Etiket: bursahaber

  • “Permakültür çiftliği” sürdürülebilir tarımı yaşatıyor

    “Permakültür çiftliği” sürdürülebilir tarımı yaşatıyor

    Permakültür, hiçbir tarım ilacı kullanılmayan, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya katkısı bulunan sürdürülebilir tarım tekniği olarak biliniyor.

    Uludağ’ın güneybatı eteklerinde 750 rakımda 15 dönüm üzerine kurulu olan ve permakültür felsefesi benimsenen Belentepe Permakültür Çiftliği’nde, tıbbi ve aromatik bitkiler, mevsimine uygun meyve, sebzelerin yanı sıra üzüm bağları bulunuyor.

    Konvansiyonel tarım tekniklerine alternatifler arasında organik tarım ve permakültürün öne çıktığı çiftlikte, 100’ün üzerinde ürün elde ediliyor.

    Küçüklüğünden beri tabiatı çok sevdiğini ifade eden çiftlik sahibi Taner Aksel, çocukluğunda dedesiyle beraber toprakta bahçecilik çalışmaları yaptıklarını anlattı.

    Asıl mesleğinin inşaat mühendisliği olduğunu kaydeden Aksel, “Dedelerimden biri çiftçi, diğeri inşaat ustası. Amerika’da binaların deprem dayanıklılığı üzerine master yaptım. 1999 Marmara depreminde İstanbul’da depreme yakalandık ve ne kadar korkunç bir şey olduğunu anladım. Olası böyle bir afete karşı aslında kırsalda tamamen kendi kendine yetebilen, kendi enerjisini üreten, kendi su hasadını, gıdasını üreten bir yaşam alanı kurmanın, böyle zor zamanlarda bir avantaj olacağını düşündüm. Bunun üzerine Belentepe Permakültür Çiftliği’ni hayata geçirmek istedim.” diye konuştu.

    Aksel, 1998 yılında bölgeye piknik yapmaya geldiklerini ve alanı çok beğenince satın alarak tarım hayatına başladıklarını anlattı.

    Araziyi satın aldıklarında terkedilmiş bir tarla olduğunu belirten Aksel, “Bereketini yitirince burayı terk etmişler. Tamamen çoraktı. Ben de ilk başta köylüyle birlikte meyve ağacı ve üzüm diktim ama pek bereket alamadım. 8-9 yıl cebelleştik. Her şeyi doğal yapmaya çalıştım. Hiç kimyasal kullanmak istemedim. Pek ürün alamadım ve sonrasında permakültürle tanıştım.” dedi.

    Aksel, permakültürü araştırmaya başlayınca karşısına tabiatta hayat, organik gıda üretimi, doğal yapılar, temiz enerji gibi konularla karşılaştığını ifade etti.

    Permakültürün başlangıçta 2 önemli başlığı olduğunu kaydeden Aksel, şöyle konuştu:

    “Toprağı canlandırma ve yağmur suyu hasadı en önemli ilk iki işimiz çünkü her şeyi toprak üretiyor. Meğer benim toprağım ölü toprakmış, bereketini yitirmiş; onu yeniden canlandırmak gerekiyordu. Doğal yapılar, temiz enerji, geri dönüşüm, gıda ormanı tasarımı, erozyonu önleme gibi bir sürü konu var permakültürün içinde. Ben bunları öğrendikten sonra çiftliği tekrardan tasarladım ve 2013 yılında Belentepe Permakültür Çiftliği açıldı. O zamandan bu yana çiftlikte doğal yaşamı anlatmak üzere faaliyetler yapıyoruz. Gıda ormanı dediğimiz bir tasarıma döndük. Çok yıllık bitkiler kullanıyoruz ve ormanlaştırıyoruz.”

