işaret etti. Kılavuz konuşmasını şöyle tamamladı: “Bursa, Türkiye’nin en önemli sanayi, turizm ve kültür şehirlerinden birisidir. Sanayi anlamında bazen 2. bazen de 3. sırada yer alır. Öğrencilerimiz, staj ve uygulama dersleri anlamında çok geniş bir skalaya sahiptir. Osmanlı’nın ilk başkentidir. Bir kültür ve medeniyet şehridir. Nice bilim adamları, kanaat önderleri burada yatmaktadır. Tam bir medeniyet havzasıdır. Bursa’nın tarihi ve sosyal kimliğini iyi tanımaya çalışın. Öğrencilik hayatınız sadece yurt ve kampüs arasında geçmesin.”

  • Bursa’da acil servislerini Bakan Bozdağ açtı

    Bursa’da acil servislerini Bakan Bozdağ açtı

    Açılış töreninde konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Bursa’ya iki hayırlı hizmeti başlatmak için geldiklerine işaret etti.

    İlk olarak Üniversitenin 2022-2023 Akademik Yılı’nı açtıklarını, ikinci olarak da Hastanenin acil servisini açtıklarını belirten Bakan Bekir Bozdağ; “Üniversitemiz Hastanesi’nin acil servisi, hocalarımızın da anlattığı gibi değişik sıkıntılar nedeniyle zorlanıyordu. Ancak yapılan yatırımlar ve geliştirilen projelerle yenilendi. Adeta yeni bir acil servis kazandırıldı. Tabii ki bu yenilemeler sırasında teknik donanım da değiştirildi. Medikal malzemeler de daha modern hale getirilerek hem üniversitemizin hem de Bursa’mızın hizmetine sunulmuş oldu. Bu vesile ile emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.

    Türk hastaneleri dünyada örnek gösteriliyor

    Sağlığın her şeyin başı olduğunu söyleyen Bekir Bozdağ; “Sağlığa yapılan yatırım bizim insanımızın bugününe ve geleceğine yapılan en büyük yatırımlardandır. Hükümet olarak sağlığa ayırdığımız kaynakları her geçen dönem arttırdık. Bu dönem de arttırdık. Sağlık alanında çok büyük reformlara imza attık. Şehir hastaneleriyle Türkiye’mizi tanıştırdık. Bildiğiniz gibi geçen hafta Ankara’daki Etlik Şehir Hastanesi’yle birlikte 20. Şehir hastanesini ülkemize kazandırdık. 15 tane şehir hastanemizin de inşaat süreci devam etmektedir. Bugün fizik donanım ve teknik donanım itibariyle Türkiye’nin hastaneleri dünyada örnek gösterilecek hastaneler arasındadır. Özellikle şehir hastanelerimizin devreye girmesiyle beraber Türkiye’miz sağlık alanında uluslararası bir tercih merkezi haline de dönmüştür. Üniversitelerimiz de bu tercih merkezlerinin başlarında gelmektedir” açıklamasında bulundu.

    Sağlıkta büyük zihniyet değişimi

    Bursa Uludağ Üniversitesi’nde öğrenci olduğu dönemde Tıp Fakültesi’nin Arabayatağı Mahallesi’nde olduğunu açıklayan Adalet Bakanı; “Tıp Fakültesi, Arabayatağı’nda barakalarda hizmet veriyordu. Oradaki medikal tesisler, pek çok yerler çok da kötü şartlar içerisinde hizmet veriyordu. Ancak şimdi görüyorum ki modern bir yerde hizmet veriyor. Allah kimseyi buralara muhtaç etmesin. Muhtaç ettiğinde de doktorlarımızın, sağlık çalışanlarımızın eli şifa olsun, hastaların dertlerine deva olsunlar diye dua ediyorum. Tabi sağlıkta sadece fizik ve teknik değişimini değil, bir zihniyet değişimini de sağladık. Türkiye’de sağlık reformunu hayata geçirdik. Geçmişte insanlarımız SSK’ya bağlı olan ayrı, Bağ-Kur’a bağlı olan ayrı, Emekli Sandığı’na bağlı olan ayrı sağlık hizmeti alıyor, işçilerimiz depodaki ilaç kadar ancak ilaç alabiliyordu. Eczanelerden işçilerin ilaç alma hakkı yoktu. Bağ-Kur’lu olan parasını önce cebinden ödüyor, sonra ödediği paranın yüzde 70’ini geri almak için genel müdürlüğe müracaat ediyordu. Yıllar içerisinde, faiz yok, enflasyon farkı yok, gecikmesi yok. Parası pul oluyor, verdiği parayı da doğru dürüst geri alamıyordu. Tedavi olmak için evini, arsasını, arabasını, tarlasını, işyerini satan nice insanımız vardı. Türkiye’de herkes kanun önünde eşittir denmesine rağmen maalesef idari işçicisine ayrı sağlık tedavi usulü, serbest çalışanına ayrı tedavi usulü, memuruna ayrı usul uyguluyordu. Adeta ayrımcılık yapıyordu. Biz işte bu ayrımcılığı kaldırdık. SSK’yı, Emekli Sandığını ve Bağ-Kur’u kaldırdık. SGK çatısı altında tüm bu kurumları birleştirdik. Cumhurbaşkanımızın nasıl sağlık giderleri devlet tarafından karşılanıyorsa, Bursa’daki herhangi bir vatandaşımızın sağlık giderlerinin de devlet tarafından karşılandığı bir düzene geçtik. Hamd olsun. Bugün rehin alınan bir hasta yok. Bugün morgdaki cenazesini almak için senedini ödemek için kıvranan herhangi bir vatandaşımız yok. İşçilerimiz dilediği eczaneden ilacını alıyor. Bağ-Kur’lular dilediği gibi tedavi görebiliyorlar. Büyük bir sağlık reformu ve büyük bir zihniyet değişimini Türkiye’miz yaşadı. Bundan da hepimiz üst düzeyde istifade ettik. İnşallah sağlık politikalarımızı daha da geliştirerek, milletimizin her an yanında olan ve onun imdadına koşan bir devlet anlayışını her alanda hakim kılmaya ve uygulamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
    Acilde görev yapan doktorların umutsuzluğu, mutluluğa dönüştü

    BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz ise 3 yıl önce göreve geldiklerinde Acil Tıp Anabilim Dalı’ndan akademisyenlerin ziyarette bulunduklarını ve bu sorunu dile getirdiklerini vurguladı. Yaklaşık 19 yıldır acil servislerin tadilat ve tamirat görmediğine işaret eden Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Hocalarımız bu konuyu bize aktarırken çok umutsuzdu. Ben de imkân olursa bunu yapmayı çok istediğimizi söyledim. Personelimizin çizdiği projeler ve Sağlık Bakanlığımızın yönlendirmeleri sonucunda çok güzel bir acil servis ortaya çıktı. Uygulamada olan değerli projeleri de yerinde inceledik. Bu noktaya getirdik. Başta teknik ekibimiz, başhekimimiz, dekanımız ve idari kadememize teşekkür borçluyuz. Müteahhit firmamız zarar etmesine rağmen büyük bir özveri ile bu hizmeti tamamladı. Allah onlardan da razı olsun. Bu kapının açılması hayır kapılarının açılmasına vesile olur inşallah” şeklinde konuştu.

    Başhekimden emeği geçenlere teşekkür

    Törende konuşan BUÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Rıdvan Ali de hastanedeki acil servislerin yetersizliğinin uzun süredir gündemde tutulan bir konu olduğunu belirtti. Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un azim ve kararlılığı ile Hastanenin alan büyütme ve aynı zamanda seviye yükseltme tadilatını bitirdiklerini açıklayan Başhekim Prof. Dr. Rıdvan Ali, yaklaşık 1 yıllık bir süreç içerisinde 500 metrekare gibi dar bir alanda hizmet vermekte olan 2 bin metrekare alana yükseltildiğini, Bursa’nın ve Bursa Uludağ Üniversitesi’nin şanına yakışır hale getirildiğini açıklayarak; “Tüm sağlık çalışanlarına, halkımıza ve yüklenici firmanın değerli sahiplerine çok teşekkür ve hürmetlerimi sunuyorum” diye konuştu.

    Açılış konuşmalarının ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Bursa protokolü ile birlikte yenilenen ve genişletilen acil servisi gezerek yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı.

  • Bakan Bozdağ BUÜ akademik yılı açılışına katıldı

    Bakan Bozdağ BUÜ akademik yılı açılışına katıldı

    Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Bursa Uludağ Üniversitesi 2022-2023 akademik yılı açılışına katıldı. Burada ilk ders niteliğinde bir konuşma yapan Bakan Bozdağ, yeni anayasa ile ilgili açıklamalarda bulundu.

    Bozdağ, “Yeni anayasa konusu Türkiye’nin değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez ana gündemidir. Zira 1982 anayasasının yürürlüğe girdiği günden bu yana anayasa parti programına ve seçim beyannamesine koymayan meclis grubu bulunmuş ve halen grubu bulunan siyasi parti yoktur. Hepsi hem seçim hem seçim beyannamelerine hem de parti programlarına yeni anayasayı koymuşlardır. Bu şunun ifadesidir. Türk milletinin ortak talebi ve ihtiyacı yeni anayasadır. Ve kurumu bu ortak talebi ve ihtiyacı görmüş bu konuda muhtelif çalışmalar yapmıştır” dedi.

    “2008 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan yeni anayasa, yeni iç tüzük, yeni siyasi partiler ve seçim kanunu siyasi ahlak ve siyasetin finansmanı konularında milletvekili sayısına bakılmaksızın her partiden ikişer üyenin katılımıyla bir uzlaşma komisyonu kurmak istiyor, ” diyerek sözlerine devam eden Bozdağ şu şekilde konuştu:

    “Bu komisyona dönemin partilerinden AK Parti, MHP, HADEP evet cevabını verdi. Ancak CHP yeni iç tüzük komisyonuna üye verdi. Anayasa komisyonuna üye vermedi. Dolayısıyla CHP’nin tutumu nedeniyle bir anayasa uzlaşma komisyonu kurulamadı. TBMM seçilen Cemil Çiçek’in girişimi sonucu 2011 yılında yeni bir anayasa uzlaşma komisyonu kurulması çağrısı yapıldı. Bu dönemde AK Parti, CHP, MHP ve BDP’den üçer milletvekilinin katıldığı bir komisyon oluşturuldu. Kararlar oy birliğiyle alınacak dendi. Mesele yeni anayasayı hayata geçirmek bir partinin diğer partiye dayatmasını önlemek oy birliğiyle karar almasını sağlayarak herkesin içine sinen bir anayasayı hayat geçirmekti. Ama maalesef geçen zaman içerisinde komisyon 328 toplantı yaptı. 580 saat çalıştı. 172 maddeyi müzakere etti. 60 madde üzerinden uzlaştı. 112 madde üzerinde farklı görüşler ortaya koydu. Uzlaşamadı. Toplam 14 bin 970 sayfa tutanak tuttu. Sonuç? Nafile. Nitekim 13 Kasım 2013’te Meclis Başkanı bu çalışmaları sonlandırmak zorunda kaldık.”

    “Türkiye’nin en önemli anahtarı yeni anayasadır”

    Çalışmalar CHP ve değişik partilerin kırmızı çizgileri nedeniyle ilerleme imkanını kaybettiğini dile getiren Adalet Bakanı Bozdağ, “Yani parlamenter sistem olmazsa biz hiçbir şeyi görüşmeyiz, konuşamayız. Parlamenter sistemi bir kenara koyup sistemi en sona bırakalım dediler. Tartışma yaptılar, konuştular. Uzun uzun çalıştılar. Ama yine netice alınamadı. Nitekim Meclis Başkanı İsmail Kahraman döneminde yani iki bin on beş seçimlerinden sonra da bu sefer Anayasa mutabakat komisyonu adında bir başka komisyon kuruldu.

