Etiket: buzul

  • Anamas Dağı’ndaki Karagöl, dağcıların ilgi odağı

    Anamas Dağı’ndaki Karagöl, dağcıların ilgi odağı

    Anamas Dağı’nın zirvesine yakın noktada yer alan Karagöl’e dağcılar zorlu ve yorucu patika yollardan saatlerce ilerleyerek varabiliyor. Gölün batı yakasındaki sarp kayalıklarda her mevsim kar ve buzu görmenin mümkün olabildiği alanın daha aşağı kısmındaki ormanlık bölgede ise dilek ve adak yerleri yer alıyor. Karagöl, yaz döneminin gelmesiyle birlikte dağ tutkunlarının da tırmanış gerçekleştirdiği doğal mekanlar arasında yer alıyor.

    Dağcılardan Hasan Hüseyin Kanık rehberliğinde krater gölüne tırmanış gerçekleştirdiklerini vurgulayan Halil Gümüşel, “Arkadaşlarımız Mesut İnal, Mustafa Erim ve Ahmet Dolar’la birlikte etkinliğimizi gerçekleştirdik. Tırmanışın 2 bin metresine kadar ki olan bölümünde ormanlık ve oksijeni bol bir alandan geçtik. 2 bin metreden sonra ise Karagöl’e taşlık ve kayalık alandan geçerek ulaşabildik. Krater gölüne geldiğimizde yine muhteşem bir doğal güzellikle karşılaştık. Yaptığımız gözlemde, daha önceki yıllarda da çıktığımız Karagöl’deki su seviyesinde bir eksilme ya da yükselme olmadığı kanısına ulaştık. Gölün etrafındaki dağlık ve kayalık alanlarda Haziran ayına gelmiş olmamıza rağmen halen krater gölünü besleyen kar ve kar sularını gördük.”

    “Buzul ve krater gölü”
    Dağcı Hasan Hüseyin Kanık ise, çıktıkları Karagöl’ün Anamas Dağı’nın 2 bin 370 metrelerinde bir buzul ve krater gölü olduğunu vurgulayarak, “Gölün kuzey yamaçlarına püsküren lavların oluşturduğu kaya yapısı dağın doğal taş yapısından oldukça farklı olup görülmeye değerdir” diye konuştu. Konya-Isparta ara hattının üzerinden geçtiği Anamas (Dedegül) Dağı’nın 2 bin 998 metre rakıma sahip zirvesinin kuş uçumu 2-3 kilometre güneyine düşen Karagöl’ün bahar döneminde eriyen kar suları ile dolarak gölün doğusunda bulunan düdenle de bir taraftan sularını aşağılarda bulunan yaylalara boşalttığını aktaran Kanık, şunları kaydetti:

    “Gölün çevresi Mayıs ve Haziran aylarında endemik Toros çiçekleri ile ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Biz son tırmanışımızda da yine aynı doğal güzelliklerle ve bitki örtüsüyle karşılaştık. Yöre halkı, gölün kenarında yatır mezarı olduğuna inanır. Eskiden çocuğu olmayan gelinler, erkek çocuk isteyen aileler, kaza ve beladan korunmak, başlarına gelmiş bir belayı defetmek için adak adayanlar, canlı hayvan götürüp göl kenarında keserek ve namaz kılarak dilekleri için dua ederlermiş. Gölün 1,5 kilometre kuzeyinde dağın yamaçlarında yine yöre halkının Kartal Pınarı adını verdikleri büyük bir pınar bulunuyor. Bu pınar aşağı rakımlara inildiğinde Sulu Dere adını alırken yöre halkı için de önemli bir su kaynağı niteliğine bürünüyor. Burası hem dağcılar, hem de doğa ve treeking tutkunları için mutlaka görülmesi gereken bir yerdir.”

  • Munzur Dağı’nda yaz ve kış bir arada yaşanıyor

    Munzur Dağı’nda yaz ve kış bir arada yaşanıyor

    3000 rakımlı Munzur Dağları’nın zirvesi doğal güzelliğiyle görenleri adeta büyülüyor. Haziran ayında da karla kaplı olan Munzur’un zirvesi trekking yapan doğa severlerin uğrak yeri oluyor. Bir yanda kar ve buzul göller, diğer yanda açan rengarenk çiçekler dört mevsimi bir arada barındırıyor. Kendilerine rehberlik eden yöre halkıyla birlikte yaklaşık 10 saat yürüyerek Munzur’un zirvesine çıkan vatandaşlar, Haziran’da kışı yaşadılar. Vatandaşlar, Munzur’da yazın ortasında kışı yaşadıklarını ifade ederek, adrenalin sevenler için bulunmaz bir yer olduğunu ifade ettiler.