    “Kendi kendine yeten, örnek bir alan olduğu için bir sürü uygulamayı insanlar burada canlı olarak görme imkanına sahip”

    Permakültür teriminin İngilizce “permanent” kelimesinden kalıcı veya sürdürülebilir manasında kullanıldığını, “culture” sözcüğünün ise insanlık kültürü ve tarım sistemi anlamına geldiğini söyleyen Aksel, “Sürdürülebilirliği anlatmak üzere çeşitli zamanlarda çiftliğe gönüllüler, stajyerler kabul ediyoruz. Belli dönemlerde de atölyeler, aktiviteler, eğitimler yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Buraya gelen insanların farklı bir deneyim elde ettiklerini aktaran Aksel, “Bu aktiviteler olduğu zaman aslında doğada, kırsalda kendisi için yaşam alanı kurmak isteyenler için onların bire bir tecrübe edecekleri ve nasıl bir şey olduğunu hissedecekleri ortam oluşuyor çünkü herkes için uygun olmayabilir. Kırsalda yaşam kolay değil. Burada tecrübe edip sonra yapıp yapamayacaklarını hissediyorlar. Bunu yapabilecek insanlarla da Türkiye çapında birbirimize destek olacak şekilde bu tür çalışmaları yapanlarla bir ağ kurmaya çalışıyoruz.” diye konuştu.

    İnsanoğlunun dünya üzerinde üstel çoğalışla arttığına dikkat çeken Aksel, doğal kaynakların çok hızlı tükendiğini ve doğanın kirlendiğini vurguladı.

    İklim değişikliği başta olmak üzere doğa için bir sürü olumsuz belirtiler olduğunu aktaran Aksel, şunları söyledi:

    “Toprağın, havanın, suyun kirlenmesi, doğanın yok edilmesi, artan sıcaklıklar ve artan normal dışı afetler gibi olumsuzluklar yaşıyoruz. Buna karşı insanlığın çok hızlı bir şekilde doğayla ahenk içinde sürdürülebilir yaşama dönmesi gerekiyor. Bunun bir an önce ana gündem haline gelmesi gerekir. Mesela işte şimdi temmuz başındayız, inanılmaz aşırı sıcaklar var. Müthiş bir kuraklık geldi. Bu kuraklığa karşı toprağımızı, doğamızı, çiftliğimizi koruyabilmemiz lazım.”

    Aksel, bu olumsuzlukları en az seviyeye indirmek için insanlığın elindeki en önemli araçlardan bir tanesinin permakültür tasarımı ve permakültür felsefesi olduğunu kaydetti.

    Toprağın, canlandırma ve dirençlendirme ile, iklim değişikliği ve benzer normal dışı beklenmeyen koşullara karşı da kendi yapısını daha etkili koruyabileceğini ve bereketini devam ettirebileceğini dile getiren Aksel, şu ifadeleri kullandı:

    “Bu tür çalışmaların, mümkün olabildiği kadar hızlı bir şekilde yayılması ve insanların bir taraftan tutması gerekir. Kentte yaşayanlar, kent bahçeciliği yapabilirler. Kırsalda yaşayanlar topraklarını koruyacak ve doğayı canlandıracak çalışmaları öğrenip o tür çalışmalara gidebilirler. Bunu ne kadar yayabilirsek aslında o kadar da hızlı bir şekilde bu olumsuz etkileri iyileştirme ihtimalimiz, imkanımız olacak diye ümit ediyorum.”

    Türkiye çapında da birçok bölgede ekolojik yerleşkeler, ekolojik çiftlik, ekolojik parklar, topluluk bahçeleri, okul bahçeleri gibi çalışmaların yayılması için tasarım ve danışmanlık çalışmaları verdiğini anlatan Aksel, “İnşaat mühendisliğinin yanında bu alanı aldıktan sonra aslında sürdürülebilir yaşama ve sürdürülebilirliğe karşı olan azmim ve isteğimle birlikte bu tür çalışmaları daha fazla yapar hale geldim. Aslında kendi kendine yetebilen bir yaşam alanı olarak burası güzel bir örnek. Bunu da mümkün olduğu kadar anlatmaya ve yaymaya gayret gösteriyorum.” dedi.

  • Bursa şeftalisinin hasadı başladı

    Bursa şeftalisinin hasadı başladı

    Coğrafi işaretli Bursa şeftalisinin hasadı başladı. Kestel ilçesinde 4 bin 460 dekar alanda yetiştirilen şeftalilerden bu yıl 8 ila 10 bin ton rekolte bekleniyor. Kalitesiyle Rusya, Ukrayna ve Avrupa’nın birçok ülkesinden rağbet gören Bursa şeftalisinin bu sezon rekolte sıkıntısı yaşadığı belirtilirken tarladan kilogramı 12 ila 15 liradan alıcı buluyor.