    AK Parti, CHP, MHP ve HDP üye verdi. Ama bu komisyonun ömrü çok kısa oldu. 4 Şubat 2016’da kurulan komisyon 12-16 Şubat 2016’da meclis başkan açıklamasıyla görevini sonlandırdı. Türkiye eninde sonunda yeni bir anayasayı yapacaktır. Unutmamak gerekir ki yeni anayasa olmadan yeni Türkiye de olmaz. Büyük Türkiye de olmaz. Büyük Türkiye’nin ve yeni Türkiye’nin en önemli anahtarı yeni anayasadır. Bu kapıyı yeni anayasayla açacağız” ifadelerini kullandı.

    “Dil birliği olan yeni anayasa acil ihtiyaçtır”

    Bakan Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Cumhuriyetin ilanından sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı ilk şey yeni anayasadır. 1924 anayasasıdır. Şimdi cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken Türkiye’nin ikinci yüzyılını inşa ederken yeni bir anayasayla yola çıkması milletimizin de, devletimizin de her bir insanımızın da ortak çıkarınadır.

    Türkiye’de herkesin ve her kesimin kendini hür hissettiği ve katkı verdiği demokratik bir ortamda ve olağan bir dönemde yeni bir anayasa yapmaya ihtiyacı var. Bizim olağan dönemde anayasa yapma irademizi ortaya koymamız ve bu iradeyi hayata geçirmemiz bizim gücümüze çok büyük güç katacaktır. Anayasanın içindeki maddelerin, fıkraların, hükümlerin, cümlelerin bile isimlerinin birbirinden çok farklı olduğu ve isimlerin adeta yarışa girdiği bir yerde elbette ki dil birliğini ve insicamı bu anayasanın muhafaza ettiğini söylemek mümkün değildir. O yüzden dil birliği olan, insicamı olan, iç bütünlüğü yerinde olan yeni bir anayasa Türkiye’nin acil ihtiyacıdır.”

    “Millete güvenmeyen bir anayasa”

    İktidar çoğunluğu hangi partideyse, gruptaysa, onların görüşleri meclisten geçmiş, referanduma gidip halktan onay aldığında da anayasa değişikliği olmuş ve anayasa hükmü olarak yürürlüğe girdiğini vurgulayan Bozdağ, “Bu şu demektir; 223 noktadaki müdahale, 19 paket, 44 mülga, 179 değişiklik değişik siyasi görüşleri dönemin etkilerini, dönemin felsefelerini anlayışlarını anayasaya yansıtmış demektir. Bu da anayasanın ruhu ve sözünü bozan ve anayasa içerisinde felsefe, fikir, görüş ve ruhların çoğulcu rekabetini ortaya koyan bir hiç olumlu da olmayan bir sonuç ortaya koymuştur. Adeta değişik fikirler, değişik felsefeler, değişik ruhlar bizim anayasamızda rekabet halindedir. ” şeklinde konuştu.

    2007’de anayasayı değiştirerek cumhurbaşkanı seçme hakkını ilk defa Türk halkına verdiklerini anlatan Bozdağ, “Türk halkı 2014’ün Ağustos’unda bilinen Türk tarihinde devlet başkanı sıfatıyla ilk defa cumhurbaşkanını doğrudan seçme hakkını kullanmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra parlamento seçerdi. Ama bu defa Türk halkı kendi başkanını doğrudan seçme hakkını 2014’te kullanmış. Türk halkının doğrudan seçtiği ilk cumhurbaşkanı da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Yürütme organının cumhurbaşkanı tarafından seçilmesine imkan veren anayasa değişikliğini ise biz 2017’de yaptık. 2017’den bugüne yapılan değişiklikle ilk seçim 24 Haziran 2018’de yapıldı. Dolayısıyla Türk halkı bilinen Türk tarihinde ilk defa yürütme organı olan devletin başı cumhurbaşkanı 24 Haziran 2018’te seçilmiştir.

    “Değiştirerek değil, yepyeni bir anayasa ihtiyacı vardır”

    Anayasanın değiştirilerek özgürlükçü hale gelemeyeceğini söyleyen Adalet Bakanı Bozdağ, “Değiştire değiştire biz bu anayasayı ideolojik vasfını yok edemeyiz. Değiştire değiştire biz bu anayasayı insan haklarına saygılı, insan haklarına dayanan bir anayasa haline getiremeyiz. Değiştire değiştire biz bu anayasayı anayasadaki darbe ruhunu ve darbeci vasfını yok edemeyiz. Bu nedenle Türkiye’nin artık değiştirmekten, madde, fıkra değiştirmesinden vazgeçip, yepyeni bir anayasa yapmaya ihtiyacı vardır.

    Yeni anayasa projesini hayata geçirmeden bizim büyük Türkiye’yi inşa etmemiz kolay kolay mümkün gözükmemektedir. Türkiye eninde sonunda yeni anayasa hayata geçirecektir. Umarım 2023’te oluşacak yeni parlamento yeni anayasa ihtiyacını daha fazla ötelemez, milletin sesine kulak verir. Bir uzlaşma anlayışı içerisinde yeni anayasayı hazırlayıp milletimizin onayına sunma başarısını gösterir. Bu başarıya imza atacakları şimdiden kutluyorum” diye konuştu.

    Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü A. Saim Kılavuz, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a bir tablo hediye etti. Ardından Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Polikliniği açılışı gerçekleştirildi.

  • BUÜ’de ilk dersi Bakan Bozdağ verecek

    BUÜ’de ilk dersi Bakan Bozdağ verecek

    BUÜ, yeni eğitim-öğretim döneminin startını 3 Ekim 2022 Pazartesi günü verecek. Merkez Görükle Kampüsü’nde düzenlenecek 2022-2023 Akademik Yıl Açılış Töreni’ne Bursa Uludağ Üniversitesi mezunu olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da katılacak ve öğrencilere ilk dersi verecek.

    Bakan Bozdağ yenilenen Acil Servi de açacak

    3 Ekim Pazartesi günü saat: 10.45’te Kampüs içerisindeki Atatürk büstüne çelenk konulmasıyla başlatılacak tören Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde devam edecek. İklim Elçisi seçilen öğrenci Semanur Öztürk’ün konuşma yapacağı programda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da ilk dersi verecek.