    Munzur Dağları’ndaki en büyük buzul göl olan Yeşil Göl’de yüzen doğaseverler, “Yaban hayatının kendini en güvende hissettiği yerlerdendir. Ayısından şamuasına, çengel boynuzlu dağ keçisine hepsini aynı alan içinde 1 kilometre mesafeyle burada görmek mümkün. Bunun yanında ufak göller de yer almakta ve açan çiçekler göllere ayrı bir güzellik katmakta. Gidiş dönüş yürüme 10 saat mesafede olan göller bunlar. Yazın ortasında kışı yaşıyor insan. Adrenali sevenler için bulunmaz bir doğa, kamp kurmak için muhteşem alanlar. Yalnız çok uzak olduğundan fazla yükle çıkmak bazen yorucu oluyor ama insan o doğayı görünce tüm yorgunlukları unutuyor” diye konuştular.

  • Himalaya buzulları hızla eriyor

    Himalaya buzulları hızla eriyor

    Sera gazı emisyonlarının hızlı şekilde azaltılmaması halinde buzulların hacminin yüzde 80’ini 2100 yılına kadar kaybedebileceği belirtildi.
    Nepal merkezli Uluslararası Entegre Dağ Geliştirme Merkezi (ICIMOD) tarafından yayımlanan raporda, iklim değişikliğinin Hindukuş Himalaya dağlarındaki buzullar üzerindeki etkisi incelendi. İklim değişikliği nedeniyle buzulların 2010’dan bu yana önceki on yıla kıyasla yüzde 65 daha hızlı eridiği tespit edildi. Bu durumun artan sıcaklıkların şimdiden etkisini hissettirmeye başladığını gösterdiği belirtildi. Sera gazı emisyonlarının önemli ölçüde azaltılmaması halinde buzulların 2100 yılına kadar hacminin yüzde 80’ini kaybedebileceği vurgulandı.

    Ayrıca ani sel ve çığların da önümüzdeki yıllarda artacağı, bu durumun Himalaya bölgesinde yaşayan 240 milyon kişi ile Hindistan, Pakistan, Çin ve diğer ülkelerdeki 1 milyar 650 milyon kişinin suya erişimini olumsuz etkileyebileceği kaydedildi. “Benzeri görülmemiş bir oranda” eridiği belirtilen buzulların Çin, Hindistan ve Pakistan da dahil olmak üzere 16 ülkede yaklaşık 2 milyar kişiye tatlı su sağlayan 12 nehri beslediğine dikkat çekildi. Raporun yazarlarından biri olan göç uzmanı Amina Maharjan, “Küresel ısınmaya neredeyse hiçbir katkısı olmayan bu insanlar, iklim değişikliği nedeniyle yüksek risk altında” ifadelerini kullandı.

  • Keşfedilen Munzur’daki buzul görüntülendi

    Keşfedilen Munzur’daki buzul görüntülendi

    Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki en önemli yükseltilerden olan Munzur Dağları’nda 2015 yılında Öğretim Üyesi Cihan Bayrakdar, Zeynel Çılğın, Ergin Canpolat ve M. Fatih Döker tarafından yapılan çalışmalarda yeni bir buzulun varlığı saptanmıştı. Buzulun saptanmasıyla birlikte Türkiye’de envanteri tamamlandığı düşünülen buzullara bir yenisi daha eklenmişti.

    Munzur Dağları’nda bulunan 3 bin 468 rakımlı Akbaba Dağları’nın, 3 bin 310 metre rakımlı Şahintaşı Tepe’nin kuzey yamacında tespit edilen buzulun yüzey alanı 104 bin 587 metrekare, uzunluğu 410 metre, genişliği 386 metre ve kalınlığıysa maksimum 90 metre olan buzula “Şahintaşı” adı verilmişti.


    7 saat zorlu bir tırmanışın ardından ulaşıldı

    Munzurlarda buzulun varlığı araştırma sonucunda ortaya çıkarken, Türkiye’de ve dünyada yüksek dağlık kesimlerdeki buzulların süratle eridiği bir dönemde yeni bir buzulun varlığının ortaya konması önemli bir keşif olarak kabul edilmişti. Saptanan buzul ve bulunduğu alan daha önce gazete muhabiri Kemal Özer tarafından ilk kez görüntülenmişti.