    Hava şartları üreticiyi olumsuz etkiledi

    Bir sezonda ortalama 50 kilogram ürün veren ağaçların bu yıl 30 kilograma kadar gerilediğini söyleyen Kestel Ziraat Odası Başkanı Eyüp Kılıç, “Şu an itibariyle hasadımız başladı. Umut ettiğimizi bulamasak ta mal yerde kalmıyor. Ama tabi ki maliyetleri yüksek. Şu an tarladan 12-15 lira bandında gidiyor şeftalimiz. Rekolte sıkıntılarımız var. Bir ağaç 50 kilogram ürün çıkarıyorsa bu yıl 30 kilogram civarında. Ani hava değişimleri oldu, soğuktan birden sıcak havaya dönünce aşırı bir nem yaptı. Bu yaşadığımız nem; sezon ürünlerinde pişkinliğe neden olur. Ürün çabuk olgunlaşır. Geç başladı çabuk olgunlaştı. Yağışlardan dolayı geç kalınmıştı. Ani gelen sıcaklar ve gece soğuğu, gündüz sıcağı meyve üzerinde çok çabuk nem oluşturdu. Meyve üzerinde bir etki bıraktı” dedi.


    “Bursa şeftalisinin kalite sorunu yok”

    Üretilen şeftalilerin bir an önce tüketici ile buluşmasını beklediklerini söyleyen Kılıç, “Biz de çiftçi olarak hızlıca hasada başladık. Şu an için hasatta sıkıntımız yok. Her şey iyi gidiyor. “İnşallah piyasalar biraz daha düzelir” diye umut ediyoruz. Bizim malımız belki 20 lira yerine 15 lira yapabilir ama amacımız burada mal kalmasın. Piyasaya sürülsün, tüketilsin. Gerek ihracat, gerekse iç piyasa üzerinde malın tüketilmesi gerekiyor. Hasada yeni başladık, daha malın yüzde 10’unu topladık. İnşallah bu süreç böyle geçer, çiftçi rahat bir nefes alır. İyi kalite bir ürün çıkarıyoruz. Bursa şeftalisinin kalite sorunu yok. Bursa şeftalisi Allah’ın bize vermiş olduğu bir nimet. Aroması çok değişik bir şeftali” dedi.


    Sabahın ilk ışıklarıyla saat 5’te ürün toplamaya başlayan çiftçiler öğle saatlerine kadar işlerinin büyük bir kısmını hallediyor. Daha sonra ürünler ihracatlık yada iç pazar için hazırlanıyor.

  • Bursa Mevlevihanesi küllerinden doğdu

    Bursa Mevlevihanesi küllerinden doğdu

    8500 yıllık Arkeoparktan 2300 yıllık Bitinya surlarına, 700 yıllık Osmanlı eserlerinden Cumhuriyet dönemi sivil mimarlık örneği yapılara kadar her alanda eşsiz eserlere sahip olan Bursa, Büyükşehir Belediyesi marifetiyle adeta açık hava müzesine dönüşüyor. kendi haline bırakıldıktan bir süre sonra yıkılıp yerine su depoları yapılan 400 yıllık Bursa Mevlevihanesi’ni tekrar gün yüzüne çıkaran Büyükşehir Belediyesi, Pınarbaşı Mezarlığı karşısında bulunan ve 17. yüzyılda Mevlevîliğin önemli isimlerinden Cünûnî Ahmed Dede tarafından kurulan yapıyı aslına uygun şekliyle ayağa kaldırdı. ‘Semahane’, ‘Türbe, Meydan-ı Şerif ve Matbah-ı Şerif’ ve ‘Dedegan Hücreleri ve Selamlık’ olmak üzere 3 bölümden oluşan yapı, özgün kimliğiyle bölgeye değer kattı.