    Bakan Bozdağ, ilk dersin ardından yenilenen ve büyütülen BUÜ Hastanesi Acil Servisi’nin açılışını da gerçekleştirilecek.

  • Tatar, Bursa’da fahri doktora töreninde konuştu

    Tatar, Bursa’da fahri doktora töreninde konuştu

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Senatosunca KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’a uluslararası ilişkiler alanında “fahri doktora” unvanı verildi. Jandarma Uzman Onbaşı Sinan Yaylı Salonu’ndaki düzenlenen törende Tatar’a cübbe giydirilerek fahri doktora diploması ve belgesi takdim edildi.

    “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’deki Önemi” başlıklı açılış dersini veren Tatar, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir vatan toprağıdır. Bu vatan toprağında Kıbrıs Türk halkının kendi dinamikleriyle özgürlüğü, hürriyetiyle yaşayabilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin oradaki garantörlüğünün devamı, Türk askerinin de orada caydırıcı bir güç olarak kalması vazgeçilmez çizgilerimizdir. Bunu bütün dünyaya haykırıyoruz, paylaşıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

    Cumhurbaşkanı Tatar, New York ziyareti öncesinde çıkan bir haberi hatırlatarak, şöyle devam etti:

    “Güney Kıbrıs, Ukrayna Savaşı dolayısıyla Batı dünyasıyla hareket ettiğinden dolayı ve bazı kara para aklama olaylarında, ki bu konuda da çok ünlüdürler, yine Amerika’nın direktifleri doğrultusunda hareket etmeye başladıklarından dolayı silah ambargosunun kalktığı yani daha fazla silah alabilirler noktasında Sayın Çavuşoğlu’nun bir açıklaması vardı. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti de buna seyirci kalmayacak. Eğer onlar silahları artırırlarsa biz de silahları artıracağız. Bu tabii Kıbrıs için çok hayırlı bir şey olmaz. Artık onu da onlar düşünsün. Fakat netice itibarıyla Kıbrıs meselesi hep gündemde.”

    Tatar, Kıbrıs meselesinin konuşarak doğru noktaya gelebilmesinin önemine işaret ederek, bu bölgede, Doğu Akdeniz’de hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem KKTC’nin çok önemli bir statüye geldiğini, bunun korunması gerektiğini anlattı. Tatar, “Bu uğurda bütün Anadolu’da Türkiye’nin her gittiğim bölgelerinde gördüğüm ilgi ve alakadan dolayı hepinize yürekten teşekkür etmek istiyorum.” dedi.

    Türkiye’nin garantörlüğü ve Türk Devletleri Teşkilatı

    Ersin Tatar, törenin ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada ise KKTC’nin, Türk halkının ve büyük Türk milletinin kopmaz bir parçası olduğunu vurguladı.

    Kıbrıs’ta federal temelinde bir anlaşmanın zamanının çoktan geçtiğini anlatan Tatar, şöyle konuştu:

    “Orada yapılan mücadelelerde Kıbrıs Türk tarafıyla Türkiye Cumhuriyeti her zaman iyi niyetini ortaya koymuş ama Rum tarafından, Rum-Yunan ikilisinden, o iyi niyetin karşılığını görmeyince artık yeni siyasetin dönemi başlamış. 20 Eylül’de New York’ta geçen hafta yaptığı o tarihi konuşmasında ‘Artık Kıbrıs’taki Türklere ambargo, izolasyon ve birtakım kısıtlamalarda zulmü sona erdiriniz. Bu şartlar ve birtakım uluslararası camianın kendi evrensel değerlerine ters düşen bir uygulamadır ve artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmi olarak tanıyınız.’ çağrısında bulunan Sayın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tekrar teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Bizim yolumuz elbette Doğu Akdeniz’deki Türk devletinin güçlendirilmesiyle hem kendi milli varlığımızı sürdürebilmek hem de aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin hem garantörlüğünde hem de Kıbrıs’ta ileride çeşitli birtakım tehlikeleri olabilecek birtakım süreçleri öngörmek suretiyle Türk askerinin caydırıcı güç olarak Kıbrıs’ta kalması bizler için çok önemlidir. Kıbrıs Türk halkı için vazgeçilmez olan Doğu Akdeniz’in bu kritik bölgesinde Türk askerinin varlığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğüdür.”

    Tatar, Kıbrıs’ta 60 yıldır var olan iki ayrı devletin ve kuzeydeki devletin bir Türk devleti olarak yaşamasının bütün Türk dünyası için de önemli olduğuna işaret etti.

    Cumhurbaşkanı Tatar, “Son yıllarda Türk Devletleri Teşkilatının tekrar hayat bulmasıyla, örgütlenmesiyle tüm Türk devletlerinin bir çatı altında kendi ekonomik, kendi siyasi, kendi kültür ve varlıklarını sürdürmesi için iş birliğinin içinde mutlaka Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de var olması gerekmektedir. Türk Devletleri Teşkilatında yerimizi almamız ve Doğu Akdeniz’deki en uç noktada bir Türk devleti olarak Türk Devleti Teşkilatında oradaki temsilcisi olmak ve ona göre gerek ekonomik gerek kültürel her türlü faaliyetlerde bir arada olmak en büyük temelimiz ve dileğimizdir.” ifadelerini kullandı.

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları

    Bir gazeteci, Cumhurbaşkanı Tatar’a, ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik silah ambargosunu kaldırmasına ilişkin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Kıbrıs Türkü’nü korumak için oraya daha fazla güç göndereceğiz ve silah olarak da ne ihtiyacı varsa onları da karşılayacağız.” sözlerini hatırlattı.