    Erzincan’a bağlı Çağlayan beldesi Tatlısu köyünden yaklaşık 10 saatlik zorlu bir tırmanışın ardından buzulun bulunduğu alana ulaşanlar, buzulu ve bulunduğu alanı görüntülemenin heyecanını yaşadı. Buzulun bulunduğu alana devasa kaya kütleleri akarken, yeraltından da kulakları sağır edercesine su seslerinin gelmesi dikkat çekti.


    Ekim ayı olmasına rağmen zirvede büyük kar kütlelerinin de bulunduğu alana ulaşan trekking yapan vatandaşlardan Abbas Yıldız, buzulların muhteşem olduğunu belirtti.

    Ali Aydemir ise, “Buzulun bulunduğu alan yaklaşık 104 bin metrekare deniyor ancak bence daha fazla. Uzunluğu 410 metre genişliği 386 metre kar kalınlığı 90 metre. Komple altı buz kütlesiyle kaplı. Zirvenin arkası Tunceli bu yüzü Erzincan sınırları. Muhteşem bir güzellik. Sular buz gibi. Tüm bölgeyi dolaştık her yerde müthiş su sesi geliyor. Kayaların olduğu bölge altı komple buzul” dedi.

    Öte yandan buzula ulaşmak için yapılan yolculuk sırasında Munzur Dağının yüksek kesimlerindeki yaban hayatı da objektiflere yansıdı. Yaban hayat çeşitliliğinin zengin olduğu Munzur Vadisinde sürüler halinde görülen yaban keçileri ve boz ayı  görüntülendi.

  • Bir sonraki pandemi buzullardan gelebilir

    Bir sonraki pandemi buzullardan gelebilir

    Arktika’daki Hazen Gölü’nün toprağının genetik analizleri, eriyen buzulların yakınlarında viral yayılım riskinin daha fazla olabileceğini gösterdi.

    Bulgular, artan küresel sıcaklıkların buzulların erimesine neden olarak hapsolan virüs ve bakterilerin vahşi yaşama ulaşma ihtimalini artırdığını ortaya koyuyor.

    Araştırma, Proceedings of the Royal Society B’de yayımlandı.

    2014 yılında Fransa’nın Aix-Marsilya’daki Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden bilim insanları, Sibirya’daki donmuş topraklardan alınan bir virüsü canlandırmayı başarmıştı. Çalışmada yer alan Jean-Michel Claverie, BBC’ye yaptığı açıklamada, bu tür buz tabakalarını ortaya çıkarmanın “felaketin tarifi” olacağını belirtmişti.

  • 20 bin yıllık buzullarda gezinti

    20 bin yıllık buzullarda gezinti

    Her hafta yurt içi ve yurt dışından gelen doğaseverler, ilçenin Cilo Dağı’nı gezmeye devam ediyor. Bölgedeki 20 bin yıllık buzulları da geçen doğaseverler, bol bol fotoğraf çekti.

    Yüksekova doğasının çok güzel olduğunu ifade eden doğasever Sefer Soydan, “Yüksekova’nın her köşesi ayrı bir cennet. Bizde arkadaşlarla beraber bu hafta ilçenin en yüksek dağı olan Cilo Dağı’ndaki buzulları gezdik. Bu dağlarda 20 bin yıldan fazladır erimeyen buzullar duruyor. Yurt içi ve yurt dışından vatandaşlar bu güzellikleri görmek için geliyor. Bizde onlara her anlamda yarımcı oluyoruz. Yüksekova il olursa eminim bölgenin en önemli kentlerinden biri olacak” dedi.

  • Felaket kapıda: Benzeri görülmemiş erime

    Felaket kapıda: Benzeri görülmemiş erime

    Bilim insanları, Grönland’ın buz tabakasının dibinde eşi benzeri görülmemiş bir erime olduğunu duyurdu. Grönland’deki erimenin küresel deniz seviyesindeki yükselmenin en önemli nedeni olduğu belirtiliyor.

    Uluslararası bir ekip tarafından yapılan yeni bir araştırma, Grönland’ı kaplayan buz tabakasının hızla eridiğini ortaya koydu. Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı’nda (PNAS) yayınlanan araştırmaya göre, buz tabakasının dibinde, yüzeyden düşen büyük miktarlardaki eriyik suyunun neden olduğu “benzeri görülmemiş” erime oranları gözlemlendi.

    DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 BARAJINDAN DAHA FAZLA ENERJİ ÜRETİYOR

    Araştırmacılara göre; eriyik su düştükçe, yerçekimi potansiyel enerjisi kinetik enerjiye dönüşüyor ve bu da sonunda suyu buz tabakasının tabanında birikirken ısıtıyor. Bu süreçte, çalışma Grönland buz tabakasının dünyanın en büyük 10 hidroelektrik barajının toplamından daha fazla enerji ürettiğini buldu.

    Cambridge Üniversitesi’nden araştırmaya katılan kıdemli bilim insanı Paul Christoffersen CNN’e verdiği demeçte, “Ancak, düşen suyun ürettiği ısı elektrik üretmek için kullanılmaz. Bunun yerine buzu eritir” dedi.

    Bununla birlikte, daha sıcak aylarda, eriyen su göllerde toplanıyor ve buz tabakasının yüzeyinde akıyor. Bu suyun bir kısmı buz tabakasının dibine akıyor, hareket ve stresle buzda oluşan çatlaklardan ve büyük kırıklardan fışkırıyor.

    Ardından bu eriyik suyu, buz tabakasının tabanında daha fazla erimeye katkıda bulunuyor ve ayrıca daha hızlı akışı teşvik eden ve okyanusa boşaltılan buz miktarını artıran bir yağlayıcı görevi görüyor.

    Christoffersen, tabanlarındaki buz tabakasının ve buzulların erimesini araştırırken, çalışmaların dış ısı kaynaklarına odaklandığını belirterek, “Ama gerçekten bakmadığımız şey, eriyen suyun kendisinin ürettiği ısıydı. Yüzeyde oluşan suda çok fazla enerji depolanıyor ve su düştüğünde enerjinin bir yere gitmesi gerekiyor” diye konuştu.

    KÜRESEL DENİZ SEVİYESİNİN YÜKSELMESİNDEKİ EN BÜYÜK UNSUR

    Diğer taraftan çalışmanın yazarları, Grönland buz tabakasının dünyanın en büyük ikinci buz tabakası olduğunu ve şimdiden küresel deniz seviyesinin yükselmesine en büyük katkıyı yapan unsur olduğunu açıkladı.

    Christoffersen CNN’e verdiği demeçte, Grönland’daki buzun, kar yağışının yetişebileceğinden daha hızlı yüzeyde eridiğini belirtti. Erime nedeniyle oldukça büyük bir kayıp olduğuna işaret eden Christoffersen, “Buzun önemli bir bölümünde, günde beş veya altı santimetreye kadar çıkabilen erime oranları görüyoruz” dedi.

    ERİME NASIL ÖLÇÜLDÜ?

    Öte yandan, Cambridge araştırmacıları, bu çalışma için California Santa Cruz Üniversitesi ve Danimarka ve Grönland Jeolojik Araştırması’ndaki bilim insanlarıyla bir araya geldi. Bilim insanları, Grönland buz tabakasından büyük bir çıkış olan Mağaza Buzulu’na odaklandı. Erime oranlarını ölçmek için araştırmacılar, British Antarctic Survey’de geliştirilen, faza duyarlı radyo-yankı sondajı adı verilen ve buzun kalınlığını ölçebilecekleri bir teknik kullandılar.

  • Buzulları zirvesine ilk kez yağmur yağdı

    Buzulları zirvesine ilk kez yağmur yağdı

    ABD Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi, Grönland’daki buzulların zirvesine ilk kez yağmur yağdığını açıkladı.

    İklim krizi etkisini son olarak Grönland’da gösterdi. ABD Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi tarafından yapılan açıklamaya göre, Grönland’da 14 Ağustos’ta buz tabakasının 3 bin 216 metrelik zirvesine birkaç saat boyunca yağmur yağdı.  Sıcaklığın donma noktasının altına nadiren indiği bölgede görülen ilk yağmur olduğu vurgulandı.

    ABD Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi’nden Twila Moon bu durumun “artan sel, yangın ve diğer durumların yanı sıra sera gazı emisyonlarını azaltma ihtiyacına işaret eden birçok alarm zilinden biri” olduğunu söyledi.

    Bilim adamı Ted Scambos ise “Bu eşi benzeri görülmemiş bir durum. Binlerce yıldır görülmeyen eşikleri geçiyoruz ve açıkçası bu, yaptığımız şeyi havaya göre ayarlayana kadar değişmeyecek” ifadelerini kullandı.

    Grönland Temmuz ayında büyük çaplı bir erime kaydederken, 2021’in yaygın erimenin görüldüğü 4 yıldan biri olduğu ifade edildi.