    Mevlevihane’nin özellikle Semahane bölümündeki tavan işlemeleri ve ahşap oymaları göz kamaştırırken, Matbah-ı Şerif bölümü Mevlevilik kültürünün tüm yönleriyle anlatıldığı bir müze olarak hizmet verecek. Bunun yanında Dedegan Hücreleri ve Selamlık bölümünde de Uludağ Üniversitesi işbirliğiyle uzmanlık seviyesinde musiki ve hat dersleri verilecek. Haftalık sohbet programları, sema gösterileri, musiki ve hat dersleri ile Mevlevi kültürü tüm yönleri ile burada yaşatılacak.


    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Hanlar Bölgesi Çarşıbaşı Kentsel Dönüşüm projesi, Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleriyle birlikte Tophane Meydanı, Zindan Kapı ve Hisar Bölgesi’ni ‘tarih adasına’ dönüştürecek önemli eserlerden birinin de Bursa Mevlevihanesi olduğunu söyledi. Mevlevi kültürünün tüm yönleriyle anlatılacağı mevlevihanedeki çalışmaların tamamlandığını, tefrişat çalışmalarının artık sona geldiğini anlatan Başkan Aktaş, “Burası hem Bursa içinden hem de şehir dışından büyük ilgi görecek bir ziyaret alanına dönüşecek. Gerek sohbet programları, gerekse sema gösterileri ile musiki ve hat dersleri ile burası sürekli hareketliliğin olduğu bir mekan olacak” dedi.

  • Bursa’dan dünyaya barış ve kardeşlik mesajı

    Bursa’dan dünyaya barış ve kardeşlik mesajı

    Türkiye’nin en uzun soluklu etkinliği olma unvanına sahip Uluslararası Bursa Festivali çerçevesinde gerçekleştirilen ve bu yıl 35’incisi düzenlenen Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması, bu yıl 17 farklı ülkeden 650 misafir dansçıya ev sahipliği yapıyor. Yarışmada ayrıca 20’den fazla yerel ekip sahne alacak. Bursa Büyükşehir Belediyesi adına Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı (BKSTV) tarafından düzenlenen yarışma, Atatürk Heykel’ine çelenk sunumu ve gökyüzüne güvercin uçurulup dünyaya barış mesajı verilmesiyle başladı.

    “Ana gayemiz barış”

    Törene katılan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması’nın ana gayesinin barış ve kardeşlik olduğunu söyledi. Yarışma aracılığıyla tüm dünyaya Bursa’dan barış mesajları gönderildiğini belirten Başkan Alinur Aktaş, “Türkiye olarak bu barışı temin etmek adına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde elimizden gelen tüm gayreti gösteriyoruz. Organizasyonun kusursuz olmasını temenni ediyorum. Programda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Tüm misafirlere Bursa’mıza ve Türkiye’ye hoş geldiniz diyorum” dedi.

    BKSTV Başkanı Sadi Etkeser de Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle yapılan Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması’nın dünyada sayılı halk dansları organizasyonları arasında gösterildiğini belirtti. Farklı kültür ve inanışları Bursa’da buluşturduklarını dile getiren Etkeser, yarışmanın dünya barışına katkı sağlamasını temenni etti. Konuşmaların ardından yerli ve yabancı halk dansları ekiplerinin katılımıyla renkli kortej yürüyüşü başladı. Başkan Alinur Aktaş ve beraberindekiler, kortejdeki yerli ve yabancı halk dansları ekiplerini alkışlayarak selamladı. Cumhuriyet Caddesi üzerinden Kültürpark’a kadar süren kortejde, yabancı ekipler yöresel danslarıyla kendilerini tanıttı.