    Bu sözlerinden dolayı Çavuşoğlu’na teşekkür eden Tatar, “Bir kere Kıbrıs’ta yıllardan beri de bir ateşkes vardır. 1974’ten sonraki süreçte bu ateşkesi başarıyla sürdürmüştür. Sayın merhum o zamanın Başbakanı Bülent Ecevit, Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirirken bütün dünyaya verdiği mesajda ‘Biz esas itibarıyla Kıbrıs’a barış için gidiyoruz.’ demiştir. Kıbrıs’ta hep 1974’ten öncesi çatışmalar olmuştur. Bu çatışmalarda büyük olaylar yaşandı. Çok acılar çekildi. Hem Türk halkı hem Rum halkı elbette birtakım çatışmalarda sıkıntılar yaşadı.” açıklamasında bulundu.

    Cumhurbaşkanı Tatar, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barışın geldiğini ve 48 yıldır sükunet ortamının yaşandığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Kıbrıs’ta eğer başka bir oyuna giriyorlarsa, başka bir oyunlar oynanıyorsa o onların bileceği iştir ama Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Adası’nın garantörü olarak, bizim ana vatanımız olarak her zaman Kıbrıs Türk halkının yanında olduklarını söylemektedirler. Gerek Cumhurbaşkanımız gerek Sayın Fuat Oktay gerek Sayın Çavuşoğlu gerek Hulusi Akar’la bütün bu değerlendirmelerde Türkiye her zaman Kıbrıs Türk halkının yanındadır. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki gerek hidrokarbon arayışları gerek Doğu Akdeniz’deki haklarımızın, hukuklarımızın korunmasında gerek Mavi Vatan’daki pozisyonumuz gerek hava sahasında her türlü memleketimiz için, ulusumuz için önemli olan birtakım olayları sonuna kadar savunmakta ve aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının kendi can güvenliğini korumakta kararlı ve bu konuda da hiçbir şüphenin olmadığını Sayın Çavuşoğlu bir kez daha duyurmuştur. Çünkü diyor ki ‘Orada misli bir şey olursa biz de o misliye kendi alacağımız tedbirlerle cevap vereceğiz. Orada bir denge kuracağız.’ Kimse bir çatışma istemez. Kimse böyle bir şeyin olmasını istemez. Çünkü burada herkesin çok kaybı olur. Ancak onların attığı adımlara karşılık mutlaka adımların atılması, elbette bunun mesajının bile verilmesini karşı taraf herhalde değerlendirir.”

  • Tekstil sektörüne nitelikli personel desteği

    Tekstil sektörüne nitelikli personel desteği

    BUÜ Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Moda Tasarım Programı, UHKİB ve İMA’nın ortaklaşa sürdürecekleri programın açılış töreni Görükle Kampüsü’nde yapıldı. Törene Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, UHKİB Yönetim Kurulu Başkanı Nüvit Gündemir, UİB Genel Sekreteri Mümin Karacakayalar, Teknik Bilimler MYO Müdürü Prof. Dr. Mehmet Karahan, İMA Eğitimler Koordinatörü Gülin Girişmen, akademisyenler, sektör temsilcileri ve öğrenciler katıldı.

    Törende konuşan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, üniversitelerin temel görevinin topluma hizmet olduğunu vurguladı. Öğrenci sayısı itibariyle Türkiye’nin en kalabalık üniversitesi olduklarının altını çizen Prof. Dr. A. Saim Kılavuz; “Öncelikle Bursa’nın, sonra ülkemizin ve genel anlamda tüm insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışıyoruz. Sadece meslek yüksekokullarımızda 21 bin 500 civarında öğrenciye sahibiz. Türkiye’nin birçok üniversitesinin öğrenci sayısından daha fazla sadece meslek yüksekokullarında öğrencimiz var. Biz aynı zamanda bir Araştırma Üniversitesi’yiz. Bu sayıya ulaşabilen başka bir Araştırma Üniversitesi yok. Biz, Türkiye’nin yükseköğretim görme ihtiyacı hisseden büyük bir kesimin bu isteğine cevap veriyoruz. Genel şartları dikkate aldığınızda bir Araştırma Üniversitesi’nin tüm bu faaliyetleri bir insan kaynağı oluşturarak sağlıklı bir şekilde yürütmesi oldukça zor. Ancak, tüm zorluklar başarıları da beraberinde getiriyor” dedi.

    Girişimci gençlere destek devam ediyor

    Meslek Yüksekokullarının, Bursa gibi sanayi ve tekstil merkezi olan bir şehirde çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine değinen Rektör Kılavuz;

    “Bizim meslek yüksekokullarımız yüzde yüz doluluk oranına sahip. Mezunlarımız büyük ölçüde sektörde hemen istihdam imkanı buluyor. Öğrenci gelmeden önce araştırıyor ve inceliyor. Artık bilinçli tercihler yapıyor. Bu anlamda biz meslek yüksekokullarımızı çok önemsiyoruz. Mezunlarımızın sektörde gerekli rolü üstlenmeleri için de elimizden gelen tüm desteği veriyoruz. Genç girişimcilerimize Teknoloji Transfer Ofisimiz ve Ulukoza vasıtasıyla yol göstericilik yapıyoruz. Son çağrı döneminde on binlerce başvuru arasından 8 genç girişimcimizin şirket kurmasını ve 450 bin TL destek almasını sağladık. Gençlerimizin önü çok açık. Değerlendirmeleri için bizler de her türlü desteğe hazırız” şeklinde konuştu.

    Türkiye’nin genç, girişimci ve zeki insanlara sahip olduğunu aktaran BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Biz yeter ki sahip çıkalım. Devletimiz de artık bu anlamda özel destekler vermeye başladı. Ciddi fırsat alanları var. İyi bir bilgilendirme ve doğru yönlendirmeyle bu gençlerimizin çok özel projelere imza atacaklarına inanıyoruz. Bugün hayata geçirilen projeye de çok kıymetli kurumların destek olduklarını görüyoruz. UHKİB ve İMA’nın desteklerine bizler de katkı koyduk. Destek veren herkese teşekkür ediyor, öğrencilerimize de başarılar diliyorum” açıklamasında bulundu.