  • Antarktika’da büyük bir buzul çatlayarak kopma noktasına geldi

    Antarktika’da büyük bir buzul çatlayarak kopma noktasına geldi

    İngiltere’nin Antarktika’daki araştırma merkezi Halley Araştırma İstasyonu yakınlarında bulunan Brunt Buz Sahanlığı’ndan 1,270 kilometrekarelik büyük bir parça buzul, çatlayarak kopma noktasına geldi.

    Avrupa Birliği Yeryüzü Gözlem Programı Copernicus’a ait Sentinel 2 uydusu tarafından buzulun çatlağı uzaydan fotoğraflandı. İngiliz Antarktika Araştırması (BAS) uzmanları, derin yarıklardan oluşan çatlağı havadan görüntüledi.

    BAS Yöneticisi Prof. Dame Jane Francis konuyla ilgili şunları söyledi: “Önümüzdeki haftalarda veya aylarda buzul uzaklaşabilir, karaya oturabilir ya da Brunt Buz Sahanlığı’na yakın kalabilir. Halley İstasyonu buz sahanlığının kıtaya bağlı kalan kısmında yer alıyor. GPS cihazlarımız, istasyonumuzun etrafındaki buzullarda değişiklikler olursa bizi erkenden uyaracaktır.”

    ‘ÖNCELİĞİMİZ ÇALIŞANLARIN GÜVENLİĞİ’

    BAS Operasyon Direktörü Simon Garrod da,”Bu devinik bir durum. Şimdi görevimiz durumu dikkatlice takip etmek ve buzulun parçalanmasının, kalan buz sahanlığı üzerindeki olası etkilerini değerlendirmek. Çalışanlarımızın güvenliğini sağlamak, araştırma istasyonumuzu korumak ve Halley’de üstlendiğimiz çalışmayı sürdürmek için acil durum planımızı yeniden gözden geçiriyoruz” diye konuştu.

  • Yüzde 57 daha hızlı eriyor

    Yüzde 57 daha hızlı eriyor

    Avrupa merkezli bilim dergisi The Cryosphere tarafından yayınlanan raporda, Dünya’da 1990 yılından itibaren 28 trilyon metrik ton buzulun eridiğine ve buzulların 30 yıl öncesine kıyasla yüzde 57 oranında daha hızlı eridiğine dikkat çekildi.

    Küresel ısınmanın Dünya’ya etkisi giderek artmaya devam ediyor. Avrupa merkezli bir bilim dergisi The Cryosphere, Dünya’da yaşanılan küresel ısınmanın 1990 yılından bu yana etkisi hakkında bir rapor yayınladı. Dergi, buzulların erimesi hakkında yürütülen bir bilimsel araştırmada 1990 yılından bu yana 28 trilyon metrik ton buzulun eridiğine dikkat çekti.

    İngiltere Leeds Üniversitesi’nden Buzulbilimci Thomas Slater tarafında hazırlanan raporda, toplam dağ buzullarının yüzde 22’sinin eridiğine ve küresel atmosferik ısısının artan sanayi nedeniyle 30 yıl öncesi ölçümlerinden iki kat fazla artarak, 1.1 derece yükseldiğine dikkat çekildi.

    Slater, “Sadece 30 yıl içinde böyle bir artış görmek büyük bir sürpriz oldu” ifadelerini kullandı. Slater, yapılan ölçümler sonucunda buzulların erime hızının 1990 yılından bu yana yüzde 57 oranında arttığını ifade ederek, Antarktika’da ve Grönland’deki kara buzulları ile dağlık alanlarda bulunan buzulların erimesi ile küresel su seviyesinin 3.5 santimetre yükseldiğini açıkladı.

    İçme suyuna ulaşmak için dağ buzullarını kullananların veya sahil kesiminde bulunan evlerini fırtınalardan korumak için kış mevsiminde deniz buzuna güvenenler için sonucun açık olduğunu belirten Slater, Dünya’da buzulların erimesinin donmuş bölgeler haricindeki ülkelerin de dikkatlerini üzerine çekmeye başladığını ifade etti.

    İngiliz bilim insanları tarafından 1994 ile 2017 yılları arasında elde edilen uydu verileri ve bilgisayar simülasyonları yardımıyla yürütülen araştırmaların sonucunda 1990 yılında Dünya’nın 0.8 trilyon ton buz kaybettiği, fakat bu sayının son yıllarda 1.2 trilyon tona yükseldiği ifade edildi.