    Kortej yürüyüşünün ardından Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’ndaki açılış gecesinde ise tüm ekipler bir araya gelerek sırasıyla hem gösterilerini Bursalılar için sergiledi hem de dünyaya verdikleri barış mesajını yineledi. Konuk dansçılar, açılış gösterisinin ardından yöresel kıyafetleriyle Başkan Alinur Aktaş’ı tarihi belediye binasında da ziyaret etti.
    Bu sene 17 ülkenin yarışacağı etkinlikte 650 yabancı dansçı yer alıyor. 20 yerli topluluğun da katıldığı halk dansları yarışmasında 1200’e yakın dansçı 7 – 12 Temmuz tarihleri arasında hem kültürlerini hem de hünerlerini sergileyecekler. Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Güney Kore, Hırvatistan, İtalya, Kuzey Makedonya, Kuzey Osetya, Karadağ, Kosova, Macaristan, Meksika, Özbekistan, Polonya, Romanya, Rusya Federasyonu ve Sırbistan’dan 650 dansçı Altın Karagöz için mücadele ederken, 20’den fazla yerel dernek ise özel gösterileriyle sahne alacak. Dansçılar, Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu’nun yanı sıra kent merkezi ve 17 ilçe merkezinde kültürel birikimlerini beğeniye sunacak.

    Durmazlar’ın ana sponsorluğunda, Referans Catering, Parkur Zeplinx Karina Otel ve Hayat Hastanesi’nin de destekleriyle gerçekleştirilen yarışmanın, 12 Temmuz Çarşamba günü yapılacak gala gecesinde jüri değerlendirmesi sonucu birinciye 5 bin, ikinciye 3 bin ve üçüncüye 2 bin Avro ödül verilecek. Ayrıca bir ekip ise bin Avro TÜRKSOY özel ödülünün sahibi olacak. Bu yıl bir ödül de seyirci oylamaları ile yapılacak. Finalde tüm seyircilerin akıllı cihazlarından yapacakları oylama sonucunda bir ekibe Seyirci Özel Ödülü verilecek.

  • Saat ustasının koleksiyonları büyülüyor

    Saat ustasının koleksiyonları büyülüyor

    Bursa’da antika saat onarımı -restorasyonu yapan ve kendi saatlerini üreten saat ustası Fatih Serhat Yurtdakal koleksiyon saatleriyle görenleri büyülüyor. 15 yıldır mesleğini icra eden Yurtdakal, kişiye özel ürettiği koleksiyon saatlerle zamanı geri alıyor. Herkesin evinin köşesinde görmek istediği veya duvarını süsleyeceği saatlerle ilgilenen Fatih Serhat Yurtdakal, “Nadir olan saatlerin onarımını ve bakımını yapıyoruz.

    Geçmişte bize güzel saatler bırakan ustaların yolundan ilerlerken, bizde geleceğe güzel saatler bırakalım istedik. Şu an günümüzdeki koleksiyonerler için geçmişle özdeşleşen saatler tasarlamak istedik. Kıymetli koleksiyonerlerde buna ilgi gösterdi. Ben bu mesleği yurt dışında 15 seneyi aşkın bir süredir yapıyorum. Türkiye’de ise henüz Nadir Saat olarak 4,5 yıldır bulunuyoruz” dedi.

    Kendi atölyelerinde, kendi imkanlarıyla koleksiyonerler için saatleri tasarladıklarını belirten Yurtdakal, “Gelecekte de bizden bir şeyler kalsın istiyoruz. Türkiye için özel saatleri, özellikle kule saatlerini restore ettik, ülkeye kazandırdık. Aynı zamanda koleksiyonerlerin bu alana olan ilgisini fark ettik. Bu yüzdende hem tarihi saatleri restore ederek hem de o dönemi yansıtan kendi tasarım saatlerimizi yapmaya başladık. Bu sektör büyük bir kitleye sahip değil, bu yüzden gerek Türkiye’de, gerek Türkiye dışında bu işi yapanlar birbirlerini tanımaktadır. Birinin gerçekten özel ve restorasyonu hak eden bir saati varsa, o kişiyle bağlantı kurmaktadır” diye konuştu.

    Son yaptığı tasarımdan bahseden Yurtdakal, “Bu iskelet saat denilen masa saatidir. Bunlarında 19’uncu yüzyılın başında özellikle Fransa ve İngiltere’de o döneme damga vurmuş saatler. Bu koleksiyonumda tamamen pirinç ve iskelet görünümlü bir saat. Zincir füze mekanizmaya sahiptir. Kadranında Türk rakamları kullandım. Mikro olarak işlenmiş parçaların birleşmesinden oluşuyor. Zamanında az da olsa Türk saat ustaları tarafından da bu saatlerden yapılmış ve koleksiyonlara girmiş. Gerçekten seyirlik bir saattir. Bu saatlerin serisi çok olmuyor. 3 veya 4 tane yapıyoruz. Bunlarda çalışmaya başlamadan önce koleksiyonerler tarafından alınıyor. Başka saat tasarımları da yapıyoruz. Bu serilerin başka tasarım serileri de olacaktır” şeklinde konuştu.

  • Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması

    Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması

    Reşat Oyal Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen yarışmaya, Bursalı sanatseverler yoğun ilgi gösterdi.

    Açılış törenine 17 farklı ülkeden gelen dans toplulukları kendilerine özgü yöresel giysileri ve dans figürleriyle performanslarını sergiledi.

    Etkinliğin sonunda sanatseverleri selamlayan dans grupları, uzun süre alkışlandı.

  • Bursa’da keşfedilen Dede Korkut yazması

    Bursa’da keşfedilen Dede Korkut yazması

    Tarihi ve kültürel mirası ile adeta bir açık hava müzesi olan Bursa, bugüne kadar yapılan Dede Korkut araştırmalarına yeni bir boyut kazandıracak bir esere daha ev sahipliği yapıyor. Kapalı Çarşı’da antikacılık yapan İbrahim Koca’ya, Fadıllı Köyü’nden, 7-8 yıl önce gelen bazı yazmalar arasında Dede Korkut Hikâyeleri de bulunur. İbrahim Koca, elindeki Kur’an-ı Kerim yazmaları ve icazetnameleri 2018 yılında, sergilenmek üzere Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’ne bağışladı. Bu eserler arasında yer alan Dede Korkut Yazması, geçen yıl müzeyi gezerken gören koleksiyoner Mehmet Yayla, Prof. Dr. Ersen Ersoy’u bu eserden haberdar eder ve Dede Korkut Destanı’nın yeni bir nüshasının Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde yer aldığı herkesin malumu olur.

    Büyükşehir Belediyesi tarafından yazmanın dijitale aktarım işi, eski kâğıt restoratörü nezaretinde yapıldı. Eser üzerindeki çalışmalar, yazmanın 1610-1640 yılları arasında tarihlendiğini işaret ederken, kâğıdın üzerinde yer alan filigranlar da eserin batı kâğıdına sahip olduğunu gösteriyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından tıpkıbasımı yapılarak, ilim alemine armağan edilen Dede Korkut Hikayeleri Bursa Yazması, Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde düzenlenen törenle kamuoyuna tanıtıldı.


    Eserin tanıtım toplantısında konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Dede Korkut Hikâyelerinin, Türk milletinin töresini, inancını, ahlâkını ve kahramanlıklarını anlatan dünya kültür mirası için de değeri yüksek bir eser olduğunu hatırlattı. Oğuz Türklerinin destanî hayatını anlatan Dede Korkut Hikâyeleri’nin bugüne kadar sadece Dresden, Vatikan, Türk Tarih Kurumu ve Günbed nüshalarının bilindiğini kaydeden Başkan Aktaş, “Ancak bu bilgi 2022 yılında değişti. Kadim tarihe ve köklü kültüre sahip Bursa’mız, hâlâ nice hazinelere gebe bir şehir. Dede Korkut Hikâyeleri’nin yeni bir nüshasının Büyükşehir Belediye’mizin Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde yer aldığından kamuoyu haberdar olmuştu. Her eserin kendi hikayesi var: Asırlardır elden ele, köyden köye dolaşan yazma, nihayetinde bizim müzemize intikal etti. Eserin tıpkıbasımını hazırladık ve bugün de ilim âlemine armağan ediyoruz. An itibariyle esere, bursa.bel.tr adresimizin yayınlar kısmından da dijital olarak ulaşabilecek. Bilim insanlarımız ve araştırmacılar bu yazma üzerine yaptıkları çalışmaları iletirlerse biz de “Dede Korkut Kitabı – Bursa Yazması Araştırmaları” başlığı altında toplayacağız. Bundan sonrası eser üzerine çalışma yapacak, tez hazırlayacak, makale yazacak değerli ilim erbabına düşüyor. Bu emanetin korunmasında, bağışlanmasında, keşfedilmesinde ve hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum. “Dede Korkut Kitabı Bursa Yazması” Türk dünyası için kutlu olsun” diye konuştu.