    UHKİB Yönetim Kurulu Başkanı Nüvit Gündemir ise ikinci nesil olarak görev yaptığı tekstil sektörünün kendisine ayrı bir heyecan kattığının altını çizdi. Hazır giyim ve konfeksiyonun Türkiye genelinde geleneksel bir yapısı olduğuna işaret eden Nüvit Gündemir; “Özellikle Bursa ve çevresinde bu yapının tüm DNA’lara kadar işlemiş vaziyette olduğunu görüyoruz. Tekstil ve hazır giyimin toplam ihracatı Türkiye’deki diğer sektörlerden fazla. İstihdam olarak da açık ara önde. Geçtiğimiz yıl hazır giyim 20 milyar Dolar ihracat yaptı. Bu yıl 23 milyar Dolar’ı geçecek. Bursa, bu yıl tek başına 1 milyar Dolar ihracat gerçekleştirecek. Tüm bunları yaparken diğer sektörlerden farklı olarak dış ticaret açığına 18 milyar dolarlık bir katkıda bulunacak” dedi.

    Öğrencilere sektörün kapıları açılacak

    Sektörde büyük bir değişim olduğunu vurgulayan UHKİB Başkanı Gündemir;

    “Dünyadaki tedarik merkezlerinde de değişim var. Bu alan artık sadece ucuz iş gücüne yönelmiyor. Tasarım ve lojistik konusu ön plana çıkıyor. Türkiye de bu konuda ciddi avantajlar yakalamış durumda. Dolayısıyla bu pastadan daha fazla pay alabilmemiz için tasarım tarafını geliştirmemiz lazım. Bu konuda BUÜ ve İMA ile ciddi bir proje hazırladık. Buradan eğitim alacak öğrencilere büyük işler düşüyor. Sektörde tasarımcıya ciddi ihtiyaçlar var. Ancak verilecek eğitimlere tek bir açıdan bakılmaması gerekiyor. Bu eğitimler öğrencilerin önüne çok sayıda fırsatı da çıkaracak. Özellikle girişimcilik anlamında alınacak eğitimler, öğrencilere gelecek hayatlarında kendi işlerini kurma fırsatı sağlayacak. Kalıp işi ayrı bir önem taşıyor. Aynı işin kalıba göre fiyat anlamında ciddi farklar oluşturduğunu göreceksiniz. Projeye destek veren herkese teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

    BUÜ Teknik Bilimler MYO Müdürü Prof. Dr. Mehmet Karahan da yüksekokul olarak Üniversite-Sanayi işbirliğine büyük bir önem verdiklerinin altını çizdi. Farklı sektörlerde çok sayıda projeye imza attıklarını aktaran Okul Müdürü Prof. Dr. Mehmet Karahan; “Moda Tasarım Programı’mız henüz 4 yıllık bir program olmasına rağmen, altyapımızı tamamlar tamamlamaz bu alanda neler yapabiliriz diye araştırmalara başladık. Yolumuz UİB ve UHKİB ile kesişti. Sektörün genel anlamda ihtiyaçları ortada. Bursa’da çok büyük firmalar bu alanda çalışıyor. Bizler de İMA ve UHKİB işbirliğiyle bu sektöre proje hazırlama imkanı bulduk. Güzel bir çalışma ortamı yakaladık. Öğrencilerimize iki yıl boyunca toplam 1080 saati bulacak bir eğitimin altyapı hazırlığını bitirdik. Bundan sonra öğrencilerimize en iyi şekilde eğitimleri verecek ve sektörün ihtiyaçlarına uygun hale getireceğiz” şeklinde konuştu.

    Programda konuşma yapan İMA Eğitimler Koordinatörü Gülin Girişmen ise sektör açısından önemli bir projeye imza attıklarının altını çizdi. Kurum olarak sektöre kaliteli insan gücü yetiştirmeyi ana misyon haline getirdiklerini belirten Gülin Girişmen; “Bu anlamda sektörün parçası olan, dinamiğin içerisinde yer alan herkese çok önemli görevler düşüyor. Birlikte hazırladığımız bu proje sayesinde bilinçli insan gücünün seçimi için kıymetli bir adım atmış oluyoruz. Hayırlı olsun” dedi.

    Açılış konuşmalarının ardından katılımcılar, proje doğrultusunda oluşturulan sınıfları ziyaret ederek yetkililerden bilgi aldı.

  • Bursa’nın işgal ve kurtuluş süreci sergide

    Bursa’nın işgal ve kurtuluş süreci sergide

    Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ iş birliğiyle hazırlanan sergi, Bursa Kent Müzesi eski defterdarlık binasında ilgililerin dikkatine sunuluyor.

    Milli hafızanın canlandırılması, kentlilik bilinci ve kimliğinin güçlendirilmesi amaçlarını taşıyan sergide dönemin yerli, yabancı gazete ve arşiv belgelerinde yer alan belge ve fotoğraflara yer veriliyor. Savaş dönemindeki teçhizat ve giysilerin bulunduğu sergide belgesel gösterimi de yapılıyor.

    “Çok zengin bir görsel materyalimiz söz konusu”

    Karabağ, 11 Eylül’ün Bursa’nın kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü olduğunu anımsattı.

    Bu vesileyle sergi, belgesel ve kitapla bu süreci taçlandırmak istediklerini belirterek, kent hafızasına da katkı sağlamayı amaçladıklarını söyledi.

    Karabağ, sergiyi gezenlerin dönemin arşiv belgelerinin orijinallerine ve çevirilerine ulaşabileceğini anlatarak, “Fotoğraflar, özellikle çok zengin bir görsel materyalimiz söz konusu. Bunları hem Yunan kaynaklarından hem Uluslararası Kızıl Haç Örgütünün arşivinden edindiğimiz görsellerle taçlandırmaya çalıştık. Aynı zamanda dönem gazetelerini, hem yerli basından hem yabancı basından orijinal halleriyle beraber ziyaretçilerimize sunuyoruz.” ifadesini kullandı.

    Sergiyi ziyaret edenlerin duygulandığını belirten Karabağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Her mesleğin bir zorluğu vardır. Tarihçi olmanın ayrı bir zorluğu vardır. Omuzlarınızda bir yük hissedersiniz. Doğru aktarmak, tarihi doğru aktarmak. Biz bu belgeseli ve sergiyi her objesinden çok etkilenerek hazırladık. O dönemki yaşanan katliamlar, vahşetler ve bunların fotoğrafları. Biz bunları sansürlü bir şekilde sunduk. Her biri bir hikaye anlatıyordu, bizi çok fazla etkiledi. Aynı zamanda verilen o mücadele. Kadını erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla hatta çocuğuyla verilen bu Milli Mücadele Bursa’daki İstiklal Harbi hepsi bizim için çok değerliydi. Bunlardan bir örnek vermek istiyorum. 11 Şubat 1921 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde bir haber vardır ‘Kuvvacı İhsan’ başlığıyla. İhsan 12 yaşındadır ve arkadaşlarıyla dağa çıkar. Dönemin Yunan işgal kuvvetinin komutanına şöyle bir mektup bırakır: ‘Şimdi biz dağa çıkıyoruz ama ordumuzla beraber geri döneceğiz.’ İşte Bursa’daki İstiklal Harbi’nin mücadelesinin arkasında kadını, erkeği, genci, yaşlısı ve çocukları da mevcuttur.”

    Karabağ, serginin 17 Aralık’a kadar gezilebileceğini sözlerine ekledi.

  • Bursa’da doktor adayları beyaz önlüklerini giydi

    Bursa’da doktor adayları beyaz önlüklerini giydi

    BUÜ Tıp Fakültesi, Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği 2022-2023 Akademik Dönem başlangıç töreni ile yeni eğitim-öğretim yılını açtı. Törende birinci sınıfa başlayan yaklaşık 400 öğrenciye beyaz önlükleri giydirildi.

    Programa BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bahçekapılı, BUÜ Rektör Yardımcıları, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ekrem Kaya, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Demir, Yalova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vefik Arıca, diğer fakülte dekanları, öğretim üyeleri, öğrenciler ve aileleri katıldı.

    “Köklü ve donanımlı bir fakülteyiz”

    Törende kısa bir açılış konuşması gerçekleştiren Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Rektörlük dönemi içerisindeki son beyaz önlük törenine katıldığını açıkladı. Memuriyet hayatında 50 yılı geride bıraktığını vurgulayan Prof. Dr. A. Saim Kılavuz, öğrencilere hitaben yaptığı konuşmasında; “Bu dönemin 45 yılını eğitim-öğretim faaliyetleri içerisinde geçirdim. İyi bir tıp fakültesine sahibiz. İlk 10 bin içerisinden öğrenci alıyoruz. Simülasyon merkezi olan son derece donanımlı bir eğitim kurumuyuz. Köklü, tecrübeli ve mesleğinin erbabı hocalara sahibiz. Bursa gibi Türkiye’nin gözbebeği bir şehirde eğitim veriyoruz. Bunlar sahip olduğumuz üstünlükler olarak ön plana çıkıyor” diye konuştu.

    “Gençler İngilizce tıp eğitimine yöneliyor”

    Gençliğin artık Türkçe eğitim veren tıp fakülteleri yerine yabancı dil eğitimi veren tıp fakültelerini tercih ettiklerinin altını çizen Rektör Kılavuz; “Tıp eğitimi ve hekimlik konusunda çok daha iyi eğitim vermiş olmasına rağmen, maalesef daha başarılı öğrenciler İngilizce eğitim veren tıp fakültelerini tercih ediyor. Dışarıdan öğretim elemanı olarak aldığımız genç hocalarımızı İngilizce eğitim diline hakim olanlar arasında seçiyoruz. Tıp Fakültesi yöneticilerimiz kendilerine bu yönde bir hedef koymalıdır. Aksi takdirde yakın gelecekte ilk 10 değil, ilk 20 tıp fakültesi arasında girmemiz bile zorlaşacaktır” açıklamasında bulundu.

    Hekimlik mesleğinin önemine de vurgu yapan Prof. Dr. A. Saim Kılavuz; “Hekimlik mesleğinin kökü; hikmet ve bilgelik anlamına geliyor. Bilgisiz hikmet olmaz. Önce kendimizi, çevremizi ve yaşadığımız gezegeni bilmeliyiz. Bilgiye göre davrandığımız takdirde karşımıza adalet unsuru çıkıyor. O halde hekim; bilge kişi ve adil kişi anlamına gelmektedir. Bunlarla donandığınız takdirde hem bireysellikte hem de toplumsallıkta herkesin mutlu olduğu bir sosyal ve fiziki yapı karşımıza çıkıyor. Bu anlamda gençlerimiz çok ulvi bir mesleğe talip oldu. Fakat 3 milyon aday arasından ilk 10 bine girmeyi başaran öğrencilerimiz bu ağır yükü kaldırabilecek yetenektedir. Her birinin yolu açık olsun. Rabbim, yar ve yardımcıları olsun” şeklinde konuştu.

    Yeni dönemde 400 öğrenciye ev sahipliği yapacak

    Dekan Prof. Dr. Ekrem Kaya ise Tıp Fakültesi’nin yarım asırlık geçmişiyle öğrenciler için adeta bir cazibe merkezi haline geldiğinin altını çizdi. Fakülteye bu yıl YKS’de ilk 10 bine giren ve okul birincisi kontenjanından gelen toplam 240 öğrencinin kayıt yaptırdığını açıklayan Prof. Dr. Ekrem Kaya; “Bunlara ek olarak fakültemiz, uluslararası öğrenci projesi çerçevesinde dünyanın farklı ülkelerinden gelen toplam 42 öğrenciyi bünyesine katmıştır. Ayrıca Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesi’nden 60, Yalova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden de 40 öğrenci olmak üzere toplam 100 öğrenci ek olarak fakültemiz bünyesine katılmıştır. Bu da demek ki fakültemiz bu yıl 400 yeni öğrenciye ev sahipliği yapacaktır” dedi.
    Fakülte olarak 262 öğretim üyesi kadrosuna sahip olduklarını, eğitim, uygulama hastanesi ve laboratuvar imkanları ile Türkiye’nin en iyi 10 tıp fakültesinden birisi olduklarını aktaran Kaya; “Geleceğin eğitim teknolojisi olan simülasyon merkezini de hesaba kattığımız zaman belki de en iyi tıp fakültesi olduğumuzu söyleyebiliriz. Önceki yıl yapılan değerlendirmede Avrupa Yeterlilik Belgesine sahip olan 25 tıp fakültesinden biri olduk. Böylelikle mezunlarımız Avrupa’da daha kolay tanınır hale gelmiştir” diye konuştu.