    İlk nüshadan 125 yıl sonra

    Dede Korkut Hikayeleri Bursa Yazması’nın girişine derleme makalesi yazan ve tıpkıbasımda danışmanlık yapan Dede Korkut Uzmanı, Akademisyen Prof.Dr. Osman Fikri Sertkaya da Bursa Yazması’nın önemine değindi. Birinci Dede Korkut Yazması’nın, 2. Beyazıt’ın Bursa’da medfun oğlu şehzade Alemşah’a sunulduğunu hatırlatan Prof.Dr. Sertkaya, “Ancak Alemşah’ın kütüphanesindeki yazma, Kudüs’e gitti. Kudüs’te satın alınıp, Vatikan’a gitti. Ancak 1952 yılında İtalyanca olarak yayınlandı. Yapılan incelemede Bursa Yazmasının 1610 ile 1640 yılları arasına tesadüf ettiği tespit edildi. Türklerin kullandığı iki çift kağıt var. Doğudan gelen kağıtlar, batıdan gelen kağıtlar. Doğu kağıtlarında fligran yok, batı kağıtlarında var. Bu yazma batı kağıtlarına yazılan yazmadır. Dolayısıyla 1635 yılını gösteriyor. O halde Alemşah’a 1510’da sunulduğunu düşündüğümüz ilk yazımdan 125 yıl sonra Bursa Belediyesi’nin şanına layık olan bir güzel yayınla Bursa yazmasını Türk ilim alemine kazandırmış oluyoruz” dedi.

    Dede Korkut Hikayeleri Bursa Yazmasının latin harflerine çevrilmesi üzerine çalışan Prof.Dr. Ferruh Ağca da tıpkıbasımın ardından bu yazma üzerine yapılacak çalışmalarla Dede Korkut ile ilgili çalışmaların da çok ileriye taşınacağını kaydetti.

    Bursa Milletvekili Mustafa Yavuz ve Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ferudun Yılmaz da böylesi önemli bir eserin ilim alemine kazandırılmasında emeği olan herkese teşekkür etti.

  • Trafiğe kapatılacak yollar açıklandı

    Trafiğe kapatılacak yollar açıklandı

    Bursa İl Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, “7 Temmuz Cuma günü 61. Uluslararası Bursa Festivali çerçevesinde 35. Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması Bursa Büyükşehir Belediyesi adına Bursa Kültür Sanat Turizm Vakfı tarafından 7-12 Temmuz 2023 tarihleri arasında etkinlikler yapılacağı bildirildiğinden, ilimizde 7 Temmuz Cuma günü geleneksel açılış kortej yürüyüşünün 18.00 – 19.30 saatleri arasında Atatürk Anıtı önünden başlayarak, İnönü Caddesi- Cumhuriyet Caddesi – Zafer Plaza -Altıparmak Caddesi- Eski Stadyum Kavşağı -Millet Bahçesi ve Kültür Park güzergâhların arasında yapılacağından, Devlet Hastanesi önünden Çakır hamam istikameti – Temiz Caddesi – Çakır Hamam Kavşağı – Atatürk Caddesi – Fomara Kavşağı – Varyant Altı Zafer plaza Lambalar – Cemal Nadir Caddesi – Şenöz Kavşağından – Atatürk Caddesi – İnönü Caddesi, Setbaşı istikametleri ile bağlantı yolları; 15 Temmuz Demokrasi Meydanı – Altıparmak iniş- Eski Stadyum Kavşağı – İpek iş Kavşağı – Merinos Kavşağı – İpekiş Kavşağı Eski Stadyum çıkış istikameti ile İnönü Caddesi iniş istikametleri; 7 Temmuz Cuma günü 17.30-20.00 saatleri arasında etkinlik öncesinde ve etkinlik esnasında, yürüyüş etkinliği bitinceye kadar araç trafiğine kapatılacaktır” denildi.

    Alternatif yollar belirlendi

    Batı tarafından merkez istikametine geçmek isteyen araç sürücülerinin, “Çekirge Caddesi – Dikkaldırım – Zübeyde Hanım Doğumevi Kavşağı – İzmir yolu – Çevreyolu – İstanbul yolu – Gençosman Kavşağı – Ankara Yolu – Gökdere istikametlerini kullanmalarının uygun olacağı değerlendirilmektedir” denildi.

  • Karagöz Halk Dansları’ndan muhteşem final

    Karagöz Halk Dansları’ndan muhteşem final

    Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı çatısı altında 1986 yılında kurulan, yurt içinde ve yurt dışında sayısız gösterilerde ve yarışmalarda Türkiye’ye önemli dereceler kazandıran Karagöz Halk Dansları Topluluğu, 2022 – 2023 sezonunu muhteşem bir geceyle tamamladı.

    Eğitmenliğini Kenan Çelik, Gökhan Kılıç ve Selin Kılıç’ın yaptığı toplulukta, minik, genç, hobi grubu ve gösteri grupları 11 farklı yörenin halk danslarıyla izleyici karşısına çıktı. 250 dansçının sahne aldığı gecede sanatseverler dans gösterilerini ilgiyle izledi.

    Halk danslarının Türkiye’nin önemli kültürlerinden olduğunu ifade eden topluluk sanat yönetmeni Kenan Çelik, geceye katkı sunan Bursa Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a teşekkür etti.

    Etkinlik sonunda dansçılar, eğitmenler Gökhan Kılıç ve Selin Kılıç’a çiçek takdim ederken, aileler de bol bol fotoğraf çekerek anı ölümsüzleştirdi.

  • Olimpiyat ruhu bu tesiste yaşatılacak

    Olimpiyat ruhu bu tesiste yaşatılacak

    Bursa’yı sporda da marka kent haline getirmek hedefiyle amatör kulüpleri desteklemenin yanında kente ‘branşlara özel’ spor tesisleri kazandıran Büyükşehir Belediyesi, Emek Mahallesi’nde de ayrıcalıklı bir tesis inşa ediyor. Toplamda bin 420 metrekare kullanım alanına sahip olacak tesis, Bursa Büyükşehir Belediyespor’un olimpiyat madalyalı milli tekvandocusu Hatice Kübra İlgün’ün adını taşıyacak. Emek Hatice Kübra İlgün Gençlik ve Spor Tesisinin zemin katında güreş salonu, tekvando salonu, soyunma odaları ve antrenör odaları yer alacak. Üst kat ise kütüphanesi, sesli okuma salonu, diyetisyen/psikolog odası ve ders çalışma alanları ile gençlik merkezi olarak kullanılacak. Çevre düzenlemesi ve açık otoparkı ile bölgedeki önemli bir ihtiyacı karşılayacak olan tesis, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın destekleriyle inşa ediliyor. Kaba inşaatı büyük ölçüde tamamlanan tesisin Ağustos ayı sonuna kadar tamamlanması hedefleniyor.


    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 17 ilçede 600’ü aşkın şantiyede altyapıdan ulaşıma, çevreden tarihi mirasa kadar her alanda yoğun faaliyet içerisinde olduklarını söyledi. Emek ve civarındaki mahallelerin hızla büyüdüğünü, buna bağlı olarak da ihtiyaçların sürekli arttığını kaydeden Başkan Aktaş,

    Bu süreçte özellikle genç nüfusa hizmet edecek bu tür tesislere ihtiyaç doğdu. Gençlik bizim en hassas olduğumuz konu. Çünkü onlar bizim geleceğimiz, şehrimiz ve ülkemizin yarınları. Onlar için ne yapsak azdır. Bursa tarihinde ilk defa olimpiyat derecesi elde etmiş bir kardeşimiz olan Hatice Kübra’nın adını bu tesislere verdik. İstedik ki burada eğitim alan çocuklarımız Hatice’den ilham alsın, onu örnek alsın ve olimpiyatlarda yarışacak yeni sporcular burada yetişsin. Tesisimiz şimdiden bölgemize ve Bursa’mıza hayırlı olsun” dedi.