    Velilere ve öğrencilere tavsiyeler

    Konuşmasında velilere ve öğrencilere de seslenen Dekan Prof. Dr. Ekrem Kaya; “Değerli veliler; bu güne kadar hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığınız evlatlarınızı an itibariyle hekim olarak yetiştirilmek üzere bizlere emanet ediyorsunuz. Biz de fakültenin idari personeli ve öğretim üyelerimizle birlikte bu emaneti kabul ediyoruz. Bu genç meslektaş adaylarına gözümüz gibi bakacağımıza, onları koruyacağımıza, birer evlat olarak benimseyeceğimize, onları ülkemize, insanlığa ve bilime faydalı olacak şekilde yetiştirmeye gayret edeceğimize söz veriyoruz. Sevgili öğrenciler, genç meslektaş adayları; bugüne kadar çok çalıştınız, birçok yarışmadan geçtiniz, çok yoruldunuz ve en sonunda size çok özel bir yaşam tarzı sunacak olan hekimlik mesleğini seçtiniz. İnsanlığın var oluşundan beri değerlerinden hiçbir şey kaybetmeyen bu mesleğin düşmanı yoktur. Dostu ise çoktur. Diğer mesleklere göre geliri daha iyidir. Yaşam standardı yüksektir. Duası da boldur. Bir sıkıntı yaşarsanız kapımız sizlere her zaman açık olacaktır. Derslerinize odaklanın, en iyi şekilde okulunuzu bitirmeye gayret edin” şeklinde konuştu.

    Konuşmaların ardından BUÜ’nün emekli akademisyenlerinden Prof. Dr. Ayhan Özdemir tarafından ilk ders verildi.

    Dereceye giren öğrencilere ödüllerinin takdiminin ardından Üniversite yönetimi ve öğretim üyeleri tarafından birinci sınıfa başlayan öğrencilere beyaz önlükleri giydirildi. Program, beyaz önlük andının okunmasıyla sona erdi.

  • BUÜ’nün patent sayısı 60’ı buldu

    BUÜ’nün patent sayısı 60’ı buldu

    BUÜ Yönetimi, görev süresi içerisinde akademisyenlerin projelerine odaklanarak patentleştirilmesi mümkün olan çalışmaları mercek altına aldı. 12 Mart 2020 yılında çalışmalarına başlayan Fikri Sınai Mülkiyet Hakları Değerlendirme Komisyonu ile birlikte Teknoloji Transfer Ofisi vasıtasıyla yapılan araştırmalar neticesinde 3 yıl içinde Üniversitenin hak sahibi olduğu patent sayısı 60’a çıkarıldı. Ulusal ve uluslararası patentleri alınan projelerin hak sahipliğini üstlenen Üniversite, iş dünyasından gelen talepler üzerine bazı patentlerin hak sahipliğini satarak hem akademisyenlere hem de öz gelirine katkı sağlamayı başardı.

    Üniversitenin akademik ve bilimsel değerinin arttırılması hedefiyle bu çalışmaya odaklandıklarını vurgulayan Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, “50 yıla yaklaşan bir akademik bilgi birikimine sahibiz. Elimizdeki bilimsel çalışmaların katma değere dönüştürülmesi ülkemiz ve üniversitemiz açısından büyük bir önem taşıyor. Son derece kıymetli çalışmalar yürüten akademisyenlerimiz var. Bu akademisyenlerimizin çalışmaları bir süre sonra kendilerine sıradan gibi geliyor. Teknoloji Transfer Ofisimiz vasıtasıyla hocalarımızın projelerini inceleyince anladık ki son derece kıymetli çalışmalar yapılmış. Bunların patentini almak istediğimizi belirtiyoruz. Onların da izin ve desteği ile üniversitemizin hak sahibi olduğu patent sayımızı 3 yılda 60’a çıkardık. Üniversite tarihi boyunca da başvurulan ulusal ve uluslararası patentlerin sayısı 346 iken, bunların 143 adeti tescil edilerek belge almıştır. Bu verileri de büyük yatırımlar yaparak devreye aldığımız AVESİS veri tabanı sayesinde ortaya çıkardık. Yakın zamandaki hedefimiz de 1 yıl içerisinde üniversitemizin hak sahibi olduğu patent sayısını 100’e ulaştırmak ve hatta mümkünse geçmek” dedi.

    Patenti alınan projeleri iş dünyası ile paylaştıklarını ve ilgilenen olduğu takdirde hak sahipliğini belli bir ücret karşılığında devrettiklerini de açıklayan Rektör Kılavuz, “Sürekli gelişen ve yenilenen dijital bir çağda yaşıyoruz. Sektör fark etmeksizin teknolojiyi en iyi şekilde kullanmaya gayret eden bir iş dünyası var. İşte burada bizim patentlerimiz devreye giriyor. Akademisyenlerimizin patentli projelerini sanayicilerimiz ve iş dünyası temsilcilerine iletiyoruz. Uygun görülen olursa hak sahipliğini alıyorlar. Buradan üniversitemiz kazanıyor, akademisyenimiz kazanıyor, iş dünyası kazanıyor. Büyük resme baktığınız zaman ülke ekonomisi ve bilim dünyasının kazançlı çıktığını da görebilirsiniz. 3,5 yıllık görev süresi içinde 5 patentimizin hak sahipliğini devrederek ticarileştirdik. Yeni patentler almaya devam edeceğiz. Çok büyük bir akademik birikime sahibiz. Bu birikimin değerlendirilmesi için çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu.